02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR [email protected] AVRO STERLIN FAİZ BORSA 11 4 ŞUBAT 2021 PERŞEMBE ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.1620 0.9 kuruş 8.6130 2.7 kuruş 9.7900 1.7 kuruş 14.77 Sabit 1.533 22.12 puan 2848.95 6 kuruş 424.35 6 kuruş Ocak ayında aylık enflasyon yüzde 1.68 artarken yıllık rakam yüzde 15’e dayandı Evde yangın büyüdü TÜFE’nin aylık artışında gıda, sağlık, enerji ve ev eşyası gibi harcamalar öne çıktı. TÜİK’in izlediği “sepet”teki 415 maddenin 293’ünün de fiyatları zamlandı. TÜİK’in “Tüketici Fiyat Endeksi, Ocak 2021” raporu, fiyat artışlarının devam ettiğini ve özellikle emekçilerin gelirlerini hızla erittiğini ortaya koydu. Enflasyon (TÜFE), ocak ayında önceki aya (aylık) kıyasla yüzde 1.68, 2020’nin aynı ayına (yıllık) kıyasla yüzde 14.97 ve 12 aylık ortalamalara kıyasla yüzde 12.53 arttı. TÜFE’de kapsanan 415 maddeden 92 maddenin ortalama fiyatı düşerken, 30 maddenin fiyatı değişmedi, 293 maddenin fiyatı ise arttı. n GIYIMDE GERILEDI: Aylık fiyat değişimlerine ana harcama grupları açısından bakınca, en yüksek artışın yüzde 4.25 ile sağlıkta olduğu görülüyor. Fiyatlar, TÜFE’yi en çok etkileyen ana harcama gruplarından gıdada yüzde 2.48, içinde enerji faturalarının da olduğu konutta yüzde 3.02, ev eşyasında yüzde 2.9 arttı. Giyimde ise yüzde 4.37 GRAMAJ HILESI ADIMI ‘Gizli ayarlama’ aldatma sayılacak Gramaj hilesini, aldatıcı ticari uygulama kapsamına alan karar, Resmi Gazete’de yayımlandı. Değişiklik, 1 Nisan’dan itibaren yürürlüğe girecek. Bir süreden beri bazı gıda ürünlerinde ürün fiyatının aynı kalmasına karşın gramaj eksiltilmesi yoluyla “gizli zam” yapıldığı yönünde gazetelerde haberler yer alıyordu. Değişiklik, 1 Nisan’dan itibaren yürürlüğe girecek. düşüş oldu. Ana harcamalara yıllık bazda bakınca, fiyat artışının yüzde 23.23’e yükseldiği ev eşyası ile yüzde 21.43’e yükseldiği ulaştırma dikkat çekti. Gıdada ise artış yüzde 18.11 oldu. Ayrıca mal ve hizmet bazında ise en yüksek aylık artış yüzde 27.77 ile mandalina, en çok düşüş ise yüzde 45.79 ile karnabaharda görüldü. n SEPET GÜNCELLENDI: TÜİK, ocak ayıyla birlikte madde fiyatlarını izlediği TÜFE sepetini de güncelledi. Örneğin turşu ve kadın sweatshirt’ü sepete eklenirken erik, normal buzdolabı, kalın kumaşlar ve şofben çıkarıldı. Gıdanın ağırlığı yüzde 22.77’den yüzde 25.94’e yükseltilirken alkollü içecekler, lokanta, giyim gibi maddelerin ağırlıkları azaltıldı. n ENA’DA YÜZDE 2.99: Öte yandan TÜFE’ye farklı bir gözle bakan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) ise Ocak 2021 dönemi (31.12.202031.01.2021) günlük fiyat değişimlerinden elde ettiği ENAGrup Fiyat Endeksi’nin aylık bazda yüzde 2.99 arttığını açıkladı. n ‘HEDEFTEN UZAKTAYIZ’: Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, hedeften uzakta olduklarını belirterek “Fiyat istikrarı olmadan kaliteli ve sürdürülebilir bir büyüme mümkün değil” dedi. n ÜRETICI KORKUTUYOR: TÜİK’in “Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi, Ocak 2021” raporuna göre üretici fiyatları ocak ayında önceki aya göre yüzde 2.66, 2020’nin aynı ayına göre yüzde 26.16 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 13.64 artış gösterdi. Üretici fiyatlarındaki bu hızlı yükseliş, hem tüketici fiyatları üzerinde baskı yapıyor hem üretimi olumsuz etkiliyor. l Ekonomi Servisi FİYATA DEĞIL, MALIYETE BAK! Borçlanmadığı banka kalmayan, kredi borcunu ödeyemediği için evine, traktörüne haciz gelen çiftçi, hem TZOB hem TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) aracılığıyla Ankara’da eşzamanlı olarak iki ayrı yerde toplanarak sorunlarına çözüm istedi. ZMO’dan yapılan açıklamada, ayrıca gıda fiyatlarındaki fahiş zamların “sonuç” olduğuna, bu sonuca yol açan sebepler irdelenmeden gıdada ucuzluk yaşanamayacağına dikkat çekti. Bu artışların nedenlerinden bazıları ise şöyle sıralandı: “Dışa bağımlı mazot, gübre, yem, tohum, ilaç gibi temel tarımsal girdi maliyetlerindeki artışın üretim maliyetini yükseltmesi, yetersiz miktarda ve zamanında ödenmeyen tarım destekleri, yerli üretimi ve üreticiyi koruyacak kamucu tarım politikaları yerine dışa bağımlı tarım politikalarının sürdürülmesi.” l Ekonomi Servisi Restoran işleten esnaf kızgın: Oteller, AVM’ler açıkken biz neden kapalıyız? Esnafa ‘üvey evlat’ muamelesi Hüseyin Aydın TBB BAŞKANI AYDIN: ‘Yüzdürülen kredi’ tüm sektörde var Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, dün Bloomberg HT’de katıldığı bir programda, kamu bankalarının takipteki alacaklarının (batık kredi) düşük görünmesi ve bunları “yüzdürdüklerine” ilişkin bir soru üzerine “Gerçekçi olalım, yüzdürdüğümüz krediler vardır, tüm sektörde de vardır. İş Bankası ve Ziraat Bankası hemen hemen aynı yerlerdeyiz. Birimizin takip edip diğerinin yüzdürme şansı yok” dedi. Aydın, ayrıca bankaların sorunlu kredilerin devredileceği “kötü banka” olarak nitelenen formülün rafa kalkmadığını, ancak şu anki sorunlu kredi seviyelerine göre ihtiyaç olmadığını söyledi. Aydın, ayrıca Ziraat’ın Virgin Adaları’nda kredi verdiğiyle ilgili açıklama yaparak süreci başarıyla tamamladıklarını ve Turkcell’in yönetilebilir hale geldiğini ileri sürdü. l Ekonomi Servisi FITCH DIKKAT ÇEKTI: Rezerv inşası zaman alacak Fitch Ratings, Türkiye’nin politika kredibilitesini iyileştirmek için pozitif atımlar atıldığını, ancak bu sürecin ve aynı şekilde Türkiye’nin tükenen döviz rezervlerinin yeniden inşa edilmesinin zaman alacağını bildirdi. Fitch, ayrıca TCMB’nin sınırlı bağımsızlığı ve hükümetin GSYH, enflasyon ve cari işlemler için hedeflerinin kredibiliteden yoksun olduğunu vurguladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, işyerleri 76 gündür kapalı olan restoran, lokanta, kıraathane çalışanlarıyla birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Salgın boyunca yaklaşık 350 bin işyerinde çalışan 2.5 milyon insanın “açlığa, işsizliğe ve gelirsizliğe terk edildiğine” dikkat çeken Ağbaba, “Dünya devletleri, esnafa milli gelirin yüzde 5 ila 10’u arasında destek verirken, Türkiye’de esnafa verilen destek binde 1’in bile altında. AKP politikaları sonucunda 100 bin esnaf iflas etti, günlük 273 esnaf kepenk kapattı” dedi. 20 Kasım’da başlayan kısıtlamaların ardından işyerlerinin 76 gündür kapalı olduğunu belirten Ağbaba, “Çalışanlar 2020’nin neredeyse yarısını işsiz ve gelirsiz geçirdi. Yemeiçme sektöründe cirolarda yüzde 50 kayıp var, çoğu yerde de zararına çalışıyorlar. 2 milyon 200 bin esnaf sosyal devletten umudunu kesmiş; yeter ki ‘önlemler alınsın, dükkânımız açılsın’ istiyor” diye konuştu. Ağbaba, ayrıca HES Kodu ile toplu taşımaya binilip siyasi kongreler dahi yapılabiliyorsa aynı kodla işletmelerin de açılabileceğini vurguladı. Esnaf ise sektörler arasında ayrımcılık yapıldığını düşünüyor. Bir işletmeci, “Kırgınız ve kızgınız. Spor salonları, kuaförler, oteller, AVM’ler açık. Biz niye kapalıyız? Devletimizden üvey evlat muamelesini kaldırmasını talep ediyoruz. Bu, sektörün batması demek. Milyonlarca aşçı, garson, yamağın işsiz kalması demek” derken bir lokanta işletmecisi ise “Bir hafta önce kayak merkezindeki otellerin tıklım tıklım olduğundan bahsedilirken, bizler eve ekmek götüremiyorduk. Bu eşitsizliğin son bulmasını istiyoruz” diye konuştu. l Ekonomi Servisi, ANKARA UŞAK’TA BIR ESNAF INTIHAR ETTI CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç milletvekilleri ile birlikte Uşak’ta esnafın sorunlarını dinlerken Reşat Keskin adlı bir esnafın intihar haberini aldı. Bölgeye giden Öztunç, sosyal medya hesabından “Anahtarcı esnafımız geçinemediğini, ekonomik kriz nedeniyle sıkıntı yaşadığını anlatan notu bırakarak hayatına kıydı. ‘Esnafın durumu iyi’ diyen Erdoğan’a duyurulur” paylaşımında bulundu. l Haber Merkezi ‘SARAY’INDAN ÇIKIP ESNAFIN HALINE BAK’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, 32 milletvekili ile birlikte Afyonkarahisar’da esnaf ve çiftçileri ziyaret etti. Bir çiftçi, “Yem alırken 135 liraya alıyoruz. Biz arazileri satıyoruz, hayvanı satıyoruz. İthal etmediğimiz çiftçi kaldı onu da ithal edelim” diye isyan etti. Karaca, “Erdoğan Saray’ından bakacağına gelsin herhangi bir caddeye, beş dakika dolaşsın, kapanan işyerlerini görecek” dedi. l İç Politika Maliyetlerdeki artışı önleyemeyen hükümet, sanayiciye zam yapmaması çağrısında bulundu Bakandan ‘zam yapmayın’ çağrısı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, beyaz eşya sektörü üreticilerine çağrıda bulunarak “Fahiş fiyat artışlarını görmek istemiyoruz. Fiyatları dengede tutmak için bize yardımcı olun” dedi. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği’nin (TÜRKBESD) “Geleceği bugün şekillendirmek” adlı sektör raporunun tanıtımında konuşan Varank, 2012’den bu yana sektörde 11 bine yakın ilave istihdam oluşturan 13.2 milyar liralık sabit yatırımı teşvik ettiklerini aktardı. TÜRKBESD Başkanı Can Dinçer, Türkiye beyaz eşya sektörünün 60 bin kişiye doğrudan 600 bin kişiye dolaylı istihdam sağlayan, 500 adet KOBİ büyüklüğünde yardımcı sanayi, 15 bin adet perakende satış noktası bulunduğunu ifade etti. Dinçer, “Amacımız dünyanın ikinci büyük üretim merkezi konumundaki Türkiye beyaz eşya sektörünü hızlıca büyütmektir. Büyüme alanımız dijital beyaz eşya üretimi ve ihracatı olacaktır. Ülkemizi beyaz eşya üretiminde dünyada bir teknoloji üssü haline getirebiliriz” diye konuştu. 2020 yılı iç satışlarının 7.8 milyon adede ulaştığı belirtilen raporda, sektörün ihracatının yüzde 72’sini Avrupa Birliği ülkelerine yaptığı ifade edildi. l Ekonomi Servisi Can Dinçer Bir ‘saplantı’ üzerine spekülatif düşünceler IMF, Dünya Bankası, ABD’de Biden yönetimi, Johnson hükümeti, Dünya Ekonomik Forumu, enflasyonla mücadele etmeye öncelik veren politikalardan uzaklaşıyor. Dikkatler artık, özellikle pandemi ile derinleşen işsizlikle, yoksullukla mücadeleye, sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin altyapısını oluşturacak, ekonomilerin “katma değer” üretme kapasitesi yüksek sektörlerini destekleyecek, stratejik şirketleri koruyacak önlemlere odaklanıyor. ‘Fobi’ ve ‘lobi’ Kapitalizmin merkezlerinde bir “paradigma değişikliği”, “büyük yenilenme” arayışı varken, Türkiye’de “faiz fobisi” ve “faiz lobisi” arasına sıkışmış bir enflasyon saplantısı söz konusu. AKP liderliği “faizler artarsa enflasyon artar” anlayışıyla, yüksek faiz oranlarına karşı. Öbür tarafta ekonomistlerin neredeyse çoğunluğu son 30 yılın kanaatini tekrarlıyor: Enflasyonu düşürmek için önce faizleri artırmak gerekir! Bu saplantı aslında bir semptom. “Faiz fobisi” tarafında siyasal İslamın, ekonomik varlığını, dolayısıyla siyasi iktidarının varlık nedenini, esas olarak rant yaratmaya, bu ranttan, komisyon, haraç, bağış, maaş olarak aldığı payla beslenmeye dayandıran bir toplumsal kesim var: Siyasal İslamın egemen sınıfı olarak dinci entelijansiya, bu rejimde palazlanmış bir inşaat, ticaret, kültür endüstrisi sermayesinin temsilcileri. Toplumda üretilen artıkdeğer faiz, kâr ve rant olarak bölüşüldüğünden, faizlerdeki artış, rantın payını küçültür. Daha somut ifade edersek, rant yaratacak etkinlikler, çok büyük ölçüde krediyle besleniyor. Faizlerdeki artışlar rant yaratmanın maliyetini doğrudan etkiliyor. Kârı edinecek kesimin bu esas olarak artıkdeğer üretimini örgütleyen (üreten değil) kesim olduğundan manevra alanı biraz daha geniştir: Türlü yollarla, emek maliyetlerini düşürebilir, verimliliği, sömürü oranlarını artırabilir; tekelci konumundaysa “diferansiyel kâr” yapma olanağı vardır. Bu kesim açısından esas olan, faiz oranları değil artıkdeğer üretme sürecini başlatacak ya da sürdürecek finansal sermayeye ulaşmadaki kolaylıktır. Yüksek faiz bir maliyet unsuru olarak görülebilse de finansal sermayeye ulaşmayı kolaylaştırıyorsa, etkisi üretim süreci içinde giderilebilir. Bu, bizi “faiz lobisi”nin gerçeğine getiriyor. TÜSİAD ve artık MÜSİAD üzerinden temsil edilen bu kesim, sermaye birikim sürecini yapısal olarak yabancı sermaye girişine bağlamıştır. Somut bir iki örnek verecek olursak: Bu kesimin ihracatı ithalata, bu da yabancı krediye bağlıdır. Bu kesimin bankaları, dünyadan düşük faizle aldıkları krediyi içeride yüksek faizle değerlendirerek “arbitrajdan” beslenir. Milliyetçilik mi dediniz? Bu iki kesim de Türkiye ekonomisinin yapısal özelliklerinden dolayı yabancı sermaye girişine bağımlıdır. Kürt sorunu gündeme geldiğinde milliyetçilikte birbiriyle yarışan “faiz fobisi ve lobisi”, yabancı kaynak girişini gereksizleştirecek, en azından denetleyecek bir ekonomik modeli düşünemez; yabancı sermaye girişine bağımlılığı, bunun jeopolitik sonuçlarına aldırmadan, büyüme ile yabancı sermaye girişi arasındaki ters orantılı ilişkiye karşın (Prasad, Rajan, Subramarian, NBER WP, No: 13619, 2007) sürdürmekte ısrarlıdırlar. Bu da bizi, yabancı sermaye girişinin koşullarına getiriyor. Yabancı sermaye, gerek kısa dönemli (sıcak para) hareketler, gerekse fiziki yatırım için tesis kuran ya da satın alanlar, ülke ekonomisine “değerlenmek” için girerler. “Sıcak para”, ülkenin “artıkdeğer” havuzuna girmiş “hortum” gibidir. Beklediği getiriyi elde edebilmesi, çıkarken değer kaybetmemesi için yüksek faiz, öngörülebilir döviz kuru ister. İkincisi, tesisi satın alırken birikmiş “artıkdeğer” edinir, üretimini organize ettiği artıkdeğerin önemli bir kısmını, kimi zaman tamamını, ülke dışına transfer eder. Böylece ülke içinde refahın potansiyel kaynağı olan “birikmiş artıkdeğer havuzu” sürekli boşaltılır. Sonuna kadar boşalınca da döviz ve borç krizi... Her iki süreç de çalışanların refahının ve ekonominin uzun dönemli büyüme olanaklarının, kısa dönemli sınıf çıkarlarına kurban edilmesi pahasına gerçekleşir. Ülke ekonomisi, “yapısal bağımlılıktan” neredeyse düzenli olarak tekrarlanan dövizkredi krizlerinden kurtulamaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle