28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR [email protected] AVRO STERLIN FAİZ BORSA 11 7 OCAK 2021 PERŞEMBE ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.3470 8.1 kuruş 9.0380 7.9 kuruş 9.9920 11.3 kuruş 14.90 0.03 puan 1505 15.86 puan 3070.14 58.70 lira 457.19 58.70 lira Takipten çıkan borçlar ödenmiş gibi görünüp yüksek faizle yapılandırılıyor ÇİFTÇİYE BORÇ OYUNU Üreticinin borçlarının faizsiz olarak uzun vadeye yayılması talep edildi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, “Bankalar ve Tarım Kredi Kooperatifleri’nin takipteki borçlu sayısı az gösteriliyor, çiftçinin önemli bir kısmının borcunu ödediği söyleniyor. Gerçek şu ki çiftçimiz kredi verilen kuruluşa çağrılmakta, borcunun faizi alınarak borcu devam ettirilmektedir” dedi. Kredi kuruluşlarının kendi bünyelerinde bu borçları yüksek faizlerle yapılandırdığına dikkat çeken Bayraktar, “Takipten çıkan bu borçlar ödenmiş gibi görünüyor. Halbuki borç ödenmemiştir. Çiftçimizin üretimden elde ettiği geliri dikkate aldığımızda, yüksek faizlerle yapılandırılan bu borçların geri ödenmesi mümkün de değildir” diye konuştu. Bayraktar, çiftçinin ödeyemediği için takibe düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının faizsiz olarak uzun vadeye yayılmasını talep etti. ‘Ziraat karşılasın’ “Çiftçinin yüksek faizle borçlanmadığı özel banka kalmadı. Çiftçi borçları, 2019 Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla değerinin yüzde 50’sine yaklaştı” diyen Bayraktar, şu taleplerde bulundu: “Aile işletmelerinin ayakta kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük faizle kredi kullanması sağlanmalı. Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay almalı. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalı. Tarım Kredi Kooperatifleri faizlerini Ziraat Bankası seviyelerine çekmeli. Kredi kullanımında bankalar, masraf, komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası gibi çiftçinin maliyetini artıran taleplerde bulunmamalı.” ‘Ürün bulamayacağız’ Tarım sektörünün 2020 değerlendirmesini yapan Bayraktar’ın konuşmasındaki diğer satırbaşları şöyle: n Salgının gölgesinde geçen 2020, çiftçi için zor bir sınav yılıydı. Pandemi sürecinde diğer sektörlere sağlanan desteklerden mahrum olunmasına rağmen bu sınav başarıyla verildi. Tarım sektörü, işsizliği 2.2 puan düşürerek yüzde 14.9’dan yüzde 12.7’ye çekti. n Enflasyonun yüzde 14 olduğu bir ortamda yüzde 41’leri geçen girdi fiyat artışları kabul edilebilir olmadığı gibi sürdürülebilir de değil. n Kuraklık böyle devam ederse ilkbaharda ekilecek, suya daha çok ihtiyaç duyan ürünlerde de sıkıntı yaşanacak. n Kuraklığın boyutları artarsa paramız olsa bile tarlada ve marketlerde ‘SORUNLAR ÜRETİCİYE DESTEKLE ÇÖZÜLÜR’ CHP milletvekili İsmet Tokdemir, Nijer’de de 1 milyon hektar arazi kiralandığına ilişkin açıklamaları, soru önergesiyle Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye sordu. Bu kiralamanın hayvancılıkta yem açığını kapatmak için yapıldığının açıkladığına atıf yapan Tokdemir, “Türkiye’de elverişli 4 milyon hektara yakın arazi varken Nijer’de arazi kiralamak sorunu çözmek yerine yerli üreticiyi bir kez daha mağdur etmek anlamına geliyor. Sorunu kendi topraklarımızda, kendi çiftçilerimizi destekleyerek çözebiliriz” dedi. İsmet Tokdemir ürün bulamaz hale gelebiliriz. n Artan elektrik fiyatları üretimin sürdürülebilirliği için büyük bir tehdit unsuru halinde geldi. Devam eden kuraklık nedeniyle cazibe suya ulaşması mümkün olmayan çiftçilerimiz daha çok yeraltı suyunun daha derinden çekilmesine ihtiyaç duyacak, bu da elektrik maliyetini çok fazla yükseltecek. Zaten elektrik fiyatlarının yüksekliği nedeniyle üretimde zorlanan çiftçiler üretimden tamamen uzaklaşabilir. n Toprağın düşük maliyetli suyla buluşması sağlanmalı. l Ekonomi Servisi KOÇ SÜTTEN ÇIKTI SEK Süt CLA Gıda’ya satıldı Koç Grubu şirketlerinden Tat Gıda, süt ve süt ürünleri işkolundaki tüm varlıkların satışına karar verdi. Kamuoyu Platformu’na yapılan açıklamada şirketin CLA Süt ve Süt Ürünleri Gıda Sanayi Ticaret A.Ş’ye satıldığı açıklandı. Gıda sektöründe uzun yıllardır faaliyet görteren Çallı Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin yeni kurduğu şirket, SEK’i 240 milyon TL’ye aldı. Satışta danışmanlık için Ünlü Menkul Değerler A.Ş yetkilendirildi. İlhami Koç Özge Gürsoy EY TÜRKİYE RAPORU: Halka arz bu yıl hızlanacak EY Türkiye Ortağı İlhami Koç, ocak ve şubat aylarında çok sayıda şirketin halka arz için çalışma başlatacağını söyledi. Ancak Koç, geçen yıl yapılan halka arzları hatırlatarak bu yoğun talebin yanlış fiyatlamalara yol açabileceği uyarısında bulundu. “Birleşme ve Satın Alma İşlemleri 2020” raporu hakkında bilgi veren strateji ve kurumsal finansman bölümü başkanı Özge Gürsoy Büyükavşar ise 2020’de yüzde 153 artışla 6.9 milyar dolarlık işleme ulaşıldığını söyledi. İşlem sayısı ise 89 oldu. l Ekonomi Servisi SÜRDÜRÜLEBİLİR KREDİ 2030’a kadar 200 milyar TL Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, sürdürülebilirliği iş stratejilerinin bir parçası olarak gördüklerini belirterek 2030’a kadar Türkiye’ye 200 milyar TL sürdürülebilir kredi finansmanı sağlayacaklarını söyledi. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmayı arzu ettilerini vurgulayan Binbaşgil, şöyle devam etti: “Bu krediyle orantılı olarak, bankamıza sağlayacağımız sürdürülebilirlikle ilintili finansmanı da 2030 yılına kadar artırmayı hedefliyoruz. Ayrıca sürdürülebilir yatırım kategorisine giren yatırım fonları bakiyesini de 2030’a kadar 15 milyar TL’ye çıkarmayı taahhüt ediyoruz.” 2025 yılına kadar karbon nötr banka olacaklarını da açıklayan Binbaşgil, ayrıca geleceğin Türkiyesi’ni yaratmanın bankacılığın ötesinde bir sorumluluk olduğunu kaydetti. l Ekonomi Servisi Hakan Binbaşgil İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, görevini martta Hakan Aran’a devredecek ‘Çekilmeyi bilmek lazım’ İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, dün basın toplantısı düzenleyerek “icrai görev süresinin 35 yıla ulaşması” nedeniyle marttaki genel kurulda 10 yıldır sürdürdüğü genel müdürlüğü devredeceğini açıkladı. Genel kurul onay verirse yönetim kurulu üyesi olacağını belirten Bali, genel müdürlük görevine de genel müdür yardımcısı Hakan Aran’ı önereceklerini duyurdu. ‘İktisadi bağımsızlık’ Cumhuriyetle neredeyse yaşıt bankasının yazılı kurallar ve prensiplerle yönetildiğini hatırlatan Bali, “5 yıl genel müdür yardımcılığı da yaptım. 15 yıl üst düzey yöneticilik bu ülkede ziyadesiyle yeterli. Genç, donanımlı nesil geliyor arkadan. Zamanı gelince çekilmeyi bilmek lazım. Hayatta bazıları parayla, bazıları makamla vedalaşamaz. Ama uçtan uca bir sorumluluğu götürebilmek için doğru kararları verebilmek gerek” dedi. Geçen 10 yılda “İş Bankası ailesi” olarak iyi sınav verdiklerini düşündüğünü ifade Bali, şöyle devam etti: “Örneğin aktiflerimizi 132 milAdnan Bali (solda), genel müdürlük görevini üstlenecek Hakan Aran’ın (sağda) bankacılıktaki dijital dönüşümün de bir ifadesi olduğunu belirtti. yar liradan 597 milyar liraya çıkardık. Ülkenin doğruları için çalıştık. Çünkü bu banka Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iktisadi bağımsızlık vizyonuya kurduğu bir banka.” Soruları da yanıtlayan Bali, genel müdürlük dönemindeki en güzel gününün Ankara’daki ilk genel müdürlük binasının İktisadi Bağımsızlık Müzesi’ne dönüşütürülmesi olduğunu belirtti. ‘Siyasette yokum’ Kamuda görev üstlenip üstlenmeyeceğine yönelik soruyu “Hiçbir zaman siyaset düşünmedim, düşünmeyeceğim” şeklinde yanıtlayan Bali, CHP’nin temsil ettiği hisselerle ilgili tartışmalara yönelik olarak da bankadaki ana mülkiyetin kolektif olduğuna atıfla bunların iş yapma biçimini etkilemediğini söyledi. l Ekonomi Servisi Marketlerde fiyatlar ürüne değil, gelir durumuna göre belirleniyor Semte göre etiket dönemi Aynı markanın aynı gramaja sahip ürünlerinin, farklı semtlerdeki marketlerde farklı fiyatlara satılması tepki çekmeye devam ediyor. Geçen yıl Cumhuriyet olarak İstanbul’un farklı semtlerindeki marketleri gezerek bu durumu tespit etmiştik. Örneğin, geçen sene aynı markanın 250 gram tereyağı bir markette 18, diğerinde 13 TL’den satılırken 2 litre zeytinyağı da bir markette 40 liradan, diğerinde 65 liradan satılıyordu. Tüketici dernekleri ise bu durumun fark edildiği anda il ticaret müdürlüğüne şikâyet edilmesini tavsiye etmişti. Aynı durum, bu kez DHA muhabirlerinin market incelemesi yapmasıyla bir kez daha ortaya konuldu. Ayşegül Küçük isimli bir yurttaş, “Bir ürün bir markette 20 lira, diğer markette 40 liraya satılıyor. İki üç gün içerisinde fiyatlarda değişiklikler söz konusu oluyor. Bizler de en ucuzunu bulmak için market market geziyoruz. Marketçiler ürünleri kafalarına göre satıyor” dedi. Her ürün arasında neredeyse 7 lira fark olduğunu belirten Emel Öztürk ise “Her üründe 5 liralık farklar bizleri büyük zarara sokuyor. Ben 5 liralık farkla gider ekmeğimi alırım” diye konuştu. Yüksek enflasyon sürecek Öte yandan Altınbaş Üniversitesi’nin düzenlediği “2021’de bizi neler bekliyor?” toplantısında konuşan ekonomist Mahfi Eğilmez, bu yıl da enflasyonun çift hanelerde seyredeceğini söyledi. Eğilmez, “Tarım gittikçe önem kazanacak. Önümüzdeki dönemde iş insanlarının tarımsal üretime yatırım yapacaklarını düşünüyorum” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Zamlar, KOBİ’leri de zorlayacak İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Başkanı İlker Önel, son dönem yapılan zamların KOBİ’lere etkisine dikkat çekerek “Özellikle enerji maliyetleri, köprü, otoyol, vergilere yapılan zamlar şirket maliyetlerini ciddi oranda yükseltecek. Beklentimiz öncelikle SGK primini düzenli ödeyen esnafa yapılan yüzde 5 indirimin yüzde 10’a yükseltilmesi, yapılandırılan ödemelerin faizsiz yıl sonuna ertelenmesi” dedi. 85 liralık sepet 113 liraya çıktı Akademisyen Aysel Gündoğdu’nun aynı marketten aynı ürünleri alarak yaptığı fiyat karşılaştırması, markette fiyatların üçte bir oranında arttığını ortaya koydu. Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü’nden Doç. Dr. Gündoğdu, Twitter hesabından geçen yılın ve bu yılın ocak ayındaki market alışverişlerinin fişlerini paylaştı. Buna göre yumurta, peynir, yağ, makarna ve un gibi temel malzemelerin bulunduğu bir sepet, Ocak 2020’de 85 lira 55 kuruşa satın alınırken bu yılın ocak ayında aynı ürünlerin toplam tutarı 113 lira 60 kuruşa yükseldi. Doç. Dr. Gündoğdu, şu karşılaştırmayı yaptı: “‘Geçim Sepeti’ bir yılda yüzde 32.78 arttı. En temel ve en ucuz markalarla yaptığım sadece 10 adet üründen oluşan mini sepet, geçen sene ocakta 85.55 TL iken bu ay 113.60 TL oldu. Marketi ve markaları değiştirsem bu oran çok daha yüksek çıkardı.” TÜİK, 2020’nin enflasyonunu yüzde 14.6 olarak açıklamıştı. l Ekonomi Servisi Tek ülke, ‘çok’ realite Siyasal İslamın totaliter arzuları toplumu böldü. Bugün Türkiye vatandaşları aynı “realiteyi” paylaşmıyor. Birbirinden çok farklı en az iki “realiteden” söz etmek olanaklıdır: Siyasal İslamın “hakikat rejiminin”, “özdeşleşme nesnelerinin”, yeni bir tarih yazmaya çalışan, nostaljik fantezilerin oluşturduğu “realite” ile Cumhuriyetin laik demokratik denemeleri ve çabalarının mirasının, “Aydınlanma” geleneğine dayalı bir “hakikat rejiminin” “realitesi”. Bu ikinci “realite” içinde, “Kürt sorunu” etrafında şekillenmiş bir “realite” daha var. Bu koşullarda, ülkede bir ortak “realite” oluşmadan görece demokratik bir rejim restore edilemez. İki taktik Karşımızda iki siyasi taktik var. Birincisi: Siyasal İslamın AKP rejimi, öbür realiteleri yok ederek ülkeyi kendi realitesi altında birleştirmeyi başaramadığını, 19 yıl sonra hâlâ “kültürel egemenliğini” kuramadığını, “rıza alma” kapasitesinin (“Gezi”den bu yana) her gün biraz daha zayıfladığını gördükçe, daha çok baskı ve şiddete başvuruyor. Hapishaneler dolup taşıyor, sürekli yenileri yapılıyor. Son olarak Demirtaş, Kavala derken, Kaftancıoğlu’nun “suç işlemeye tahrik”, “suçu ve suçluyu övmek” suçlamasıyla 9 aydan 10.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacağını, Fikri Sağlar’ın, yargının bağımsızlığını sorgulayan bir kanaatini belirttiği için, hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçundan resen soruşturma başlatıldığını, Boğaziçi öğrencilerinin sabaha karşı evlerine kapıları kırılarak girildiğini, tutuklananların cinsel tacize varan “çıplak arama” baskısıyla darp edildiğini okuyoruz. Bu, her başını kaldıranı açık şiddetle ezmeye kararlı rejimin doğasını artık çok iyi kavramak gerekiyor. İkincisi: Genel olarak muhalefet, özel olarak sol muhalefet yıllardır kendine siyasal İslamın realitesi içinde, oranın “hakikat rejimine” uyumlu adaylarla ve politikalarla yer bulmaya, oradaki insanların ekonomik taleplerini ve sorunlarını biteviye vurgulayarak oy almaya çalışıyor. Bu taktik, insanın salt rasyonel ekonomik biyolojik değil, etik değerlere, öz saygıya ve “öteki” tarafından görülmeye önem veren bir yaratık olduğunun ısrarla unuttuğu için amacına ulaşamıyor. Emekçiler, yoksul halk sınıfları ekonomik sorunlarını gayet iyi biliyorlar. Onları “biyolojik varlıklarına” indirgeyen politikalara da değerlerini, inançlarını, kısacası kültürlerini küçümseyen (saygısız) tutumlar olarak tepki gösteriyorlar. Çarpıcı bir örnek Hafta sonunda, Sakarya’da emekçi kesimden bir kadınla yapılan TV söyleşisi çok canlı ve çarpıcı bir örnek oluşturuyordu. Emekçi kadın, enflasyonun farkında, eşinin aldığı 1500 TL ile geçinmenin olanaksızlığının da (oğlunun evinde yaşıyorlar)... Kadın “devlet kaşıkla veriyor kepçeyle alıyor”... “Tayyip sürahisini sonuna kadar dolduruyor, halkınkine yarısına kadar koyuyor, sonra onu da alıyor”... “Ben sonuna kadar Tayyipçiyim”... TV soruyor: “Bugün seçim olsa kime verirsin?” Cevap: “Ben Tayyipçiyim” ... “Kime vereyim? Var mı doğru dürüst bir insan”... Bu emekçi kadın, ekonomik alanda olup bitenin fakındadır. Lenin’in “ekonomizm” uyarısını anımsarsak “bunları dinlemeye ihtiyacı yoktur”. İkincisi, Tayyip onun için ekonomik bir aktör değil, vazgeçmeye hazır olmadığı bir “özdeşleşme nesnesidir”. “Özdeşleşme nesnesi” kimliğin türlü dağınık unsurlarını bir arada tutarak bir bütünlük algısı yaratır. Bu “özdeşleşme nesnesinin”, bu konumu sarsılmadan, birey bu nesneyle uyumlu olmayan önermelere kapalı kalmaya devam eder. Bu “özdeşleşme nesnesinin” konumu, onun iktidarını sorgulamadan, onunla özdeşleşenleri muhatap alarak (saygı göstererekLevinas) düşüncelerini eleştirerek diyalog kurmadan ve gelecek tepkileri göze almadan sarsılmaz. Bu pratiği hakkıyla gerçekleştirebilmek için, muhalefet önce kendi saflarını tahkim etmeli, kendi ortak “realitesini” temsil eden sade bir söylem yaratmalı, bunun arkasında da bir siyasi güç olduğunu kanıtlamalıdır. O zaman bu emekçi kadının “realitesinin” karşısına bir başka “doğru dürüst adam” seçeneği koymak mümkün olabilir. Kısacası muhalefet ve sol hareket, ekonomik çıkarların, içinde dile getirildiği değerler, inançlar ve genel olarak kültür alanında, özgünlüğünü kaybetmeden hareket etmeyi öğrenmek zorundadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle