23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 18 ŞUBAT 2021 PERŞEMBE HABER CHP’nin hazırladığı rapor, pandemi koşullarında çocukların uğradığı hak gasplarını göz önüne seriyor Ayrıntılar İçindeki faşisti sustur! Federico Finchelstein’in “Faşist Yalanların Kısa Tarihi”ni bir solukta okudum. Trump dönemi ABD’sini anlatmak için yaptığı konuşmalardan ortaya çıkan yapıt, yeni sağ popülizm üzerine örneklerle dolu. Yazarın; tüm ABD tarihinin sorunlarını Trump’a bağlama kolaycılığını reddetmesini haklı buluyorum. Halklar, seçimler yoluyla iman ettikleri diktatörler yaratıyor. Hitler, Mussolini türü örnekler bulmak zorunda değiliz bugün, geçen zaman, o türden önder tipini farklı kılığa büründürdü, yeniden dolaşıma soktu. Trump yandaşlarıyla birlikte gülünç gösteri sundu, süreç yaşanırken olup biten pek de eğlenceli değildi gerçi. İşin hazin yanı Trump’ı gösterip geniş kitleleri Biden’a razı etmektir. HHH Diktatörlerin “şarlatan, hasta” diyerek geçiştirilemeyeceğini pek çok düşünür yazdı. Borges “faşizmin bir ruh hali” olduğunu söylüyor, bir ölçüde haklıdır, salt önderden kaynaklı değildir bu durum. Geniş kitleler yığınlar farklı sebeplerden bu duyguya kapılır. Onuru zedelenmiş, iktisadi olarak çökmüş Alman halkının Hitler’in peşine düşmesi tipik örnektir. Faşizm bir dünya görüşüdür. Uygun ortam oluşunca, hemen hayata geçen, kitlelerin histerik biçimde öndere tapındığı, ürkütücü siyasal durumdur. Önderin kararları asla sorgulanmaz, ağzından çıkan her cümle çoğu zaman kendini değillerse bile hakikat olarak benimsenir. Tanrısal güce sahip olduğu düşünülür, “ulus” için lütuftur. Bir zaman sonra önder de bu “kurtarıcı” kimliğine inanır, bürünür, yeni hakikat hakikat ötesi böylece tamamlanmış olur. HHH Faşizm demokrasiden faydalanır, seçimle gelmek alınan her kararın meşruiyet kaynağı olur, başkaca ölçüt gerekmez. Yazarın “plana uygun mit” olarak tarif ettiği biçimde, yarattığı bu hakikat ötesi duruma uygun öyküler kurgulanır. Hiç olmamış bir tarihtir söz konusu olan. Sıkça yinelenen masallar, böyle bir geçmiş yaşam olduğuna inandırır toplumu. Benzer şekilde yinelenen hayali başarılarla özdeşleşir yığınlar. “Dünyayı dize getirmek”, “hayali düşmanlar yaratmak”, “sahte iktisadi başarılar”, “uzaya gitmek ve orada egemenlik kurmak” gibi. “Faşistler mit ile gerçeklik arasındaki sınırları yeniden çizdiler. İnandıkları ırkçı yalanlardan yola çıkarak dünyayı yeniden şekillendirmeyi amaçladılar. Bunu yaparken de gerçeğin yerini mitler aldı” diyor Finchelstein. HHH Faşizm; milliyetçiliğin tonudur, popülizmle beslenir, hiçbir milliyetçi kabul etmese de “kendi ırkının üstün özellikleri” olduğu inancıdır bu. Dilde somutlaşır. Geçen gün muhalif görünümlü bir gazete üstelik İngiltere ile ilgili haber yaparken göçmen fotoğrafı eşliğinde “İngiltere’de aşı skandalı... Milyonlar beklerken kaçak göçmenler aşı oldu” diyordu. Kaçaklığın ölüme terk edilmek için yeterli gerekçe olduğu, muteber İngiliz yurttaşı sıra beklerken, bu mahlukların (!) aşı olmaya hakkı olmadığını savlıyordu. Böyle yazan birinin Karadeniz’de tarım işçiliği yapan Kürt için hisleri aynıdır. Makbul vatandaş o bölge için Karadeniz yerlisi işsiz, aç açık dururken, bir Kürt’ün gelip de çalışması suçtur! ekmek hırsızıdır. Irkçılık farklı süslü cümlelerle ifade edilse de görmezden gelinemeyecek biçimde açıktır; dile, davranışa yansır. “Bu ülke benim” söylemi saçmadır, nihayetinde bu dünya tüm canlılarındır. HHH Yazar haklı olarak ekliyor: “Faşist ideoloji, insanların hiyerarşik biçimde üstün ırklar ve aşağılık ırklar olarak bölündüğü yalanı üzerine kuruludur. Bu ideoloji, daha zayıf ırkların üstün ırklara hükmetmeye amaçladığına dair tamamen paranoyak bir fanteziye dayanır.” Irkçı biri, ırkçı/faşist olduğunu bilmez. Üstelik kendi milletini/ulusunu üstün gören bu kimse, tam da kimi başka güçlü ırklar/uluslar karşısında alçaklık duygusu/kompleksi içindedir. Önder bunun da simgesidir. Öndere atfedilen kurtarıcı kimliği, giderek onun baskıcı olmasını artırır, güçsüzlüğünü örtmek için perde işlevi görür. Eleştiriye tahammülü olmamasının nedeni budur. HHH Önderin sorgulanamaz özellikleri, seçilmiş kişi olması, aşkın kimi duyguları harekete geçirdiği inancıyla büyür. Geniş kesimler güruh, yığınbuna inanmak ister, inandırılır. Tüm dünya ırkçıları aynı soydandır. Federico Finchelstein’in dediği gibi “Faşizmin mesihsel din yorumu düşmandan besleniyordu; hakikatin karşısında olan ve bu yüzden de ezilmesi, nihayetinde yok edilmesi gereken bir düşmandan.” Demokrasi yoluyla iktidarı ele geçiren faşist iktidar esasen önder/kurtarıcı varlığını sürekli halka onaylatarak gücünü derinleştirmek ister. Demokrasi çoğunlukçu biçimde yorumlanır. Halkoylamalarıyla, tüm meseleleri, evet/hayır düzeyine indirger. Devlet aygıtı yanına, hizmetkârı olarak basın eklenince, çoktan peşine düşmeye hazır yığınların onayını alması güç değildir. Ülkelerin durumuna göre bayrak, kutsal kitap kullanışlı kavramlar haline gelir. Öndere karşı çıkmak tüm kutsal kavramlara/tanrıya isyan anlamı taşır. Önder egemenliğinin son aşaması duruma uygun anayasa yapılmasıdır. HHH Faşizm genellikle bireyin içinde bir yerden hortlar, sonra yaygınlaşır. Herkes işe kendinden koyulmalıdır. Küçük bir sınavda yarar var. Siz aşı olmadan sırası gelen 65 yaş üstü yabancıya/göçmene aşı yapılırsa ne hissedersiniz? Gazeteciye silahlı saldırı Bursa’da gazeteci Ferruh Varanoğlu (58), kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırganın 6 el ateş ettiği belirlenen Varanoğlu sağ ayağından vuruldu. Olayın ardından saldırgan kaçarken yaralı gazeteci Varanoğlu, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Polis ise kaçan saldırganı yakalamak için çalışma başlattı. Çocuklar yok sayıldı Ayrıntılar Ayrıntılar FİGEN ATALAY CHP İnsan Hakları Genel Başkan Yardımcılığı tarafından hazırlanan “Pandemi ve Çocuk” kitabına göre, salgın süresince çocukların üstün yararı gözetilmedi, hakları gasp edildi. Çocuk işçiliği arttı, çocukların karşı karşıya kaldığı riskler çoğaldı, beslenme yetersizliği çeken çocuk sayısında da artış oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kitabın önsözünde yer alan sunuş yazısında, “Çocukların biz yetişkinler tarafından yaratılan krizlerin mağdurları olmasını istemiyoruz. Kuşaklar arası sorumluluk bilinciyle yaşanabilir bir dünyada, yetişkinlerin tahakkümüyle örselenmiş çocuklar yerine mutlu, özgür, güçlenmişgüçlendirilmiş, sağlıklı çocuklar ve bu çocukların yer aldığı eşit bir toplum hayal ediyoruz’’ dedi. Kitapta yer alan bazı tespitler ve öneriler şöyle: l Çocuklar haklarının öznesi olarak görülmediği için hakları ilk olarak gasp edilen grup olmuştur. Bu hak gaspı “çocukları koruyoruz” mitine dayanmaktadır. Pandemi sürecinde devletin gözettiği çocuk politikası derhal değiştirilmelidir. l Genelgelerle nüfusun 1/3’ünden fazlasını oluşturan 18 yaş altı bireylerin temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmıştır. Bin çocuk kayıp l 10 bine yakın çocuğun evden kaçtığı söyleniyor. 9 bini geri döndürülüyor. Bine yakın çocuğun şu anda ne yaptığı belli değil. Yani kayıp. RAPORDAN: 2019’dan 2020 Eylül ayına gelene kadar görüştüğümüz haneler içerisindeki çocuk işgücü oranı yüzde 10 artmış durumda. Geçen yıldan bu yana yüzde 10 daha fazla çocuk günde 1012 saat ortalama 60 ila 70 lira yevmiye için tarlalarda çalışmaya başladı. l Pandemi dönemi içerisinde gerek velayet gerek tedbir kararları en az 56 aylık gibi bir süre ertelenmek zorunda kaldı. Bir çocuğun bu süreç içerisinde anne ve babasından mahrum kalıyor olması duygusal anlamda bir yıkım anlamına geliyor. l Aile içinde şiddet varsa çocuğun kendini ifade ettiği ya da bu olumsuzluğun en çok izlenebildiği yer okullar. Okula devam edemeyen çocuk, nereye ulaşabileceğini bilemedi, kendini açığa çıkarmaları zorlaştı. Evlerde ve okullarda risk altındaki çocukların gözlemlenmesi pandemide engellendi. l ALO 183’ün bu dönemde aslında bir müdahale sistemi değil de daha çok bir danışma hattı olduğunu gördük. Pandemiden sonra 183’e ne kadar ihbar geldi? Veri paylaşılmadığı için sayıları bilmiyoruz. Altyapılar yetersiz kaldı ve görüşmelerin çoğu kesildi. l Çocukların uzaktan eğitimle ilgili görüşleri alınmadı. Bunun için de tüm illerde Çocuk Meclisleri’nin kurulması gerekiyor. l Çocukların kağıt toplamaya gittiğini biliyoruz. Kesinlikle eğitime erişemediler. Bırakın interneti, bırakın bilgisayarı ya da akıllı telefonu, birçok evde ‘tüplü’ dediğimiz televizyonlar var ve hiçbir işe yaramadılar. Yani bu çocukların neredeyse yüzde 80’i maalesef eğitimden yararlanamadı ve bu çocukların neredeyse yüzde 80’i okulu terk edecek. l Beslenme yetersizliği çeken çocuklar var yoksul mahallelerde. Çocuk işçiliği arttı l 2019’dan 2020 Eylül ayına gelene kadar görüştüğümüz haneler içerisindeki çocuk işgücü oranı yüzde 10 artmış durumda. Geçen yıldan bu yana yüzde 10 daha fazla çocuk günde 10 12 saat ortalama 60 ila 70 lira bir yevmiye için tarlalarda çalışmaya başladı. Çocuklar sadece tarlada çalışmıyor. Bu çocuklar, Urfa’ya, Diyarbakır’a, Adıyaman’a döndükleri zaman bu sefer de kentsel alanlarda, sokakta, hizmet sektöründe çalışmaya başlayacaklar. Bez yerine poşet l Bazı evlere bir koli girdi. Ama bu koliler, genellikle tek tipti. Yani o evde yaşayan bir çocuk var mı? O evde bir bebek var mı? O bebeğin beze ihtiyacı var mı? O evde bir yatalak var mı? Ya da otistik bir çocuk var mı? Bunu maalesef ne devlet ne yerel yönetimler göz önüne almadı. Bebek bezi alamadığı için poşet bağlayan anneler, mama olmadığı için sadece şekerli suyla beslenen bebekler var. YÖK’TEN ÜNIVERSITELILERI ILGILENDIREN HIBRIT EĞITIM YAZISI Salgında milyonlarca öğrenci yer değiştirecek SEFA UYAR Sağlık Bakanlığı’nın önerisi doğrultusunda Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bahar döneminde yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitimin birlikte yürütüldüğü hibrit (karma) eğitim yapılabileceğini duyurdu. Ancak, bu durumda binlerce öğrenci üniversiteye gitmek için il değiştirecek. Bu öğrencilerin bir kısmı da kaldığı yurtlarda, evlerde ya da kütüphanelerde bir araya gelecek. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, varyant virüse de işaret ederek, “Öğrenciler bakımından sıkıntılı bir süreç başlatabilir” uyarısında bulundu. Dün gerçekleştirilen Yükseköğretim Yürütme Kurulu toplantısında bahar dönemine ilişkin alınan kararların, üniversitelere resmi yazı ile bildirildiği kaydedildi. Buna göre, uygulamalı eğitimler “azami dikkatin gösterilmesi ve sıkı tedbirlerin alınması” şartıyla öğrenciler seyreltilerek, gruplara ayrılarak yüz yüze yapılabilecek. Teorik eğitimler ise Sağlık Bakanlığı’nın görüşleri ile programlarda kazandırılması gereken asgari yeterlikler dikkate alınarak mümkün olduğunca çevrimiçi yapılacak. Salgın endişesi veya barınma dolayısıyla eğitimlere devam etmek istemeyen öğrenciler kayıt dondurma haklarından yararlandırılacak. Bu kapsamda, üniversiteler bahar dönemi için hibrit eğitime geçtiklerini duyurmaya başladı. Türkiye’de sadece lisansta 4.5 milyon öğrenci bulunuyor. 773 KYK yurdunda yaklaşık 700 bin öğrenci kalıyor. Bu, özel yurtlarda kalan ya da ev arkadaşı olan öğrenciler de göz önüne alındığında çok sayıda öğrencinin bir araya geleceği anlamına geliyor. Prof. Şenol, Türkiye’nin salgın grafiğine işaret ederek, birçok bölgenin, en üst düzey kapanmaların gerektiBoğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri dün bir kez daha rektörlük binasına sırtlarını döndü. Öğrencilerden Bulu’ya ret Boğaziçi Üniversitesi lisansüstü öğrencileri, dün toplanan Üniversite Yönetim Kurulu toplantısına katılmadı. Yazılı açıklama yapan öğrenciler, “Melih Bulu’nun üniversitenin bürokratik işleyişini kullanarak kendine meşruiyet devşirme çabalarının farkındayız. Gece yarısı kararlarıyla fakülteler kurulması, arkadaşlarımızın hukuksuzca gözaltına alınmaları, tutuklanmaları, ev hapsine mahkum edilmeleri ve kampuslarımızın polis ablukası altına alınması sürecinde böyle bir toplantıya katılmayı reddediyoruz” dedi. Öte yandan, Kadıköy’deki Boğaziçi eyleminde gözaltına alındıktan sonra tutuklanan öğrenciler Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta’nın tutukluluğuna yapılan itirazlar reddedildi. ği kırmızı çizgiye çok yakın olduğunu; İstanbul, Ankara ve İzmir gibi illerin de turuncu sınırlar içinde olduğunu belirtti. Şenol, “Bu anlamda düşük görünen iller ile yüksek görünen iller arasındaki geçiş ve varyant tehdidi bakımından kampusler ne kadar önlem alırsa alsın öğrenciler bakımından sıkıntılı bir süreç başlatabilir. Lise ve üniversitelerin açılması için koşul uygun değil” dedi. Yayılım uyarısı Üniversite öğrencilerinin iller arası değişimi gibi uygulamaların “küçük kitle hareketi” olarak adlandırıldığını aktaran Şenol, küçük kitle hareketlerinin salgın eğrisine etkisinin hemen görülmesinin mümkün olmadığını söyledi. Şenol, “Oluşan kümeler ve yayılımları, 34 hafta sonra ağır vaka olarak görmeye başlıyorsunuz. Daha önce de toplu sınavlarda itirazlarımızı söylemiştik. O sınavlardan sonra ‘bakın hiçbir şey olmadı’ denilmişti ama 2 ay sonra korkunç bir ağır vaka patlaması gördük” diye konuştu. Toplumda salgının harekette olduğunu, ağır vaka patlamasının sadece öğrencilerin üniversitelere dönmesinden kaynaklı olmayacağını da vurgulayan Şenol, “Lokal salgınlara yani öğrenciler arasında salgına sebep olur, bulaşma yaş seviyesini düşürür” ifadelerini kullandı. l ANKARA CEVAP VE DÜZELTME Cumhuriyet Gazetesi’nin 06.01.2021 günlü sayısında 6. Sayfada yer alan “MAHKUMLAR YÖNETİMİ SUÇLADI. Cezaevinde bir haftada ÜÇ İNTİHAR GİRİŞİMİ”; 07.01.2021 günlü sayısında ise 8. sayfada yer alan “ANTALYA CEZAEVİ’NDEN YENİ İDDİALAR. 6. İntihar girişimi daha” şeklinde, şahsıma ve şahsım nezdinde devlet kurumlarını lekelemeye yönelik rencide edici haberler tamamıyla gerçek dışıdır. Suç teşkil etmesinin yanı sıra Basın Meslek İlkelerine de aykırı şekilde yapılan, kişilik haklarıma saldırı niteliği taşıyan ve iftira ve hakaretten ibaret haber ile ilgili tarafımca her türlü yasal yola başvurulacaktır. Kamuoyunun bilgisine sunarım. Hamza ŞENKAYA GAZETECİLERİ ENGELLEDİ Vali, İskilipli anmasına sahip çıktı SEYFETTİN METE Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, Milli Mücadele döneminde İngilizlerin desteği ile Kuvayı Milliye’ye düşmanlık yapan Teali İslam Cemiyeti’nin yöneticisi İskilipli Atıf’ın anmasına katılmasını eleştirenlere, “Serçeden korkan darı ekmez” yanıtını verdi. Çiftçi’nin, anma etkinliklerine katılmasını haberleştiren gazetecileri sosyal medya hesabından engellediği görüldü. Vali Çiftçi, sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada, İskilipli Atıf’ı anma etkiliğinin milletin nezdinde bir karşılık ve kabul gördüğünü öne sürerek, “Aziz milletimiz sağduyu ve engin ferasetiyle her şeyi gayet güzel değerlendiriyor, ölçüpbiçiyor, herkese hakkını tastamam teslim ediyor” dedi. Çiftçi, anmaya katıldığı için gelen eleştirilere ise “ Bunları normal karşıladığımı da baştan söylemeliyim. ‘Serçeden korkan darı ekmez’ demiş büyüklerimiz” yanıtını verdi. İskilipli Atıf’ın milletin vicdanında suçsuz olduğunu, Atıf’ın hain ve Kuvayı Milliye’ye karşı olmadığını ileri süren Çiftçi, İskilipli Atıf’ın İstiklal Savaşı’na katılanları fisebilillah mücahit olarak nitelendirdiğini, Anadolu hareketi aleyhine bildiri hazırlayıp imzalamadığını ve İngilizlilerle ya da Yunanlılarla birlikte olmadığını ileri sürdü. l ÇORUM ÇUVAL ÇUVAL PARA İDDİASI Başkandan garip savunma AKP’li Şanlıurfa Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, hakkında partisinin il yöneticisi tarafından dile getirilen yolsuzluk iddiaları üzerine açıklama yaparak, “İftiraların bir zerresi doğruysa ben istifamı verip çıkarım. Beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Hazreti Nuh Aleyhisselam da hanımıyla aynı çatı altındaydı. Biri boğuldu biri gitti” dedi. AKP Şanlıurfa İl Başkanlığı İl Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Savacak, Twitter hesabından Başkan Zeynel Abidin Beyazgül’e yönelik çok sayıda ağır ithamlar içeren paylaşımlarda bulunarak, “Oğlun çuval çuval para götürüyor. Esnaf ekmek götüremiyor. Zalim olma. Siyaset mafyacılığı yapma Zeynel Abidin Beyazgül” demişti. Belediye binasında düzenlediği basın toplantısında hakkındaki suçlamalara yanıt veren Beyazgül, “Kimin bireysel çıkarına dokunduysam, kimin rantına dokunduysam aileme, çocuklarıma, şahsıma iftira atmaya kalkıyor. Niye oğluma iftira atıyorlar? Her gün savcılıktan iftiralarla ilgili belge geliyor. Söylediklerinizi ispatlayın. Bana, aileme iftara atmayı bıraksınlar. İftiraların bir zerresi doğruysa ben istifamı verip çıkarım. Yazıklar olsun, iki tane fake hesabı aç başkanın aleyhine yaz. Menfaatlarını benden alamamışlar. Beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Hepimiz birlikte bu algıların üzerinde duracağız” ifadelerini kullandı. Beyazgül, suçlamaları yapanın AKP il yöneticisi olmasına ilişkin bir soruya da “Ne diyeyim Hazreti Nuh Aleyhisselam da hanımıyla aynı çatı altındaydı. Biri boğuldu biri gitti” yanıtını verdi. l İç Politika EŞITLIĞIN YAZILDIĞI GÜN Medeni Kanun’un 95. yıldönümü Türk Medeni Kanunu 17 Şubat 1926 tarihinde TBMM’de kabul edildi. Kanunun kabulü ile sosyal alanda eşitlik anlayışının temeli atıldı. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Medeni Kanunu’nun 95. yıldönümü nedeniyle yaptıkları ortak yazılı açıklamada, “Tüm kadınlar ve laik cumhuriyetimizi savunan herkesi kadınerkek eşitliğini bir demokrasi meselesi olarak dikkate almaya, kadını birey olarak gören zihniyetin yerleştirilmesine destek olmaya ve Medeni Kanunu’muza sahip çıkmaya çağırıyoruz” denildi. Açıklamada özetle ‘’Ne yazık ki günümüzde, Medeni Kanun’un yok sayılmasına yol açan söylemlere ve yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz. Örneğin; Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda 17 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle ‘müftülere resmi nikâh yetkisi’ verilmesiyle Medeni Kanunu’nun ve laik hukuk kurallarının göz ardı edilmesine yol açılmıştır. Kadın sorunlarına çözüm üretecek Kadın Bakanlığı kaldırılmıştır, yeniden bir Kadın Bakanlığı kurulmasına ihtiyaç vardır’’ ifadelerine yer verildi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle