08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 23 ŞUBAT 2021 SALI ADD’DEN ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZILERININ KIRALANMASINA TEPKI: Şartlı bağışa uyulmadı, iade edilmeli Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazilerinin kiralanmasına tepki göstererek “Satılan, kiralanan araziler derhal tespit edilerek amacına uygun kullanılması için gerekli yasal işlemler yapılmalı ve Atatürk Orman Çiftliği’ne iade edilmelidir” açıklamasında bulundu. Çiftliğin, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1925’te “tarımsal üretimi ve tarıma dayalı sanayii geliştirmek, tarımsal ve kırsal kalkınmaya öncülük etmek, sağlıklı bir kentsel çevre yaratmak” amacıyla kurulduğu belirtilen yazılı açıklamada, “Atatürk 1937 yılında ‘üzerindeki tüm zirai işletmeler, donanımlarıyla birlikte bir zirai üretim birimi olarak korunması ve işlerliğinin devamı, tarımsal araştırmalar ve uygulamalar gerçekleştirmek’ şartıyla AOÇ’yi Hazin’eye devretmiştir” denildi. Bugün şartlı bağışa uyulmadığı kaydedilen açıklamada, “1950 sonrası çıkarılan kanunlarla çiftlik arazisinin bir kısmı çeşitli kuruluşlara devredilmiş ya da satılmış, bir kısmı daha sonra yapılan özelleştirmeler ile kamu mülkiyetinden çıkarılmıştır. Atatürk Orman Çiftliği, en büyük tahribatını iktidarın, 2006 yılında plan yapma yetkisini Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne devretmesiyle yaşamaya başlamıştır. Sit dereceleri düşürülerek değişik devirler yoluyla amacı dışında kullanıma, yapılaşmaya açılmış, rant uğruna arazileri yağmalanmış, kuruluşları tahrip edilmiştir. Satışlarla, kiralamalarla yağmalanan Atatürk Orman Çiftliği arazileri, kuruluş amacının dışında kullanılmakta, bağış şartları ihlal edilmektedir” ifadeleri yer aldı. Meclis’e de çağrı yapılan açıklamada, “Satılan, kiralanan araziler derhal tespit edilerek amacına uygun kullanılması için gerekli yasal işlemler yapılmalı ve Atatürk Orman Çiftliği’ne iade edilmelidir. Atatürk Orman Çiftliği’nin bağış şartları doğrultusunda kullanılması için gereken hukuk mücadelesini verecek ve konunun takipçisi olacağız” denildi. l ANKARA / Cumhuriyet Boğaziçili öğrencilerden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ‘ideolojik aile’ yanıtı: UZLAŞMAYACAĞIZ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Olaylara karışan 150 öğrencinin ailesine bilgilendirme yaptık. Bazı ideolojik ailelerin ‘Siz bu işe karışmayın’ dediler” açıklamasına Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden yanıt geldi. Boğaziçili öğrenciler, “Biz uzlaşmayacağız, siz geri adım atacaksınız” dediler. BOĞAZİÇİLİ AKADEMİSYENLERİN NÖBET EYLEMİ SÜRÜYOR ‘Ailelerimize ulaştı’ Bakan Soylu’nun kendilerini ve ailelerini etiketleyerek hedef gösterdiklerini belirten Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin açıklamasında özetle şu ifadeler yer aldı: “Kayyım kolaycılığıyla tanınan ‘atanmış’ İçişleri Bakanı’nın ithamları Boğaziçi direnişçilerini de aşıp ailelerine, ailelerimize kadar ulaştı. ‘Çocuğunuzun geleceği kaymasın’ gibi tehdit içeren söylemlerini ‘bilgilendirme’ olarak niteleyen Soylu, haklı taleplerimizi savunan ve mücadelemizi destekleyen ailelerimizi hedef gösterip ‘ideolojik’ diyerek etiketliyor. ‘Direnişi yıldırmaz’ Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversiteye rektör olarak atadığı AKP’li Melih Bulu’ya karşı başlattıkları nöbet eylemini dün de sürdürdü. Güney Kampus’ta Üstün Ergüder Meydanı’nda bir araya gelen akademisyenler bir kez daha rektörlük binasına sırtlarını döndü. l İSTANBUL / Cumhuriyet Hatırlatalım, çizdiğiniz ‘makuliyet’ sınırlarının bir karşılığı olmadığı giTV KANALINDA KONUŞAN SOYLU’YA BOĞAZIÇILILERDEN TEPKI GECIKMEDI bi tehditlerinizin ve fişlemelerinizin de Boğaziçi direnişini yıldırdığı yok! Siz, ailelerimize iletecek ‘uyarılarınızdan’ önce Boğaziçi direnişinin, işçi direnişlerinin, ‘yaşamak istiyoruz!’ diyen kaÖnce Buğra, ardından dınların, LGBTİ+’ların uyarılarını dikkate almaya bakın; bu da sizler için çalan çanlara ilişkin bir bilgilendirme olsun! Biz, demokratik haklarımızı yılmadan savunduğumuz, haklı mücadelemizden geri adım atmadığımız için Ergüder hedefindeydi sadece ailelerimizin değil, yüreklerinde zerre adalet kırıntısı taşıyan her insanın desteğini alıyoruz. Sizler ise tarihe karışması uzun sürmeyecek emek düşmanlığının, cinsiyetçiliğin, homofobitransfobinin bayraktarlığını yapıyor; her hak mücadelesini, haklı mücadeleyi mesnetsiz bir şekilde ‘terörizm’ diye etiketleyerek halkın usandığı nefret ve tehdit siyasetini sürdürüyorsunuz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet İstanbul Tabip Odası’nda açılan pankart. ‘Bundan sonrası hepimizde’ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, önceki gün katıldığı bir TV kanalında, iş insanı Osman Kavala’nın eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra’yı hedef aldı. “Kavala’nın eşi Boğaziçi’ne konuşlanmış” diyen Soylu, ardından “Üstün Ergüder bu işlerin göbeğindedir. Eski rektör. Hâlâ bu işi kaşımak için yazılar yazıyor, tahrik ediyor” ifadelerini kullandı. ‘Yanıt, hak edene verilir’ Eski Boğaziçi Üniversitesi Rektörü siyaset bilimci Prof. Dr. Üstün Ergüder’i hedef alan Soylu, kendisini aradığı belirterek “Bu işlere girmemesi lazım geldiğini söyledim. Üstün Ergüder... Bu işlerin göbeğindendir ve içindedir. ‘Benim yaşım 80, ben bu işlerle uğraşmıyorum’ dedi. Hayır bu işlerle uğraştığınızı biliyorum. ‘Bana soruyorlarsa ben ne yapayım’ dedi. Hâlâ daha bu işleri kaşımak için yazılar yazıyor, tahrik ediyor. Boğaziçi Üniversitesi’ni öğretim üyelerinin üzerinden karıştırması ahlaksızlığın dibidir. Buna prim vermeyiz” dedi. Halk TV’nin ulaştığı Ergüder, Soylu’nun sözleSüleyman Soylu Üstün Ergüder ri için “Cevap hakkı, hak edenlere kullanılır, açıklama yapmayacağım” yanıtını verdi. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden öğretim üyeleri Soylu’nun açıklamalarına Twitter’dan tepki gösterdi. Açıklamada şöyle denildi: “Prof. Dr. Ergüder bölümümüzün kurucularından, üniversitemizin ve Türkiye’nin 12 Eylül askeri diktatörlük dönemi sonrası ilk seçilmiş rektörü, Türkiye’de Siyaset bilimi akademik disiplininin gelişmesinde öncü ve önemli katkıları olan, demokrat ve özgürlükçü tutumunu her fırsatta ispatlamış çok değerli bir bilim insanıdır.” l İSTANBUL / Cumhuriyet TKP’DEN SUÇ DUYURUSU Türkiye Komünist Partisi (TKP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Boğaziçi’ne destek eylemleri sırasında eyleme katılanlara şiddet uygulayan, hakaret ve tehditte bulunan polisler hakkında dün suç duyurusunda bulundu. TKP adına İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet dilekçesini veren avukat Özgür Murat Büyük, adliye önünde yaptığı basın açıklamasında “Bu ülkede hiç kimse ilerici gençliğe, bu ülkenin onurlu insanlarına hakaret edemez, onları tehdit edemez, hedef gösteremez, terörle suçlayamaz. İlgililerin ceza alması için mücadele edeceğiz, boyun eğmeyeceğiz” dedi. l İç Politika kampanyası Üniversite Dayanışma Ağları, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak Melih Bulu’nun atanmasına karşı “Bundan sonrası hepimizde” kampanyasını başlattı. Cağaloğlu’nda bulunan İstanbul Tabipler Odası binasında bir araya gelip açıklama yapan öğrenciler, salona “Bundan sonrası hepimizde Melih seni göndereceğiz arkadaşlarımızı alacağız” pankartını astı. Öğrenciler adına açıklama yapan Lizge Biter, üniversitelerdeki tüm rektörlerin kayyım rektör olduğunu ifade ederek üniversite bileşenlerinin demokratik yollarla söz sahibi olmadığı sürece bu durumun baki kalacağını söyledi. Biter, “Mesele meşru olmadan bir atamadan da ötedir. Mesele, Saray’ın öğrencilerin tüm kimlikleriyle ve renkleriyle var olabilecekleri, toplum yararına özgürce bilim üretebilecekleri alanları olması gereken üniversiteleri, sistemin çarklarına uydurarak sindirmeye çalışmasıdır” dedi. Biter, yandaşlarla kuşatılmış bir akademi ve siyasi iktidarın arka bahçesi haline gelmiş kampuslar istemediklerini söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan cezaevleri raporu: Ne süt ne de oyuncak Kırıkkale ve Keskin Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu’na göre cezaevinde anneleriyle beraber kalan çocuklara süt, yumurta gibi temel gıda maddeleri verilmiyor, kameralar tuvaletleri görüyor. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt Komisyonu, Kırıkkale ve Keskin Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu’nu tamamladı. Rapora göre, 1 ile 4 yaş arasında 9 çocuk anneleriyle beraber cezaevinde kalıyor. Anneler çocuklarına süt ve yumurta gibi temel gıda maddeleri ve oyuncak verilmediğini ifade ederek “Kurumda kreş bulunmasına rağmen yılda birkaç defa ancak götürebiliyoruz. Çocuk kıyafetlerinde sınırlama var. Çocuk bezleri ücretsiz olmalı” diyor. ‘Mahrem’ dinleme! Cezaevinde kalan kadınların bir diğer sorununun da doktor muayenesi sırasında askerlerin “mahrem” sorunları dinlemesi olduğu belirtiliyor. Kadınlar askerlerin doktor görüşmesi sırasında muayene kabinin arkasında beklediğini ve kendilerini dinlediğini iddia ediyor. Kadınlar koğuşlardaki aramalara erkek gardiyanların da katıldığını aktarıyor. Komisyon vekilleri, raporlarında cezaevindeki sorunların çözümüne ilişkin de değerlendirme yaptı. Özetle şu öneriler sunuldu: “Hasta doktor mahremiyeti sağlanmalı. Anneleriyle bulunan çocukların 1 yılda 2 defa kreşe götürüldüğüne dair iddialar dikkate alınmalı, çocukların ruhsal ve zihinsel gelişimlerinin sağlanabilmesi amacıyla düzenli olarak kreşe götürülmeleri sağlanmalı. Kadın koğuşlarında tavanın aktığı, yatakların ıslandığı ve havanın rutubetli olduğu müşahade edilmiştir. Çocukların da bulunduğu bu koğuşlarda gerekli tamiratların ivedilikle yapılması önerilmektedir.” l ANKARA / Cumhuriyet Garabet durum! Siyasal hedeflerin terörle mücadelenin önüne geçtiği bir haftayı daha geride bıraktık. AKP’nin bütün konulara bakışı böyle; atılan adım iktidarıma yarar mı? Gara operasyonunun sonuçları ortada... Neyi hedeflemiş olursanız olun, elde var başarısızlık! Zaten Erdoğan da gerçeği partisinin kongresinde ilan etti: “İstedik... Başaramadık...” Burada sağduyulu herkesin amacı iktidara gol atmak değil, bir daha böylesi acıların yaşanmaması için eğrileri doğruları ortaya çıkarmak. AKP, bunu bile terör örgütünün ekmeğine yağ sürmek olarak sunuyor. Kimin yağ sürdüğü açık! AKP, içeride teröre karşı ortak, sarsılmaz, su sızdırmaz bir yapı oluşturacağına yine tam ters yöne saptı. Siyasal ortamda ne kadar çok terörist “üretirse” kendisini o kadar “başarılı” hissedecek. Diyecek ki: “Eyy halkım, bakın işte ne kadar çok terörist ve terör yandaşı ile uğraşıyorum. Sakın bana desteğinizi eksik etmeyin. Yoksa Türkiye batar!” Bu siyaset, iktidarı güçlendirdiği ölçüde ülkeyi zayıflatır! HHH Terörün demokrasiyi, hukuk devletlerini, toplumsal düzeni nasıl erozyona uğrattığını anlatmak için en uygun uluslararası platformlardan biri Münih Güvenlik Konferansı idi. Türkiye burada, yaşadığı en sıcak acıyı gündeme getirip dünyadan bu konuda daha samimi tavır isteyebilirdi! Yapmadı... Yapamadı... Türkiye böyle bir platformu değerlendirmek yerine şunu hedeflemiş görünüyor: ABD, Gara şehitlerine ilişkin güçlü bir açıklama yapsın, Türkiye’nin yanında olduğunu ilan etsin! Erdoğan, bu istemini bütün kısıtlamalardan muaf AKP kongrelerinde dile getirdi. ABD, hele Biden çıkıp terörü kınasın, her şey tamam! Acaba öyle mi? Şöyle bir gerçek var: Türkiye şehitlerine yanarken ABD, Irak’tan Suriye’ye, Türkiye’nin terörist olarak gördüğü unsurlara askeri malzeme naklediyordu. Türkiye bunu kınayacağına, ABD’nin terörü kınayan bir açıklama yapmasını istiyor! Bunun Türkçesi şudur: Bana bir çift güzel söz söyle, varsın yalan olsun! Erdoğan’ın ABD gündemi, Biden’la beyaz bir sayfa açmaktan başka bir şey değil. HHH Gündem ABD’nin terörü kınamasına gelmişken tarihsel bir durumu paylaşalım. 1 Mart 2003 tezkeresi, ABD ile ilişkilerde önemli kilometre taşıydı. Önümüzdeki hafta 18. yılı. ABD ile yapılan uzun pazarlıklar sonucu Meclis’e gelen tezkereye göre 70 bin ABD askeri, Türkiye’nin özellikle Akdeniz ve Güneydoğu bölgesini kullanıp Irak’a girecekti. Gerektiği kadar da Türkiye’de kalacaktı! TBMM, tezkereye 1 Mart’ta hayır dedi! ABD, sonraki tezkere ile Türkiye’nin hava sahasını kullanarak 21 Mart’ta Irak’ı işgal etti ama 70 bin askeri Türkiye’ye giremedi. Soralım: Girseydi çıkar mıydı? Bölgede girdiği hangi ülkeye barış ve demokrasi getirdi? Biden, Münih’te “demokrasiyi savunuyoruz” diyerek dünya hâkimiyetini artıracaklarını söyledi. Türkiye’de iktidarın da muhalefetin de ABD’ye şunu söylemesi gerekli: Madem bu kadar çok demokrasi istiyorsun, önce işgal ettiğin topraklara getir! 35 öğrenciye uzaklaştırma Dokuz Eylül Üniversitesi yönetimince, Boğaziçi öğrencilerine destek eylemlerine katılan 35 öğrenciye bir hafta uzaklaştırma cezası verildi. Verilen cezada, “..‘YÖK personelinin, kurum içinde ya da dışında, şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak’ suçu ile örtüştüğü anlaşıldığından, 1 hafta uzaklaştırma cezası ile tecziye edilmeniz uygun görülmüştür” denildi. Cezanın iptali için dava açılıyor. Öte yandan Adana’da Boğaziçi öğrencilerine destek eyleminde gözaltına alınan 10 kişiden 3’ü hakkında yürütülen soruşturmada barışçıl eylem tanımı yapan savcı takipsizlik kararı verdi. 7 kişinin ise cezalandırılması istendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Mars aracında Boğaziçi imzası NASA’nın 7 ay önce Kızıl Gezegen’e gönderdiği Perseverance’ın üzerinde 20 kamera bulunuyor. Uzay aracının özel yan kamerasını Boğaziçi Üniversitesi elektrikelektronik mühendisliğini bitirdikten sonra kariyer yolcuğu ABD’de devam eden halen Bakkaloğlu Arizona State Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Bertan Bakkaloğlu (53) tasarladı. l İSTANBUL / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle