22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN 9 16 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE AKP’ye yakın avukatlar, İstanbul’da baro kurmak için yeterli imzaya ulaşamadı Kamu avukatına baskı SEYHAN AVŞAR Çoklu baro yasa değişikliğinin Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle beraber yeni baro kurma girişimleri de başladı. İstanbul’da AKP’yi destekleyen kesimin baro kurmak için imza topladığı ancak yeterli imzaya ulaşamadıkları öğrenildi. Kamu avukatlarına AKP’li baro için imza verip kayıt olmaları için baskı yapmaya başlandığı iddia edildi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, AKP’ye yakın avukatların baro kurmak için yeterli imza bulamadıklarını belirterek, “Kamu avukatlarının baroya kayıt olmasına gerek yoktu. Ancak düzenleme ile bu durum değiştirildi. Yeterli imzayı toplayabilmek için kamudaki avukatları zorlayacaklar. ‘Ya gel baroya kayıt ol ya da memurluktan atılırsın’ diyecekler” dedi. CHP’nin yürütmenin durdurulması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını anımsatan Durakoğlu, “Anayasa Mahkemesi’ne öncelikle yürütmenin durdurulması talebiyle başvuru yapılacak. Mahkeme 5 ay sonra karar verirse, geçmiş süreçte kurulan barolara müdahale edilemiyor. Bu nedenle ilk başvuru yürütmenin durdurulması talebiyle yapılacak. İkinci etapta ise düzenlemenin iptal edilmesi için çabalayacağız” diye konuştu. Ayrıca Durakoğlu, şu süreçte AKP’yi destekleyenler dışında hiçbir gurubun baro kurma girişimi olmadığını da belirtti. ÇOKLU BARO YÜRÜRLÜKTE Çoklu baro yasa değişikliği, muhalefetin ve baro başkanlarının itirazlarına karşın Meclis’te kabul edilmesinin ardından dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasanın yürürlüğe girmesi ile avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde asgari 2 bin avukatla yeni bir baro kurulabilecek. Yeni baro kurmak için gereken 2 bin üye şartına, “baro levhasında kayıtlı olmasa” da kamu avukatlarıyla KİT avukatları da üye olabilecek. Bu şartlara göre, bugün itibarıyla barolara kayıtlı avukat sayısı dikkate alındığında birden fazla baro, yalnızca İstanbul, Ankara ve İzmir’de kurulabilecek. Yeni yasaya göre, baroların Türkiye Barolar Birliği’nde (TBB) temsili de değişecek. Eski durumda TBB Genel Kurulu’nda her baronun iki delegesi bulunuyordu. Avukat sayısı 100’den fazla olan barolar, 100’den sonraki her 300 üye için ayrıca bir delege daha seçiyordu. Yeni sistemde ise her baro, başkanı ile birlikte TBB’ye dört delege gönderecek. Böylece en çok üyeye sahip Ankara, İstanbul ve İzmir barolarının etkinliği azaltılacak. l ANKARA / Cumhuriyet CHP, bugün AYM’ye başvuruyor Çoklu baro düzenlemesinin anayasaya aykırılık içerdiğini savunan CHP, yasanın yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle bugün Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuracak. CHP’nin itirazlarının başında çoklu baro sisteminin baroları siyasallaştırdığı geliyor ve bunun adil yargılama ilkesine aykırı olduğuna dikkat çekiliyor. Düzenlemeye itirazın bir başka gerekçesi, barolardaki seçimlerde siyasi partilerin etkisi gösteriliyor ve çoklu baroyla siyasi temelle kurulacak baroların, siyasi partilerin etkisinde olacağı savunuluyor. Yeni baroların dinselideolojik aidiyetlere göre ayrışacağı da bir başka itiraz gerekçesi olarak yer alıyor. Düzenlemenin TBB’nin delege sisteminde de eşitsizlik ve ölçüsüzlük oluşturduğuna dikkat çekilen itirazda, barolar birliğinde delege sayıları bakımından öngörülen düzenlemenin temsil bakımından yanlış olduğu söyleniyor. Düzenlemenin geneliyle ise demokratik hukuk devletinin temel gereklerinin geriye dönülmesi zor bir biçimde zedeleneceği vurgulanıyor. Gül’den hayırlı olsun mesajı Yasanın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de konuya ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu. Gül, “Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yargı camiasına hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. Mahkemede nöbet sürecek CHP’nin AYM’ye itirazının yanında, baro başkanları da teklifin görüşmelerinde yaptıkları gibi eylemlerine devam edecek. Avukatla rın AYM Başkanı’ndan randevu talep etmesi ve süreci anlatması, aynı zamanda mahkeme önünde nöbet tutması bekleniyor. Danıştay’ın Ayasofya kararı, mimarları Atatürk Orman Çiftliği için harekete geçirdi AOÇ aslına döndürülsün Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Danıştay’ın Ayasofya’nın müze olmasını sağlayan Bakanlar Kurulu kararını iptal etme gerekçesini emsal göstererek, “Cumhuriyetmizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine ve şartlı bağışına aykırı olarak kullanılan Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) için aslına rücu süreci başlatacağını” açıkladı. Danıştay 10. Dairesi, “Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet’in mülkiyetinde bulunduğu ve vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanılamayacağı” sonucuna vararak Ayasofya’yı müze yapan Bakanlar Kurulu kararını iptal etmişti. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Danıştay’ın bu kararını emsal göstererek, AOÇ arazisinde bulunan başta Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Ankapark ve ABD Büyükelçiliği olmak üzere şartlı bağışa aykırı tüm kullanımların Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine uygun hale getirilmesi için hukuksal mücadele başlattıklarını açıkladı. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “AOÇ’de Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyeti ihlal davamızda, yargı, vasiyeti ve şartlı bağışı bırakanın ya da bağışlayanın, yani bu ülkenin kurucusu Atatürk’ün iradesini esas almaz iken mevzubahis 450 yıl önceki vakıf mülkiyeti olunca vakfedenin iradesinin esas alınması gerektiğine hükmetmiştir. AOÇ alanlarında bu karara istinaden aynı yolları izleyerek AOÇ alanlarının en geniş sınırlarının Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine uygun hale getirilmesi, aslına rücu etmesi için hukuksal süreç başlatıyoruz” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet DEĞİŞİM ÇALIŞMALARI BAŞLADI Girişteki müze tabelası söküldü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ayasofya’nın 24 Temmuz Cuma günü ibadete açılacağını açıklamasının ardından çalışmalar başladı. Ayasofya’nın hemen girişinde bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müze tabelası, restorasyon çalışmaları kapsamında dün sa bah söküldü. Tabelanın yeri boş kalırken, emniyet güçlerinin geniş güvenlik önlemleri ise sürüyor. 24 Temmuz tarihinden önce içeriye girişçıkışlara izin verilmiyor. İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş da dün Ayasofya’ya gelerek incelemelerde bulundu. l İSTANBUL / Cumhuriyet Danıştay 10. Dairesi’nin kabul ettiğini, Anayasa Mahkemesi iki yıl önce reddetmiş AYM de ibadete açmamış IŞIK KANSU Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya’nın müze yapılmasına ilişkin kararnamenin iptali kararına konu olan davayı açan Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir’in, Ayasofya’nın ibadete açılması istemine ilişkin bireysel başvurusunun 2018’de Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) reddedildiği ortaya çıktı. Ayasofya’nın yılda bir gün namaz için açılması istemlerinin kabul edilmemesi üzerine din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle AYM’ye yapılan başvuru, “kişi bakımından yetkisizlik” ne deniyle kabul edilemez bulundu. 1990’lı yıllardan başlayarak Ayasofya’yı takıntı haline getiren emekli matematik öğretmeni İsmail Kandemir, Ayasofya Müzesi’nin namaz kılınması için yılda bir gün ibadete açılması istemiyle idareye yaptığı başvurulardan olumsuz yanıt alınca, derneği adına AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, Ayasofya Müzesi’nde namaz kılma izni verilmemesine gerekçe gösterilen Ayasofya’yı müzeye çeviren 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının “temel haklara yönelik müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığını” ileri sürdü ve din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini savladı. Başvuruda ayrıca, müze olarak kullanılan bazı eski kiliselerde başka din mensuplarına ibadet etmek için kolaylık sağlanırken Ayasofya Müzesi’nde namaz kılınması için aynı kolaylığın gösterilmemesi nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiği de gündeme getirildi. AYM, 13 Eylül 2018’de verdiği kararında, din özgürlüğünün ihlal edildiği yönündeki iddialar bakımından ihlale neden olduğu ileri sürülen kamusal işlem ya da eylemden başvurucu derneğin tüzelkişiliğinin etkilenmediği gerekçesiyle yapılan bireysel başvuruyu yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik hükmüne vardı. l ANKARA AKP’nin her adımı geri tepiyor! İktidarın koronavirüsle mücadeleyle muhalefetle mücadeleyi birleştirip her şeyi günün sonunda oya dönüştürme planı tutmuyor! 10 Mart 2020’de Türkiye’nin de küresel salgından etkilendiğinin resmen açıklanmasının ardından genel beklenti şuydu: Salgın herkesi eşitledi. Mücadeleyi de eşitleyebilir. İktidarla muhalefet birlikte hareket edebilir. Bunun dünyada da örnekleri oluşmaya başlamıştı. Ancak Türkiye’de öyle olmadı. 30 Mart süreci diye vurguladığımız akıl almaz bir dönem başladı. O gün Erdoğan, CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının başlattığı yardım kampanyalarını yasakladı. Daha da ileri gidip buna “paralel yapı” diyecek kadar çıtayı yükseltti. 30 Mart günü içinden geçtiğimiz dalgalanmanın fiili başlangıcı oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Hep birlikte aşarız”, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın “Altı milyon tek yürek”, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, “Bütün İzmir birlikte” diye başlattıkları kampanyalara “yasak” geldi. Ne var ki niyet, halka ulaşmak olduktan sonra bunu engellemek olanaksızdır. Devam eden günlerde Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar sahra hastanesi projesini, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer bedava ekmek yasaklanınca tanesi 5 kuruştan dağıtımı gerçekleştirdi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, kentin doğasını yerel yönetime taşıyıp herkesle barışık yürüdü. AKP’nin buna karşılığı, İstanbul’un parasına el koymak, Ankara’ya borç yasası getirmek, Adana’ya eski borçları çıkarıp makam odasına haciz getirmek oldu. Sonuç: Geri tepti... AKP tabanı bile yasağa olumsuz bakıyor! HHH Ayasofya tartışması, önceki dönemler bir yana, AKP iktidarının ilk yıllarından beri var. 2005’ten bu yana her seferinde yargıdan dönüyor. Danıştay’ca reddediliyor. Her seferinde Erdoğan, bunun zamanı olmadığını söylüyor. İlle ibadete açılsın diyene, “Önce Süleymaniye’yi doldurun” diye çıkışıyor. 30 Mart sürecinden sonra durum değişti. Toplumun sinir uçlarına dokunacak her şey mubah hale geldi. Danıştay’ın Osmanlı hukukundan idare hukukunun inceliklerine kadar her bakımdan tartışmalı kararıyla Ayasofya siyasete açıldı. Erdoğan’ın mesajlarına bakarsanız, durum şu: Bizim olan Ayasofya’yı fethettik... İbadete açık olan Ayasofya’yı ibadete açtık... Karar günü AKP katlarında beklenti şuydu: Binlerce kişi Ayasofya’nın önüne akacak, koronavirüs önlemlerini anımsatmak şart olacak... Öyle olmadı... 200 kadar kişi karardan duyduğu memnuniyeti ifade etmek üzere Ayasofya önüne gelmişti. Ankara’da perde gerisinde konuşulan bir durum daha var: MHP, Erdoğan’ın Atatürk’ü haksız yere itham eden Ayasofya mesajlarından hoşnut değil! Bu hoşnutsuzluğun en üst katta dile getirildiği ifade ediliyor! Sonuç: Beklenti geri tepti... AKP’nin tabanda büyük yankı yaratacağını düşündüğü Ayasofya açılımı, Atatürk’ün tartışıldığı, Cumhuriyet’ten intikam alma denemesine dönüştü. HHH Parçalanmış baro da yine aynı arayışın ve çaresizliğin bir parçası olarak gündeme geldi. Koronavirüs önlemlerinin toplu gösterilere engel olması da fırsat bilindi. Barolar toplumsal meşruiyeti koruyarak militanca mücadele etti. Yasa, dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Bundan sonra olacaklara ilişkin öngörümüzü daha önce aktarmıştık. AKP’nin en hazırcevaplarından Bülent Turan bile yasayı “savunurken” şöyle dedi: “PKK, FETÖ baro kuracakmış, kurarsa kursun kardeşim!” Biz sana başka ne diyelim kardeşim! Sonuç: Baroları parçalama yasası da savunulamıyor, geri tepti! Bu geri tepmeler nedeniyle AKP yaptıklarından, yapacaklarından vazgeçer mi? Geçmez... AKP, hatalarını daha büyük hatalarla gölgelemeye çalışacak... Emre Kongar’ın vurguladığı döngüdeyiz; zayıfladıkça sertleşecekler, sertleştikçe zayıflayacaklar! Doğanın kanunudur: Bu döngü seçeneğini de doğurur! İBB MECLİSİ KARAR ALDI Türkiye’nin ilk Atatürk heykeli korunacak HAZAL OCAK İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde, Sarayburnu’nda bulunan 3 Ekim 1926’da Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel tarafından yapılan ilk Atatürk anıt heykelinin “arkeolojik tarihi sanat değeri olan anıt eser” olarak tescillenmesine oybirliğiyle karar verildi. Eser geçmiş dönemde uyarılara karşın uzun süre bakımsız bırakılmıştı. İBB Meclisi toplantısında önceki gün eserin durumuna ilişkin teklif gündeme geldi. Teklifte, İstanbul 4 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 2018 tarihli kararı ile anıtın “korunması gerekli, tescilli arkeolojiktarihi sanat değeri olan anıt eser yapı” olarak tescil edildiği anımsatıldı. Anıtın tescilinin planlara işlenmesine ilişkin Fatih Belediye Meclisi’nin 5 Eylül 2019’da karar aldığı anımsatılan teklifte anıtın yer aldığı parselin imar planlarındaki “parklar ve dinlenme alanı” fonksiyonuna, kurul kararı doğrultusunda tescil taraması eklenmesi istendi. Karar oybirliği ile kabul edildi. İBB ve Fatih Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi Kazım Akşahin karar için tüm meclise teşekkür etti. ANKARA GAR KATLİAMI Planlayıcı, Suriye’de esir kampında Ankara Garı’nda, 10 Ekim 2015 tarihinde terör örgütü IŞİD tarafından gerçekleştirilen, 100 kişinin yaşamını yitirdiği katliamla ilgili davada yargılanan 16 sanıktan, katliamın planlayıcısı İlhami Balı’nın, Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’nin kontrolündeki esir kampında olduğu ortaya çıktı. Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde katliamla ilgili görülen davada, mahkemenin, firari sanıkların akıbeti konusunda emniyete yazdığı müzekkereye gelen yanıt yazısı, dava dosya sına girdi. Yazıda, saldırının planlayıcısı olduğu belirlenen, davanın bir numaralı sanığı İlhami Balı’nın, Suriye’de adı “x” olarak belirtilen esir kampında olduğu belirtilerek, “Şahsın yakalanmasına yönelik yapılan çalışmalarda, adı geçen İlhami Balı’nın sözde esir kampında isminin bulunduğu tespit edilmiştir” denildi. Yazıda firari sanıklar Mustafa Delibaşlar ile Cebrail Kaya’nın ise Suriye’de “SDG” adlı esir kampında bulunduklarının tespit edildiği bilgisi yer aldı. l ANKARA TUTUKLULUĞU DEVAM EDİYOR Selçuk Mızraklı’nın hapis cezası onandı İçişleri Bakanlığı kararıyla yerine kayyım atanan ve 22 Ekim 2019 tarihinde tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’ya Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi tarafından onandı. Mızraklı hakkında tahliye talebini reddeden mahkeme, HDP’li siyasetçinin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mızraklı’nın avukatları, temyiz için Yargıtay’a başvuruda bulunacak. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle