06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 13 MART 2021 CUMARTESİ KÜLTÜR ‘Plağın heyecanını Ertem Göreç Ertem Göreç yaşamını yitirdi Toplumsal gerçekçi filmleriyle Türkiye’de 1960’lı yılların sinemasında iz bırakan işçi filmlerinin yönetmeni Ertem Göreç (89) yaşamını yitirdi. Senaryosunu Vedat Türkali’nin yazdığı Türkiye’de işçi sınıfının mücadelesini anlatan ilk filmlerden olan, “Karanlıkta Uyananlar” ve “Otobüs Yolcuları” filmlerinin yönetmeni Göreç’in ölüm haberi sanat dünyasında büyük üzüntü yarattı. Sinema yazarı Barış Saydam, “Türk sinemasının hafızalarından biriydi. Tüm sektörü, Yeşilçam kültürünü, dönemi dinleyecek kimsemiz kalmıyor yavaş yavaş...” dedi. Film eleştirmeni Şenay Aydemir “Bıraktığı iz baki kalacak” paylaşımında bulunurken sanatçılar Müfit Can Saçıntı ile Orhan Aydın da üzüntülerini paylaştı. Film Yönetmenleri Derneği, “Uzun süredir Kartal Yakacık’taki İBB Yaşam Evi’nde kalan Göreç’in vasiyeti üzerine naaşı tıp fakültesine verildi” açıklamasını yaptı. Göreç’in ilk yönettiği film, 1959 yapımı “Kanlı Sevda” oldu. “Pamuk Prenses ve 7 Cüceler” filmi ise Türkiye’de fantastik sinemanın ilk örneği sayılıyor. Göreç, ayrıca basketbolda 15 kez ulusal formayı giydi. l Haber Merkezi İzzet Keribar Kupası sahibini bekliyor! Fotoğraf yarışmalarını dijital ortamda düzenleyen PhotoCup tarafından Türkiye’nin değerli fotoğraf sanatçıları adına açılan kupaların bir gelenek haline getirilmesinin hedeflendiği açıklandı. İzzet Keribar İlk olarak Ahmet Turgut anısına açılan fotoğraf kupasını, bu ay İzzet Keribar adına düzenlenen “Gezi” temalı kupa izliyor. Dileyen herkesin kendi çektiği fotoğrafları photocup.com internet adresinden ya da PhotoCup’ın mobil uygulamasından yükleyerek katılabildiği İzzet Keribar Kupası’nın başvuruları 17 Mart Çarşamba gününe kadar devam ediyor. Toplam 5 bin ödüllü İzzet Keribar Kupası’nda hem birinci, ikinci ve üçüncü olan fotoğrafçılar hem de en iyi oy veren üç kişi de para ödülü kazanacak. PEN, ‘Ayın Kitabı’nı açıkladı PEN Türkiye Yazarlar Derneği, “Ayın Kitabı” olarak “Tamaşayi Dünya ve Cefakâr u Cefakeş” kitabının seçildiğini açıkladı. Yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “İlk Türkçe romanlardan biri Rum yurttaşımız Evangelinos Misailidis’in kaleminden doğmuştu: 1872’de yayımlanan roman Karamanlı Türkçesi ile. Aleko Favini adlı renkli bir kişinin İstanbul’da başlayan maceraları Romanya, Rusya, İtalya, İngiltere ve Fransa’da sürdükten sonra Yunanistan’da son buluyor. Çeşitli kültürlerde mizahi bir üslupla müthiş bir şölen. Türk abecesi ile ilk kez 1987’de Robert Anhegger ve Vedat Günyol tarafından kısmen sadeleştirilmiş ve bazı bölümleri çıkarılmış olarak yayımlanmıştı. Donanımı ile derya olan Peri Efe’nin titiz emeği sayesinde roman açıklamalı tam metin olarak bizimle, Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nde. Mart 2021 için Ayın Kitabı olarak seçtik. İlk romancılarımızdan Misailidis’e ve bu harika romanı bugüne taşıyan herkese teşekkür ederiz.” ‘Üzüntü ve isyanın şarkısı...’ ORHUN özlüyorum’ ATMIŞ Alp Ersönmez’in uzun bir bekleyişin ardından çıkan yeni albümü “Cereyanlı”, müzikseverlere “dans kokulu bir caz” sunuyor... Alp Ersönmez’in yıllardır beklenen albümü “Cereyanlı”nın dört parçadan oluşan ilk bölümü “CereyanlıA”, Space Goats etiketiyle yayımlandı. Ersönmez, bu albümünde “dans kokulu caz” adını verdiği bir müziğin peşinde olduğunu belirtiyor. Albümü dinlediğinizde siz de Ersönmez’in bu amaca ulaştığına tanık olabilirsiniz. Alp Ersönmez’in dünya çapında bilinen ve birbirinden değerli müzisyenlerle birlikte 2013 yılında kayıtlarını tamamladığı projesi “Cereyanlı”nın her bir parçasında Ersönmez’in müziğine eşlik eden önemli isimler ile karşılaşıyoruz. İsveç’ten rapçi Papa Dee, Brezilya’dan etkileyici sesiyle Thalma de Freitas, Fransa’dan duayen trompetçi Erik Truffaz, Norveç’ten eşsiz caz piyanistliği ile Bugge Wesseltoft, Türkiye’den ise Arto Tunçboyacıyan, Bulut Gülen, Can Çankaya, Can Şengün, Çağrı Sertel, Doruk Gönentür, Ediz Hafızoğlu, Engin Recepoğulları, İmer Demirer, Serhan Erkol bir araya gelerek “Cereyanlı”nın müzik dünyasını yaratmışlar. Ersönmez ile konuştuk... n Öncelikle albümün neden bu kadar geciktiğini soralım... Cereyanlı’nın kayıtlarına 2013 Şubatı’nda başladık. Kayıtların bitmesi ve toparlanmasının hemen ardından Gezi olayları başladı. Gezi’den sonra da ülkede devam eden gerginlikler, sonu gelmeyen olaylar, o dönemin albüm çıkarmak için doğru bir zaman olmadığını düşündürdü bana. Daha sonra yoğunlaşan konser programları, İstanbul Sessions, Dilek Türkan, MadenÖktemErsönmez gibi çok fazla zamanımı ayırmam gereken projelerle birlikte albümün çıkışı bu zamana kadar kaldı. n Solo kariyer ve başka isimlerle birlikte yaptığınız çalışmalar arasında bir önceliğiniz var mı? Bir sanatçı için en önemli konu, sanatçı kişiliğini ve rengini yer aldığı her üretimde duyurabilmektir bence. Bununla beraber sanatçının asıl hedefi, her zaman beste yapmak olmalıdır. Bestelerimi sunabildiğim işlerim, gruplarım ve projelerim, kendi sesimi ve rengimi daha çok duyurabildiğim ortamlar sağladığı için biraz daha özel oluyor benim için. Ama daha önemliler anlamına gelmiyor bu. Pop müzik sanatçılarıyla veya pop müzik albümlerinde çalarken de bu rengi elimden geldiğince yansıtmaya çalışıyorum. ‘Ruh kattılar’ n Albümde birçok önemli isimli var. Ne kattılar bu albüme? Albümün ruhunu! Çekirdek kadro zaten beraber uzun zamandır çalıştığım arkadaşlarım. Ama albüme dahil olan diğer isimler, zaten ara ara beraber konserler ve kayıtlar yaptığım, her zaman bağlantım ve bağım olan sanatçılar. Yurtdışında yaşayan sanatçı dostlarımı yakaladıkça stüdyoya soktum (gülüyor). n “Cereyanlı” ismi nereden çıktı? Albüm fotoğrafları da çok etkileyici, fikir nasıl bulundu? “Cereyanlı” enerjiyi vurgulayan bir isim ve kapaktaki fotoğraf da kaynak makinesinden çıkan kıvılcımlar ile bu enerjiye atıfta bulunuyor. “Dans kokulu caz” diye bir mottosu var Cereyanlı’nın. Koku ve ses, çok soyut kavramlar ve insandaki çağrışımları konusunda da çok benzerlik gösteriyorlar bence. İçeriğinden ve derinliğinden ödün vermeden, eğlenceli ve enerjik bir müzik yakalamaya çalıştım. Kapak ve fotoğraflar, kayıtları yaptığımız 2013’ten beri hayalimdi. Heykeltıraş arkadaşım İbrahim Koç, kapaktaki demir kaplanmış bas gitarı o zaman benim için yapmıştı. Matart bize atölyesini açtı ve fotoğraf sanatçısı Cem Gültepe, kafamdakinden daha güzel bir kapak çekti. ‘Sabahları ilk iş...’ n Twitter’da “Cereyanlı’yı, ‘kasetlerin arka yüzünü de aynı heyecanla dinlediğimiz dönemlere’ adıyorum” dediniz, yani? Beklediğim kasetler çarşıdaki plakçılara gelecek diye dükkânların Ersönmez, albümde birçok sanatçıyla çalıştı. önünden ayrılmamış, sabah ilk iş kontrole gitmiş biriyim. O kapaklardaki şarkı sözleri ezberlenir, kim ne çalmış, hangi stüdyoda kaydedilmiş öğrenilir, kasede göz gibi bakılır, kasetteki her şarkıya şans tanınırdı. Şimdi “öneri”lerde en üstte ne çıkıyorsa onu dinleme eğilimdeyiz. Üretim ve tüketim o kadar arttı ki hepimiz bu şekilde müzik dinliyoruz artık. O heyecanı özlüyorum ama yapacak bir şey yok. ‘Taksim’e gitmek içimden gelmiyor’ n Siz Beyoğlu’nda birçok mekânda sahneye çıktınız. Taksim’in bugünkü durumunu nasıl yorumlarsınız? Yorumlayabileceğim bir ortam kalmadı ne yazık ki. Pandemiden bağımsız konuşuyorum; Taksim’in ruhunda çok önemli yeri olan canlı müzik mekânlarının birer birer kapanması bundan çok daha önceye dayanıyor. Ranta ve ucuzcu turiste teslim edilmiş bir Taksim’e gitmek içimden gelmiyor artık. ‘Örgütlenme şart’ n Ayrıca bu pandemi döneminde müzisyenlerin yaşadığı zor durumla ilgili çözüm önerileriniz var mı? Bu iş dernekle falan olmaz, kapsayıcı bir meslek odası veya sendika şart. Yapılan işler için taban fiyatlar belirlenmesi, çalışma saatleri ve koşulları gibi konuların sektörel olarak oturtulabilmesi açısından bu önemli. Mevcut bir sendika var, ben de yıllar önce üye olmuştum ama aranıp sorulmadığım için bir süre sonra üyelikten çıktım. Şimdi pandemiyle tekrar bir hareket oldu galiba ama sonuç yine yok. İnsanlar MESAM’a, MSG’ye yüklendiler ama onların görev tanımında zor durumdaki müzisyenlere yardım etmek yok. İşlevsel bir sendika, meslek odası bunun takibini yapar ve bu öncelikli görevlerinden biri olarak tanımlanırsa, bir daha bu sorunlar yaşandığında daha hafif şiddette atlatılır. Gerhard Lamprecht filmleri Kundura Sinema’da Kundura Sinema’nın çevrimiçi programı, Alman sessiz sinemasının en üretken yönetmenlerinden ve Alman Sinemateki’nin kurucusu Gerhard Lamprecht’in filmlerinden oluşan seçkiyle devam ediyor. GoetheInstitut İstanbul ve Alman Sinemateki işbirliğinde hazırlanan “Sessiz Drama: Gerhard Lamprecht’in Sahiciliği” seçkisi, yönetmenin sinema tarihinin ilk kadın senaristlerinden Luise HeilbornKörbitz ile birlikte yazdığı “Die Verrufenen / Berlin’in Kenar Mahalleleri” (1925), “Die Unehelichen / Gayrimeşru Çocuklar” (1926), “Menschen Gayrimeşru Çocuklar untereinander / Aramızdaki İnsanlar” (1926) ve “Unter der Laterne / Fenerin Altında” (1928) adlı sessiz filmlerini seyirciyle buluşturuyor. Berlin’in yoksul mahallelerinde yaşananları sahici ve cesur gözlemlerle anlatan Gerhard Lamprecht’in “İtalyan Yeni Gerçekçiliği”ni etkilemiş filmleri, dönemin Almanyası’nı görüntülerle belgelerken Weimar Cumhuriyeti’nden Nazi rejimine doğru geçişin sosyal sebeplerini anlamamız adına da önemli referanslar barındırıyor. Gösterimlerin bugün başlayacağı seçki, 12 Nisan’a kadar Kundura Sinema’nın yeni çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da (https://kundurama.beykozkundura.com) sınırlı kontenjanla ve ücretsiz izlenebilecek. İnsan dönüştürülürken İnsanlığın bir parçası olan bizler, yönetenlerin, egemenlerin değil, muhalif olanların geleceğimizi belirleyeceğini aklımızdan çıkaramayız demiştim geçen hafta. Tokat İlköğretmen Okulu’ndan arkadaşım Salih Yüce aradı, “İki ayaklıları dönüştürmek daha zor dostum” dedi. Bir sevdadır Felsefenin, sanatın, bilimin bizi gerçek insan yapacağıyla ilgili ilk bilgileri edindiğimiz yerdi öğretmen okulu. Orada arkadaşlarımla hayatı Şevket Süreyya Aydemir’in, Sabahattin Eyuboğlu’nun, Sabahattin Ali’nin, Vedat Günyol’un, Orhan Kemal’in, Sait Faik’in, Yaşar Kemal’in, Fakir Baykurt’un kitaplarından, Yunus’un, Pir Sultan’ın, Karacaoğlan’ın, Tevfik Fikret’in, Nâzım Hikmet’in, Orhan Veli’nin şiirlerinden, Ruhi Su’nun, Neşet Ertaş’ın, Mahzuni’nin türkülerinden öğreniyor, korkuyu yeniyor, değişiyor, dönüşüyorduk. İnsanı insan yapma savaşımının bir sevda olduğunu öğreniyorduk. Bir sevdada idi insan olup olmamanın gerçeği. İnsanı dönüştürme sevdası idi o sevda. İnsanlığın binlerce yıldır süren özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet arayışıydı. Bilimin, sanatın, felsefenin, ilerlemenin sevdası idi. Ahmed Arif, “Bütün korkulardan uzak/ Bir sevdadır böylesine yaşamak” demişti bu sevdaya. İnsanı dönüştürmek Emperyalist ülkeler tüm dünyada egemenlik sağlamak için kimi ülkelerin siyasetlerine yön verecek işbirlikçilerini yaratıyor. Küresel imparatorluk hayallerinin günümüzdeki aktörlerinin masalarındaki projeler dünya coğrafyasına uygulanıyor. Cumhuriyet’in manşetinde de yer alan BOP haritası (10 Mart) bunun somutlanmasından başka bir şey değil. İnsanlığın aynasında, tek boyutlu, tek kutuplu bir düzen hülyasının yarattığı vahşi bir gerçeklik var: İnsanın insani erdemlerden uzaklaştırılması, insanın insan olmaktan çıkarılması... Tek boyutluluğun ilk kurbanı: İnsan Adına küresel toplum dense de bir sadaka toplumuna, ümmet toplumuna dönüştürme adımları doludizgin atılıyor. Yaşamın her alanında, her kurumunda bu politikaya hizmet etmeye kişisel çıkarı için ve aldığı vaatler sonucu hazır olan akil adamlar en uygun işbirlikçiler olarak hizaya sokuluyor ve yeni adımları başlıyor emperyalizmin. Ulusal egemenliğin, laikliğin yerini ırkçı ve dinsel bağnazlığın aldığı, toplumun yarısını oluşturan kadınların yarım insana dönüştürüldüğü yaşama biçimimizle ilgili düzenleme, emperyalizmin dayatması olarak üstümüze karabasan gibi çöküyor. Kadınerkek eşit değilse... İnsan, doğduğu coğrafyadan, ailesinden başlayarak, okulun ve toplumsal çevresinin etkileriyle yoğrularak insan olacaksa ve yaşadığımız gerçeklikte, kadın, erkekle eşit sayılmayarak eşitsizliğe mahkum edilmişse nasıl “insan” olacak? Demek ki insanlaşma adımlarının başındayız daha. Mine Söğüt, 10 Mart’taki çarpıcı yazısının (mutlaka okuyun) son cümlesinde bunu vurguluyor: “Kadın cinayetleri politiktir ve şiddetten güç alan tüm politikalar kadınların asıl katilidir.” Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya, 8 Mart günlü yazısında soruna anlamlı bir nokta koydu: 8 Mart günü kadınların izinli sayılması, gazeteyi erkeklerin hazırlaması önerisini kabul ettiğini ama bir gün önce “Olmuyor, olmuyor, sizler olmadan olmuyor” diyerek bu güzel teklifi geri çevirmek zorunda kaldığını anlatıyor. “Cumhuriyet’te kadın devrimi var” diyerek karşı teklifini yaptığını, gazeteyi o gün kadınların çıkarmasını önerdiğini yazıyor. Sonuç: Herkes işinin başındadır. İlhan Selçuk’un Pencere’sinden bir anımsatma (10 Mart 2006): “İnsan insanlaşma yolunda yürüyor. Ve yürüyecek... Kadın ile erkeğin eşitleşmediği bir dünyada insan, insan olamaz...” Elif Kaya Elif Kaya’nın “Bebek” isimli şarkısı yayımlandı. “Ben yalnızca bir aracıyım” diyen Kaya’nın teklisinin düzenlemesi Selim Çaldıran’a ait. Şarkı, Kaya’nın kendi kurduğu yapım şirketi Elf Records’tan çıkaracağı ilk çalışma. Şarkıcı, “Yeni bir başlangıç yapıyorum, umuda ve sevgiye doğru, yana yana” diyor. Kaya, şarkıyla ilgili şunları söylüyor: “İnsanın doğaya ve canlı yaşama yaptığı zulüm, miras olarak çöplük bıraktığımız çocuklarımız, kadın cinayetleri, cinsiyetçilik, savaşlar, iklim değişikliğiyle göz göre göre gelen kuraklık ve açlık... Saymakla bitmeyecek bu acıları sosyal medyada bir hashtag’le paylaşıyor, ertesi gün unutuyoruz. Bu şarkı aynı kayıpların, aynı şiddetin tekrarından doğan üzüntü ve isyanın şarkısı.” [email protected] Seyyal Taner & Kurtalan Ekspres ‘Âşıklar / Bir Dede Korkut Masalı’ (Plak ve Ben) Kurtalan Ekspres, 2014 yılında solist olarak bir kadın düşünmüş, bunun için de Seyyal Taner’i münasip görmüştü. Birkaç denemenin sonucu harikaydı. Müteakip günlerde konserler verilmiş, bazı kayıtlar yapılmıştı. Gelişmeleri izleyen Plak ve Ben firmasının sahibi Nejat Pakyüz plak teklifinde bulunmuştu. Araya salgın girince bu işi nihayete erdirmek için fırsat bulmuşlardı. “Âşıklar/Bir Dede Korkut Masalı” iyi düşünülmüş ve kurgulanmış bir senfonik rock albümü, Anadolu ozanlarının yüce düşünceleriyle bezenmiş bir rock şiiri. Albümün elle çizilmiş, ilmek ilmek örülmüş bir hayat ağacını gösteren, çerçevesinde ikonik figürlerin yer aldığı kapağı ise ruhunu eksiksiz yansıtıyor. O ruh, Pir Sultan Abdal’dan Karacaoğlan’a uzanan Anadolu bilgeliği. Bazı eserlerin hücum kayıt olarak yapıldığı albümde repertuvar kuvvetli. Türkülerimizin yanı sıra Anadolu rock geçmişine selam duran çalışmada Musa Eroğlu, Âşık Mahsuni, Cemil Cankat, Barış Manço, Fikret Kızılok, Esin Afşar, Ergüder Yoldaş besteleri var. Çiçek kız Seyyal Taner ile Kurtalan Ekspres, bu parçaları beş yıldır sahnede yoğuruyordu. Plak baskısının ses kalitesi çok iyi. Bir özelliği de iki parçadaki varlığıyla davulcu Sefa Ulaştır’ın çaldığı son albüm oluşu. Toz ve Toz ‘Jest Of’ (Vaykorus Records) Albüm yapmamış olmasına rağmen hafızalarda kendine sıcak bir köşe bulmuş Toz ve Toz adında topluluk vardı. Kadıköy’de semtin birbirine yakın yerlerinde mekân işletmiş, çalmış, çalışmış aynı kuşak üyesi üç genç (gitarda Can Tan, tuşlu çalgılar ve vokalde Gaye Su Akyol, davulda Taylan Turan) tarafından 2007 yılında kurulmuş, 2012 yılında da dağılmıştı. Disiplinli ve istikrarlı bir çalışma sistemi kurdukları söylenemezdi ama şaşırtıcı bir biçimde üretkenlerdi. Ruhen kayıttan ziyade canlı çalmaya, hücum kayıtlara yatkınlardı. Amatörlükle profesyonellik arasındaki o yüce anlamı yakalamışlardı. Öyle ki Tarantino filmlerini çağrıştıran surf parçalar çalarak saykodelik atmosferler kurmalarına rağmen onları tarif ederken bir Kadıköy ruhu, sound’u, hatta Kadıköy newwave türünden sıfatlar kullanılıyordu. Bir de 2011 yılı sonunda Guardian’da Music Alliance Pact Günü kapsamında yer almışlardı. Dağıldıktan sonra arkalarında sayısız kayıt bırakmışlardı. Şimdi onlardan 15 tanesini “Jest Of” adı altında Onat Hafız’ın, Gaye’nin çizimlerinden oluşan kapak tasarımıyla bir kasette topladı Vaykorus Records ya da yeraltı müzik camiasının Ödemiş şubesi Tolga Havran. Not: Bu kaset seri üretim değil, sadece 106 adet çoğaltıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle