19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 13 HAZİRAN 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: CAFER KURT / ASLAN YILDIZ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Mecbur insanlar Mecbur insan, zorunluluklarla sınanır. İster geçmişe bakın, ister bugüne; bir gerçek değişmez: İnsanlığın tarihi, üç tip “mecbur insan”ın tarihidir aynı zamanda. Kimdir bunlar? İlki, iktisadi mecburiyetlere esir edilen, sömürülen milyonlardır. Dünyanın en bereketli topraklarında yaşar, ama açlık çeker. En büyük zenginlikleri üretir fabrikalarda, ama çocuğunun karnı doymaz. Varlığı sağlar, yokluğa mahkum edilir. Saatlerce çalışır; dışarıda bir hayat mı var? Yaşamaz, yaşayamaz. Ama yine de sürdürmek zorundadır. İşte bu, emeğiyle geçinen, çalışmak dışında seçeneği olmayan “Mecbur İnsan”dır. Soma’da 301 madenci ölüme yollanmıştır. Kurtulan işçilerden birine mikrofon uzatılır: “Bir daha madene iner misin?” Yanıtı bellidir: “İnmek zorundayım; mecburum.” İnşaatta işçiler can vermiştir; başka bir işçiye aynı soruyu sorarlar; yanıtı aynıdır. “Çalışmak zorundayım.” İnsanı, en ölümcül şartları görmesine, bilmesine rağmen, aynı yerde, aynı koşullarda çalışmaya mecbur bırakan sistemdir bu. Çaresizliği mecburiyete çevirir. Bir yandan okurken bir yandan da öğrenciyi bolca sömüren işlerde kalem, kitap parası kazanmaya, haram bildiğine el uzatmadan yaşamaya, geçinmek için emekli olduktan sonra bile çalışmaya mecbur insan vardır her yanımızda. Sokakta çöp toplamaya, tarlada 40 derecede güneşin altında ırgatlık yapmaya, fabrikada kalabalık ortamda, evinde kalamadan çalışmaya mecbur insan çoktur. İkinci tip Bir de ikinci tip “Mecbur İnsan” vardır. İlkinin emeğinden geçinmeye, sırtından semirmeye, hak yiyerek büyümeye mecburdur bu tip. İlki yoksa, o da yoktur. Çalışmış, iyi eğitim almış, umutları olan milyonlarca gencin hakkını, araya soktuğu “büyükler”le, “dayılar”la, parti, mafya ve tarikat erbabıyla iş tutup yemeye mecburdur kimisi. Çünkü başka türlü, hakkıyla gelemez oraya. Haksız ihalelerle halkı soyup soğana çevirenler, serpilmek için kirli ellerini ovuşturanlar, emekçinin sırtından sofra kuranlar mecburdur böyle olmaya. Tufeyliler sınıfıdır çünkü. Kendi emeğiyle, hakkıyla asla gelemeyeceği konumlara ulaşan idarecilerin de; başkasının gücüne dayanarak, daha atanırken başkalarının hakkının yenmesini adalet sayarak yaşayan insanın da mecburiyetleri vardır. Kendini, gelirken değil, geldikten sonra kanıtlamalıdır. Kraldan çok kralcı olmalı; görevini adalet ve hukuk ilkesine göre değil, getirene göre icra ettiğini göstermelidir. Mecburdur. Öyleyse ikinci tip “Mecbur İnsan”, sırtını bir duvara dayamadan ayakta duramaz. O duvar her zaman en güçlü olduğu düşünülenin duvarıdır. Yalnızlığı bile göze alıp ilkelerinden ödün vermeden, hak yemeden dik durmayı becerebilmekse duvar değil, omurga meselesidir. Yaşar Kemal’in Mecbur İnsanı İşte burada üçüncü tip “Mecbur İnsan” devreye girer. Bu tip, büyük yazarımız Yaşar Kemal’in ısrarla vurguladığı, yalnız kalsa bile itiraz eden insandır. Doğru bildiği ilke için her bedeli göze alarak mücadele eden insan tipidir bu. Tek kalsa da, başına sürgün, mahpusluk ya da ölüm geleceğini bilse de mecburdur. İtiraz etmeye, halk ve hak yolunda durmaya, zulme karşı gelmeye. 1988’de Nedim Gürsel’in sorularını yanıtlar Yaşar Kemal. Orada da çizer altını, “Dünya öküzün boynuzunda değil, mecbur adamın sırtında duruyor”, sözleriyle. Ne güzel; demek ki ikinci tip, sırtını başkasına dayıyor; birinci ve üçüncü tip mecbur insan ise dünyayı sırtında taşıyor. Birinci ve üçüncü tip mecbur insanın ortak yanıdır bu. Sırtını başkasına dayamaz, çorbasını emeğinin dışından gelen malzemeyle kaynatmaz. İşte İnce Memed de, Anadolu’nun halk deneyiminden, itiraz geleneğinden yükselen bu üçüncü tip mecbur insanın yansımasıdır. Ülkemizde ve dünyada milyonların İnce Memed’i bunca sevmesi, kuşaklar boyu sahiplenmesi tesadüf mü? Bu topraklar, Yaşar Kemal’in anlattığı türde mecbur insan verimiyle bilinir. “Felek her türlü esbabı cefasın toplasın gelsin” diyerek meydan okuyan Namık Kemal, mecbur insandır mesela. Mustafa Kemal de mecbur insandır. Rütbesi sökülecekmiş, padişah ve işgalci güçler canını isteyecekmiş. Geçiniz; yine de kurtuluşu ve kuruluşu örgütlemeye mecburdur. Hiçbir güç, mecbur insanı durduramaz. Nâzım Hikmet’ten Aziz Nesin’e, Rıfat Ilgaz’dan Behice Boran’a, İlhan Selçuk’tan yazdıkları nedeniyle cezaevinde tutulan iki Barış’a (Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan) kadar bu hep böyledir. Bundan olsa gerek, üçüncü tip hep baskı altına alınmış, birinci tiple buluşması engellenmeye çalışılmıştır. Parazitleşmiş ikinci tip, elinde tuttuğu güçle üçüncü tipi sindirebileceğini düşünürken; ilk tipteki insanı da yokluğa, sefalete, ölüme mecbur bırakarak düzenin kaymağını yer. Bunca bereketi üreten emekçiye yoksulluğunu nasıl kabul ettirecek? İşte orada da maddi sömürüyü duyguların sömürüsü tamamlar. Emekçinin vatan, millet, bağımsızlık sevgisini, kendi sahte milliciliğiyle soğurur ikinci tip; halkın içinde bulunduğu sefaletin bu dünyada bir sınav, alnına yazılı kader olduğu fikrini aşılamak için de din sömürüsünü alır eline, sürdürür saltanatını. İkinci tipe kızmayın; o, buna mecburdur. Asıl soru, “İkinci tipin maskesini düşüren, birinci tipin yanında yürüyen üçüncü tip niye azaldı” sorusudur. Yandaşın ‘askeri casusluk’ algısıyla değil ‘gizli belgeleri açıklama’ iddiasıyla tutuklandı Algı operasyonu tutmadı ASTSUBAYA ITIBAR ETMEMIŞ Erdal B’nin aynı bilgileri Dükel’e de aktardığı belirtilen yazıda, şüphelilerin gözaltına alınma gerekçesi olan askeri casusluk yerine “gizli bilgileri temin” suçundan tutuklanmaları istendi. Hâkimlik sorgusunda Erdal B’nin beyanlarının doğru olmadığını ifade eden Yıldız, 2011 yılında FETÖ kumpasına uğradığını ve bu kapsamda tutuklandığını anımsattı. Yıldız, “Erdal B. isimli astsubay beni arayarak önemli bilgilere sahip olduğu izlenimi yaratmaya çalıştı. Bu durumdan şüphelendim. Bunun için de kendisini test etmek amacıyla söylediğim belgeleri istedim. Ancak şahıs bana herhangi bir belge göndermedi. Erdal B’nin beyanları doğru değildir” diye konuştu. Dükel Yıldız BAŞBUĞ, FETÖ MAHKEMELERİNİN KARARINA DİKKAT ÇEKTİ: Aranızda olmayabilirdim AKP’lilerin suç duyurusu üzerine şüpheli sıfatıyla ifade veren eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, FETÖ kumpaslarına dikkat çekerek “TSK’ye karşı komplolarla mücadele görevimdir. İdam cezası kalkmasaydı aranızda olmayabilirdim” dedi. Başbuğ, katıldığı bir televizyon programında FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin bir soru üzerine, 26 Haziran 2009’da askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan düzenlemeyi gündeme getirmişti. “Bu kanun teklifinin FETÖ’nün emriyle, direktifiyle hazırlandığını düşünüyorum..” ifadelerini kullanan Başbuğ’un açıklamalarına tepki gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla önergede imzası bulunan AKP’liler suç duyurusunda bulunmuştu. Başbuğ, hakkında “hakaret” ve “iftira” iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında dün avukatıyla Anadolu Adalet Sarayı’nda ifade verdi. İfadesinin ardından yazılı bir açıklama yapan Başbuğ, haksız bir Başbuğ şekilde “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrıldığını belirterek, “TSK’ye karşı komplolarla mücadele görevimdir. İdam cezası kalkmasaydı aranızda olmayabilirdim” dedi. Yazılı açıklamasında, FETÖ’nün hedefi olduğunu anımsatan Başbuğ, 6 Ocak 2012 tarihinde tutuklandığını, 5 Ağustos 2013’te FETÖ mahkemesi tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldığını aktardı. Ergenekon davasının “tarihin çöplüğüne atıldığını” ifade eden Başbuğ, 26 ay Silivri’de cezaevinde tutulduğunu, hürriyetinin gasp edildiğini vurgula dı. TSK’ye karşı yürütülen komplolara karşı mücadele ettiğini belirten Başbuğ, “Verilen bu mücadeleyi bazıları hayal bile edemez. Bugün haksız ve anlamsız bir hakaret iddiası ile ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade vermeye çağrıldım. Bu anı, tarihe bir not olarak düşmek istiyorum” dedi. Mahkeme iptal etti TBMM’nin manevi şahsiyetini hedef alan konuşma veya davranışının söz konusu olamayacağını vurgulayan Başbuğ, açıklamasında şunları kaydetti: “26 Haziran 2009 günü TBMM’ye getirilen yasa değişikliklerinden birisi anayasaya aykırıdır. Bu yasa değişikliği Anayasa Mahkemesi tarafından 21 Ocak 2010’da iptal edilmiştir. Burada üzerinde durulan noktalar; anayasaya aykırı bu yasa değişikliğinin kimler tarafından hazırlandığının ve bu yasa değişikliklerinden kimlerin faydalandığının, nedensonuç ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmesi ve sorgulanmasıdır. Takdir, yüce Türk milletinindir.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet Yerlikaya VakıfBank’ta, Şahin Halkbank’ta görevlendirildi 3’er maaş alacaklar Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Spor Bakan Yardımcısı, eski AKP milletvekili Hamza Yerlikaya’nın VakıfBank’a yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirildiği ortaya çıktı. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ise Halkbank yönetimine girdiği öğrenildi. İki isim de yeni görevleriyle birlikte 3 farklı yerde görevlendirilmiş oldu. VakıfBank’tan yapılan açıklamaya göre Yerlikaya, bankaya bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak atandı. Borsaya yapılan bildirime göre VakıfBank’ta kamu görevi bulunan yönetim kurulu üyeleri aylık 12 bin 530 TL maaş alıyor. Bu koşullarda Yerlikaya’nın 3 yerde birden görev alması tepki çekti. ‘Faiz lobilerine künde’ Ekonomistler ve muhalif siyasetçiler atamalara tepki gösterdi. CHP’li Muharrem İnce, “Dış mihrakları, Londra merkezli karanlık operasyonları, faiz lobilerini kündeye getirmek için VakıfBank Yönetim Kurulu üyeliğine güreşçi Hamza Yerlikaya atanmış. Artık dış mihraklar ekonomimize saldırmaya cesaret edemez” ifadelerini kullandı. İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi Burak Akburak YERLIKAYA’NIN GÖREVLERİ ŞAHİN’İN GÖREVLERİ l Cumhurbaşkanı Başdanışmanı l Spor Bakan Yardımcısı l VakıfBank Yönetim Kurulu Üyesi l RTÜK Başkanı l Basın İlan Kurumu l Halkbank Yönetim Kurulu Üyesi da “3 yerden maaş alıyor. Böyle liyakatli sporcularımız var. Bu adama görevleri maaşı yetmiyor mu? Yazık” ifadeleriyle tepki gösterdi. RTÜK Başkanı Şahin’in ise Halkbank yönetimine girdiği öğrenildi. Şahin’in daha önce TÜRKSAT yönetim kurulu üyeliği de olduğu ortaya çıkmış ve CHP’li Ali Öztunç, Şahin hakkında “RTÜK başkanı olarak maaş alıyor, Basın İlan Kurulu’nda genel kurul temsilcisi olarak 5 bin 300 lira maaş alıyor, TÜRKSAT yönetim kurulu üyesi olarak da 1520 bin lira arasında maaş alıyor. RTÜK başkanının aylık maaşı 5060 bin lirayı buluyor” demişti. Şahin, tartışmaların ardından TÜRKSAT yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmişti. Şahin, yeni göreviyle birlikte RTÜK’te, Basın İlan Kurumu’nda ve Halkbank’ta görev almış oldu. Taşcı: Doğru değil Şahin’in yeni görevini değerlendiren RTÜK üyesi İlhan Taşcı, “Bir kamu görevlisinin birden fazla yerde görev yapması ve oradan gelir elde etmesi doğru değildir” dedi. “Kime ne kredisi verileceğini kararlaştırmak RTÜK Başkanı’nın işleri arasında olmamalı” diyen Taşcı, şunları kaydetti: “KHK desteğiyle hukuken sorun aşılmış gibi görülebilir. Hukuka uygun görünse de kamu vicdanı açısından sorunlu ve yaralayıcı bir tablo. RTÜK Başkanlığı’nın part time yapılacak bir iş olmadığını başta Sayın Şahin’in kendisinin ve onu bu göreve getirenlerin biliyor olmaları gerekir. Şahin’in bu görevi kendisine tevdi edenlere teşekkür ederek affını istemesinin uygun olacağını düşünüyorum.” l ANKARA TBMM TV’YE İSTİSNA İdlib’de yaralanan asker şehit oldu MAHMUT LICALI TBMM Başkanlığı, genel kurul çalışmaları başta olmak üzere Meclis’teki yasama faaliyetleri ve basın toplantılarını yayımlayan TBMM TV’nin 10 yıllık sistemlerinin modernizasyonu kapsamında “UHD 4K” yayın teknolojisine ilişkin teknik şartnameler üzerinde çalışıldığını bildirdi. TBMM TV’nin teknik altyapısının güncellenmesiyle ilgili tartışmalar 2015 yılından bugüne kadar devam ederken TBMM Başkanlığı’nın CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in konuyla ilgili soru önergesine verdiği yanıtta çalışmalar hakkında bilgi verildi. Yanıtta, Genel Kurul salonunda hizmet veren robotik kontrollü kame 4K teknolojisi araştırılıyor. İhale Yasası kapsamında olmayacağı açıklandı. ra sisteminin ise 1997 yılında temin edildiği şekliyle kullanıldığını; arızalanan parçaların 10 yıllık yedek parça bulundurma süresi olduğu için kullanım ömrünü doldurduğu ifade edildi. Türkiye’de 4K yayın yapan TV kanalı sayısı çok sınırlıyken TBMM TV için 4K teknolojisinin araştırılması dikkat çekti. TBMM TV’nin modernizasyonunun “savunma, güvenlik ve istihbarat alanı” kapsamında olduğu gerekçesiyle Kamu İhale Yasası istisnası kapsamında olacağının ifade edilmesi de akılları karıştırdı. l ANKARA İdlib bölgesinde, 5 Haziran’da teröristlerin saldırısı sonucu ağır yaralanan askerin şehit olduğu bildirildi. Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden yapılan açıklamada, İdlib bölgesinde 5 Haziran’da teröristlerce zırhlı ambulansa yapılan saldırıda ağır yaralanan askerin, müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit olduğu belirtildi. Açıklamada, “Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz” ifadesine yer verildi. l ANKARA Yıldız’a bilgi verdiği öne sürülen astsubayın psikolojik rahatsızlıkları bulunduğu belirtilirken savcılık, Yıldız’ın yaptığı haberleri suç olarak gösterdi. Yandaş medyanın algı haberleri temelsiz kaldı. FETÖ kumpasıyla 2011 yılında tutuklanan, yargılama sonucunda beraat eden OdaTV Ankara Haber Müdürü Müyes ser Yıldız, “askeri casusluk” iddiasıyla gözal tına alındığı soruşturmada “dev letin güvenliğine ilişkin bilgile ri açıklama” iddiasıyla tutuklan dı. TELE 1 Ankara Temsilcisi İs mail Dükel serbest bırakılırken iki gazeteciye bilgi sızdırdığı iddia edilen astsubay Erdal B’nin ALICAN ULUDAĞ de tutuklanmasına karar verildi. Yazdığı iki haber nedeniyle suçlanan Yıldız, hâkimlik sorgusunda, “Erdal B. isimli astsu bayın kendisini arayarak önemli bilgilere sa hip olduğu izlenimi yaratmaya çalıştığını, bu durumdan şüphelendiği için de test etmek amacıyla anlattıklarının belgesi olup olma dığını sorduğunu, ancak şahsın herhangi bir belge göndermediğini” vurguladı. Pazartesi günü sabah evleri basılarak gözaltına alınan gazeteciler Müyesser Yıl dız ve İsmail Dükel ile astsubay Erdal B., ön ceki gün akşam saatlerinde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Ankara Adliyesi’ne sevk edildi. Gazetecilerin avukatları gözaltı kara rına ulaşamazken yandaş bir gazetenin mu habiri, iki ismin “askeri casusluk” iddiasıy la gözaltına alındığı yönünde haberler yaptı. Haberde, Yıldız’ın aldığı bilgileri haber yap madığı, casusluk faaliyetinde kullandığı al gısı yaratılmaya çalışıldı. Ancak sorguda, bu bilgilerin tümünün yalan olduğu ortaya çıktı. Salon hazırlandı Adliyede iki gazeteciyi sorgulayan Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz, suçun vasfını cezası daha yüksek olan “askeri casusluktan” cezası daha az olan “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri açıklama” olarak değiştirdi. Savcılık sorgusu sürerken polislerin nöbetçi sulh hâkimliği salonunu hazırlaması dikkat çekti. 3.5 saatlik sorgunun ardından 3 isim, tutuklanmaları istemiyle nöbetçi hâkimliğe sevk edildi. Sevk yazasında, soruşturmanın Kasım 2019’da savcılığa Erdal B. hakkında yapılan isimsiz bir ihbar üzerine başlatıldığı, bu kapsamda şüphelinin telefonlarının dinlemeye alındığı belirtildi. Erdal B’nin, Yıldız ve Dükel’i aradığının tespit edilmesi üzerine de iki gazetecinin telefonlarının dinlemeye alındığı kaydedildi. 2 yazı suçlama konusu Yıldız, savcılığın sevk yazısında iki yazısı nedeniyle “devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri açıklamak” ile suçlandı. Yandaş gazeteye servis edilen bilgilerde Yıldız’ın astsubaydan TSK’nin Libya ve Suriye’ye ilişkin gizli planları içeren belgeleri aldığı öne sürülürken, sevk yazısında bunu doğrulayacak bir bilgi yer almadı. Yazıda, Erdal B’nin 30 Aralık 2019’da Yıldız’ı arayarak söylediği bazı şeylerin, Yıldız’ın bu görüşmeden 2 ay sonra şubat ayında yazdığı bir yazı ile irtibatlandırılmaya çalışılması ise dikkat çekti, Erdal B’nin bu görüşmede, Yıldız’a “Özgür Suriye Ordusu’na bağlı askerlerin Libya’ya götürüldüğünü” söylediği belirtilen yazıda, Yıldız’ın ise 23 Şubat 2020’de “Suriye Milli Ordusu ne zaman, nasıl ve hangi sıfatla Libya’ya gitti” başlıklı bir haber yazdığı anlatıldı. Sevk yazısında astsubay Erdal B’nin ifadesinden bir bölüme de yer verildi. Buna göre E.B., Yıldız’ın kendisinden 3 defa evrak istediğini belirterek “Bunlardan birincisi, şehit töreni yönetmeliği değişikliği, ikincisi Kanal İstanbul projesi kapsamında konumu değiştirilmesi planlanan kışlalar ile ilgili ve General Hamza Günalp Kışlası’nın taşınma işleminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, üçüncüsü ise Suriye sınır hattının Türkiye ve Suriye tarafından bulunan Türk askeri personelinin karışmış olduğu disiplinsizlik olaylarını içeren raporu göndermemi istedi” dedi. Erdal B’nin sorgusunda bahsettiği bu belgelerin gizli bilgi kapsamında olup olmadığı ise soru işaretlerine neden oldu. Bipolar çıktı Avukatının mahkeme sorgusu sırasında yaptığı savunma ise astsubay Erdal B’nin psikolojide ani ruhsal değişimler olarak bilinen bipolar bozukluk hastalığı olduğunu gösterdi. Erdal B’nin avukatı Sayir Yılmaz, müvekkilinin etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini ve savcılıkta bu kapsamda ifade verdiğini belirterek “Müvekkilim bipolar rahatsızlıktan dolayı tedavi görmektedir. Bu rahatsızlığı yargılama aşamasında muhtemeldir ki cezasızlık sebebi olacaktır” dedi. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimi Hasan Demirtaş, sorgu sonucunda Erdal B. ile Müyesser Yıldız’ın gizli belgeleri açıklama suçundan tutuklanmasına karar verdi. Gerekçe olarak kuvvetli suç şüphesi, delilleri karartma ihtimali ve kaçma şüphesi gösterildi. Dükel, ise yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. TEM polisleri, Müyesser Yıldız’ın koluna girerek, kendisini adliyeden çıkardı ve Sincan Cezaevi’ne götürdü. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle