23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 16 MART 2021 SALI 7 işçinin yaşamını yitirdiği patlamada patron Coşkun, raporları abartılı buldu Patron ‘mağduriyet’çıkardı Aileler, “Gerçek adaleti arıyoruz” derken DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, fabrikada defalarca benzer patlamaların yaşandığını söyledi. Sakarya Hendek’te 7 işçinin yaşamını yitirdiği, 127 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikasının sahibi Yaşar Coşkun, savunmasında bilirkişi raporunun abartılı olduğunu etti. Coşkun, “En çok mağdur olan benim. Bana teröristmişim gibi muamele yapılıyor, iş cinayeti deniliyor. Halbuki ben saygın bir işadamıyım. Benim tutuklu olmamın kimseye faydası yok” dedi. Aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık, dün yeniden hâkim karşısına çıktı. Duruşma salonu binası içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı. Duruşmaya müştekiler, patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları yanısıra CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya milletvekili Engin Özkoç, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da duruşmayı izledi. Duruşma başlamadan önce bazı müşteki ve hayatını kaybedenlerin yakınları sanıklara tepki gösterdi. ‘Dışarda olmam lazım’ Fabrika sahibi tutuklu sanık Yaşar Coşkun, basında çıkan haberlere göre sanki işletmelerinde devamlı kaza yaşandığı ve her defasında isim değiştirerek üretime devam ettikleri yönünde yalan haberler üretildiğini iddia ederek “Kaza olduğunda fabrikadaydım. 8.5 aydır tutukluyum. Dışarıda olmam lazım ki işçilerin de mağduriyetini gidereyim” dedi. Coşkun’un avukatı, savunmasında “Almanya’dan alınan barutlar, sadece barut tozlarıdır. Barut imalatı için yaklaşık 1 milyon civarında teçhizat gerekiyor. Kaldı ki bununla ilgili bakanlıktan izinler de alınmış değil. Bu sadece soyut bir iddiadır” ifadelerine yer vermişti. Fabrikadan sorumlu müdür tutuklu sanık A.A. savunmasında, barut üretimi odalarında sıfırdan barut üretimini gördüğünü iddia ederek “Barut üretimi iki odada yapılıyordu. Çin Mahallesi’nde olup olmadığını bilmiyorum” dedi. l Haber Merkezi Çerkezoğlu 6 KEZ PATLAMA YAŞANMIŞ Duruşma öncesi, olayda hayatını kaybedenlerin yakınları açıklama yaptı. Patlamada yaşamını yitiren Sebahattin Tepeçınar’ın ablası Hatun Tepeçınar, acılarının her gün kat kat arttığını belirterek “Gerçek adaleti istediğimiz için buradayız” dedi. Hayatını kaybeden Mahmut Seyfi Çanakçı’nın yeğeni ve müşteki avukatı Gülşen Uzuner, “7 canımızı kaybettik burada. Bunların hesabının sorulması için hep birlikte mücadele ediyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da “Bu fabrika daha önce defalarca bu tür patlamaların yaşandığı bir yer. Daha önce 6 kez patlama yaşanmış ama yine farklı isimler altında üretime devam edilmiştir” dedi. Çorlu’da 25 canın yaşamını yitirdiği kazanın duruşmasından görüntü paylaşmakla suçlanıyor YÜCEER’E ÇORLU FEZLEKESI Çorlu tren faciası davasının ilk duruşmasına katılan CHP milletvekili Candan Yüceer hakkında duruşmada “görüntü ve ses kaydı alma” iddiasıyla fezleke hazırlandı. Yüceer, dava kapsamında, oğlunu kaybeden anne, gazeteciler, avukatlar ve kendisi hakkında soruşturmalar açıldığını belirterek “Gerçek sorumlulular ise yargılanmıyor, 3 yıldır geciken bir adalet var” dedi. Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybetmesine, 328 kiTUĞBA şinin ise yaralanmasıÖZER na sebep olan tren kazasının sorumlularının yargılanması istemiyle açılan davanın 7. duruşması bugün görülecek. 3 yıldır sonuçlanmayan davada, ailelerin adalet beklentisi sürerken CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer hakkında Çorlu davası nedeniyle fezleke hazırlandığı ortaya çıktı. ‘Duruşma salonu değildi’ Hakkındaki fezlekeyi ve Çorlu davasını Cumhuriyet’e değerlendiren Yüceer, “Facianın gerçekleşmesinin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra gerçekleştirilen ilk duruşmada içeri girişlerde çok büyük sıkıntılar yaşandı, aileler mağdur edildi. Duruşma adliyede değil, eğitim merkezinde yapıldı. Kapıların kilitlenmesi nedeniyle ailelerin bir kısmı duruşma salonuna giremezken içeride fenalık geçirenler olmuştu. Kapılar üzerimize kilitlendi, infaal ortamı hâkimdi. Bunlar yaşanırken o infial görüntülerini çekmem nedeniyle hakkımda fezleke hazırlandığını öğrendim. Ben görüntüleri çekerken duruşma başlamamıştı. Ki salon duruşma salonu bile değildi. Ne hâkim ne de savcı gelmişti. Eğer mağdur olan varsa o da bizlerdik” dedi. Faciaya ilişkin 11 Şubat’ta hazırlanan bilirkişi raporunun mahkemeye ulaştığını belirten Yüceer, “Duruşma öncesi dava dosyasına giren bu bilirkişi raporunda, sorunun menfezde olduğu, denetimin ve yenilenmenin yapılmadığı, facianın yağıştan kaynaklanmadığı yazıyor. 3 yıldır aileler bunları anlatırken ‘yağmurdandır’ denilip geçildi” diye konuştu. Ailelerin adalet taleplerinin görmezden gelindiğini aktaran Yüceer, bugün görülecek duruşmaya ilişkin şunları kaydetti: “Asıl sorumlular yargı önüne getirilmedi ama görüyorum ki davayı takip eden gazeteciler, faciada oğlunu kaybeden bir anne yargılandı, avukatlara soruşturmalar açıldı. 3 yıldır geciken bir adalet var. Umarım bu rapor sonuca erişilebilmesinde ve bir daha böyle olayların yaşanmamasında vesile olur. ” Çorlu tren katliamında oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden anne Mısra Öz Sel’e, davaya bakan mahkeme heyetine “hakaret ettiği” suçlamasıyla 8 bin 840 lira para cezası verilmişti. 1995 YILINDA KATLEDİLENLER UNUTULMADI Gazi ve Ümraniye’de anma yürüyüşü 12 Mart 1995’te Gazi ve 17 Mart 1978’de Ümraniye katliamında yaşamını yitirenler, Ümraniye’de Mustafa Kemal Mahallesi’nde dün yapılan yürüyüşle anıldı. Anmaya katılanlar “Gazi ve 1 Mayıs Mahallesi katliamını unutmadık, unutturmayacağız” pankartı taşıyarak “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla yürüdü. Yoğun polis ablukası altında yapılan yürüyüşün ardından yapılan açıklamada, “Gazi ve Ümraniye katliamları, Alevilere yönelik yüzyıllardır devam eden baskıların ve politikaların devamıdır. Alevileri yok etmeyi hedefleyen inkârcı ve gerici anlayış, dün başaramadığı gibi bugün de başaramayacaktır. Provokasyanlar yapılarak AleviSünni çatışması gibi göstermek istemektedirler. Zulüm ve haksızlık karşısındaki Alevilerin duruşu devam etmektedir. Katliamların davalarında da göstermelik cezalar verildi” denildi. l Haber Merkezi TBMM BAŞKANI ŞENTOP’TAN GERGERLIOĞLU AÇIKLAMASI: Gergerlioğlu’nun başvurusu kabul edilmedi ADALET ARARKEN GÖZALTINA ALINDI AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısında eşi ve iki çocuğunu kaybeden Emine Şenyaşar, Şanlıurfa Adliyesi önünde “adalet” talebiyle başlattığı oturma eyleminin 7. gününde gözaltına alındı. Şenyaşar daha sonra serbest bırakıldı. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 2018 genel seçimleri öncesi 14 Haziran’da AKP’li İbrahim Halil Yıldız’ın esnaf ziyareti sırasında korumaları ve yakınlarının Şenyaşar ailesine ait işyerinde başlayan ve Suruç Devlet Hastanesi’ne uzanan saldırıları sonucu, Hacı Esvet Şenyaşar (67), oğulları Adil (36) ve Celal Şenyaşar (41) ile vekilin ağabeyi Mehmet Şah Yıldız yaşamını yitirmişti. Olayda Mehmet, Ferit ve Fadıl Şenyaşar’ın da aralarında bulunduğu 8 kişi de yaralanmıştı. Sadırıda eşi Hacı Esvet Şenyaşar ile çocukları Adil ve Celal Şenyaşar’ı kaybeden Emine Şenyaşar, Şanlıurfa Adliyesi önünde “adalet” talebiyle oturma eylemi başlatmıştı. l Haber Merkezi TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Yargıtay’ın “örgüt propagandası yapmak” suçundan 2.5 yıl hapis cezasını onadığı HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun AYM’ye başvurmasına ilişkin “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun sonucunu beklemek söz konusu değil. Bir tedbir başvurusu yaptığını, bunun da Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmediğini öğrendim” dedi. Şentop, TBMM’de “16 Mart 1921 Moskova Antlaşması’nın 100. Yıldönümünde TürkRus İlişkileri” konulu panelin çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şentop, HDP’li bazı milletvekillerinin cezaevlerindeki PKK’li teröristlere mektup eylemi için pul gönderdiği iddiasına ilişkin soruya, “Bizim iletişim giderleriyle ilgili bir ödememiz var. Bunun bir üst limiti var. Sanıyorum şu an toplam yıllık olarak 57 bin TL civarında olması lazım bunun. Bu iletişim giderleri; telefon görüşmeleri başta olmak üzere posta giderlerini, telgraf giderlerini de içine alıyor. Bu tür pulların bastırılıp başka amaçlarla kullanılma ihtimalini de önlemek bizim görevimiz” dedi. ‘Fezleke gelebilir’ HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk’ün, “Papa’nın ziyareti için hazırlanan ve üzerinde Kürdistan haritası olan hatıra pulu, Kürdistan ve Mezopotamya coğrafyasının bir sembolüdür” sözlerine ilişkin soruşturma açılmasının sorulması üzerine Şentop, “Ben de basından öğrendim. Bu konuda bir hazırlık yapılacaksa, o aşamaya gelirse bir fezleke gelebilir diye tahmin ederim sadece” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun da aralarında bulunduğu fezlekelerle ilgili son durumun sorulduğu Şentop, “Karma Komisyon’da. Karma Komisyon o konuda bir inceleme, çalışma yapar. Her zaman bunu yapıyor ama bir planlama, takvim var mı onu bilmiyorum” diye konuştu. l ANKARA/ Cumhuriyet Suriye’de iç savaşın 10. yılı: Ölüm, yıkım, göç! 15Mart 2011’de Suriye’nin Dara şehrinde bir grup genç göz doktoru, devlet başkanı Beşşar Esad’ı kastederek duvara şunu yazdı: “Sıra sende doktor!” O gün başlayan gerilim kısa sürede ülkenin öteki bölgelerine yayıldı. İç savaş başladı. Beşşar Esad, 2011 öncesinde verdiği reform sözlerini unuttu. Bütün gücünü iktidarını korumaya verdi. Dara’da gençlerin “sıra sende” demesinin nedeni, Mısır’da Mübarek rejiminin çökmesiydi. Arap dünyasında ayrı bir yeri olan, geçmişte Suriye ile ortak devlet de kurmuş Mısır’da Mübarek’in çöküşü, devamında Müslüman Kardeşler’in iktidara gelişi Esad’ı her türlü yöntemi kullanmaya itti. Ancak iç savaşı önlemenin başlıca yolu, çıkmamasını sağlamaktır. Çıktığı anda ok yaydan çıkmış demektir. Geri döndüremezsiniz. Suriye’de de öyle oldu. Geleneksel anlatımla emperyalizmin, güncel söylemle küresel aktörlerin iç savaş başladıktan sonra stratejisi şudur: 1 Bitmemesini sağlamak. 2 Ülke içindeki tüm direnç noktalarının çökmesini sağlamak. 3 İç savaşın olabildiğince tüm taraflarını kendine muhtaç hale getirip yardım istemelerini sağlamak. 4 İç savaşın çevreye de zarar vermesini sağlayıp çevrede bağımsız siyaset üretecek ülke bırakmamak. Bunların tümü Suriye’de yaşandı, yaşanıyor, korkarız ki yaşanmaya devam edecek. HHH Suriye iç savaşının boyutları Türkiye açısından da hayli derin. 15 Mart 2011’in hemen ardından 29 Nisan 2011’de 252 Suriyeli, Hatay ilimizin Yayladağı ilçesi Güveççi köyündeki sınır tellerini kesip Türkiye’ye girdi. İlk sözleri şu oldu: “Canımızı zor kurtardık. Kötü şeyler olacak. Arkamızda en az bin kişi var...” Böyle bir durumda, aklı başında, sorumluluk sahibi bir ülke yönetimi hemen sınırda önlem alır. Elbette sınıra kadar gelmiş Suriyelilerin de zarar görmemesi için hem kendisi çaba harcar hem uluslararası kamuoyunu sorumluluğa çağırır. Türkiye öyle yapmadı. Dönemin başbakanı Erdoğan, gelişin sürpriz olmadığını açıkladı. Hemen sınır illerinde kamplar kurulması talimatını verdi. Şöyle dedi: “En kötü senaryoya göre hazırlık yapıyoruz. 500 bin ile 1 milyon arası gelen olabilir.” Hükümetin yol haritası da şöyle açıklandı: “Açık kapı politikası izleyeceğiz. Kritik eşik 100 bindir.” Erdoğan, 5 Eylül 2012’de partisinin grup toplantısında şöyle meydan okudu: “CHP yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak, göreceksiniz. Ama inşallah biz en kısa zamansa Şam’a gidecek, kardeşlerimizle kucaklaşacağız. Selahattin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız.” O günden bugünlere geldik. Biz Suriye’ye gidecekken, Suriyeliler bize geldi. 2013’e kadar, nasılsa yakında davul zurna ile gidecekler diye, istatistik bile tutulmadı. Bugün Türkiye’deki Suriyeli sayısı 6 milyonu geçti. Onlara yapılan en büyük zulüm topraklarını terk etmeye zorlamak ve göçü teşvik etmektir. Bir gün Suriye’nin sorunları bitebilir ama Türkiye’deki Suriyeliler sorunu kolay kolay bitmeyecek. HHH AKP’yi Suriye’de iç savaşı körüklemeye iten, Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi umudu oldu. 2011’den itibaren “aslan kardeşim Esad” gitti, tanımı hoş görün “git lan, katil Esad” geldi. Müslüman Kardeşler hareketinin başta Mısır olmak üzere bölgede çökmesiyle AKP’nin bölge hesapları da çöktü. Mısır’dan başlayarak çare arıyorlar. Artık Mısır’a karşı “Rabia” yok, “tabii ya” var! Suriyelilerin yaraları ise kanamaya devam ediyor. Anadolu’da “iki göç bir yangın eder” derler. Suriyelilerin kaç yangın yaşadığı belirsiz. 10 yılda ölü ve kayıp sayısı milyonu buldu. Kahrolsun emperyalizm... Ve bütün yerliyabancı uşakları... Hedefteki ilahiyatçı yurdu terk etti Öğrencileriyle yaptığı bir sohbette, dinsel dogmaları eleştiren ve görüntülü konuşması “cımbızlanarak” sosyal medyada servis edilen ilahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Türkiye’yi terk ettiğini açıkladı. Tarikat ve cemaatlerin hedef aldığı Mustafa Öztürk, veda mesajında, “Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim” dedi. Almanya’daki Münster Wilhelm Üniversitesi’nin İslam teolojisi bölümünden davet alan Prof. Dr. Öztürk, akademik çalışmalarına devam etmek için Almanya’ya gitti. Öztürk, uçağa binerken sosyal medya hesabından “Doktora tez danışmanlıklarımı Cübbeli ile Sakarya’daki tacizci Nurullah’a devrettim. İlahiyat işleri artık onlara teslim” ifadelerini paylaştı. Prof. Dr. Öztürk, Türkiye’ye, İstanbul fotoğrafının üzerine kalp emojileri koyup “Ah İstanbul” yazısıyla veda etti. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle