04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 16 MART 2021 SALI [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Diplomasinin kalemi süngüdür. Askeri zafer, diplomatik zaferle tamamlanır Moskova Antlaşması AV. HÜSEYIN ÖZBEK TBB BAŞKAN YARDIMCISI 16Mart 1920’de İngilizler Osmanlı Meclisi Mebusanı’nı basıp, bazı milletvekillerini gözaltına alacaktır. Heyeti Temsiliye Reisi (Temsilciler Heyeti Başkanı) Mustafa Kemal’in öngörüsü gerçekleşmiş, işgal altındaki bir ülkenin işgal edilmiş başkentinde, işgale direnecek bir parlamentoya izin verilmeyeceği ortaya çıkmıştır. İngiliz postalları tarafından çiğnenen Meclisi Mebusan, 18 Mart’ta kapanacak, Mustafa Kemal 19 Mart’ta Seçim Genelgesi yayımlayarak her sancaktan seçilecek vekilleri, Milli Meclis’in toplanacağı Ankara’ya davet edecektir. Bundan sonrası zamanla ve her türlü engelle amansız bir yarıştır. 16 Mart’ta işgalcilerin bastığı Meclisi Mebusan’ın kurtulan vekilleri ve yeni seçilenlerle Milli Mücadele’nin meşruiyet organı olacak TBMM, 23 Nisan 1920’de Ankara’da faaliyete geçecektir. İngiliz baskını ters tepmiş, parlamentoya dayanmayan İstanbul’un Saray hükümetleri meşruiyetini ve saygınlığını yitirirken, milli iradenin temsil organı TBMM’nin içinden çıkan Milli Hükümet inisiyatif kazanmıştır. Yine İstanbul, uluslararası ilişkilerde muhatap alınacak bir güç olma durumunu kaybetmiş, Milli Mücadele’nin kalbi Ankara, Türk milletinin gerçek temsilcisi olarak ortaya çıkmıştır. Kısacası, 16 Mart 1920’de İstanbul’daki Meclis baskını, Ankara’daki Yeni Meclis oluşumunun önünü açmıştır diyebiliriz. 16 Mart 1921’in önemi Askeri zafer, diplomatik zaferin önkoşuludur. Diplomasinin kalemi, süngüdür. Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti (Taşnak ağırlıklı) ile 23 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü Antlaşması ile bu sözün doğruluğu bir kez daha kanıtlanmış olur. Konuya Gümrü Antlaşması ile girmemiz, 16 Mart 1921’de imzalanacak Mosko18 Mart 1921’de imzalanan antlaşmanın altına 16 Mart 1921 tarihinin atılmasındaki incelik, diplomasi tarihimizin bir onur belgesi olarak kaydedilmelidir. İstanbul’un emperyalist güçlerce 16 Mart 1920’de işgaline, yıldönümünde çok anlamlı bir cevap olarak düşünülmüştür! va Antlaşması’nın da önünü açmış olmasındandır. 1917 Devrimi ile 1. Dünya Savaşı’ndan çekilen Rusya’nın imzaladığı BrestLitovsk Antlaşması’na göre Rusların boşaltmasının ardından Türkiye’ye iade edilmesi gereken topraklar halen Ermenilerin işgalindedir. Ermenistan’a verilen ültimatoma rağmen işgal sonlanmayınca askeri harekât başlar. Kars, Arpaçay, Ardahan, Artvin, Iğdır, Gümrü ele geçirilir. Ermenistan’ın ateşkes başvurusu üzerine başlayan görüşmeler 2 Aralık’ta son bulur. 2/3 Aralık gecesi Gümrü Antlaşması imzalanır. Atatürk, Gümrü Antlaşması hakkında, “TBMM hükümetinin yaptığı bu ilk antlaşma ile düşmanlarımızın hayal dünyasında kendisine ta Harşit Vadisi’ne kadar olan Türk ülkeleri bağışlanmış olan Ermenistan, Osmanlı Devleti’nin 1877 Savaşı ile kaybetmiş olduğu yerleri bize, milli hükümete bırakarak dava dışına çıkarılmıştır” değerlendirmesinde bulunmaktadır. Ortak düşman emperyalizme karşı antlaşma zemini sağlamak için Moskova’ya gönderilen heyetin, Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin tarafından çok soğuk karşılanıp, Ermenilerin toprak taleplerinin karşılanması gerektiğini söylemesi üzerine, Ankara, Gümrü Antlaşması’yla noktalanacak askeri harekâtı gerçekleştirmiştir. Kazım Karabekir komutasındaki 15. Kolordu’nun süngüsüyle cephede kazanılan askeri zafer, iki diplomatik zaferin yolunu açacaktır: Gümrü ve Moskova antlaşmaları! Anlamlı cevap İlk gidişlerinde Moskova’dan eli boş dönen TBMM heyeti, ikinci gidişlerinde istedikleri sonucu alacaktır. Heyetler arasındaki uzun görüşmelerin ardından 18 Mart 1921’de imzalanan antlaşmanın altına 16 Mart 1921 tarihinin atılmasındaki incelik, diplomasi tarihimizin bir onur belgesi olarak kaydedilmelidir. İstanbul’un emperyalist güçlerce 16 Mart 1920’de işgaline, Meclisi Mebusan’ın (Osmanlı Parlamentosu) İngiliz askerlerince basılıp bazı milletvekillerinin tutuklanmasının yıldönümünde çok anlamlı bir cevap olarak düşünülmüştür! TBMM tarafından 31 Temmuz 1921’de, Sovyetler tarafından 20 Temmuz 1921’de onaylanan Moskova Antlaşması’yla Ruslar Misakımilli’yi tanımakta, Milli Mücadele’ye Sovyet desteği kayda geçmekte, Kafkas Cumhuriyetleri ile (doğu sınırlarımızın ayrıntılı olarak belirlenip güvenceye kavuşacağı) bir antlaşma yapılmasının yolu açılmaktadır. 13 Ekim 1921’de Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye (TBMM) arasında imzalanan Kars Antlaşması halen yürürlükte olup, akit taraflar için hukuki ve siyasi bağlayıcılığı tartışmasızdır. Moskova Antlaşması’nın bir anlamda tekrarı ve tamamlayıcısı olan Kars Antlaşması’yla belirlenen sınırlar, bugün için de geçerli olup, her türlü tartışmanın dışındadır. Moskova Antlaşması, Ankara’nın içinden geçilen sürecin yarattığı fırsatları, uluslararası ilişkilerin karmaşık denklemini, karşı tarafın beklentilerini ve ondan alınabilecekleri iyi okumasının başarısı olarak değerlendirilmelidir. Yine Moskova Antlaşması, uluslararası ilişkilerde duygusallığın ve hayalperestliğin değil, iki tarafın çıkarlarının dengelenebileceği bir yaklaşımın doğruluğunun bugün için de geçerli olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir. Türkiye’nin çok yönlü baskılarla bunaltıldığı, Lozan’ın kıyısından köşesinden delinmeye çalışıldığı bugünlerde, Ermenistan’ın, Türkiye’nin doğu sınırlarını garantiye alan Kars Antlaşması’na yönelik itirazlarının arka planı gözden kaçırılmamalıdır. Diplomasi birikimleriyle, temsil yetenekleriyle, uzak görüşlülükleriyle, bu coğrafyada var olabilmemizin önemli dönemeçlerinden olan Moskova Antlaşması’nın mimarlarına saygıyla. 16 Mart 1921’i anarken... ÜNAL ÇEVIKÖZ TBMM 27. DÖNEM İSTANBUL MILLETVEKILI Kurtuluş Savaşı’nın bir yanda doğu bir yanda batı cephesinde olanca hızıyla devam ettiği yıllardayız. Erzurum ve Sivas kongreleri yapılmış, Misakımilli açıklanmış ve Anadolu’da ulusal bir hareketin güç kazandığı artık açıkça belli olmuştur. İtilaf Devletleri 1920 yılının şubat ayında Londra’da yaptıkları toplantıda İstanbul’u işgal kararı alır. Mart ayında İstanbul işgal edilir. Gaye; Anadolu’daki hareketi bastırmak, hâkimiyeti İstanbul üzerinden kurmaktır. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılması ile birlikte tarihi bir dönüşüm başlar. Artık Anadolu’da İstanbul’un kararlarını kabul etmeyen bir oluşum vardır. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’ni yürüten bu yeni yönetim meşruiyetini güçlendirmek için diplomatik faaliyetlerini de artırmak zorundadır. Bu faaliyetler Atatürk’ün sadece askeri bir deha olmakla kalmadığının, aynı zamanda diplomatik bir dehaya da sahip olduğunun kanıtı olarak görülmelidir. Meydan okuma Kasım 1917’de Bolşevikler devrimi gerçekleştirerek Moskova’da Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ni (RSFSC) kurmuşlardır. Bolşevik hükümet devrimin hemen ertesinde yayımladığı barış yasasına dayanarak Aralık 1917’de Osmanlı İmparatorluğu ile bir silah bırakılması mutabakatını Erzincan’da imzalar. Ancak Doğu Anadolu’nun bir kısmı hâlâ Rus işgali altındadır. Ağustos 1918’de Baku’nun İngilizler tarafından işgali, Bolşevikler’i güneyden çevrelenme endişesine sevk eder. Mart 1920’de İngilizlerin İstanbul’u işgali de Anadolu ulusal hareketine bir meydan okumadır. Bütün bu gelişmeler yirminci yüzyılın daha henüz başlarında iki tarihi imparatorluğun ardılı olarak ortaya çıkan iki genç yönetimi, RSFSC ile TBMM’yi benzer bir emperyalist tehditle karşı karşıya rü Anlaşması’dır. Ancak aynı gün bırakmıştır. Her iki yönetimin de bir Ermenistan’da Bolşevik hükübirleriyle kavgalaşmak yerine bölge met kurulur. Yeni kurulan Ermedeki coğrafi konumlarını pekiştirme nistan Sovyet Sosyalist Cumhuriye, egemenlik ve bağımsızyeti, RSFSC ile bir barış anlıklarını garanti altına almaya ihtiyaçları vardır. Üzerinden laşması imzalar ve Gümrü Anlaşması her iki Moskova, iç savaşıyüzyıl tarafça reddedinı bitirmek, Ankara ise işgalden kurda geçse, uzun lir. Türkiye’ye dayatılan Sevr tulma mücadele müzakereler sonunda Anlaşması’nın sine yoğunlaşmak istemektedir. İşte bugün yüzüncü imzalanan Moskova Antlaşması 29 Ekim 1923’te ilan edilen Doğu Anadolu üzerindeki hükümlerini ortadan kaldıyıldönümünü Türkiye Cumhuriyeti’nin ran Gümrü Anyaşadığımız, 16 Mart 1921’de bu en önemli dayanak laşması, her ne kadar onaylaniki yönetimin hüve güvence mamış bir anlaşkümetleri arasında belgelerinden ma olsa da onunMoskova’da imzalanan “Dostluk ve Kardeşbiridir. la sağlanan gelişmeler daha sonra 1921 yılik Antlaşması” bu arka plan lında imzalanan Moskova ve içinde görüşülmüş, hazırlanmış ve im Kars anlaşmalarıyla onaylanmış ve zalanmıştır. tescil edilmiştir. Bugün de hâlâ geÖnemli güvence çerli olanlar bu iki anlaşmadır. Üzerinden yüzyıl da geçse, uzun müzaTBMM açıldığından üç gün son kereler sonunda imzalanan Moskora, 26 Nisan 1920’de ilk dış politi va Antlaşması 29 Ekim 1923’te ilan ka hamlesini Moskova’ya bir heyet edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin en gönderme kararı alarak gerçekleş önemli dayanak ve güvence belgetirir. Bu kararı, Mustafa Kemal Ata lerinden biridir. İmzalandığı günün türk bir mektup ile Moskova’ya ile tarihi gibi 16 maddeden oluşur. Üç tir. 3 Mayıs 1920’de ilk TBMM hü adet de eki vardır. kümeti kurulur. Bekir Sami Bey Ha Moskova Antlaşması’nın birinriciye Vekili (Dışişleri Bakanı) ola ci maddesi, büyük bir devlet olan rak atanır. RSFSC Dışişleri Halk Ko Rusya’nın, Türkiye’nin Misakımilmiseri Çiçerin, Atatürk’ün yazdığı li sınırlarını tanıması sonucunu domektuba verdiği cevapta TBMM he ğurduğu gibi Sevr Antlaşması’nın yetini memnuniyetle kabul edecek da reddi anlamına gelir. İkinci madlerini belirtir. Mektubun Ankara’ya de Türkiye’nin Batum limanından ulaştığı tarih olan 3 Haziran 1920 serbest transit hakkı ile yararlanTürkiyeRusya diplomatik ilişkileri masını sağlar. Üçüncü madde, annin kuruluşu olarak kabul edilir. Be laşmanın bir numaralı ekinde belirkir Sami Bey başkanlığındaki TBMM lenen sınırlar içinde Azerbaycan’a hükümeti heyeti, Moskova’ya gider, bağlı olarak Nahçıvan Özerk ağustos ayında anlaşmayı paraf Bölgesi’nin oluşturulması hükmünü eder. Anlaşmanın nihai olarak imza içerir. Beşinci madde Boğazlar relanması ise ancak 16 Mart 1921 ta jiminin Karadeniz’e kıyıdaş ülkeler rihinde gerçekleşir. tarafından belirlenmesini amirdir. Moskova Antlaşması, TBMM hü (Bu hüküm daha sonra Lozan Bakümeti tarafından yabancı bir dev rış Konferansı sırasında değişse de let ile imzalanan ikinci anlaşmaTürkiye, Boğazlar üzerindeki gerçek dır. İlki 2 Aralık 1920 tarihinde egemenlik haklarına Montrö SözleşErmenistan ile imzalanan Gümmesi ile kavuşur) Altıncı madde Türkiye ile Çarlık Rusyası arasında yapılmış anlaşmaların doğurduğu parasal yükümlülüklerden RSFSC’nin vazgeçtiğini belirler. Hemen ardından gelen yedinci madde de kapitülasyonları reddeder. Böylece iki hükümetin antiemperyalist, sömürgecilik ve kapitülasyonlar karşıtı ortak tutumları bu iki madde ile tescil edilmiştir. Maddelerin önemi Anlaşmanın sekizinci ve on beşinci maddeleri bugünün koşulları için de geçerlilikleri bakımından en önemli maddelerdir. Sekizinci madde ile iki taraf karşılıklı olarak yekdiğerine karşı zararlı faaliyetlerde bulunan oluşumların kendi topraklarında konuşlanmasına izin vermemeyi taahhüt ederler. On beşinci madde ise anlaşmada bulunan ve Güney Kafkasya Cumhuriyetleri’ne yönelik hükümler içeren maddelere ileride Türkiye ile bu Cumhuriyetler arasında yapılacak anlaşmalarda da uyulmasını “zorunlu kılmak” için Rusya’nın o devletler nezdinde gerekli girişimlerde bulunması yükümlülüğünü tarif eder. Yani Moskova Antlaşması, bir bakıma, 13 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Kars Antlaşması’nın da uygulanmasının güvencesini oluşturmaktadır. Bu iki anlaşma, Türkiye’nin Doğu Anadolu ile Güney Kafkasya arasındaki sınırlarının tartışılmaya imkân bırakmayacak şekilde belirlendiği iki temel belgedir. Dolayısıyla, o coğrafyada Türkiye toprakları üzerinde hak iddia eden her türlü fantezinin de önünü kapatırlar. Yirminci yüzyılın başında imzalanan, yüzyılı geride bırakan TürkiyeRusya Dostluk ve Barış Antlaşması, bugün iki devlet arasındaki barışçı ve karşılıklı saygıya dayanan ilişkilerin temel dayanağını oluşturur. Rusya Çarlığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında tarih boyunca sık rastlanan savaşlardan sonra kurulan bu mutabakatın arkasında Atatürk’ün olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Büyüklere masallar, 3. Bölüm: Hayvan hakları Artık bütün politikaları iflas etmiş ve halka vaat edecek hiçbir inandırıcı hedefi kalmamış olan iktidar “eski ayları kırpıp kırpıp yıldız yaparak” ürettiği masalları okumaya devam ediyor. HHH Birinci masal topluma, “İnsan Hakları Eylem Planı” adı altında sunuldu. Bu masal, çok daha önceden var olan ama iktidarın yok ettiği bazı Temel Hak ve Özgürlüklerin yeniden kabul edileceği üzerine kurgulanmıştı. Ama hem daha önce defalarca anlatılan “Adalet Reformu masallarından” yani “Eski aylardan” kırpılarak yapıldığı, hem de şimdiye kadar çok kez tekrarlanan ve hiçbiri yerine getirilmediği için inandırıcılığını yitirmiş olan vaatlerden oluştuğu için bu masal hemen hemen hiç kimsenin ilgisini çekmedi. İkinci masal “Ekonomi Reform Paketi” adı altında anlatıldı. Ne yazık ki bu masal da daha önceleri işitile işitile halkın bıktığı motiflerle işlendiği için pek kimsenin ilgisini çekmedi. Hatta belleği güçlü bazı aksakallılar, bu masalın “Eski bir ayın kırpılma zahmetine bile katlanılmadan, aynen tekrarı” olduğunu dahi iddia etti. (Zaten kısa bir süre önce de “Sosyal Medya Reformu” bile denilemeyecek olan bir “masalcığın”, birkaç yılda bir aynen tekrarlandığı ortaya çıkmıştı.) Büyüklere masalların üçüncü bölümü, yıllardır gündemde olan ve bir türlü gerçekleştirilmeyen “Hayvan Hakları Yasası” masalıydı. Bu masalı, onu bizzat dinleyen Cumhuriyet yazarı Zülâl Kalkandelen’in pazar günü yazdığı “Vatandaş kanaat beyan eder, vekil de dinler” başlıklı yazısından öğrendik; sadece bazı önemli paragrafları aşağıya aldım: 1) Geçen perşembe günü AKP’nin hayvanları koruma kanunu teklifi üzerinde görüşlerimizi paylaşmak üzere TBMM’ye davet edildik. Sanıyorduk ki AKP grubunun yasa teklifi sonunda bize sunulacak ve onu değerlendireceğiz. Ancak öyle olmadı, bize bir taslak verilmedi. Garip olan da buydu. 2) Komisyon toplantılarında konuşulup karara bağlanmış konular perşembe günü defalarca yinelendi. Bu durumda doğal olarak toplantının “Yasa teklifi öncesinde STK’lerin görüşünü aldık” demek için yapıldığını düşündük. 3) Dokuz saat süren toplantının başında ve sonunda iki kere söz aldım. Ancak AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in müdahalesi yüzünden görüşlerimi rahatça açıklamam engellendi. 4) Toplantının sonunda 2. kez söz aldığımda, konuyu üzerinde hiç durulmayan canlı hayvan ticaretine getirdim. AKP milletvekili Yunus Kılıç’ın “Siz ülkenin politikası ile ilgili fikir vermeye gelmediniz. Bunları söylemek size düşmez. Sohbetin sırası değil” diyerek terslemesi son derece yakışıksızdı. 5) At yarışındaki şiddetten söz edip “İnsanlar kumar oynuyor, atlar can veriyor” dediğimde ise yine Özlem Zengin tarafından “Hakkımızda kanaat beyan etmeyin” diyerek susturulmak istendim. Toplantıdaki diğer temsilciler konuşmalarını videoya kaydedebilirken, çifte standart uygulanarak benim konuşmamın kaydı durduruldu. 6) Bir kez daha görüldü ki hayvansever olmak, hayvan haklarını doğru bir yaklaşımla savunmak için yeterli değildir. Kendisine “yaşam hakkı savunucusu” diyenler arasında “et kalitesi”, “insani kesim”, “çalışan hayvan”, “ekonomik değeri olan hayvan” ifadelerini kullananların olması da kabul edilebilecek bir şey değildir. 7) Bu mücadelede çıta öylesine düşük tutuluyor ki “kırmızı çizgimiz” söylemiyle bazı hayvanlara öncelik verilirken bazılarının esareti konu bile edilmiyor... Böyle bir yasa, hayvan hakları yasası değil, BAZI HAYVANLAR İÇİN REFAH YASASI’dır. HHH Aslında bu üçüncü masalın tadına varabilmek için Kalkandelen’in yazısının tümünü okumak gerek... Ama o zaman da masal sahibi olan iktidarın “masal anlatırken bile ne kadar tahammülsüz olduğunu” görerek canınız sıkılabilir!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle