04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 16 MART 2021 SALI HABER Hükümet, kamuda çalışan geçici işçilere uzun zaman önce verdiği ‘kadro’ vaadini unuttu İşçiye güvence yok! Hükümet tarafından kamuda çalışan tüm işçilerin kadroya geçirileceğine yönelik çalışmalar yapıldığı belirtilmesine karşın Tarım ve Orman Bakanlığı’nda hâlâ binlerce işçinin “geçici” statüde çalıştırıldığı ortaya çıktı. Bakanlık, 5620 sayılı kanun kapsamında 1496 adet geçici işçinin çalıştırıldığını ve Orman Genel Müdürlüğü’nde (OGM) geçici işçi statüHAZAL sünde 8 bin 189 işçinin OCAK görev yaptığını itiraf etti. CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, “Orman köylerinde, dağ köylerinde, kırsalda yaşayan, bin bir emekle Türkiye’nin stratejik öneme sahip tarım ve orman varlıkları için, üretim ve ihracat için mücadele eden işçiler, sosyal güvenceden, iş güvenliği ve kadro hakkından mahCHP’Lİ ŞEVKİN: HAKLARI VERİLMELİ Gazetemize konuşan Şevkin, “Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı geçici işçilere söz verildiği gibi kadro verilmesi gerektiğini” belirterek “Bakanlık bünyesinde, OGM’de ve TAGEM’de geçici statüde çalışan binlerce işçi umutla kadro bekliyor. AKP hükümeti, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici ya da taşeron işçi kalmayacağını, tüm işçilerin kadroya alınacağını belirtmesine karşın aradan geçen yıllara rağmen bu sözler yerine getirilmedi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kendi açıklamasından da anlaşılacağı gibi binlerce işçi geçici statüde çalışıyor. Aynı şekilde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı birçok kurumda kadro bekleyen işçiler olduğunu biliyoruz. Hastanelerde, karayollarında, havaalanlarında geçici ya da taşeron olarak çalışan, kamu iktisadi teşebbüslerinde kadro bekleyen işçilerin kadro hakkı verilmelidir” diye konuştu. rum bırakılmamalıdır” dedi. CHP’li Şevkin, geçen ocak ayında TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde hükümet tarafından kamuda çalışan tüm işçilerin kadroya geçirileceğine dair çalışma yapılacağı belirtilmesine karşın Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nde (TAGEM) görevli bin personelin yanı sıra ormanlarda görev yapan 8 bin 600 geçici orman işçisinin yıllardır kadro beklediğini belirtti ve kadrolara ilişkin bazı sorular yöneltti. Bakanlık Şevkin’e 8 Mart’ta verdiği yanıtta kurumlarında 1496 adet geçici işçinin görev yaptığını açıkladı. 2020 yılı içerisinde TAGEM’e bağlı kuruluşlarda daimi işçi olarak başlatılan personel bulunmadığına değinilen önergede, bu yıl içerisinde TAGEM’e bağlı araştırma enstitüsü müdürlüklerinde ihtiyaç duyulan personel açığının karşılanması amacıyla İŞKUR kanalıyla ilana çıkılan 826 adet daimi işçi alımı için kura çekimi yapıldığı ve çalışmaların sürdüğü ifade edildi. Önergede, OGM’de geçici işçi statüsünde 8 bin 189 işçinin görev yaptığı belirtilerek “2020 yılında operatör kadrosunda 700 daimi işçi, 390 da geçici işçi alımı yapılmıştır. 2021 yılında işbaşı yaptırılan daimi işçi bulunmamaktadır’’ denildi. TUSAŞ Genel Müdürü Kotil, yerli motor kullanılacağını açıklamıştı ama... ATAK2’ye motor Ukrayna’dan Türk Havacılık ve Uçak Sanayii AŞ (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil, “ATAK2’nin motoru Ukrayna’dan gelecek, 2500 beygir gücünde motor olacak. Daha bu büyüklükte yerli motorumuz yok” dedi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ihtiyacı kapsamında “Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri Sözleşmesi”, 22 Şubat 2019’da Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı ile TUSAŞ arasında imzalandı. ATAK2’nin “mockup” olarak adlandırılan bire bir ölçüdeki maketi 2019’da IDEF 2019 fuarında sergilendi. ATAK2 projesi açıklandığında da üzerinde kullanılacak motor merak konusu olmuştu. TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, geçen yıl nisan ayında konuyla ilgili yaptığı açıklamada, ATAK2’de ilk aşamada ülke ismi vermeden ithal motor kullanılacağını, ancak özgün motor geliştirme projesinin de gündemde olduğunu, aralık ayında ise ATAK2’nin tümüyle yerli olacağını söylemişti. ATAK2’de kullanılması planlanan yerli motor, TUSAŞ’ın motor üreten alt şirketi TEI tarafından üretilecek. TEI Genel Müdürü Mahmut Akşit, 2019 sonunda ATAK2’de de kullanılacak olan 3 bin beygirlik güç üretecek TS3000 turboşaft motorunun geliştirilmesiyle ilgili çalışmalara başlandığını açıklamıştı. Ancak TS3000 motorunun kısa vadede seri üretim aşamasına gelmesi beklenmiyor. Bu nedenle ATAK2’de de ilk aşamada ATAK’ta olduğu gibi ithal motor kullanılacak. Kotil, önceki akşam katıldığı canlı yayında T929 ATAK2 ismi verilen “Ağır Taarruz Helikopteri” projesiyle ilgili “ATAK2’nin motoru Ukrayna’dan gelecek, 2500 beygirlik motor olacak. Daha bu büyüklükte yerli motorumuz yok. Kendi sınıfında en iyi helikopter olacak. En büyük savaş helikopteri Apache’den daha iyi olacak. 18 Mart 2023’te ilk uçuşunu gerçekleştirecek” dedi. İthalata ABD engeli TUSAŞ tarafından üretilen T129 ATAK taarruz helikopterinde ABDİngiltere ortaklığında üretilen LHTEC motoru kullanılıyor. Bu nedenle ATAK helikopterinin diğer ülkelere ithalatı için ABD Kongresi’nin izni gerekiyor. ATAK’ın Pakistan ve Filipinler’e ihracatı için anlaşmaya varılsa da ABD’nin ihracat izni vermemesi nedeniyle bu satışlar gerçekleşememişti. l ANKARA/Cumhuriyet YILIN KAYMAKAMI SEÇİLMİŞTİ Kaymakamdan yurttaşa hakaret! Hatay Dörtyol Kaymakamı Ali Murat Kayhan’ın koronavirüs denetimi sırasında çevresindekilere yönelik kullandığı ifadeler tepkiye yol açtı. Dörtyol Kaymakamı Kayhan, ilçede koronavirüs denetimlerine katıldı. Sosyal medyaya yansıyan ve büyük tepki toplayan görüntülerde Kayhan’ın, dolmuş denetlemesi sırasında çevredekilere yönelik “Bu çakallara niye böyle yapıyorsunuz, ne biçim iş ya? Terbiyesiz herifler sizi ya. Size gösteririm, bundan sonra görürsünüz” gibi ifadeler kullandığı duyuluyor. Kayhan, Sarıçam Kaymakamlığı görevi sırasında “yılın en iyi kaymakamı” seçilmiş, ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan almıştı. l Haber Merkezi ‘LOVE ERDOĞAN’ PANKARTINA SELÇUK BELEDİYESİ’NDEN YANIT İSİG’DEN EMEKÇİYE ÇAĞRI: Kod 29’la mücadeleyi büyütelim İzmir’de ‘Tek sevdamız Atatürk’ ilanları asıldı New York’ta Times Meydanı’na “Stop Erdoğan” ilanı asılmasından sonra Türkiye’de başlatılan “Love Erdoğan” afişi seferberliği İzmir’in Selçuk ilçesinde krize neden oldu. İzmir Selçuk’ta AKP ilçe başkanlığı tarafından ilçenin farklı noktalarına astırılan “Love Erdoğan” pankartları, “izinsiz olduğu” gerekçesiyle belediye ekiplerince iki kez kaldırılmıştı. Erdoğan afişlerinin kaldırılmasından sonra AKP Selçuk İlçe Başkanı Selim Girbiyanoğlu, “Cumhurbaşkanımıza sevgimizi belirttiğimiz bu görselleri Selçuk meydanlarında, kaldırmak ancak cesedimizi çiğnemekle mümkün olur” diyerek tepki göstermişti. AKP’lilerin tepki sonrası Selçuk Belediyesi yeni bir hamle yaparak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarını asarak “Tek Sevdamız Atatürk” notu ile ilçeyi donattı. Belediye başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, “Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğiz” dedi. l İZMİR / Cumhuriyet İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, “İşçi sınıfına dönük saldırılara ve Kod 29’a karşı mücadeleyi büyütelim” başlığıyla Dev Turizmİş Sendikası Marmara Şube binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Dev Turizmİş Sendikası Marmara Şube Başkanı Turgay Özdemir, salgın sürecinin bir yılını geride bıraktığını ve bu bir yıl içerisinde binlerce işçinin hastalandığını, yüzlerce işçinin hayatını kaybettiğini ve işçi sınıfının pek çok saldırı ile karşı karşıya kaldığını söyledi. Özdemir, “Tazminatsız, haksız ve hukuksuz şekilde Kod 29’la işten atılan işçilerin sayısı yüzde 70 arttı. Kod 29’dan atılan işçinin kıdem tazminatı gasp ediliyor, işsizlik maaşına da hak kazanamıyor” diye konuştu. Kod 29’a karşı mücadelenin birlikte yürütülmesi gerektiğini söyleyen Özdemir, “Kod 29’a karşı tüm direnişlerin koordinasyonunu sağlamalıyız” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet DEVA PARTISI’NIN DIYARBAKIR KONGRESINDE, ERDOĞAN’IN SÖZLERINE TEPKI: Çay içecek keyfimiz kalmadı DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün partisinin Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde düzenlenen 1. olağan kongresine katıldı. Kongrede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Geçinemiyoruz” diyen bir yurttaşa “Abartı buluyorum, al keyif çayıdır bu, çay iç” sözlerine göndermede bulunularak “Çay içecek keyfimiz kalmadı” yazılı pankartın açılması dikkat çekti. Kongrenin ardından gazetecilerle bir araya gelen Babacan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde DEVA Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı yönündeki soruya “Partimizin kuruluş aşamasında Gül’ün fikri katkıları oldu, açık desteği oldu. Ama partimiz kurulduktan sonra kendi karar mekanizmalarını oluşturdu ve tamamen kayıt içi çalışan, gerçek neyse görüntüsü de öyle olan bir siyasi parti olarak şu an yolumuza devam ediyoruz. Gül’le, partimiz kurulduktan sonra iki defa bir araya geldik ama aile görüşmesi ve ev ziyareti şeklinde. Diğer konular, yani hem ittifak meselesi hem Cumhurbaşkanlığı adaylıklarıyla ilgili konular bizim gündemimizde yok. Bu konuları hiç konuşmuyoruz, seçim kararı alınana kadar da hiç konuşmayacağız. Çünkü o günkü şartlar neyi getirir, bugünden bir şey söylememiz doğru olmaz” dedi. l İç Politika Uygur Türkleri ile görüştü İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Uygur Türkleri heyeti ile görüştü. Parti genel merkezindeki görüşmede heyet, Akşener’e Uygur halkı hakkında bilgi verdi. Akşener’e Uygur Türklerinin milli başlığı “doppa” da hediye edildi. l ANKARA/ Cumhuriyet CHP’Lİ SINDIR’DAN BERGAMA KÖYLÜSÜNE ‘ARAZİ’ DESTEĞİ CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Bergama’da köy muhtarlarıyla birlikte yaptığı basın açıklamasıyla; 2012 yılında Bütünşehir Yasası’yla birlikte mülkiyetleri Bergama Belediyesi’ne devredilen ve mart ayının başında belediye tarafından satışa çıkarılan tarım arazilerinin satışına asla izin vermeyeceklerini söyledi. Sındır, “Kimin malını kime satıyorsunuz” diyerek Bergama Belediyesi’ne yüklendi. İktidarın 18 yıldır Türk köylüsünü yok saydığını, şimdi de aynı siyasi parti tarafından Bergama’da kazanılan belediyenin köylülerin ata toprağının satışa çıkarıldığını ifade eden Sındır, “Köylünün iki gözü iki çeşme, fakat AKP’li Bergama Belediyesi’nin gözü ise satıştan gelecek parada. Kimin malını kime satıyorsunuz? Bu arazilerin her köyde onlarca ailenin geçim kaynağı olduğunu bilmiyor musunuz? Siz yolcusunuz, köylü hancı. Yarın burada olmayacaksınız, satışa çıkardığınız söz konusu mülklerin gerçek ve öz sahipleri olan köy halkına nasıl hesap vereceksiniz” dedi. l İZMİR/Cumhuriyet ‘Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı..’ Prof. Dr. Mustafa Öztürk önce istifasını sunup emekli oldu, ardından Almanya’dan aldığı araştırma daveti üzerine ülkeyi terk etti. Uçağa binerken de şu mesajı paylaşmış: “Artık gidelim... Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim...” Ve alaylı bir ifade ile de “Doktora tez danışmanlıklarımı Cübbeli ile Sakarya’daki tacizci Nurullah’a devrettim. İlahiyat işleri artık onlara teslim” demiş. Tarihe ve zamana uygun değişim Öztürk ile birkaç yıl önce Habertürk’te bir gece tartışma programında beraber olmuştuk. Orada, Türkiye’nin dört bir yanını sarmış “normal” ve “normal altı” ilahiyatçılar yanında çok farklı bir kişilik ile beraberdik. Dinde “tarihselcilik” akımının savunucusuydu; toplumların değişip dönüştüğü ve akıp gittiği, talep ve ihtiyaçlarının farklılaştığı; bilginin ve kültürün nesnelleştiği, zenginleştiği; bakışların ve düşüncelerin değiştiği ve ilerlediği güncellendiği ve dünyevileştiği zamanın o büyük nehrine, dini ihtiyaçların da uyum sağlaması gerektiğini savunuyordu. Tarihe ve zamana uygun... Aslında bu, dinlerin yaşaması için de gerekli ve zorunludur. Yoksa dinler ile insanlar toplumlar birlikte yürüyemez, yol ayrımlarında yönlerini değiştirirlerdi. Bu zaten oluyor ve yaşanıyor. İnsanların din / inanç ile birliktelikleri farklılaşıyor, mesafeleri açılıyor. Dinler ‘göç’ veriyor Dinler, tarihsel gerçeklerle uyuşamadıkları zaman, sessiz sedasız hiç sorgulanmadan irili ufaklı göçler verirler, veriyorlar. Bakıyorsunuz önemli büyüklükte kitle için bir kültür olarak varlığını sürdürüyor. Çağa, gerçeğe, kültüre, aykırı kaldığı zaman, din içeriği sorgulanıyor ve umursanmıyor. Deist (Tanrı’ya inançlı ama dinlere mesafeli) gençlerin kitlesel çoğalması boşuna değil. Mustafa Öztürk, ilahiyat, din tarihi, İslam müktesebatı konusunda doğru/gerçek bilgi ve yorumların insanıydı ve düşüncelerini savunmakta cesurdu. Türkiye gibi saplantılı, dogmanın da dogması ilahiyatçı, hacıhoca gayya kuyusuna dönüştürülmüş ülkede, tabii ki tepki çekti. Hangisi çekmiyor ki? Cemil Kılıç mı? İhsan Eliaçık mı? Diyanet’e ve siyasete hâkim Sünni ve politik din anlayışına karşı olan diğer az sayıdakiler mi? Şüphesiz sesini çıkaramayanları da burada analım. Kişiliğinle var olamamak! Mustafa Öztürk, tartışma programının reklam arasındaki sohbette mealen şöyle demişti: “Orhan Bey, üniversitede (Marmara Üniversitesi) hayatı dar ediyorlar insana, dışlıyorlar, soruşturma açıyorlar, ya egemen anlayışın parçası olacaksın ya da akademik kişiliğinle var olamayacaksın..” Akademik özgürlük yoksa, hiçbir şey yoktur. Bugün ilahiyat fakültelerinin belki de yüzde 99’unda egemen olan anlayış, siyasal egemen din anlayışıdır. En son saydığımda 108 ilahiyat fakültesi vardı. Türkiye’den dinin evrensel sorunlarına çözümler öneren, getiren, tartıştıran kimse var mı? Kravatlı mollalar AKP iktidarı, ilahiyat mezunlarını, fakültelerini ve tabii ki kol kanat gerdiği cemaatleri adam devşirme yerleri olarak kullanıyor. Devlete atıyor, şirketlere atıyor, ülkenin dört bir yanına yayıyor... Cumhuriyet’in daha dün, TAİ’de (Türk havacılığının kuruluşlarından TEİ’deki (TUSAŞ Motor Sanayi) Nakşibendi tarikatının bilmem ne vakfı adamlarınca doldurulduğunu anlatıyordu. Bizim ilahiyat fakültelerinin çoğu İran’ın molla örgütlenmesinin kravatlı benzerine dönüşmüştür. Baksanıza Ayasofya’nın başimamı Prof. unvanlının söylemlerine! Tepeden tırnağa adam siyaset üretici... İranlı mollaların bile bilim okumuş çağdaş olanları bizimkilerden iyi, daha dünyevi... Büyük bir toplumsal israftır 108 fakülte, içlerinde gerçekten iyi olan az sayıdakiler bırakılmalı ve diğerleri dönüştürülmelidir. Oralarda ilahiyatın gerçek sorunları araştırılmalı, tartışılmalı ve fikir üretilmeli. HHH Mustafa Öztürk, “Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim” sözleriyle el salladı ve göçtü. Göçen sadece o mu? Gençlerimiz, en iyileri ve seçkinleri, hadi eyvallah bile demeden, arkalarına bile bakmadan göçüp gidiyorlar. Yurt sevgisini bile insanların yüreklerinden söküp alan bir rejim işbaşında! Yıldız Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden (1. Öğretim) 20042005 eğitimöğretim yılında almış olduğum 44377 numaralı diplomamı kaybettim. Yerine geçerli belge alacağımdan hükümsüzdür. ÇAĞATAY DEMIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle