22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 7 OCAK 2021 PERŞEMBE gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AZGELİŞMİŞ ÜLKELERDE PLANSIZ ARTIŞIN ETKİLERİ Nüfus artışının sonuçları DOÇ. DR. AYŞE ATALAY Günümüzde dünya nüfusunun olağanüstü boyutlarda artması pek çok ekonomik ve sosyal sorunu da beraberinde getirmektedir. Yaşlı dünyamızdaki doğal kaynaklar artık dünya nüfusunun iklimsel, çevresel, sosyal ve kültürel sorunlarına yeterli düzeyde yanıt verememektedir. 1850 yılında dünya nüfusu 1 milyar iken 150 yıl gibi kısa bir süre içinde artış hızı yüzde 650’yi bulmuştur.. Nüfus artış hızı azgelişmiş ülkelerde ortalama yüzde 23 gibi yüksek oranlara ulaşmaktadır. Oysa gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 0.51 civarındadır. Ayrıca 20. yüzyıl başlarında gelişmiş ülkelerin dünya nüfusuna oranı yüzde 40 iken günümüzde bu oran yüzde 15’e kadar inmiştir. Dünya nüfusunun büyük çoğunluğu azgelişmiş ülkelerdedir. Artık nitelik önemli 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar ülkeler nüfuslarının artması yönünde bir eğilim içindeydi. Bu görüş, özellikle ülke savunması politikaları açısından ısrarla dile getiriliyordu. Bir ülkenin nüfusu ne kadar fazla olursa ülkenin caydırıcılığı da o kadar güçlü olur düşüncesi nüfus politikalarını belirliyordu. Artık nüfusun niceliği değil, niteliği önem kazanmaktadır. Gelecekteki savaşlar da yapay zekâ ve robot teknolojisi kullanılarak bedensel gücün önemini ve işlevini yitirmesi sonucunu doğuracaktır. Bu bakımdan artık ülkelerin savunma veya saldırı gücünün ölçülmesinde nüfus etmeni ikinci planda kalmaktadır. Nüfus artışı özellikle azgelişmiş ülkelerde bir dizi sosyal, ekonomik ve çevresel soruna yol açmakta, bu ülkelerin vatandaşlarına insanlık onuruna zamanda eğitim olanaklarının kıt olduğu, eğitim düzeyi düşük toplumlardır. Bu durum azgelişmiş ülkelerde siyasal ve ekonomik elitlere bir dizi avantaj sağlamaktadır. Ekonomik açıdan nüfus artışı emek piyasasında rekabeti körüklemektedir. Bu da emeği ile geçinen beyaz ve mavi yakalıların arasında bölünmeye, dolayısıyla bu toplumsal katmanların bir sınıf bilinci oluşturmasına engel teşkil etmektedir. Medyasıyla, eğlence sektörüyle 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar ülkeler nüfuslarının artması yönünde bir eğilim içindeydi. Artık nüfusun niceliği değil, niteliği önem kazanmaktadır. yaraşır bir yaşam sağlamayı gittikçe zorlaştırmaktadır. Azgelişmiş ülkeler, sanayileşmemiş, gelir dağılımının adaletsiz olduğu, eğitim seviyesi gerilerde kalmış, pek çoğu daha önceden Batılı kapitalistlerce sömürülmüş, demokrasi kültürü yetersiz ülkelerdir. Günümüzde yaşanan göçlerin, su ve besin kaynaklarına erişim zorluğunun nedenleri arasında azgelişmiş ülkelerde nüfus artışının ülkenin teknolojik ve ekonomik kapasitesini aşması da bulunmaktadır. Bu ülkelerde nüfus artışının çeşitli nedenlerle kontrol altına alınmaması, bazen teşvik edilmesi siyasal tabloya da yansımaktadır. Azgelişmiş ülkeler aynı de bu bilincin oluşması ötelenmektedir. Çünkü işsiz kalma korkusunun yarattığı tedirginlik bu sınıfın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi bir işlev görür. Bu durum ise sermaye sınıfını oluşturanların ücretleri düşük tutarak kârlarını artırmalarına yol açmaktadır. Ayrıca azgelişmiş ülkeler, bu şekilde ileri kapitalist ülkelerin kolayca sömürebileceği ucuz işgücü pazarı haline gelir. Böylece yerli sermaye ile yabancı sermaye sömürü düzenini ortaklaşa yürütür. Azgelişmiş ülkelerde nüfusun kontrolsüz artması, bazen siyasal elitler tarafından da özendirilir. Bu şekilde yoksul, umutsuz yığınlara gündüz düşleri gördürerek umut tacirliğine soyunurlar. Böylece onları her açıdan kendilerine bağımlı kılmaya çalışırlar. Ucuz emek pazarı haline getirdikleri ülkede ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarlarını gözeten ekonomik politikalar izlerler. Bu durum ise yöneticilerin iç kamuoyundan çok, dış kamuoyunun desteğini başka bir deyişle uluslararası güç odaklarının desteğini almayı daha çok önemsemelerine yol açabilir. Kısırdöngü Kendilerine bağımlı sessiz yığınların efendisi olmak isteği onları demokrasi dışı arayışlara da itebilir. İnsanlık dışı koşullarda yaşattıkları bu sessiz yığınların ses vermemesi için gittikçe otoriter ve baskıcı bir yönetim şeklini benimseyebilirler. Böylelikle iç karışıklıklar baş gösterebilir. Bu tablo, siyasal bilinç kazanmamış, eğitim düzeyi düşük azgelişmiş ülkelerde halkın yanlış siyasal tercih yapmasını kolaylaştırabilir. Sonuç olarak bu tip ülkeler, bir kısırdöngünün içinde kıvranmaktadır. Bu durumdan ötürü azgelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki makas kapanmayacak bir şekilde açılmaktadır. Türkiye gibi 200 yıldır yenileşme çabası içinde olan bir ülkede nüfus politikası önemle üzerinde durulması gereken bir sorun olarak ele alınmalıdır. halefetteyseler, iktidara gelmeye çalışırlar. Hukuk ve siyaset dünyaları arasındaki ilişkiler oldukça karmaşıktır. Politikacının dünyası... İktidardaki politikacılar, yasaları Savcının ve yargıcın yaptıkları için, savcıların ve yargıçladünyası... rın dünyalarını biçimlendirme gücüHer insanın farklı bir dünyası vardır. Bazı dünyalar birbirlerinin düşmanıdır: Hırsızların dünyalarıyla polislerin dünyaları gibi. Bazı dünyalar iç içe geçmişlerdir, işbirliği yapmak zorundadırlar: Öğretmenlerin dünyalarıyla öğrencilerin dünyaları gibi. Bazı dünyaların çıkarları çatışır: Sermayenin dünyasıyla emene de sahiptirler. Ama mevcut yasaları politikacılar yapıyor da olsalar, onların da davranışlarının geçerli uluslararası anlaşmalara, anayasaya ve yasalara uygunluğunu denetlemek savcıların ve yargıçların görevidir. Bu karmaşık yapıda, adaletin tecellisi ve toplumun selameti için yapılacak en doğru iş, hukuk ve siyaset dünyalarını titizlikle birbirinden ayırmak, yani savcıların ve yargıçğin dünyası gibi. Bazı dünyalar birlikte yaşarlar ama hedefleri farklıdır: ların dünyası ile politikacıların dünyasını birbirinden iyice tecrit etmektir. Savcıların ve yargıçların dünyaHHH sı ile politikacıların dünyası gibi. Parlamenter Demokrasiden Ben bu yazıda savcıların ve Şahsım Devleti rejimine geyargıçların dünyası ile politi çince, iktidardaki politikacı, kacıların dünyasını karşılaştır hem yasamanın hem de yargımak ve politikacıların dünyası nın üzerinde olağanüstü yetkisavcıların ve yargıçların dün lere sahip oldu. yasına egemen olduğunda o Politikacıların dünyası, savcı ve toplumda adalet aramanın bir yargıçların dünyasını etki altına aldı. işkence haline geleceğine dik Oysa savcı ve yargıçlar, Dekati çekmek istiyorum. mokratik, Laik ve Sosyal Hukuk HHH Devleti’nde, politikacıların istekSavcıların dünyası hukuktur. lerine ve telkinlerine göre değil, Politikacıların dünyası siya geçerli hukuk kurallarına göre settir. davranmak zorundadırlar. Savcılar ve yargıçlar, AvruEn tepedeki politikacının pa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, duygularına, düşüncelerine ve Anayasaya, yasalara, yönetme söylemlerine göre, mevcut yaliklere, bunlar yetersiz kaldığın saları eğip bükerek soruşturda da içtihatlara, genel ahlama ve kovuşturma yapmak, ka ve geleneklere uygun olarak karar vermek, savcı ve yargıçdavranmak zorundadırlar. ların dünyasında pek de makPolitikacılar ise iktidardaysa bul bir davranış biçimi olmasa lar, iktidarlarını korumaya, mu gerek diye düşünüyorum. DAYANIŞMA CUMHURİYET SAHİPSİZ DEĞİLDİR. Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. DAYANIŞMA Borçlu olduğum C’in yanındayım. Dr. NAZIFE SEFI YURDAKUL DAYANIŞMA “CUMHURİYET” ve “ÖZGÜRLÜK” olmazsa, olmaz... İST. ÜNİV. İŞL. FAK. İŞLETME İKTİSADI ENSTİTÜSÜ 18. DÖNEM 1975 YILI MEZUNLARINDAN BİR GRUP DAYANIŞMA C’e sahip çıkıyoruz. Basın ve ifade özgürlüğünü korumaktan asla vazgeçmeyeceğiz. BARSELONA’DAN CUMHURIYET OKURU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle