21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET 3 19 TEMMUZ 2020 PAZAR 310/2 1 0 330/2 5 0 330/2 0 0 320/2 0 0 330/1 9 0 360/1 6 0 330/1 5 0 340/170 360/2 1 0 390/2 2 0 370/2 2 0 320/2 2 0 290/1 6 0 310/2 2 0 190/1 6 0 230/1 2 0 310/1 5 0 380/1 8 0 220/1 3 0 300/1 5 0 340/2 4 0 270/2 0 0 TARİHTE BUGÜN 1929: İtalyan ressam Fausto Zonaro’nun (75) ölüm yıldönümü. Zonaro, 1890’larda İstanbul’a gelmiş, 2. Abdülhamit’in de ilgisiyle uzun yıllar sarayda çalışmıştı. Kadın hakları savunucuları: İstanbul Sözleşmesi olmazsa olmaz Sözleşmeye ‘dur’ cinayetlere ‘geç’ KÜBRA KÖKLÜ AKPiktidarının, muhafazakâr çevrelerin hedef haline getirdiği İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshi için çalışma başlatmasına kadın örgütleri tepkili. İstanbul Sözleşmesi’nin mimarlarından Prof. Dr. Feride Acar, sözleşmenin “ai leyi tahrip ettiği” ve “eşcinselliği özendirdiği” iddialarının asılsız olduğunu belirterek “Türkiye, her gün kadın cinayet haberleriyle uyanırken bu sözleşmeye kim, ne için itiraz eder anlamak çok zor” dedi. Yapılan bir araştırmaya göre toplumun sadece yüzde 5’inin İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını istediğini vurgulayan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Bu ülkeyi şeriatçılar, cemaatçiler mi yönetiyor” sorularını yöneltti. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nden yapılan yazılı açıklamada “Sözleşmeye ‘dur’ demek, cinayetlere ‘geç’ demek” denildi. TÜSİAD’dan ise “İstanbul Sözleşmesi yaşatır, caymayalım” açıklaması geldi. PROF. DR. FERIDE ACAR ÖLÜME UYANMAK Sözleşme hakkındaki asılsız iddialardan birisi sözleşmenin aileyi tahrip ettiği iddiasıdır ki kanımca bunu savunanlara hangi tür aileyi korumak istediklerini sormak lazım. Doğrusu Türkiye gibi her gün kocası, eski kocası, nişanlısı ya da sevgilisi tarafından öldürülen kadınlara ilişkin cinayet haberleri ile uyanan bir toplumda, vicdan sahibi her ferdin içinde şiddet olmayan aile yapılarını ve eşitlikçi kadınerkek ilişkilerini savunması gerekir. Tam da bunu getiren bir sözleşmeye kim, ne için itiraz eder anlamak çok zor. Sözleşme içinde şiddet olmayan aileler yaratılmasını öngörür. Yükümlülüğü devlete verir Bu bağlamda söz leşme kadın erkek ki me karşı olursa olsun ‘ev içi şiddet’in ön lenmesi, mağdurları Acar nın korunması, uygu layanların cezalandı rılması ve buna temel olan eşitsizliğin yok edilmesi gerektiğini söylemekte ve bunları sağlama yükümlülü ğünü devlete vermektedir. Eğer içinde de vamlı erkeklerin kadınlara şiddet uygula dığı yapıların devam etmesi gerektiğini sa vunmuyorsak bunun neresi aileye karşıdır? İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkan gruplar ca sıklıkla dile getirilen bir diğer konu ise bu sözleşmenin eşcinselliği özendirdiği id diasıdır ki bu da tamamen asılsızdır. Bu sözleşme ‘cinsel yönelim’ ve ‘toplum sal cinsiyet kimliği’ konularında uluslarara sı yeni bir düzenleme ya da standart getir memektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin içerdi ği tek ifade bu niteliklerinden dolayı kimse nin ayrımcılığa ve şiddete uğramamasıdır. İMZA KAMPANYASI İlerici Kadınlar Derneği de, akademisyen, gazeteci, hukukçu, sanatçı, yazarın ilk imzacılar arasında yer aldığı “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek kadına şiddeti onaylamaktır!” başlıklı bir imza kampanyası başlattı. TÜRK HUKUKÇU KADINLAR DERNEĞI Kaygı ile izliyoruz Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı avukat Süreyya Turan, iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nin feshi için başlattığı çalışmayı kaygı ile izlediklerini belirtti. Turan yaptığı yazılı açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından veya durdurulmasından söz etmek, insan hakları ihlallerinin ivme kazanarak devam etmesine yol açacaktır. Sözleşmeye ‘dur’ demek, cinayetlere ‘geç’ demektir ” ifadelerine yer verdi. TÜSİAD: Caymayalım Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nden (TÜSİAD), iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme söylemlerine ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yapıldı. Açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi, Türkiye ve dünya kadınlarına verilmiş bir söz, güçlü bir taahhüttür. Bu sözden caymayalım. Şiddet uygulayanları cesaretlendirmeyelim. İstanbul Sözleşmesi yaşatır” denildi. ÇOK ACI VERICI CANAN GÜLLÜ: İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılıp kaldırılmaması ile ilgili yapılan araştırmada yüzde 5’lik bir kesimin istediğini geri kalan toplumun yüzde 95’inin istemediğini öğrendik. Şimdi siz yüzde 5’in istediğini mi yapacaksınız? Hadi kaldırdınız, tecavüze, şiddete göz mü yumacaksınız? Şu an konuştuğumuz her dakika bir kadının ya da çocuğun hayatına mal oluyor. Bu yıl 15 Temmuz’da, 4 yıl önce bir cemaatin bu ülkede yaşadıkları konuşulurken gene başka bir tarikatın 15 Temmuz gü nü İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak isteğini konuşuyoruz. Bu çok acı verici bir durum. Bu, ülke cemaatlerin, tarikatların söylemleriyle mi yönetilecek? Türkiye’de ekonomik kriz, kadına ve çocuğa istismar ve şiddet varken İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması konuşuluyor. Akıllara ziyan bir durum. Parlamentoda 5’te 3 çoğunluk sağlansa dahi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilemezsiniz. Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi yok. Sözleşme iç hukuktan üstün. NÖROLOJI UZMANI DR. İBRAHİM ÖRNEK Koronadan bir doktor ölümü daha 18 TEMMUZ CUMARTESI İstanbul’da Nöroloji Uzmanı Dr. İbrahim Örnek, koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. İstanbul Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1987 yılı mezunlarından, İstanbul Florence Nightingale Hastanesi nöroloji uzmanı meslektaşımız Dr. İbrahim Örnek’i Covid19 nedeniyle kaybetmenin Örnek büyük üzüntüsü içindeyiz” denildi. Koronavirüs nedeniyle Türkiye’de 25 hekimin yaşamını yitirdiği anımsatılan açıklamada, “Covid19 nedeniyle bugüne kadar İstanbul’dan 15, Türkiye’den 25 hekim hayatını kaybetti. Onlar ‘başarı hikâyesi’ anlatadursun, biz ölüyoruz!” ifadelerine yer verildi. l Haber Merkezi REKTÖRLÜĞE SAVUNMA VERECEK Bir internet sitesinde koronavirüs pandemi sürecine ilişkin yaptığı açıklamalar sonrası rektörlük tarafından “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıkla 40 BİN 943 918 malar yaptığı iddiası ile hakkında soruşturma başlatılan Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, 21 Temmuz’da 17 1179 rektörlükte savunma verecek. Pala, “Türkiye’de henüz sal gının tepe noktasını görmediğimizi düşünüyoruz” demiş ti. Pala için sosyal medyada #KayıhanPalaYalnızDeğildir” kampanyası başlatıldı. l Haber Merkezi Pala 4 MILYON 232 BIN 67 218 BIN 717 Kalaycı’nın son isteğine engel SİBEL BAHÇETEPE Koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirmeden önce son sözleri, “Kızlarım küçük, sahip çıkarsınız, değil mi” olan Dr. Yavuz Kalaycı’nın çocuklarının eğitimi için İstanbul Tabip Odası (İTO) tarafından başlatılan bağış kampanyasının İstanbul Valiliği tarafından engellenmek istendiği belirtildi. “Çocukların Bize Emanet” kampanyasının büyük ilgi gördüğü ve bir günde 160 bin TL’nin üzerin de bağış yapıldığı belirtilen İTO’nun açıklamasında valiliğe, “Bütün hekimlerin ve vatandaşların vicdanlarında büyük tepkiye yol açmaya mahkum bu engelleme girişiminden derhal vazgeçiniz” çağrısı yapıldı. Türk Tabipleri Birliği ise sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “En yetkili kimse ona sesleniyoruz. Pandemide yitirdiğimiz meslektaşlarımızın yakınlarına sahip çıkan tabip odamızı engellemekten vazgeçin. Bari gölge etmeyin!” çağrısında bulundu. 5475 1231 394 201 BIN 13 ‘Kurban eti riskli’ Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, kurban etinden koronavirüs bulaşma riskine ilişkin “Virüsü taşıyanların saçtığı damlacıklar etin üzerine gelirse, bulaşma riski olabilir. Ete virüs bulaşmış olsa bile, usulünce pişirip yediğinizde virüs bulaşmaz” dedi. l DHA Nasıl bir düzen? Robert Reich; Gerald Ford, Jimmy Carter ve Bill Clinton’ın başkanlık dönemlerinde Beyaz Saray’da önemli görevlerde bulunmuş, çalışma bakanlığı ve danışmanlık yapmış bir ekonomist, siyaset bilimci ve de akademisyen. Geçenlerde bir ABD televizyonunda konuşuyordu. Ülker’in özetlediğine göre hedefinde oligarklar var. Gözlemlediğim kadarıyla, bu ABD elitleri pek tuhaf: Bir Cumhuriyetçi senatör Trump’a oy vermeyeceğini söylüyor; birkaç Cumhuriyetçi siyasetçi bir araya gelip Trump karşıtı reklam filmi yaptırıyor. Ancak hepsi Sovyetik dönemin yüksek bürokratları, parti kodomanları olan şimdiki Rus mültimilyarderler için kullanılan “oligark” sıfatını, kendi siyasalekonomik elit ve kodomanları için kullanması ilginç. Evet, bu Robert Reich de oligarklara ateş püskürtüyor. Bir de genelleme yapıp şöyle konuşuyor: HHH “Oligarklar, dünya kuruldu kurulalı aynı şeyi yaparlar, halkın kendilerine yönelebilecek öfkesini ve düşmanlığını birbirlerine yönlendirmelerini sağlarlar” diyor. Babam, bizler bu abrakadabrayı çoktandır biliyoruz.. Bunu yapmanın yollarını çok iyi bildiklerini de biliyoruz. Örneğin Amerika’da çoktan kapanmış olması gereken ırkçılık defterinin ikide bir açılmasının nedeni nedir? İktidarın yoksul bıraktığı, hiçbir zaman da yoksulluktan kurtarmaya niyetli olmadığı kesimlere, “Bak senin sorunlarının nedeni iktidarımızın politikaları değil, senin kendi içindeki, karşındaki düşman!” demek değil midir? HHH Şu Abdülhamit sorunu da nereden çıktı deyip duruyoruz. Nereden çıksın? Seçim zaferinin çantada keklik olmadığını gören iktidar, yönetimden memnun olmayan toplum kesimine, “Bak senin sevgili padişahına laf ediyorlar” diyor. Hepsi bu. O da “Vay sen benim padişahıma nasıl laf edersin?” diyor. Komik! Demek ki bizde de oligark meşrepli insanlar var. Tavşana kaç, tazıya tut, diyenler. Ancak ABD ile Türkiye arasında önemli bir fark var: ABD’de, iktidarın ayak oyunları, oligarkların yemlemeleri karşısında bireysel özgürlüklerini, düşünsel bağımsızlıklarını kullanıp “Hayır!” diyen manyaklar (!), kafadan kontaklar var. Tuhaf değil mi, Yüksek Mahkeme Donald Trump’ın özel mahkemesi değil. Kongre’deki Cumhuriyetçiler arasında Trump yönetimini şakşaklamayan va tan hainleri var; savcılar arasında Gary Cooper’lik yapan silahşorlar var; yargıçlar arasında Montana taraflarında kaybolmuş dana için kaygılanan eski kafalılar var. HHH Robert Reich, nasıl bir düzen istemeliyiz sorusunu da slogan gibi bir cümleyle yanıtlıyor: “Tam zamanlı çalışan, hiç kimseyi yoksul bırakmayan, çalışmayan hiç kimseyi zengin etmeyen bir düzen.” Eveet, Bay Robert Reich gardaşım, biz de aynen böyle düşünüyoruz. Senin bu düşünceni Hz İsa da, Hz. Muhammed de söylemekteydi. Ancak din adamları bu sloganı tersine çevirdiler ve insanlara zenginin zengin, yoksulun yoksul kaldığı bir düzen kakaladılar. Robert Reich Bey kardeşimiz, kamusal üretim, kamusal ekonomi ve hakça paylaşımın egemen olduğu bir halk yönetimi istiyor. Sanki biraz sosyalizm. Ben şahsen, başlangıç olarak böyle bir düzen için el sıkışabilirim. HHH Efendim, izninizle, patika değiştirelim: Fransız halkının Merovenj, Karolenj ya da Bourbon hanedanları ata sayıp böbürlendiklerine; İngiliz milletinin Stuart, Tudor ya da Windsor hanedanlarıyla böbürlendiklerine; Alman ya da Avusturya vatandaşlarının Hohenzollern ya da Hannover hanedanlarının haşmetleriyle kafa bulduklarına; Rusların Romanov ailesiyle kasaldığına tanık olmadım. Rus mujikler, Romanovlara ana avrat düz gider. Amma velakin Osmanoğulları, memleketin Türkİslam, İslamTürk sentezcilerine göre necip Türk milletinin şanlı atalarıdır. Bre o(ğ)lum bu nasıl iş, Osmanoğullarının kanının DNA’sında 72.5 milletin hissesi varken böyle bir aşure, senin gibi damarlarında katkısız Türk kanı akan bir yiğidin nasıl atası olur? Erdoğangillerin böyle bir iddiası yok ama “Osmanlı atamız” bonusunu bol bol kullanırlar. Beni sözüm safkan Türk oğlu Türk ve de torunu olan Bahçeligiller familyasına. Devlet Bey gardaşım, bu “Şalvarı şaltak Osmanlı / Eğeri kaltak Osmanlı / Ekende yok biçende yok / Yiyende ortak Osmanlı” diye hakaret ettiğin Osmanlı, sana “İdraksiz Türk” (Etrakı bi idrak) demez miydi? HHH Yoksul “ata”sız olduğunu anladığı zaman, kendi sınıfını “ata” saydığı zaman dünyanın yeni düzeni kurulacaktır. Aranızda Robert Reich Bey’i tanıyan varsa kendisine bu mesajımı iletsin! Mustafa Sağlamer’den CELAL AZRAİL SON NOTAYI BEKLER BİYOGRAFİK ROMAN Askeri rüştiyede okurken riyaziye muallimi Mustafa yüzbaşı, karışıklık olmasın diye bana bir de Kemal adını verdi. Gün gelecek, sen bu güzel sesinle en güzel eserleri İstanbul'da plaklara okuyacaksın. Şüphesiz musıkî ehli başka Celaller de olacak. O zaman samiinin (dinleyicilerin) "Acaba hangi Celal" diye tereddüde kapılmaması için üzerlerine Şark Bülbülü Celal yazdır; e mi? Atatürk *** Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ama önce zihni açık bir yiğit olacak sın. Değilsen kaç para. Bu öyle acaip bir kitap ki: Tarih desen değil, coğrafya ve yurtbilgisi de değil ama hepsi birden; sulfata gibi etkili. Özdemir İnce *** Kitabın daha özetini okurken çok etkilendim. Sanırım bilmediğimiz, karanlıklara gömülmüş uçsuz bucaksız bir kültür dünyamız var. İşte Sağlamer gibi aydınlarımız feneri alıp daldıkça görebiliyoruz. Bekir Coşkun *** Diyarbakır'dan çıkıp İstanbul'da müziğimize damgasını vuran adam, olsa olsa, Diyarbakır Maarif Koleji'nden çıkıp İstanbul'da gazeteciliğe damgasını vuran bir adam tarafından yazılabilirdi. Sağlamer'in kalemin den kitap değil, bestedir bu. Yılmaz Özdil Kitabın tüm geliri, öğrenci burslarına ve yurt inşaatına katkı amacıyla Atatürk Vakfı'na armağan edilmiştir. Sipariş için: www.ataturkvakfi.org.tr 20 Lira
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle