23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 23 ŞUBAT 2021 SALI Kadınlar vardır ve edepsiz değildir! 8 Mart Kadınlar Günü yaklaşırken kültür ve sanatın her dalında kadınlara, kadınların ürettiklerine ve yer aldıkları etkinliklere yer açılıyor. Kadınlar vardır; sanatta, kültürde, bilimde, sporda, siyasette, ekonomide, edebiyatta, her yerde! Ve kadınlar girdikleri her yerde daha cesur, daha başarılı, daha titiz, daha dayanıklı, daha yaratıcı! Aslında sadece eşitlik, özgürlük ve hak isteyerek girdikleri var olma kavgasında pek yakında eşitlik isteyecek olanlar erkekler olacak! Gibi görünüyor? Bunları bu kadar rahat yazabilmemizin nedeni, Cumhuriyet gazetesinin bugün neredeyse kadınlar tarafından yönetilip hazırlanıyor olması! Nereden girdik kadınlar konusuna derseniz; önümüz 8 Mart, kadın haftası. Kültür sanat dünyası da kadınlara eğiliyor. Tiyatroda kadın oyunları, sinemada kadın filmleri, her yerde KADINLAR VAR. Bu cesur girişi yazma konusunda bizi kışkırtan ise Sinema Kundura’nın film haftası oldu: Sinemada Edepsiz Kadınlar! Espri olsun ve dikkat çeksin diye attıkları bu kışkırtıcı başlığın altında tabii ki biraz cinsellik yatıyor. Kadınlar cinsellikle ilgilendi mi “edepsiz” oluyor! Kadın cinsel haz konusunda oyuncu değil, sadece nesne olmaya itilmiş yüzyıllarca. Geçen günlerde yayımladığımız kadın sünnetinin de altında yatan gerekçe bu değil miydi? Cinsel yaşamda partner, oyuncu olmayı dile getirmek bile edepsizlik sayılıyor. Dinci çevreler kadına neredeyse gülmeyi, kahRowdy Ann (1919) kaha atmayı, hatta başını kaldırıp bakmayı yasaklıyor. Oysa kadınlar var, her yerde. Başları dik, bakıyorlar da gülüyorlar da üretiyorlar da. Pandemi koşullarında yeterince kutlayamayacak olsak da 67 Mart’tan başlayarak İstanbul’u Koşuyorum, sanal koşusundan tutun da her türlü dijital platformda kadınlar var! Seneye dileğimiz, sokaklarda, meydanlarda 8 Mart’ı kutlamak üzere bu yıl dijitalde boş durmuyoruz. SİNEMANIN KADINLARI Kundura Sinema’nın çevrimiçi programı “Sinemanın İlk Edepsiz Kadınları” adlı gösterim ve söyleşi programıyla devam ediyor. 2016’da Donald Trump’ın başkanlık seçimi konuşmasında Hillary Clinton’a yönelik mikrofonlara bir hakaret olarak söylediği “Nasty Woman” (Edepsiz Kadın)*, bir anda küresel bir feminist hareketin sloganına dönüştü. Bu sözden esinlenerek hazırlanan “Sinemanın İlk Edepsiz Kadınları” seçkisinin konuşulacağı programda, 6 sessiz film gösterilecek. Elif RongenKaynakçı, Laura Horak ve Maggie Hennefeld’in kürasyonunda hazırlanan “Sinemanın İlk Edepsiz Kadınları”, dönemin meşhur olan ama bugünün isimsiz kadın komedyenlerinin tabuları yıkan performanslarını hatırlarken, 20. yüzyılın başında sinemada etkin olan kadınların film endüstrisindeki rollerini yeniden değerlendirmemiz için bir fırsat da sunacak. Küratörlerinin eşliğinde “Sinemanın İlk Edepsiz Kadınları”nın konuşulacağı ve müzisyen Gonca Feride Varol’un özgün müzikleri eşliğinde altı filmin gösterileceği program, 8 Mart’tan itibaren beykozkundura.com adresinden çevrimiçi ve ücretsiz izlenebilecek. Programda gösterilecek filmler: La pile électrique de Léontine (1910) Zoé et la parapluie miraculeux (1913) l La pile électrique de Léontine (1910) Kısa, Fransa, S&B, 5’ Yapım: Pathé Comica l La grève des nourrices / Nurses’ Strike (1907) Kısa, Fransa, S&B, 12’ Yönetmen: André Heuzé Yapım: Pathé Comica l La fureur de Mme Plumette (1912) Kısa, Fransa, S&B, 6’ Yapım: Pathé Comica l Zoé et la parapluie miraculeux (1913) Kısa, Fransa, S&B, 4’ Oyuncu: Little Chrysia Yapım: Pathé Comica l Rowdy Ann (1919) Kısa, ABD, S&B, 15’ Yönetmen: Al Christie Oyuncular: Fay Tincher, Eddie Barry, Katherine Lewis l Amour et science / Love and Science (1912) Kısa, Fransa, S&B, 14’ Senaryo: M.J. Roche Oyuncular: Émile Dehelly, Renée Sylvaire Yapım: Société Française des Films Éclair Türkiye’de dört kentte Kadın Oyunları Festivali Türkiye’nin ilk kadın temalı tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali, mart ayı içerisinde dört ayrı yerde sanatseverler ile buluşuyor! Ankara Sanat Tiyatrosu sanat yönetmenliğinde ve Atölye Kültür Sanat organizasyonu ile seyircili olarak yapılacak festival, 15 Mart tarihleri arasında Bandırma Belediyesi ev sahipliğinde Barış Manço Kültür Merkezi’nde başlayacak. Sonrasinda 411 Mart tarihleri arasında Ankara’da AST Bilkent Sahne’de devam edecek. 2327 Mart tarihlerinde ise Ayvalık Belediyesi’nin ev sahipliğinde Vural Sineması Nejat Uygur sahnesinde yine seyircili olarak sahnelecek olan festival oyunlarının dijital gösterimi ise Çanakkale Belediyesi aracılığı ile belediyenin sosyal medya hesaplarından 817 Mart tarihleri arasında tüm Türkiye’den izlenebilecek. Toplam 7 oyun, 17 gösterim ile her ayakta farklı oyunların sahneleneceği festivalde, salonların boş koltuklarında cinayete kurban giden kadınların fotoğrafları asılı olacak. Pandemi kuralları gereği boş bırakılacak olan koltuklar da satışa açılmış olup gelirinin bir bölümü “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”na aktarılacak. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen kadın karikatüristlerinden Ramize Erer’in karikatür sergisi de festival süreleri boyunca festival salonlarında ziyaretçilere açık olacak. Festival programı dolu dolu l Bandırma / 15 Mart 2021 / Barış Manço Kültür Merkezi 1 Mart Pazartesi Frida 2 Mart Salı Shirley 3 Mart Çarşamba Bernarda 5 Mart Cuma Evin Kokusu 115 Mart Ramize Erer Karikatür Sergisi l Ankara / 411 Mart 2021 / AST Bilkent Sahne 4 Mart Perşembe Frida 9 Mart Salı Dansöz 10 Mart Çarşamba Evin Kokusu 11 Mart Perşembe Bernarda 4 11 Mart Ramize Erer Karikatür Sergisi l Çanakkale / 817 Mart 2021 / Çanakkale Belediyesi Sosyal Medya 8 Mart Pazartesi Furuğ 15 Mart Pazartesi Dansöz 16 Mart Salı Evin Kokusu 17 Mart Çarşamba Bernarda l Ayvalık / 2327 Mart 2021 / Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi 23 Mart Salı Shirley 24 Mart Çarşamba Dansöz 25 Mart Perşembe Evin Kokusu 26 Mart Cuma Bernarda 27 Mart Cumartesi Ben Anadolu 2327 Mart Ramize Erer Karikatür Sergisi Morris’in ‘Çıplak Kadın’ı yeniden basıldı İnkılâp Kitabevi, zoolog Desmond Morris’in, kadın bedenini anlama kılavuzu sayılabilecek çalışması Çıplak Kadın’ı yeni kapak tasarımıyla yeniden okurlarla buluşturuyor. Kadın vücudunu büyük bir titizlikle tepeden tırnağa inceleyen Morris’in; bir zooloğun bakış açısıyla, tamamıyla bilimsel gerçeklere dayanarak ve büyüleyici anekdotlarla bezeyerek kaleme aldığı Çıplak Kadın zihinlerde kışkırtıcı soru işaretleri uyandırıyor. Tüm kadınlarda ortak olan biyolojik özelliklerin nasıl bir evrim geçirdiğine özellikle dikkat çeken Morris, toplumların kadın vücudunu mükemmelleştirmek yolunda karşılaştıkları zorlukları ve geçirdikleri aşamaları keşfetmeye çalışıyor. Nükhet için ‘Duru Olmak’... Nükhet Duru’nun son albümü “Hikâyesi Var”ı odağına alan “Duru Olmak” adlı müzik belgeseli 19 Şubat’ta Netflix’te izleyiciyle buluştu. Netflix’te yayımlanan Türkiye yapımı ilk belgesel olma niteliğini taşıyan “Duru Olmak”ın hazırlıklarına Nükhet Duru’nun düetlerden oluşan son albümü “Hikâyesi Var”ın iki yıla uzanan yaratım süreci esnasında başlandı. Belgeselde hem sanatçının son albümüne hem de hayat hikâyesine farklı bir açıdan yaklaşılıyor. Belgeselde, “Hikâyesi Var” albümünde Duru’nun birlikte çalıştığı Sıla, Kenan Doğulu, Teoman, Mabel Matiz, Funda Arar, Ceylan Ertem, Ata Demirer, Kalben, Zeynep Bastık, Rubato, Sena Şener ve Evrencan Gündüz ile yapılan görüşmeler de yer alıyor. Yönetmenliğini Mu Tunç’un yaptığı, yapımcılığını Evren Ercan’ın üstlendiği belgeselin orijinal müziklerini Orkun Tunç hazırladı. Sanata ve sanatçıya saygı... “Sanata ve sanatçıya saygı” sözcükleri sıklıkla anlamını yitiriyor bu topraklarda. Halbuki yüzyıllar boyunca ne güzel yorumlar yapılmış bilgili, vizyonu geniş ustalar tarafından sanata ve sanatçıya dair. William Shakespeare oyuncular için “çağın kısa ve özlü tarihçesidir onlar” demiş. Eğitim bilimci İsmail Hakkı Baltacıoğlu bakın nasıl tanımlamış sanatçıyı 1960’larda: “O, benliğimizin sadece heyecan ve ihtiras bölgelerini tutup fikir ve düşünce âlemimizi alakasız bırakmaz, bilakis aradığı ve başardığı iş, bu zekâ âlemini meşgul etmektir.” 1946’da Nureddin Sevin tarafından dilimize çevrilen “Tiyatro Sanatı Hakkında” adlı kitabında Edward Gordon Craig, sanat eserinin uzun bir tasarlama süreci gerektirdiğinden söz etmiş. Şakir Eczacıbaşı’nın, hayranı olduğu Bernard Shaw’ın zengin tiyatro ve edebiyat dünyası içinde dolaştığı kitabının adı “Bernard Shaw: Gülen Düşünceler.” Shaw’ın “Sanat var olmasaydı gerçeğin kabalığı katlanılmaz kılardı dünyayı” sözleri aklımın bir köşesinde hep asılı kalmıştır. Eczacıbaşı’nın kitaba yazdığı ithaf cümlesi de ayrıca çok anlamlı: “Gülümsemeyi unutanlar için.” Evet, gülümsemeyi unuttuk artık bu sularda. Sanatçı olmak bir ayrıcalık. Ülkemizde iğneyle kuyu kazılarak yapılıyor sanat. İşte bu nedenle de sanata ve sanatçıya gereken saygıyı göstermekle yükümlüyüz hepimiz. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes, hepimiz. Sözün bittiği yerde miyiz? Metin Akpınar ve Müjdat Gezen Türkiye’nin çok değerli iki sanatçısıdır. Alanlarında pek çok genç yetiştiren değerli hocalardır da aynı zamanda. Bildiğimiz gibi Aralık 2018’de, adları daima övgüyle anılan bu iki sanatçımız Uğur Dündar’ın Arena programında ülkenin içinden geçmekte olduğu süreci, yanlış buldukları yönleri eleştirdiler. Eleştiri, demokratik bir haktır medeni ülkelerde. Ama bizde ne oldu? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gazaba geldi ve “sanatçı müsveddeleri” diyerek hakaret etti, yıllarını tiyatroya vermiş, tiyatroyla öğür olmuş bu iki sanat insanımıza! Gezen ve Akpınar için 4’er yıl 8’er ay hapisle yargılanma süreci başladı. O da yetmedi, geçen günlerde, kara kışın orta yerinde, yeniden yargıç karşısına çıkarıldılar, 79 yaşında Metin Akpınar ve 77 yaşında Müjdat Gezen. Cezalarının karara bağlanmasını istemiş yargıç! Bu bir hak mıdır? Hakça mıdır? Ülkede yaşananları, baskıları, türlü altüst oluşları genelde suskun izleyen bir toplumuz. Suskunluğunu bozanlar da adalet mekanizmasının çarkları arasına sıkışıveriyorlar. İnsan hakları ve demokrasi yolunda yargıya güvenin kaçınılmazlığı ise her gün biraz daha belirginleşiyor. Neticede, sözün bittiği yerdeyiz. İnsan onuruna saygı Sözün bittiğine dair bir gözlem de 65 yaş üstüne uygulanan şiddet! Evet, pandemi nedeniyle bu yaş kuşağına, bizim kuşağımıza getirilen yasaklar şiddetin bir fotoğrafıdır. İnsan Hakları Bildirgesi, insan onuru üstüne inşa edilmiştir demek herhalde yanlış olmasa gerek. Şu günlerde belli bir kesimin kendilerini dışlanmış, indirgenmiş, özgürlükleri ellerinden alınmış, köşeye sıkıştırılmış hissettiğini iyi biliyor ve fakat umursamıyorlar yönetici konumunda olanlar. Hiçbir çağdaş ülkede olmayan mantıkdışı bir yasaklar silsilesinin Türkiye’de uygulanması, eleştirilere kulakların tıkanması fütursuzluğun bir göstergesidir. Bunun adı “büyüklerimizi korumak” filan değildir. Saygısızlıktır. Şunu da unutmamak gerekir ki bu yanlış gidişe bir çözüm bekleyen onca “büyük (!)” bu ülkeye katkıları asla yadsınamayacak bir kuşağın insanlarıdır. PEN Duygu Asena Ödülü AYŞE BUĞRA’nın Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Duygu Asena anısına verilen PEN Duygu Asena Ödülü, bu yıl Prof. Dr. Ayşe Buğra’ya verildi. PEN açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “2021 PEN Duygu Asena Ödülü’nü, varlığıyla, çalışmalarıyla, kitaplarıyla, duruşuyla, eğitimci ve bilim insanı kimliğiyle örnek oluşturan Prof. Dr. Ayşe Buğra’ya sevgi ve saygıyla sunuyoruz. Ayşe Buğra Dünya Bilimler Akademisi’nin 2015 Sosyal Bilimler Ödülü’nü kazanmış dünya çapında bir bilginimizdir.      Üniversite kavramının içinin her geçen gün daha da boşaltıldığı, ülkemiz eğitim sisteminde çağdaş ve evrensel değerlerden uzaklaşıldığı, her alanda olduğu gibi akademik bağımsızlığın da baskı ve tehdit altında olduğu, Cumhuriyet ilkelerinden ödün verildiği, karşı devrim adımlarının uygulanmaya çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz.      Bu dönemde, dünya bilim camiasında en saygın yeri olan, eserleri dünyanın birçok üniversitesinde kaynak olarak kullanılan Ayşe Buğra yaşadığı tüm güçlüklere, engellere karşın kendini öğrencilerine adamayı, eğitim vermeyi sürdürmüştür. Adliye koridorlarında uzun sürmüş eziyet sürecinin tanıklığını ve adalet arayışını sürdürürken, haksızlıklara baş eğmemenin de örneğini vermiştir. Yine bu dönemde siyasi otoritenin hakaret, iftira ve tehditlerine uğramış, hedef gösterilmiş, aşağılanmaya çalışılmıştır. Kişilik haklarına saldırılmış, hem bir Cumhuriyet Aydını hem de kadın olarak kendisine bedel ödetilmek istenmiştir. Ayşe Buğra bu saldırılar, bu hoyratlık karşısında her zamanki sağduyulu, alçak gönüllü duruşunu bozmamış, tepkisini “memleketim için üzüldüm” diye göstererek insanlık, vicdan ve terbiye dersi vermiştir.   Biz PEN Yazarlar Derneği olarak Ayşe Buğra’nın üzüntüsüne katılıyor,  ancak kadın olmanın, bilim insanı olmanın onurunu, tüm kadınlar için, kadın özgürlüğü için taşıyan ve bunun ülkeyi de, düşünceyi de özgürleştireceğini bilen onun gibi bir Cumhuriyet Kadınımız olduğu için sonsuz bir sevinç duyuyoruz. 2021 PEN Duygu Asena Ödülü’nü kabul ettiği için kendisine teşekkür ediyoruz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle