03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ HABERLER [email protected] Trablus’ta büyükelçilik ile Bingazi’de konsolosluk yeniden açılıyor Atina’dan Libya adımı 7 9 ŞUBAT 2021 SALI Libya’da yıl sonunda yapılması planlanan seçimler kapsamında geçici yönetimin belirlenmesinin ardından Atina’dan diplomatik bir hamle geldi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Libya’nın başkenti Trablus’taki Yunanistan Büyükelçiliği ile Bingazi Başkonsolosluğu’nun yeniden açılacağını duyurdu. Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde İsviçre’de toplanan Libya Siyasi Diyalog Forumu üyelerinin Başkanlık Konseyi Başkanı ve üyeleri ile başbakanı belirlenmesinin ardından Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın kararıyla Yunan Büyükelçiliği ile Bingazi Başkonsolosluğu’nun yeniden çalışmalara başlayacağı ifade edildi. Dibeybe’den Türkiye ile dayanışma mesajı Açıklamada, Yunanistan ile Libya arasındaki ilişkilerin pekiştirilmesi amacıyla Başkanlık Konseyi göreve başlar başlamaz yeni yönetimle temas kurmayı umdukları da belirtildi. Libya’da Trablus merkezli Ulusal Uzlaşı Hükümeti (UUH) ile Ankara, 2019’da deniz yetki alanları anlaşmasına varmıştı. Buna Atina’dan tepki gelmişti. Son dönemde UUH ile Hafter destekli Tobruk cephesi arasında siyasi diyalog, ulusal hükümet oluşturma süreci hızlanmış durumda. 5 Şubat’ta İsviçre’de toplanan Siyasi Diyalog Forumu üyelerinin oylaması sonucunda, 24 Aralık 2021’de yapılması planlanan seçimlere kadar Başkanlık Konseyi Başkanlığı’na Muhammed MenYunanistan Başbakanı Miçotakis, GKRY Başkanı Anastasiadis ile bir araya geldi. İkili, Ankara ve KKTC’nin “iki devletli çözüm” görüşüne karşı çıktı. fi, başbakanlığa da Abdülhamid Dibeybe seçilmişti. Dibeybe, “Türkiye ile dayanışmayı geliştirmeyi ve ticaret hacmini artırarak en yüksek seviyelere çıkarmayı umuyorum” demişti. Dışişleri Bakanlığı’ndan ise geçici hükümetin belirlenmesinin memnuniyetle karşılandığı açıklaması gelmişti. Öte yandan Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis dün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) temaslardaydı. GKRY Başkanı Nikos Anastasiadis ile bir araya geldi. Doğu Akdeniz konusunun da ele alındığı belirtilen görüşmenin ardından yapılan açıklamada, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminin, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) talep ettiği “iki devletli çözümü” reddederek sadece BM kararları temelinde bir anlaşmaya imza atacakları belirtildi. Miçotakis, “Bu kararların adada çözüm için üzerinde anlaşılmış ve bağlayıcı tek çerçeve” olduğunu savundu. Miçotakis’in ziyareti, Birleşmiş Milletler’in (BM) liderliğinde New York’ta, Kıbrıs’ta iki tarafla birlikte garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılımıyla gelecek ay yapılması planlanan konferanstan önce geldi. Türkiye ve KKTC yönetimi, adada federasyona yönelik görüşmelerin şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlandığını ve artık iki devletli çözümün müzakere edilmesi gerektiğini savunuyor. Bu arada Miçotakis ile Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın GKRY sonrası durakları ise İsrail oldu. ABD’den BM kararı geldi ABD, eski Başkan Donald Trump yönetimi döneminde İsrail’e karşı önyargılı olduğu gerekçesiyle ayrıldığı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne gözlemci olarak döneceğini duyurdu. Dışişleri Bakanı Antony Blinken, yaptığı açıklamada, Başkan Joe Biden’ın dış politikasının demokrasi, insan hakları ve adalete dayandığını belirterek BM İnsan Hakları Konseyi’nin despotluk ve adaletsizlikle mücadele etmek ve temel özgürlükleri desteklemek için önemli bir araç olduğunu ifade etti. ABD’nin öncelikle 47 üyeli Konsey’de gözlemci olarak bulunacağını söyleyen Blinken, “Konsey’de hatalar yapıldığını ve ABD’nin öncü bir rol üstlenerek değişiklik yapılmasını sağlayabileceğini” savundu. Mutasyon bilmecesi Güney Afrika Cumhuriyeti, AstraZeneca’nın yeni tip koranavirüse (Covid19) karşı geliştirdiği aşının kullanımını, mutasyonlu türüne karşı daha az etkili olduğunun ortaya çıktığı görüşleri üzerine geçici olarak durdurdu. Uzmanların değerlendirmesinin beklendiğini belirtti. AstraZeneca’dan yapılan açıklamada Oxford Üniversitesi ile birlikte geliştirilen aşının, temel olarak B.1.351 adı verilen Güney Afrika mutasyonundan kaynaklanan hafif hastalığa karşı sınırlı etki gösterdiği bilgisi paylaşılmıştı. İngiltere’den ise aşının hâlâ hastalığın ağırlaşmasının veya ölümün önüne geçtiği açıklaması geldi. Netanyahu Başbakan yargıya hesap veriyor İsrail’de görevi başındayken yargılanan ilk başbakan olarak tarihe geçen Binyamin Netanyahu’nun davasının ikinci duruşması dün Doğu Kudüs’te yer alan bölge mahkemesinde görüldü. Duruşmada Netanyahu da hazır bulundu. İsrail’de en uzun süre başbakanlık görevini yürüten Netanyahu, hakkındaki yolsuzluk suçlamalarını reddetti. Mahkeme binasının önünde ise Netanyahu karşıtı protestolar vardı. 2019’da başlayan dava sürecinde Netanyahu’nun milyoner yakınlarından hediyeler aldığı ve bazı medya kuruluşlarına “yanlı haber” yapmaları durumunda iyilik yapmaya söz verdiği iddia ediliyor. Suçlamaları “cadı avı” olarak niteleyen Netanyahu, en son mayıs ayında hâkim karşısına çıkmış fakat duruşmalar yeni tip koronavirüs salgını dolayısıyla askıya alınmıştı. Öte yandan Netanyahu’nun dün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir telefon görüşmesi yaptığı belirtildi. Kremlin’den yapılan açıklamaya göre Putin ve Netanyahu, öncelikle Ortadoğu’daki mevcut durum olmak üzere, bölgesel ve uluslararası güncel konuları ele aldı. Diplomatik kriz büyüdü Rusya’da muhalif lider Aleksey Navalny’nin tutuklanması, bazı Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin diplomatlarının sınır dışı kararlarıyla birlikte MoskovaBrüksel hattında gerilim artıyor. Moskova’nın diplomatlarını istenmeyen kişi ilan etme hamlesine Almanya, İsveç ve Polonya’dan misilleme geldi. Berlin, Rus Büyükelçiliği’nde çalışan bir diplomatın sınır dışı edildiğini duyurdu. Ardından Polonya, Poznan kentindeki Rus konsolosluğundan bir çalışanın ülkeden ayrılmasını istediğini açıkladı. Öte yandan AA’nın haberine göre Rusya Dışişleri Bakanlığı, Arnavutluk’un Moskova Büyükelçiliğinde çalışan bir diplomatı “istenmeyen kişi” ilan etti. Arnavutluk Büyükelçisi’nin bakanlığa çağrıldığı ve elçilikte çalışan bir diplomatın 72 saat içinde Rusya’yı terk etmesi için nota verildiği bilMoskova’da eylemlere karşı güvenlik önlemleri artırıldı. dirildi. Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, 21 Ocak’ta, Rusya’nın Tiran Büyükelçiliği’ndeki bir diplomatı ülkede yeni tip koronavirüs salgınıyla ilgili kısıtlamaları açıkça ihlal ettiği gerekçesiyle “istenmeyen kişi” ilan etmişti. ‘Yol ayrımı’ AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ise “Görünüşe göre Rusya giderek Avrupa’dan bağını koparıyor ve demokratik değerlere varoluşsal tehdit olarak bakıyor. Şimdi bir yol ayrımındayız” çıkışı yaptı. 46 Şubat’ta Moskova’ya yaptığı ziyarete ilişkin değerlendirmesinde Borrell, “Rusya’nın AB ile yapıcı bir diyalog fırsatını istemediğinin görüldüğünü” savundu. Birliğin “yaptırımlar” dahil bu konuda adım atmak zorunda kalacağı mesajını verdi. Navalny’nin serbest bırakılması çağrısını yineledi. Borrell’in, 5 Şubat’ta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile düzenlediği basın toplantısından saatler sonra Moskova, Almanya, Polonya ve İsveç’ten üç diplomatı sınırdışı kararı almıştı. Gerekçe Navalny’e destek gösterilerine katılmaları olarak gösterilmişti. Bu arada Kremlin kararı dün de savundu. “Moskova’daki bazı diplomatik misyonların yasadışı ayaklanmalar çerçevesinde yürütülen faaliyetlerine” işaret etti. Diğer yandan Brüksel’le ilişkilerin iyileştirilmesinin istendiği mesajını da verdi. Küba, devrimden bu yana üretimin kamusal mülkiyete dayalı olduğu bir finansal sisteme, yani bir MUSTAFA K. ERDEMOL “sosyalist ekonomiye” sahip bilindiği gibi. Sosyalist ekonominin önemli özelliği, herhangi bir malın kullanım değerine göre üretilmesidir. Bu kullanım değeri de toplumun ihtiyaçlarına bağlıdır. Dolayısıyla aşırı üretimi engeller. Sosyalist ekonomi sayesinde yaygın bir sağlık bakım programı, her düzeyde vatandaş için devlet destekli ücretsiz eğitim, sübvansiyonlu konutlar var ülkede. Sosyalist bir ekonomiye sahip Küba’da işgücünün yaklaşık yüzde 80’i devlete ait işletmelerde çalışır. Özel sermayesiz Küba’nın dolayısıyla bir borsası da yok. Peki, her şey yolundaysa neden bu politikadan vazgeçiyor Küba diye düşünülmesi yanlış değil. Yanlış olan Küba’nın sosyalist ekonomiden vazgeçtiğinin düşünülmüş olması. İzin verilen özel işletmeler de kapitalist dünyadakilerinden çok farklı. Küçük işletmeler devlet denetiminde ama bağımsız üretim yapacaklar. Bunun tüm dünya basınında yeniymiş gibi duyurulması da son derece tuhaf çünkü özel giKüba’da 76’dan beri ‘özel sermaye’ var rişime izin 1976’da verilmeye baş ulaştı. Sosyalist ekonomiden vazlandı Küba’da. Söz konusu yıl kü geçmek demek değil bu. Sovyetler çük işletmeciliğe dayalı özel giri Birliği’nden alınan muazzam yardışim Ekonomik Yönetim ve Planla ma rağmen başta ABD yaptırımları ma Sistemi’nin bir parçası olarak olmak üzere uluslararası baskılar kanunla onaylanmıştı. 1981 nü sosyal programların sadece devlet fus sayımında özel işletmeler nü eliyle hayata geçirilmesini zorlaşfusun yüzde 1.6’sına tekabül edi tırdı. Bu nedenle Fidel’den sonra yordu. 1985’te ülkede özel giri Devlet Başkanı olan Raul Castro, şimci sayısı 39 bindi. 2010 yılında, serbest piyasa meSosyalist çizgi kanizmalarına izin verecek, küçük işletmelerin hükümet kontrolünü Planlı bir özel sermayenin varlı kaldıracak, gereksiz devlet işçileriğı ülkenin sosyalist çizgisine ters ni işten çıkaracak (bu biraz sorundüşmedi. Küçük çaplı özel işletme lu tabii) bir uygulamayı amaçlayan lere izin verilme ihtiyacının nedeni, ekonomik reformları açıklamıştı. devlet tarafından yürütülen sübvan O yıldan başlayarak Küba, tusiyonların çok sayıda sosyal prog rizmde, ihracatta, uluslararası ticaramı desteklemek için yetersiz ha ret sektörlerinde devlet denetimle gelmesiydi. Devli piyasa ekonolet, yükünün bir bömisini uygulalümünü, kendi dedı. Bu sosyal sisnetimindeki özel giteme hayli yarrişimcilere yükledımcı oldu. Kümişti. Benzeri bir balı işçilerin yakuygulama Sovyetler laşık yüzde 20’si Birliği’nde de vardı. bu sektörlerde Ülkede özel giçalışıyor. Devlet rişimci sayısı Küba yönetimi, geçen yıl ülkenin işletmelerindeki 1995’te 138 bine, yıllardır süren ikili para sisteminin işgücünün yüz1999’da 157 bine sona ereceğini duyurmuştu. de 40 kadarı da özel sektöre geçti. Bu bir gelir vergisi olanağı da yaratacak bir gelişme. Yabancı şirketlerin de serbestçe iş yapmaları için vergisiz özel bölge uygulamaları da gündeme gelebilir ülkede. Merkezi sosyalist planlamanın denetiminde elbette. Bu tür girişimlerin kamu sektörü için tamamlayıcı olduğu düşünülüyor Küba’da. Kendi kendine yetme konusunda dünyaya örnek olan sosyalist Küba bu konumunu korumak için kontrollü “özel girişime” onay vermekten çekinmedi. Bunu sadece zor durumda kaldığı için yapmadığını, başta Sovyetler Birliği olmak üzere sosyalist dünyadan destek aldığı “enternasyonal dayanışma” dönemlerinde de, yani 1976’da da yaptığını biliyoruz. Böyle yapması serbest piyasa ekonomisine inandığı anlamına gelmez. Üretimi teşvik etmek, üretim için koşullar yaratmak olarak anlaşılmalı bu. Önemli olan Küba’nın eğitimde, sağlıkta dünya çapındaki başarılarının devamı, halkına ücretsiz sunduğu hizmetlerin sürmesidir. Küba bunlar sürsün diye bu adımları, ama kontrollü bir biçimde, atıyor. Düşmanları sevinmesinler hemen. Cunta sıkıyönetime sarıldı Myanmar’da askeri darbe ve hükümet üyelerinin gözaltına alınmasına yönelik protestoların ardından cunta yönetimi, Yangon ile Mandalay kentinin bazı bölgelerinde sıkıyönetim kararının alındığını duyurdu. Yerel basına yansıyan haberlere göre, 20.0004.00 saatlerinde uygulanacak sıkıyönetim kapsamında protesto gösterisi düzenlemenin ve 5’ten fazla kişinin bir araya gelmesinin yasaklandığı kaydedildi. Başkent Nay Pyi Taw’da dün binlerce kişi, seçilmiş lider Aung San Suu Kyi’nin serbest bırakılması ve demokrasiye geri dönülmesi talebiyle yine sokaklardaydı. Güvenlik güçleri, genel greve giden işçileri dağıtmak için tazyikli su kullandı. Mandalay ve Yangon’da da öğretmenlerden hukukçulara, bankacılara kamu çalışanlarına kadar binlerce kişi eylemler düzenledi. Deyr ez Zor’da saldırı Suriye’de Irak sınırına uzanan stratejik Deyr ez Zor bölgesinda IŞİD’in Suriye ordusu ve destekçisi milis güçlere saldırdığı belirtildi. Muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Şam güçlerinden en az 26 kişinin öldüğünü duyurdu. Çatışmada 11 IŞİD militanının da öldüğü kaydedildi. Gözlemevi, olayın bu yılın başından itibaren en şiddetli çatışma olduğu yorumu yaptı. IŞİD daha önce de bölgede saldırılar düzenlemişti. Öte yandan terör örgütü YPG/PKK’nin, Cerablus’un güneyindeki muhalif güç “Suriye Milli Ordusu (SMO)” mevzilerine yönelik sızma girişiminde bulunduğu belirtildi. AA’nın haberine göre, saldırıda bir SMO askeri öldü. AB’den toplantı Yaklaşık on yıldır savaşın gölgesindeki Suriye’ye yönelik Avrupa Birliği’nden uluslarararası bağış konferansı düzenlemesi kararı geldi. Avrupa Komisyonu, 2930 Mart’ta 5. Uluslararası Suriye Donörler Konferansı’nın, Covid19 pandemisi nedeniyle sanal ortamda yapılacağını duyurdu. Birleşmiş Milletler daha önce 11 milyonu aşkın Suriyelinin insani krizle mücadele konusunda acil desteğe ihtiyacı olduğunu belirtmişti. Bu arada Azez ilçesinde ilk okçuluk okulunun açıldığı haberi dikkat çekti. AA’nın haberine göre, okul Azez Yerel Meclisi ile Kilis Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü koordinesinde açıldı. PALMİRA’YA ADANAN HAYAT... Suriyeli yetkililer, IŞİD’in 2015’te başını keserek öldürdüğü 82 yaşındaki Suriyeli arkeolog Halid Esad’ın “bedenini bulmuş olabileceklerini” açıkladı. Halid Esad, değerli tarihi eserlerin yerini söylemeyi reddettiği için IŞİD militanlarınca katledilmişti. Devlet medyasından yapılan açıklamada Palmira’nın doğusunda bulunan üç bedenden birisinin Esad’a ait olduğunun sanıldığı belirtildi. Cesetlerin kimlikleri DNA testleriyle tespit edilebilecek. Esad, ömrünün 50 yıldan fazlasını, Şam’ın doğusunda Suriye Çölü’ndeki bir vahada bulunan Palmira antik kentini korumaya adamıştı. 2003’te emekli olan Esad, buna karşın IŞİD gelene kadar araştırmalarına devam etti. Militanların yaklaştığı haberleri üzerine oğulları ve damadı sakladıkları tarihi eserlerle başkente dönerken Esad, Palmira’dan ayrılmayı reddetmişti. Buzul felaketinde acı artıyor Himalayalar’dan bir buz kütlesinin kopup Hindistan’ın kuzeyindeki Uttarakhand eyaletinde bir barajı yıkması sonucu meydana gelen sel felaketinde yaşamını yitirenlerin sayısı 26’ya yükseldi. Çoğu, bölgede hidroelektrik projesinde çalışan işçilerden oluşan 170’ten fazla kişinin ise kayıp olduğu bildirildi. Çevredeki köyler tahliye edilirken yüzlerce asker ve helikopter bölgeye arama kurtarma çalışmaları için gönderildi. Kimi kaynak, yetkililerin bir tünelde mahsur kalan 37 kişiyi kurtarmak için çalıştığını aktardı. Ülkenin kuzeyindeki Uttarakand eyaletinde Himalayalar’dan kopan buzul parçasının nehre düşmesi sonucu bölgede sel felaketi yaşanmıştı. ACILARINIZI PAYLAŞIYORUZ... Vefat ve başsağlığı ilanlarınız için yaptığınız ödemenin yüzde 20’sini Cumhuriyet Vakfı Burs Fonu’na aktarıyoruz. Bu fondan, yetenekli, ihtiyaç sahibi öğrencilere burs veriyoruz. Acılarınızı paylaşıyoruz. Yakınlarınızın adı bu burslarla yaşasın. www.cumhuriyetvakfi.org.tr ANKARA: 0312 442 30 50 İZMİR: 0232 441 12 20 İSTANBUL: 0212 343 72 74
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle