25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 19 TEMMUZ 2020 PAZAR 2002’den bu yana yerli girişimcilerin yurtdışına doğrudan yatırımları 48 milyar doları aştı Türk yatırımcıların yurtdışı tercihi Hollanda ve maden Hollanda’daki doğrudan yatırımlar 14 milyar doları aştı. Yurtdışında madencilik sektörüne yapılan yatırımlar da 13 milyar doları geçti. Türkiye’de yerleşik yatırımcıların yurtdışındaki doğrudan yatırımla rı, ekonomik kriz nedeniyle son iki yıldır azalsa da özel likle 2005’ten bu yana çok hızlan dı. Hem uluslar arası sisteme ve SERHAT ALİGİL pazarlara entegre olma isteği hem ekonomik ve poli tik riskleri dağıtma arayışı bu hızlanmada belirleyici oldu. Merkez Bankası’nın açıkladı ğı verilerin detayları şöyle: Azerbaycan’a ilgi 4 2002 yılından Mayıs 2020’ye kadar geçen sürede Türkiye’de yerleşik yatırımcıların yurtdışındaki doğrudan yatırımları 48 milyar 148 milyon dolara ulaştı. En çok yatırımın yapıldığı yıl ise 5 milyar 242 milyon dolarla 2015. En az çıkış 251 milyon dolarla 2002’de görüldü. 4 Türklerin yurtdışında 132 ülkede doğrudan yatırımları bulunuyor. Bunların ülke dağılımı incelendiğinde, en bü yük payı Hollanda’nın aldığı görülüyor. 2002’den bu yana Hollanda’daki yatırımlar 14 milyar 7 milyon dolara ulaştı. 2012 yılından itibaren yatırımların hızlandığı Hollanda’nın toplam yatırımlardaki payı da yüzde 29.09 oldu. 4 En çok yatırım yapılan ikinci ülke yüzde 13.86 pay ve 6 milyar 671 milyon dolarla Azerbaycan, üçüncü ülke yüzde 13.42 pay ve 6 milyar 460 milyon dolarla ABD. 4 Bu üç ülkeyi yüzde 6.26 payla İngiltere, yüzde 5.92 payla Almanya, yüzde 2.73 payla Malta, yüzde 2.62 payla Lüksemburg, yüzde 2.24 payla İsviçre, yüzde 2.13 payla Rusya ve yüzde 1.54 payla İrlanda izliyor. 4 Komşulara yapılan yatırımlarda ise ilk sırada 442 milyon dolarla Irak var. Bu ülkeyi 421 milyon dolarla Romanya, 240 milyon dolarla Gürcistan, 191 milyon dolarla Bulgaristan, 165 milyon dolarla İran, 137 milyon dolarla Yunanistan ve 17 milyon dolarla Suriye izliyor. 4 Türk girişimcilerin sektörel ilgisine bakıldığında ise ilk sırada özellikle 2013’ten sonra hızlanan madencilik ve taşocakçılığı yatırımları öne çıkıyor. Gıda öne çıktı 4 Bu sektöre yapılan yatırımlar 13 milyar 13 milyon dolar olurken toplamdan aldığı pay da yüzde 27.03’e çıktı. Bu sektörü 11 milyar 910 milyon dolar ve yüzde 24.74 payla imalat izlerken bu kapsamda gıda sektörüne 4 milyar 639 milyon dolar, tekstile 1 milyar 659 milyon dolar ya tırım yapıldı. 4 Ana sektörler açısından finans ve sigorta faaliyetleri 8 milyar 871 dolarlık yatırım ve yüzde 18.42 payla üçüncü sırada yer alıyor. Bunun içinde yer alan holding şirketlerinin faaliyetlerine 5 milyar 119 milyon dolar, bankacılığa 2 milyar 956 milyon dolar yatırım yapıldı. 4 Bunların yanı sıra yurtdışında gayrimenkul faaliyetlerine 3 milyar 247 milyon dolar, inşaata 2 milyar 368 milyon dolar, bilgi ve iletişime 2 milyar 209 milyon dolar yatırım yapıldı. 5 AYLIK DÜŞÜŞ YÜZDE 48.5 Açıklanan verilere göre bu yılın ilk 5 ayında Türkiye’de yerleşik yatırımcıların yurtdışındaki doğrudan yatırımları 2019’un aynı dönemine kıyasla yüzde 48.5 azalarak 802 milyon dolar oldu. Yine ilk 5 ayda en çok yatırım yapılan sektör de 193 milyon dolarla madencilik ve taşocakçılığında gerçekleşti. En çok yatırım yapılan ülke de 245 milyon dolarla Hollanda. AKP zarar ettirdi Sedat Yıldırım Online markette ortalama alışveriş sepeti 250 lira İstegelsin Üst Yöneticisi (CEO) Sedat Yıldırım, online market alışverişi sektörünün Türkiye’de hızla büyümeyi sürdürdüğünü belirterek “Türkiye’de tüketiciler hazır ve internetten verilen servisleri kullanmaya oldukça yatkın. İyi hizmet veren oyuncuların büyüyebilecekleri ciddi bir pazar boşluğu olduğunu düşünüyoruz” dedi. Yıldırım, salgının ilk günlerinde kapasitelerinin çok üzerinde bir taleple karşılaştıklarını dile getirerek “Başlangıçta kuru baklagiller, makarna, un gibi ‘panik alışverişiyle’ başladı ve bu alışveriş bir hafta sürdü. Bu haftadan sonra normalde nasıl alışveriş yapılıyorsa o alışverişlere geri dönüldü” dedi. Normal alışverişe dönülmesine rağmen sepetlerin hacminin ise büyüdüğüne işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti: “Normalde ortalama 150 TL olan sepetlerimiz, 250 TL’ye kadar çıktı. Evde vakit geçirme sürelerinin artması bu durumu etkiledi. 1 Haziran itibarıyla her şey normalleşti. Kalıcı olarak değişen şey sağlık bilinci oldu. C vitamininden zengin ve bağışıklık destekleyen ürünlerde kalıcı artış oldu.” l Ekonomi Servisi Hükümetin ekonomik krize karşı devreye soktuğu kamu bankaları dahil mali kurumların 6 aylık görev zararı 3.4 milyar lira oldu. MUSTAFA ÇAKIR Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe verileri ile kamunun 6 aylık görev zararları da netleşti. Görev zararları için öngörülen bütçe başlangıç ödeneği 99.5 milyar liraydı. İlk 6 ayda ise 50.3 milyar lira zararlara gitti. Görev zararlarında en yüksek pay Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ait. Kurumun 6 aylık görev zararı 46 milyar lirayı aştı. İkinci sırada ise aralarında kamu bankalarının da bulunduğu mali kurumlar geliyor. AKP hükümetinin ekonomiyi dengede tutabilmek için devreye soktuğu kamu bankalarının da aralarında bulunduğu mali kurumların 6 aylık görev zararı ise 3.4 milyar lira. Bakanlı ğın bütçe gider tablolarına göre görev zararları kapsamında Ziraat Bankası’na 1.9 milyar lira, Halk Bankası’na 1.4 milyar lira aktarıldı. Eximbank’ın 7.3 milyon lira, “diğer” mali kurumların ise 6 ayda 72.5 milyon lira görev zararı oluştu. Geçen yılın tamamında mali kurumların toplam görev zararı 5.4 milyar lira olmuştu. TKİ ilk sırada Kamu teşebbüslerinin zararı toplamda 850.5 milyon lira. Tarım ve Kredi Kooperatifleri’ne 6.5 milyon lira verildi. Zararlarının büyük bölümü ise 844 milyon lira aktarılan Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait. Kuruma, ocakta 94 milyon lira, diğer aylarda da 150’şer milyon lira aktarıldı. l ANKARA Yıllık hedefin tutması zor Hazine ve Maliye Bakanlığı, geçen yılın tamamı için bütçeye başlangıç ödeneği olarak 78.8 milyar lira görev zararı koymuştu. Yılsonunda gerçekleşen toplam görev zararı ise 90.4 milyar lira olmuştu. Bu yıl için bütçede görev zararları için daha fazla (99.5 milyar lira) ödenek öngörüldü. Ancak yılın ilk altı ayıyla ilgili gerçekleşmelere bakıldığında görev zararlarında da hedefi tutturmanın zor olduğu görülüyor. Vodafone, şirketlere dijital desteğini artırıyor Vodafone, salgının ilk döneminde olduğu gibi normalleşme sürecinde de işletmele rin yeni döneme adaptasyonunu kolaylaştırmak için dijital çözümlerini arttırdı. Vodafone Business’ın yeni dijital çözümleri arasında işletmelerin sahadaki ekiplerini takibini ve görevlendirmesi Meltem Bakiler Şahin ni sağ layacak akıllı ekip takibi, otel ve restoranlarda tek POS cihazı üzerinden sipariş alma, mutfağa iletme ve ödeme işlemlerini entegre hale getiren akıllı sipariş ile biyometrik imza gibi çözümler bulunuyor. Koronavirüs salgını sürecinde işletmelerin hayatını kolaylaştırmak için çalıştıklarını belirten Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin, “Bulut santral, Facebook ve Instagram reklam paketi, hedefli ve toplu SMS gibi çözümlerimizle işletmelerimizin iş süreçlerini sürdürülebilir kılmalarına yardımcı olduk” diye konuştu. TÜRKIYE ‘BIG MAC’TE 51’INCI The Economist tarafından yayımlanan ve adını Big Mac hamburgerinden alan Big Mag Endeksi’ne göre Türkiye 54 ülke arasında en ucuz üçüncü ülke olarak 51. sırada yer aldı. Temmuz 2020 itibarıyla bu hamburgerin ortalama fiyatı ABD’de 5.71 dolar, Türkiye’de 13.99 TL. Buradan hareketle, dolar/TL kurunun 2.45 olması gerekiyor. Ancak kur hale 6.86. Big Mac kuruna kıyasla, TL’nin dolar karşısındaki değeri olması gerekenden yüzde 64.3 daha az. BAYRAM KREDISI SEZONU BAŞLADI Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB), Kurban Bayramı’na özel kampanyasıyla müşterilerine Findeks notuna göre yüzde 0.89’dan başlayan ve 36 aya varan vade seçenekleriyle kredi sunduğu açıklandı. Kıdemli genel müdür yardımcısı Gökhan Mendi, “Bu bayram döneminde de ekstra nakit ihtiyacı olabileceğinden hareketle müşterilerimizin farklı tutarlardaki kredi ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni bir kampanya başlattık” dedi. Çek kullanımı coştu ‘karşılıksız’ çoğaldı Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin verilerine göre özellikle mart ayından bu yana düşen çek kullanımı yeniden artışa geçti. Bankalara ibraz edilen çek sayısı, haziran ayında 2019’un aynı ayına göre yüzde 90.3 artarak 1 milyon 579 bin 912 ade de çıkarken bunların tutarı yüzde 75.3 artışla 456.5 milyar lira oldu. Karşılıksız çek sayısı yüzde 12.9 artarak 26 bin 35 adet, tutarı yüzde 3.3 artarak 7.2 milyar lira oldu. Karşılıksız işlemi yapıldıktan sonra ödenen çek sayısı ise yüzde 57 düşerek 2 bin 933 adede, tutar yüzde 61 düşerek 139 milyon liraya indi. Hatırlanacağı gibi geçen ay yeni bir torba yasayla, karşılıksız çek verenleri bunun yüzde 10’unu ödemeleri halinde hapisten kurtaran ve taksit olanağı getiren düzenlemenin süresi 9 ay uzatılmıştı. l Ekonomi Servisi Merkez Bankası piyasadan 9.2 milyar dolar çekecek Merkez Bankası, dün Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ’inde değişikliğe giderek yabancı para zorunlu karşılıkları artırdı. Açıklamada, 17 Mart’ta bu tür karşılıkların reel kredi büyüme koşullarını sağlayan bankalar için 500 baz puan düşürüldüğü hatırlatılarak “Normalleşme sürecinin bir parçası olarak, finansal istikrarın desteklenmesi amacıyla yabancı para zorunlu karşılık oranlarının tüm bankalar için tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan artırılmasına karar verilmiştir” denil di. Bununla, piyasadan 9.2 milyar doları tutarında döviz ve altın cinsinden likidite çekilmesi bekleniyor. Değişiklik, tesisi 24 Temmuz’da başlayacak 10 Tem muz tarihli yükümlülük döneminden itibaren geçerli. Öte yandan yine Merkez Bankası’nın açıkladığı verilere göre yurttaşın hesaplarındaki döviz tutarı, 10 Temmuz haftası itibarıyla önceki haftaya göre 1 milyar 260 milyon dolar artış kaydetti. Böylece yurtiçi yerleşiklerin döviz hesaplarının büyüklüğü 202.5 milyar dolar oldu. l Ekonomi Servisi Levent Gökçe Gökçe: Yalıtım teşvik edilmeli Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Başkanı Başkanı Levent Gökçe, yalıtımın sağlık, güvenlik ve konfor için önemli ihtiyaç olduğunu vurguladı. Derneğin 27. yılıyla ilgili açıklama yapan Gökçe, “Devlet, vatandaşların yaptıracağı yalıtım uygulamalarının finansmanına katkı sağlayacak çözümler geliştirip bir an evvel uygulamaya koymalı” dedi. Gökçe, yalıtım maliyetinin 56 yılda geri döneceğini kaydetti. Can yakan alternatifsizlik: Tasarrufumu nereye yönlendireyim? Ekonomiyi değer açısından yönlendiren dört gelir faktörü var: Bunlar emeğin, girişimciliğin, paranın ve arazinin değerlerinin karşılığı olan ücret, kâr, faiz ve kiradır. Anlıyorum hızlı ve keskin bir giriş oldu yazıya… Ama bir gerçek var ki o da bu değerlerde bir dağınıklık, bir bozukluk olduğu zaman toparlamanın güçlüğünü vurgulamak istedim. Son dönemin kanımca yaşanan büyük ekonomik sorunların yansımasını da bu dağınıklıkta görüyoruz ekonomimizde. Nasıl mı? Açıklayalım... Koronavirüs salgınında belki de hiçbir ekonomide gerçekleşmeyen, düşen bir işsizlik oranı ile karşılaştık. Yüzde 13’lerde seyreden oranlar onun altına da indi... İnmekle de kalmadı, aynı anda istihdamdaki azalma da son bir yılda 2.5 milyondan fazla gerçekleşti. Üstüne üstlük çalışma çağında bir milyonu aşkın fazla nüfusa rağmen işsizliğin sayı olarak da azaldığını gözlemledik. Tüm bu garip ekonomik davranışlar karşımıza bir de ücretsiz izin olgusunu Haziran 2021 yılına kadar yaşayabileceğimiz gerçeğini getirdi. Peki, ya ücretler? Bu ücretsiz izin ile sıkı bağı olan kısa çalışma ödeneği diye bir ürün ortaya çıktı. Hükümet firmalara ekonomi düzelene kadar çalışanlarınızı izne çıkarabilirsiniz diye gümüş tepside bir fırsat verdi. Tepsi içinde esas olarak işten atmanın ve işe almanın maliyetini sıfırlama ve aslında devletin işsiz kalanlara ödemesi gereken daha yüksek ücret maliyetinin önüne geçilmesi yaklaşımı var. Diğer bir ifade ile hem hükümetin harcama yükünün hem de işyeri sahibinin maliyetinin azaldığı ama çalışanın üzerine binmiş bir toplumsal maliyet ile karşı karşıya kaldığımızı vurgulamak gerekiyor. Nasıl bir toplumsal maliyet bu? Ücretler genel seviyesinin düştüğü, işgücü mobilitesini sıfırlayarak, çalışanı düşük gelirle daraltılmış coğrafik alana sıkıştıran, alım gücünü denetlenmiş enflasyon verileri ile hayatta kalma güdüsüne yönlendiren ve işsiz kalma korkusunu tabana yayıp geleceğimizin refahını şimdiden yok eden verimsizliğe mahkum eden bir maliyet... Kâr ne durumda? Son birkaç yılda hem sanayi hem de diğer sektörlerde sıfır büyüme veya küçülme gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu süreçte, kriz ve krizlerin etkisini saklamak için yasaklanmış veya ertelenmiş iflas kıskacındaki firmaların hayatta kalmasını sağlamayı amaçlayan politikaların (!) bir fayda getirmediğini hep beraber gördük, analiz ettik. Çalışanların olduğu gibi çalıştıranların da gelirkâr (taleparz) kıskacında boğulduğu şu dönemde, yapay bazı masa üstü yöntemlerle sorunları ertelemenin toplumsal fırsat maliyetini çok yükselttiğini belirtmek gerekiyor. Doğal olarak, çalışamayan bir fabrika, bir işletmenin eski kapasitesini kullanabilmesini beklemek hayal olabilir ama ücretkâr dengesinde oyunun tüm kurallarını da sermaye lehine kullanmak belirtilen dengesizlikleri daha da artırır. Özellikle de 30 milyona yakın çalışanın olduğu ekonomimizde istihdam yaratamama ve krizin birleşmesi ile bunun 25.5’lere kadar düşmesi bu artışı daha da yukarılara taşımakta... Kira maliyetigetirisi ne durumda? Arazinin piyasa değerini gösteren kirada da durum ortada... Tarımın yıllardan beri geri planda tutulması, ayağı yere basan bir tarım politikasından öte, belirli tarım sanayii gruplarının yönlendirmesi ile uygulanan kısa ömürlü, yüksek getirili hamleler çiftçiyi ve özellikle de yetiştirilmesi gereken genç çiftçiyi hayal kırıklığına uğrattı. Yıllardan beri belirlenen düşük fiyatlı alım uygulamaları, arazi fiyatının da normal piyasa koşullarında daha aşağılara düşmesine neden oldu. Diğer bir ifade ile arazi arz ve talebinde kira değeri tam anlamıyla oluşturulamadı. Gelelim faize... Teoride serbest piyasanın belirlemesi beklenen ve sermayenin fiyatı olan faiz, herkesin bildiği gibi düğmeye basarak oluşturulan bir seviye uygulaması bizde. Özellikle zengin, sermaye artığı fazla olan ülkelerdekine benzer bir yaklaşımla yapay bir seviyede ürünün fiyat değişiminden (enflasyondan) çok aşağılarda belirlenen faiz oranı genel olarak doygunluktan dolayı durgunluğa ulaşmış ülkelerde karşılaşılan bir durumdur. Bu kapsamda, özellikle durgunluğu yaşayan, sermaye yoksunu ekonomilerde düşük faize üretken yatırımların sert ve olumlu bir yanıt vermesi beklenir. Tersine, eğer bu düşük seviyedeki faize yatırım değil de tüketim harcamaları, hem de inşaat ve otomotiv gibi sektörlere kayarak yanıt verirse, işte o zaman tüm dengeler şaşar. Türkiye ekonomisinde iki yönlü kıskacın yapısı tam da budur. Geleceğin rengini göremeyen bir yatırım ortamına ek olarak, az da olsa tasarrufu bulunan hanehalkı negatif olan faiz, düşük arazi kira ve getirisi ve olmayan kâr ile borsaya yönelmiş durumda. Borsa dediğiniz, eğer zorunlu yönlendirme kapsamında gerçekleşirse, çoğu kimsenin canını yakan bir kumarhaneden başka bir şey değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle