Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                10 19 TEMMUZ 2020 PAZAR  PAZAR YAZILARI  Gösteri hakkı ve adalet...  ‘Sahil’in büyük yeşil  Yunanistan’da, Başbakan Kiriakos Miçotakis liderliğindeki Yeni Demokrasi Partisi (ND)  “kriz sözcüğü ile özdeş olma bir platform üzerinden daha önceden polise dığını ve salgının nasıl başa bildirilmesi gerekecek. 1 Mayıs İşçi Bayramı rılı bir şekilde yönetilebilece yürüyüşleri ile 1967’de askeri darbeyle yöne  meye sevk edilenler de vardı. Yangın bombası atanlara göz yaşartıcı gazla yanıt veren polislerin yer aldığı bu sahneler, Atina halkı için sı  duvarı TAYFUN IŞBILEN  hükümetinin göreve gelmesinin ardından bir yıl geçti. Kamuoyu yoklamaları, Miçotakis’e olan güvenin  AYŞE FERLİEL BAROUNOS  ğine örnek oluşturduğunu” belirtti. Ancak 2010 yılında patlak vererek (Ağustos  yüksek olduğunu gösteriyor. Haf  2018’e kadar süren) 3 kur  talık yayımlanan Proto Thema gazetesin  tarma paketiyle birlikte, ağır bir borç yükü ve  de 5 Temmuz’da yer alan bir ankette, hal kemer sıkma politikalarına yol açan ekonomik  kın yüzde 67.3’ünün Miçotakis hükümetini krizin yaralarını henüz sarmaya başlamış olan  olumlu değerlendirdiği belirtildi. 7 Temmuz Yunanistan’da, COVID19 salgınının ekonomik  2019 erken genel seçimlerinde ikinci olan, ve sosyal etkilerinden kaygı duyuluyor. ALP  eski başbakan Aleksis Çipras liderliğindeki HA TV’de yayımlanan aynı ankette, koronavi  Radikal Sol Koalisyon’a (SYRIZA) oy veren rüs krizi nedeniyle gelir düzeyinde düşüş bek  lerin yüzde 43.9’u ise Miçotakis hüküme leyenlerin oranının yüzde 64.7 olduğu görüldü.  ti hakkında olumlu görüşe sahip olduğunu kaydetti! Ankete katılanların yüzde 60.3’ü  Eylemlere kısıtlama  Miçotakis’in daha iyi bir başbakan olduğunu Ekonominin yanı sıra hükümetin başını ağ  düşünüyor, Çipras’ın daha iyi bir başbakan rıtan konulardan biri de ülke çapında tepkiye  olduğuna inananlar ise yüzde 25.7 düzeyin yol açan ve 9 Temmuz’da parlamentoda oy  de. ALPHA TV kanalında 15 Temmuz’da ya çokluğuyla kabul edilen gösteri ve protesto  yımlanan bir ankette de ND’ye oy vermeyi yürüyüşleri ile ilgili yasa. Yeni düzenlemeler  düşünenlerin yüzde 41.6 olduğu görülürken le kamu güvenliğine, insan hayatına, mal var  SYRIZA’yı destekleyenler 20.4 oranında.  lığı ve devlet servetine yönelik “ciddi tehdit”  Son dönemde yayımlanan anketler, ND ve oluşturan, ayrıca belirli bir bölgenin sosyoe  SYRIZA arasındaki puan farkının en az yüz konomik yaşamının aşırı şekilde bozulma ris  time el koyarak 1974’e kadar iktidarda kalan “Albaylar Cuntası”na karşı, 1973’te Atina Ulusal Teknik Üniversitesi’ndeki işgal ve direniş eyleminde yaşamını yitirenlerin her yıl anıldığı 17 Kasım törenlerinin ise önceden polise bildirilmesi gerekmiyor. Yasayı eleştirenler arasında muhalefet partileri, sendikalar ve Uluslararası Af Örgütü ile Atina Barosu ve parlamento’nun yasaları inceleme komitesi de yer aldı. Özellikle hukukçular, gösteri ve yürüyüşlerde zarar olması durumunda, organize edenlerin “hukuki sorumluluğu” bulunmasına ilişkin maddenin yasal olarak soruna yol açabileceğini vurguladı. Hükümet, bu kaygıların giderilmesi için gerekli maddelere netlik getirildiğini savururken Miçotakis, “Barışçıl bir şekilde toplanma hakkının korunmasının önemine” değindi. “Bunun bütün bir şehrin düzenini etkilemeyecek bir biçimde yapılması gerektiğini” ifade etti. Polise eleştiri Yasanın geçtiği gün, parlamento binası  radanlaşmış gibi görünse de eylemcilere karşı takınılan sert tutum, özellikle son dönemde, bazı çevrelerde büyük tepki topluyor. Buna ilişkin yerel ve ulusal basın ile sosyal medyada geniş yer verilen acı bir örnek, Volos kentinde çöp yakma fabrikasını protesto eden bir gösteride polis şiddetine maruz kalmasından bir ay sonra, 13 Temmuz’da yaşamını yitiren 27 yaşındaki Vasilis Maggos’dı. SYRIZA lideri Çipras da bu konuda yaptığı bir yorumda, “tam şeffaflık ve adalet” çağrısında bulundu. Maggos’un ölümünün ardından kamu güvenliğinden sorumlu, vatandaşı koruma bakanı Mihalis Hrisohoidis’in istifasını isteyen bir grubun yorumu da sosyal medyada yer aldı. Yunan TV kanalı SKAI’da yayımlanan programda konuşan Hrisohoidis, savcının huzurunda, Maggos’un adli muayenesinin yapılacağını belirtirken polis şiddeti iddialarının ayrıntılı bir biçimde soruşturulacağını söyledi. Yunan basınındaki haberlerde, Maggos’un ilk otopsi sonucunda, “akut pulmoner ödem” sonucuna varıldığı aktarıldı. Maggos’un aile  Mali, Nijer, Çad gibi Afrika ülkelerinin denize kıyısı yoktur. Bayrakları Sahra Çölü’nün kumları üzerinde dalgalanır. Buna karşın bu ülkeler “Sahil” olarak adlandırılan Afrika ülkeleri grubuna dahildir. Türkçeye Arapçadan geçen “sahil” kelimesi, bilindiği üzere karanın deniz, göl ya da ırmakla buluşan kısmı anlamında kullanılıyor. Ancak Sahra Çölü’nün güneyinde Atlas Okyanusu’ndan Kızıldeniz’e kadar uzanan, çölün bittiği ve yarı kurak bir iklimin başladığı 8 bin kilometrelik kuşağa da “Sahil” denir. Arapça konuşan kavimlerin, Sahra Çölü’nün kıyısında olduğu için bu bölgeye “çölün sahili” anlamında “Sahil” adını verdikleri düşünülüyor. Bu kuşağın adı Batı dillerine de aynı şekilde “Sahel” olarak geçmiştir. “Sahil”de yukarıda bahsettiğimiz ülkelerle birlikte ondan fazla  de 15 olduğunu gösteriyor.  kinin yer aldığı ya da belirtilen amaçla çelişen nın da bulunduğu Syntagma Meydanı’nda bin si ise bir sosyal medya platformundaki payla ülke vardır. Bu kuşak, iklim ve ya  COVID19 salgınının başlangıcından bu ya gösteriler, yetkililer tarafından yasaklanabile lerce kişinin katılımıyla düzenlenen gösteri  şımında, oğullarının “çevik kuvvet ekipleri ta  ğış miktarı üzerinden tanımlandı  na, genel olarak titizlikle yürütülen ve yalnız cek. Öte yandan yasaklanan gösterilere katı de, çeşitli gruplarla polis arasında arbede ya rafından vahşi bir biçimde dövüldüğünü” sa  ğı için Sahra’nın güney sınırlarında  ca Yunanistan’da değil, başka ülkelerde de be lanlara, eylemleri engelleyenlere veya şiddete şandı. Yüzleri maskeli kişiler, molotof koktey vunurken “ülkede demokratik kurumların ça  yüz ile bin kilometre arasında deği  ğeni toplamış olan sağlık krizi yönetimi, elbet başvurarak barışçıl protesto gösterisine gölge li atarken güvenlik güçleri, grupları dağıtmak lışmadığı ve toplumun adil olmadığı” ifadele  şen bir genişliğe sahiptir ve bu da  te hükümetin puan toplamasında büyük rol oy düşürenlere iki yıla varan hapis cezası verile için biber gazı kullandı. Çıkan olaylarda, hem rini kullandı.  3 milyon kilometrekarelik bir alana  nadı. Bunun farkında olan Miçotakis de yap cek. Yeni yasaya göre gösterinin başlama ve göstericilerden hem de polislerden yaralanan  karşılık gelir.  tığı açıklamaların birinde, Yunanistan’ın artık bitiş saati ile yürüyüş güzergâhının, elektronik lar oldu. Ayrıca gözaltına alınanlar ve mahke  iamail2005@gmail.com  Küresel ısınmanın etkisiyle Sah  ra Çölü, her yıl güneye doğru ge  nişlemeye başlayınca bölge ekolo  Eldekinin  jik yok oluş tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Yağmurlar daha seyrek yağıyor, tarım alanları çöl kumlarının al  kıymetini bilmek  tında kalıyordu. 100 milyonu aşan bir nüfus için açlık tehdidi belirmişti. Bunun üzerine çölün ilerleyişini  Hep söylerim, Ukrayna şehirlerinin, kendilerine özgü güzellikleri var. Başkent Kiev, dünyadaki en yeşil şehirlerden biri. Anlatıldığına göre 1960’lı yılların başlarında, dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, o zamanki Sovyet  durdurmak için dev bir çevre projesi gündeme geldi: Büyük Yeşil Duvar. Büyük Yeşil Duvar projesi, “Sahil” bölgesini doğudan batıya ağaçlandırmayı hedefliyor. Milyonlar  ler Birliği ziyareti çerçevesinde Kiev’i görmüş ve  ca hektarlık alanda hünnap, Sene  şunu söylemiş: “Şehirler içinde kurulmuş park  gal akasyası, çöl hurması gibi ağaç  lar gördüm, fakat parkın içinde kurulmuş şe  lar dikerek çölün ilerleyişinin önüne  hir, ilk kez görüyorum”. De Gaulle’nin bu sözle  adeta yeşil bir duvar örülmesi plan  ri söylediği tarihten bu yana 60 yıl geçti, fakat Ki  landı. Çöle karşı örülen duvar meta  ev, bu özelliğinden fazla bir şey kaybetmedi. Şehir merkezinde de Çarlık Rusyası ve Sovyet döneminden gelen özgün mimari yapı önemli ölçüde korunmuştu. Aynısını bizim İstanbul veya İzmir için söyleyebilir miyiz?.. Bir 1960’taki İstanbul ve İzmir’in fotoğraflarına bakın, bir de bugünkü duruma... İstanbul’a girersek çıkamayız. O nedenle kendi memleketim olan İzmir’den bahsedersem ne Kordonboyu, Mithatpaşa ve Karşıyaka’daki birbirinden güzel evler kalmış geriye, ne de şehir gelişirken doğaya dikkat edilmiş. İzmir’den içinde yüzülemeyen denizini çıkardığınızda geriye ne kalıyor? Eski güzelliklerin yerine kondurulmuş ve bahçesiz, dip dibe yapılmış, sahilden içeri imbatı koyvermeyen 810 katlı apartmanlar. Yeşillik adına da fazla bir şey göremezsiniz. Eski belediye başkanlarından Dr. Behçet Uz’un girişimiyle eski yangın alanı Kültürpark’a dönüştürülmeseymiş parktan da mahrum kalacakmışız. Eski tek veya iki katlı evler zamanında yapılmış daracık sokakların iki yanında 78 katlı apartmanlar bitince bunun trafik başta olmak üzere ne gibi sorunlara yol açtığını zaten biliyoruz. Kiev’deyse tarihi ve doğal güzellikler, büyük ölçüde korunmuştu. Dinyeper Nehri, burada İstanbul Boğazı gibi genişleyerek ve ortasındaki yemyeşil adalarıyla, seyrine doyum olmayan bir manzara sunuyor. Şehir, 50’lerDENİZ BERKTAY den bu yana epey gelişse de genişleme planlı bir biçimde yapılmış ve konutların aralarında parklar, yeşil alanlar ihmal edilmemişti. Evet, bunları artık “öyleydi” diyerek anlatıyoruz, çünkü Kiev bu özelliklerini kaybetmeye başladı. Merkezde 1800’lerden kalma bazı binalar yıkılmaya terk edilirken (veya nedeni belirsiz yangın çıkarken) yerlerine çok katlı ve mimari fukarası binalar konduruluyor. Boğaz hasretini gidermemi sağlayan Dinyeper Nehri’ne baktığımda, karşı yakada en az 20 katlı binaların yan yana dikilerek ufku örttüğünü görüyorum. Nehrin manzarası, yemyeşil adalar, hemen arkası enlemesine geniş olarak yapılmış devasa binaların altında ayrıntı olarak kalıyor. Doku, süratle bozuluyor. Bu konutların hepsinin ihtiyaçtan kaynaklanmadığı söyleniyor ki o bambaşka bir konu. Şehir kimliğini kaybediyor... Bir diğer sorunlu şehir, Odessa. Çok yakın zamana kadar burası, tarihi evlerle kaplı bir yerdi. 1700’lerin sonunda kurulan Odessa, kısa sürede Çarlık Rusyası’nın üçüncü büyük şehri haline gelmişti ve Puşkin, Gogol gibi ünlü edebiyatçılar bir dönem burada yaşamıştı. Ne var ki merkezdeki eski evlerin pek çoğu ha yıkıldı ha yıkılacak durumda. Gogol’un evi aynı şekilde. Bunlar yıkıldığında da yerine şehrin dokusuyla alakası olmayan çok katlı evler, AVM’ler konduruluyor. Odessa, buraya turist çekecek asıl değerini,  POLIS ŞIDDETINE PROTESTO  Fransa’nın başkenti Paris’te 2016’da polis aracında hayatını kaybeden 24 yaşındaki siyah genç Adama Traore için dün eylem düzenlendi. Binlerce kişi “Polis her yerde adalet hiçbir yerde”, “Siyahların hayatı önemlidir” sloganları atarak yürüdü. ABD’de siyah vatandaş George Floyd’un gözaltına alınırken  polis şiddeti nedeniyle yaşamını yitirmesi ülke çapında ırkçılık karşıtı eylemlere yol açmıştı. Gösteriler kısa sürede küresel çapta yayılmıştı. Adama Traore, 19 Temmuz 2016’da kimlik kontrolü sırasında yaşanan gerilim sonrası karakola götürülmek üzere bindirildiği polis aracında yaşamını yitirmişti.  En mutlu çocuklar İsveç’te  Aylardır ölüm haberlerinden, İsveç’in dünyaya inat sergilediği kararlı pandemi politikasının yarattığı eleşti  olmasa daha huzurlu olacağız. Tam dünyanın en mutlu çocuklarının İsveç’te olduğu haberiyle sevinirken Ka  ri yağmurundan bunalmış, içimiz karalar rolinska Üniversitesi Hastanesi’nde çalı  bağlamıştı. Ferahlatıcı haberlere ihtiyacı şan Alman doktor Markus Birk’in, Dagens  mız vardı. Sağ olsunlar, var olsunlar, araş Nyheter gazetesinde uzun bir yazısı ya  tırdılar ve pandeminin en karanlık günlerin yımlandı. Münihli doktor, “Yabancı sağ  de İsveç’in bütün devletlerden daha iyi ol lık elemanları İsveç’i terk etmeye hazır  duğu bir yanını buluverdiler. Omuzlarımızı lanıyor” başlıklı yazısında, İsveç’in salgı  çökerten o büyük ağırlıktan kurtulduk. Ba na karşı çok kötü bir yönetim sergileme  şımızı dikip mağrur bakışlarla  sinden dolayı hayal kırıklı  güneye, batıya, doğuya bak  ğına uğrayan yabancı dok  tık. Kuzeye bakmadık. Kuzey  tor ve hemşirelerin İsveç’i  Buz Denizi’ne bakmanın anla  terk etmeye hazırlandıklarını  mı yoktu. Ama baktığımız bü  ileri sürdü. Amerikan, İngi  tün coğrafyalardaki ülkele  OSMAN İKİZ liz medyası yetmiyormuş gi  re “İşte İsveç. Aylardır eleştiri  bi bir de Markus Birk vurdu  oklarıyla yıpratmaya çalıştığınız bu ülkenin İsveç’e. Rencide etti doğrusu. Alman dob  çocukları, sizin ülkelerinizdeki çocuklardan ralığı böyle bir şey demek ki.  daha mutlu” dedik. Duydular mı, duymadı  Sosyal medyada aktif olan Türkler ise  lar mı bilmiyorum, ama biz bütün dünyaya tam tersi. Her koşulda İsveç’e toz kondur  tepeden bakarak mutlu olduk. Her ne ka mamayı asli görevleri sayıyorlar. Almanla  dar pandemi karşısında bozguna uğradıy rın, İsveç’teki Türklerden öğreneceği çok  sak da çocukların mutluluğuyla avunup ya şey var. Hem Alman ve diğer yabancı sağ  raları sarmaya çalıştık.  lık elemanları gitse İsveç eksiklik duymaz.  Türkiye’de yıllarca uzman olarak çalışmış ‘Yabancı sağlıkçı kaçıyor’ çok sayıda doktor, bin bir türlü eziyeti gö  Pandemi karşısında lodos yemiş kefal gi ze alarak İsveç’e gelmek için sırada bekli  bi ne yapacağını şaşıran devlet kurumları da yor. Son yıllarda gelmiş olan Türk doktorlar  hedef tahtası olmaktan çıktı. Pandeminin  da gerek mesleki başarılarıyla gerekse ça  kasvetli aylarında evlere kapatılmayan, açık lışma disiplinleriyle hem iş ortamında hem  kreşlere ve ilkokula giden çocukların buna de hastalar nezdinde takdir ediliyor.  lıma girmedikleri, çok mutlu oldukları araş  Sadece doktorlar değil, sosyal hizmet  tırmayla ortaya çıktı. Bu güzel araştırmayla alanlarında da Türk uzmanların yaratıcı ba  uzun bir süre idare edebiliriz. Arada, İsveç’i kış açıları Protestan kültürünün inatçı, ka  kıskananların saçtıkları nifak tohumları da lıplaşmış anlayışını değiştiriyor.  Almanların, sorunlu ailelerin çocuklarını alıp tamamen farklı kültür ortamında bakıcı ailelere vermeleri öteden beri daha büyük sorunlara yol açmaktaydı. Esneklikten uzak, otorite ve disipline dayalı aynı uygulama İsveç için de geçerliydi ki büyük ölçüde hâlâ geçerli. Küçük yaşta aileden koparılan çocukların, okul çağlarında başarılı olamadıkları görülmesine rağmen bu politika öteden beri devam etmekteydi. Stockholm Belediyesi’nin sorunlu çocukların bakım ve eğitiminden sorumlu müdürü Şakir Demirel, yıllarca bu konuda mücadele etti. Çocukların ailelerden koparılması yerine ailelerle sürekli temas halinde kalınıp çocukların kreşlerde özel eğitime alınmasını savundu. Burunlarından kıl aldırmayan belediyenin seçilmiş yöneticileri, politikacıları ise uyarılara, önerilere kulak asmadılar. Psikolog olan Demirel yılmadı. Üniversiteden akademisyenleri de yanına alarak mücadelesini sürdürdü. Emekliliğine az bir süre kalmıştı ki savunduğu politikayı kabul ettirdi. Yaklaşık on yıldır sorunlu ailelerin çocukları için yeni eğitim yöntemi uygulanıyor. Geçen gün Dagens Nyheter’de konuyla ilgili bir değerlendirme yer aldı. Yazıda, Şakir Demirel’in projesi uyarınca, doğumdan itibaren ailelerle temasa geçilmesinin, hem ailelerin sorunlarının giderilmesinde hem de çocukların eğitiminde başarı sağladığı görüşüne yer verildi. İsveç’in, kısırlaşmış verimsiz politikalardan kurtuluşunu da yabancılar sağlayacak galiba. osman.ikiz@gmail.com  forunun seçilmesi, Afrika “Sahil” ülkelerinin çölleşme felaketi karşısında gösterdikleri dayanışma ve işbirliğine de dikkat çekmeyi amaçlıyordu. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkenin maddi ve teknik destek verdiği Büyük Yeşil Duvar projesi için ilk ağaçlandırma 2007’de yapıldı. Proje kapsamında bütün ağaçlandırma çalışmaları 2030 yılına kadar tamamlanacak. Çöle tarım projesi “Büyük Yeşil Duvar” projesinin bugünlerde tekrar gündeme gelmesinin nedeni ise projeyle aynı adı taşıyan belgesel filmin Avrupa’da gösterime girmiş olması. Türkiye’de pandemi nedeniyle kapatılan sinemalar tekrar açıldığında bu filmi perdeye getirirler mi, emin değiliz ama meraklıları için bu yapıma internet üzerinden ulaşmak zor olmayacaktır. Avustralyalı yönetmen Jared P. Scott’un yönettiği Büyük Yeşil Duvar filmi, izleyiciyi on yıldan bu yana çölleşmeye karşı milyonlarca ağacın dikildiği ve daha milyonlarcasının dikileceği “Sahil”de bir yolculuğa çıkarıyor. Mali asıllı şarkıcı, manken ve çevreci aktivist Inna Modja bu yolculukta izleyenlere rehberlik yapıyor. Modja, bölgedeki korkunç yoksulluğa tanık oluyor. Ziyaret ettiği bir köyde, yem bulamayan köylülerin hayvanlara çuval ve ağaç kabuğu yedirdiğini görüyor. Bir başka yerde köktendinci Boko Haram örgütünün elinden kurtulmayı başaran ama ailelerini kaybetmiş kimsesiz çocuklara rastlıyor. Avrupa’ya gitme umuduyla çölde yollara düşmüş insanlarla karşılaşıyor. “Çölün Sahil”inde büyük bir yoksulluk var ve bu yoksulluktan kurtuluş için tek umut ağaç! Büyük Yeşil Duvar tamamlandığında Çin Seddi”nden bile daha uzun olacak. 100 milyon hektar çölleşmiş tarım arazisi tekrar ekilebilir hale gelecek. Kırsal kesimde 10 milyondan fazla insana iş imkânı doğacak. Umarız bu beklentiler gerçekleşir, ayrıca “Sahil”de yaşananlar ülkemizde ağaçları gözünü kırpmadan yok eden rant sevdalılarına da ders olur. tayfunis@hotmail.com  yani şehir kimliğini kaybediyor.  Bir başka yer ise Lviv. Ukrayna’nın en batısın  da, Polonya ve AvusturyaMacaristan egemenliğinde kalmış olan, Moskova’nın egemenliğini çok kısa yaşayan bu şehir, Polonya ve Avus  Bu COVID19 denilen lanet virüs tüm ülkeleri karıştırdı. Ölenler, hastalanıp  Sağlık sigortası kâbusu  lık sigortasından mahrum. Buna çocuklar, eşler ve bakmakla yükümlü oldukla  turya tarzı binalarıyla, bir Orta Avrupa şehri görüntüsünde. Burada da şehrin çevre mahallelerinde, silueti bozan ve Avusturya evlerinin yerine yapılan mimarlık fukarası çok katlılar yükselmeye başladı. Tarihi dokunun bozulması bir yana, daracık sokakları ve trafik sorunuyla boğuşan Lviv’in bu yeni yapılaşmayı nasıl kaldırılabileceği, ayrı bir konu. Türkiye’nin son 60 yılı, şehirlerin kimliklerini kaybettiği, dokularının bozulduğu bir dönemdir. Umarım Ukraynalılar bu konuda bizi takip etmez ve girdikleri yoldan döner. denizberktay@yahoo.com  kurtulanlar, hâlâ hastanelerde olanların çektikleri yetmemiş gibi işin içine bir de işsizler ordusu katıldı. Gelişmiş ekonomilerdeki en büyük istihdam alanı olan hizmet sektörü ise en büyük kayba uğradı. Hem gelirden oldu hem de birçok işyeri kapandı. ABD’nin tanınmış markaları birer birer iflas etti. ABD nüfusunun yaklaşık 310 milyon olduğu hesaba katılırsa COVID19’un ülkede yaptığı tahribatı görmek mümkün. Trump yönetiminin ve eyaletlerin ken  di kafalarına göre aldıkları  haberler geliyor. İşsizlik ödeme  birbirine zıt kararlar nede  leri ise yetersiz... Bu ülkede ça  niyle salgına karşı önlem  lışanların sağlık sigortasını işve  ler çerçevesinde kısıtlama  renler öder yasa gereği. İnsan  uygulamalarıyla insanla  TEVFIK DALGIÇ lar işsiz kalınca, işyerleri kapa  rın evlerine kapanması sü  nınca sağlık sigortaları da oto  recinde küçükorta ölçekli işletmeler, es matik olarak kesilir. Geriye hayır kurum  naf büyük yara aldı. Garsonlar, bahçıvan ları ve ailelerin yakınları devreye girer fa  lar, kuaförler, taksiciler, kamyon şoförleri kat bu da yetmez.  işlerini kaybetti. Ekonomik krizin en ağır  Sonuç olarak dünyanın en gelişmiş,  vurduğu kesimlerin başında AfroAmeri refah ülkelerinden ABD’de yaklaşık nü  kalı ve Latin kökenliler olduğu yönünde fusun onda biri yani 33 milyonu sağ  rı yaşlıları da katarsak sağlık sigortasından mahrum 50 milyon kişi var denilebilir. Hele kalp, tansiyon, şeker, kanser gibi hastalıkları olanların durumu daha vahim. Yeni nesil bir tansiyon ilacının aylık fiyatı en az 500 dolar... Geçenlerde Teksas Southwestern Medical Center Üniversitesi’nde kanser tedavisinde kullanılan yeni bir ilacın aylık fiyatının 10 bin dolar olduğu basına yansıdı. Gerisini siz hesap edin... tdalgıc@gmail.com   
            
    
