21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 14 TEMMUZ 2020 SALI EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERHAN EREN HABER KANSEROJEN YAĞ SATTI, ESKİ ORTAĞI EMRULLAH TURANLI’YI IHBAR ETTI Yasaklanan biyodizel yağ tavuk yemi yapıldı Taşyapı’nın sahibi Emrullah Turanlı’nın kurucusu olduğu bitkisel SEYHAN atık yağları toplayan AVŞAR Deha Biyodizel AŞ’nin kanserojen bitkisel asit yağı üretip aracı firmalara sattığı, yağı satın alan ünlü tavuk markalarının ise bu yağ ile tavuk besleyip halka ürün verdiği iddia edildi. Konuya ilişkin Turanlı’nın eski ortağı Mustafa Ezici, yetkili makamlara ihbarda bulundu. Yapılan incelemeler sonucu iki ünlü tavuk firmasına ceza kesildi. Ezici’nin bu durumu sosyal medyadan anlatması üzerine ise Emrullah Turanlı, eski ortağından şikâyetçi oldu. Eski ortak 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İş insanı Mustafa Ezici, 2005 yı Turanlı lından beri atık yağ işi ile uğraşmaktaydı. 2011 yılında ise Emrullah Turanlı ile ortak oldu. Şirket bitkisel atık yağlardan biyodizel yağ üretmekteydi. Bu yağın ise sabun, gıda ve yem sanayisinde kullanılması yasaktı. Ancak iddiaya göre yasal olmamasına rağmen üretilen binlerce tonluk yağ Turanlı tarafından aracı firmalara satılarak yem sanayisinde kullanıldı. İddiaya göre Mustafa Ezici, “Halkın sağlığı ile oynanıyor” deyip bu sürece karşı çıkınca ise Turanlı ile arası bozuldu. Ezici, yaşananlara ilişkin yetkililere ihbarda bulundu. İncelemeler sonucu iki ünlü tavuk markasına 9 bin 188 TL para cezası kesildi. Ezici, daha sonra sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşımlar yaptı. Emrullah Turanlı ise Ezici’nin kendisine yönelik “hakaret” ve “iftira” suçunu işlediğini belirterek şikâyetçi oldu. Yargılama sonunda ise Ezici, İstanbul Anadolu 23. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermedi. l İSTANBUL Halk TV ve TELE 1’e verilen ekran karartma cezaları mahkemeye taşındı... Karartma mahkemelik TUTUKLU GAZETECİ AĞIREL Tedavisi işkenceye dönüştü Libya’da şehit düşen MİT mensubunun cenaze törenine ilişkin haber yaptığı için Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yeniçağ yazarı Murat Ağırel’in diş tedavisi amacıyla cezaevi revirine götürüldüğü açıklandı. Ağırel, 10 dakikalık muayene için ağrı çektiği halde beş buçuk saat nezarethanede tutuldu. Cezaevinden bir mektup yazan Ağırel, “Bu zulümdür, işkencedir. Bu muameleye maruz kalmaya rıza göstereceğime aylarca bu acı ile birlikte yaşarım” ifadelerini kullandı. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Ağırel’in avukatı Celal Ülgen, Ağırel’in dün diş tedavisi için cezaevi revirine kaldırıldığını açıkladı. Cezaevinden bir mektup yazan Ağırel, 10 dakika süren muayene için 5.5 saat bekletildiğini söyleyerek “Silivri yerleşkesi içerisindeki ‘cezaevi hastanesi’nde muayenem yapıldı. Acil doktoru, dahiliye ve diş doktoru gördü. ‘Burada tedavi edilemez’ denildi. Covid’li, KOAH’lı, kanserli mahkumların devamlı devir daim yaptığı nezarette tam 5.5 saat bekletildim. Ellerim kelepçeli geldiğim hastane benzeri yerin nezaretinde adeta cezalandırıldım. ‘Tedavi olmak istemiyorum artık koğuşa götürün’ dediğimde Başakşehir Hastanesi’ne sevk edildim. ‘İstemiyorum’ dedim. Dilekçe yazdırdılar. İnfaz memuru ‘abi bizi yakma’ dedi. Sevk istemediğimi bir an önce nezaretten çıkmak istediğimi, bildirdim. Sonra tekrar dilekçe istediler. Bu sefer Okmeydanı Hastanesi’ne sevk ettiler. Saatlerce ‘beni nezaretten çıkarın’ dedim. En son lanet olsun ‘hastanesine de sevkine de’ dedim. Cezaevine zar, zor döndüm” dedi. Ağırel, avukatı aracılığıyla gönderdiği ikinci mesajında ise şunları dile getirdi: “Bu kötü muamele bana değil savunduğum düşünceye, savunduğum ilkelere. Bu koşullarda tedavi olmayacağım. Duruşma gününe kadar bu şekilde mücadele edeceğim.” l Haber Merkezi HDP’LI DIYADIN BELEDIYESI Eşbaşkan ile 3 kişiye gözaltı Ağrı’da yürütülen terör soruşturmasında, aralarında HDP’li Diyadin Be lediye Başkanı Betül Yaşar’ın da bulun duğu 4 kişi dün gözaltına alındı. Yaşar ile eski belediye yönetici lerinden Mustafa Alpas lan ve Mesut Arslan’ın Diyadin’de, yine eski bele diye yöneticilerinden Zey nel Abidin Bozkurt’un ise Düzce’de gözaltına alın Betül Yaşar dığı belirtildi. Yaşar, Bozkurt ve Alpaslan, “terör örgütü üyesi olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak”, Arslan ise “te rör örgütü üyesi olmak” suçundan göz altına alındı. Soruşturma çerçevesin de polis ekipleri, Diyadin Belediyesi’nde arama gerçekleştirildi. l İç Politika RTÜK üyeleri Okan Konuralp ile İlhan Taşcı, üst kurulun TELE 1 ve Halk TV hakkında verdiği “5 gün ekran karartma” cezasının iptali istemiyle idare mahkemesine başvurdu. Konuralp ve Taşçı’nın mahkemeye verdikleri dilekçede, “RTÜK’ün son kararı, basın ve düşünce özgürlüğüne doğrudan müdahaledir” denildi. RTÜK, yayın ilkelerinin ihlal edilmesi nedeniyle Halk TV ve TELE 1’e 5 gün yayın durdurma cezası vermiş, ihlalin yinelenmesi durumunda kanalların yayın lisansının iptal edilebileceğini belirtmişti. RTÜK’ün CHP’li üyeleri Okan Konuralp ile İlhan Taşcı, dün nöbetçi idare mahkemesine başvurarak TELE 1 ve Halk TV ekranlarının karartılması kararının yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini istedi. Ulusal ve uluslararası çok sayıda karara yer verilen dilekçede, RTÜK’ün devlet politikası ile hükümet politikası arasındaki ayrımları gözetmediği belirtilerek şu değerlendirme yapıldı: “Siyasi parti olan iktidarın eleştirilmesi, devlete yönelik işlenmiş ‘suçlar’ kategorisinde değerlendirildiğinde karşımıza ‘parti devleti’ çıkartacaktır ki bunun, demokrasinin ve hukuk devleti ilkesinin ihlali anlamına geleceği, asıl bu nedenle ülkenin birlik ve bütünlüğünün tehlikeye düşeceği tarihsel olarak görülmüştür. Gazetecilerin iktidarın dış politikasına yönelik eleştirilerinin, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz’ hükmünü ihlal ettiği değerlendirmesi zorlama, gazeteciliğin doğasına yönelik doğrudan doğruya müdahale, iktidar partisini devletle bir tutmaya dönük sakıncalı bir karardır.” İfade özgürlüğünün yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini değil, iletilme biçimlerini de koruma altına aldığına işaret edilen dilekçede, “RTÜK’ün son kararı basın ve düşün ce özgürlüğüne doğrudan müdahaledir. Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkına yönelik doğrudan doğruya karartma anlamına gelecek kararın uygulanmasıyla oluşacak telafisi güç sonuçların ortaya çıkmaması bakımından üst kurul kararının yürütmesinin durdurulmasını talep ederiz” ifadeleri yer aldı. Konuyla ilgili açıklama yapan İlhan Taşcı da verilen cezaların “halkın haber alma hakkına ciddi müdahale” olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Türkiye’nin özgürlüklere bakışını ve dünyadaki saygınlığında önemli bir parametre de olacak bu kararların mutlaka ama mutlaka Türk milleti adına karar veren yargı denetiminden geçmesi zorunluluk haline gelmiştir. Üst kurul üyesi olarak, görevlerimiz arasında basın özgürlüğü, düşünce ve düşüncenin yayılması özgürlüğünün sağlanmasının da yer alması nedeniyle 83 milyon yurttaşımız adına bu davayı açtık.” l ANKARA/Cumhuriyet Suruç katliamının 5. yılı Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Suruç katliamında yaşamını yitirenler için başlattıkları “adalet” kampanyasında, baskılarla karşı karşıya kaldıklarını belirterek “Tüm ezilenleri, adaleti kazanmak için 20 Temmuz’da sokağa, mücadeleye çağırıyoruz” dedi. SGDF, Suruç katliamında hayatını kaybeden 33 kişi için başlattığı adalet kampanyası sırasında yaşadıklarına ilişkin dün İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde toplantı düzenledi. Katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerinin de katıldığı toplantıda, salona “Düş yolcuları yasaklanamaz” pankartı asıldı. Suruç Kampanyası Komitesi adına söz alan ESP İstanbul İl Eşbaşkanı Ezgi Bahçeci, 5. yılında yürütülen çalışmalara ilişkin “Suruç kampanyasının özel olarak engellenmeye çalışıldığını görüyoruz” dedi. ‘Özel bir baskı var’ Adana ve Rize’nin Fındıklı ilçesindeki engellemeleri anımsatan Bahçeci, “İstanbul’da yaptığımız birçok eylem ve etkinliği polis ablukası ve gözaltı tehdidi altında yapıyor oluşumuz, Suruç için adalet mücadelesine özel bir baskı, özel bir yönelimdir” diye konuştu. Bahçeci, şöyle devam etti: “Biliyoruz ki Suruç aydınlatılırsa birçok katliam aydınlatılacak ve başka katliamların önüne geçeceğiz. Tüm saldırılara karşı 20 Temmuz’da yoldaşlarımızın mezar başında olacağız.” SGDF üyesi Furkan Polatkan ise “Bu yıl da 20 Temmuz günü tüm hesap sorma bilinci ve mücadele azmi ile sokaklarda, meydanlarda olacağız. İşçileri, kadınları, gençleri, tüm ezilenleri de herkes için adaleti kazanmak için sokağa, mücadeleye çağırıyoruz” dedi. l Haber Merkezi 2016’DA 6’SI POLİS 12 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRMİŞTİ Vezneciler’deki saldırının faillerine ceza yağdı İstanbul Vezneciler’de 7 Haziran 2016’da çevik kuvvet otobüsüne yönelik terör saldırısında 6’sı polis 12 kişinin şehit edilmesine ilişkin 8’i tutuklu 22 sanığın yargılandığı davanın karar duruşması İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıkların, son savunmalarının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar Eyüp Sever ve Murat Bal’ı “anayasayı ihlal”, 12 kişiyi “kasten öldürme”, 44 kişiyi “kasten öldürmeye teşebbüs” ve “tehlikeli maddeyi izinsiz bulundurmak” suçlarından top lamda 13 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 893’er yıl hapis cezasına çarptırdı. Sanık Gülşen Bahadır da aynı suçlardan toplamda 12 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 893 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Abdulsıttar Balsak, Fahri Demircan ve Mehmet Nur Pala hakkında “terör örgütüne üye olmak” suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Heyet; Ahmet Erdem, Mehmet Yener, Şerafettin Yılmaz ve Hasan Turan hakkında ise aynı suçtan 7 yıl 6 ay hapis cezasına hükmetti. l İSTANBUL/Cumhuriyet HABLEMİTOĞLU SUİKASTININ KİLİT İSMİ BOZKIR Ukrayna mahkemesinden iltica talebine ret kararı Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastıyla ilgili geçen yıl Ukrayna’da yakalanan Nuri Gökhan Bozkır’ın (46), sığınma başvurusunun reddedilmesi üzerine mahkemeye yaptığı itiraz da kabul edilmedi. Kiev Bölge İdare Mahkemesi’nce 30 Haziran’da görülen duruşmada, Bozkır’ın Ukrayna’ya iltica talebini rededen göç idaresinin kararına karşı yaptığı itiraz da reddedildi. Mahkeme, Bozkır’ın, “Türkiye’ye iade edilmesi ha linde hayatının tehlikeye gireceği” yönündeki iddiasına dair hiçbir delil sunamadığına hükmetti. Bozkır’ın, kararın resmi olarak tebliğ edilmesinin ardından 30 gün içinde tahkime başvurma hakkı bulunuyor. İtirazının tahkimde de reddedilmesi halinde zanlının, Yüksek Mahkeme’ye başvurabileceği belirtiliyor. İltica talebi nihai olarak reddedilirse Bozkır’ın Türkiye’ye iadesinin ya da Ukrayna’da yeniden cezaevine girmesinin önü açılacak. l DHA Padişah hukuku, Cumhuriyet hukukuna karşı Türkiye çok zor süreçte yol alıyor. İktidarın dümeni, ekonomik krize sapladı ülkeyi; aynı önemdeki diğer konu dış politikada yalnızlık ve sorunları güç kullanarak çözebileceğine olan adeta köktenci bir inanç... Tüm bunları üstelik bir yandan da Atatürk Türkiyesi ile, Atatürk dönemi ile, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu’yla mücadele ederek, köktendinci anlayışını sergileyerek yapıyor. Çıkmazın da çıkmazı... Gittiği yol her yönden bir bataklık. Ayasofya, Türkiye’nin Kuruluş aşamasına bir saldırı aracı olarak kullanılıyor. 700 yıllık, imparatorluğun dinci hukuku, her şeyin sahibi “padişah”ın hukuku, Cumhuriyetin yurttaşlık hukukunun yerine geçirilerek adeta. Zamanaşımına uğramış, itiraz edilmemiş bir yasayı, 86 yıl sonra, ellerinin altındaki bir Cumhuriyet kurumuna iptal ettirmek neyin nesi? RTE, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile veya Meclis’ten yeni bir yasa çıkararak Ayasofya’yı camiye dönüştürme yetkisine sahipken, bunu yapabilecekken, yapmıyor. Cumhuriyet hukukuna karşı Tersine, imparatorluk hukukunu, Cumhuriyetin Danıştayı’na dayatarak, aslında neyin devamı olduklarını, olmak istediklerini, neyi reddettiklerini de açıkça ortaya koymuş oluyorlar. Üstelik iptal etmenin hiçbir yasal olanağı yokken. Cumhuriyet Türkiyesi’nde Fatih’in kararnamesi mi geçerli olacak? Yoksa, ülkeyi işgalden kurtarmış, İstanbul’u ve Ayasofya’yı kurtarmış, bugün yaşayanlara kanları ve canları pahasına bir vatan bahşetmiş, sıfırdan devlet kurmuş Atatürk ve arkadaşlarının, hükümetinin, “müze” kararı ve yasası mı? Danıştay kendini inkâr etmiştir. Cumhurbaşkanının sahip olduğu yetkiler, bu dönem için bile olsa, adeta padişah yetkileri gibidir. Bu dönem için bile olsa diyorum, çünkü her şey aslına geri dönecektir eninde sonunda. Bunu zaten çevresindeki dar taraftar seçmeni de öyle görüyor ve kabul ediyor. Padişah özentiliği had safhada Atatürk’ün millete bağışladığı çiftlikte kurulan 1001 odalı Saray, Çamlıca’daki 6 minareli camii, Osmanlı’yı küçülte küçülte bitiren Abdülhamit’in politikaları ve ona duyulan hayranlık, Abdülhamit dizileri ve sahte tarihleri, hastanelerimize verilen Abdülhamit isimleri, deniz otobüslerine Osmanlı isimleri, otoyollara köprülere Osmanlı ve padişah isimleri... Say say bitmez. Tüm bunlar Cumhuriyetin tüm değerleri ve isimleri atlanarak, harcanarak, hiçe sayılarak, yok edilerek, silinerek yapılıyor. Atatürk dönemi kesilip biçilerek tarihten çıkarılıyor. Kendilerini Osmanlı dönemine yapıştırıyorlar. Kes yapıştırma ile tarih yapmaya çalışıyorlar, komik oluyorlar. Tarih yaşanarak, Türkiye Cumhuriyeti savaş ile kuruluyor. Aklıevvel bazıları Cumhuriyeti reklam arası ilan etmişti: Şimdi reklamlar bitti, Osmanlı’nın devamıyız, onu kuruyoruz. Aslında iktidar Cumhuriyet ile kuruldu, ama Cumhuriyet reddiyesi ile sürmeye çalışıyor. Trajikomik durum Bir tiyatro gibi geliyor bana. Cumhuriyetin arasına bir “fetret devri” sokmaya çalışıyorlar. Milletin gövdesi ileriye bakıyor ve gidiyor. Bu saptamaları yapmak iyi de, buradan gidecekleri bir yer yok. Bu nedenle “Cumhuriyet bitti” hikâyeleriyle vakit geçirmenin anlamı yok. Ne Cumhuriyeti bitirebilirler ne Atatürk ve arkadaşlarının başardıklarını yok edebilirler, yani ne de Türkiye’yi Osmanlı’ya dönüştürebilirler. Seçimi yok edemezler Türkiye’den bir Osmanlı çıkarabileceklerine inananlara kafayı yemişler gözüyle bakalım. Millete bakalım, gençlere bakalım, 2023’e doğru gelişen sürece odaklanalım. Doğru politikalara yönelelim. Eğer bu ülkede bir seçim olacaksa, “mümkünlerin oyunu” ile iktidarın değişimini gerçekleştirsin muhalefet. Seçimi bu kez damardan eğip bükmeye kalkışırlarsa, en demokratik hakkı, seçimi savunalım. Seçimi yok ederlerse, kısa yoldan kendi kendilerini de yok etmeye giriştiler demektir. Not: “Torbalarında seçimi kazanmak için büyük turp ne olabilir” sorusu pazara kaldı. T.C. KOCAELİ 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayı: 2020/83 Esas NİĞDE İli, ÇİFTLİK ilçesi, ÇARŞI mahallesi, Cilt No: 40 Hane No: 10 TC:14120789844 kimlik numarasıyla kayıtlı HALİME TEKİN’nin nüfusta HALİME olan İSMİNİN “LEYLA HALİME” OLARAK NÜFUS KAYITLARINDA DÜZELTİLMESİNE, KARAR VERİLDİĞİ İLAN OLUNUR. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1189738) İstanbul Üniversite’sinden almış olduğum öğrenci kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. BARIŞ ALBAYRAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle