21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 12 TEMMUZ 2020 PAZAR EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER DEVA PARTİSİ LİDERİ BABACAN: Türkiye karanlık bir tünelin içinde SERTAÇ EŞ DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Türkiye’nin karanlık bir tünelin içinde bulunduğunu ve tünelin ucundan ışık gelip gelmediğinin de belli olmadığını” söyledi. Ayasofya’nın ortak kültür mirası olduğunu, kendilerinin “A planlarının” 20212022’de olası bir seçime yönelik çalışmak olduğunu belirten Babacan, iktidara sert sözlerle yüklendi. Sosyal medya yasası konusunda “Teknoloji ile gençlerle savaşamazsınız” diyen Babacan, “çoklu baro sistemini” öngören yasa ile ilgili de “Temel motivasyon hükümetin emri altına alınmış bir baro. Biz buna karşıyız” değerlendirmesini yaptı. Partisinin genel merkezinde medya temsilcileriyle bir araya gelen Babacan, kuruluş süreci hakkında bilgi verdi. Babacan, “37 ilde kurucu il başkanlarını görevlendirdik. Diğer partilerden farklı olarak illerde heyet görevlendiriyoruz, görev alanların yarısı ilk kez siyasete girenler. Tanıdıklar aracılığıyla örgütlenmiyoruz, gönüllülerimize yer veriyoruz” dedi. Partilerinin biraz daha tanınmaya ihtiyacı olduğunu anlatan Babacan, “Şu an ilgi ve merak var” görüşünü dile getirdi. ‘Ekonomi zaten iyi değildi’ Türkiye’de ekonominin salgın öncesinde de iyi olmadığını, Ağustos 2018’den sonra 3 milyonluk istihdam kaybının yaşandığını, kadınların yoğun olarak iş kaybettiklerini, iş aramaktan vazgeçenlerin sayılarının ise yükseldiğini belirten Babacan, “Güven ve istikrar gerekiyor. Hukuka güvenilmiyorsa, insan hakları, demokrasi olacak ki yatırım olsun” dedi. “Türkiye’nin karanlık bir tünele girdiğini, mevcut yönetimin çözüm üretmek yerine ekonomi dışı konuları; milli ve dini hassasiyetleri gündemde tutmaya çalıştığını” belirten Babacan, “Bunların sürdürülebilirliği yok” diye konuştu. ‘Tutarsızlık var’ Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili de Babacan, “Hayırlı olsun diyorum. İnsanlığın kültür mirası. Daha önce Hünkâr Kasrı ibadete açıktı. Daha çok insan namaz kılabilir. Ancak daha önceki ifadelerle tutarsızlık var. Tutarsızlık testini birileri bir gün yapar. Her konuda tutarsızlık var, yön yok. Mevcut yönetime destek verenlerde, daha kötüsü gelir korkusu var. O korkuyu gidermeye geldik” değerlendirmesini yaptı. Kendilerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem istediklerini, ancak geçiş sürecine dikkat edilmesini savunduklarını anlatan Babacan, “O koltuğa oturanın iki üç ay sonra fikri değişebilir. Onun için bugünden geleceğin iyi planlanması lazım. İdari yapının nasıl olacağının yazılı ve sözlü taahhüt olarak açıklanması gerekir” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanlığı’na adaylık konusunda da Babacan, “İsimler üzerinden konuşmak için çok erken. Bizim A planımız 20212022’de olası bir seçime hazırlanmak. Ancak daha erken bir seçim olursa B planımız olur. Partiler arası diyaloğumuz var” diye konuştu. Babacan, “Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak mısınız” sorusuna da şu yanıtı verdi: “A planımız için zaman var, B planımız için de herhalde iddialı bir duruş gerekir.” ‘Boğulma hissi yaygın’ Babacan, ekonomiye ilişkin önerilerini içeren bir soruyla ilgili de şunları söyledi: “Birinci konu özgürlük. Yenilikçi, inovatif, teknoloji üretimi için insanın kendisini özgür hissetmesi lazım. Gençlerde ‘boğulma hissi’ yaygın. Hukuk devleti olmazsa yatırım olmaz.” İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne getirilen Can Akın Çağlar’la ilgili de “iyi ve profesyonel bir yönetici” yorumunda bulunan Babacan, “Eleştirilen konular Meclis’te defalarca denetlendi, geçti. Sorun olmadığı teyit edildi” dedi. İktidarın hedefindeki bir diğer konu olan İstanbul Sözleşmesi’nin de uygulanmasını savunduklarına dikkat çeken Babacan, halk desteği eriyen iktidarın elinde kalan “dar desteği güçlendirmek için mücadele ettiğini” vurguladı. Babacan, “Ben yaptım oldu mantığından kurtulmak lazım. İmza çekilecekse toplumsal mutabakat aranmalı” görüşünü dile getirdi. Babacan, sosyal medya düzenlemesine ilişkin de “Bu firmalar dünyada 200 ülke ile çalışıyorlar, Türkiye ile de çalışırlar. Teknolojiyle, gençlerle savaşamazsınız, bu beyhude bir çaba” görüşünü dile getirdi. l ANKARA ‘Emir altında baro isteniyor’ “Babacan’ın çoklu baro sistemini” öngören ve önceki gece yarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek, yasalaşan düzenlemeye ilişkin de şöyle konuştu: “Baroların siyasetle paralel yapılanması var. Hatalar var. Bu doğru değil. Ancak avukatların polis ile karşı karşıya getirilmesi üzdü bizi. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Nispi temsille, kim ne kadar destek alıyorsa temsili önemli. Çoklu yapı da olabilir. Ancak asıl ana motivasyonu baroların, hükümetin emri altına girmesi olarak görüyorum. Ne yaparız da söz dinler hale getiririz? Motivasyon bu olunca bizim buna olumlu bakmamız mümkün değil. Sivil toplumu susturmak olunca onaylamıyoruz.” OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK n Baş tarafı birinci sayfada Siyasal iktidar, bu açıklamalardan memnun olmadı. Konuya “minik darbe” yönünden yaklaşmayı uygun gördü. Oysa açıklamanın can alıcı noktası, “üç bakan hakkındaki yolsuzluk dosyaları”nın yeniden incelenmesi gerektiğini gündeme getirmesidir. Bu konu üzerinde GELECEK Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, daha da önemli bir iddia ortaya attı. Davutoğlu, “1725 Aralık, açık seçik bir FETÖ darbe girişimiydi” di yor ve şöyle devam ediyor: “17 Aralık’ta itham edilen bakan arkadaşlarla ilgili ise benim farklı bir duruşum oldu. Bu arkadaşların Yüce Divan’a giderek aklanması gerektiğini düşünüyordum. Hatırlarsınız 17 Aralık’ı araştırmak için Meclis’te bir komisyon kurulmuştu. İçlerinde 9 AK Partili üye de vardı. Onlar belgeleri incelemişti. Ben hem onlardan bilgi aldım hem belgelere baktım hem de komisyon başkanı Kastamonu milletvekilimiz Hakkı Köylü ile görüştüm. Hepsi ‘Bir bakanınki usulsüzlük, diğerleri ile ilgili iddialar ciddi, Yüce Divan’a gidilmesi gerekir’ diyordu. Üç bakanı Başbakanlık’a çağırdım. Tartışmalı bir görüşmeden sonra ertesi gün saat 11.00’de basın toplantısı düzenleyip gönüllü olarak Yüce Divan’a gitme konusunu açıklamalarında anlaştık.” İş burada bitmiyor. Devamı heyecanlı bir öykü niteliğinde... Bu üç bakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşüyorlar ve Cumhurbaşkanı “yapmayın” diyor ve basın toplantısı yapmaktan vazgeçiyorlar. Son derece önemli bir konuda o günün sorumlu kişileri konuşuyorlar. Babacan, açıkça “Üç bakana ait yolsuzluk dosyaları tekrar incelenmeli” diyor. Davutoğlu, açıkça “Üç bakanı çağırdım, bir basın toplantısı düzenleyip gönüllü olarak Yüce Divan’a gitmeleri konusunda karar aldık. Ancak bu üç bakanı, bu karardan Cumhurbaşkanı Erdoğan vazgeçirdi” diyor. Davutoğlu, ayrıca Erdoğan’la kendi arasındaki en önemli kırılma noktalarından birisinin bu konu olduğunu da açıkça belirtiyor. Böylece Babacan ve Davutoğlu, geçmiş yıllara ait çok önemli bir konuda Erdoğan ve AKP’ye karşı açık tavır almış oluyor. Devlet yönetiminde hiçbir şey saklı kalmaz. Bir gün gelir, dosyalar açılır. Bu yazı, Türk siyasal yaşamının en karmaşık dönemlerinden birinde yapılan açıklamaların, toz duman olan siyasal ortamda unutulup gitmesini engellemek için yazılmıştır. Hukukçular, tarihçiler ve ilahiyatçılar, Danıştay’ın Ayasofya kararını yorumladı: Cumhuriyet hukuku bu kararla hiçe sayıldı ‘İHANET NITELEMESI HADDI DEĞIL’ CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Meclis’te yaptığı açıklamada Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı ifadelere tepki gösterdi. Özkoç, “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını tartışmaya açmak ve bunu ‘ihanet’ olarak nitelendirmek onun haddi değildir. Ülkemizin Kurtuluş Savaşı’nı yürütmüş; Ayasofya’nın, Süleymaniye’nin, Sultan Ahmet’in düşman işgalinden kurtulmasını sağlamış bir liderin karşısında duyması gereken duygu, saygıdır” tepkisini gösterdi. IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN 10. Daire’nin Atatürk döneminde Ayasofya’yı müze yapan karar, ‘siyasi’ heyeti ‘Saray Dairesi’ tarafından kaldırıldı IŞIK KANSU Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün döneminde Ayasofya’nın müze olmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararını kaldıran Danıştay 10. Dairesi’nin başkan ve üyelerinin çoğunluğunun, AKP iktidarına ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakın isimlerden oluştuğu belirlendi. Cumhuriyet’in belirlemelerine göre Ayasofya ile ilgili kararı oybirliği ile alan Danıştay 10. Dairesi Başkanı ve üyelerine ilişkin bilgiler şöyle: Yılmaz Akçil (Başkan): Erzurum Bölge İdare Mahkemesi üyesiyken yargıyı büyük ölçüde siyasi iktidarın gölgesi altına taşıyan 2010 anayasa değişikliği sonrası, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca, 2011’de, Danıştay üyeliğine seçildi. Bu üyeliğine ek olarak, AKP’li Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı yaptığı 2014 yılında AKP hükümetince, yargıç ve savcı adaylarını eğitmek üzere kurulmuş olan Adalet Akademisi Başkanlığı’na atandı. Bu akademi, AKP iktidarı tarafından 2016’daki darbe girişimi sonrası “FETÖ yapılan masının hizmetine girdiği” gerekçesiyle Saray tarafından, 2018’de, bir KHK ile kapatıldı. Bu gerekçeyle kapatıldığı dönemde Akademi Başkanı Yılmaz Akçil’di. Daha sonra aynı akademi, yine Saray tarafından bir KHK ile 2019’da yeniden kuruldu ve Yılmaz Akçil yeniden Adalet Akademisi Başkanlığı’na atandı. Yılmaz Akçil’in bir başka ataması da Akif Çağatay Kılıç’ın Spor Bakanlığı döneminde, AKP hükümeti tarafından 2015’te getirildiği Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu Başkanlığı oldu. Ömer Civri (Üye): Ankara İdare Mahkemesi Başkanı’yken Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararı ile 2018’de Danıştay üyeliğine atandı. AKP’ye yakın hukukçuların oluşturduğu Yargıda Birlik Derneği’nin üyesi. Bu derneğin 2018’de yapılan genel kurulunda, derneğin Yüksek İstişare Kurulu yedek üyeliğine seçildi. Dernek yönetici üyeleri, zaman zaman Saray’a giderek AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüyorlar. En son görüşmeleri, bu yılın başında oldu. Görüşme de dernek yöneticileri, “Yargıda Birlik Derneği ailesi olarak hüsnü kabullerinden dolayı” Erdoğan’a şükranlarını sundular. Ali Ürker (Üye): Recep Tayyip Erdoğan başbakanken 2013’te Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Erdoğan Saray’a çıkınca, Ali Ürker’i 2014’te kendi eliyle Danıştay üyeliğine atadı. Ürker, Danıştay 10. Dairesi’nin, valiliklerin alkollü içki satış yasağını durdurma kararına “alkollü içki tüketimi ve satılmasının temel hak ve özgürlük olmadığına” ilişkin bir karşı oy ile katılmamıştı. Ali Ürker, en son, Yüksek Seçim Kurulu üyeliğine de seçildi. Abdullah Aygün (Üye): Antalya İdare Mahkemesi Başkanı iken 2018’de Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından Danıştay üyeliğine getirildi. Lütfiye Akbulut (Üye): AKP tarafından yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 1. Hukuk Müşaviri iken 2018’de, Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Danıştay üyeliğine atandı. Danıştay’ın türbanlı kadın üyelerinden. l ANKARA Danıştay 10. Dairesi, Atatürk döneminde dern dünyada geçerliliği olamaz. Fatih’in Va Ayasofya’yı müzeye dö kıf Senedi’den bah nüştüren 24 Kasım 1934 sediyorlarsa o zaman tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Cumhurbaşkanı Recep Tay SEYHAN AVŞAR İş Bankası’ndaki Atatürk hisselerine el koyma olayına da dik yip Erdoğan ise tek parti dö kat çekmek lazım” de nemini “tarihe ihanet” etmek di. “Ayasofya’yı ibadete aç le suçlayarak Bakanlar Kurulu mak Türkiye’nin hangi soru kararının hukuka aykırı oldu nunu çözecek” diye soran ğunu öne sürdü. Tarihçi, hu Uyar, “İşsizliği mi, ekonomi kukçu ve ilahiyatçılardan ka yi mi, yoksa dış politika so rara ve Erdoğan’ın açıklama rununu mu çözecek? Sade larına tepki geldi. ce topluma oyalanacak bir İdare Hukuku uzmanı Prof. şey verildi. Bu, popülist po Dr. Günday, 1934 yılında alınan bir kararın üzerinden geçen zaman nedeniyle yargı önüne getirilemeyeceğini belirterek “Bu hükümet 18 yıldır iktidarda. 18 yıl boyunca 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını yeni bir karar almak suretiyle değiştirebilirlerdi. Ama yapmadılar. 20 yıl neden beklediler” dedi. Dava açma süresinin çoktan geçtiğine vurgu yapan Günday, “Danıştay 10. Dairesi’nin, bu sürenin geçmiş olmasını bilmemesi mümkün değildir. Bunu, 2. sınıf hukuk öğrencisi bile bilir. Danıştay’ın başından bu davayı reddetmiş olması gerekirdi. Bu karar idari yargılama usulüne aykırı bir karardır” diye konuştu. Davanın esasına da değinen Günday özetle şunları söyledi: “Süre aşımı dikkate alınmıyor ancak 1934 tarihli kararı hukuka uygunluk yönünden denetliyor. Bunu Fatih Sultan Mehmet’in Vakıf Senedi’ne istinaden yapıyor. Bu Osmanlı hukukunun Cumhuriyet hukukuna aktarılması, Cumhuriyet hukukunun yerine Osmanlı hukukunun ikame edilmesi demek. Cumhuriyet hukuku hiçe sayılmıştır. Böyle hareket edilirse Osmanlı’da ülke padişahın mülküdür. O zaman bir kişi de kalkıp ‘ben Abdülhamit Han’ın mirasçıyım, Galatasaray Adası bana aittir’ derse mahkeme, mülkiyet hakkı çerçevesinde bunu haklı görecek mi?” litikaların bir yansıması. Bu durumun Cumhuriyetin kurucu değerleriyle de sorun teşkil ettiği çok açık” dedi. Muhalefetin işbirliğiyle aştığı kutuplaştırma siyasetini hükümetin yine devreye soktuğunu söyleyen Uyar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, tek parti dönemini “tarihe ihanet” etmekle suçlamasına karşılık ise “1918’de ülke ve İstanbul işgal edildiğinde Türkiye’yi ve İstanbul’u işgalden kurtaran, Ayasofya’yı bir kilise olmaktan çıkaran zat Mustafa Kemal’dir. Vatana ihanet değerlendirmesi çok yakışıksızdır” ifadelerini kullandı. İlahiyatçı Cemil Kılıç da Ayasofya’nın cami yapılmasının İslamın temel öğretilerine aykırı olduğunu belirterek, “Hz. Muhammed, Yahudilere ve Hıristiyanlara ait bir mabedi camiye çevirmiş değildir. Tam tersine İslam için ilke şudur. Bütün yeryüzü müminlere mescit kılınmıştır. Dolayısıyla kralların, sultanların yaptığı mekânlara müminlerin ihtiyacı yoktur. Fetihçi anlayış bu çağda geçerli değildir. Bu kararı doğru görmüyorum. Tarih içerisinde bu kararın mahkum edileceğine inanıyorum” dedi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Hayri Kırbaşoğlu da “Hac Suresi’nde fethedilen yerdeki mabedlerin camiye çevrilmesi yasaktır. Bu yapılan İslama aykırıdır. Kılıç haklı kavramı kullanılıyor. Bu kavramın ‘Toplum oyalanıyor’ İslamla alakası yoktur” dedi. Yapılanın, oy kaybeden bir ik Tarihçi Prof. Dr. Hakkı tidarın attığı bir adım olduğu Uyar ise dine dayalı bir dev nu söyleyen Kırbaşoğlu, “Poli let yapısından bir ulus dev tik bir karar. Bu durumun içe lete geçildiğine dikkat çek ride ve dışarıda çok büyük ti. Uyar, “Bu devletin mer sorunlar çıkaracağı ortada. kezinde ekonomi var. Kı ‘Denize düşen yılana sarılır’ lıç yok, fetih yok. ‘Kılıç hak derler, ancak iktidar bu ham kı’ deyimi bu süreçte kulla le ile kendi ayağına sıkmıştır’ nıldı. Ancak bu deyimin mo diye konuştu. l İSTANBUL ERBAŞ: AYASOFYA’DA BİR MEKTEP, BİR MEDRESE OLSUN Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ayasofya’nın cami yapılma kararına ilişkin, “İçinde ibadet etmekle kalınmasın, bir mektep, bir medrese olsun” açıklamasında bulundu. Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman’a yaptığı ziyaretin ardından Er baş, “Bizim gençliğimiz ‘Zincirler kırılacak. Ayasofya açılacak’ sloganlarını söyleyerek geçti. İçinde mektep olan, bütün insanlığa hizmet edebilecek bir cami olarak 24 Temmuz’da ilk cuma namazını kılarak inşallah hizmete açmış olacağız” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle