08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 18 ŞUBAT 2021 PERŞEMBE Karanlık ilişkiler Yargıtay üyesi Ömer Faruk Aydıner, eski MİT mensubu olduğu belirtilen Mehmet Ali Bal ve uyuşturucu ticaretinden uzunca bir süre tutuklu kalan Nizamedin Kahramanoğlu’nun çete kurarak bir iş kadınının hisselerini ve parasını almaya çalıştıkları öne sürüldü. İş kadını A.K’nin şikâyeti üzerine açılan soruşturma dosyasını Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, Aydıner hakkında yapılan şikâyetin, “soruşturma açılmasını gerektirir niteSEYHAN likte olmadığı” gerekçesiyAVŞAR le işlemden kaldırdı. Dosyayı “ikinci Susurluk vakası” olarak nitelendiren A.K’nin avukatı Suna Öztaşdönderen, yargıya güvendiklerini ve soruşturmanın takipçisi olacaklarını belirtti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2019 yılında sunulan suç duyurusu dilekçesine göre, Ege’de mimarlık şirketi bulunan A.K. isimli iş kadını 2018 yılında İspanya’ya 1 tonun üzerinde uyuşturucu gönderme suçundan hükümlü olan Nizamedin Kahramanoğlu ile tanıştı. Kahramanoğlu, A.K’nin yaptığı dairelerden almak istediğini belirtti. Kahramanoğlu’nun çevresinde bürokratik isimleri gören A.K., Yargıtay üyesi Aydıner, eski MİT mensubu olduğu belirtilen Bal ve uyuşturucu ticaretinden uzunca bir süre tutuklu kalan Kahramanoğlu’nun çete kurduğu iddia edildi. Aydıner hakkındaki dosya işlemden kaldırıldı BAKIRKÖY İDDİALARI Ömer Faruk Aydıner’in ismi, 15 Temmuz gecesi FETÖ mensupları hakkında gözaltı emri veren ilk savcı olarak duyuldu. O dönem Bakırköy başsavcı vekili olan Aydıner’in, Bakırköy Cezaevi doktoru olan Alp Çetiner hakkında örgüte yardım suçundan işlem yaptığını, tutuklanan Çetiner’den boşalan koltuğa ise Aydıner’in doktor olan eşinin atandığını, ilerleyen süreçte ise Çetiner’in tüm suçlamalardan aklandığını gazetemiz sayfalarından okurlarımıza duyurduk. Kahramanoğlu’na güvendi ve onun geçmişini araştırmadı. İkili arasındaki ilişki giderek ilerledi. Kısa bir süre sonra ise A.K. maddi sıkıntı yaşamaya başladı. Bu sırada Kahramanoğlu, A.K’ye borç para verebileceğini belirtti. Farklı tarihlerde toplamda 3 milyona yakın parayı A.K’nin hesabına yatırdı. Daha sonra A.K’yi evine çağıran Karamanoğlu yatırdığı paraların borç olmadığını, şirketin yüzde 25 hissesini istediğini belirtti. A.K’ye son gönderdiği 200 bin doları ise Ömer Faruk Aydıner’den aldığını, bu parayı Aydıner’e iade etmesini istedi. ‘Para, Yargıtay binasında verildi’ iddiası İddiaya göre; A.K. başına geleni çözmek için Aydıner’den yardım istedi. Aydıner bu işi çözeceğini söyleyerek İstanbul’da Mehmet Ali Bal ve Kahramanoğlu’nun da katıldığı bir toplantı ayarladı. Burada Aydıner, A.K’ye bir devir sözleşmesi yapılmasını yoksa Kahramanoğlu’nun elinden kurtulamayacağını söyleyerek kendi el yazısı ile bir sözleşme hazırladı. Süreç böyle devam ederken yoğun baskı altında kalan A.K., hisselerini Kahramanoğlu’na devretmek zorunda kaldı. Aydıner’e olan borcu ise ödedi. Ancak iddiaya göre, Aydıner verdiği paranın 500 bin kârı olduğunu ve bunu da ödemesini istedi. Bu para ise Yargıtay binasında siyah çanta içerisinde Aydıner’e verildi. Aydıner bu parayı alınca, “Herhangi alacağım yoktur” şeklinde belge imzaladı. A.K. yaşadığı sürece ilişkin Aydıner, Bal ve Kahramanoğlu hakkında, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “irtikap”, “görevi kötüye kullanma”, “rüşvet”, “tefecilik” ve çeşitli suçlardan soruşturma yürütülmesini istedi. Aydıner’in kendisinden para istediğine dair mesajları ve elindeki belgeleri savcılığa sundu. Ancak başsavcılık yetkisizlik verdi. Dosya İstanbul’a Bakırköy Adliyesi’ne yollandı. Burası da takipsizlik verdi. Dosya bu kez İzmir’e oradan da Marmaris’e aynı gerekçeyle yollandı. Son olarak yetki davası açıldı ve dosyada İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğu belirtildi. Bu süreçte Nizamedin Kahramanoğlu koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Yargıtay ise Ömer Faruk Aydıner hakkında “soruşturma açılmasını gerektirir nitelikte olmadığı” gerekçesiyle dosyayı kapattı. Gara operasyonunu değerlendiren emekli komutanlar, çok sayıda hata yapıldığını vurguladı Açık bir başarısızlık örneği Hâkim darbeyi biliyormuş Yargıtay tetkik hâkimi olarak görev yaparken meslekten ihraç edilen ve tutuklanan Fazıl Ahmet E. hakkında ifade veren tanık, darbe girişiminden birkaç hafta önce Fazıl Ahmet E. ile bağlı oldukları örgüt yöneticisinin evine gittiklerini, orada “Salih” kod adlı mahrem imamın darbe girişimi olacağını kendilerine söylediğini anlattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay tetkik hâkimi olarak görev yaparken Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 21 Ocak’taki kararıyla meslekten ihraç edilen ve tutuklanan Fazıl Ahmet E. hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianame hazırladı. İddianamede, Fazıl Ahmet E’nin FETÖ’nün mahrem imamlarıyla ankesörlü hatlardan örgütsel ardışık arama yöntemiyle haberleştiği, ayrıca örgütün mahrem yapılanması içerisinde yer alan N.S. ve İ.E. arasında geçen ByLock yazışmalarında Fazıl Ahmet E’nin örgüt üyesi olduğuna dair beyanların olduğu belirtildi. Tanık olarak iddianamede ifadesine yer verilen Cihangir D., hâkim adayı olduğu dönemde “Salih” kod adlı mahrem imamın kendisini Fazıl Ahmet E. ile tanıştırdığını, ev arkadaşlığı yaptıklarını söyledi. ‘Orduda hareketlenme var’ Fazıl Ahmet E. ile belirli periyotlarla Salih’in evine gittiklerini belirten Cihangir T., söz konusu eve 15 Temmuz darbe girişiminden birkaç hafta önce de gittiklerini aktardı. Cihangir D., şunları kaydetti: “Orada bana dönerek ciddi bir tavırla ‘Bize bilgi geliyor. Orduda hareketlenme var. Bunları sabaha karşı sıcak yataklarından alacaklar’ dedi. Ben de ‘Bu devirde darbe mi olur? Doğru değildir büyük ihtimalle’ diyerek tepki verdim. Özellikle bana dikkatli olmamı söyledi. Salih, bir darbe girişimi olursa bunun sorumlusunun cemaat üyeleri olmadığını düşünmemi istiyordu.” l AA İstanbul’da 30 kişiye gözaltı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ soruşturmaları kapsamında, örgütün çeşitli meslek gruplarında yönetici ve üye oldukları belirlenen 31 şüpheli hakkına gözaltı kararı verildi. İstanbul polisi, örgütün hücre yapılanması olan ve “gaybubet evi” olarak bilinen farklı ilçelerdeki 29 adrese düzenlediği eşzamanlı operasyonda zanlılardan 30’unu dün yakaladı. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda, 17 bin 515 Avro, 6 bin 950 lira ile 3 adet F serili 1 dolar ve 2 örgütsel kitap ele geçirildiği kaydedildi. l Haber Merkezi HÜSEYİN HAYATSEVER Terör örgütü PKK tarafından Gara’daki mağarada tutulan, aralarında asker ve polislerin de olduğu 13 yurttaşın kurtarılması için yapılan operasyonu değerlendiren emekli Tümamiral Ahmet Yavuz, “Gara operasyonunu çok başarılı takdim etmek suretiyle rehine kurtarma operasyonunun olumsuz sonuçları örtülmeye çalışılmıştır” dedi. Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen de “Burada başarı kriteri Gara’daki rehinelerin canlı olarak kurtarılması, harekâtı yapan askerlerin güvenli bir şekilde harekâtı yapmasıdır. Sonuca baktığımızda bunun başarılı bir operasyon olduğunu söylemek mümkün değil” ifadelerini kullandı. Gara harekâtını askeri açıdan Cumhuriyet’e değerlendiren emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, “Belli ki bu bir rehine kurtarma operasyonuydu. Rehinelerin bulunduğu yerin istihbari olarak belirlendiği anlaşılıyor. İyi bir maksatla yola çıkılmış ancak başarı olasılığı düşük bir operasyona girişilmiş. Büyük ve saygın bir gayret sarf edilmiş. Bu uğurda şehitler verilmiş. Her operasyon başarılı olmaz. Buraya kadar hiçbir itirazımız olamaz. Ama sonuçta başarısız olunmuştur. Gizliliğin muhafazası esastır. Yapılan yanlış ise sonuçların kamuoyuna takdim ediliş biçimindedir. Gara operasyonunu çok başarılı takdim etmek suretiyle rehine kurtarma operasyonunun olumsuz sonuçları örtülmeye çalışılmıştır. Operasyona nasıl karar verildiğini bilmediğimiz için yüksek riskli bir operasyonun karar sorumluluğunun kime ait olduğunu bilmiyorum. Belli ki operasyona olur verme kararı yanlıştı. Sonuçtan bunu anlıyorum” diye konuştu. ‘Kısa vadeli başarı arayışının sonucu’ Operasyon kararını siyasi iradenin verdiğini belirten Yavuz, “Ancak acaba askerin ‘hayır olmaz’ diyebileceği bir ortam mevcut mudur? Olduğunu sanmıyorum. Böyle önemli bir ders çıkarmalıyız. Yani her şey özgürce karşılıklı olarak konuşulmalıdır. Böylece hesapsız risk almanın önüne geçilmiş olur” ifadelerini kullandı. Operasyonun “açık bir başarısızlık örneği” olduğunu belirten Yavuz, “Bu operasyonun geri planında aşırı yükselen özgüven ve kısa vadeli başarı elde etme arayışı yatmaktadır” diye konuştu. ‘Başarıdan söz etmek mümkün değil’ Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen de Gara’da hava harekâtıyla birlikte rehin kurtarma operasyonunun büyük riskler içerdiğine dikkat çekerek “Rehin kurtarma operasyonu, en zor harekât şeklidir. Çünkü çok sağlam istihbarat, bu istihbarat üzerinde iyi planlama gerektirir. Arazi ve hava şartları da çok zor. Rehin kurtarma operasyonunun başarılı olup olmaORGENERAL BİTLİS ANILDI Uçağının düşmesi sonucu 17 Şubat 1993 günü şehit olan dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, ölümünün 28. yıldönümünde anıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bitlis’in Cebeci Şehitliği’ndeki gömütü başında düzenlenen anmaya katıldı. Anmanın ardından Soylu, Bitlis’in mezarına karanfil bıraktı. Soylu, daha sonra Ankara Merasim Sokak’taki bombalı terör saldırısında şehit olanların mezarlarını ziyaret etti ve şehit yakınlarıyla konuştu. Ardından Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesinde düzenlenen operasyonda şehit olan Yüzbaşı Burak Coşkun ve Yüzbaşı Ertuğ Güler’in mezarlarını ziyaret eden Soylu, burada şehitler için dua etti. Terör örgütü PKK tarafından 17 Şubat 2016’da, Ankara Merasim Sokak’ta düzenlenen ve 29 kişinin katledildiği bombalı terör saldırısında şehit olanlar için anma töreni düzenlendi. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanı Hamza Dürgen, burada yapıtığı açıklamada, “Bizler, şehitlerimizin aziz hatıralarını ilelebet yaşatmaya, yüce Türk milletinin huzurunda bir kez daha söz veriyoruz” dedi. dığının kriteri şudur; amaçlanan hedefe ulaşıldı mı? Burada başarı kriteri Gara’daki rehinelerin canlı olarak kurtarılması, harekâtı yapan askerlerin güvenli bir şekilde harekâtı yapmasıdır. Sonuca baktığımızda bunun başarılı bir operasyon olduğunu söylemek mümkün değil” dedi. ‘Planlama safhası hatalı’ Akar’ın açıklamalarından, rehinelerin tutulduğu mağaranın planının, harekât bittikten sonra elde edildiğinin anlaşıldığına dikkat çeken Eslen, şöyle konuştu: “TSK, mağaranın yeri hakkında doğru bir istihbarat yapmış, ancak mağaranın kendisi hakkında bir istihbarat yapmamış. Mağaranın istihbaratı elinizde olsa bile çok riskli. Burada yetkili olsaydım bu harekât planı önüme geldiğinde harekatı başlatmazdım. TSK bu harekâttan ders çıkarmalıdır.” Mevcut bilgilerle askeri operasyonla rehine kurtarmanın imkânsız olduğunu söyleyen Eslen, “Fakat bu, siyasetin göreviydi, askerin görevi değil. Burada mevcut şartlarla askeri yöntemin kullanılmasının hata olduğunu gördük” dedi. Eslen, Akar’ın askeri operasyonları sevk ve idare etmesini de eleştirerek “Milli Savunma Bakanı eski bir askerdir ancak şu anda siyasetçidir. Milli Savunma Bakanı’nın her askeri harekâtta boy gösterdiğini görüyoruz, bu TSK emirkomuta sistemi açısından yararlı değildir. Milli savunma bakanları askeri birlikleri dolaşır, bu normaldir, ancak harekâtları sevk ve idare etmezler. Harekâtın sevk ve idaresini oradaki komutan yapmalıdır, askeri harekâtın sevk ve idare sisteminin esası budur” diye konuştu. Eslen, iktidarın kullandığı “PKK’nin belini kırdık, terörle mücadelede başarılıyız” söylemini de eleştirerek “Terörle mücadelede başarının kriteri, terör örgütünün başarı umudunu yok etmektir. PKK/ YPG’nin başarı umudu yok edilebildi mi? Türkiye’nin içinde PKK’li sayısı azalmış olabilir. Fakat bu, PKK’nin kökünün kazındığı anlamına gelmez. PKK/YPG’yle mücadelenin esas odağında Suriye olmalıdır. Suriye’de de asıl muhatap ABD’dir” dedi. En iyi ama en pahalı okul: Deneyim! 13yurttaşımızın şehit olmasıyla sonuçlanan Gara operasyonu, Türkiye’nin terörle mücadele deneyimini bir kez daha gündeme getirdi. PKK terörü 15 Ağustos 1984’te Eruh baskını ile başladı. 37 yıldır, uluslararası desteğe de sahip, küresel aktörlerin maşası olmaya müsait bir terör örgütü ile mücadele ediyoruz. Uzun yıllar terör örgütü için kullanılacak tanımda bile çeşitlilik yaşanmıştı. Ülkeyi yönetenlerin en çok kullandığı şuydu: Üç beş çapulcu! Zamanla olayın bu kadar basit olmadığı anlaşıldı. Terörün ne zaman bitirileceği konusunda ise vaatler hep mevsimlikti: Bu bahar terörün belini kıracağız! O bahar da gelmedi. Gelen baharlar yalancı oldu. AKP, 37 yıllık sürenin yarıdan fazlasının sorumlusu, 19 yıldır iktidarda. Gelinen nokta ortada… HHH AKP, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet birikimini sıfırlamaya yeminli bir kararlılıkla işe başladı. Ekonomiden teröre, bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Örneğin, AKP’nin sorumluluk alan kadroları terörle mücadele ederken genç yaşta ordudan ayrılıp başka bir hayat kuran, gördüklerini yazan Hakan Evrensel’in Güneydoğu’dan Öyküler kitabını okusalardı… Orada 1990’ların başında yaşanmış bir sınır ötesi operasyondaki başarısızlığın nedenini görür, not ederlerdi. Kısaca şöyle: Büyük bir gizlilik içinde hazırlık yapılıyor. Birliklerden hiçbirinin ötekinden haberi yok. Sevkıyat tamamlanıyor. Dışarıya bilgi sızdırılmıyor. Terör örgütünün Kuzey Irak’taki bütün gizli inleri saptanmış. İmha edilecek. Operasyondan bir gün önce sadece dönemin Cumhurbaşkanı Özal’a bilgi verilip, gizliliğin önemi anlatılıyor. Özal bilgiyi aldıktan kısa bir süre sonra demeç veriyor: “İnlerinde vuracağız!” Terör örgütü bu demeci değerlendiriyor ya da değerlendirenler haberi ulaştırıyor, mağara kamplar birkaç saat içinde boşaltılıyor. Büyük bir gizlilik içinde başlatılan operasyondan şu sonuç çıkıyor: Boş mağaralara girdik! Tek tesellimiz şehit vermedik! Erdoğan’ın “Çarşamba müjdesi”nin aklımıza getirdiklerinden biri buydu. HHH AKP’nin kendi iktidarından önce yaşananlardan ders almamasını bir yana bıraktık. Keşke kendi yaptıklarından ders çıkarsa… Pazar gününden bu yana en tepeden sözcülere kadar iktidar yelpazesi, kibirle muhalefete saldırı, sorumluluğu başkasına atma havası içindeydi. Şehitlerin önemi sayıyla ölçülmez ama… Geçmişte ekim ayı başında bir elin parmağı kadar şehit verdiğimizde 29 Ekim iptal ediliyordu. Şimdi şehitler toprağa kavuşmadan AKP kongreleri devam ediyor. Biri bile iptal edilmiyor. Tam tersine şehitler, kongrelerin bir parçası haline getiriliyor. Erdoğan, dünkü Ankara il kongresinde de terör örgütünden çok Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı! Anladık… En iyi savunma saldırıdır ama bunu hiç değilse terörle mücadelede yapmayın! Kaçırılan polis, asker ve öteki yurttaşlarımızın açılım sürecinin hemen sonrasından itibaren bu acı durumla karşı karşıya kaldığı anlaşılıyor. O günden bu yana kurtarmak için nelerin yapıldığını halkın elbette bilme hakkı vardır. Bunun yanında açılım sürecinin ve sonuçlarının da kime ne kadar ders olduğu hâlâ çengelli sorudur! Zira bunca acılardan sonra hâlâ iktidarın ana gündeminin önümüzdeki nesiller değil, önümüzdeki seçimler olduğunu görüyoruz… IŞİD’in sözde sorumlusu Mersin’de yakalandı Mersin’de jandarmanın düzenlediği operasyonda, terör örgütü IŞİD’in sözde mali işler sorumlusu gözaltına alındı. İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Suriye’nin Rakka bölgesinde IŞİD silahlı terör örgütü içerisinde mali işlerden sorumlu silahlı örgüt üyesi olarak faaliyet yürüten ve illegal yollarla Türkiye’ye giriş yaptığı belirlenen şüphelinin Mersin’e geldiğini tespit etti. Harekete geçen ekipler, şüphelinin saklandığı evi tespit ederek operasyon düzenledi. Operasyonda, ismi açıklanmayan şüphelinin yakalandığı öğrenilirken evinde yapılan aramalarda bir cep telefonunun ve dijital materyallerin ele geçirildiği bildirildi. Şüphelinin, sorgulanmak üzere Mersin İl Jandarma Komutanlığı’na götürüldüğü kaydedildi. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle