03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 11 9 ŞUBAT 2021 SALI Geçen yıl İŞKUR’a işsizlik ödeneği almak için 1 milyon 510 bin 856 işçi başvurdu ‘İŞTEN ATMA’ TAM GAZ 000001,,,,,,024680 Covid19 salgını nedeniyle geçen yıl 17 Nisan’da başlayan işten çıkarma yasağına rağmen MartAralık 2020 döneminde 1 milyon kişi işsizlik ödeneği almak için İŞKUR’a başvurdu. AKP iktidarının yanlış politikaları nedeniyle Türkiye’de 2018’in ortasından bu yana yaşanan ekonomik krize, geçen nisan ayında eklenen Covid19 salgınının etkileri özellikle emekçilere büyük yıkım getirdi. Açıklanan her yeni veri, bunu dikkat çekici şekilde ortaya koyuyor. Bunun son örneği Türkiye İş Kurumu’ndan (İŞKUR) geldi. İŞKUR’un dün açıkladığı “Ocak 2021 Aylık Bülteni”ndeki verilere göre 2020 yılının tümünde işsizlik ödeneği almak için İŞKUR’a başvuran işsizlerin sayısı, Covid19 salgını nedeniyle 17 Nisan 2020’de başlayan işten çıkarma yasağına rağmen 1 milyon 510 bin 856 kişiye ulaştı. Ancak bu kişilerin sadece KISA ÇALIŞMA ALANLAR OCAKTA 81 BIN KIŞI ARTTI Yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü her geçen gün düşerken ücretin eksik yatırıldığı “kısa çalışma ödeneği” kapsamındaki işçi sayısı da artıyor. Ocak 2021’de Aralık 2020’ye göre kısa çalışma ödeneği kapsamındaki işçi sayısı 81 bin 186 artarak 1 milyon 320 bin kişiye yükseldi. Bu sayı, geçen mayıs ayında 3 milyon 283 bin kişiye kadar çıkmıştı. Genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde kısa çalışma uygulanabiliyor. İşçilerin kısa çalışma süresince sadece genel sağlık sigortası primleri yatırılıyor. Diğer emeklilik prim ödemeleri duruyor. Hükümet yaklaşık 1 yıldır ödenmeyen emeklilik primlerinin ne olacağı konusunda açıklama yapmıyor. Büyük olasılıkla geriye dönük borçlandırma yapılarak ödenmeyen primler yine işçinin cebinden çıkarılacak. l MUSTAFA ÇAKIR/ ANKARA 509 bin 538’i, sürekli tartışma konusu olan şartları sağlayarak ödenek almaya hak kazandı. ‘Hak ediş’ azaldı Kasım 2020’ye göre başvuranlar 118 bin 57, hak kazananlar 32 bin 472 kişi arttı. Salgının etkilerinin arttığı mart sonundan Aralık 2020 sonuna kadar ise başvuranların sayısı 1 milyon 8 bin 669, hak kazananların sayısı 269 bin 803 kişi yükseldi. Ayrıca 2020’de başvuranların ödeneğe hak kazanma oranı yüzde 33.7’ye kadar düştü. Bu oran 2019’da yüzde 51.8’di. Ödenek için başvuranlara il bazında bakıldığında ilk sırada 394 bin 166 kişi ile İstanbul yer alıyor. Bu ili 115 bin 981 kişiyle Ankara, 89 bin 471 kişiyle Antalya, 86 bin 468 kişiyle İzmir ve 58 bin 82 kişiyle Bursa izliyor. En az başvuru ise 1153 kişiyle Tunceli’de. Bu ili de 1393 başvuruyla Bayburt, 1595 başvuruyla Ardahan, 1669 başvuruyla Kilis ve 1767 başvuruyla Gümüşhane izledi. Öte yandan başvuruya karşın hak edişlere iller bazında bakıldığında en yüksek oranın yüzde 42.7 ile Bilecik’te, en düşük oranın ise yüzde 10.6 ile Hakkâri’de olduğu ortaya çıktı. Bu oran İstanbul’da yüzde 38.5, Ankara’da yüzde 33.1, Antalya’da yüzde 24.2, İzmir’de yüzde 36.6 ve Bursa’da yüzde 40.4 oldu. Kadınlar zorda Yine İŞKUR’un verilerine göre işverenlerin eleman almak için bildirdiği “açık iş” sayısı, Ocak 2021’de 2020 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 44.4 azalarak 96 bin 482 adede düştü. Bu kapsamda özel sektörün bildirimleri yüzde 44.5 azalarak 95 bin 983 adet, kamunun bildirimleri yüzde 19.6 azalarak 499 adet oldu. İŞKUR tarafından “işe yerleştirme” ise yüzde 19.2 azalarak 70 bin 589 kişiye indi. İşe yerleştirmedeki düşüşe cinsiyet açısından bakınca, kadınların önemli sorunlar yaşadığı anlaşılıyor. İş yerleştirme kadınlarda yüzde 26.8 düşerek 23 bin 288 kişi, erkeklerde yüzde 14.9’la 47 bin 301 kişi oldu. l Ekonomi Servisi Bir ayda 199 can gitti İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) Ocak 2021 raporuna göre, ocak ayında ülke genelinde en az 199 işçi hayatını kaybetti. Raporda, “Salgının ilk günlerinden bu yana ısrarla ifade ettiğimiz gibi bu sürede izlenen politikalarla salgın adım adım bir işçi sınıfı hastalığına dönüştürüldü. Covid19 nedeniyle on binlerce işçi hastalanırken tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 823 işçi çalışırken virüse yakalanarak hayatını kaybetti” denildi. Buna göre: n 199 emekçinin 177’si ücretli (işçi ve memur), 22’si kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor. n Ölenlerin 13’ü kadın işçi, 186’sı erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tekstil, eğitim, ticaret, enerji ve sağlık işkollarında yaşandı. En çok Covid’den n 51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 71 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile kimya, büro, eğitim, metal, inşaat, taşımacılık, sağlık, güvenlik ve belediye işçileri. n 9 göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 3’ü Somalili, 2’si Afganistanlı, 1’i Azerbaycanlı, 1’i Moldovyalı, 1’i Suriyeli, 1’i Ukraynalı. n Ölen işçilerin 14’ü sendikalı. Sendikalı işçiler maden, deri, eğitim, metal, sağlık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu. n Ölümler en çok sağlık, ticaret/ eğitim/büro, taşımacılık, inşaat, tarım, metal, güvenlik, belediye, madencilik ve konaklama işkollarında gerçekleşti. n En fazla ölüm nedenleri sırasıyla Covid19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, yüksekten düşme, kalp krizi, şiddet, zehirlenme/boğulma, intihar ve elektrik çarpması. n Covid19 nedenli ölümler sırasıyla sağlık, ticaret/eğitim/büro, güvenlik, belediye, tekstil, metal, konaklama, kimya, banka ve taşımacılık işkollarında meydana geldi. l Ekonomi Servisi Christine Lagarde BELIRSIZLIK SÜRÜYOR Pandemi öncesine 2022’de dönülecek Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, Euro bölgesi için ekonomik aktivitede pandemi öncesi düzeylerin 2022 yılı öncesinde göremeyeceğini ancak 2021’in toparlanma yılı olacağını belirtti. Lagarde, “Umudumuz, 2021’in hâlâ toparlanma yılı olmasıdır; ancak bu iki aşamada gerçekleşecek ve birinci aşama açıkça oldukça yüksek düzeyde bir belirsizlikle boğuşuyor” dedi. Lagarde, geçen ay Davos Dünya Ekonomik Forum’un açılışında yaptığı konuşmada, genel olarak ekonomik ortamın Covid19 kaynaklı krizden toparlanmasının geciktiğini, ancak ekonominin toparlanma yolundaki köprü üzerinde ilerlemeye devam ettiğini, rayından çıkmadığını vurgulamıştı. l Ekonomi Servisi BANKALAR BİRLİĞİ Yapılandırma 30 milyar TL’yi aştı Türkiye Bankalar Birliği (TBB), Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması (FYYÇA) kapsamında yapılandırılan borçlarla ilgili yeni sonuçları dün açıkladı. Buna göre büyük ölçekli firmalarla Ekim 2019Aralık 2020 döneminde 140 firmada (46 grup) yeniden yapılandırılan ve sözleşmesi imzalanan borç tutarının 30.4 milyar TL olduğunu açıkladı. Bu kapsama giren 312 firma (124 grup) bulunuyor. TBB’nin internet sitesinde yer alan açıklamaya göre küçük ölçekli firmalarla ise Kasım 2019Aralık 2020 döneminde kapsama alınan 64 adet firmadan (36 grup) 27 firma (10 grup) ile toplam 303 milyon TL finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi imzalandığı kaydedildi. l Ekonomi Servisi YABANCILAR, PARASINI ALAMAYACAK KORKUSUYLA YATIRIM YAPMIYOR Sanayici hukuk istiyor Türkiye’nin işsizlik başta olmak üzere ekonomideki sıkıntılarını yeni yatırımlarla çözebileceğini belirten sanayi odası başkanları, yerli ya da yabancı yatırımcının haklarını koruyacak hukuk ve teşvik talep ettiğine dikkat çekti. Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) çevrimiçi etkinliğinde bir araya gelen Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir ve Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar, acil hukuk reformu çağrısı yaptı. Güven tesis edilmeli Özdebir, “Çok değil, birkaç yıl öncesine kadar bize bu büyümeyi nasıl sağladınız diyerek özenenler vardı. Şimdi bazı sanayicilerimize ‘Avrupa Birliği ülkelerinin birinde şirket kurun. Bize faturayı buradan kesin’ önerisinde bulunarak kendilerini güvenilir hukuk sistemi içerisine taşımak isteyenler var. Bu konu başımızı ağrıtacak” dedi. Japonya’da bir yatırım sahibinin hukuki bir problemle, iflasla karşılaştığında parasının yüzde 98’ini geri alabildiğinin altını çizen Özdebir, “Dünya ortalaması yüzde 60’larda. Bizde bu oran yüzde 16. Yabancı yatırımcı verilen teşvikten önce hukuk güvencesi arıyor. İcra, iflas, ticaret mahkemelerimizde güvenin tesis edileceği bir ortamı acil olarak oluşturmamız gerekiyor” diye konuştu. Diğer yandan Özdebir, faizin paranın maliyetini artırdığını ve bu nedenle yatırım yapılamadığını, kurdaki hareketliliğin de sanayiciyi iş yapamaz hale getirdiğini belirterek “Her ikisi de zehir. Ancak kanserden kurtulmak için nasıl kemoterapi alıyorsak geçici olarak faize de böyle bakacağız” dedi. 9 yılda 1 dava! EBSO Başkanı Yorgancılar ise hukuk reformunun mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “EBSO’nun gayrimenkulüyle ilgili bir davası 9 yılda sonuçlandı. Böyle bir hukuk işleyişinin bulunduğu ülkede yatırım oldukça zor. Güvenilen bir hukuk sistemi çalıştıramayan ülkeler yeterli doğrudan yatırım alamıyor. Ya da yüksek riksli grupta olduğu için daha pahalıya borçlanıyor. Türkiye’nin büyümeyi doğrudan yabancı sermaye aldığı yıllarda yakaladığını gördük. Hukuk reformunu hızlandırmak zorundayız.” l Ekonomi Servisi Nurettin Özdebir Şirketlerin üst düzey yöneticileri 2020 yılını değerlendirdi Riskleri yönetme öne çıktı Vodafone Business sponsorluğunda dün düzenlenen CEO Club Online Summit’te konuşan üst düzey yöneticiler, zorlu geçen 2020 yılını değerlendirdi. Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Cenk Alper, salgının gölgesinde geçen 2020’de şirketler için en önemli göstergenin nakit yönetimi olduğunu, burada da iyi bir performans sergilediklerini kaydetti. Alper, faizlerin düştüğü bir dönemde tüm şirketlerinin borçlarını yeniden yapılandırdığını aktardı. Anadolu Grubu Üst Yöntecisi Hurşit Zorlu da grubun faaliyet gösterdiği tüm segmentlerde iş sürekliliği için gerekli önlemlerin alındığını, son yıllarda yerel para ile borçlanma ve hedge konusuna verdikleri önemin karşılığını almaya başladıklarını söyledi. Zorlu, “2020’yi tüm olumsuzluklara rağmen büyümeyle kapattık” dedi. l Ekonomi Servisi ‘Sivil toplum’ için işbirliği genişledi Uluslararası sivil toplum kuruluşu SPARK, Katar Kalkınma Fonu desteğini Türkiye’de Qatar Charity, Innovation for Development, Gaziantep Endüstriyel Tasarım ve Hibrit Modelleme Merkezi, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Jusoor ve BINA ile Ürdün’de ise Manafeth aracılığyla genişletti. TÜRKONFED Yönetim Kurulu üyesi Arda Batu, “Bu işbirliği ile ‘Dayanıklı KOBİ’ler Güçlü Yarınlar’ projesini hayata geçirdik” dedi. Prof. Ayşe Buğra’nın bilimi, kadını onurlandıran duruşu Komplo mantığının ürünü bilgilendirmeler, önyargılara dayalı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasını dinlerken içim sızlamış, anında kafamın içinden bugün okuyabileceğiniz yazımın içeriğini geçirmiştim. Prof. Ayşe Buğra’nın bilim insanı, kadını olarak tanıklık ettiğim kimliğinden izlenimlerle, duruşuyla, elbette savunulmaya gereksinimi olmayacaktı.. Ancak üniversite gibi üniversite olamayan yükseköğrenim yapıları içinde, gerekli donanımlara ulaşamamış bilim insanlarımız da içinde, en çok yükseköğrenim kuşağı içindeki insani değerleri kalplerinde taşıyan tüm yükseköğrenim gençliği başta, yüreğinde insani değerler ateşini söndürmemeye çalışanlarla paylaşmalıydım.. Arkadaşım Orhan Bursalı pazar günkü köşesinde, bilim dünyasının içinde yaşayan olarak “Cumhurbaşkanı, Prof. Ayşe Buğra’dan özür diler mi?” başlıklı sorgulamasında, Cumhurbaşkanı’nın Kavala için “Soros’un temsilcisi” infaz içerikli suçlamasından sonra, eşi Buğra’nın Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi kimliği, sorumluluğu içinde duruşunu suçlama konusu yaptığı konuşmanın altını çizerek özür dilemesi gerektiğini anımsatmış. Buğra’nın evrensel, bilimsel değerlerle ölçüldüğü verilerle üstün bilim insanı, kadın kimliği üzerinden, ailesini de içine almış olarak paylaşımlar yapmış. Dün de Sözcü’de arkadaşımız Necati Doğru, “Ayşe Buğra Hoca!” başlıklı yazısıyla güncel gelişme ve yaratılmaya çalışılan algı polemiklerinden alıntılarla, Ayşe Buğra’nın bilimsel, kadın kimliği üzerinden yaptıklarını, duruşunu paylaşmış. Ben atlamışım meğer Ayşe Buğra, toplumsal yaşamdan kopuş yaşamakta olduğumuz son yılların süreci içinde, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kadrolu çalışmaları süreçlerini de tamamlamış, 4 yıl önce emekli olmuş. Sadece mastır ve doktora öğrencilerine, günümüz koşullarında internet üzerinden ders veriyormuş. Arkadaşımız Doğru, Bursalı gibi Buğra’nın bilimsel kariyerlerinin bütünlüğü içinde, olağanüstü üst ölçeklerde başarılı çalışmalarının sayısal birçok verisini paylaştıktan sonra, “Sorosçu kocanın kışkırtıcı (provokatör) karısı” diye damgalanmasının ağırlığı üzerinde duruyor. Ayıptır!/Günahtır!/Yazıktır!/Bu ülke padişahlık mı?/ Kabile hukuku mu var?/ sorgulaması ile yazısını noktalıyor. HHH Benim altını çizmek istediklerimin önceliğinde ise Ayşe Buğra’nın bilimi, kadını onurlandıran bir ömür boyu değişmeyen duruşundan gözlemler var.. Bilim insanlarımızın içinde, emekten yana hakların savunulmasına öncelik vermiş, en azından bilimsel tarafsızlığını koruyabilmiş sayısız çoklukta bilim insanı listesi yoktur. Sendikal hakların, örgütlenmelerin, değerlerinin, güçlendiği dönemeçlerin, tarihleriyle doğru orantılı olarak, çok emeği geçmiş bilim insanlarımız sonuçta sayılıdır. Ayşe Buğra’nın tıpkı her daim gazeteci kalmaya özen göstermiş gazeteciler duruşlarındaki özenleri gibi, bilim insanı kalma özenini, saygıyla, hayranlıkla izlediğimin altını çizmek isterim. En altı çizilesi yanı ise emekten, işçi haklarından, sosyal devletten yana duruşları ile kadın hakları üzerinden duruşlarında, söz söylemeyi seçtiği öncelikli alanlardı. Bir işçi sendikası çatısı altında işçi haklarını ödünsüz savunmak başka, işveren örgütlülükleri, siyasal erk, sermaye, işçi örgütlerinin, üçlü tarafların temsil edildikleri örgütlülükler içinde gerçekleri çok çarpıcı, çok gerçekçi, ödünsüz savunabilmek çok başkadır. Hem de ödünsüz, çok olumlu, tarafsız yaklaşımların bütünlüğünü, kırıcı olmadan aktarabilme başarısı içinde.. Bilimsel çalışmalarına el atabilmiş, bilimsel sunumlarını, etkinliklerdeki görüşlerini dinleyebilmiş tek bir kişinin bile, tane tane, sakin, yumuşak bir söylem içinde sıralanmış gerçeklere itiraz etmeye kalkıştığına tanıklık edebilmek olanaksız gibiydi. Sermayenin en fanatiklerinin, acımasız tezlerinin savunulduğu toplantılarda bile Ayşe Buğra’nın, işçisinin hakkını vermek istemeyenlerin kazanma hırsı ile aslında uzun dönemli kayıplarını vurgulayan gerçekleri sunumunda nasıl sessiz kaldıklarınına çok tanık olduğumun altını çizmeliyim. Gazetenin kadın ekleri içinde, Osman Kavala’nın, tutuklunun kadın eşi olarak duruş sergilemeye de önce gönüllü olmamıştı. Annesi Jale Baysal’ın edebiyat fakültesi profesörü olarak kadın hakları çalışmalarındaki etkin çabalarından sonra, aynı yoldan yürümüş kadın hakları savunucusu olarak, tutuklu eşi kimliği ile de hakhukuk arayışı üzerinden söz söyleme hakkını da kendine özgü onurlu duruş sınırları içinde yapmayı seçmişti. Boğaziçi Üniversitesi’nin hedef alındığı rektörlük seçimi üzerinden, provokatör giysisi giydirme çabalarına karşı duruşundaki aynı onurlu çizgiyi görmemiş olamazsınız değil mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle