03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 16 MART 2021 SALI SAĞLIK [email protected] TEDAVI EDILMEYEN DIŞLER BAŞINIZA DAHA BÜYÜK DERT AÇIYOR! ‘Adalar’da atlı faytonu biz kaldırdık’ iddiasında bulunanlar, tüm Türkiye’de niye kaldırmıyor? Geçen hafta, TBMM’de AKP temsilcileri ile hayvan hakları savunucuları arasındaki toplantıda ilginç bir şey oldu. Söz aldığımda konuyu atlı faytonlara getirdim ve yasa teklifi ile bu zulmün tüm ülkede sona erdirilmesi gerektiğini söyledim. Nedenini anlatırken Adalar’daki atlı faytonların kaldırılmasını örnek gösterdim. “Yıllar boyunca çok sayıda aktivist mücadele etti, yönetim değişti, ruam hastalığı çıktı ve karar alınarak kaldırıldı” şeklinde süreci özetleyen bir cümle kurdum ve şunu ekledim: “Siz bu yeni yasayla tüm Türkiye’de atlı faytonları kaldırmazsanız, biz benzer şekilde tek tek belediyelerle yıllarca mücadele etmek zorunda kalacağız ve bu arada atlar eziyet çekmeye, ölmeye devam edecek.” Bunun üzerine AKP İstanbul Milletvekili Serap Yahşi Yaşar, “Hayır, Adalar’da atlı faytonu biz kaldırdık, kalsın diyenler vardı!” diyerek itiraz etti ve diğer milletvekilleri de söze karışınca aynı anda konuşan birçok kişinin arasında sesimi duyurmaya çalışarak “Ben sadece süreci özetledim, sonuçta öyle olmadı mı?” dedim. “Biz kaldırdık!” itirazları sürünce, “Ben burada o, şu, bu, isim peşinde değilim. Olanları biliyorum ama madem biz kaldırdık diye yapılanı sahipleniyorsunuz, samimiyseniz yeni yasada bütün atlı faytonları kaldırın!” dedim. Ona yanıt gelmedi... HHH Ama toplantıya verilen arada yanıma Serap Yahşi Yaşar geldi. “CHP’ye iltimas geçemezsiniz, komisyon tutanaklarını okuyun, Gülizar Biçer Karaca kalsın derken biz kalksın dedik. Biz kaldırdık atlı faytonu” dedi. “Ben konuşurken hiçbir parti ya da kişi adı vermedim, şimdi siz yapıyorsunuz bunu. Tüm süreci çok yakından biliyorum. Bir ara Adalar’da sembolik oranda atlı fayton kalsın önerisi vardı. Her partiden farklı düşünenler olmuştur. Beni parti ilgilendirmez” diyerek yanıt verdim. “Olur mu beni çok ilgilendirir, ben siyasetçiyim” dedi. Bu yazıyı yazmadan önce Gülizar Biçer Karaca’yı aradım. Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu olarak Adalar’da inceleme yaptıktan sonra, raporda atlı faytonların ulaşım aracı olmaması gerektiği, ancak sınırlı sayıda faytonun bulundurulabileceği şeklinde görüş yazıldığını söyledi. Kendisinin de komisyon üyesi diğer üyelerin de aynı raporda imzasının olduğunu belirtip “Bunun dışında bir önerim olsa çekince koyardım” dedi. Ekim 2019 tarihli raporu, o dönemde kendi içinde çelişen bu öneri nedeniyle de eleştirmiştim. Öneri aynen şöyleydi: “Bu çerçevede Komisyonumuz, faytonların tüm yurtta bütünüyle kaldırılmasının uygun olacağı değerlendirmesini yapmıştır. Ancak faytonların yüzyıllardır kullanıldığı, tarihi ve kültürel miras değeri taşıdığı bazı noktalarda, belirlenecek standartlar dahilinde, atlı fayton çalıştırılmasına izin verilebileceği değerlendirilmektedir.” Komisyonun tutanaklarını da okudum. Partiler adına konuşanlar, Adalar’da atlı faytonların sayısının azaltılması ama koşullarının iyileştirilerek belli bir oranda kalması yönünde görüş birliğine varmış. HHH Rapor açıklandıktan sonra, ruam yüzünden atlar katledilince İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı İmamoğlu ile yaptığımız görüşmede de “Atlı faytonları yüzde 95 oranında kaldıracaklarını, kendisine sembolik bir oranda faytonun kalması yönünde bir talep iletildiğini ama henüz karar vermediklerini” söylemişti. Görüşmemizden birkaç gün sonra, “Vicdanen ben de faytonun kalmasını istemiyorum” diye açıklama yaptı, UKOME’den atlı faytonu kaldırma kararı çıktı ve kaldırıldı. Bu durumda Serap Yahşi Yaşar, UKOME’de ya da İBB yönetiminde olmadığına göre, komisyon raporunda imzası bulunduğuna göre nasıl “Adalar’da atlı faytonu biz kaldırdık” diyor? Hayvan hakları, partiler üstü bir konudur; benim hiçbir partiyle ilgim yok. Partizanlık yaparak hayvan özgürlüğü mücadelesi veremezsiniz. Ben, kim hayvan sömürüsüne, esaretine son verirse onu söylerim. Şimdi de geçen hafta TBMM’de söylediğimi burada yineliyorum ve diyorum ki: Adalar’da atlı fayton kalsın diyenlere karşın, o zulmü kaldıranın iktidar partisi olduğunu iddia ediyorsanız, o zaman tüm Türkiye’de de kaldırın, biz de bunu takdir edelim! Hem iktidar partisi bunu yaparsa, Adalar’daki atlara rehabilite alanı olması için arazi vermeyen Tarım Bakanlığı, bu kez arazi sağlayabilir. Bu olursa, Adalar, İzmir ve Antalya’daki uygulamaların aksine, o atlar bir sömürüden kurtulup diğer bir sömürüde kullanılmak üzere başka kurumlara da verilmez! Alın bu kararı, bekliyoruz. SAĞLIK SAĞLIK REHBERİ KALBI VURABILIR Koronavirüs pandemisi nedeniyle pek çok ihtiyacımızı ertelemeye başladık ama sağlık ihtiyaçlarımız ertelemeye gelmeyecek kadar önemli. Diş Hekimi Dr. Engin Aksoy, hastaların diş tedavilerine gereken önemi vermediğini belirterek “Zamanında yapılmayan tedavilere bağlı olarak dişteki çürüklerin sinire inmesine, dişetlerinin iltihaplanmasına ve dişlerin kaybedilSibel mesine neden oluyor. BAHÇETEPE Diş kayıpları nedeniyle hastalarımız daha ağır tedavilerle karşı karşıya kalıyor. Üstelik diş ile ilgili sorunlar başka sağlık sorunlarına da yol açabiliyor” dedi. ‘Sağlık ertelenemez’ Sağlığın ertelenebilir bir ihtiyaç olmadığına dikkat çeken Dr. Aksoy, “Vücudumuz kapalı bir kutu gibi ve yalnızca verdiği sinyallerle bize kendini anlatıyor; ağrı, mide bulantısı, şişlik vs. vücudun hastalıklara karşı tepkileri. Bu tepkiler ışığında bizler kendimizde sorun olduğunu anlıyor, hekime başvuruyoruz. Maalesef söz konusu dişler olduğunda bu tepkilere duyarsız kalıyoruz. Buna bir de korona riski eklenince ilk vazgeçtiğimiz dişlerimiz oldu” diye konuştu. Dişlerde oluşan sorunun ilk ipuçlarının hassasiyet, sızlama ve ağrı olduğuna dikkat çeken Aksoy, “Başvurma süresi uzadığında şikâyetlerin dozu artabileceği gibi bazen ağrı eşiğiDIŞ HEKIMI ENGİN AKSOY: Diş tedavileri, korona riski nedeniyle aksadı. Diş ile ilgili sorun çoğu zaman ağızla sınırlı kalmıyor, kalpdamar hastalıkları, diyabet, eklem iltihaplanmaları, düşük, erken doğum gibi sorunlara da yol açabiliyor nin yüksek ve genetik yatkınlık faktörlerine bağlı olarak belirti vermeden de diş hastalıkları ilerleyebilir. Siz ağrının geçtiğini düşünürsünüz ancak dişteki iltihaplanma ilerlemeye devam edebilir. Örneğin basit bir dolgu ile kapatılabilecek bir çürük, sinire kadar ilerleyebilir, apse oluşumuna, hatta dişinizi kaybetmenize yol açabilir. Diş ile ilgili sorunlar çoğu zaman ağzınızla sınırlı kalmıyor. Kan dolaşımı yoluyla vücudun başka noktalarına ilerleyebiliyor. Kalpdamar hastalıkları, diyabet, eklem iltihaplanmaları, özellikle hamilelik döneminde düşük ya da erken doğumlara neden olabiliyor” dedi. Kendi dişiniz gibi olmaz Aksoy, şöyle devam etti: “Tedavi yaklaşımımıza göre, kurKLINIKLERDE ÖNLEMLER TAM Ağzımızın koronavirüsün de bulaşma noktası olmasından hareketle diş tedavileri sırasında hijyene ve önlemlere karşı daha özenli davranılması gerektiğine dikkat çeken Diş Hekimi Dr. Aksoy, şunları söyledi: “Diş tedavi aletlerimiz basınçlı su kullanıyor. Bu su, hastanın ağzına çarparak orada bulunan bakteri, virüs ve mantarları da alarak dışarı sıçrıyor. Biz buna aeorosol bulutu diyoruz ve bu bulutu aspiratörlerle çekmeye çalışıyoruz. Tedavimiz sırasında üst düzey hijyen sağlıyoruz. Bunun yanı sıra her hasta için kullanılan önlükler, maskeler değiştirilmeli. Tedavi odaları en az yarım saat havalandırıldıktan sonra diğer hasta için dezenfekte edilerek hazırlanmalı.” tarılacak bir dişi çekip yerine yapay diş kökü koyarak hastayı ameliyata mahkum etmenin hiçbir anlamı yoktur. Tabii ki implantlar her geçen yıl daha da geliştiriliyor ve iyileştiriliyor ama en iyi implantı seçseniz bile kendi canlı dişiniz gibi olmaz. Doğal dişlerimiz, içerisinde ve kök çevresinde atar damar, toplardamar, lenf damarlarına sahip olduğu için bir travma veya enfeksiyona karşı kendini koruyabilir ancak sonradan yerleştirdiğimiz yapay diş köklerinin kendini koruma özelliği yoktur. Sonrasında ağız ve diş hijyeninize çok dikkat etmeniz gerekir; bu nedenle. 6 ayda bir diş kontrollerimizi ihmal etmemek gerekiyor.” Dünya genelinde 17 milyon serebral palsili var. Türkiye’de her yıl altı binden fazla bebek serebral palsi tanısı alıyor. Serebral palsi, gelişimini tamamlamamış beynin doğum öncesi, doğum sırası veya doğum sonrası dönemde hasar görmesiyle oluşuyor. Serebral Palsili çocukların beslenmesine özel proje Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Cerebral Palsy Türkiye ve Nutricia Türkiye işbirliğiyle hayata geçirilen “Serebral Palsi’de Enerji Dolu Bir Adım Beslenmeden Olmaz” projesi kapsamında, doğru beslenmenin serebral palsili çocukların fiziksel, zihinsel ve psikolojik gelişimini desteklediğine, tedavi başarısına katkı sağladığına dikkat çekilecek. Proje kapsamında ilk etapta 30 çocuğun büyüme ve gelişmeleri değerlendirilerek beslenme tedavilerine başlanacak. Doğru beslenme önemli Doğru beslenmenin serabral palsili çocukların fiziksel, zihinsel ve psikolojik gelişimini desteklediğini vurgulayan Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Cerebral Palsy Türkiye Genel Direktörü Nigar Evgin, “Serebral palsili çocuklar için son derece önemli bu konu hakkında iki önemli eksik var. İlki, doğru beslenmenin gerekliliği, beslenmenin tedavi sürecindeki önemi ebeveynler tarafından bilinmiyor. İkinci eksiklik ise bu konuda yetişmiş kalifiye uzman sayımızın yeterli olmaması” dedi. Nutricia Türkiye Genel Müdürü Dr. Yalım Üner ise özetle şunları söyledi: “Serebral palsili çocuklar açlık veya tokluk hissi belirtemiyor, yemek seçimlerini söyleyemiyorlar. Bununla birlikte yiyecekleri ağza götürme, çiğneme, yutma zorlukları dolayısıyla yeterli beslenemeyebiliyorlar. Yetersiz beslenme kas gücünün zayıflaması ile birlikte fiziksel fonksiyon yetersizliğine sebep olurken çocuğa özel hazırlanmış bir beslenme tedavisi, yağsız kas kütlesinin artmasında ve yutma zorluğunun düzenlenmesinde büyük rol oynuyor. Dolayısıyla erken tanı ve beslenmeyi de içeren kapsamlı bir tedavi ile serebral palsili çocukların yaşam kalitelerini artırmak ve her çocuk gibi hayallerini başarıyla gerçekleştirmelerine destek olmak mümkün. Biz de bu çocukların beslenme problemlerinin ve yetersiz beslenmelerinin önüne geçerek, bu sayede tedavide yüksek başarı elde etmelerine katkı sağlamak üzere, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı ile birlikte bu projeyi hayata geçirdik.” KALICI KÖRLÜK NEDENİ Özellikle 40’lı yaşlardan sonra görmede keskinliğin azalması, bulanıklık ve gözde kızarıklık gibi belirtiler de normal şikâyetler olarak görülüp dikkate alınmadığı için kalıcı körlüğün temel nedenlerinden biri olan glokom (göz tansiyonu) hastalığının tanısında da geç kalınıyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, “Hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren herkesin yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerekiyor. Ailesinde glokom hikâyesi olanlar başta olmak üzere, risk grubunda yer alan kişilerin rutin muayeneye başlamaları çok önemli” dedi. İLK YERLI KALP YAMASI Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde bulunan Dokuz Eylül Teknoloji Geliştirme AŞ’de faaliyet gösteren Bimetron, ileri evre kalp yetmezliği tedavisinde kullanılmak üzere yerli kalp yaması geliştirdi. Her yıl 20 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olan kalp krizi kaynaklı kalp hasarını onarmak üzere sürdürülen projenin yıl sonunda tamamlanması bekleniyor. Bimetron ortaklarından Çalış Bilgin Kandemir, “İleri evre kalp yetmezliği bulunan hastalar için tek çözüm kalp nakli olsa da yeterli sayıda organ bulunamadığından bu tedavi çok küçük bir grup hastaya uygulanabilmekte. Doku mühendisliği ürünü kalp yamaları temel olarak hastanın kendi hücrelerini taşıyan biyomalzelemeler olup kalpteki hasarlı bölgeye dikilerek kalp kasının onarımı sağlamaktadır” dedi. l İZMİR / Cumhuriyet Bu yanlışlar tedavinizi geciktirebilir Diyabet yani şeker hastalığı konusunda toplumda doğru bilinen ancak yanlış olan inanışlar hastaları yanlış yönlendirerek tedavi sürecinde olumsuzluklara yol açıyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ethem Turgay Cerit, diyabet ile ilgili doğru bilinen yanlışları anlattı. nDiyabeti olan kadınlar hamile kalamaz ya da kalmamalı. YANLIŞ! Sıkı bir diyabet kontrolü ve günümüzün modern gebelik takip yöntemleri sayesinde, tıpkı diyabeti olmayan kadınlar gibi diyabetli kadınların da sağlıklı bir bebeğe sahip olma şansı vardır. Ancak önemli olan diyabetik kadınların diyabetleri kontrol altında iken ve planlı bir şekilde gebe kalmalarıdır. nDiyabeti olanlar meyve, tatlı, çikolata kesinlikle yememeli. YANLIŞ! Sağlıklı beslenme sebze, meyve, yağsız kırmızı etler, tavuk eti ve balık gibi pek çok yiyeceği doğru miktar ve biçimde tüketmek anlamına gelmektedir. nBazı bitkisel ürünler diyabeti tamamen ortadan kaldırır. YANLIŞ! Diyabetin tedavisinde etkisi net ve açık olarak gösterilmiş herhangi bir bitkisel ürün bulunmamaktadır. Aksine bazı bitkisel ürünlerin böbrek ve karaciğer gibi hayati organlarımız üzerinde ciddi yan etkileri de olabilir. nİnsülin bağımlılık yapar. YANLIŞ! İnsülin kullanımı bağımlılık yapmamaktadır. Tip 1 diyabetli hastalarda insülin üretimi hiç olmadığı için insülin kullanımı zorunludur. Ancak Tip 2 diyabetli hastalarda başta insülin kullanımının zorunlu olduğu bir durum olsa bile, takipte diyabet kontrol altına alındığında insülin kesilip hap şeklinde kullanılan ilaçlar ile tedaviye devam edilebilmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle