02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 22 ŞUBAT 2021 PAZARTESİ 30/9 0 20/1 7 0 10/8 0 30/1 3 0 40/8 0 130/ 1 0 170/ 1 0 50/7 0 20/1 6 0 20/9 0 50/5 0 140/8 0 150/5 0 150/9 0 140/1 0 0 70/ 1 7 0 160/8 0 140/9 0 150/9 0 150/6 0 60/ 3 0 120/2 0 TARİHTE BUGÜN 1962: Ankara’da Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir ve arkadaşları, hükümet darbesi yapmak istedi ancak kalkışma bastırıldı, katılan subaylar emekliye sevk edildi. Bazı üst rütbeli subayların görev yerleri değiştirildi. Kongreyle övünüp Kısıtlamalar bu haliyle sürdürülemez diyen hekimler: dükkân kapatmayın Toplumun belli kesimlerine yüklenmeyin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 1 Mart’ta koronavirüsSIBEL le mücadele kapsamın BAHÇETEPE da normalleşme sürecini başlatılacağını duyurmasının ardından gözler mart ayına çevrildi. Hekimler, var olan kısıtlamaların zaten yetersiz olduğunu anımsattı, “Salgını kontrol altına alamadık” değerlendirmesini yaptı. 65 yaş yasağından vazgeçilmeli Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, lokanta, kafeteryalar, kahvehaneler gibi bazı işyerlerinin hizmet sunamaması, saat 21.00’den sonra ve hafta sonu sokağa çıkma yaşağı ile 65 yaş üstü ve çocukların sokağa çıkma kısıtlaması gibi durumların olduğunu anımsatarak “Kısıtlamalar yürürlüğe girdikten sonra olgu ve ölüm sayılarında bir azalma oldu. Fakat son iki haftadır kısıtlamalar aynen sürmesine rağmen olgu sayılarında artış olduğunu bizzat Sağlık Bakanı da söyledi. Kısıtlamaların bu haliyle sürmesi toplumun yalnızca belli kesimlerinin üstüne yük aktarılması anlamına geliyor ki bu haliyle sürdürülmesi mümkün görünmüyor” dedi. Sosyal tam kapanma Toplumun tamamının dayanışma içerisinde bu süreçte yer alacağı bir toplumsal hareketlilik sınırlandırmasının daha doğru olacağını söyleyen Pala, 65 yaş üzeri ve çocukları günün belli saatlerinde dışarıya çıkartabilmesi uygulamasından da bir an önce vazgeçmek gerektiğini söyledi. “Bu durum onların beden ve ruh sağlığını olumsuz etkiliyor” diyen Pala, iller bazında epidemiyolojik ölçütler gözetilerek kısıtlamalara karar verilmesi gerektiğini kaydederek, şöyle devam etti: “Burada da üç temel ölçüt var. Birincisi son 14 günlük süre içerisinde yeni olgu görülme hızı, ikincisi nüfusa göre test yapabilme sayısı, üçüncüsü de testler içerisindeki pozitiflik oranı. Bunların üçü bir arada değerlendirilip o bölgede hangi kısıtlamaların uygulanacağına karar vermek gerekir. Büyükküçük işletme gibi düşünmeksizin ekonomik ve sosyal koşulları oluşturulmuş bir tam kapanmayı yeniden gündeme getirmek gerekir. Bir yıllık bir süreç bize şunu gösterdi: Salgını kontrol altına alamadık, nüfusa göre olgu görülme sıklığında pek iyi durumda değiliz.” ‘VAKALARLA ILGILI DAĞILIMI AÇIKLAYIN’ İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip ise özetle şunları söyledi: “Şehirlerle ilgili 100 bin nüfus üzerinden bir sayı veriliyor ama her şehre ait test sayıları, önceki vaka sayıları ve bu sayıların ilçelere göre dağılımları verilmiyor. İl pandemi kurullarına hâlâ ilgili meslek örgütlerinin, tabip odalarının katılımı sağlanmış durumda değil. Covid19 enfeksiyonu daha çok hangi mahallelerde, hangi işkollarında, hangi ortamlarda oluyor, test sayıları ne kadar, pozitiflik oranları nedir gibi bilgilere sahip olduktan sonra kapanma açılma adımlarının neler olması gerektiğine karar verilebilir. Özellikle topluma örnek olması gereken Cumhurbaşkanı kalabalık kongrelere katılıp salgın döneminde bile salonların dolu olmasından övgüyle söz edebiliyor. Küçük esnafın lokantalarını kapatırken kuralların hiçe sayıldığı kapalı salon toplantıları yapıyorsunuz ve kalabalık olmasıyla övünüyorsunuz, bu çok ciddi bir çelişki. Hâlâ eğitim kurumlarında yüz yüze eğitim koşulları sağlanarak yapılamazken çok elzem olmayan yerler açık tutulabiliyor. Okullar için birinci basamak okul sağlığı birimleri oluşturulmalı, salgın koşullarına uygun hale getirilmeli, her kurum kendi özelliklerine göre değerlendirilmeli ve düzenli denetlenmeli.” AKYÜZ, SINAVA KELEPÇELI GETIRILDI Boğaziçi eylemlerine katıldığı için tutuklanan yüksek lisans öğrencisi Anıl Akyüz, ALES için Kadıköy’deki Gözcübaba Nusret Sunuk Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne götürüldü. Okula girerken kelepçe takılan Akyüz’e sınav boyunca sivil polisler eşlik etti. Okul bahçesinde de jandarmaların silahlı şekilde beklediği görüldü. Gözetmenlik yapan bir öğretmen, “Çete liderlerine bu kadar güvenlik tedbiri almadınız. Uyuşturucu, fuhuş baronlarını, kadın katillerini, çocuk katillerini bu kadar tehlikeli görmediniz. Bir üniversite öğrencisini silahlısilahsız 1215 görevli ile kuşatıp sınava sokuyorsunuz” ifadelerini kullandı. Öğrenciler ALES’te ter döktü Covid19 salgını nedeniyle ertelenen Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Gieldiven verildi. Sınav görevlilerinin ve adayların Covid19 risk durumları, HES kodları aracılığıyla riş Sınavı (2020 ALES/2), dün 81 ilde ve 88 sınav takip edildi. Okul bahçelerindeki yığılmayı önmerkezinde yapıldı. Adaylara sınav binası giriş lemek ve sosyal mesafeyi korumak için adaylar lerinde maske ve dezenfektan dağıtıldı. Sınav ve sınav görevlileri dışında kimse okul bahçelegörevlilerine de maske ve dezenfektanla lateks rine alınmadı. l ANKARA/Cumhuriyet HEKIMIN ISYANI 21 ŞUBAT PAZAR Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bursa Şehir Hastanesi içinde yer alan işyerine isyan etti. Pala’nın Twitter’dan paylaştığı fotoğrafta, “Mesir macunu, doğal zayıflama çayları, fıtık, siğil kremi” gibi ürünlerin satıldığı bir aktarın yer aldığı görüldü. Pala “Burası Bursa Şehir Hastanesi içerisinde yer alan bir işyeri. Yorumu sizlere bırakıyorum” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi 101 BIN 105 6 BIN 546 32 MILYON 318 BIN 182 28 BIN 60 %3.6 601 77 5 BİN 2 2 MILYON 638 BIN 422 1185 2 MILYON 523 BIN 760 Selçuk: Yükünüzü artırır Lise öğrencileri, mart ayında, 20202021 eğitimöğretim yılının ilk döneminden kalan sınavlarını yüz yüze olacak ancak öğrenciler, sosyal medyadan yaptıkları paylaşımlar ile sınavların iptal edilmesini istiyor. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Duymuyorsan istifa” etiketi ile yüz yüze sınavların iptal edilmesini isteyen lise öğrencilerine yönelik yaptığı açıklamada, “Sesinizi duyuyorum. Sınavlarınızda yapılacak bir erteleme, çalışma yükünüzü daha fazla artıracaktır” dedi. Selçuk’un açıklamasın ardından öğrenciler tepkilerini sürdürdü. Öğrenciler bu kez “Size oy yok” etiketi açarak paylaşım yaptı. Etiket kısa sürede Türkiye gündemine girdi. l ANKARA/Cumhuriyet Katil zanlısı eski Olay yerine sevk edilen ekipler, araçtakilerin yaşamını yitirdiğini belirledi. iş ortağı çıktı Eskişehir’de İlkayEmel Tokkal çifti ile 4 yaşında çocukları Ali Doruk’un evlerinde bıçakla öldürülmesiyle yürütüPanelvanda soba 3 can aldı len soruşturmada katil zanlısının eski iş ortağı olan Mehmet Şanlıurfa’da soba düzeneği kurulu panelvanda biri çocuk 3 rine bildirdi. Cesetlerin H.İ, M.K. ve 10 yaşındaki K.İ’ye ait olduğu Şerif Boğa (33) olduğu tespit kişi ölü bulundu. tespit edildi. edildi. Çelik yelek giydirilen Merkez Karaköprü ilçesine bağ Araca soba düzeneği kurulduğu, katil zanlısı Boğa, olayla ilgilı kırsal Buğday Höyük Mahalle ilk incelemede panelvandakilerin li gözaltına alınan 8 kişi ile birsi’ndeki Atatürk Barajı Göleti’nin karbonmonoksitten zehirlendiklelikte adliyeye sevk edildi. kenarında bulunan panelvanda bi ri belirlendi. Güvenlik güçlerince Katil zanlısı Boğa’nın Tokri kadın ve biri çocuk 3 kişinin ha çevrede inceleme başlatıldı. kal ailesinin evine girdikreketsiz olduğunu fark eden çevOlay yerindeki balık avlama ten sonra önce eski iş orta Zanlı Mehmet Şerif Boğa, Çelik yelek redekiler, durumu güvenlik güçle malzemeleri dikkati çekti. l AA ğı İlkay’ı bıçakla öldürdüğü da giydirilerek Emniyet’e götürüldü. ha sonra salona yöneldiği ve Emel Tokkal’ı ve kucağındaki Yapılan incelemede Emel ve Tuzak gibi Doruk’u bıçakladığı öğrenildi. Doruk’u 3’er kez, İlkay Tokkal’ı ise 7 Evinde ve apartmanda yapılan ara kez bıçakladığı öğrenildi. malarda katil zanlısı Boğa’ya ait olCinayet soruşturması kapsamınMilas’ta, Nahil ve Nida Bıçak çiftinin en küçük oğduğu belirlenen ve üzerinde kan le da gözaltına alınan Buğra Tokkal serlu Ferit, evin bahçesinde oykesi bulunan çorap ile ayakkabısı best bırakıldı. Tokkal’ın soruşturma nadığı sırada, fosseptik çukuele geçirildi. Deliller detaylı incele sürecinde tedbir amacıyla gözaltında runa düştü. 3 yaşındaki Ferit me için kriminal polis laboratuvarına tutulduğu ve şüpheliler arasında yer Çukurdan çıkarılan çocuk olay yerinde Bıçak, kaldırıldığı hastanede gönderildi. almadığı belirtildi. l DHA müdahaleye rağmen kurtarılamadı. hayatını kaybetti. l DHA Baskına uğrayan örgütün aradığı bakan Aynı kitabı iki kez okumuyoruz. Aynı filmi “ben izledim” diyor, geçiyoruz. Peki, aynı kaderi neden tekrar tekrar yaşıyoruz? 24 Temmuz 2018 günü. Sıcak bir yaz akşamıydı. OdaTV’de o gün “zor” bir haber yayımladık. Adnan Oktar Grubu’na yapılan operasyonun gözaltına alınan şüphelileri arasında, polis memuru Özdemir Uygun da vardı. Uygun’u kritik kılan ise yaptığı görevdi. Zira Uygun, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun korumasıydı. Haberi teyit etmiştik. Gelgelelim, bu haberler bildiğiniz gibi başımıza hep bela açıyordu. Her şeye rağmen yayımladık. Derken telefonumuz çaldı. Adı geçen makamdan gelen telefon, haberi kaldırmamızı istiyordu. Birkaç saat süren zorlu mücadeleyle yazdığımızın arkasında durduk. “Vatansever savcımız hedef gösteriliyor” gibi ithamlara maruz kaldık. Gelgelelim gün bitmeden beklenen oldu. Salihoğlu, istifa ettiğini açıkladı. Dava dosyası bizi doğruluyordu. Aslında Uygun, Oktarcılar ile Salihoğlu arasındaki halkaydı. Adnan Oktar’a Salihoğlu ile görüşen bir müridi tarafından sunulmuş, sadece bir notu aktarayım: “Eğer bir şey olursa bana gelin dedi ve size de ‘Kardeşime selam söyleyin’ şeklinde hitabı oldu.” Kısacası, devletemillete dair ne varsa, birileri tarafından “kardeşler”in önüne seriliyordu. Dini ve milli değerler işin örtüsüydü. Biz ise bunları yazan kişiler olarak, devrin lanetlileriydik. Oktarcılardan Soylu’ya şafak mesajı Geçen hafta, Türkiye’nin PKK terörünün elinden yurttaşlarımızı kurtarmak için yaptığı baskını tartışırken Adnan Oktar Grubu’na yapılan operasyonun öyküsü çıktı. Gazeteci Hakan Erol’un tamamı belgelere dayanan, mahkeme ve polis dosyalarını inceleyerek yazdığı “Turnike” kitabı, meselenin görünmeyenlerini anlatıyor. Elbette, ben en çok o anı, 11 Temmuz 2018’de, sabahın ilk ışıklarında polisin baskın yaptığı dakikaları merak ediyordum. Kendilerine yapılacak operasyonu, içeriden yapılan sızıntılar sayesinde önceden öğrenen Oktarcıların ilk refleksi acaba ne oldu? Hakan Erol, takip kayıtlarını inceleyerek “operasyon sabahına” kitabında yer veriyor. Biliyorum; polisin o eve giriş görüntülerini, Oktarcıların villasından polise açılan ateşi, hatta Oktar’ın yürüyerek evden kaçışını gördünüz. Haliyle her şeyden haberdar olduğunuzu sandınız. Ama şeytan ayrıntıda gizli... Sabahın kör saati, saat 06.19... İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun özel kalem müdürlüğü telefonuna dikkat çeken bir mesaj geldi. Oktarcıların önde gelen isimlerinden Hüma Babuna, “AKP Süleyman Soylu” olarak kaydettiği numaraya ulaşmaya çalışıyordu. Gönderdiği mesajda şu yazıyordu: “Süleyman Bey, bütün evlerimizde polis baskını var şu anda. Adnan Bey dahil” diye belirtiyordu. Operasyonu yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul Emniyeti’ydi. Oktarcılar, soruşturmada FETÖ bağlantılı olmakla suçlanıyordu. Ancak cemaat, kendisine FETÖ’nün operasyon yaptığını Soylu’ya anlatmaya çalışıyordu. 14 saniye sonra aynı numaraya giden ikinci mesajda şu yazıyor: “İngilizlerin derin devleti ile ilgili yaptığımız faaliyetler neticesinde FETÖ’cüler hep saldırdılar, yine saldırıyorlar. Engel olun, lütfen.” Aradan yalnızca 4 dakika geçti. Soylu’ya 3. mesaj gitti. Saat 06.23’te giden mesajdaki ifade şuydu: “Adnan Oktar Bey Kandilli’de!” Başka kimlere mesaj gitti Sadece Soylu mu? Elbette Oktarcıların medet umdukları ondan ibaret değildi. 06.25 civarı bu kez 25 ve 26. dönem AKP milletvekili Hüseyin Kocabıyık’a mesaj gitti. “Akp Millettv Huseyin Kocabıyık 2017” şeklinde kaydedilen numaraya giden notta şu yazıyordu: “Şu anda bütün evlerimize polis baskını var. Tayyip Bey’i ve Süleyman Bey’i haberdar eder misiniz?” Saat 07.29’u gösterdiğinde, Oktarcıların telefonu bu kez MHP Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın’a ulaşmak için çalıştı. “Edip semih yalçın mhp” olarak kaydedilen numaraya Hüseyin Kocabıyık’a giden mesajın benzeri gönderiliyordu. Saatler 09.15’i gösterdiğinde Soylu’nun özel kalem müdürlüğüne yeni bir SMS atıldı: “Vakıf Başkanımızı İstinye polis merkezine götürdüler. Fena muamele olmaması ve bir komplo olmaması için resmi makamlardan yardımınızı istirham ediyoruz.” Erol’un kitabında mesaj trafiği devam ediyor. Kitapta yazan ayrıntılar, her şeyin o sabah başlamadığını, Oktarcıların siyasilerle muhabbetinin eskiye dayandığını gösteriyor. Belli ki operasyon sabahı Oktarcılar, ilk olarak İçişleri Bakanı Soylu’ya ulaşarak sürece müdahale etmesini beklediler. Bu beklentinin kaynağı neydi? İki üyeleri o sabah polisle silahlı çatışmaya giren, cinsel saldırıdan casusluğa kadar binlerce yıllık suçlamalara muhatap olan, savcılığın “silahlı örgüt” olmakla itham ettiği yapı, Soylu’dan neden bu kadar beklentiye girdi? ‘Bazı bakanlar’dan saklandı Kitabı inceledikten sonra, Oktar Grubu’na tarihin ilk operasyonunu yapan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ı aradım. Meclis’te bir gün, genel kuruldan çıktığında, vekillerle görüşen takım elbiseli gençler gördüğünü, bunun ardından merak ederek ekibi soruşturmaya başladığını söyledi. Tantan, Oktarcılara daha önce yapılan operasyonun nasıl başarısız olduğunu ayrıntılarıyla anlattı. Oktarcıları savunan siyasiler olduğunu, onların çabalarıyla grubun kurtulduğunu söyledi. Tantan, konuşmamızda eski bir Meclis Başkanı’nın dahi grubu kurtarmak için çalışma yaptığını, kendisine ulaşarak “Bunlar iyi çocuklar, operasyonu durdurun” dediğini ifade etti. Ardından, operasyon hakkında bilgiye sahip kritik isimleri aradım. Oktar operasyonu için İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın, İstanbul Emniyeti’nin ve MİT’in birlikte çalışma yürüttüğünü söylediler. Anlattıklarına göre, operasyon için düğmeye basılma aşamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da oluru alındı. Ancak Oktar’a yapılan operasyon “bazı bakanlar”dan habersiz yürütülmüştü. O dönem İstanbul Emniyeti’nin başındaki müdür ile bir bakanın arasındaki krizden söz ettiler. Aracınızı yanlış yere park ettiğinizde ya da elektrik faturanızı kaçırdığınızda karşınızda bulduğunuz kamu görevlileri, İstanbul’un göbeğinde, bir grubun 30 yılı aşkın bir süre yaptığı faaliyetlere belli ki göz yumdu. Yetmedi; destekledi, güvence verdi. İş yol ayrımına gelince de bugün makbul sayılan öbür gün lanetlendi. Oktarcıların davası bitmiş görünürken, hâlâ bir soru havada duruyor: Siyasi ayak nerede? PKK’nin ya da DHKPC’nin siyasi ayağı denilince, akla gelen bir dizi siyasetçi sayılıyor. İş, FETÖ’ye, IŞİD’e ya da Oktarcılara geldiğinde ise görünen siyasi ilişkilere rağmen, “ayaklar” yok sayılıyor. Einstein, “aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar bekleme” haline delilik diyor ya… Kim bilir, belki delilik de aklın kendisinin bile farkında olmadığı bir seçimdir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle