04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 1 ŞUBAT 2021 PAZARTESİ KÜLTÜR Bale, bedenle müziğin uyum sanatı “Parmak ucunuzda tüy gibi yükselin, sonra bir müddet o şekilde durmaya çalışın ve ileriki safhada ise yürümeye geçin. Parmaklarınız, kanasa bile yapın.” KONUK YAZAR EMEL SEÇEN Bale, spor değil, sanattır! Tartışma bile kabul etmeyecek bir konu nerelere çekiliyor. “Bale ve antrenör”, yani Türkiye Dans Sporları Federasyonu “Bale Antrenörlüğü” programı açtı ve buna ilk tepkiyi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi verdi: “Sırf bir federasyona para kazandırmak için baleyi spor dalı saymak, baleyi tüm köklerinden koparıp yok etmek anlamına gelir. Devlet verdiği bu onayı derhal iptal etmeli” dedi. Bale ülkemizde nasıl başladı? Elbette Cumhuriyet kazanımlarının bir değeriydi. Atatürk’ün, Meclis’e sunduğu önerge ile Ankara’da bir konservatuvar kurulmasına karar verildi. Yıl 1935, ünlü besteci Prof. Paul Hindemith Türkiye’ye geldi ve konservatuvar çalışmaları başladı. Tiyatro ve Opera Bölümü için Prof. Carl Ebert, Almanya’dan getirildi. 1936 yılında eğitime başlandı ve resmi olarak ilk Devlet Konservatuarı 1940 tarihinde başlamış oldu. Bale ise dünyaca ünlü İngiliz dansçı ve koreograf Dame Ninette de Valois tarafından, 6 Ocak 1948 yılında İstanbul Yeşilköy’deki Pansiyonlu İlkokulu’nda “Yeşilköy Bale Okulu” adıyla başladı ve sonrasında 1 Ekim 1950 yılında Ankara’ya taşınan okul, Ankara Devlet Konservatuvarı’na bağlı bir bölüm haline geldi. İlk temsil Çeşmebaşı 1965 yılında Dame Ninette de Valois’nın koreografisini gerçekleştirip sahneye koyduğu, Ferit Tüzün’ün altı bölümden oluşan “Çeşmebaşı Balesi”, dünya prömiyerini yaptığında “ilk fantastik Türk balesi” olarak tarihe geçti. Türk balesinden bir Meriç Sümen geçti; Rengin Taş; Sait Sökmen, Merih Çimenciler, hangi birini sayalım? Buralara gelmek sanatçılar için hiç kolay değil. Ama bizim ülkemizin, bale sanatını icra edenlerin giydikleri kostümden, sergiledikleri yorumlara kadar eleştirmekten öteye gitmeyen zihniyeti şimdilerde, balenin kıyımına hazırlanıyor. Bir balerin ya da balet onca acılara ve akıttığı tere, yaklaşık 15 sene, temsile göre 89 saat düzenli çalışma karşılığında acaba yaklaşık 56 saatlik antrenör eğitimi ile bırakın bunu uygulamayı, estetiği ve balenin değerini nasıl kazandırabilir? Kim ya da kimler olacak bu antrenörler? 1965 yılında Dame Ninette de Valois’nın koreografisini gerçekleştirip sahneye koyduğu, Ferit Tüzün’ün altı bölümden oluşan “Çeşmebaşı Balesi”, dünya prömiyerini yaptığında “ilk fantastik Türk balesi” olarak tarihe geçti. Sinemada bale 2018 yılında yönetmenliğini Ralph Fiennes’in yaptığı “Beyaz Karga” filminde Soğuk Savaş döneminde, sanatını icra edemeyecek duruma gelen ünlü balet Rudolf Nureyev’in hayatını, kendisi gibi bu uğraş ve bu emeklerden geçmiş Ukraynalı dansçı, balet Oleg Ivenko canlandırmıştı. Yine aynı yıl gösterime giren Yuli’de modern balenin oluşumunu ilk siyahi Kübalı Balet Carlos Agosta oynamıştı, yönetmeni ise bir kadındı, Bollain. Burada da Küba Ulusal Bale, Houston Bale, Amerikan Bale Tiyatrosu, ardından Londra Kraliyet Balesi’nde siyahi Romeo olan ilk balet unvanı alan sanatçının neler yaşadığına tanıklık ediliyordu. 2010 yapımı, Natalie Portman’a ilk Akademi Ödülü’nü kazandıran Siyah Kuğu filmi ise uzun süre akıllardan çıkmadı. Natalie Portman’ın filmin neredeyse tümünde bedeninin sadece üstü kullanıldı, bale sahnelerinin tümünde dublör kullanılarak bir filmde en uzun süre dublör kullanılan film oldu. Çünkü baleyi, hiçbir sanatçı bale eğitimi almadan yapamaz! Parmak ucunda durmak, jump, bacak açmak ve bunları müzikle uyumlu hale getirmek spor yapmakla eş değil. Türkiye’de ise bir Hülya Aksular varken sanatçının yaşamını sinemaya taşımak yerine baleyi spor antrenörlerine teslim etmek hangi düşüncenin ürünü olabilir? Bale elbette bedeni çalıştıran bir etkinliktir ama ne futboldur ne halter! Bale; estetik, zerafet, incelik, sanatsal duyum ve müzikle uyum, ruh dinginliği, sahne yatkınlığıdır. Bırakın antrenörler, para için bile olsa başka dallarda serpilsinler. Güzel sanatların ve sporun izleyeni de farklıdır, bırakın bale onu izleyen, anlayan ve yapanlara kalsın! ‘Ne çılgınca, ne cahilce... ’ Şadan Gökovalı Gökovalı, Akyaka’da toprağa verilecek. Şair, yazar Gökovalı yaşamını yitirdi “Halikarnas Balıkçısı” Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın manevi oğlu, şair, yazar, eğitimci ve rehber Prof. Dr. Şadan Gökovalı (82) yaşamını yitirdi. Kabaağaçlı’nın manevi mirasını yaşatan, eserlerini ölümünden sonra yayımlayan ve tüm kitaplarına önsöz yazan Gökovalı, “gazetecilerin hocası” olarak da biliniyordu. Gökovalı, Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka Mahallesi’nde toprağa verilecek. Türkiye’de ilk kültür turlarını başlatan Prof. Dr. Şadan Gökovalı, uzun yıllardır yaşamını sürdürdüğü İzmir’de, yaşlılığa bağlı sebeplerle yaşamını yitirdi. Gökovalı’nın vefatını İzmir Gazeteciler Cemiyeti “Cemiyetimiz üyesi duayen gazeteci, araştırmacı yazar Prof.Dr. Şadan Gökovalı vefat etmiştir. Cenazesi Akkaya’da toprağa verilecektir. Ailesi ve sevenlerine başsağlığı dileriz” sözleriyle duyurdu. Pek çok ödülün sahibi Gökovalı, 1959’da İzmir’de yayımlanan Ege Ekspres gazetesinde başladığı profesyonel gazeteciliği, TRT’de yapımcı ve yönetici olarak sürdürdü. Daha sonra Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nda öğreticiliğe başladı. Profesyonel Ülkesel Rehber oldu. Gazetecilik Başarı Armağanı yarışmalarında özellikle araştırma, dizi yazı, turizm vb dallarında birçok birincilik ve derece aldı. 1964 yılında Ege Ekspres’te yayımlanan “İzmir’in Asırlıkları” başlıklı yazı dizisi ile birinci oldu ve tüm eserler arasında en yüksek puanı aldığı için “Yılın Gazetecisi” seçildi. Aldığı diğer ödüller arasında “Efes”, “Fethiye” ve “Bergama”yı en iyi anlatan yazar, Türk Dil Kurumu Radyo Tv Ödülü, “Anadolu Uygarlığına Katkı”, “Son 10 yılın İzmir Turizmine En Büyük Hizmet” gibi ödüller de yer almaktadır. Bir kuğu gibi parmak ucunda dans etmek, kim istemez... O güzel kostümlerle, kollar havada uçar gibi dans etmeği herkes isHülya Aksular: “Bale sanatını, Ferhad ile Şirin. Mehmene. 2001 Fotoğraf Yaşar Saraçoğlu la. Peki, yaptıkları bu listelenen uydurulmuş başlıkların tarih boyunca dünyada geçerliliği var mı, diye bakmadan birkaç kişi tater. Bu iş bu kadar sanatların rafından sessizce yapılan kolay olsaydı her tamamını, hadsiz adım neden şimdi kes balerin, balet ÖZNUR olurdu. Günlerdir OĞRAŞ ÇOLAK tartışılıyor: Bale spormuş ve Türkiye Dans Sporları Federasyonu 56 saatlik bir “bale antrenörlüçocuk ve gençlerin eğitimlerini, evlatlarının geleceği için hayata geçirildi? n Tamamen çıkar üzerine mi kurulu? T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İDOB sanatçılarının, erdemiyle hayatta ğü” programı açmış. Akıl tutul didinen anne kalmaya çalışan kursların, ması yaşıyoruz. Bu ülkede sa ve babaların uzun yıllar eğitim alan banat ile ilgili yasaklar, sansürler dışında yaşamadığımız bir bu kalmıştı. Yani birisi 56 saatte bale öğrenecek ve sonra öğretecek, buna kargalar bile gülmez. Yıllarını bu sanata vermiş, hâlâ onlarca balerin yetişumutlarını, emeklerini kişisel rant için kullanmaya yeltenen zatlara da şaşkınlıkla karışık öfkem le öğrencilerinin, bale eğitmenlerinin, sanatçı çalıştırıcılarının çabalarını ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı hiçe sayarak bilinçsiztiren ve günde sekiz saat ders büyük oluyor.” ce atılan bu adımın veren Hülya Aksular’ın görüşüçıkarcılıktan uzak ne başvurduk: Aksular, Ankara Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü’nden sınıf atlayarak mezun oldu. 1983 yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne tayininin ardından 18 yaşında oynadığı Kuğu Gölü Balesi ile bu rolü oynayan en genç başbalerin unvanına sahip oldu. Yurtiçi ve yurtdışında altmışın üzerinde karakter yorumladı. 1986’dan bugüne Almanya’nın birçok şehrinde, İsviçre, İtalya, İspanya, Kanarya Adaları, Japonya, Rusya, İsveç, Norveç, Danimarka, Bulgaristan, Makedonya’da dans eden Aksular, dünyaca ünlü Nureyev ile Uyuyan Güzel Balesi’nde aynı sahneyi paylaştı. Aksular 19931996 yıllararıyla toplum danslarını içine katarak bağımsız bir şekiliyi niyet olduğunu düşünmek zor gerçekten. Tolga Han, yarışması yapılan de varlıher şey spordur ğını sürdürmeye başHülya Aksular, İstanbul’daki sanat okulunda: Hülya Aksular Sanat Atölyesi’nde her yıl onlarca öğrenciyi bale sanatına kazandırıyor. diyor. Bale yarışmaları TDSF tarafından yapılabillayan federasyon yaptı demek yansin diye herhalde. lış olur. Bağımsızlığını ilan ettiğinden Dünyada, Türkiye’de yapılan yarışmabu yana federasyon ve yönetim kuru lardan, kazanılan başarılardan habersiz lu başkanı olan Tolga Han neden yap sanki. Bale yarışmasına katılabilmek tı, sorusuna odaklanırsak bir sonuiçin sporcu olmaya gerek yok, balerin ca varabiliriz sanki. Dansçılık döne olmak, başarılı olmak yeterli zaten. Kumini, branşının eğitmeni olduğunu bi rulan sistem işlesin diye bale spordur liyorum. Ama bale sanatını, çocuk ve diyor! Ne çılgınca ne cahilce ne haince. rında en iyi balerin seçildi. gençlerin eğitimlerini, evlatlarının ge Aslında ben bu bilmezliğin kendi kenBu özgeçmiş böyle uzayıp gidiyor. leceği için didinen anne ve babaladini yok edeceğinden emin olduğumdan Tüm başarıların arkasında uzun bir ha rın umutlarını, emeklerini kişisel rant sessizce izliyordum. Mümkün mü böyle yat var. Bu sanata adanmış kocaman için kullanmaya yeltenenlere de şaş bir sistemin işleyebilmesi? bir yürek var. Öyle kolay değil yani. kınlıkla karışık öfkem büyük oluyor. Ama içimin susmadığı anlarda oln “Bale spor mu, sanat mı?” diye bir n 56 saatlik “bale antrenörlüğü” du tabii... Sosyal medya paylaşımlatartışma var. Siz ne söyleyeceksiniz? programına ne diyorsunuz? rı arasında bale sanatının düşürüldüAklıselim bir şekilde çözüleceğini Açıklamalarından dinledim: Fede ğü durumun altını çizmek için bale saumduğum için bu durumu ülkemizin rasyonun 2007 tarihinde toplanan ge natı gibi çok zor olduğunu bildiğimiz bir sıkıntısı olarak görmek istemiyo nel kurulu baleyi trajikomik bir şekilde spor dallarının hırpalandığını da görürum. Cumhuriyetin kurduğu Türk ba spor dalı branşları içerisine katma kara yorum ve hakikaten çok üzülüyorum. lesini, devlet konservatuvarlarının ba rı veriyor. İki ay sonra Resmi Gazete’de Sporun her dalı önünde saygıyla eğildile ve modern dans akademik çalışma ana statüsü spor dalı olarak tanımla ğimi söylemek isterim. Bale spor değillarının tamamını, senesi sınırlanamaz nıyor. 2020 Eylül ayında ise 56 saatlik dir, sanattır elbette ama sporu ışığıyla eğitimle oluşan pratikleri ve araştır “Sportif Bale..ne demekse? Bale ve Mo sanata dönüştüren büyük isimler oldumalarıyla ömürlerini veren öğretmen dern Dans Antrenörlüğü, Bale Hekimli ğunu da unutmamak gerekir. lerimizi, sanat kurslarının bağlı oldu ği, Bale ve Modern Dans” branş kursla n Bale eğitimi ne kadar sürer? ğu Milli Eğitim Bakanlığı’nı, bu kurs rının onayını ve bale yarışmalarının Fe Bale kursu öğrencileri dört yaşından kapsamında verilen eğitimin sonun derasyon tarafından yapılması Gençlik itibaren 14 yıllık bir süreci tamamlamak da ancak başarılı olabilenlerin aldığı ve Spor Bakanlığı’na sunuluyor, kanaa için eğitim alıyorlar. Konservatuvarlarda belge için çabalayan onca çocuğu ve timce bakanımıza ulaşmadan onay alı 10 yaş itibarıyla eğitimleri başlıyor; saemeği hiçe sayan bu hareketi de gör nıyor. Federasyonun aynı zamanda yö natçı da olsalar, eğitmen de. Öğrenim sümezden gelemeyiz. netim kurulu başkanı sitelerinde, hepi reci bitmiyor. Benim hâlâ sürdüğü gibi. n Türkiye Dans Sporları Federas mize yolladığı ses ve video kayıt çırpın Bale eğitimini bu işi bilmeyen kiyonu sizce neden böyle bir şey yaptı? nışlarında “bu yeni değil” ibaresine de şiler nasıl verebilir bilmiyorum ama, 2001 yılında Türkiye Jimnastik Fe ğiniyor zaten. İnanamayacaksınız ama sonuçları çocuklar için ciddi sorunderasyonu bünyesinde branş olarak bilirkişi olarak bakanlık onayına isti lar açar? kurulan, sonrasında genel kurul ka naden “bale spordur!” bile diyor ısrarVeremezler! Müzisyen Sophie Xenon hayatını kaybetti Lady Gaga, Madonna ve Nicki Minaj gibi isimlerle birlikte de çalışan yapımcı ve müzisyen Sophie Xenon, 34 yaşında hayatını kaybetti. Sophie Xeon için yapılan açıklamada, “Bu sabaha karşı Atina’da yaşamını yitirdi. Ani bir kaza geçirdiği evinde ölen sanatçının ve ailesinin mahremiyeti önceliğimiz” denildi. 2017’de yayımladığı It’s Okay to Cry isimli şarkısında trans olduğunu duyuran Sophie Xeon, en iyi dans ve elektronik albüm dalında Grammy’e aday gösterilen ilk trans olarak dikkat çekmişti. 220 milyon yıllık dinozor ayak izi Birleşik Krallık’taki Galler bölgesindeki Vale of Glamorgan’da Bendricks Bay sahilinde ailesiyle birlikte yürüyüşe çıkan 4 yaşındaki Lily Wilder arkelogları heyecanlandıran bir keşfi ortaya çıkardı. Wilder’ın sahilde yürüdüğü sırada dinazor ayak izi gözüne çarptı. Wilder’ın ailesi dinazor ayak izini arkeologlara haber verdi. Bölgeye keşfe gelen arkeologlar, yaptıkları inceleme sonucunda ayak izinin 220 milyon yıllık ve 75 cm. uzunluğunda bir dinozora ait olduğunu açıkladı. Çekin elinizi baleden Türkiye Dans Sporları Federasyonu (TDSF) açacağını duyurduğu “bale antrenörlüğü” (!) kursunu Bale Sanatçıları Derneği’nin başlattığı “bale spor değildir” protesto kampanyası üzerine “ertelemiş”. Yani “yanlış yaptım, bu işten vazgeçtim” dememiş, “daha uygun bir zaman kolluyorum” mesajını vermiş. Merak ettim, TDSF’nin bağlı olduğu World DanceSport Federation sitesine bir göz attım. Türkçeye “Dans Sporları” diye çok genel bir ifadeyle çevirdikleri terimin İngilizcesi de Fransızcası da “Sportif Dans”, “Spor Türü Dans” olarak karşılanabilir ancak. Dünyada çokça yapılan dans yarışmaları konseptinden yola çıkılarak kurulmuş ve Latin danslarıyla salon danslarını (toplam 10 dal) içeren bir “spor federasyonu”. Tırnak içinde yazıyorum çünkü bir sporun en önemli tanınma ölçütü olan olimpiyatlara kabul edilmeyi henüz başaramamış. 2020 Tokyo Olimpiyatları (2021’de gerçekleşir umarım) kapsamında da yok, 2024 Paris Olimpiyatları kapsamında da... Ama sinema tarihinde bu sporun unutulmaz bir yeri var: Jane Fonda’nın yıldızının parladığı “Atları da Vururlar” filmi, çiftlerin kazanmak için durmaksızın dans etmesi gerektiği bir dans maratonu üzerinden kapitalist düzeni yerden yere vuran bir Sydney Pollack klasiğiydi. Bale spor değildir Benim sanat hayatım beş yaşında bale ile başladı. İlk hocam sevgili Yıldız Alpar’dı. Altı yaşındayken o sırada Beşiktaş’ta bulunan konservatuvarın giriş imtihanını kazanmıştım. Evin Ilgar, Madam Olga, Rezzan Abidinoğlu ve ne yazık ki artık hayatta olmayan Gönül Yaltırık’tan ders aldım. Dokuz yıl süren bir eğitimin ardından koreograf olarak mezun oldum. Aynı dönemde konservatuvarın tiyatro bölümüne de devam ediyordum ve sanat hayatımdaki yolumu seçmiştim. Ama 9 yılımı verdiğim ilk göz ağrımı, baleyi hiç unutmadım, sahnede de o eğitimde edindiğim bilgilerden çok yararlandım. Günümüzde bale eğitimi daha uzun sürüyor ve mutlaka çocuk yaşlarda başlıyor. Bu bir zorunluluk. Çünkü bale sanatının gerektirdiği esnek ve özel kas yapısı ancak küçük yaşlardan itibaren çalışılırsa şekilleniyor. Öyle bir haftalık, iki haftalık kurslarla yapılacak bir şey değil bale; insanlar bu sanata bir ömür veriyorlar. TDSF Başkanı olan Tolga Han, işlettiği özel dans stüdyolarından bildiğimiz, televizyon eğlencelerinde “Tolga Han ve dans grubu” diye gördüğümüz bir isim. O stüdyolarda insanlara parasıyla öğretilen danslar (Latin, flamenco, tango, vb.) bugün başkanlığını yaptığı federasyonun yarışma dalları, herhalde stüdyolar da dans sporları kulübü olmuş. Buna niye gerek duyulmuş bilemiyorum, tartışmak da istemiyorum. Ama “bale antrenörü” gibi saçma sapan bir terim üretilince o zaman Tolga Han Bey’e bir hatırlatma yapmak gerekiyor haliyle. Bize balede “karakter dansları” başlığı altında Slav, Macar, İspanyol danslarını, ayrıca Anadolu halk danslarını öğretmişlerdi. Anadolu halk dansları hocamız Fikret Değerli’ydi. Baleyi kendi adımlarımızla buluşturma çabasından yıllar sonra tiyatroda oyunlar sahnelerken çok yararlandım. Bale, yıllar yılı sporcuları aratmayan bir fiziksel emek sarf edilen, ama sonuçta dansı ve koreografiyi üst düzey bir estetikte buluşturan bir sanattır. Balenin antrenörü olmaz, hocası olur, koreografı olur. Bale spordur demeyin, bütün dünyayı kendinize güldürmeyin. Siz en iyisi çekin elinizi baleden, enerjinizi kendi spor dalınızı olimpiyatlara kabul ettirmek için harcayın. Atilla Pekdemir Sanat dünyasında bir kayıp daha İzmir’de akciğer kanseri ile 2 yıldır mücadele eden ve kısa bir süre önce de koronavirüsü atlatan ünlü oyuncu Atilla Pekdemir (78), dün yaşamını yitirdi. Usta oyuncu Pekdemir, 10 Şubat 1943 tarihinde Giresun’da dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Giresun’da okudu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 3. sınıfta ayrıldı. 1968’de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Münir Özkul, Gülriz SururiEngin Cezzar, Üç Maymun Kabare, Nisa SerezliTolga Aşkıner, Ali Poyrazoğlu, Deve Kuşu Kabare, Levent Kırca, Sadri Alışık Tiyatroları'nda oyuncu ve yönetmen olarak çalışan Pekdemir çok sayıda dizide de rol aldı. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle