25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 4 EYLÜL 2020 CUMA gorus@cumhuriyet.com.tr olaylar ve görüşler Bölgesel kurtuluş yolları ile bağımsız yeni Türk devleti fikri Sivas’ta birleşti Sivas Kongresi Prof. Dr. Hakkı Uyar Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanması, yüzyıllardır Batı karşısında gerileyen Osmanlı Devleti’nin sonunu da beraberinde getirdi. İmzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, Sevr Barış Antlaşması’nın habercisi gibiydi. İttihatçı liderlerin yenilginin ardından ülkeyi terk etmeleri, yerlerine gelen rakiplerinin (Hürriyet ve İtilaf Fırkası) galip ve işgalcilerle işbirliğine yönelmesi beraberinde bir iktidar boşluğu da yarattı. Eli kolu bağlanan bir millet, etkisiz kılınmak istenen bir ordu ve işbirlikçi hükümet, kara günlerin habercisi gibiydi. Başkanlık sorunu Devlet otoritesinin ve gücünün ortadan kalkması, Moğol istilası sonrası Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla oluşan küçük beylikleri ve TimurYıldırım Beyazıt savaşı sonrasındaki Fetret dönemine benzemektedir. İşte Sivas Kongresi de oluşan otorite boşluğunu ortadan kaldırmayı ve milli birliği sağlamayı amaçlıyordu. Kongrede yaşanan ilk sorun başkanlık sorunuydu. Mustafa Kemal Paşa’nın kongreye başkan seçilmesi engellenemedi. Bu sorunun ardından bir diğer sıkıntı, kongrede edilecek yemin metni konusunda yaşandı... Kongre, “milli” bir dava peşinde olduğu için İkinci Meşrutiyet döneminin parti kavgalarının buraya yansıması istenmiyordu. Bu nedenle particilik yapılmayacağı üzerine yemin edilmesi önerilmekteydi. İlk iki gün yemin metninin nasıl olacağı, İttihat ve Terakki’nin adının yer alıp almayacağı, İttihat ve Terakki’nin yemin metninde eleştirilip eleştirilmeyeceği ciddi bir şekilde tartışıldı. İlginç bir şekilde İttihat ve Terakki kadroları genel olarak Milli Mücadele yanlısı bir tavır içerisine girerken (aralarında mandacılar, yerel direnişten yana olanlar vs. olsa da) Hürriyet ve İtilaf Fırkası yönetici ve üyeleri ise Milli Mücadele karşıtı, İn Sivas, milli birlik yolunda ilk adımın atıldığı, İstanbul Hükümeti ve işgalcilere karşı kararlı bir direnişin sergilendiği, ilk gazetenin çıkarıldığı, ilk kadın örgütlenmesinin yapıldığı şehir... Sivas olmasaydı, Ankara da olmazdı. giliz yanlısı bir tavır içerisindeydiler. HİF üyesi olup Milli Mücadele’yi destekleyen istisnai birkaç kişi vardır. Rıza Nur ve Sivas HİF yöneticisi Emiri Paşa (Emir Paşa Marşan), Mustafa Kemal’den yana tavır aldı. Hatta Birinci Meclis’te milletvekili olarak bulundu. Manda fikrinin kongreye damgasını vurdu. Fikri destekleyenler genel olarak bakıldığında İstanbul ağırlıklı bir yapıdır. Wilson Prensipleri’nin etkisindeki grubun etkili bir lobi olduklarını, iyi propaganda yürüttüklerini söylemek gerekir. İsmail Fazıl Paşa, Kara Vasıf, Refet Bele, Bekir Sami ve İsmail Hami (ünlü tarihçi İsmail Hami Danişment) beyler önde gelen temsilcileridir. Bunlara karşı olarak Anadolu delegeleri bağımsızlık yanlısıdır. Manda fikrinin bağımsızlığı zedelemeyeceği, manda fikri rahatsız ediyorsa yerine “müzaheret” (yardımcı olma) denilebileceği, ABD’nin Filipinleri medenileştirdiği gibi bizi de medenileştirebileceği (Halide Edip’in Mustafa Kemal Paşa’ya mektubundan), mevcut gelirimizin borçlarımızın faizlerini bile ödemeye yetmeyeceği dile getirilen konulardı. Hami Bey, manda kelimesinin anlamına takılmayalım, diyordu. Manda meselesi Manda fikrinden yana olan Kara Vasıf, kongrede görüşlerini şöyle ifade etti: “... müstakil yaşamağa vaziyeti maliyemiz müsait değildir. (...) Parasız, ordusuz ne yapabiliriz? Onlar tayyare ile havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz! Onlar dretnot (bir savaş gemisi türü) yapıyorlar, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz. Bu hallerde bugün istiklalimizi kurtarsak bile yine günün bi rinde bizi taksim ederler.” Kongre sırasında özel bir sohbette Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına şunları söylüyor: “İstanbul’dan gelen arkadaşlarımız hâlâ bu manda konusunda nasıl ısrar edebiliyor ve bunun bağımsızlığı engelleyici olmadığına inanıp inandırmaya çalışıyorlar? ‘Hastalıklı ruh hali’ İstanbul’dakiler ve buradakiler umutsuz ve hastalıklı bir ruh haline sahip insanlardır. Yabancı işgalinin baskısı altında cesaret ve ümitlerini kaybetmiş olmanın verdiği üzüntüyle ve hastalıklı bir ruh haliyle hareket ediyorlar. Bunun başka türlü açıklaması yoktur”. Yine aynı özel sohbette Tıbbiyeli Hikmet, manda aleyhtarı olarak şunları dile getirmişti: “Paşam, temsilcisi bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun reddeder ve ayıplarız. Varsayalım ki manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i “vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı” adlandırır ve lanetleriz”. Mustafa Kemal Paşa’nın Tıbbiyeli Hikmet’e verdiği yanıt da şöyle idi: “Evlat, için rahat etsin. Gençlikle gurur duyuyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak bile mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, ya ölüm”. Amerikan mandaterliğini ehveni şer (kötünün iyisi) olarak görenlerin baskısı o kadar çoktu ki Mustafa Kemal Paşa sık sık kongre genel kuruluna ara vermek zorunda kalıyordu. 411 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nde ülkedeki tüm Müdafaai Hukuk cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti (ARMHC) çatısı altında birleştirildi. Erzurum Kongresi sırasında kurulan Heyeti Temsiliye tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletildi. Tarihsel benzerlik Bu kongrenin bir başka önemi de; bir yandan Mondros Ateşkes Antlaşması ertesinde ortaya çıkan kurtuluş yollarından Tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak, ve bölgesel kurtuluş yolları birleşirken, diğer yandan Amerikan mandaterliğini savunan kitlenin de birleşen iki yol içinde çözünmesinin sağlanmasıdır. Paşa’nın önderliğinde birleşmesidir. Bu birleşmeye katılmayan ve ihanet çizgisine kayan İngiliz himayesini savunan İstanbul Hükümeti ve PadişahHalife idi. Damat Ferit Paşa hükümetini istifaya zorlamak için İstanbul’la iletişim bağlantısı (telgraf) kesildi. İstanbul’un Anadolu ile bağlantısının kesilmesi, Bizans’ın İstanbul’a sıkışarak Anadolu ile bağının kesilmesine ve Türklerin Anadolu’yu tamamen fethine benzetilebilir. İstanbul Hükümeti de Bizans gibi İstanbul’a sıkıştı. Damat Ferit Hükümeti istifa etti. Meclisi Mebusan seçimlerinin önü açıldı. Misakı Milli kararını bu Meclis alacaktı. Dolayısıyla İstanbul, asi ilan ettiği Anadolu’daki hareketle masaya ilk kez Sivas Kongresi’nin sağladığı başarı ile oturdu (Amasya Görüşmesi). Sembol şehir Sivas, Milli Mücadele’nin birkaç sembol şehrinden biri... Milli birlik yolunda ilk adımın atıldığı, İstanbul Hükümeti ve işgalcilere karşı kararlı bir direnişin sergilendiği, ilk gazetenin çıkarıldığı (İradei Milliye), ilk kadın örgütlenmesinin (Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti) yapıldığı şehir... Ankara’dan sonra Milli Mücadele’nin en önemli şehri... Sivas olmasaydı, Ankara da olmazdı. Sivas’ın Madımak olaylarıyla değil de hem Türk tarihindeki ve hem de Milli Mücadele’deki yeriyle anılmasını, değerinin bilinmesini diliyorum. Muhalefet ne yapabilir? Sevgili okurlarım dün, “İktidar Nasıl Gider?” başlıklı yazıma “Bir iktidar, hem yöntem, hem de izlediği politikalar açısından, nasıl geldiyse öyle gider!” diyerek başlamış ve hem yöntem hem de izlediği politikalar açısından nasıl gideceğini anlattıktan sonra şöyle bitirmiştim: “Dikkatli okurlarımın gözlerinden kaçmamıştır: İktidar, muhalefet partilerinin başarılarından dolayı değil, kendi başarısızlıklarından dolayı gidecektir. Muhalefetin yükselişi, Davutoğlu ve Babacan partilerinin ortaya çıkışı, geçmişte dini ve etnik çizgilerden gelen partilerin Demokratik Rejim üzerindeki ittifakı, Erdoğan/ AKP iktidarının başarısızlığından ve en sonunda da Demokratik Rejimi “Şahıs Rejimi” hale getirmesinden kaynaklanıyor.” Her ne kadar, yazımın bitişindeki paragraftan, muhalefetin ne yapması, ya da ne yapmaması gerektiği hakkında net önerilerim rahatlıkla anlaşılabilecekse de sevgili okurlarım, ısrarla, “Peki, bu durumda muhalefet ne yapmalı; sizce yeterince enerjik ve güven veren bir tablo çiziyor mu” diye ısrarla soruyorlar. Zaten “Siz köşe yazarları, akademisyenler hep eleştirirsiniz, çözüm yolunu göstermezsiniz” diye, haksız da olsa, sürekli saldırı altında olduğum için, bugün bu konudaki önerilerimi sıralamaya çalışacağım. HHH “Demokrasi için ittifak” kurmuş olan partilerin önümüzdeki seçime kadar izleyeceği politikaların ilkeleri yeterince belli: 1) İktidarın kurduğu “Şahıs Rejiminin” düzeltilerek tahrip ettiği Parlamenter Demokrasinin yeniden ve daha sağlam temeller üzerinde ihdas edileceğini, başta ifade özgürlüğü olmak kaydıyla, Temel Hak ve Özgürlüklerin korunacağını anlatmak... 2) Bu çerçevede Hukuk Devleti’nin yeniden kurulacağını, Yargı Bağımsızlığı’nın sağlanacağını, haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayanların haklarının korunacağını açıklamak... 3) Tahrip edilen ekonomik yapının düzeltileceğini anlatmak... 4) Dış politikanın barış ve bağımsızlık ilkeleri temelinde düzeltileceğini, komşularla sorunların ve “ilticacılar” sorununun çözüleceğini açıklamak... 5) Avrupa Birliği ile ilişkilerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bağlamında yeniden düzeltileceğini anlatmak... 6) Terörle mücadeledeki kararlılığı vurgulamak; etnik ve dini/mezhepsel sorunların, Meclis çatısı altındaki meşru partilerle müzakere edilerek çözüleceğini açıklamak. Ve en önemlisi: Türkiye’nin, başta yukarıdakiler olmak kaydıyla, bütün sorunlarının, demokratik kurum ve kurallar çerçevesinde, demokratik ve laik sosyal hukuk devleti yapısı bağlamında, barış içinde çözülmeye çalışılacağına ilişkin olarak kurulan demokratik ittifakları sürdürmek! HHH Resmi veya gayri resmi olarak oluşturulacak olan demokratik ittifakların siyasal taktik ve stratejileri ise şu çizgilerle ifade edebilir: Nefrete karşı, sevgi... Düşmanlığa karşı dostluk... Savaşa karşı barış... Bölünmeye karşı birlikte yaşamak... Kavgaya karşı, uzlaşmak... HHH Elbette bu ilkeleri, aynen yerel yönetimlerde olduğu gibi, somut programlarla ve uygulamalarla desteklemek... İttifakın demokrasi için bir yöntem ittifakı olduğunu unutmadan, erken içerik kavgalarından kaçınmak... Ve en önemlisi bu ilkeleri bıkmadan, usanmadan, yılmadan tekrarlamak ve bunlara uygun tutum ve davranış sergilemek! Kuşaktan kuşağa bağımsızlık destanı... Işık Kansu’nun hazırlayıp kurguladığı, çocuklarınızla hem eğlenip hem de tarih bilginizi “Yaşasın Cumhuriyet” tazeleyeceğiniz, eğitici ve bilgilendirici kutu oyunu, sizlerle! ÇIKTI 35 TL 21TL 45 TL 27TL 18 TL 15 TL 10.80 TL 9 TL 250 YER TL NE 125 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle