07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 12 OCAK 2021 SALI SAĞLIK Din dersi seçme zorunluluğu laikliğe aykırıdır! Yasalar, kanun hükmünde kararnameler ve uygulamalar anayasaya aykırı olursa... Ülke tek kişinin iki dudağının arasından çıkan sözlere göre yönetilirse... Hukuk devleti Şahsım Devleti’ne dönüşürse... En hafif tabiriyle orada monokrasi vardır. Bu durumda anayasada ülkenin “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu yazsa da birileri fütursuzca yasaları ve anayasayı çiğneyebilir. Çünkü söz, eylem ve uygulamaları sadece en tepedeki tek kişinin hedeflerine uygunsa, anayasayı çiğnediği için ceza almayacak, hatta belki de ödüllendirilecektir. HHH Hayrullah Kefoğlu Anadolu Lisesi’nde böyle bir olay meydana gelmiş. Kadıköy’deki bu lisede okuyan 9. ve 10. sınıf öğrencilerine din dersi seçme zorunluluğu getirilmiş. Eğitim Sen İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Çayan Çalık’ın verdiği bilgilere göre, adı geçen okulda seçmeli dersler öyle bir belirlenmiş ki seçenekler arasında hangisini tercih ederseniz edin, din dersi almanız gerekiyor. 9. sınıfta 5, 10. sınıfta 4 saatlik seçmeli ders süresini doldurmak için mutlaka din derslerinden 1 saat seçmek zorunda kalıyorsunuz... 9. sınıfa sunulan seçeneklere baktım. 2 saat yabancı dil, 2 saat sosyal etkinlik, 1 saat temel dini bilgiler, 2 saat peygamberin hayatı... 10. sınıf için seçenekler ise 1 saat demokrasi ve insan hakları, 2 saat sosyal etkinlik, 1 saat temel dini bilgiler, 2 saat peygamberin hayatı... Oysa mesela 9. sınıfa 1 saat de demokrasi ve insan hakları dersi, 10. sınıfa da 2 saat yabancı dil dersi konulsa, din dersini seçmek zorunlu olmayacak. Ama bu basit çözümü bilerek uygulamıyorlar ki öğrenciler zorla din dersi okusun... Medyada yer alan haberlere göre okul müdürü bu uygulamadan geri adım atmıyormuş. Yani çocuğunuz o okulda okuyorsa buna mecbursunuz! HHH Bu uygulama, açıkça demokratik, laik devlet ilkelerine ve insan haklarına aykırıdır. Bir insan istemiyorsa, inançlı değilse ya da farklı bir inanca mensupsa din dersi alması için zorlayamazsınız. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM), 2014’ün son aylarında açıkladığı kararı bir daha hatırlatmak gerekir. (Mansur Yalçın ve diğerleri) Bu kararda, Türkiye’deki din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 1 No’lu Ek Protokolu¨’nün 2. maddesinde düzenlenen eğitim özgürlüğüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştı. Geçen yıl da Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, bu konudaki bir dosyayı yeniden ele aldı ve zorunlu din dersinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirtti. Açıklanan kararda, laik devletin, doğası gereği resmi bir dininin bulunmamasını, belli bir dine üstünlük tanımamasını ve onun gereklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirdiği vurgulandı. Bu bağlamda, laik bir devlette belli bir dinin, eğitim ve öğretiminin zorunlu hale getirilemeyeceği açıklandı. Durum bu kadar netken, birtakım oyunlarla din dersini zorunlu olarak seçtirmeye çalışmak yasalara ve anayasaya aykırıdır. Velinin talebi olmadığı sürece çocuklara dini eğitim verilemez; din dersi seçme zorunluluğu getirilemez. Artık pek kimse söylemese de muhalefet partilerinin sözcüleri ağızlarına almasa da TV kanallarında bu olaylar haber yapılmasa da anayasada hâlâ Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğu yazıyor. Bu ülkede özgür olabilme umudu tamamen laiklik ilkesine bağlıdır. Dinci sağdan oy alma umuduyla laikliğin çiğnenmesine hiç sesini çıkarmayan, susmanın ötesinde sürekli ödün veren ve kimi zaman da bu ilkeyi kendisi ayaklar altına alan sahte laiklere yazıklar olsun... Eğitim Sen iyi ki var ve bu konuda susmuyor. 3 CM’LIK KESI ILE KALP AMELIYATI Kalbi durdurmadan mitral kapak ameliyatı Nefes darlığı ve çarpıntı gibi şikayetlerle kendini gösteren mitral kapak hastalıkları, günümüz şartlarında ilerleyen tıp teknolojilerinin sunduğu gelişmeler ile konforlu ve başarılı ameliyatlarla tedavi edilebiliyor. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Köksal, seçilmiş hastalarda kalp çalışıyorken mitral kapağı tamir etmek veya kapağı değiştirmenin artık mümkün olduğunu, hastaları kalp akciğer makinesine bağlanmak zorunda kalmadan, 3 santimetrelik bir kesi ile ameliyat edilebildiklerini söyledi. Prof. Dr. Köksal, mitral kapak tedavileri için Avrupa ve Amerika’da sunulan tüm seçenekleri, başarılı sonuçlarla Türkiye’de de uyguladıklarını vurguladı. BAĞIRSAKLARDAKI DENGENIN BOZULMASI PEK ÇOK HASTALIĞA YOL AÇIYOR SAĞLIK [email protected] Doç. Dr. Hakan Demirci Doç. Dr. Hakan Demirci: Hareketsiz hayat, yeme içme alışkanlıklarının bozulması, organik ve doğal gıdalardan uzaklaşma, daha çok fast food, kızartma, yoğun baharatlı gibi sağlığa faydası daha az olan beslenme alışkanlıklarının artması ile beraber, alkol, sigara gibi alışkanlıkların devreye girmesi ile birlikte bağırsaklarımızın sağlığı daha çok bozulur hale geldi, daha çok hastalanır olduk. İkinci beyin bağırsaklarımıza iyi bakmalıyız. Vücudun orkestra şefi: Bağırsaklarımız Bağırsaklarımız vücudun aynı zamanda ikinci beyni olarak da biliniyor. Bağırsaktaki ufak bir sorun depresyondan obeziteye, iltihaplı bağırsak hastalığından kansere dek pek çok soruna da davetiye çıkarabiliyor. Son dönemde hareketsiz yaşam, beslenme alışkanlıklarının bozulması, fast food beslenme tarzı, alkolsigara kullanımının yaygınlaşması ile birlikte bağırsak sağlığı daha çok bozulur hale geldi. Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci, bağırsaklarda 100 ila 150 trilyon kadar bakterinin bulunduğunu anımsatarak “Bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler gerçekten vücudun aslında bir orkestra şefi gibi hareket ediyorlar. Bu bakteriler bir kısmı iyi bakteri, bir kısmı kötü bakterilerdir. Bu bakterilerden bir tarafın ağır basması, iyi bakterilerin azalması, kötü bakterilerin artması da birtakım hastalıkları beraberinde getiriyor” dedi. Doç. Demirci ile bağırsak sağlığı hakkında merak edilenleri konuştuk. l Bağırsaklarda yer alan bakteri çeşitliliğinin önemi nedir? Çağımızda insanların daha hareketsiz hayatları, yeme içme alışkanlıkları bozulması, organik ve doğal gıdalardan uzaklaşılması, fast food beslenme gibi faktörlerle birlikte daha çok hastalanır olduk. Bağırsaklarımız kişiden kişiye değişmekle beraber ortalama 100 ila 150 trilyon kadar bakteri mevcut. Bunların sayısı da bağırsaklarımızdaki mikrobiyota dediğimiz kavramı oluşturuyor. Bu bakterilerin bir kısmı iyi; bir kısmı kötü bakteriler. Bunlar da birer dengenin unsunları. En büyük faktör beslenme l Bu dengenin bozulması nelere yol açar? Özellikle kötü bakterilerdeki artış veya iyi bakterilerdeki azalma ülseratif kolit, crohn (iltihaplı bağırsak hastalıkları) veya irritabl bağırsak ‘MUCIZE DEĞIL, UMUT VAAT EDEN TEDAVI’ l Gaita nakli kimlere yapılır? Kesin sonuç veriyor mu? Gaita nakli dünyada dünyada özellikle son 1015 yıldır çok daha yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Ülkemizin de yaklaşık 78 yıldır aktif olarak kullanılan bir tedavi. Gaita normalde içindeki trilyonlarca bakterinin yanında posa ve dışkı kısmını oluşturan komponentleri içeriyor. Gaita nakli dediğimiz zaman, bütün mikrobiyolojik fizyolojik testleri yapılmış oldukça sağlıklı olan, herhangi bir problemi olmayan, herhangi bir ilaç ve alkol kullanmayan, kilo problemi olmayan, ailesinde genetik bir hastalığı olmayan tamamıyla sağlıklı olarak değerlendirebileceğimiz, kan ve dışkı testleri tamamen yapılmış bir donörden alınan dışkının, çeşitli işlemlerden geçirilerek, hasta olan bireyin bağırsak temizliği yapıldıktan sonra kolonoskopi yöntemi ile hazırlanan transplantasyon materyalinin kişinin bağırsağına konulması işlemidir. Bu oraya yerleşir, o bölgede tutulabilirse ve bir nevi bağırsaklardaki mikrobiyotayı resetler ve tamamen sıfırlarsa yeniden bir üretim, enerji mekanizması oluşturur, hastalıklı yapıyı tamir eder. En önemli nokta güvenilir ve sağlıklı bir donör bulunması, hastanın da gerçekten iyi seçilmesi. Üç hastanın birinde ciddi anlamda rahatlama, birinde klinik olarak rahatlama, birinde ise klinik cevapsızlık bir işe yaramadığını görüyoruz. Mucizevi tedaviden ziyade hemen hemen bütün tedavileri denemiş, artık ameliyata gitmesi planlanan veya ciddi anlamda şikâyetleri olan bireylerde denenebilecek bir tedavi olarak düşünmek lazım. Bir mucize her şey çözen bir tedavi yerine gelecek vaat eden ümit vaat eden olarak düşünülebilir. sendromu (IBS) gibi, kronik gaz, şişkinlik, bazen kabız, bazen ishal ile giden hastalıklar bazen SIBO dediğimiz incebağırsaklarda bakteri çoğalması hastalık gibi birçok hastalığın tetikleyicisi olabilir. İkinci beyin bağırsak kavramından kaynaklanan bu terim depresyondan, anksiyeteye kadar psikolojik olarak kişilerin durumunu etkileyebilir. Ayrıca kişinin metabolizmasını yani kilo alıp vermesi gibi birçok faktörü de etkiler. Bağırsak florası aslında kolay bozulan bir denge değildir. Daha anne karnında bağırsak florası yani mikrobiyotası oluşmaya başlar. Bebek anne karnında steril bir ortamda büyür ve ilk florasını doğum sırasında alır, anne sütü ile mikrobiyota gelişmeye başlar. Anne sütü almış, özellikle normal doğum ile dünyaya gemiş, büyüme aşamalarını antibiyotik kullanmamış bebeklerin ileriki yaşlarda çok daha sağlıklı floralarının olduğu çalışmalarda ortaya konulmuştur. Parmak izi gibi l Bağırsak florasının bozulması durumunda bu denge yeniden nasıl düzeltilir? Herkesin mikrobiyotasının parmak izi gibi düşünürüz, herkesin mikrobiyotası birbirinden farklılık gösterir. Dolayısıyla herkesin yakalandığı hastalıklar da birbirinden farklı olabilir. Burada öncelikle kişinin hayat ilgili yapılması gereken şeyleri yapması gerekiyor; yani dengeli beslenme, bol prebiyotik ve probiyotikli gıdaları tüketmesi, egzersiz yapması gibi... Eğer bunları sağlamasına rağmen düzelme olmuyorsa işte burada hekimlere iş düşüyor. Bakterilerin sağlanabilmesi için prebiyotik ve probiyotik bazı bazı destek ürünleri kullanılabilir. Kötü bakterilerin dengesini bozup onların sayısını azaltabilmek için bazı antibiyotikleri bu durumlarda kullanıyoruz veya mikrobiyota temelli bazı son dönemde geliştirilmiş olan bazı özellikli tedaviler söz konusu. Bunların içinde en başta olan da gaita nakli (fekal mikrobiyota tranplantasyonu) gelmekte. TÜRKIYE’DE 5 BIN DMD HASTASI VAR Farkındalık sağlamak önem taşıyor Bir tür kas erimesi hastalığı olan DMD yani Duchenne Musküler Distrofi hastalığı, çocukluk çağında ortaya çıkan kronik ilerleyici bir hastalık. Nöroloji Uzmanı Dr. Gültekin Kutluk, hastaların yaşam kalitesini artırmak için düzenli takibin büyük önem taşıdığını söyledi. DMD hastalığı çocuklarda 3 ile 5 yaşları arasında bulgu veren, ilerleyici kas yıkımı ve zayıflığına neden olan genetik bir hastalık. DMD’nin her 3 bin 5004 bin erkek çocuktan 1’inde görülen, kız çocuklarının ise taşıyıcı olduğu genetik bir hastalık olduğunu, nadiren taşıyıcı olan kız çocuklarda da çeşitli semptomlar verebildiğini söyleyen Dr. Kutluk, “DMD, X kromozomuna bağlı çekinik seyreden genetik bir hastalıktır. Genetik geçiş olmadan yani ailede mutasyon olmadan da ortaya çıkabilir. Bu yüzden genetik danışmanlık büyük önem taşıyor. Ancak bu sayede sonraki kuşaklarda bu hastalığın görülmesi engellenebilir” diye konuştu. Erkeklerde görülüyor DMD’nin ilerleyici seyreden bir kas hastalığı olduğunu anımsatan Kutluk, “Önce yürüme problemleri, merdiven ve yokuş çıkmada zorluklar, 1012 yaşları arasında da tekerlekli sandalye kullanmaya başlarlar. Gençlik yıllarında kolları, bacakları ve vücudu hareket ettirmek için yardım gerekir. Genellikle 20’li yaşlarda, solunumsal ya da kardiyak problemler daha ön plana çıkmaya başlar” dedi. Duchenne Kas Hastalığı ile Mücadele Derneği Genel Sekreteri Baran Köseoğlu ise nadir hastalıklara farkındalık sağlamak adına oluşturulan NadirX projesi ile okul çağındaki DMD hastalarının, arkadaşları tarafından daha iyi anlaşılması açısından önemli olduğuna dikkat çekti. SAĞLIK REHBERİ Göz kuruluğuna karşı 6 etkili kural Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Sübay, kış mevsiminde göz kuruluğuna karşı almamız gereken 6 korunma yolunu anlattı. n SU IÇMEYI ALIŞKANLIK EDININ: Vücudumuzun yaklaşık yüzde 60’ı sudan oluşuyor. Dolayısıyla ihtiyacımızdan az su tükettiğimizde gözyaşı üretimimiz azalıyor. Sağlıklı gözyaşı üretimi için vücudumuzdaki su oranın yeterli düzeyde olmalı. Göz kuruluğuna karşı günde en az 2 litre su içmeyi ihmal etmeyin. n OMEGA3 SOFRANIZDA BOLCA BULUNSUN: Araştırmalar omega3’ün göz kuruluğu semptomlarını azalttığını gösteriyor. Sağlıklı gözyaşının en üst katmanını yağ tabakası oluşturuyor. Omega3 bu tabakayı destekliyor. Dolayısıyla omega 3’ten zengin olan balıkların (uskumru, ton, somon ve sardalya) yanı sıra ceviz ve semizotu gibi besinlere sofranızda düzenli olarak yer açın. n KAPALI MEKÂNLARDA NEM ORANINI AYARLAYIN: Yeterli havalandırması olmayan kapalı alanlarda, klimanın havayı sıcak ve kuru bir hale getirmesi gözyaşının buharlanmasını artırarak gözlerde kuruluğa yol açabiliyor. Bu nedenle bulunduğunuz ortamı her gün sık sık havalandırmaya ve ortamın nem oranının yüzde 45 civarında olmasına dikkat edin. n HER 40 DAKIKADA BIR 40 SANIYE MOLA: Ekran başında geçirdiğiniz süreçte, göz sağlığınızı korumak için monitörün yüksekliğini göz seviyesinde veya altında olacak şekilde ayarlayın. Her 40 dakikada bir 40 saniye kadar ara vermeyi de ihmal etmeyin. n RÜZGÂRLI HAVADA ‘GÖZLÜK’ ŞART: Düzenli yürüyüş yapmak sağlığımız için çok önemli olsa da soğuk ve rüzgârlı havada uzun süre kalmak gözyaşını buharlaştırarak göz kuruluğuna neden olabiliyor. Soğuk ve rüzgârlı havada geniş çerçeveli gözlükler kullanın. n KONTAKT LENS KULLANIYORSANIZ, DIKKAT: Kontakt lensin doğru kullanılmaması da göz kuruluğunun yaygın nedenleri arasında. Kontakt lens su içeriyor ve kurumaması gerekiyor. Sürekli ıslak tutmak için kullanılmayan zamanda solüsyonda bekletiliyor. Gözyaşı film tabakasının incelmesi durumunda ise kontakt lensle göze temas ettiği kornea tabakası arasında sürtünme artıyor ve batma, yanma ile kızarıklık şikâyetleri gelişiyor. Bu nedenle kontakt lens uygulaması mutlaka hekim kontrolünde olmalı. Akraba evliliği, nadir hastalıkları artırıyor SMA (Spinal Muskuler Atrofi) başta olmak üzere nadir görülen hastalıklar hakkında bilgilendirme yapmak amacıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay “Dünyada 10 binde 1 sıklıkla görülüyor. Türkiye’de bu sıklığın biraz daha fazla olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi de diğer bütün nadir hastalıklarda olduğu gibi ülkemizdeki akraba evlilikleridir” dedi. Uzbay, evlilik öncesi bu genle ilgili problem olup olmadığının araştırılmasının önemli olduğuna dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle