23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 1 MART 2021 PAZARTESİ 9 İNCELEME Ayrıntılar Grev Cumartesi gecesi, nasıl bir dönem yaşadığımızı iki kanalda tebessüm ederek izledim. Tebessüm sözcüğü doğru değil aslında, “acı gülümsemek” daha doğru ifade olur. İktidarın yayın organı a haber “28 Şubat” yayını yaptı. Baştan aşağı Erbakan’a kurulan tuzaklar anlatıldı, derken muhtıra/darbe sürecinin aktörleri tarif edildi. Erbakan yurtsever, Müslüman liderdi, karşısında piyasacı, Kemalist, dinsiz cephe vardı. Yerli ve milli Erbakan alaşağı edilmişti ama bir zaman sonra kahraman(!) RTE çıkacak, Necmettin Hoca’nın hayallerini gerçekleştirecekti. Erbakan’ın son döneminde AKP ve RTE hakkında sözleri anılmadı elbette. HHH Muhalefet kanalı KRT’de aynı saatlerde Saadet Partisi’nin “Erbakan’ı Anma Töreni” canlı yayımlandı. Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu övgüyle söz açtılar Necmettin Hoca’dan, ardından Mithat Sancar ve Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Biri “Erbakan baskı görmeseydi Türkiye farklı olurdu” dedi; “Milli Görüş ve biz en çok baskı gören, kapatmayla cezalandırılan siyasi hareketleriz” diye ekledi. Kılıçdaroğlu da “Erbakan cumhuriyet çocuğudur, doğum günü bile bunun işaretidir” dedi ve devam etti “1974’te Ecevit’le kurulan koalisyon nasıl ülkeyi esenliğe çıkardıysa, bugün de bu salon benzer yolu işaret etmektedir” diyerek tamamladı. HHH Biri Saray’ın öteki muhalefetin yayın organı iki televizyon Necmettin Erbakan’ı bilge siyasetçi, hoşgörülü lider, cumhuriyet sevdalısı, antikapitalist/ antiemperyalist, demokrat, özgürlükçü aklınıza gelen değerli ne varsa meşrebine uygun şekilde övdüler. Gün boyu yerel yöneticiler, iktidardakiler ve muhalif olanların büyük çoğunluğu Erbakan’ı yere göğe koyamadı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşu Necmettin Erbakan’ın temsil ettiği değerlerdeymiş! Aziz Nesin’in bir öyküsü vardır “Zamazingo” sözcüğünden bahseder, “Öyle kullanışlı sözcüktür ki, nereye koysan uyar” der. “Getir şu zamazingoyu dedin miydi karşındaki hemen anlar”, Erbakan da zamazingo misali her derde deva. HHH Çok zamandır değerler, ilkeler, ciddi meseleler, aptallaştıran tartışmalar yüzünden yapılamıyor. Sorun ideolojiktir. Eğer siz AKP’den daha çok AKP olmaya kalkarsanız, sonuç hüsran olur. Sanıldığı gibi mesele sadece laiklik de değildir. Evet, laiklik çok önemlidir, hele de bizim gibi geri kalmış ülkeler için. Eğer kapitalizmle hesaplaşmazsanız Ortadoğu’da laikliği tam olarak kazanmanız, demokrasiden söz etmeniz mümkün değildir. Patronlar kıvraktır, her kılığa girer. Dün 28 Şubat’ta Kemalist(!) oldular, 12 Eylül’de antikomünistmilliyetçiydiler, 2002’de de İhvan’cılığa “eyvallah” dediler. Hepsi işçi düşmanı, piyasacıydılar. Gördük ki AKP’li yıllarda da kârlarını artırdılar. Erdoğan, “Bizim dönemimizde grev tehlikesi yok” derken haklıydı. Bu güvenceyi 80’de asker vermişti, şimdi Saray veriyor. Patronlar sonuçta hep kazanan! HHH Konuyu CHP belediyelerinde başlayan, artarak devam edeceği belli grevlere getireceğim. AKP’nin muhalif belediyeleri türlü yollarla köşeye sıkıştıracağını tahmin etmek güç değildir. Kimine kayyım atadı, ötekileri de iktisadi kıskaca alacak. Siyasetçiler yönetime gelmeden nasıl bütçe yönetimi yapılacağını planlamak zorundadır. İşçiyi halka hedef göstermek yanlıştır. “Dışarıda bunca işsiz varken bu parayı beğenmiyorsunuz” söylemi patron ağzıdır. Bu dille yol almak, topluma güven vermek mümkün değildir. Popülizmle vaziyeti bir yere dek idare edebilirsiniz. “Neden işçiler CHP belediyesinde grev yapıyor, DİSK başka yer bulamadı mı” sorusu ülkeyi bilmemektir. DİSK darbeyle biçildi, kolu kanadı kırıldı, örgütlenmekte zorluk çekiyor, o kadar güçsüz hale düşürüldü ki toplusözleşme masasında bile yer alamıyor, bunun sorumlusu kim, işçiler mi? HHH DİSK’in CHP belediyelerinde örgütlenmesi tam da ideolojiktir. Bağımsız işçi sendikaları CHP belediyelerinde yaşam şansı buluyor, bu övünç sayılmalıdır. AKP döneminde yaratılan yandaş sendikalara verilen en güzel yanıt budur. Belediye başkanları zor dönemeçte görev üstlendiler, önlerine çıkacak sorunları, engelleri biliyorlardı. Bir de buna salgın eklendi. Ancak buradan çıkış ideolojik tercihlerle, iradeyle olur. Şimdiden yandaş basın “CHP çöpleriyle geldi” demeye başladı bile! HHH AKP’yi iktisadi kriz her gün daha çok etkileyecek. Toplum geleceksiz. İşsizlik, yoksulluk derinleşiyor. Saray “Camide bira içtiler” demeye başladı yine! Haliyle öğrenci, işçi, emekçi, emekli, işsiz hak arayacak. O gün insanlara umut olarak “Erbakan Hoca keşke yaşasaydı, hepimizi tek çatı altında toplar, güçlü nefesiyle okur üflerdi” mi diyeceksiniz? Düzen çok pis kokuyor, düzenin parçası olarak kimse umut vaat edemez! HHH Anımsatalım; 28 Şubat bizim için Deniz Gezmiş’in yaş günüdür. Mutlaka bir şemsiye altında toplanmak gerekirse darağacına gözünü kırpmadan yürüyen “üç fidan” doğru tercihtir. Zor günlerden geçiyoruz, dincilik, milliyetçilik, piyasacılık dışında seçenek yokmuş gibi sunmak, topluma ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir. Herkes kim olduğuna, nerede duracağına karar vermelidir! NEDEN HACER FOGGO? Türkİş’in araştırmasına göre, yoksulluk sınırı 8 bin 856 lira. Pandemi, yoksulluğu daha da belirgin hale getirdi. Türkiye, haftaya açıklanacak ekonomik reform paketini bekliyor ama kepenkler kapanmış, esnaf kan ağlıyor, zeytinyağı bazı mahallelerde bardakla satılmaya başlanmış, bebek bezi taneyle… KOAH hastası karıkoca çalışmıyor, nefes açıcılarını da çalıştıramıyor; faturası ödenmemiş elektrikleri kesik çünkü… 20 yıldır bu konuda çalışan Derin Yoksulluk Ağı’ndan Hacer Foggo ile buluştuk, İstanbul’un en yoksul mahallelerinden Çekmeköy Nişantepe ve Taşdelen’e gittik. Evleri ziyaret ettik, sokakları dolaştık, çöpten beslenen aileleri görünce bize de Foggo’ya sormak kaldı. Ayrıntılar Ayrıntılar Kiralar ödenemiyor, ev sahipleri kapıda bekliyor, çocuklar okuldan kopuyor 4 Pandemi en çok, garson, seyyar satıcı, terzi, tekstil, inşaat işçisi, kaynakçı, ev emekçisi, atık kâğıt işçisi, elektrikçi, müzisyen, çiçekçi, berber vb. gibi günlük kazanç getiren, güvencesi olmayan insanları etkiledi. 4 Mahallelerde bir paket bez, tek tek satılmaya başlandı; normal bir mama yerine pirinç unu alan, onu da bulamadığı zaman un çorbası yapan anneler var. 4 Yoksul aileler çöpten topladıklarını tüketmenin pandemi yönünden korku yarattığını da anlatıyor. Tüm bu kişilerin aylık gelir ortalaması ile 700800 TL arasında. KURTULUŞ ARI n Yoksulluk ne, derin yoksulluk ne, birbirinden farklılar mı? İkisi birbirinden farklı; yoksulluk insanların temel ihtiyac¸larını kars¸ılayamama durumu, derin yoksulluk ise sadece gelirle açıklanabilecek bir durum değil, aynı zamanda sadece yoksul olduğu için derin bir sosyal dışlanma yaşayan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan, ac¸lık sınırının altında yani günlük gelirinin 5.5 doların (3040 TL) altında olması, temel beslenme, bakım, barınma, sagˆlık, psikososyal destek giderlerini kars¸ılayamama aynı zamanda sosyal, siyasi hayatın içinde yer alamama durumu. Yani yıllarca sosyal ve siyasi konularda itaatbiat ilişkisi kurulmuş, sürekli bağımlı hale getirilen; tam bu nedenle iyileştirme değil, her anlamda yarı aç yarı tok bırakılan güvencesiz, hiçbir gelecek umudu taşımayan bireyler ve aileler. Bu yüzden derin yoksulluk insan hakları ihlalidir diyorum. Dünya Bankası, Covid19 salgınıyla birlikte Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yüksek orta gelir kategorisindeki ülkelerde, geliri günlük 5.50 doların altında bulunanların sayısının 177 milyon artacağını söyledi. İşte bu insanlar, yani 5.50 doların altında yaşayanlar, yani günlük 3040 TL kazanlar. O da çalışabildikleri sürece... Derin yoksulluk, aynı zamanda her gu¨n, o gu¨nu¨n nasıl gec¸ecegˆini, ne yiyecegˆini, bazen nerede uyuyacagˆını, kirayı nasıl ödeyeceğini, içeceği temiz suyu, ısınacağı odunu nereden bulacagˆını, bebegˆin altını degˆis¸tirecek bezin yenisini, c¸ocugˆa ic¸irecek su¨tu¨, eczaneden alınması gereken ilacın o¨demesini du¨s¸u¨nmesi ve bu du¨s¸u¨ncelerin durmaksızın c¸ocugˆundan yas¸lısına her aile ferdinin zihninde dolas¸masıdır kısaca. %66.9 Günlük işte çalışıyordu, pandemide çalışamadı n Derin yoksulluk ağında siz ne gibi bir çalışma yürütüyorsunuz? Hak temelli bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu yüzden de “ihtiyac¸ sahibi” degˆil, “hak sahibi” insanlar oldugˆunu savunuyoruz. Dolayısıyla en temelde derin yoksulHacer Foggo luk yas¸ayan insanlar hakkında “dev ka yapacaklar. İnsanları yarı aç yarı let ya da hayır kurumlarının yardım tok bırakıp bir tarafın kendine sadece yapması gereken pasif o¨zneler” albağımlı yaptığı, diğer tarafın da sadegısından kurtulunması gerekiyor. ce izleyip konuştuğu bir durumdan çıGu¨c¸lendirilmesi ve aktif hayata katıl karılmalı derin yoksulluk yaşayan inması için her anlamda birine, kuru sanlar. Yani kısaca diyeceğim derin ma, siyasi partiye muhtaçlık ve ba yoksulluk yaşayan insanları özgürleşğımlılıktan çıkarılıp sosyal haklarla tirecek politikalar üretilmeli. özgürleştirilmeleri gerekiyor. n Sık sık rapor hazırlıyorsunuz, şu n İktidar, yoksulluğun sorun ol sıralar bir yenisini de tamamlamak maktan çıktığı görüşünde ama so üzeresiniz. Pandemiden en çok kak öyle demiyor… hangi kesim etkilendi? 2018 itibarıyla başlayan ekonoEn çok, garson, seyyar satıcı, terzi, mik kriz pandemi sonrası iyice derin tekstil işçisi, inşaat işçisi, kaynakçı, leşti. Bu dönemin en önemli fotoğra ev emekçisi, atık kâğıt işçisi, elektrikfı alarmlı mamalardır. Şu anda maale çi, müzisyen, çiçekçi, berber vb. gibi sef mahallelerdeki veresiye defterle günlük kazanç getiren, sosyal güvenri doldu. Geçenlerde mahalle bakkalı cesi olmayan insanları etkiledi. nı kapatan bir kişiyle görüştüm, n Bütün gün birlikteydik, telefoo da gıdaya muhtaç hale nunuz hiç durmadı. Ortalama düşmüştü çünkü. Bir kaç aileyle görüşüyorsupaket bez, tek tek SIYASET, AÇLIĞA nuz? satılmaya, normal bir mama MAHKÛM ETTI Abartmıyorum, günde en az 4050 aiyerine pirinç unu alınmaya başlanmış, onu da Derin yoksulluk yaşayan insanları, öncesinde yarı aç yarı tok tutarak kendi siyasetine bağımlı le arıyor ve ancak günlük hayatın içinde en az 1015 aile ile görüşebulamadıhale getirenler, şimdi onları açlığa biliyor ve derdiğı zaman ve yalnızlığa mahkum etti. Ruhsal ne derman olmak un çorbası olarak özellikle bebekli, çocuklu için uğraşıyoyapan, hazır çorba yediren anneler var o mahallelerde. Bakın uzun zamandır ailelerin çocuklarının önüne bir şey koyamama hali inanılmaz bir biçimde insanları depresyona, yalnızlığa, umutsuzluğa ve güvensizliğe itti. rum. Tabii sadece ben değil, Derin Yoksulluk Ağı’ndaki arkadaşlarım da böyle çalışıyor. n Araştırmayı yaparyoksul mahallelerken nereleri merkez alıde çalışıyorum, çocukyorsunuz? Ne kadarı düzenların okul devamsızlığı, okul li bir gelirden yoksun? Nasıl iş yapıterkine ilişkin kafa yoruyordum; okul yor, eve nasıl ekmek götürüyor bu daki öğretmenlerle, ailelerle görüşü insanlar? yor, mahallelerde çocukların ödevleri Saha görüşmelerinde pandemi ile ni yapacağı merkezler için uğraşıyor birlikte eve kapanan ve günlük kadum. Şimdi aynı çocukların gıdaya, zançlarını tamamen kaybeden gümamaya, beze ulaşması için uğraşıyo vencesiz aileleri 18 Mart itibarı ile gırum, yeni yoksullar geliyor çünkü. O da göndererek destekledik. Bu ailelezaman bir sorun var demek ki devle rin büyük çoğunluğu benim 20 yıldır tin, yerel yönetimlerim yoksullukla il bu mahallelerde saha çalışmalarımgili çalışmalarında, yoksulluk azalmı dan tanıdığım aileler. Sonrasında onyor ve çoğalıyorsa oturup düşünecek ların tanıdıkları, komşuları, komşuler o zaman. İki milyon daha yeni sos larının komşuları da aramaya başlayal kartın yanı sıra yapılacak başka dı. İşte biz bu pandemide eve kapanşeyler daha var. O hane içindeki tek dıklarında desteklediğimiz bu ailetek her bir bireyin yoksulluğunu öl leri kısıtlama bittiğinde ziyaret ettik çecekler. O evdeki engellinin, felçli, ve araştırmayı yapma gereği duyduk. kanser, çocuk, bebek, yalnız annenin, TemmuzEylül 2020 arasında İstanbul yaşlının, yetersiz beslenme nedeni ile Ataşehir, Beyoğlu, Çekmeköy, Fatih, evdeki bodur çocuğun, erken ölüm Şişli ve Ümraniye odakta olmak üzere lerin nedenlerini masaya koyup yok Avcılar, Esenyurt, Üsküdar, Sancaktesulluğu azaltacak stratejik bir politi pe, Sultangazi ve Sultanbeyli ilçelerinin en yoksul mahallelerinde yaşayan 103 aile ile yüz yüze görüşme yaptık. Derinlemesine görüşmelerde bölgedeki ailelerin demografik bilgileri, pandemi öncesi ve sırasında eğitim, sağlık, sosyal yaşam, çalışma hayatı, güvenlik, beslenme ve bakım gibi temel haklara ne derece erişebildikleri; bu alanlarda yaşadıkları güçlükler ve onların gözünden çözüm önerileri araştırıldı. Araştırmaya katılan hanelerde 010 yaş arasındaki çocukların oranı yüzde 72’ye ulaşıyor. 103 hanenin 97’sinde ise 18 yaş altında en az bir çocuk bulunuyor. n Ya beslenme, sağlık, eğitim ihtiyaçları? Çocuk nüfusunun yoğunluğu çocukların beslenme, sağlık ve barınma gibi temel ihtiyaçlarının yanı sıra eğitim ihtiyacında da ciddi sorunlar yaşandığına işaret ediyor. Günlük ve güvensiz işlerde çalışan nüfusun yüzde 42’sini kâğıt, hurda, naylon toplayıcılar oluştururken, bunları yüzde 15’le tekstil işçileri, yüzde 8’le temizlik işçileri, yüzde 7 ile seyyar satıcılar ve çiçekçiler ve yüzde 3’le de müzisyenler takip ediyor. Araştırmaya katılan kişilerden yüzde 67’si günlük işlerde çalışıp pandemi döneminde çalışamadığını belirtirken yüzde 16’sı işten çıkarıldığını, yüzde 10’u ücretsiz izne çıkarıldığını ve yalnızca yüzde 6’sı iş durumunda bir değişiklik olmadığını belirtiyor. Sokağa çıkma kısıtlamaları, pandemi döneminde müşterilerin seyyar satıcılardan alışveriş yapmaktan korkması, günlük temizlik işçilerine iş çıkmaması gibi faktörler bu kesimdeki işsizlik ve gelir kaybının en önde gelen nedenleri. Tüm bunlara rağmen bu süreçte kaçak ya da virüs korkusuyla çalışanlar ise “evde aç kalmak ya da dışarıya çıkıp risk almak” ikilemi arasında kaldıklarını dile getiriyorlar. %83.3 Pandemide ev temizlik malzemelerine erişemedi n Çocuklar da mı çalışıyor? Tabii, yetişkinlerle birlikte çalışmak zorunda olan çocukları da katınca çocuk işçilik oranı yüzde 13’lere kadar çıkıyor. Bunun temel nedeni ise ailede çalışan yetişkinlerin hastalık veya farklı bir sebeple çalışamayacak durumda olması ya da ailede çalışan yetişkinlerin gelirinin ihtiyaçları karşılamaya yetmemesi. Ama beni en fazla şoke eden sonuçlardan biri, ev geçindirmek zorunda olan çocuklar oldu. Hanelerin yüzde 6’sında yalnızca çocuklar ev geçindiriyor. Çalışan çocuklar doğal olarak okula ya da online eğitime de devam edemiyor. Online eğitime devam edebilmenin temel şartı olan bilgisayar, tablet gibi cihazların ve ayrıca internet hizmetinin sağlanamaması da işin başka bir yönü. Yine tabii ki görüşme yapılan kişilerin hiçbirinin “uzaktan çalışma” şansı yok; seçenekler “evde aç kalmak ya da dışarıya çıkıp risk almak”. Görüşülen kişilerden yüzde 64’ü kirada otururken, yüzde 26’sı ev sahibi ya da oturduğu eve kira ödemiyor. Yüzde 10’luk bir kesim ise barınmak için baraka, konteynır ya da çadırlarda kalıyor. Kira ödeyenlerin yüzde 38’i ise gelir elde edemedikleri için evlerinden çıkarılma riski ile karşı karşıya. Şu anda ise birçok aile ev değiştiriyor, ya akrabalarına ya da ev bile diyemeyeceğiniz yerlere taşınıyor. Normal şartlarda temiz suya erişim bu oranlardayken pandemi ile birlikte bu oran giderek artmış. 4 Birçok aile kira ödeyemiyor, ev sahibi kapıda bekliyor. Birçok aile temel gıdalara ulaşamayacak derecede. Binlerce çocuk okuldan koptu. Derin yoksulluk yaşayan her birey, her çocuk, kadın yaşlının ruh halleri iyi değil maalesef. 4 Beni en çok şoke eden sonuçlardan biri, ev geçindirmek zorunda olan çocuklar oldu. Hanelerin yüzde 6’sında yalnızca çocuklar ev geçindiriyor. 4 Hiçbirinin uzaktan çalışma şansı yok, seçenekler “evde aç kalmak ya da dışarıya çıkıp risk almak...” %82.1 Çocukların kendisine ait bir odası yok n Tutulmuş herhangi bir çetele, bir istatistik bulunuyor mu? Şu an her 100 kişinin 46’sı temiz içme suyuna erişemediğini söylüyor. Şebeke suyuna kesintisiz erişim sağlayamayanların oranı yüzde 34 iken, elektriğe kesintisiz ulaşamayanların oranı ise yüzde 33. Her 10 hanenin 1’inde gıdaların muhafaza edilmesini sağlayan buzdolabı; her 5 hanenin birinde ise çamaşır makinesi yok. 103 hanenin yalnızca yüzde 4’ü sorun yaşamadan bebek bezi ve maması alabildiklerini belirtirken yüzde 74’ü bebeklerine bez ve mama alamıyor; yüzde 65’i maske ve kolonyaya erişemiyor. Hijyen konusunda kadınların durumu da vahim bir tablo çiziyor. Pandemi döneminde destek olmadan yalnızca 10 kadının 2’si hijyenik pet ihtiyacını karşılayabilir durumda. Normal dönemde ise bu imkân 10 kadından 4’ü için geçerli olmuş. Salgın döneminin temel koruyucu ekipmanları olan maske ve kolonyaya ise her 100 kişiden 65’i erişemiyor. n Bütün bu ağır tablonun bir tutanağı var mı? Ne yiyor, ne içiyorlar? Açlık riski her geçen gün artıyor. 100 kişinin 14’ü gıdaya hiç erişemiyor; yüzde 49’u belirli besin gruplarına ulaşamıyor; yüzde 53’ü daha fazla öğün atlıyor. Çöpten gıda toplayanların oranı artışta, özellikle günlük iş iyi değil maalesef. lerde çalışan, pandemi öncesinde de n Askıda ekmek, askıda fatura derin yoksulluk koşulları altında ya gibi birçok uygulama hayata geçişayan ve gıdaya erişmekte zorlanan rildi. Faydası oldu mu? hanelerin ellerindeki işleri de kayHer ikisi de çok önemli kampanyabetmeleri sonucu gıdaya ulaşamama lar. Bu kampanyalarda faturası ödeya başladıkları görülüyor. Pandemiy nen birçok aile var. Fakat birçok aile birlikte gıdaya ulaşmakta daha çok lenin de akıllı telefon ve internete zorlanan aileler gıdaya ulaşabilmek erişimi yok. Bu nedenle zaman zaiçin çöpten toplamak zorunda kalman bizler de yardımcı oluyodıklarından bahsederken bir yandan çöpten topladıklarını tüketmenin pandemi yönünden korku 2 BIN 500’DEN FAZLA AILEYE GIDA GITTI ruz erişimlerine. Ama askıda ekmek olayını hemen herkes biliyor ve en yakındaki fırına yarattığını da anlatıyorlar. Tüm bu kişilerin aylık gelir ortalaması ile 700800 TL arasında. İş kazaları ve meslek hastalıkları gibi alanlarda bir güvencesi olDerin Yoksulluk Ağı olarak bu süreçte 2 bin 500’den fazla aileye gıda gönderdik, 112 öğrenciye tablet ulaştırdık, sayamayacağım kadar çok ailenin kesilen elektriğini açtırdık, 12 gidip alıyorlar. n Geçmiş dönemlerde de yaptığınız saha araştırmaları vardı. Hiç böyle bir yoksulluğa tanık oldunuz mu? mayan bu çalışanların öğrenciye burs Gözlemlediğim iki yüzde 98’inin herhangi bağladık. şey söyleyeyim: Bir, bir meslek örgütüne üyeliderin yoksulluk yaşayan ği de bulunmuyor. Şu andaki insanları, öncesinde yarı durumu soracak olursanız birçok aiaç yarı tok tutarak kendi siyasetilenin elektriği, suyu, doğalgazı kesik. ne bağımlı hale getirenler, şimdi onÇok sayıda aile kirasını ödeyemediği ları açlığa ve yalnızlığa mahkum etiçin ev sahipleri kapıda bekliyor, bir ti. İkinci fark ise ruhsal olarak özelçok aile ev değiştirdi, yine çok sayı likle bebekli, çocuklu ailelerin çoda aile temel gıdalara ulaşamayacak cuklarının önüne bir şey koyamama derecede, birçok çocuk kısıtlama da hali inanılmaz bir biçimde insanlakendilerine verilen sürede bile çalışı rı depresyona, yalnızlığa, umutsuzyor ve binlerce çocuk okuldan koptu. luğa ve güvensizliğe itti. Bunun soBu durum yeni yoksulluk demek ve rumlusuna gelince, hepimiziz; bu duson olarak şunu söyleyebilirim: De rumla yüzleşmeyen herkes; görmezrin yoksulluk yaşayan her birey, her den gelen, oturduğu yerden konuşan, çocuk, kadın ve yaşlının ruh halleri mahallelerde fotoğraf çekerek politika yapıldığını sanan siyasetçiler; hiç kimse ama hiç kimse bu “sistem sorunu” diye işin içinden sıyrılamaz. n Kış çetin geçiyor, nasıl ısınıyorlar? Bir sobacı ile anlaştık ve destekçiler aracılığıyla 27 aileye soba alınmasını sağladık. Gönderilen gıdaların içinde bebek bezi, mama, kadın pedi, et ürünleri ve sebze olmasını sağladık. Yani “makarna” ile ötekileştirilen insanlara sadece kuru gıda göndermedik, çocukların oyuncaklarını ihmal etmedik. Bütün bunların da bir “hayırseverlik” , “yardım” değil temel bir hak ve dayanışma olduğunu, hem giden aileye hem de gönderen destekçiye vurguladık. Sanırım bu konuda, bu anlayışın her iki taraf için de anlaşılmasında başarılı olduk. Isınma sorunu ile ilgili ise şunu söyleyeyim: Dün 14 yaşında, marttan beri de iyice arkadaş olduğumuz Yavuz aradı ve dedi ki: “Hacer Abla etrafta odun bulacağımız bir yer kalmadı, senin bildiğin bir yer var mı ?” Evde bir küçük kardeşi var ve ısınamıyor. Sorabileceği de tek ben kalmışım. Her iki durum da vahim öyle değil mi?. n Yoksulluk siyasete bakışlarını değiştirdi mi? Oy verdikleri partiyi bırakanlar oldu mu? İktidara bakışlarında bir farklılık var mı mesela? Şunu söyleyebilirim hiç siyaset konuşmuyoruz. Çünkü siyasetin varlığını hissetmiyorlar. Bu yüzden de konuşmuyorlar, yalnızlığı hissediyorlar iliklerine kadar. TEMEL GELIR BIR AN EVVEL HAYATA GEÇIRILMELI n Yoksul mahallelerde pandeminin görülme oranı yüksek mi? Salgınla mücadele edebiliyorlar mı? Pandemi çok yüksek tabii. Korona olanlar evde kalıyor, beslenemiyor, gıdaya ulaşamıyor; o süre bitince yeniden çalışmaya başlıyor, sokaktaki işlere gidiyor. Evde çocuk var, bebek var: iki odalı, bir odalı evler, sonra ailenin diğer bireyleri hasta oluyor. Bağışıklıklarını çöpten buldukları gıda ile güçlendiren insanlar var, nasıl olacak bu? n Son olarak: Ne yapılmalı? Mesela temel gelir modeli bir çare midir? Derin yoksulluğun azaltılması, gelecek nesillere miras olarak yoksulluğun devredilmemesi için öncelikle bu yoksulluğa yönelik farkındalığın artırılması ve varlığının kabul edilmesi gerekiyor. Sonrasında hızlıca bu derece derinleşen yoksullukla ilgili bütün devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin, siyasi partilerin başlarını öne eğip “biz nerede yanlış yaptık” dedikten sonra yoksulluğu bireysel olarak kendisine, siyasi olarak da partisine ya da bir kuruma bağımlı olmaktan çıkarıp özgürleştiren politikaları hayata geçirmeleri gerekiyor. Bu yollardan biri de her ülkede farklı isimlerle anılan “vatandaşlık geliri” , “dayanışma geliri” olan temel gelirin bir an önce hayata geçirilmesi için iktidarı muhalefeti ile bir masanın etrafında çalışmaların bir an önce başlaması gerekiyor yoksa her şey için çok geç olacak, yoksulluk iyice derinleşecek. KARINLARINI ÇÖPTEN DOYURUYORLAR Taşdelen’de uzun bir cadde… Saat 13.30’da bir süzi evine davet ediyor. “Bak” diyor, “bu mahallede çocuk permarketin önünde durubüyütüyorum ben, uyuştuyoruz. Market çalışanı sebrucu içeni, suçlusu… Korze, meyve reyonunda bokuyorum… Evlatlarım doyzulmuş, buruşmuş patatesun istiyorum, okusun istisi, muzu, portakalı, soğayorum. Televizyonda görnı, yeşilliği, kiviyi çöpe atıdü, bir aydır çilek istiyor evyor. Hemen ardından birladım.” Bir çocuğunu menkaç kişi geliyor, çöpe kafasıdil satarak büyütmüş, sonnı sokuyor ve torbasını dolra ikinci çocuk olmuş, şimdi duruyor. Gülcan, gencecik bir kadın, iki çocuğuyla geliyor buraya. Kocasından uzun Evli dört çocuk babası kağıt toplayıcısı... Onun mutfağındaki yiyecek de bu konteynırdan çıkıyor. evde ikisine bakıyor. Belediyeden ayda 400 lira yardım alıyor, ödediği kira 700 lira… yıllar şiddet görmüş, ayrılOradan buradan tamamlıyor, mışlar ama boşanmamışlar. veriyor. 7 yaşındaki oğlunu kucağıyiyeceğini de elinden tuttuTabii ki rahatı yok, daha iki gün ön na alıyor, konteynırın içine bırakığu iki çocuğuyla market önündeki ce kocası oturduğu barakanın cayor, eline de bir torba iliştiriyor. Ço konteynırlara dalıp çöpten çıkarıyor. mını indirivermiş. Ona en büyük acı cuk alışmış; patatesi, muzu, soğaBozuk olan taraflarını kesip atıyor, yı evlatlarının karnını doyuramamak nı dolduruyor. Sonra tanışıyoruz, bi geriye artık ne kalırsa onu yiyorlar… Bir yandan “Sıkıntımızı duyurun” diyor Gülcan, çöp konteynırına indirdiği büyük oğlunu “Sağdaki patatesi al, şurada duran portakalı al” diye yönlendiriyor. Her gelen az az alıp gidiyor, sanki başka bir aç insanın hakkını yemek istemiyor…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle