17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 19 TEMMUZ 2020 PAZAR PAZAR YAZILARI Gösteri hakkı ve adalet... ‘Sahil’in büyük yeşil Yunanistan’da, Başbakan Kiriakos Miçotakis liderliğindeki Yeni Demokrasi Partisi (ND) “kriz sözcüğü ile özdeş olma bir platform üzerinden daha önceden polise dığını ve salgının nasıl başa bildirilmesi gerekecek. 1 Mayıs İşçi Bayramı rılı bir şekilde yönetilebilece yürüyüşleri ile 1967’de askeri darbeyle yöne meye sevk edilenler de vardı. Yangın bombası atanlara göz yaşartıcı gazla yanıt veren polislerin yer aldığı bu sahneler, Atina halkı için sı duvarı TAYFUN IŞBILEN hükümetinin göreve gelmesinin ardından bir yıl geçti. Kamuoyu yoklamaları, Miçotakis’e olan güvenin AYŞE FERLİEL BAROUNOS ğine örnek oluşturduğunu” belirtti. Ancak 2010 yılında patlak vererek (Ağustos yüksek olduğunu gösteriyor. Haf 2018’e kadar süren) 3 kur talık yayımlanan Proto Thema gazetesin tarma paketiyle birlikte, ağır bir borç yükü ve de 5 Temmuz’da yer alan bir ankette, hal kemer sıkma politikalarına yol açan ekonomik kın yüzde 67.3’ünün Miçotakis hükümetini krizin yaralarını henüz sarmaya başlamış olan olumlu değerlendirdiği belirtildi. 7 Temmuz Yunanistan’da, COVID19 salgınının ekonomik 2019 erken genel seçimlerinde ikinci olan, ve sosyal etkilerinden kaygı duyuluyor. ALP eski başbakan Aleksis Çipras liderliğindeki HA TV’de yayımlanan aynı ankette, koronavi Radikal Sol Koalisyon’a (SYRIZA) oy veren rüs krizi nedeniyle gelir düzeyinde düşüş bek lerin yüzde 43.9’u ise Miçotakis hüküme leyenlerin oranının yüzde 64.7 olduğu görüldü. ti hakkında olumlu görüşe sahip olduğunu kaydetti! Ankete katılanların yüzde 60.3’ü Eylemlere kısıtlama Miçotakis’in daha iyi bir başbakan olduğunu Ekonominin yanı sıra hükümetin başını ağ düşünüyor, Çipras’ın daha iyi bir başbakan rıtan konulardan biri de ülke çapında tepkiye olduğuna inananlar ise yüzde 25.7 düzeyin yol açan ve 9 Temmuz’da parlamentoda oy de. ALPHA TV kanalında 15 Temmuz’da ya çokluğuyla kabul edilen gösteri ve protesto yımlanan bir ankette de ND’ye oy vermeyi yürüyüşleri ile ilgili yasa. Yeni düzenlemeler düşünenlerin yüzde 41.6 olduğu görülürken le kamu güvenliğine, insan hayatına, mal var SYRIZA’yı destekleyenler 20.4 oranında. lığı ve devlet servetine yönelik “ciddi tehdit” Son dönemde yayımlanan anketler, ND ve oluşturan, ayrıca belirli bir bölgenin sosyoe SYRIZA arasındaki puan farkının en az yüz konomik yaşamının aşırı şekilde bozulma ris time el koyarak 1974’e kadar iktidarda kalan “Albaylar Cuntası”na karşı, 1973’te Atina Ulusal Teknik Üniversitesi’ndeki işgal ve direniş eyleminde yaşamını yitirenlerin her yıl anıldığı 17 Kasım törenlerinin ise önceden polise bildirilmesi gerekmiyor. Yasayı eleştirenler arasında muhalefet partileri, sendikalar ve Uluslararası Af Örgütü ile Atina Barosu ve parlamento’nun yasaları inceleme komitesi de yer aldı. Özellikle hukukçular, gösteri ve yürüyüşlerde zarar olması durumunda, organize edenlerin “hukuki sorumluluğu” bulunmasına ilişkin maddenin yasal olarak soruna yol açabileceğini vurguladı. Hükümet, bu kaygıların giderilmesi için gerekli maddelere netlik getirildiğini savururken Miçotakis, “Barışçıl bir şekilde toplanma hakkının korunmasının önemine” değindi. “Bunun bütün bir şehrin düzenini etkilemeyecek bir biçimde yapılması gerektiğini” ifade etti. Polise eleştiri Yasanın geçtiği gün, parlamento binası radanlaşmış gibi görünse de eylemcilere karşı takınılan sert tutum, özellikle son dönemde, bazı çevrelerde büyük tepki topluyor. Buna ilişkin yerel ve ulusal basın ile sosyal medyada geniş yer verilen acı bir örnek, Volos kentinde çöp yakma fabrikasını protesto eden bir gösteride polis şiddetine maruz kalmasından bir ay sonra, 13 Temmuz’da yaşamını yitiren 27 yaşındaki Vasilis Maggos’dı. SYRIZA lideri Çipras da bu konuda yaptığı bir yorumda, “tam şeffaflık ve adalet” çağrısında bulundu. Maggos’un ölümünün ardından kamu güvenliğinden sorumlu, vatandaşı koruma bakanı Mihalis Hrisohoidis’in istifasını isteyen bir grubun yorumu da sosyal medyada yer aldı. Yunan TV kanalı SKAI’da yayımlanan programda konuşan Hrisohoidis, savcının huzurunda, Maggos’un adli muayenesinin yapılacağını belirtirken polis şiddeti iddialarının ayrıntılı bir biçimde soruşturulacağını söyledi. Yunan basınındaki haberlerde, Maggos’un ilk otopsi sonucunda, “akut pulmoner ödem” sonucuna varıldığı aktarıldı. Maggos’un aile Mali, Nijer, Çad gibi Afrika ülkelerinin denize kıyısı yoktur. Bayrakları Sahra Çölü’nün kumları üzerinde dalgalanır. Buna karşın bu ülkeler “Sahil” olarak adlandırılan Afrika ülkeleri grubuna dahildir. Türkçeye Arapçadan geçen “sahil” kelimesi, bilindiği üzere karanın deniz, göl ya da ırmakla buluşan kısmı anlamında kullanılıyor. Ancak Sahra Çölü’nün güneyinde Atlas Okyanusu’ndan Kızıldeniz’e kadar uzanan, çölün bittiği ve yarı kurak bir iklimin başladığı 8 bin kilometrelik kuşağa da “Sahil” denir. Arapça konuşan kavimlerin, Sahra Çölü’nün kıyısında olduğu için bu bölgeye “çölün sahili” anlamında “Sahil” adını verdikleri düşünülüyor. Bu kuşağın adı Batı dillerine de aynı şekilde “Sahel” olarak geçmiştir. “Sahil”de yukarıda bahsettiğimiz ülkelerle birlikte ondan fazla de 15 olduğunu gösteriyor. kinin yer aldığı ya da belirtilen amaçla çelişen nın da bulunduğu Syntagma Meydanı’nda bin si ise bir sosyal medya platformundaki payla ülke vardır. Bu kuşak, iklim ve ya COVID19 salgınının başlangıcından bu ya gösteriler, yetkililer tarafından yasaklanabile lerce kişinin katılımıyla düzenlenen gösteri şımında, oğullarının “çevik kuvvet ekipleri ta ğış miktarı üzerinden tanımlandı na, genel olarak titizlikle yürütülen ve yalnız cek. Öte yandan yasaklanan gösterilere katı de, çeşitli gruplarla polis arasında arbede ya rafından vahşi bir biçimde dövüldüğünü” sa ğı için Sahra’nın güney sınırlarında ca Yunanistan’da değil, başka ülkelerde de be lanlara, eylemleri engelleyenlere veya şiddete şandı. Yüzleri maskeli kişiler, molotof koktey vunurken “ülkede demokratik kurumların ça yüz ile bin kilometre arasında deği ğeni toplamış olan sağlık krizi yönetimi, elbet başvurarak barışçıl protesto gösterisine gölge li atarken güvenlik güçleri, grupları dağıtmak lışmadığı ve toplumun adil olmadığı” ifadele şen bir genişliğe sahiptir ve bu da te hükümetin puan toplamasında büyük rol oy düşürenlere iki yıla varan hapis cezası verile için biber gazı kullandı. Çıkan olaylarda, hem rini kullandı. 3 milyon kilometrekarelik bir alana nadı. Bunun farkında olan Miçotakis de yap cek. Yeni yasaya göre gösterinin başlama ve göstericilerden hem de polislerden yaralanan karşılık gelir. tığı açıklamaların birinde, Yunanistan’ın artık bitiş saati ile yürüyüş güzergâhının, elektronik lar oldu. Ayrıca gözaltına alınanlar ve mahke [email protected] Küresel ısınmanın etkisiyle Sah ra Çölü, her yıl güneye doğru ge nişlemeye başlayınca bölge ekolo Eldekinin jik yok oluş tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Yağmurlar daha seyrek yağıyor, tarım alanları çöl kumlarının al kıymetini bilmek tında kalıyordu. 100 milyonu aşan bir nüfus için açlık tehdidi belirmişti. Bunun üzerine çölün ilerleyişini Hep söylerim, Ukrayna şehirlerinin, kendilerine özgü güzellikleri var. Başkent Kiev, dünyadaki en yeşil şehirlerden biri. Anlatıldığına göre 1960’lı yılların başlarında, dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, o zamanki Sovyet durdurmak için dev bir çevre projesi gündeme geldi: Büyük Yeşil Duvar. Büyük Yeşil Duvar projesi, “Sahil” bölgesini doğudan batıya ağaçlandırmayı hedefliyor. Milyonlar ler Birliği ziyareti çerçevesinde Kiev’i görmüş ve ca hektarlık alanda hünnap, Sene şunu söylemiş: “Şehirler içinde kurulmuş park gal akasyası, çöl hurması gibi ağaç lar gördüm, fakat parkın içinde kurulmuş şe lar dikerek çölün ilerleyişinin önüne hir, ilk kez görüyorum”. De Gaulle’nin bu sözle adeta yeşil bir duvar örülmesi plan ri söylediği tarihten bu yana 60 yıl geçti, fakat Ki landı. Çöle karşı örülen duvar meta ev, bu özelliğinden fazla bir şey kaybetmedi. Şehir merkezinde de Çarlık Rusyası ve Sovyet döneminden gelen özgün mimari yapı önemli ölçüde korunmuştu. Aynısını bizim İstanbul veya İzmir için söyleyebilir miyiz?.. Bir 1960’taki İstanbul ve İzmir’in fotoğraflarına bakın, bir de bugünkü duruma... İstanbul’a girersek çıkamayız. O nedenle kendi memleketim olan İzmir’den bahsedersem ne Kordonboyu, Mithatpaşa ve Karşıyaka’daki birbirinden güzel evler kalmış geriye, ne de şehir gelişirken doğaya dikkat edilmiş. İzmir’den içinde yüzülemeyen denizini çıkardığınızda geriye ne kalıyor? Eski güzelliklerin yerine kondurulmuş ve bahçesiz, dip dibe yapılmış, sahilden içeri imbatı koyvermeyen 810 katlı apartmanlar. Yeşillik adına da fazla bir şey göremezsiniz. Eski belediye başkanlarından Dr. Behçet Uz’un girişimiyle eski yangın alanı Kültürpark’a dönüştürülmeseymiş parktan da mahrum kalacakmışız. Eski tek veya iki katlı evler zamanında yapılmış daracık sokakların iki yanında 78 katlı apartmanlar bitince bunun trafik başta olmak üzere ne gibi sorunlara yol açtığını zaten biliyoruz. Kiev’deyse tarihi ve doğal güzellikler, büyük ölçüde korunmuştu. Dinyeper Nehri, burada İstanbul Boğazı gibi genişleyerek ve ortasındaki yemyeşil adalarıyla, seyrine doyum olmayan bir manzara sunuyor. Şehir, 50’lerDENİZ BERKTAY den bu yana epey gelişse de genişleme planlı bir biçimde yapılmış ve konutların aralarında parklar, yeşil alanlar ihmal edilmemişti. Evet, bunları artık “öyleydi” diyerek anlatıyoruz, çünkü Kiev bu özelliklerini kaybetmeye başladı. Merkezde 1800’lerden kalma bazı binalar yıkılmaya terk edilirken (veya nedeni belirsiz yangın çıkarken) yerlerine çok katlı ve mimari fukarası binalar konduruluyor. Boğaz hasretini gidermemi sağlayan Dinyeper Nehri’ne baktığımda, karşı yakada en az 20 katlı binaların yan yana dikilerek ufku örttüğünü görüyorum. Nehrin manzarası, yemyeşil adalar, hemen arkası enlemesine geniş olarak yapılmış devasa binaların altında ayrıntı olarak kalıyor. Doku, süratle bozuluyor. Bu konutların hepsinin ihtiyaçtan kaynaklanmadığı söyleniyor ki o bambaşka bir konu. Şehir kimliğini kaybediyor... Bir diğer sorunlu şehir, Odessa. Çok yakın zamana kadar burası, tarihi evlerle kaplı bir yerdi. 1700’lerin sonunda kurulan Odessa, kısa sürede Çarlık Rusyası’nın üçüncü büyük şehri haline gelmişti ve Puşkin, Gogol gibi ünlü edebiyatçılar bir dönem burada yaşamıştı. Ne var ki merkezdeki eski evlerin pek çoğu ha yıkıldı ha yıkılacak durumda. Gogol’un evi aynı şekilde. Bunlar yıkıldığında da yerine şehrin dokusuyla alakası olmayan çok katlı evler, AVM’ler konduruluyor. Odessa, buraya turist çekecek asıl değerini, POLIS ŞIDDETINE PROTESTO Fransa’nın başkenti Paris’te 2016’da polis aracında hayatını kaybeden 24 yaşındaki siyah genç Adama Traore için dün eylem düzenlendi. Binlerce kişi “Polis her yerde adalet hiçbir yerde”, “Siyahların hayatı önemlidir” sloganları atarak yürüdü. ABD’de siyah vatandaş George Floyd’un gözaltına alınırken polis şiddeti nedeniyle yaşamını yitirmesi ülke çapında ırkçılık karşıtı eylemlere yol açmıştı. Gösteriler kısa sürede küresel çapta yayılmıştı. Adama Traore, 19 Temmuz 2016’da kimlik kontrolü sırasında yaşanan gerilim sonrası karakola götürülmek üzere bindirildiği polis aracında yaşamını yitirmişti. En mutlu çocuklar İsveç’te Aylardır ölüm haberlerinden, İsveç’in dünyaya inat sergilediği kararlı pandemi politikasının yarattığı eleşti olmasa daha huzurlu olacağız. Tam dünyanın en mutlu çocuklarının İsveç’te olduğu haberiyle sevinirken Ka ri yağmurundan bunalmış, içimiz karalar rolinska Üniversitesi Hastanesi’nde çalı bağlamıştı. Ferahlatıcı haberlere ihtiyacı şan Alman doktor Markus Birk’in, Dagens mız vardı. Sağ olsunlar, var olsunlar, araş Nyheter gazetesinde uzun bir yazısı ya tırdılar ve pandeminin en karanlık günlerin yımlandı. Münihli doktor, “Yabancı sağ de İsveç’in bütün devletlerden daha iyi ol lık elemanları İsveç’i terk etmeye hazır duğu bir yanını buluverdiler. Omuzlarımızı lanıyor” başlıklı yazısında, İsveç’in salgı çökerten o büyük ağırlıktan kurtulduk. Ba na karşı çok kötü bir yönetim sergileme şımızı dikip mağrur bakışlarla sinden dolayı hayal kırıklı güneye, batıya, doğuya bak ğına uğrayan yabancı dok tık. Kuzeye bakmadık. Kuzey tor ve hemşirelerin İsveç’i Buz Denizi’ne bakmanın anla terk etmeye hazırlandıklarını mı yoktu. Ama baktığımız bü ileri sürdü. Amerikan, İngi tün coğrafyalardaki ülkele OSMAN İKİZ liz medyası yetmiyormuş gi re “İşte İsveç. Aylardır eleştiri bi bir de Markus Birk vurdu oklarıyla yıpratmaya çalıştığınız bu ülkenin İsveç’e. Rencide etti doğrusu. Alman dob çocukları, sizin ülkelerinizdeki çocuklardan ralığı böyle bir şey demek ki. daha mutlu” dedik. Duydular mı, duymadı Sosyal medyada aktif olan Türkler ise lar mı bilmiyorum, ama biz bütün dünyaya tam tersi. Her koşulda İsveç’e toz kondur tepeden bakarak mutlu olduk. Her ne ka mamayı asli görevleri sayıyorlar. Almanla dar pandemi karşısında bozguna uğradıy rın, İsveç’teki Türklerden öğreneceği çok sak da çocukların mutluluğuyla avunup ya şey var. Hem Alman ve diğer yabancı sağ raları sarmaya çalıştık. lık elemanları gitse İsveç eksiklik duymaz. Türkiye’de yıllarca uzman olarak çalışmış ‘Yabancı sağlıkçı kaçıyor’ çok sayıda doktor, bin bir türlü eziyeti gö Pandemi karşısında lodos yemiş kefal gi ze alarak İsveç’e gelmek için sırada bekli bi ne yapacağını şaşıran devlet kurumları da yor. Son yıllarda gelmiş olan Türk doktorlar hedef tahtası olmaktan çıktı. Pandeminin da gerek mesleki başarılarıyla gerekse ça kasvetli aylarında evlere kapatılmayan, açık lışma disiplinleriyle hem iş ortamında hem kreşlere ve ilkokula giden çocukların buna de hastalar nezdinde takdir ediliyor. lıma girmedikleri, çok mutlu oldukları araş Sadece doktorlar değil, sosyal hizmet tırmayla ortaya çıktı. Bu güzel araştırmayla alanlarında da Türk uzmanların yaratıcı ba uzun bir süre idare edebiliriz. Arada, İsveç’i kış açıları Protestan kültürünün inatçı, ka kıskananların saçtıkları nifak tohumları da lıplaşmış anlayışını değiştiriyor. Almanların, sorunlu ailelerin çocuklarını alıp tamamen farklı kültür ortamında bakıcı ailelere vermeleri öteden beri daha büyük sorunlara yol açmaktaydı. Esneklikten uzak, otorite ve disipline dayalı aynı uygulama İsveç için de geçerliydi ki büyük ölçüde hâlâ geçerli. Küçük yaşta aileden koparılan çocukların, okul çağlarında başarılı olamadıkları görülmesine rağmen bu politika öteden beri devam etmekteydi. Stockholm Belediyesi’nin sorunlu çocukların bakım ve eğitiminden sorumlu müdürü Şakir Demirel, yıllarca bu konuda mücadele etti. Çocukların ailelerden koparılması yerine ailelerle sürekli temas halinde kalınıp çocukların kreşlerde özel eğitime alınmasını savundu. Burunlarından kıl aldırmayan belediyenin seçilmiş yöneticileri, politikacıları ise uyarılara, önerilere kulak asmadılar. Psikolog olan Demirel yılmadı. Üniversiteden akademisyenleri de yanına alarak mücadelesini sürdürdü. Emekliliğine az bir süre kalmıştı ki savunduğu politikayı kabul ettirdi. Yaklaşık on yıldır sorunlu ailelerin çocukları için yeni eğitim yöntemi uygulanıyor. Geçen gün Dagens Nyheter’de konuyla ilgili bir değerlendirme yer aldı. Yazıda, Şakir Demirel’in projesi uyarınca, doğumdan itibaren ailelerle temasa geçilmesinin, hem ailelerin sorunlarının giderilmesinde hem de çocukların eğitiminde başarı sağladığı görüşüne yer verildi. İsveç’in, kısırlaşmış verimsiz politikalardan kurtuluşunu da yabancılar sağlayacak galiba. [email protected] forunun seçilmesi, Afrika “Sahil” ülkelerinin çölleşme felaketi karşısında gösterdikleri dayanışma ve işbirliğine de dikkat çekmeyi amaçlıyordu. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkenin maddi ve teknik destek verdiği Büyük Yeşil Duvar projesi için ilk ağaçlandırma 2007’de yapıldı. Proje kapsamında bütün ağaçlandırma çalışmaları 2030 yılına kadar tamamlanacak. Çöle tarım projesi “Büyük Yeşil Duvar” projesinin bugünlerde tekrar gündeme gelmesinin nedeni ise projeyle aynı adı taşıyan belgesel filmin Avrupa’da gösterime girmiş olması. Türkiye’de pandemi nedeniyle kapatılan sinemalar tekrar açıldığında bu filmi perdeye getirirler mi, emin değiliz ama meraklıları için bu yapıma internet üzerinden ulaşmak zor olmayacaktır. Avustralyalı yönetmen Jared P. Scott’un yönettiği Büyük Yeşil Duvar filmi, izleyiciyi on yıldan bu yana çölleşmeye karşı milyonlarca ağacın dikildiği ve daha milyonlarcasının dikileceği “Sahil”de bir yolculuğa çıkarıyor. Mali asıllı şarkıcı, manken ve çevreci aktivist Inna Modja bu yolculukta izleyenlere rehberlik yapıyor. Modja, bölgedeki korkunç yoksulluğa tanık oluyor. Ziyaret ettiği bir köyde, yem bulamayan köylülerin hayvanlara çuval ve ağaç kabuğu yedirdiğini görüyor. Bir başka yerde köktendinci Boko Haram örgütünün elinden kurtulmayı başaran ama ailelerini kaybetmiş kimsesiz çocuklara rastlıyor. Avrupa’ya gitme umuduyla çölde yollara düşmüş insanlarla karşılaşıyor. “Çölün Sahil”inde büyük bir yoksulluk var ve bu yoksulluktan kurtuluş için tek umut ağaç! Büyük Yeşil Duvar tamamlandığında Çin Seddi”nden bile daha uzun olacak. 100 milyon hektar çölleşmiş tarım arazisi tekrar ekilebilir hale gelecek. Kırsal kesimde 10 milyondan fazla insana iş imkânı doğacak. Umarız bu beklentiler gerçekleşir, ayrıca “Sahil”de yaşananlar ülkemizde ağaçları gözünü kırpmadan yok eden rant sevdalılarına da ders olur. [email protected] yani şehir kimliğini kaybediyor. Bir başka yer ise Lviv. Ukrayna’nın en batısın da, Polonya ve AvusturyaMacaristan egemenliğinde kalmış olan, Moskova’nın egemenliğini çok kısa yaşayan bu şehir, Polonya ve Avus Bu COVID19 denilen lanet virüs tüm ülkeleri karıştırdı. Ölenler, hastalanıp Sağlık sigortası kâbusu lık sigortasından mahrum. Buna çocuklar, eşler ve bakmakla yükümlü oldukla turya tarzı binalarıyla, bir Orta Avrupa şehri görüntüsünde. Burada da şehrin çevre mahallelerinde, silueti bozan ve Avusturya evlerinin yerine yapılan mimarlık fukarası çok katlılar yükselmeye başladı. Tarihi dokunun bozulması bir yana, daracık sokakları ve trafik sorunuyla boğuşan Lviv’in bu yeni yapılaşmayı nasıl kaldırılabileceği, ayrı bir konu. Türkiye’nin son 60 yılı, şehirlerin kimliklerini kaybettiği, dokularının bozulduğu bir dönemdir. Umarım Ukraynalılar bu konuda bizi takip etmez ve girdikleri yoldan döner. [email protected] kurtulanlar, hâlâ hastanelerde olanların çektikleri yetmemiş gibi işin içine bir de işsizler ordusu katıldı. Gelişmiş ekonomilerdeki en büyük istihdam alanı olan hizmet sektörü ise en büyük kayba uğradı. Hem gelirden oldu hem de birçok işyeri kapandı. ABD’nin tanınmış markaları birer birer iflas etti. ABD nüfusunun yaklaşık 310 milyon olduğu hesaba katılırsa COVID19’un ülkede yaptığı tahribatı görmek mümkün. Trump yönetiminin ve eyaletlerin ken di kafalarına göre aldıkları haberler geliyor. İşsizlik ödeme birbirine zıt kararlar nede leri ise yetersiz... Bu ülkede ça niyle salgına karşı önlem lışanların sağlık sigortasını işve ler çerçevesinde kısıtlama renler öder yasa gereği. İnsan uygulamalarıyla insanla TEVFIK DALGIÇ lar işsiz kalınca, işyerleri kapa rın evlerine kapanması sü nınca sağlık sigortaları da oto recinde küçükorta ölçekli işletmeler, es matik olarak kesilir. Geriye hayır kurum naf büyük yara aldı. Garsonlar, bahçıvan ları ve ailelerin yakınları devreye girer fa lar, kuaförler, taksiciler, kamyon şoförleri kat bu da yetmez. işlerini kaybetti. Ekonomik krizin en ağır Sonuç olarak dünyanın en gelişmiş, vurduğu kesimlerin başında AfroAmeri refah ülkelerinden ABD’de yaklaşık nü kalı ve Latin kökenliler olduğu yönünde fusun onda biri yani 33 milyonu sağ rı yaşlıları da katarsak sağlık sigortasından mahrum 50 milyon kişi var denilebilir. Hele kalp, tansiyon, şeker, kanser gibi hastalıkları olanların durumu daha vahim. Yeni nesil bir tansiyon ilacının aylık fiyatı en az 500 dolar... Geçenlerde Teksas Southwestern Medical Center Üniversitesi’nde kanser tedavisinde kullanılan yeni bir ilacın aylık fiyatının 10 bin dolar olduğu basına yansıdı. Gerisini siz hesap edin... tdalgı[email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle