Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 29 NİSAN 2020 ÇARŞAMBA TASARIM: EMİNE BİLGET HABER Hakkında soruşturma başlatılan Ankara Barosu’nun Başkanı Erinç Sağkan: Yetkimizi kullandık Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Ankara Barosu hakkında Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ı eleştiren açıklaması nedeniyle, resen soruşturma başlatıldı. Cumhurbaşkanı’nın, “Diyanet İşleri Başkanımıza saldırı devlete saldırıdır” ve “Herkes haddini bilecek” demesi de tartışma yarattı. Baro Başkanı Sağkan, “Kanunumuz insan haklarını korumayı bize görev olarak yüklüyor” dedi. n Cumhurbaşkanı, Diyanet İşleri Başkanı’yla ilgili yapılan açıklamala rın Ankara Barosu’nun yetkisinde ol madığını ifade etti. Ne diyeceksiniz? Baroların insan hakları mücadelesin de zaman zaman siyasal iktidardan aldı ğımız bir tepki. Çünkü genel olarak ba rolar gibi baskı unsurlarının insan hak ları mücadelesi içinde etkin şekilde yer almalarını istemiyorlar. Bi Ali Erbaş Feyzioğlu ‘tasvip etmiyor’ zim bütün eleştirilere ceva bı hukuksal zeminde verebiliyor olmamız gerekiyor. İPEK ÖZBEY Çünkü biz bir siyasi parti değiliz. Siyaset yapamayız, polemik yapamayız. O yüz den cevabımız da avukatlık kanununun 95. maddesinde vücut bulmaktadır. n Ne diyor bu madde? Barolara açıkça yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü korumak, yi ne insan haklarını korumak ve bu kav ramlara işlerlik kazandırmayı bir görev Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Ankara Barosu’nun açıklamasını tasvip etmediğini söyleyerek şu açıklamayı yaptı: “Ankara Barosu 100 yıllık Cumhuriyet’in koca çınarıdır. Yöneticilerinin bu nedenle sorumlulukları büyüktür. Her atılacak adımın, her yazılacak kelimenin bu sorumluluğun izlerini taşıması gerekir. Ankara Barosu tarafından yapılan bu sorumsuz açıkla mayı tasvip etmemiz mümkün değildir. Bir diğer üzüntümüz, Ankara Barosu Başkan ve yönetiminin Türkiye’nin gerçek gündemini değiştirmiş olmasıdır. Covid19 sebebiyle adliyelerin fiilen kapalı olması dolayısıyla meslektaşlarımız, sağlık kaygıları yanında büyük bir ekonomik sıkıntıyla mücadele etmektedir. Meslek örgütlerine düşen sorumluluk, meslektaşlarımıza elbirliğiyle sahip çıkmaktır.” l ANKARA olarak yüklüyor. Bizim bu an ni sistemde iki gömleği var. Burada enteresan bir tabloyla karşı lamda belki başka sivil toplum Eğer Cumhurbaşkanlığı sıfa karşıyayız. Savcılık soruşturması baş kuruluşlarından ya da diğer tıyla yapılan bir açıklamaysa lamadan Adalet Bakanı tarafından biz baskı unsurlarından farklı ola değerlendirmesinin farklı ol lerle ilgili bir görüş açıklandı. Soruştur rak söyleyebileceğimiz husus, ması lazım. Siyasi parti lide ma izni verecek olan makam tarafsızlı bunun kendi kanunumuzda bi ri sıfatıyla yaptıysa eğer “Si ğını yitirmiş bir makamdır. Bu aşama ze görev olarak verilmesidir. yaset yapıyor” diyebilirim. dan sonra Adalet Bakanlığı’nın vereceği Biz bu görevimizi yerine getir Ama bence burada asıl ko soruşturma izni hukuken tartışmalı ola mezsek asıl o zaman suç işle nuşulması gereken konu, Di caktır. Bağımsız yargı olsaydı cumhuri miş oluruz. Yola çıkış nokta yanet İşleri Başkanı’nın çok yet başsavcılığı soruşturma başlatmaz mız, Diyanet İşleri Başkanı’nın açıkça toplumun belirli bir dı. Ancak yargının bağımsızlığını yitir bir kamu görevlisi olarak beyanlarını sunarken yasalarla Erinç Sağkan kesimini ötekileştirmesi, ay diği şu ortamda hakkımızda bir dava rımcılık uygulaması, hedef açılabilir, çıkar savunmamızı yaparız. bağlı olmaları gerektiğidir. göstermesidir. Bu kişilerin n TBB Başkanı Feyzioğlu, açıklama n Erdoğan’ın bir sözünün daha üze hastalık taşıdığı ve kuşakları çürüttüğü nızı tasvip etmediğini söyledi... rinde durmak gerekiyor: Diyanet İş söylemi nefret söylemidir. TCK’nin 216. Gündemin salgın olması bu süreçte ya leri Başkanımıza saldırı, devlete yapı maddesi 2. fıkrası kapsamında suç teş şanan insan hakları ihlallerine ses çıkar lan saldırıdır... Laiklik ilkesiyle bağ kil ettiğini düşünüyoruz. Ankara Baro mamayı gerektirmez. Sayın Feyzioğlu’nun daşıyor mu? su tam bu noktada yetkisini kullanmış, dediği değil, neyi demediği ya da diyeme Cumhurbaşkanı’nın “Diyanet İşle bir açıklama yapmıştır. diği önemlidir. Ankara Barosu özelinde ri Başkanı’na saldırı devlete saldırıdır” n Savcıları göreve çağırdınız, ancak derken ne söylemek istediğini bilemem. Cumhuriyet savcılığı size karşı hare Biliyorsunuz ki, Cumhurbaşkanının ye kete geçti... hukuksuzluğa karşı çıkanlara karşı yargının sopa olarak kullanılmasına tek bir kelime söyleyememiştir. DIYARBAKIR BAROSU’NA DA SORUŞTURMA Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİ’lere yönelik açıklamalarını önceki gün sosyal medyadan yaptıkları açıklamayla kınayan Diyarbakır Barosu yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmada baronun “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağıladığı” öne sürüldü. Başlatılan soruşturmaya ilişkin gazetemize açıklamalarda bulunan Diyarbakır Barosu Başkanı avukat Cihan Aydın, “Önce Ankara Barosu daha sonra ise Diyarbakır Barosu hakkında başlatılan soruşturma baroları dizayn etme, susturma çabasıdır” dedi. Türkiye’de iktidarın politikalarını eleştiren çok az kurum ve sivil toplum kuruluşu olduğuna dikkat çeken Aydın, “Maalesef baskı, tehdit ve yargı tacizi nedeniyle çok az kurum iktidarı eleştirmeye cesaret edebiliyor. Açılan soruşturmalarla baroları susturmayı hedefliyorlar. Şu an için soruşturmanın detaylarını bilmiyoruz. Basından okuduğumuz kadarıyla ‘halkın bir kesiminin benimsediği değerleri aşağıladığımız’ öne sürülüyor” diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanı’nın, “Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi” başlıklı cuma hutbesi LGBTİ’lere yönelik nefret söylemi içerdiği gerekçesiyle kamuoyunun büyük tepkisine neden olmuştu. Diyarbakır Barosu’nun sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Diyanet İşler Başkanı’nın açıklamaları şu sözlerle eleştirilmişti: “Diyanet İşleri Başkanı’nı ayrımcı ve nefret söylemi içeren ifadelerinden dolayı kınıyor, nefrete inat yaşamı savunmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Diyanet, Kuran’a uygun konuşmuyor İPEK ÖZBEY İlahiyatçı Cemil Kılıç, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuran’a uygun konuşmadığını belirtti, “Kuran ayetleri ve Kuran’da anlatılan pek çok şey tahrif edilmiştir. Yani Kuran’ın lafzına dokunmasalar bile manasını ve yorumunu maalesef çarpıtmış durumdalar. Bu Emeviler ile başlayan bir süreç ve maalesef bugün de bunun çok ciddi sonuçlarını yaşıyoruz” dedi. Kılıç’a göre salgın hastalıklar ve diğer bazı hastalıkların eşcinsellikle ilişkilendirilmesi isabetli bir yaklaşım değil: “Elbette ki hayatımızdaki her şeyin birtakım yan etkileri olabilir. Çok yemek de sıkıntıya sebep olabilir vs. Çeşitli cinsel anlayışlar için de bu tip nitelendirmeler yapılabilir ama kategorik olarak özellikle hastalıkları belli bir faktöre bağlamak hem bilimsel hem de İslami ve Kurani değil. Öte yandan; malum tartışma eşcinsellik üzerinde yoğunlaştı. Lut kavminin helak edilmesi üzerinden birtakım görüşler açıklandı. Denildi ki ‘Kuran eşcinselliği yasaklamıştır. Halbuki böyle çok netlikle ifade edebileceğimiz, kesin bir durum söz konusu değil Kuran’da. Zira eşcinsellik veya başka bir cinsel yönelim, bu konularda uzman değilim ama anlatıldığı kadarıyla fıtri, doğuştan gelen bir duygu olabiliyor. Fıtri olan bir şey günah olarak telakki edilemez. Lut kavmi ile ilgili anlatılanlar doğru yorumlanmalıdır.” Peki ne deniliyor, Lut kavmi hakkında... Cemil Kılıç anlatıyor: “Orada eşcinsellik değil, eşcinsellik üzerinden gerçekleştirilen sapkınlık kınanıyor. Bu normal cinsellik için de söz konusu olabilir. Ama cinselliğin kendisini bu kapsama almak Kuran’a baktığınızda o kadar kolay değil. Çünkü eğer helak edilmeyi hak edecek kadar büyük bir gü DIN İŞLERI YÜKSEK KURULU’NDAN YENI AÇIKLAMA: ‘İnsan neslinin sağlıklı şekilde devamının sağlanması...’ Din İşleri Yüksek Kurulu, yaptığı açıklamada, “Toplumun çekirdeğini oluşturan ve onun geleceğini belirleyen aile kurumunu tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olan ve toplumsal düzenin bozulmasına, nesillerin ziyan olmasına, insana mahsus bir erdem olan hayâ duygusunun yitirilmesine ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan zina hakkında yüce Allah onun ‘son derece çirkin bir iş ve çok kötü bir yol’ olduğunu beyan edip, bu suçun işlenmesi şöyle dursun, yanına bile yaklaşılmaması ta limatını vermiştir” dedi. Kur’anı Kerim’de eşcinsel ilişkinin çok çirkin bir fiil olduğu ve Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemek anlamına geldiğinin kesin bir şekilde ortaya konduğunun ifade edildiği açıklamada, “Gerek zinanın gerekse eşcinselliğin yasaklanmasındaki en önemli hikmet, evliliğin ve aile olmanın meşru kılınmasındaki hikmetle aynıdır. O da yaratılış kodlarına uygun nezih ve meşru bir cinsel hayat yaşanması ve insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının sağlanmasıdır” denildi .l ANKARA/ Cumhuriyet nah olsaydı, o zaman eşcinsellikle ilgili Kuran’da ceza hükümlerinin olması gerekirdi. Kuran’da diyor ki, ‘Kendi cinsleriyle zina edenleri eğer 4 şahit de varsa, yani bir alenileşme söz konusuysa bu durumda o kişileri tövbe edinceye kadar evlerine hapsedin ve ağır bir biçimde kınayın’... Kuran’ın verdiği tek ceza bu.” Diyanet açıklasın! Peki, bu ne demek? Kılıç, şöyle açıklıyor: “Böyle bir yöneliminiz olsa bile bunu kamusal alanda gerçekleştirmeyin, demek. Dolayısıyla Kuran, kim eşcinselse onu öldürün, yakın, ateşe verin demiyor. Evet, eşcinsellik bana da gayri ta bii / anormal geliyor. Bu belki eleştirilebilir ama eşcinsellere saygısızlık etmek istemem. Bu benim görüşüm. Onlar farklı düşünebilir elbette. Bununla birlikte bugün abartıldığı gibi ‘Eşcinseller katledilmesi gereken insanlardır, hastalık yayarlar’ gibi bir anlayış insafsızdır ve Kuran’a uygun değildir. Çünkü Hazreti Muhammed’in döneminde de eşcinsellerin, Cemil Kılıç hatta travestilerin olduğunu biliyoruz. Kadın gibi giyinen erkeklerin, erkek gibi giyinen kadınların olduğunu biliyoruz. Bunlara karşı Hazreti Peygamber’in bir ceza uygulamadığını da biliyoruz. Normal karşıladığını söylemiyorum. Onlarla kendi arasında bir mesa fe koymadı da demiyorum ama onlara karşı bir ceza uygulamıyor.” Diyanet’in zina konusunda da dürüst davranmadığını düşünüyorum. Evet, Kuran’a göre zina haramdır ama Emevi İslam fıkhında şöyle bir durum da var: Zengin bir Müslüman istediği kadar cariye satın alabilir ve onlarla cinsel ilişkiye girebilir. Cariye ile ilişkide nikâh gerekmez ve o ilişki zina sayılmaz. Diyanet neden bunu da açıklamıyor? Cumhurbaşkanı’nın “Diyanet İşleri Başkanımıza saldırı, devlete yapılan saldırıdır” sözlerini sorduğumuz ilahiyatçıya göre, bu açıklamalar laiklik ilkesiyle bağdaşmıyor. “Türkiye Cumhuriyeti bir din veya mezhep devleti değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı geldiği konum itibarıyla bir mezhebin teşkilatı gibi faaliyet yürütüyor. Oysa Atatürk’ün kurduğu Diyanet, laiklik ilkesi doğrultusunda hareket etmekle görevlendirilmişti. Şu anki anayasamızda bile laiklik ilkesi doğrultusunda görev ifa etmelidir, deniyor. Dolayısıyla laiklik ilkesi açısından bakıldığında Diyanet İşleri Başkanı’nın ve ardından belli bir siyasi görüşe sahip politik figürlerin yaptığı açıklamalar isabetli değil, modern bir devlete yakışmıyor” diyen Kılıç, bu yaklaşımların insan hakları açısından da zararlı sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Sözleşmeye aykırı İnsan hakları savunucusu Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise bu sözlerin devlet görevlileri tarafından söylenmiş olmasını sıkıntılı buluyor. Fincancı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti İstanbul Sözleşmesi’ni onaylamış bir ülke. Devletin yükümlülükleri arasında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak var. Yetkililerin bunu dile getiren devlet memurlarıyla ilgili işlem yapması gerekir” dedi. Biz bize yeteriz Türkiyem... Başka düşman gerekmez! İktidarın çözemediği sorunları gündemden düşürme taktiği şu: Gündeme başka bir konu getir... Beraberinde kutuplaştırmayı artırıcı söylemlerle bunu köpürt! Koronavirüs salgını dün Ali Sirmen Ağabeyimizin vurguladığı gibi büyük bir fırsat olarak değerlendirilebilirdi. Ancak izlenen siyaset gösteriyor ki mart sonunda koronasiyasetin yolu, yöntemi şekillendirildi. İlk adım: Ulusa sesleniş, fiilen ulusa tersleniş olacak! Son dört haftanın ulusa terslenişlerine bakıyoruz, salgından daha ciddi sorun CHP’li belediye başkanlarının başlattığı yardım kampanyaları. Bunu yasaklamak yetmedi; terör faaliyeti, paralel devlet girişimi sayacak kadar uca gidildi. Bundan ötesi yok diyemiyoruz, mutlaka vardır! Dünyada korona ile mücadelede başarılı olmuş ülkelerin tümünde ortak yol haritalarından biri şu: Çok geniş toplumsal mutabakat! Bunun zemini Türkiye’de de oluşmuştu. Düşünün; CHP sokağa çıkma yasağı istiyor, İYİ Parti salgının sonuçlarını göğüslemek için her türlü ortak çabaya hazır olduğunu açıklıyordu. Tam tersini yaptılar. Muhalefeti ve medyayı virüse benzetip mücadeleye en büyük zararı verdiler. HHH Durum şu: Yurtdışından ambulans uçakla hasta getirip dünyanın en organize ve yurttaşına değer veren ülkesi olarak hava atıyoruz ama 30 kuruşluk maskeyi yurttaşa ulaştırmayı hâlâ organize edemedik! Kapatılan Atatürk Havaalanı’nın binlerce metrekarelik kapalı alanı basit düzenlemelerle salgın hastanesi olabilecekken iki pisti kullanılmaz hale getirerek yeni bir inşaat başlatıyoruz! Amerika’dan İngiltere’ye uçaklar dolusu yardım malzemesi ulaştırıyoruz, ama ihtiyaç sahibi yurttaşlara bin lira vermek için testten geçirip, alacak olanları da PTT önünde sıraya diziyoruz. Dünya ekonomisinde ilk 30’a giren ülkelerin büyük çoğunluğu ihtiyaç sahibi olduğunu düşündüğü kesimleri ayırmaksızın onları ayakta tutacak para dağıtıyor. Bizde bin lira alacak olanlar form dolduruyor. Pek çoğuna şu yanıt veriliyor: “Muhtaçlık durumunuz bakımından başvurunuz reddedilmiştir.” Nasıl araştırdınız da o yurttaşın muhtaç olmadığı kanısına vardınız? Makedonya Cumhurbaşkanı’ndan Bulgaristan Cumhurbaşkanı’na kadar çevremizdeki ülkelerin yöneticileriyle görüşüp salgına karşı işbirliğini konuşuyoruz, ama ülkenin yarısını yöneten belediye başkanlarıyla muhatap olmak bir yana onları adeta düşman ilan ediyoruz. Ekonomide destek programı diye açıklanan pakete bakıyoruz, yüzde 95’i esnafa, girişimciye para satmaya yönelik. HHH Kutuplaşma yaratmak için sadece muhalefet partilerine yüklenmek kesmiyor, inandırıcı da olmuyor. O zaman yenilikler yapmalı. Aylardan ramazan... Diyanet İşleri Başkanı zaten fiilen siyaset işleri başkanı olmuş... Yerel yönetimlerin alanına girecek işlerle de uğraşıyor... Bir adım daha ileri gidip salgının nedenleri, toplumun neden çürüdüğü üzerine özel yaşam alanına girmeli... Buna karşı açıklama yapan olursa din düşmanı ilan etmeli... Ali Erbaş’ın, 20032006 AB sürecinde AKP’nin de geride bıraktığı, on yıllar öncesinde kalmış bir konuyu toplumun salgın nedeniyle evde kaldığı bir günde cuma hutbesine taşıması, Türkiye’yi yönetme iradesinin bir parçası. Ankara Barosu’na koro halinde yönelen demeç saldırısından sonra doğal olarak savcı da bu durumda kendi vazifesinin ne olduğunu kavradı, soruşturma başlattı. İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay, “açız” diyen yurttaşa “geber” diye cevap veriyor, bunda hiçbir suç unsuru yok. Ankara Barosu insan haklarını anımsatıyor, “kin ve nefret suçu”! Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in durumu gelinen noktayı özetliyor. Gazeteciler sordu: CHP’li belediyelerin PKK, FETÖ ile ilişkilendirilmesine ne diyorsunuz? Şahin yanıt verdi: Olur mu öyle şey. Onlar da halk tarafından seçilmiş başkanlardır! Yandaşlardan tepki yükselince Şahin açıklama yaptı: “Cumhurbaşkanı’nın belirlediği politikaların dışına çıkmamız söz konusu olmaz!” Bunun üzerine başka cümle kurmak olmaz. Biz bize yeteriz Türkiyem... Başka düşman gerekmez! DEVLET BAHÇELI, YINE CHP’YI HEDEF ALDI AKP SÖZCÜSÜ ÇELIK: FAŞIST ZIHNIYETIN ÜRÜNÜ ÖZEL: GERÇEKLERDEN KOPUK BIR IFADE MHP lideri Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklama hutbesinde dini akidelerimize muvafık şekilde paylaş da, “CHP zihniyetinin Alevi tığı vaazına başta CHP zih İslam inancına mensup yurt niyeti olmak üzere, Ankara taşları istismar ederek, Ale ve İzmir barolarının izansız viliği bir din gibi gösterme tepkileri hayâsızlığın siya ye kalkıştığını” ileri sürdü. set ve hukuk kılıfına bürün “CHP’li İstanbul Büyükşe mesi olarak görülmelidir. El hir Belediye Başkanı’nın gö Bahçeli revinden başka her işe bur bette herkesin inanç, ifade, yaşayış ve tercih özgürlüğü nunu soktuğunu” ileri sü ne saygı duyulmalıdır. Fakat ren Bahçeli, “Alevi de bizim Sünni kimse de Müslüman mahallesinde de bizimdir. Ayrımcılık yapanlar asır salyangoz satma küstahlığına, bunu lar geçse de Yezid’in safından hâlâ da aklama ve haklı çıkarma kütüklü ve henüz çıkmayanlardır” dedi. Bah ğüne heves etmemelidir” diye konuş çeli, “Diyanet İşleri Başkanı’nın cuma tu. l ANKARA/Cumhuriyet AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın salgın hastalıkları eşcinsellikle ilişkilendiren sözleri üzerine açıklama yapan Ankara Barosu’na tepki göstererek, “Ankara Barosu’nun yaptığı tam bir faşist zihni Çelik yetin ürünüdür” dedi. AKP MYK’si sonrası açıklamalarda bulunan Çelik, “Ankara Barosu’nun yayımladığı metin kadar hukuk, insanlık dışı, baştan sona İslamafobik çirkin bir metin görme dim” diye konuştu. İBB’nin dağıttığı kitapta Alevileri de inanç grupları arasında gösteren temsili resme de değinen Çelik, “Belediye tarafından dağıtılan AleviSünni arasında Müslüman kardeşliğini doğrudan hedef alan yaklaşım göstermesini yanlış buluyoruz ve kınıyoruz. Kardeşliği sabote etmeye dönük, yanlış temelde yapılmış bir provokasyondur bu. Kılıçdaroğlu’ndan bu konuda bir şeyler duymak istiyoruz” dedi. l ANKARA CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Diyanet’e yapılan saldırı, devlete yapılan saldırıdır” ifadesinin gerçeklerden kopuk olduğunu belirterek “Erdoğan’ın bu sözleriyle ‘Atatürk’e zerre muhabbet beslemeyen Özel ne ölüme ne dirime gelsin’ diyen Fesli Deli Kadir’in önünde el pençe divan duran bir Diyanet İşleri başkanını devletle eşdeğer tuttuğunu da not ediyoruz” dedi. Özel, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede ‘Diyanet eşittir devlet’ söyle mi doğru olmadığı gibi, ‘Diyanet eşittir din’ ve ‘Diyanet eşittir Müslümanlık’ gibi bir algıyı da doğru bulmuyoruz. Bu söylem, insanların inançlarına, inançlarını yaşamalarına ve dini yorumlayış biçimlerine müdahale anlamına gelecek tehlikeli bir söylemdir. Öte yandan bu tartışmalar devam ederken, Erdoğan’ın devletin önemli bir parçası olan belediyelere, sırf kendi partisinden olmadığı için sabah akşam hakaret ettiğini de unutmuyoruz” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet