02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 4 ŞUBAT 2021 PERŞEMBE [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Aşırma (intihal) sorunu PROF. DR. HASAN YAZICI ESKI İÜ ETIK KURULU BAŞKANI Aşırmaya özel ilgim, hocalık yıllarımda böyle iddiaları incelemek üzere sıkça görevlendirilmeme neden olurdu. Bu kez de öyle olmuştu. Edebiyat fakültesinden gelen bir dosyaya bakmakla görevlendirilmiştim. Aşırma ihbarını yapan, aşırmayı yaptığı iddia edilen profesörün aynı fakülteden hocasıydı. Öğrencisinin yazdığı bir kitapta, kendisinden fütursuzca yapılmış aşırmalar olduğundan şikâyetçiydi. Konuyla ilgili iki kitap rektörlükten gelen görevlendirme yazısına eklenmişti. Kitaplar görece kısa, karşılaştırılmaları zahmetsizdi. 12 gün içinde kesin kanım oluşmuş, öğrencinin hocasının kitabından oldukça büyük çapta aşırma yaptığını görmüştüm. Ancak bu aşırma, daha sık olarak görülen ve hiç kaynak vermeden yapılan aşırmalardan farklıydı. İncelediğim kitabın yazarı, hocasının kitabı dahil, çok sayıda kaynağa gönderme yapmış, ancak bu göndermelerin kitabının nereleriyle ilgili olduğu belirtilmemişti. Soruşturma günü hakkında aşırma suçlaması yapılan hocayla aramızda geçen konuşmayı hatırladığım kadarıyla aşağıya alıyorum: “Kitapları karşılaştırdım. Hocanızın kitabından usulsüz alıntılar yaptığınız hakkında hiç kuşkum yok. Kendinizi nasıl savunacaksınız?” “Suçlamaları kabul etmiyorum. Göreceğiniz gibi kitabımın kaynaklar listesinde hocamın kitabı da var.” Bilimsel ayıp “Öyle ama sizin kitabınızda hocanızın kitabından tümüyle kopyalanmış birçok paragraf var. Bu alıntılar tırnak içinde olmadığı gibi kaynak listeniz oldukça uzun ve hocanıza yapılan gönderme bunlardan sadece bir tanesi. Alıntılarınızın aşırma olmaması için hocanızınki dahil diğer kaynaklardan da aldıklarınızı mutlaka tırnak içine almanız ve bu tırnak içindekilerin alındığı kaynağın verdiğiniz kaynaklar arasında hangisinin ve çoğu durumda hangi sayfalarından olduğunu belirtmeniz gerekli.” “Hocam, tam olarak neyle suçlandığımı anlamıyorum. Hocamın kitabını çok beğenmiştim ve beğendiğim kısımları kendi kitabıma aynen aldım. Dediğim gibi, kitabın sonunda da hocama gönderme yaptım.” Sabırla devam ediyorum: “Bakın hocanızın veya başka birisinin dediklerini çok beğenebilirsiniz. Ancak “Aşırmak, ne vatana ihanet ne de seri halinde cinayettir. Ancak bir aldatma ve kandırma yöntemidir... O ülkenin eğitim sistemi, okuryazarları ve hatta ülkenin tüm insanlarının eleştirisel ve yaratıcı yetenekleri hakkında kitaplar dolusu bilgi verir.” AKP tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmasıyla büyük tepki çeken Melih Bulu için de intihal iddiaları yapılmış; Bulu, kendisini “Bütün dert tırnak içine almamış olmam” diye savunmuştu. denilenleri kelime kelime aynen (verbatim) kitabınıza tırnak içine almadan koyamazsınız. Ama bakın şunu yapabilirsiniz. Yine kaynak göstermek koşuluyla hocanızın dediklerini kendi cümlelerinizle, yazış usulünüzle anlatabilirsiniz. İşte o zaman aşırmadan bir miktar uzak durmuş olursunuz. Şunu da belirteyim: Yaşamöykünüze ve yayın listenize baktım. Üretken bir öğretim üyesi olduğunuz izlenimini aldım. Deminden beri ve büyük bir sabırla, size yaptığınız önemli bir bilimsel ayıbı anlatmaya çalışyorum. Güzel kardeşim, söz konusu kitabınızda hocanızı gerekli şekilde kaynak göstermiş olduğunuzda neden bu kadar ısrarcısınız?” “Hocam, gerçekten anlayamıyorum. Şimdi de tutmuş, hocamın dediklerini yazarken bir değişik yazmamı öneriyorsunuz. Ben kim oluyorum ki kıymetli hocamın dediklerini değiştirip yazayım? Vallahi noktasına, virgülüne dahi dokunamam!” Göz ardı ediliyor Araya, o da soruşturmada görevli, zamanın rektör yardımcısı, benim de fakülteden gerçek hocam girdi. “Hasan, yüzünün aldığı şekli beğenmiyorum. Haydi soruşturmaya biraz ara verelim, sen biraz şöyle dışarı çık, hava al, dön” dedi. Boğaziçi Üniversitesi’nin yeni rektörünün teziyle ilgili aşırma suçlamaları ve özellikle bu suçlamalarla ilgili açıklamayı okuyunca hemen aklıma şimdi anlattığım aşırma öyküsü geldi. Sayın rektör, bir medya ajansına konuyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Bir kere bu intihal meselesi bir iftira... Oradaki her şey diğerlerinden alıntıdır. En sonunda kaynaklar yazılmıştır. Bütün dert tırnak içine almamış olmam.” (1) Yıllar öncesinin soruşturmasında duyduklarıma ne kadar benziyor değil mi? Gerek hikâye ettiğim olayda gerekse de güncel örnekte, yöntem benzerliği yanında aşırmayla itham edilenlerin bir yerde arkasına sığındıkları acı bir gerçek var. Maalesef ülkemizde yıllar boyunca üzülerek gözlediğim gibi intihal, hem oldukça yaygın hem de özellikle ünlü “Doğramacı Spock” aşırmasında olduğu gibi intihali yapan kuvvetli, kudretli biri ise bu çok büyük ayıp çok kolay göz ardı edilebiliyor. (2) Ahlak dışı görülmüyor Ülkemde aşırma (intihal) pek de yüz kızartıcı bir ahlak sorunu değil. Yıllar evvel ben de kendi üniversiteme rektör olmaya soyunmuştum. Fakülte fakülte dolaşıp öğretim üyelerine bana oy verirlerse neler yapmayı planladığımı, neyi sevdiğimi, sevmediğimi anlatıyordum. Sevmediklerim arasında aşırmalar da vardı. Hemen hemen gittiğim her fakültede toplumumuzda aşırmanın ne denli yaygın ve maalesef benimsenmiş olduğunu örnekleriyle anlatmaya çalışıyordum. Kimi örnekte çok severek benimsediğimiz müzik parçalarının bestelerinin başkalarından aşırma olduğuna pek aldırmıyorduk. Bunlar arasında besteleri İsveçlilere ait “Dağ başını duman almış”, İsraillilere ait “Bir başkadır benim memleketim” ve hemen her İstiklal Marşı’ndan evvel gözlerimiz dalgalanan bayrağımızda huşuyla dinlediğimiz, ulusalcı Amerikalı kardeşlerimizin ise çalındığında ayağa fırladıkları “Ti”leri vardı. Fakültelerdeki konuşmalarımı yine şaşmaz olarak aşırmayla ilgili şu çok sevdiğim alıntıyla bitiriyordum: “Aşırmak, ne vatana ihanet ne de seri halinde cinayettir. Ancak bir aldatma ve kandırma yöntemidir... O ülkenin eğitim sistemi, okuryazarları ve hatta ülkenin tüm insanlarının eleştirisel ve yaratıcı yetenekleri hakkında kitaplar dolusu bilgi verir.” (3) Rektör seçimlerine dönersek, evet, doğru tahmin ettiniz. Rektör seçilmedim. 1 https://www.haberturk.com/bogaziciuniversitesirektoruprofmelihbuludanaciklamalar2927092 2 H. Yazıcı, Bir Aşırma, İletişim Yayınları, 2020. 3 T. Pappas, Plagiarism and the Culture War. Hallberg pub.co. 1998, s. 3031 Polis evlatlarıma sesleniş: Benim polisim! 2Şubat 2021 Salı günü, Kadıköy’de göstericilerin arasına katılan provokatörü ve polisin öğrencilere nasıl zalimce davrandığını görünce, bu evlatlarımıza ve özellikle de onların amirlerine bir kez daha seslenmek ihtiyacı hissettim. HHH Polisler Ve Onların Amirleri, Müdürleri, Sıradan Devlet Memurları Değildir: Onlar, canımızı, malımızı, namusumuzu, şerefimizi, haklarımızı, kısacası “varlığımızı” koruyan Demokratik Devletin, meşru olarak zor kullanma hakkına sahip olan, yani bu koruma işlevini bizzat sahada uygulayan görevlileridir. Benim Polisim Faşist Devletin Değil, Demokratik Devletin Polisidir: İzinsiz olarak Demokratik ve Anayasal haklarını kullanan göstericileri korumanın da ana görevleri arasında olduğunu bilir. Kamu düzenini korurken, amirlerinin emirlerini yerine getirirken, izinsiz olarak barışçı eylemler yapan göstericilerin haklarını da korumanın esas görevleri arasında olduğunu unutmaz. Bütün vatandaşların, ırk, din, dil, cinsiyet kimlikleri açısından fark olmaksızın, devlet karşısında eşit olduğunu bilir; hiçbir kimlik grubuna “potansiyel suçlu” veya “sapkın” gözüyle bakmaz. Benim Polisim Din Devletinin Değil, Laik Devletin Polisidir: Bütün dinler ve mezhepler bakımından inançlı ya da inançsız bütün vatandaşlara eşit davranır, hepsini çoğunluğa veya birbirine karşı korur. Hiçbir dinin, mezhebin, tarikatın, cemaatin emrinde değildir. Görevini yaparken, kendi inancını da ön plana çıkarmaz. Benim Polisim Hukuk Devletinin Polisidir: Zor kullanma hakkını hukuktan aldığını, ancak hukuka uygun olarak orantılı bir biçimde zor kullanabileceğini bilir. Her tutum ve davranışının hukuk denetimine tabi olduğunun bilincindedir. Hiçbir zümrenin, partinin, örgütün, kişinin emrinde değildir. Sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Anayasa’ya, yasalara, yönetmeliklere bağlıdır. Kamu hukukuna olduğu kadar, vatandaşın kişisel hak ve hukukuna da uygun davranır. Gösteri, yürüyüş ve açıklama yapma hakkının izinsiz olarak kullanılabileceğinin bir Anayasa hükmü yani hakkı olduğunu bilir. Benim Polisim Sosyal Devletin Polisidir: Vatandaşa, zulüm yapmak için değil, devletin şefkatli, yardımcı ve koruyucu eli olarak, onun kişisel haklarını ve özgürlüklerini korumak üzere uzanır. Benim Polisim, Evlattır, Anadır, Babadır, Kardeştir, Eştir: Vatandaşlara, insanlığını bilerek, anası, babası, evladı, kardeşi, eşi imiş gibi saygı ve sevgiyle davranır. Ve elbette onlardan da böyle insanca, saygılı ve sevgili davranış bekler. Benim Polisim Özverilidir: Sabit geliriyle geçim sıkıntısı çekerken, zor koşullarda görev yaparken, devleti ve vatandaşları korumak için gerektiğinde hayatını tehlikeye atar. Ve elbette bu özverisinin hak ettiği muameleyi de toplumdan bekler. Benim Polisim Öfkeyle Değil, Anlayışla Hareket Eder: Vatandaşlara nefretle değil, sevgiyle yaklaşır. Ve elbette o da nefret edilmek değil, sevilmek ister. Zor kullanırken, zalimce değil, insanca davranır. Gözaltına aldıklarına kötü muamele etmez, hele hele asla işkence yapmaz. Benim Polisim Dürüst ve Namusludur: Kuralları herkese eşit olarak uygular. Politikacılara iltimas yapmaz, boyun eğmez, gerçekleri saptırmaz, asla rüşvet almaz. HHH İDEALİMDEKİ BU POLİSİ ANCAK DEMOKRATİK VE LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ YETİŞTİREBİLİR VE İSTİHDAM EDEBİLİR: Bu polis ise bütün bu özellikleri içselleştirmiş amirler, müdürler tarafından yönetildiğinde bu niteliklerini koruyarak görev yapabilir. Böyle amirler ve müdürler de ancak “Demokratik ve Laik, Sosyal Hukuk Devleti” tarafından yetiştirilir ve göreve atanır. O nedenle, bir kez daha bütün gücümüzle: KAHROLSUN FAŞİZM... YAŞASIN DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ! Yunus Nadi Ödülleri 76. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına 76. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2021 dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin düzenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 76 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 76 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültürsanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2021 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz. ÖYKÜ Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın. ROMAN Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye. ŞİİR Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Hüseyin Yurttaş, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk. SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASI Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Prof. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım. KARİKATÜR Karikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın. FOTOĞRAF Ödüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR Ödüller her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 14 Şubat 2021 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2021 Perşembe günü açıklanacaktır. KATILIM BELGESİ ADISOYADI: ADRESİ: TELEFON NUMARASI: EPOSTA ADRESİ:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle