28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 12 NİSAN 2021 PAZARTESİ HABER Sadece Bitlis’te 13 medrese var, öğrenciler hocalarına ‘Kölenizim’ ifadesini kullanıyor Medrese yasa dinlemiyor Tevhidi Tedrisat Yasası ile 1924’te kapatılmasına karşın varlığını sürdüren medreseler, akademik çalışmalara SEFA yansıyor. 2020’de yayımUYAR lanan yüksek lisans tezlerine göre sadece Bitlis’te 13 medrese faaliyet gösteriyor. Bazı medreseler “Kuran kursu” adı altında çalışmalarını yürütüyor, buradan mezun oların bir kısmı Diyanet’te çalışıyor. Medrese öğrencileri, Seyda adı verilen hocalara “Kölenizim” diye hitap ediyor. Prof. Dr. Şahin Filiz, “Kendileri yasadışı olan tarikatcemaatler, yine yasadışı medreselerle organik bağ kuruyor. Medresetarikat birbirini besliyor” dedi. TBMM tarafından 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhidi Tedrisat Yasası ile eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış, medreseler kapatılmış ve eğitimde birlik sağlanmıştı. Ancak medreselerin bazıları yasadışı, bazılarıysa Kuran kursu adı altında faaliyetlerine devam ediyor, mezunlarının bir kısmı Diyanet’te görev yapıyor. Bu durum, akademik çalışmalara da yansıdı. 2020’de “Günümüz Bitlis Medreselerinde Mantık Eğitimi (Norşin Medreseleri Örneği)” ve “Medrese Öğrencilerinin Popüler Dindarlık Düzeyleri: Tillo Örneği” adları ile yayımlanan 2 yüksek lisans tezinde medreselerin incelenmesi dikkat çekti. TEZLERDEN ÖNE ÇIKAN TESPİTLER ŞÖYLE: n Bitlis’te aktif 13 medrese var. n Toplam 900 civarı öğrenci eğitim görüyor. n Bazıları ‘Kuran kursu’ adı altında varlığını sürdürüyor. n Mezunlarının bir kısmı Diyanet’te görev yapıyor. n Eğitim dili Kürtçe. İkinci dil Arapça. n Kendi programlarına göre hareket ediyorlar. n Medreselerin binaları ve maddi giderleri bölgedeki zenginler ve öğrenciler tarafından karşılanıyor. n Eğitimöğretim içeriği Seyda adındaki ders veren öğretmenler ve şıhlar tarafından belirleniyor. n Büyük kısmı ya 2007’den sonra açılmış ya da bu tarihten sonra yeniden kurulmuş. ‘Alternatif olma peşindeler’ Tezleri ve içeriklerini Cumhuriyet’e değerlendiren felsefeci/ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, “Sayıları gittikçe çoğalan medreseler, hem yasadışı kurumlar olarak hem de Türkçe yerine Kürtçeyi eğitim dili olarak kullanarak yasalara açıktan muhalefet ediyor” dedi. Medreselerin, resmi din eğitimi veren okullar ile karşılaştırıldığına da dikkat çeken Filiz, “Tezlerde, ‘medrese öğrencilerinin eğitimöğretim kalitesinin ve dindarlık düzeyinin resmi kurumlardaki öğrencilere göre daha yüksek olduğu’ vurgulanıyor. Devletin resmi kurumlarında yetişen öğrencileri, kendi öğrencileri nazarında ‘yeterince ahlaklı ve dindar’ görmedikleri, bu ihtiyaca binaen medreselerde faaliyet yürüttükleri anlaşılıyor” ifadelerini kullandı. ‘Kölenizim’ diyorlar! Medrese öğrencilerinin, Seydalara “Kölenizim” ve “Varlığım senin emrinde” gibi ifadeler kullandığının da tezlere yansıdığına işaret eden Filiz, bu yolla öğrencilerin özgüveninin, araştırma merakının, yaratıcılığının baskılandığını kaydetti. Filiz, “Bu sonuçlar, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet değerleriyle taban tabana zıt. Cumhuriyetin çağdaş eğitim felsefesinde öğrenciöğretmen ilişkisi vardır. Kulefendi, kölesahip ilişkisi düşünülemez. Özellikle eğitimöğretimde kulluk ve kölelik, çağdaş, laik ve bilimsel bir yöntem olamaz” dedi. ‘Ağırlık tehlikeye giriyor’ Medreselerin, özellikle Doğu illerinde giderek içinden çıkılmaz bir eğitimöğretim sorununa dönüştüğünü söyleyen Filiz, tarikat ve medrese ilişkisine dikkat çekerek, “Kendileri yasadışı olan tarikatcemaatler, yine yasadışı medreselerle organik bir bağ kuruyor. Resmi ve belgeli, geçerli hiçbir eğitimi olmayan Seydalar ile tarikatlar liderleri, bu araştırmalara baktığımızda ya aynı kişiler ya da aynı tarikattan. Medreseler feodalitenin hem nedenlerinden hem de sonuçların biri olarak işlev görüyor. Medresetarikat birbirini besliyor” diye konuştu. Öğrencilerin, medreseler ve eğitimleri aracılığı ile hem toplumdan hem de devletten koparıldığını söyleyen Filiz, şunları kaydetti: “Medreseler adeta ayrı bir ülkenin eğitimöğretim kurumları gibi davranarak yöntem ve içerikte Ortaçağa bile rahmet okutacak geri, çağdışı ve mantıkla ilgisi olmayan bir müfredat dayatıyor. Ayrıca bölge halkı, ‘ahlaklı, daha iyi dindar’ yetiştiriyor sanısıyla burada ders veren Seydaları toplumsal sorunların çözümünde lider kabul ediyor ve böylece devletin bölgedeki ağırlığı tehlikeye giriyor. Tüm bunların ötesinde, en yüksek eğitim öğretim kurumu olan YÖK, yasadışı olarak faaliyet gösteren medreselerin lisansüstü akademik tezlere konu edilmesi ve bu tezlerin onaylanması ile medreselerin varlığını bir anlamda kabul etmiş oluyor. Bu medreselere bir an önce müdahale edilip Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ve çağdaşlaştırması gerekiyor.” l ANKARA Gözaltındaki emekli amirallere ‘AYM yolu’ gösterildi, Eminağaoğlu, Ankara Barosu’na başvurdu: Takip için birim oluşturulsun SEFA UYAR Hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu, gözaltındaki emekli amirallerin gözaltı süresinin uzatımı sırasında avukat beyanlarının işlemsiz bırakıldığını ve “Bu konuda dileyen Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurabilir” şeklinde sözlü yanıt verildiğini açıkladı. Eminağaoğlu, soruşturmanın takip edilmesine yönelik birim oluşturulması için de Ankara Barosu’na başvurdu. Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Montrö tartışmaları ve “cüppeli amiral” hakkında açıklama yapan emekli amirallere ilişkin Ankara Barosu’na başvurdu. “Soruşturmada birçok hukuka aykırılık yaşandığını” vurgulayan Eminağaoğlu, soruşturma koşulları oluşmamasına karşın toplu düşünce açıklamasının bir soruşturmaya konu edildiğini; gözaltı koşulları oluşmamasına karşın 10 emekli amiral hakkında gözaltı işlemi yapıldığını kaydetti. “Gözaltına alınan amiraller, FETÖ suçlaması ile gözaltına alınanlarla birlikte iki kişilik odalara konulmuş, bu durum psikolojik yıpratma boyutuna varmıştır” diyen Eminağaoğlu, “Gözaltında görüşme koşulları genel olarak sağlıksız, bekletilerek ve müdahaleci, sınırlı, hatta yer yer engellenerek gerçekleştirilmekte. Sağlıklı hukuksal yardım sağlanamamaktadır” ifadelerini kullandı. ‘Soruşturmaya müdahale’ Yargıtay ve Danıştay başkanlıkları ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “soruşturmaya müdahale niteliğinde açıklamalar yaptığını” vurgulayan Eminağaoğlu, “Bu durum soruşturmaya müdahale niteliğine dönüşmüş, soruşturma adli mercilerin elinden çıkmıştır” dedi. Eminağaoğlu, el koyulan dijital materyallerin imajının alınmadığına da işaret ederken, gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin yapılan dinleme oturumuna dikkat çekti. Eminağaoğlu, “Müdafilerin hiçbir beyanı karara bağlanmamış, ‘Bu konuda dileyen şüpheli veya müdafi AYM’ye başvurabilir’ şeklinde incelemeyi yapan hâkimlik tarafından sözlü beyanda bulunularak, gözaltı süresinin uzatılması, hâkim incelemesi, bir şeklin ifasının ötesine geçmemiştir” ifadelerini kullandı. Yaşanan aykırılıkların giderek arttığını vurgulayan Eminağaoğlu, “soruşturmanın önem ve değeri, yaratılan hukuka aykırılıklarla hukuk devleti yönünden büyük sorunların ortaya çıkmaması, hukuksal sorunların izlenmesi, etkili hukuksal yardım, hukukun üstünlüğüne gölge düşmeyecek çerçevede işlemlerin sürdürülmesi, kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesi” amacıyla baro bünyesinde bir birim oluşturulması talebinde bulundu. l ANKARA EMEKLI AMIRALLERIN SAVCILIĞA SEVKI BEKLENIYOR Emekli amirallerin Montrö tartışmaları ve “cüppeli amiral” hakkında 4 Nisan’da yaptıkları ortak bildiriye yönelik başlatılan soruşturma kapsamında, Ergun Mengi, Atilla Kezek, Alaettin Sevim, Cem Gürdeniz, Nadir Hakan Eraydın, Bülent Olcay, Kadir Sağdıç, Türker Ertürk, Turgay Erdağ ve Ali Sadi Ünsal, 5 Nisan sabahı gözaltına alınmıştı. Engin Baykal, Cemil Şükrü Bozoğlu, Mustafa Özbey ve Atilla Kıyat ise “yaş durumları” nedeniyle ifadeye çağrılmıştı. 4 günlük gözaltı süresinin uzatılmasının ardından ifadeler önceki gün akşam saatlerinde alınmaya başladı. İfadelerin tamamlanması dün de sürdü. Bugün, ifadeye çağrılan 4 emekli amiralin de ifadelerinin alınması ile gözaltındaki amirallerin savcılığa sevk edilmesi bekleniyor. Ayrıca, ifadelerin bugün tamamlanması ile birlikte savcılığa sevk edilecek amirallerin, buradaki ifadelerinin ardından adli kontrol talebiyle serbest bırakılması için mahkemeye sevk edilebileceği, “tutuklama talep edilmesinin ise düşük ihtimal olduğu” vurgulanıyor. Savcılığın, mahkemeye sevk etmeden de serbest bırakma yetkisinin olduğu ancak “gözaltı sürecinin yaşanması nedeniyle bu ihtimalin de düşük olduğuna” dikkat çekiliyor. ‘İnsanlığa sığar mı?’ Öte yandan, Cem Gürdeniz’in eşi Rengin Gürdeniz, gönderilen kitapların gözaltındaki emekli amirallere verilmediğini belirtti. Gürdeniz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Şunu merak ediyorum, gözaltı süresi içinde kitap okumayı yasaklamak, gönderilen kitapları onlara vermeyi reddetmek insanlığa sığar mı” sorusunu yöneltti. l ANKARA / Cumhuriyet Demirtaş Demirtaş’a Cumhurbaşkanı’na hakaret cezası verilmişti Gerekçeli karar açıklandı Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı, Atatürk Havalimanı’nda 2015 yılında yaptığı bir açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan 3 yıl 6 ay hapisle cezalandıran mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı. Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nce hazırlanan gerekçeli kararda, “Anayasal koruma, milletvekiline bireysel olarak değil, Meclis’e ve Meclis’teki çalışmalarında sorunsuz şekilde yürütebilmesi için güvence sağlayan ayrıcalıktır. Bu açıdan sanık müdafilerinin sunmuş olduğu açıklamalar her ne kadar Meclis çalışmalarında benzer ifadeler kullanıldığı iddiasında bulunmuş iseler de bu açıklamaların dava konusu konuşma içeriği ile birebir aynı olmadığından sanığın eyleminin Anayasa 83/1 fıkrası kapsamında yasama bağışıklığı ile korunması mümkün değildir” ifadeleri kullanıldı. Demirtaş’ın sözlerinin muhatapların onur, şeref ve saygınlığını tereddütsüz bir şekilde rencide edecek nitelikte olduğu tespitinde bulunulan kararda, yapılan yargılamada hakaret suçunun unsurları oluştuğu kanaatine varıldığı kaydedildi. Mahkeme, 22 Mart tarihinde yapılan duruşmada, Demirtaş’ı, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan 3.5 yıl hapis cezasına çarptırmıştı. l İç Politika CHP’Lİ KILIÇ’TAN HEMŞİRELERE SORUŞTURMAYA TEPKİ: Darbe yapmış havası yaratıyorsunuz CHP İzmir Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Avukat Sevda Erdan Kılıç, “İzmir’de sağlık çalışanlarını anmak için yapılan saygı duruşuna katıldıkları için görevden uzaklaştırılan iki hemşireyi” Meclis gündemine getirdi. Kılıç, “İki hemşirenin yemekhanede 1 dakikalık saygı duruşuyla koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğünü tehdit edebileceğini düşünüp de soruşturma başlatabiliyorsanız kimse kusura bakmasın ama o koltukları derhal boşaltın. Boşaltın ki liyakatli, aklın ve bilimin ışığında çalışacak insanlar oturabilsin” dedi. l İZMİR / Cumhuriyet METROPOLL ARAŞTIRMA Seçmen en çok HDP’ye mesafeli MetroPOLL Araştırma Şirketi’nin yaptığı ankete göre, seçmenler en çok HDP’ye mesafeli duruyor. MetroPOLL Araştırma Şirketi’nin kurucusu Özer Sencar’ın önceki gün Twitter’dan paylaştığı anket sonuçlarına göre, seçmenin yüzde 28.7’si HDP için ‘Asla oy vermem’ diyor. Bu oranı AKP için yüzde 27.7, CHP için 15.7, MHP için de 3.7 takip ediyor. İYİ Parti ise yüzde 0.8’le, seçmen için ‘en az antipatik’ parti. Seçmenin yüzde 56.4’ü hükümetin tarım politikalarını kötü bulduğunu belirtirken, yüzde 34.4’lük kesim iyi bulduğunu kaydediyor. Ankete katılanların yüzde 75.9’u ise gıda zamlarından sonra bütçelerini en çok zorlayan zamların elektrik, gaz ve suya yapılan fiyat artışlarında olduğunu belirtti. l İç Politika DİYARBAKIR MHP’li yöneticiler silahlı saldırıya uğradı Diyarbakır’da, MHP İl Başkan Yardımcıları Şevket Toprak ve Ekrem Zazaoğlu silahlı saldırıya uğradı. Edinilen bilgiye göre Toprak ve Zazaoğlu’nun bulunduğu aracının önüne kimliği belirsiz bir kişinin atladığı ve aracın durmasıyla bir anda aracın arka kısmına doğru ateş edildiği belirtildi. Mermilerin aracın arka kısmına isabet ettiği kaydedilirken, saldırıda MHP’li yöneticilerin yara almadığı öğrenildi. Polis olayla ilgili inceleme başlattı. l İç Politika Darbe mi dediniz?.. 104 emekli amiral bir bildiri yayımladı. Ortalık bekleneceği gibi karıştı. İktidar, partili Cumhurbaşkanı tarafından “darbe imalı” olarak nitelediği bildiriyi suçladı. İktidar yandaşları, bir düğmeye basılmış gibi suç duyurusunda bulundular. Savcılar harekete geçti. İmzacı emekli amirallerden onu gözaltına alındı. Siyasal iktidar, kendi gücünü korumak için yaptığı bu girişimlerle kimseyi şaşırtmadı. Ama muhalefet, kamuoyunu şaşırtacak bir tutuklukla hareket etti. CHP, uzun zamandır sürdürdüğü “aman bize şunu demesinler” kaygısıyla “gündemimiz bu değil” açıklamasıyla yetindi. İYİ Parti ise başkanları Meral Akşener’in “zevzeklik” nitelemesiyle iktidara dolaylı bir destek verdi. Sonra da gene Meral Hanım tarafından “Ortağınızın gazına gelip de saçma sapan cezalar verdirmeyin” diye hitap ederek seslendiği partili Cumhurbaşkanı’nın hukuka emir verdiğini kabul eden bir yanlışı sürdürdü. Oysa olay hukuk açısından son derece netti. Anayasanın 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” der. Emekli amirallerin de yaptıkları budur. Nokta. Şimdi bu girişimi “Arkasında ne var? Kimler yazdı? Niyetleri neydi? İrtibatları neler?” türünden çekiştirmek olayı özünden saptırmaktır. Olayın özü; Montrö Sözleşmesi’nin önemini vurgulamak, ordu içine tarikatların girmesine göz yummanın yanlışını belirtmek, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine sahip çıkmaktır. Bu konuda görüşlerini açıklamak, emekli amirallerin uzmanlık alanına giren konulardaki görevleridir. Bu girişimden “darbe çağrısı” çıkarmak asıl sivil darbeciliktir ki bu toplum bunu pek çok olayda yaşamıştır. Sivil darbeler 16 Nisan 2017 günü Türkiye, bir “anayasa referandumu” yaşadı. Anayasa değişikliğine “hayır” diyenlerle “evet” diyenlerin sonucu belirleyeceği bir referandum. Sonuçta “evet”in kazandığı açıklandı ve anayasa değişti. Türkiye, parlamenter sistemden vazgeçmiş, “Tek Adam” yönetimine geçmiş oldu. Sonradan, aslında “hayır” oylarının kazandığı ama Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan baskılarla oy sonuçlarının değiştirildiği üzerinde duruldu ama sonuç kabul edildi. “Atı alan Üsküdar’ı geçmişti.” Aslında bu durum, sonuçları görülen bir seçim darbesiydi. Hukuk darbesi Bugün artık ülkedeki hukuk sisteminin adalete değil, Saray’a hizmet ettiği biliniyor, görülüyor. Siyasal iktidar, başkanları da dahil olarak Anayasa Mahkemesi’ni dikkate almıyor, hatta iktidar ortağı Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin kaldırılmasını istiyor, ortağı AKP sessiz kalıyor. Savcılar, yargıçlar gözlerini, kulaklarını Saray’a çevirerek çalışıyorlar. Meral Akşener, partili Cumhurbaşkanı’na seslenerek “imzacı amirallere ceza verilmemesi” konusunda ricacı oluyor. Emekli amirallerin böyle bir talebi yok, ricaları da yok. Eğitimde darbe Atatürk Cumhuriyeti’nin laik eğitimi, İhvancı dinci iktidarın boy hedeflerinden birisi. Olabilen her fırsatta laiklik kötüleniyor, dinsizlik olduğu yaygarası koparılıyor. Eğitim dinselleştiriliyor. İmam hatip liseleri gözde okullar düzeyine çıkarılıyor. Fen liseleri artık önemli değil. İmam hatip lisesini bitirenler için kamu kadroları açık. Devlet okullarında dinci vakıfların çalışmalarına destek veriliyor. Çocuğunun laik eğitim almasını isteyen ailelerin laik eğitim veren özel okullardan başka şansı kalmıyor. Ekonomide darbe Ekonomi yönetimi darbe üstüne darbe yiyor. Merkez Bankası görünüşte bağımsız olacak. Oysa, siyasal iktidara birinci dereceden bağlanıyor. Merkez Bankası başkanı partili Cumhurbaşkanı tarafından istendiği anda değiştiriliyor. 128 milyar doların ne olduğu bilinmiyor. Muhalefetin sorularına yanıt bile verilmiyor. Gece yarısı operasyonuyla milyar dolarlar ucuza satılıyor. Kimlere nasıl satıldığı ise “devlet sırrı” olarak saklanıyor. Kanal İstanbul darbesi “Kanal İstanbul” kendi başına bir iktidar darbesi. Partili Cumhurbaşkanı bu konuda meydan okuyor. “İsteseniz de istemeseniz de yapacağız.” “İnadına yapacağız.” Kime sesleniyor partili Cumhurbaşkanı? İstanbul halkına sesleniyor, “isteseniz de istemeseniz de.” Bütün topluma meydan okuyor: “İnadına yapacağız.” Darbe nedir ki? Darbe; var olan kuralları, geçerli koşulları zorlayarak değiştirip kendi verdiği kararı uygulamaya koymaktır. Darbe nedir, darbeci kimlerdir? Kararı siz vereceksiniz. Kararı siz verin. Cesaretle, sesinizi yükselterek...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle