05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 30 MART 2021 SALI SAĞLIK KADINLARIN KORKULU RÜYASI: RAHIM AĞZI KANSERI Pimi çekilmiş bombaya dönüşen ‘maneviyat’ Gazetede bir fotoğraf. Sivas’ta çekilmiş. Ellerini açmış dua eden adamlar görülüyor. İnternette bir video. Meydanda yere naylon serilmiş, birbirine yanaşmış koyunlar, koçlar titriyor. Etraflarını çeviren erkek grubu heyecanlı bir bekleyiş içinde. Sivas’ta bir dernek, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı için “şükür kurbanı” kesmiş... 8 hayvan katledilmiş. Bir adam uzatılan mikrofona, elinde tuttuğu kâğıtta yazılı olan açıklamayı okuyor: “Bugün İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının bizlerde uyandırdığı memnuniyet ve heyecanı sizlerle paylaşmak üzere toplanmış bulunmaktayız. Kadını korumak iddiası ile ortaya çıkan bu sözleşme yürürlüğe girdiği günden bu yana kadın cinayetleri her geçen gün artmış, ailelerde iç huzur kalmamış, gay, lezbiyen ve ismini dahi anmaktan hayâ edeceğimiz çeşitli sapkınlıklar toplumumuza nüfuz etmiştir. Bizler, kadınlarımızı korumak için Batı’nın sefih kanunlarına muhtaç değiliz. Kadınların öldürülmelerini bırakın, cenneti anaların ayakları altında gören bir medeniyetin evlatlarıyız. Huzursuzlukların temelinde maneviyatsızlık ve milli değerlerden uzaklaşma yatmaktadır. İstanbul Sözleşmesi, Siyonizmin tüm dünyada dayattığı kadını koruduğu iddiasıyla ortaya çıkan ama neticede toplumsal cinsiyet eşitliği gibi tanımlamalarla fıtrata aykırı bir söylemi içinde barındıran, son kalemiz olan ailemizi tahrip eden pimi çekilmiş bir bombadır.” Sonrasında hayvanların boğazları kesilerek canları alınıyor. Şiddet, vahşet, dehşet Bu olay, başlı başına şiddettir. Kadınları şiddetten korumak için imzalanan uluslararası sözleşmeden çıkılmasını can alarak kutlamak, masum hayvanları meydanda sergilemek katıksız şiddettir. Hayvanlara bu dehşeti yaşatanlar, insanlar için de bir başka dehşetin fitilini ateşliyor. Yapılan açıklama LGBTİ+ bireylere karşı açık bir nefret suçudur. İnsanların biyolojik ya da farklı nedenlerle sahip olduğu cinsel yönelimi “sapkınlık” olarak duyurmak suçtur! Bunun sonucunda ortaya çıkabilecek şiddetin tetikleyicisidir. Daha geçen hafta Kocaeli’nde işitme engelli bir vatandaşı “eşcinsel” diyerek öldüresiye döven barbarın haberleriyle doluydu medya. Savcılar, LGBTİ+ bireylere yönelik nefret suçlarına karşı gerekeni yapmazsa, bu tür olaylar yayılır. Maneviyatı, milli değeri ağızlarından düşürmeyenler, her fırsatta Osmanlı tarihine övgüler düzenler, o dönemde saraylarda yaşananları bilmiyor olamaz, değil mi? Bilmiyorlarsa, Rıza Zelyut’un “Osmanlı’da Oğlancılık” adlı kitabını okumalarını öneririm. Acemi oğlanlar, iç oğlanları, hamam oğlanları, tavşan oğlanlar, oğlancılığın çeşitleri, oğlancıların mekânları ve daha fazlası bu kitapta yer alıyor. “Yerli ve milli” söylemini benimseyenlerin kendi tarihini de iyi bilmesi gerekir, değil mi? Tarihten ders alın! Toplumdaki huzursuzluğun nedeni, “milli değerler” gerekçe gösterilerek sürekli belli grupların hedef yapılması, bu yüzden şiddet uygulanması ve can alınmasıdır. Huzur istiyorsanız, gerçekten maneviyata önem veriyorsanız, bırakın yetişkin iki insan arasında karşılıklı rızaya dayanan cinsel ilişki ile uğraşmayı da son 20 yıldır AKP iktidarının siyasete yerleştirdiği rüşvetçi, yalancı, dolandırıcı, madde bağımlısı insan profiliyle, Ayvatoğlu gibilerle uğraşın. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin fıtrata aykırı olduğuna kim karar veriyor? Kendi inançlarını topluma dayatan yobazlar mı? İstedikleri kadar reddetsinler; 21. yüzyılda, yaşadığımız iletişim çağında ne bu kavramın önünü tıkamaya ne de bilimi susturmaya güçleri yeter. Bilimin ve eşitliğin karşısına dini koymak, akıl işi değildir. Tarih bunun acıları ile doludur. Sivas’taki gibi hedef göstermeler, üzerine benzin dökülmüş saman balyasına çakılan ateştir. Üstelik bu kentin tarihinde hiçbirimizin aklından çıkmayan o korkunç katliam varken, bunlara göz yummak, şiddet sarmalına açık davetiyedir. Pimi çekilmiş bombaya dönüşen, hedef gösteren “maneviyat” söylemidir. Toplumsal barışı dinamitleyen asıl neden budur. KADER DEĞİL SAĞLIK [email protected] Kadınların korkulu rüyası olarak tanımlanan, dünyada ve Türkiye'de kadınlarda sık görülen rahim ağzı ve meme kanserlerinde erken tanı önemli. Bunun içinde tarama testlerinin zamanında yapılması gerekir. Ancak pandemi döneminde pek çok kadının virüs korkusu nedeniyle tarama testlerini yaptırmadığını söyleyen Türk Jinekoloji ve Obstetrik DerSibel neği (TJOD) Başkanı BAHÇETEPE Prof. Dr. Ateş Karateke, “Hem rahim ağzı kanseri hem de meme kanserine maruz kalmamak için düzenli tarama testlerini yaptırmak gerekir. Bu testleri yaptırmamak bu kanserlere yakalanmak PROF. DR. ATEŞ KARATEKE: Pandemi döneminde birçok kişi tarama testlerini ne yazık ki yaptırmadı. Hem rahim ağzı kanseri hem de meme kanserine maruz kalmamak için düzenli tarama testlerini yaptırmak gerekir. Rahim ağzı kanserinde taramanın düzenli yapılması önemli ve aşılama ile bu kanserin önlenebilir için en önemli risk faktörüdür” dedi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Karateke ile rahim ağzı kanserine ilişkin konuştuk. ‘Testleri yaptırmadılar’ bir hastalık olduğunu vurgulamak isterim. Yani bu hastalık kader değildir. n Pandemi döneminde ne gibi zorluklar yaşandı? Bu dönemde birçok kişi tarama testlerini ne yazık ki yaptırmadı. Rahim ağzı kanser tarama testleri ve kız çocuklarını ve bazı ülkelerde hem kız hem de erkek çocuklarını 1115 yaş aralığında aşılamaktadır. meme kanser tarama testi olan mamografi çok hayat kurtarıcı olmasına rağmen bu pandemi döneminde çeşitli gerekçeler ile yaptırılmadı. Bildiğimiz bir bilgi var ki hem rahim ağzı kanseri hem de meme kanserine maruz kalmamak için düzenli tarama testlerini yaptırmak gerekir. Bu testleri yaptırmamak bu kanserlere yakalanmak için en önemli risk faktörüdür. Bu pandemi döneminde tüm ülkelerde bu testleri yaptırmamak gibi davranış şekli ne yazık ki yaygın olarak görüldü. n Rahim ağzı kanseri aşısının herhangi bir yan etkisi var mı? Yan etki görülmemiş Ülkemizde rutin aşılama programında HPV aşıları yoktur. HPV aşılarına özgü bir yan etki görülmemiştir. Amabu yan etkileri ile ilgili tartışmalar bazı ülkelerde devam etmektedir. Aşılama yapılan toplumlarda rahim ağzı kanser öncü lezyonlarında belirgin azalmalar görülmüştür. Gene aşılama programına 10 yıl önce başlayan toplumlarda HPV ilişkili kanserler yani rahim ağzı kanser görülme sıklığıda azalmıştır. HPV aşıları tüm dünyada 20 yıla n Rahim ağzı kanseri tanısı nasıl yakın kullanılmaktadır. Birçok ülke yapılır? ! 5 YILDAN UZUN SÜRELI KONTAKT LENS KULLANIMINA DIKKAT DR. YILMAZ: Korneadaki değişikliklerin sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte birçok faktör buna neden olabilir. Bu nedenle özellikle uzun süre kontak lens kullanan kişilerin periyodik muayeneleri çok önemli. Rahim ağzı kanseri tanısında ana konu tüm toplumdaki risk gruplarının HPV DNA testi ile taranmasıdır. Ülkemizde de bu yöntemle tarama 30 ile 65 yaş grubundaki kadınlara yapılmaktadır. Rahim ağzı kanser teşhisinde kolposkopi ve rahim ağzından alınan biopsi standart tanı yöntemleridir. Teşhis konulduktan sonra tedaviyi tümörün boyutu, lokalizasyonu histolojik tipi ve birçok patolojik özelliklerine göre kişiselleştirmek gereklidir. Küçük bir tümöre daha küçük hatta rahme yani çocuk doğurma yeteneğini kaybettirmeden ameliyat yapmak mümkündür. Büyük tümörler için ameliyat yapılmaksızın kemoterapi ve ışın uygulanır. Rahim ağzı kanseri genelde cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Taramanın düzenli yapılmasını ve aşılama ile bu kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu tekrar tekrar vurgulamak istiyorum. Yani bu hastalık kader değildir. LENS KULLANIMINDA KONTAKT düzenli muayene önemli Uzun süreli kontakt lens kullanımının herhangi bir zararının olup olmadığı ile ilgili birçok çalışma yapılıyor. 5 yıl ve daha uzun süreli kontakt lens kullanan hastalar üzerinde yapılan bir çalışmaya göre kornea kalınlığı ve kornea ön eğriliği görülebildiğini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “Günümüzde sert lenslerin kullanımının azalması ve yumuşak lenslerdeki üretim teknolojisinin artmasına paralel olarak daha yüksek oksijen geçiren lensler kullanılıyor. Bu lensler kornea yüzeyine olan olumsuz etkiyi azaltsa da sıfırlamıyor. Lens kullanan hastaların periyodik muayeneleri oldukça önemli” dedi. Amerikan Göz Akademisi’nde yayımlanan bir araştırmada, olguların çoğunun yumuşak kontakt lens kullanan hastalarda görüldüğünü daha az bir kısmının ise sert gaz geçirgen lens kullanan hastalardan seçildiğini vurgulayan Yılmaz, “Yapılan inceleme sonucunda kontakt lens kullanan hastaların korneaları 3050 mikron arasında, daha ince ve kornea dikliği de kontrol grubuna göre daha dik olarak ölçülmüş” diye konuştu. Birçok faktör olabilir Korneadaki değişikliklerin sebebinin kesin olarak bilinmemekle birlikte birçok etkenin neden olabildiğini anımsatan Yılmaz, şöyle devam etti: “Bunlar; korneadaki oksijen seviyesinin azalması, oksijen azlığına bağlı biyokimyasal değişiklikler, sert lenslerin mekanik travması, göz yaşı yoğunluğunun değişmesi, korneayı oluşturan hücrelerin sayısının azalması olarak sıralanabilir. Özellikle uzun süre kontakt lens kullananlar için periyodik muayeneler önemli. ” EN ÖNEMLI RISK FAKTÖRÜ NEDIR? Birçok kişiye HPV bulaşabilir. HPV nin hastalık yapması için sigara içmek önemli bir faktördür SAĞLIK REHBERİ Tırnak batmasını 8 ENGELLEMEK IÇIN ÖNERI Parmakta ve tırnak kenarında kızarıklık, şişlik, ağrı gibi şikâyetlere yol açabilen tırnak batması, toplumda sık görülen bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkıyor. Tırnak batması ilerlemiş hastalarda ise ayakkabı giymek zorlaşıyor, çoraplar sık kirleniyor, iltihap ve apse gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Feza Köylüoğlu, tırnak batması ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Tırnak batmasının, özellikle ayak başparmak tırnağının iç veya dış kenarında kendini belli eden bir enfeksiyon olduğunu anımsatan Köylüoğlu, “Mekanik olarak tırnak kenarının ete batmasıyla başlar. Şikâyet ve belirtiler artarak seyreder. Başlangıçta sadece sert bir yere dokununca olan ağrı bir süre sonra akıntısıyla çorabı kirleten ciddi bir enfeksiyon haline gelir. Tırnak batmasına birçok şey sebep olabilir. Genellikle, dar ayakkabı giymek, tırnakların yanlış kesilmesi ve çok terleyen ayaklar tırnak batmasına neden olabilir. Özellikle gençlerde, çok terleyen ayaklarda tırnak batması görülmektedir” dedi. Köylüoğlu, dikkat edilmesi gerekenleri şöyle özetledi: n Tırnaklarınızı çok kısa kesmeyin. n Tırnaklarınız köşelerini dik bırakmamaya özen gösterin, yarım ay şeklinde kesin. n Dar ve sivri burun ve topuklu ayakkabılardan uzak durun. n Bir süre parmağınızı açıkta bırakacak terlikler ve sandaletler kullanın. n Ayaklarınızı kuru tutmaya özen gösterin. n Yalnızca pamuklu çorap kullanın ve günlük olarak değiştirin. n Ayağınızda dolaşım sorunu varsa veya kendi tırnaklarınızı kesemiyorsanız, güvenilir bir yerde tırnak bakımı ve pedikür yaptırmayı tercih edin. n İçe doğru büyüyen, birkaç hafta süren, iltihaplı tırnak batmanız varsa mutlaka bir uzmana görünün. Uyuz vakaları arttı Kaşıntı ile ortaya çıktığı için çoğu zaman basit bir alerji diye düşünülüp zamanında doktora gidilmemesi nedeniyle tedavi edilemeyen uyuz hastalığında geçen yıllara oranla artış gözlemlendi. Basit bir temas yoluyla dahi bulaşabilen uyuz hastalığındaki vaka artışlarının koronavirüsle birlikte karantina sürecinde evlerde kapalı kalan insanların, özellikle kalabalık ailelerin birbirleri ile temasının artması sonucu yayıldığı belirlendi. Trabzon Halk Sağlığı Bulaşıcı Hastalıklar Birim Sorumlusu Dr. Muhammet Ali Yılmaz, “Bu yıl uyuz vakalarında az da olsa artışlar mevcut. Bunun sebebi de pandemi döneminde evlerimizde aile ile çok fazla vakit geçirmemiz” dedi. l DHA KORONA ILE MÜCADELEDE BESLENME ÇOK ÖNEMLI Yoğun bakım riskini azaltıyor Uluslararası Katılımlı Klinik Beslenme Kongresi’nde, “Covid döneminde hastalıkla mücadelede beslenmenin önemi” vurgulandı. KEPAN Klinik Beslenme Kongresinin açılışında Klinik Enteral Parenteral Nütrisyon Derneği (KEPAN) Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman Abbasoğlu, salgın döneminde de bilimsel faaliyetlerin devamının önemini işaret etti. Asya Klinik Beslenme Derneği (PENSA) Başkanı Dr. Winai Ungpinitpong konuşmasında, Covid salgını ile mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine işaret etti. Beslenme yetersizliği gösteren kişilerin enfeksiyona yakalanması halinde ölüm riskinin arttığını vurgulayan Ungpinitpong, hasta bireylerin tedavi planı yapılırken mutlaka beslenme desteğinin de kapsanması gerektiğini söyledi. KEPAN Başkanı Prof. Dr. Osman Abbasoğlu da şunları kaydetti: “Salgın döneminde yaşlı hastaların evde kalmaları, fizik aktivitelerinin azalması kas kaybı riski getirmektedir. Bir de buna yetersiz beslenme eklenirse hastalığa yatkınlık artmaktadır. Hastalarımıza öğün atlamamalarını, olabildiğince dengeli beslenmelerini ve proteinden zengin gıda tüketmelerini öneriyoruz. Elbette protein yanında vitamin ve eser elementlerden zengin meyve ve sebzeler de ihmal edilmemelidir. Kalp yetmezliği, KOAH gibi kronik hastalığı olanlarda, beslenme daha da önem kazanmaktadır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle