09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 28 EYLÜL 2020 PAZARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kriz yönetilebiliyor mu? DR. CIHANGIR DUMANLI E. TUĞGENERAL Son zamanlarda arkasına AB’yi alan Yunanistan ve GKRY’nin Ege ve Doğu Akdeniz’de ulusal çıkarlarımızı tehdit eden girişimleri yeni bir krizin doğmasına neden oldu. Türkiye ile Yunanistan ve GKRY arasındaki bir sorun; bir yanda Türkiye ve KKTC; diğer yanda Yunanistan ile birlikte AB, ABD Fransa ve diğer kıyıdaş ülkelerin olduğu çok aktörlü bir krize döndü. Bu tabloya bakıldığında sorunun hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı boyutunu aştığı, Türkiye ile Batı bloku arasında bir hesaplaşmaya döndüğü, bunun da kökeninin daha gerilerde olduğu görülmektedir. Bu ani bir kriz değil, AKP iktidarının düşman yaratan ve düşman cepheyi birleştiren dış politikasının sonucu olarak gelişen bir krizdir. İçeriye bakıldığında ise bu kriz 2017 anayasa değişikliğinden sonra tek adam hükümet sisteminin karşılaştığı ilk büyük uluslararası krizdir. Krizin yönetimi yeni sistem için de bir test olmaktadır. Kriz Yönetimi Nedir? Başarılı bir kriz yönetimi; krizi savaşa tırmandırmadan ve ulusal çıkarlarımızdan ödün vermeden kriz öncesi duruma (statusquo ante) dönmektir. İktidar bu sonucu elde ederse başarılı olacaktır. Görsel: https://www.simonkucher.com/tr Oysa bu krizde inisiyatifin karşı tarafta olduğu; proaktif değil, reaktif bir yöntem uygulandığı; devletin yerleşik kriz yönetim sistemlerinin çalıştırılmadığı; Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Dışişleri Bakanlığı (DİB) ve Genelkurmay Başkanlığının birikimlerinin dışlandığı; her ağızdan bir ses çıktığı; devletler arasındaki ilişkilerin devlet başkanları arasındaki kişisel ilişkilere indirgendiği görülmektedir. Krizle ilgili söylemler genellikle iç politikaya yönelik ve diplomasi dilinden uzak olmaktadır. Yapılan çıkışlar karşı tarafın tutumunu değiştirmekte etkili olamamaktadır. Oruç Reis gemisinin Antalya’ya çekilmesinde olduğu gibi Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı çelişkili açıklamalar yapabilmektedir. Bütün bunlar tek adam rejiminin krizi yönetmede başarılı olamadığını göstermektedir. Oysa Türkiye köklü devlet geleneği, tarihi deneyimleri ve entelektüel birikimi ile krizi başarı ile yönetebilecek vasıtalara ve güce sahiptir. Mevcut hükümet sistemi bu vasıtaların kullanılmasını engellemekte, yönetimi tek adamın kararlarına bırakmaktadır. Etkili bir kriz yönetimi bilgili ve deneyimli uzmanların görüşlerinin karar süreçlerinde etkili olduğu devlet aklının kullanıldığı bir yapıyı gerektirmektedir. Tek adamın verdiği hızlı fakat yanlış kararlar yerine uzman görüşlerine dayalı zamanında ve doğru kararların verilmesi esas olmalıdır. Ne yapmalı? n Devletimizin yerleşmiş kriz yönetim sistemi işletilmeli, ilgili kurumlar (MGK, DİB, Genelkurmay) etkin olarak çalıştırılmalıdır. n Siyasi görüşlerine bakılmaksızın deneyimli ve liyakatli diplomatlar, askerler, istihbaratçılar, uluslararası ilişkiler uzmanlarının fikirlerinden yararlanılmalı, bu kişilerden oluşan kurullar (kriz masaları) oluşturulmalıdır. n Atılacak adımlar tek adam kararına değil, uzman görüşlerine dayandırılmalıdır. n Etkin bir halkla ilişkiler (PR) sistemi kurulmalı, dünya ve ulusal kamuoyu zamanında ve gerçek bilgilerle bilgilendirilmelidir. Her kafadan bir ses çıkması önlenmelidir. n Söylemlerde iç politikaya yönelik diplomatik olmayan üslup bırakılmalıdır. n Dış politikada ideolojik ve kişisel yaklaşımlardan vazgeçip ulusal çıkarları esas alan realist politikaya dönülmeli, yalnızlıktan kurtulunmalıdır. Sonuç: Tek adam yönetimi diğer alanlarda olduğu gibi kriz yönetiminde de yeterli olamamaktadır. AKP iktidarından önceki devletin yerleşik kurumlarına ve sistemlerine dönülmesi ulusal güvenliğimiz açısından zorunludur. Tarikatların ağındaki çocuklar Toplumsal çöküntü... Bir hafta içinde sosyal medyaya iki video düştü... Birinde “cinci hoca” bir kadının vücuduna dualar yazarak onu “dertlerinden kurtarıyordu...” Diğer videoda ise başka bir cinci hoca, bir erkeğin boğazından cinleri çıkarıyordu!.. Uşşaki tarikatı şeyhi Fatih Nurullah adıyla bilinen Eyyüp Fatih Şağban’ın 12 yaşında bir kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklanması gözleri bir kez daha tarikatlara, cemaatlere çevirdi... Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk, bu ülkenin her ne kadar “şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamayacağını” söylediyse de ülkenin 2020 yılında çekilen fotoğrafı tam tersini söylüyor. Öyle ki “Selefi derneklerinin silahlandığı, iç çatışmaya hazırlandığı” TV ekranlarında “hacılar, hocalar” tarafından dillendirilmekte, devlet istihbaratı, söyleyen kişiyi ifadeye çağırıp bilgi almaktadır... H İşte böylesi bir ortamda bugün değerli yazarımız Dr. Erdal Atabek’in kaleminden “Tarikatlar, Cemaatler ve Çocuk İstismarı” yazı dizisine başlıyoruz. Yanıtını aradığımız soru çok... Giderek erkek ve kız çocuklarının kaldığı yatılı okullarda, cemaatlere ait yatılı kurslarda kimi zaman yaşanan, nefret uyandıran cinsel istismar skandalları neden din gibi kutsal bir perdenin arkasında yaşanıyor? Neden bu hacısı, hocası, şıhı, şeyhi kızların kaç yaşında evlenebileceği ile bu denli ilgili? Toplumu sarsan bu olaylar “tek tük olan sapıklıklar mı” yoksa yaygın bir toplumsal ahlak çöküntüsü mü? H Erdal Atabek, “Sunuş” yazısında, “Üzerinde durulması gereken de bu” diyor. İktidarı, muhalefeti kısacası “bu konuda söyleyeceklerim var” diyen hiç kimse kendini hayal dünyasında gezdirip kandırmasın, gelinen nokta tüm çıplaklığıyla ortadadır... Türkiye’nin kurtuluşu laik eğitimde, bilimdedir!.. Buna “ama...”larla karşı olanlar, çıkanlar, tezler öne sürenler toplumsal çöküntüye hizmet edenlerdir!.. MUSTAFA GAZALCI 16. VE 22. DÖNEM DENIZLI MV. EĞİTIMCI Bir milyon çocuğumuz tarikatların elinde çağdışı sözde bir eğitim görüyor. Bu acı gerçeği 14.9.2020’de Cumhuriyet’te bir kez daha okuyunca sonradan uzun süre, başarılı Milli Eğitim Bakanlığı yapacak Hasan Âli Yücel’in Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk’le soru yanıtını düşündüm. Yücel, İzmir’de öğretmenlik yaparken 2 Şubat 1923’te düzenlenen halka açık toplantıda yurt gezisine çıkan Mustafa Kemal’e şunu sorar: “Gelecekteki irfan (bilim, kültür) hayatımızda medresenin mevkii ne olacaktır? Bugün fosil mevkiinde bulunan medreselerin irfan hayatı bundan sonra nasıl olacaktır? Zatı âlileri bu konuda ne düşünüyor, bunu öğrenmek istiyorum.” Mustafa Kemal genç öğretmeni şöyle yanıtlar: “Milletimizin, memleketimizin yüksek eğitim kurumlarıyla bir olması gerekir. Bütün memleket evlatları, kadın ve erkek, orada eğitim görmelidir.” Gerçekten de Cumhuriyet kurulduktan 4 ay sonra 3 Mart 1924’te laik ve bilimsel eğitimin temeli olan “Öğretim Birliği” yasası getirilir. Ulusun bütün çocukları, gerçek kurtuluş için “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” yetişmesi için laik, bilimsel, pozitif bir eğitim görmeye başlar. 30 Kasım 1925’te kabul edilen bir yasayla tekke, zaviye ve türbeler kapatılır. Bugün geldiğimiz noktaya bakın. Bir yanda Öğretim Birliği, niteliği bozulmuş, paralı duruma gelmiş, dinsel vakıflarla işbirliği yapan bir eğitim dizgesi öte yanda ehliyetsiz, öğretmenlik niteliği olmayan kişilerin elinde çağdışı eğitim gören 1 milyon çocuğumuz. Devletin gücünü kullananlar da oy kaygısıyla bu çağdışı gidişe seyirci kalmaktadır. Hatta bu acı gerçeği kanıtlayan gazeteci Murat Ağırel, “Sarmal”ı yazdığı için hapse atılır, Prof. Esergül Balcı da bu konuda rapor hazırladığı için hakkında soruşturma açılır, emekliliğe zorlanır. 15 Temmuz darbe girişiminden asıl ders almayanlar, bu ortamı hazırlayan, bu gidişe göz yuman iktidarlardır. Yasalara aykırıdır Bir milyon çocuğun tarikatlar elinde çağdışı bir eğitim görmesi imzaladığımız uluslararası sözleşmelere, anayasaya, yasalarımıza aykırıdır, suçtur. Anayasanın 42. Maddesi “çağdaş, bilim ve eğitim esaslarına göre” bir eğitimi, yine 174. Maddesi Öğretim Birliği (Tevhidi Tedrisat) içinde bir eğitimi öngörür. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasasına göre devlet, bütün eğitim aşamalarında çocuklarına laik, bilimsel bir eğitimi vermek zorundadır. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (md. 26) “Temel eğitim devlet okullarında parasızdır”, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre “18 yaşına kadar her insan çocuktur, eğitimini devlet sağlar.” Türkiye’nin de imzaladığı uluslararası bu yükümlülüklere de aykırıdır yapılan. Devleti yönetenlerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gibi ikili eğitimi (dinsel ve bilimsel) sürdürmeleri ya da çağdışı eğitim yapan tarikatlara göz yumması kabul edilemez. İvedi önlem alınmalıdır Bataklık dururken sivrisineklerle uğraşmak da boşunadır. Korumasız çocuklarımıza yapılan her tacizde ah vah etmek, bunlar tekil olaylardır deyip başımızı kuma sokmak çözüm değildir. Önlem alınmazsa ilerde daha da büyük acıları yaşamamıza yol açabilir. Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp din devleti kurmaya çalışan kimi tarikatların etkinlikleri zaman geçirmeden durdurulmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarikat bağı olan vakıflarla bağını hemen kesmelidir. Yasalarımıza göre bütün çocukları “çağdaş, bilim ve eğitim esaslarına göre” eğitmek MEB’in görevidir. Yasa dışı eğitim yapan tarikatların elindeki bu çocuklar kurtarılmalı, bataklık kurutulmalı, yeteri kadar okul, yurt yapılmalıdır. ÖDÜLE DOYMAYAN GAZETE: CUMHURİYET Büyüktaş Terkoğlu Arapkirli Öngel Uludağ İnmez Tüm prestijli gazetecilik ödüllerini birbiri ardına toplayan Cumhuriyet emekçileri ödüle doymuyor... Yazıişleri Müdürümüz Olcay Büyüktaş Akça, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nce Yılın Araştırma Haberi Ödülü’ne layık görüldü. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nce düzenlenen 53. Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik Yarışması’nda birinciliği kazanan muhabirimiz Mehmet İnmez geçen hafta düzenlenen törenle ödülünü aldı. Yazarımız Zafer Arapkirli, gazetemize katkılarını hiçbir zaman unutmayacağımız ağabeyimiz Oktay Ekinci anısına Mimarlar Odası’nca verilen Basın Ödülü’ne değer görüldü. Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Mimar Emre Madran’ın anısına bu yıl beşincisi verilen “Koruma Alanında Emre Madran Basın Ödülleri” de dün açıklandı. Gazetemiz Ankara Haber Müdürü İklim Öngel ve bir süre önce televizyon dünyasına adım atan eski yargı muhabirimiz Alican Uludağ’ın, Cumhuriyet’te yayımlanan “Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), kaçak saray ve kent” haberleri Yazılı Basın Ödülü’nü aldı. Gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu da “Dayanışma Ödülü”ne değer görülen gazeteciler arasında yer aldı... CUMHURİYET KİTAPLARI’NDA YENİ ÇIKANLAR Turan Karakaş’tan nsanlar ve hayvanlar tarafından hep alay ed len keç ve ona öğüt veren kayanın h kâyes ... 25 TL Fazlı Bulut, görünüşte küçük ama namı kl mle ötes ne yayılmış T mbuktu’ya yaptığı seyahat n h kâyes n bu k tapta anlatıyor. 45 TL 250 YER TL NE 125 TL 15 TL 27 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle