05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 2 ŞUBAT 2021 SALI [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bilge insan Cahit Kayra’yı yitirdik ALEV COŞKUN Bilge insan Cahit Kayra’yı sonsuzluğa uğurladık. Cahit Kayra kimdir, sorusunun yanıtı şöyledir: n Atatürk Cumhuriyetinin ürünüdür. n Saygın bir devlet adamıdır. n Cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk’ün aydınlanma devrimlerine bağlıdır. n Bir bilge kişidir. Cahit Kayra, I. Dünya Savaşı sürerken 1917 yılında İstanbul’da doğdu. Cumhuriyetin ilan edildiği yıl, 6 yaşındaydı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1938 yılında mezun oldu. Maliye Müfettişliği imtihanını kazanarak 21 yaşında devlet hizmetine girdi. Bu hizmet, 1972 yılına kadar kesintisiz 34 yıl sürdü. Kayra, Maliye Bakanlığı'nda müfettişlik, Gelirler Genel Müdürlüğü Müşavirliği gibi çeşitli kademelerde görev yaptı. Ayrıca PTT Genel Müdürlüğü, Türkiye Odalar Birliği ve Türk Havayolları Müşavir ve Murakıbı, Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi’nde uzman, Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Avrupa İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Nezdinde Heyet Başkanı, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Başkanı, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliği, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Okulu ve Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Öğretim Görevlisi olarak görev yaptı. Siyasal yaşamına giriş Cahit Kayra ile 1972 yılında tanıştık. O, devlet hizmetinden emekli olmuş, ben de doktoramı tamamlamış, ABD’den henüz dönmüş, Hacettepe Üniversitesi ekonomi bölümünde öğretim üyeliği görevine başlamıştım. Cahit Kayra, 56 yaşında ben ise 37 yaşındaydım. Her ikimiz de CHP Genel Başkanı Ecevit’in danışmanıydık. Partinin programını ve seçim bildirgesini hazırlayan ekibin içindeydik. Kontenjan 1973 genel seçiminde CHP Genel Merkezi, bütün Türkiye’de 15 kişilik kontenjan kullanmıştı. Cahit Kayra, Ankara’dan, Hasan Esat Işık Bursa’dan, Prof. Haluk Ülman ve Nejat Ölçen İstanbul’dan, Erol Çevikçe Adana’dan, Erol Tuncer Gümüşhane’den, Kasım Parlar Çorum’dan, Malik Yılmaz Hatay’dan, ben de İzmir’den aday gösterildim. 1973 seçimleri sonrası kurulan CHPMSP koalisyonunda Cahit Kayra, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na getirildi. Meclis’te bilgisi, ciddiyeti ve dinginliği ile her partiden milletvekillerinin sevgi ve saygısını kazandı. Kayra, 1977 seçimlerine girmedi, siyasi yaşamın dışında kaldı. Kalın defter Cahit Kayra ile Merkez Yönetim Kurulu’nda birlikte olduk. Kalın bir defteri vardı. Tüm konuşmaları not alırdı. Bu durumu Bakanlar Kurulu’nda da aynen uygulamıştır. O dönemde birlikte çalıştığımız eski İmar Bakanı Erol Tuncer’e de sordum. O da bu kalın deftere işaret etti. Bu deftere aldığı notlarından daha sonra “Turan Güneş’in siyaset Şiirleri” adlı kitabı ortaya çıkmıştı. Bilge Cahit Kayra 1980 sonrası Cahit Kayra’nın en çok ürün verdiği dönem başlıyordu. Bilge Cahit Ağabey dönemi başladı dersek hata yapmamış oluruz. Kayra, bu dönemde ( 19802020) tam 45 kitaba imza atmış bulunuyor. Bunların 10’u inceleme, 8’i öykü olmak üzere anı, gezi, mizah, derleme ve çeviri kitaplarıdır. Cahit Ağabey’in yaşamöyküsü aslınCumhuriyetçi, Atatürkçü, aydınlanmacı, bilge Cahit Ağabey, yazdığın ölmez eserlerle yurduna ve Atatürk Cumhuriyetine karşı görevini yüksek düzeyde yaptın. Kitapların gelecek nesillere yol göstericilik yapacaktır. Rahat uyu... Cahit Kayra da Cumhuriyetin yaşam öyküsüdür. Kitapları Cumhuriyeti anlatır. Onun kitapları bir uçtan bir uca değişik konuları içerir. Adeta türlü çiçeklerden derlenen bir demettir. Örneğin, “1930 kuşağı”, “Sevr Dosyası”, “Varlık Vergisi” inceleme alanında yükselirken, “Bir Mavi Yolculuk”, “Bodrum üzerine Çeşitlemeler”, “Telefon Defteri”, “Marjinal Şiir Teorileri”, “Bilgeler ve Balıklar” gibi kitapları okuyucuyu başka dünyalara götürür. Öte yandan “İstanbul’un Yokuş ve Merdivenleri”, “Kadıköy, Vaniköy, Çengelköy”, “Bebek”, “Sümbül Dağı’nın Karları” bambaşka alanlarda yazılmış kitaplardır. Çok yönlü Cahit Kayra, çok yönlü bir yazar, alçakgönüllü bir aydın, gün görmüş bir İstanbul beyefendisiydi. Deneyim ve birikim sahibi bir bürokrat ve devlet adamıydı. O, vatanına aşkla bağlı olan, tam Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir yurtseverdi. Cahit Ağabey’le düşün birliği içerisindeydik. Zaman zaman telefonda da olsa uzun sohbetler yapardık. 2000’li yıllarda, Varlık Vergisi yeniden gündeme gelmişti. Bilir bilmez kişilerce çekiştiriliyor, tartışılıyordu. ‘Varlık Vergisi’ kitabı Bu kitap 2010’da yazıldı ve 2011’de yayımlandı. Cahit Ağabey’e ben, kitabı yazması için çok dil döktüm. Kitabın giriş kısmında Sayın Kayra şöyle yazmış: “Giderek, Varlık Vergisi üzerindeki yayınlar, bir anlamda yoğunlaştı ve tedirgin edici bir hal aldı. Ve bir gün arkadaşım Alev Coşkun’dan bir tür uyarı geldi. Benden Varlık Vergisi’ni yaşayan sonuncu Maliye Müfettişi olarak, kapsamlı ve aydınlatıcı bir çalışma yapmamı istedi. Bunu, Murat Katoğlu’nun uyarısı, özendirisi izledi. Coşkun ve Katoğlu, benim bu konuda bir çalışma yapmamın bir görev ve sorumluluk olduğu üstünde ısrar ettiler.” (Varlık Vergisi, syf. 1718) Bir gerçek Sonunda kitap 2010’un ekim ayında tamamlandı. İlhan Selçuk’u Haziran 2010’da kaybetmiştik. O sırada Cumhuriyet Vakfı Başkan Vekili’ydim. “Varlık Vergisi” kitabının basımı için kitabı sevinerek Cumhuriyet Kitapları yayın kurulana verdim. Kurul içindeki kimileri sekter davranarak Cahit Ağabey’in kitabının basılmasına karşı çıktı. Kim bilir neden karşı çıktılar. Burada anlatmaya gerek yok. Ama Varlık Vergisi olayını bizzat yaşamış bir Maliye Müfettişi’nin kitabının basılmasına karşı çıkıyorlardı, kendilerini çok bilmış, tanınmamış yazarlar Varlık Vergisi üzerine kitaplardan ya da ağızdan anlatılanlardan öğrendiklerine, işittiklerine dayanarak yazılar yazdı. İddialar, kötülemeler sergilediler. Verimli bir kaynak bulduklarını düşünen ikinci Cumhuriyet yandaşı akademisyenler de boy boy kitaplar çıkardı, konferanslar verdi, televizyonlarda açık, kapalı oturumlara çıktılar. Tümüyle Varlık Vergisi formatı altında Türkiye’yi, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve o tarihlerde memleketi yöneten insanları kötülemeye yönelik olan bu kampanya, dikkat çekici bir şekilde sürdü. Savaş yılları sırasında genç bir Maliye Müfettişi’ydim. 1941 yılında, birinci askerlik hizmetimden terhis olmuştum. Varlık Vergisi çalışmalarına en genç, en küçük yaşta, en kıdemsiz müfettiş olarak katıldım. Hoyrat ellerde hırpalanma “Bugün, o çalışmaya katılan müfettişlerden hiçbiri sağ değil. Ben, yaşamımın sonuna geldim. (...) Sosyal görev ve fonksiyonlarımı çoktan tamamladım ama bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde, haklı umutlarla bağlandığımız Kemalist ideallerin hoyrat ellerde hırpalandığını görmekten hüzün ve ezâ duyuyorum. Varlık Vergisi konusunda; o dönemi yaşamamış, o dönemi bilmeyen, anlamayan, belki de kasıtlı olarak anlamaz görünen insanlar tarafından, yanlış ve haksız yere eleştirilmesini hoş görmek gibi bir hakkım olmadığını düşünüyorum. Bu kitabı bu nedenle yazdım.” İşte Cahit Kayra budur; sorumluluk duygusu taşıyan Cumhuriyet aydını... Tarihsel gerçekler Kayra, bu kitabıyla Varlık Vergisi’nin tarihsel gerçeklerini ortaya koymuştur. Türkiye’nin dört bir yanında savaş var. 1 milyon genç askerde. Bunların her türlü ihtiyaçları karşılanacak. Vergi sadece gayrimüslimlerden değil, Türklerden de alındı. Kitap ABD, İngiltere ve Avrupa’daki o yıllarda alınan önlemleri de anlatır. Örneğin ABD’de kazancın yüzde 94’ü, İngiltere’de yüzde 100’ü ve Almanya’da yüzde 85’inin alındığını belirtir. Varlık Vergisi’nin bir facia olmadığını, bir gereksinme olduğunu belgeleriyle ortaya koyar. Kayra diyor ki “Tarihle yüzleşmek, uygar bir toplum için kaçınılmaz bir onur sorunudur, bir zorunluluktur.” Cumhuriyet ekonomisinin öyküleri Cahit Kayra, tek partiyi, çok partili sisteme geçişi, Türkiye’deki siyasal çalkalanmaları, kimi zaman sorumlu bürokrat, kimi zaman politikacı, kimi zaman duyarlı bir aydın olarak yaşadı. Cahit Kayra’nın kitapları birbirinden değerlidir ancak “Sevr Dosyası”, “Savaş, Türkiye ve Varlık Vergisi” ile üç ciltlik “Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü (19232011)” eserleri siyasal ve toplumsal yaşamımız için çok önemlidir. “Sevr Dosyası” kitabı, Sevr’in belgelerini inceler. Üç ciltlik “Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü”, bir öykü tadında Cumhuriyetin kazanımlarını anlatır. Alt başlığı da “Karma Ekonomi: DoğrularYanlışlar” adını taşır. “Varlık Vergisi” kitabı başlı başına önemlidir. Düşün birliği Cahit Ağabey ile partide ve TBMM çatısı altında çalışmış, 1980’den sonra her ikimizde günlük politikadan uzaklaşmış, yazın yaşamına girmiştik. miş sayan kimi kişiler. Bir utanma İlhan Ağabey sağ olsaydı, kuşkusuz bu durumu düzeltirdi. Ama onu yitirmiştik. Bir utanma duygusu içinde Cahit Ağabey’in evine gittim ve durumu anlattım. Kitabın basılamayacağını söyledim, beni affetmesini rica ettim. Bilge insan Cahit Kayra, “Zaten bunu bekliyordum” diyerek beni teselli etti. Çok kısa sürede Tarihçi Kitabevi sahibi Sayın Necip Azakoğlu, konuya sahip çıktı ve kitap Şubat 2011’de yayımlandı. Cahit Kayra, kitabın açıklamalar kısmında şunları yazmış: “Tarihimizle yüzleşmek adı altında ikinci Cumhuriyetçilik akımı diye yeni bir düşünce akımı belirdi. Ve birden bazı gazeteciler ve yazarlar Varlık Vergisi konusunu yeniden açtı. Yani uygulamadan yarım yüzyıl sonra konu hatırlanmış oldu. (...) Bir yazar, Varlık Vergisi zemini üstünde olayları çarpıtarak bir roman yayımladı. “Aşkale Yollarında Haksızlık, Aşk, Hüzün...” (...) Medyada tanınEn son kitap Cahit Kayra’nın en son kitabı daha birkaç ay önce Tarihçi Kitabevi’nden çıkan “Bir Çalışma Odası” adını taşıyan ve çalışma odasının tarihi bağlarını anlatan muhteşem bir kitaptır. Cumhuriyet’e hizmet ediyorsun Cahit Kayra, kuşkusuz 70 yıldır Cumhuriyet okuyucusuydu. Cumhuriyet Vakfı Başkanlığı görevine geldikten bir yıl sonra, Tarihçi Kitabevi beni İnönü üzerine bir söyleşiye çağırdı. Cahit Ağabey, orada Cumhuriyet gazetesinin kendi ideolojik çizgisine dönüşünden doğan mutluluğunu belirtti. Bana, “Unutma, şimdi yaptığın görev, bugüne kadar yaptıklarından daha önemlidir ve onurludur” dedi. Cahit Ağabey, onurlu bir bürokrat, saygın bir politikacı ve bilge bir yazar olarak memleketine hizmet ettin. Cumhuriyetçi, Atatürkçü, aydınlanmacı, bilge Cahit Ağabey, yazdığın ölmez eserlerle yurduna ve Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı görevini yüksek düzeyde yaptın. Kitapların gelecek nesillere yol göstericilik yapacaktır. Rahat uyu Cahit Ağabey... Post kavgaları rejim savunmasını zedelemesin! Günümüz Türkiyesi’nin ana siyasal sorunu Demokratik Rejimin kurulması ve korunmasıdır: Çünkü yaşadığımız bütün ekonomik, sosyal ve kültürel çıkmazların temelinde, “Şahsım Devleti” anlayışı ve bu anlayışın “dayatmacı” yöntemi yatmaktadır. Bu nedenle asıl siyasal kavga, Demokratlarla Otokratlar arasındadır. Güncel siyasal olayların tümüne bu görüş açısıyla bakmak gerekir. HHH “Şahsım Devleti’nde Otokratlar iktidardadır: Demokratik Rejimi sonlandırmışlar, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” dedikleri ucube sistemle “Şahsım Devleti”ni kurmuşlardır. Şimdi görev, Demokratik Rejimi yeniden inşa etmektir. “Millet İttifakı” adı altında birleşen muhalefet partileri, bu görevin adını da koymuşlardır: Hedefimiz “Güçlendirilmiş Parlamenter Rejim’i yeniden kurmaktır” diyorlar! HHH İktidar, “Şahsım Devletinde” yanlış ve yetersiz politikaları, kibirli ve tepeden bakan otokratik bir yöntemle uyguladığı için... Her alanda duvara toslamış... Ve bu başarısızlığının yol açtığı oy ve taban kaybının paniğiyle: Bir yandan (elindeki medya ve yargı aracılığıyla) yaşanan olumsuz gerçekleri bastırmaya ve saptırmaya çalışırken... Öte yandan haksız saldırı ve siyasal pazarlıklarla muhalefet içindeki çekişmeleri köpürtmeye ve post kavgaları yaratmaya soyunmuştur. HHH “Millet İttifakı”ndaki partilerin ve HDP’nin içindeki değişme ve gelişmelere, “DemokrasiOtokrasi” mücadelesi açısından bakmak gereklidir. Bu partilerin içindeki kavga ve/ veya partiden kopuşlar, Demokrasi çizgisinde kalacaksa rejim açısından önemli bir sorun yoktur. Buna karşılık, muhalefet çizgisindeki partilerin içindeki kavga ve/ veya kopuşlar Otokrasi çizgisine kaymışsa, o zaman Demokratik Rejim açısından çok zararlı ve olumsuz etkiler söz konusudur. AKP’nin, HAS Parti ve Demokrat Parti genel başkanlarını bakanlık koltukları karşılığında transfer ettiği, Saadet Partisi ile de seçimde verilecek milletvekili pazarlıkları yaptığı anımsanırsa, Saadet Partisi açısından durumun pek de net olmadığı anlaşılır. Buna karşılık CHP’den kopuşlar DemokrasiOtokrasi mücadelesi açısından pek olumsuz sonuçlar doğuracak gibi görünmemektedir. Çünkü CHP’den ayrılanların iktidarın Otokrasi cephesine katılmaları (en azından şu anda) hiç de olası değildir. Bir başka sorun, İYİ Parti açısından ortaya çıkmaktadır: Milliyetçi hareketin Demokratik kanadını temsil eden İYİ Parti, belli siyasal çıkarlar elde etmek için, şu veya bu bahaneyle, iktidarın Otokrasi cephesine katılırsa, o zaman Türkiye’deki Demokrasi mücadelesi yara alır. Elbette aynı kaygı HDP için de duyulabilir, ama bu parti için Demokratik Rejimin yeniden kurulması partinin de bir varoluş meselesi olduğundan, HDP’nin Otokratik cepheye katılması pek de olası değildir. HHH Sonuç olarak, partilerin politika ve ittifak değiştirmeleri ya da kendi içlerindeki çatışma, kavga ve ayrılışlar, Demokratik Rejim karşısındaki tutum ve davranışları açısından önemlidir: Utanç verici olan davranış, bir veya birkaç koltuk, yani siyasal çıkar uğruna, siyasal ve ideolojik duruş değiştirip Demokratik Rejim savunuculuğundan Otokratik Rejim destekçiliğine geçmektir. C DAYANIŞMA İLANLARINIZ İÇİN İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ İSTANBUL : 0212 343 72 74 ANKARA : 0312 442 30 50 İZMİR : 0232 441 12 20 Email : [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle