15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: EMİNE BİLGET 5 29 NİSAN 2020 ÇARŞAMBA Altun’un, izinsiz yaptığı yapıların yıkılmasıyla başlayan süreçte, CHP’nin bölgeyi fotoğraflaması üzerine hakkında soruşturma başlatılan Canan Kaftancıoğlu: Suçumuz kaçağa suçüstü yapmak Cumhurbaşkanı İletişim Merkezi Başkanı Fahrettin Altun’un, Kuzguncuk’taki evinin önüne yaptığı izinsiz şömine ve çardağın yıkılmasının ardından evinin fotoğraflanmasına ilişkin hakkında soruşturma başlatılan CHP İstanbul İl BaşILAYDA kanı Canan KaftanKAYA cıoğlu, “Bizim suçumuz, kanunlara aykırı işler yapan Fahrettin Altun’u suçüstü yakalamaktan başka bir şey değil” dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) Başkanı Fahrettin Altun, Kuzguncuk’ta Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’nde yer alan evinin önünde bulunan vakflardan kiraladığı araziye, izinsiz yaptırdığı şömine ve çardak İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkıldı. İzinsiz inşa edilen yapıların yıkım haberini yapan Cumhuriyet’e soruşturma açılırken, ilişkili haberlere de erişim engeli getirildi. Yıkım sonrası kontrol amacıyla CHP tarafından bölgenin fotoğrafları çekildi. Bunun üzerine CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu hakkında soruşturma açıldı. Kaftancıoğlu, önümüzdeki hafta ifade verecek. Kaftancıoğlu, hakkında açılan soruşturma ve gündeme ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. n CİMER Başkanı Fahrettin Altun’un, kiraladığı vakıf arazisine yaptırdığı kaçak yapılara ilişkin fotoğraf çekilmesi üzerine hakkınızda soruşturma başlatıldı ve ifadeye çağrıldınız. Neler söylemek istersiniz? Üsküdar İlçe Başkanımız hakkında ortada bir mahkeme kararı dahi yokken yani hukuken suçlu olduğu kanıtlanmamışken onu savunduğum için bana “suçu ve suçluyu övmek” gerekçesiyle soruşturma açtılar. Oysa Fahrettin Altun’u övenler için açılması gerekirdi bu soruşturma. Çünkü bir mesleğin en temel kuralları ancak bu kadar ayaklar altına alınabilir. Yargının böyle acıklı bir halde olması çok üzücü. Şu an yavuz hırsız ev sahibini bastırmaya çalışıyor aslında. Bizim suçumuz, devletin nüfuzunu kullanarak izinsiz ve kanunlara aykırı işler yapan Fahrettin Altun’u suçüstü yakalamaktan başka bir şey değil. Bu kanunlara göre değil, onlara göre suç. Biz yapılan kanunsuzluğu yargıya taşıdık o kadar. O andan itibaren yargı aşamasına geçtik. Ama onlar tam da bu andan itibaren önce meseleyi sulandırmaya, başka alanlara çekmeye başladılar, daha sonra da medyadaki tetik CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, CİMER Başkanı Altun’un yaptırdığı izinsiz yapıların yıkılmasının ardından bölgede kontrol amaçlı yapılan fotoğraf çekimine ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında, “suçu ve suçluyu övme, suça azmettirme” iddiasıyla ifade verecek. İKTİDARIN KARARI ANAYASAYA AYKIRI n Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Devlet içinde devlet olmanın bir anlamı yoktur” diyerek CHP’li belediyelerin yardım kampanyalarını engelledi. Bunun için ne söylersiniz? Yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları Anayasa’nın 127. Maddesi ve 5193 sayılı Belediye Kanunu’nda apaçık yazıyor. Bugün merkezi iktidarın aldığı karar, Anayasa’ya ve ilgili kanunlara aykırıdır ve bu durum tartışmaya dahi kapalıdır. Bu yasaklamalar, vatandaşın seçtiği ve hizmet almakla görevlendirdiği belediyelerden hizmet alma haklarının engellenmesidir. Belediye başkanları bulundukları ilçe lerde ve illerde halkın oyları ile seçilmiş kişilerdir. Saray salgın günlerinde bile halkın iradesini yok saymaya devam ediyor. Millet canıyla boğuşurken iktidar CHP’li belediyelere savaş açmış durumda. CHP olarak, her zaman olduğu gibi halkın gerçek sorunlarıyla ilgilenmeye, çözüm bulmaya devam edeceğiz. çilerini üzerimize salarak, sosyal medyadaki trol orduları ile suçluluklarını örtme telaşına girdiler. Ne yaparlarsa yapsınlar biz İstanbul’da kent suçu işlenmesine izin vermeyeceğiz. Her koşulda hukuku savunmaya, halkın hakkını korumaya devam edeceğiz. Salgın günlerinde halk geçim derdiyle can güvenliği tehlikesiyle boğuşurken devletin nüfuzunu kullanıp vakıf arazisi kapatanların karşısında durmak bizim sorumluluğumuz. ‘Açıklamalara güvenmiyorum’ n Salgına karşı mücadele kapsamıda alınan tedbirleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün bizim vatandaşımız hâlâ devletten gelecek maskeyi bekliyor. Ortada bir plan, program olmayınca böyle oluyor. Maske dağıtımı yalan oldu. Yüzlerce sağlık çalışanı da ekipman yetersizliğinden dolayı hastalığa yakalandı, hayatını kaybetti. Türkiye’de tedbirler iş işten geçtikten sonra alınıyor. Bunun sebebi de Bilim Kurulu’nun tavsiyelerinin, meslek örgütlerinin uyarlarının dikkate alınmaması. Şeffaflığın olmadığı, kararların tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştığı bir yönetim anlayışıyla gerçeklerden uzak bir süreç yönetiliyor. Öte yandan bir hekim olarak Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına da güvenemiyorum. Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüs vakalarının ölüm tutanaklarının iki farklı kodlama ile yapılacağını söylüyor. Birincisi testin pozitif olduğu vakalar, ikincisi ise testin pozitif olmadığı ancak klinik bulgular sonucu tespit edilen vakalar. Ülkemizde bu yöntem uygulanmıyor, tüm vakalar bulaşıcı hastalık diye kodlanıyor. Örneğin, koronavirüsten ölen Cemil Taşçıoğlu hocamızın ölüm belgesinde bulaşıcı hastalık yazıyor. Hatta şunu da söyleyeyim, ben İstanbul’da bir günde bulaşıcı hastalık sebebi belirtilerek defnedilen kişi sayısının, Sağlık Bakanlığı’nın o gece Türkiye geneli için açıkladığı ölüm sayısından fazla olduğunu da biliyorum. Belgeler incelendiğinde çok rahat ulaşılabilecek bir sonuç bu, iddia değil. n “Haklarımız var” adı altında başlatılan proje ile farklı işkolları temsilcileriyle bir araya gelip sorunlarını dinliyorsunuz. Bu çalışmalarınızdan çıkan sonuçlar nelerdir? Toplumun güvencesiz kesimle riyle buluşmalara salgından önce başlamıştık. Bugün güvencesizlik daha da derinleşti. Gelir kaybı yaşamayan çalışan neredeyse yok. Türkiye bugün tarihinin en büyük işsizlik dalgası ile karşı karşıya. Oysa bu süreçte İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları milyonlarca çalışan için gelir güvencesi olarak kullanmalıydı ve herkes güvenle evde kalabilmeliydi. Genel Başkanımızın da söylediği gibi Türkiye bugün yönetilmiyor, savruluyor. Biz sosyal devletin gereği olarak “Halka para verin” diyoruz; onlar IBAN veriyorlar. “Ücretli izin” diyoruz, işverene ücretsiz izne çıkarmayı teşvik eden yasa hazırlıyorlar. Şu an ücretsiz izin yasalaştı. Bunu da “işten çıkarmak yasaklandı” diye kamuoyuna duyurdular. Salgın günlerinde çalışanların hakları bir bir gasp ediliyor. Mevcut iktidar meselelere insan hakları odaklı değil, sadece sermayenin çıkarlarını gözeterek bakıyor. CHP, bugün iktidarda olsaydı sadece işsizlik sigorta fonu ile tüm çalışanların gelir güvencesi sağlanmış olurdu. Bu görüşmelerin sonunda çalışanların talep ve sorunları bir rapor haline getirilerek partinin ilgili kurullarında görüşülecek. ZEYDAN KARALAR: Bankanın borç baskısı var Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, belediyelerin mali zorluklar yaşadığını belirterek “Özel bankalar arayarak borçları faiziyle birlikte ertelediğini söylerken yıllardır çalıştığımız Vakıfbank talebimizi kabul etmedi” dedi. Zeydan Karalar, dün FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Belediyelerin ekonomik durumu ile ilgili soruya Karalar, koronavirüs nedeniyle mali zorluk içerisinde olduklarını belirterek “Özel bankalar bizi arayarak borçları faiziyle birlikte ertelediğini söylerken yıllardır çalıştığımız devlet bankası Vakıfbank, talebimizi geri çevirerek kabul etmedi. Bu konuyla ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ilgilenmesini bekliyoruz” dedi. Adana’da yapılan sahra hastanesine yönelik eleştirilere ilişkin ise Karalar, “Sanıyorum yerel yöneticiler Cumhurbaşkanı’na biraz eksik bilgi veriyorlar. Fuar alanını sahra hastanesi yapmaya çalıştık, orada duruyor. Bizim Cumhurbaşkanı ile devlet ile yarışma gibi bir haddimiz yok” dedi. l İç Politika ANKARA 14. İDARE MAHKEMESİ: OTURMA SÜRESİ DİKKATE ALINMALIYDI Gecekondu yıkımında ‘HAK KAYBI’ KARARI ALİCAN ULUDAĞ Ankara 14. İdare Mahkemesi, Ankara’nın Mamak ilçesinde tapu tahsis belgeli bir gecekonduyu yıkan AKP’li Mamak Belediyesi’ni haksız buldu. Belediyenin yıkım nedeniyle yurttaşa enkaz ve bina bedeli ödemesine hükmeden mahkeme, “Kaçak olarak yapılan yapının yıkımı için gerekli imkânlara sahip olan idarenin uzun bir süre girişimde bulunmaması ve söz konusu yapının belediyecilik hizmetlerinden faydalandırılması, bu binada yaşayanlar için sosyal ortam ve aile çevresinin kurulmasına müsaade edildiği anlamına gelir” dedi. Mamak Belediyesi, çöp dö küm sahasında kaldığı gerekçesiyle Mutlu Mahallesi’nde bir vatandaşa ait tapu tahsis belgeli gecekonduyu 2014’te yıktı. Belediye Meclisi, ayrıca tapu tahsis belgesinin de iptaline karar verdi. Yurttaşın avukatı Doğan Erkan’ın açtığı davada idare mahkemesi, tapu tahsis belgesinin iptali işleminin iptaline karar verdi. Avukat Erkan, kararın ardından haksız yıkım nedeniyle enkaz ve bina bedelinin ödenmesi amacıyla dava açtı. Ankara 14. İdare Mahkemesi, gecekondu sahibi yurttaş lehine karar verdi. Yurttaşa 2 bin TL enkaz bedeli ödenmesine hükmeden mahkeme, anayasanın 35. maddesindeki mülkiyet hakkına işaret etti. Ka rarda, çağdaş şehircilik ilkeleri çerçevesinde planlama ve imar uygulamaları bakamından geniş takdir yetkileri bulunan kamu makamlarının bu takdir yetkilerini zamanında, makul ve tutarlı bir biçimde kullanmaları gerektiği vurgulandı. Kararda, dava konusu yapının 24 yıl davacı tarafından kullanıldığına dikkat çekilerek “Bu kadar uzun bir süre boyunca söz konusu binanın kullanımının davacı bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği ve bu yönden davacının anayasanın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatının mevcut olduğu kabul edilmesi gerekir” denildi. l ANKARA yıyor demektir. Artık herkes ikna olmuş olmalı; bu devleti yönetenler hukukun çağdaş olmasını istemiyor, dinin argümanları ‘Durma haykır, nın çağlar öncesine dayanmasının ne eşcinsellik günahtır’ anlama geldiğiyle de ilgilenmiyorlar. Bu cesaretle, çağ Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan’ın dünkü yazısının başlığında kullandığı bu slogan, dini siyasete alet edenlerin ve bu aletle ülke yönetenlerin kendilerini ifade şeklini buradan bakıldığında hem karikatürize ediyor, hem de onların tehlikeli dilini ve mantığını çok net deşifre ediyor. İslam dininin eşcinselliğe ya da evlilik dışı ilişkilere, kadına, çocuğa, erkeğe bakış açısını sorgulamak gerçekten kimsenin haddi değil, işi de değil. Ama anayasasında hâlâ hukuk devleti yazan bir ülkede... Referanslarını İslamdan alan bir iktidarın... Eşcinsel haklarını, kadın haklarını ya da insan haklarını dinen sorgulamasına tepki göstermek herkesin haddi. Çağdaş hukukun da bir numaralı görevi. O yüzden: Bu ülkede Cumhurbaşkanı, cuma hutbesinde eşcinsellerin ve HIV pozitif olan insanların ve evlenmeden sevişenlerin ve cinsellik konusunda hayat tarzı, yönelimi, doğası İslami kriterlere uymayanların toplum için tehlike taşıdığını söyleyerek halkı o insanlara karşı mücadeleye çağıran Diyanet İşleri Başkanı’nı göklere çıkarıyorsa... Ve yine aynı konuşmada, Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunan Ankara Barosu’nu yerin dibine batırıyorsa... İş bununla da kalmıyor... İktidarın emrindeki savcılık hiç oyalanmadan, Diyanet İşleri Başkanı hakkında değil de Ankara Barosu hakkında soruşturma açıyorsa... Bu ülkede iktidar çağdaş hukuk devletini yok, gayri resmi bir din devletini de var sa lar öncesine ait din kitaplarından aldıkları referansları çağdaş hukuka karşı açıkça kullanmakta tereddüt etmiyorlar. Ellerinde inanca saygıyı tartan hileli bir terazi, topluma kendi hukuklarını dayatıyorlar. O yüzden: Şu anda Ankara Barosu ve Türkiye Devleti arasındaki, tam yetkili ve partili bir cumhurbaşkanının da iştahla taraf olduğu “zina ve eşcinsellik” meselesine dair yaşanan hukuki ve dini gerilim sadece LGBTİ bireyleri ya da “zina” yapanları değil, çağdaş hukuk devletinde yaşamayı tercih eden herkesi ilgilendiriyor. Cinsel ahlak üzerinden topluma kendi hukukunu dayatmaya hevesli bir iktidarın geldiği son eşik de atlandı atlanacak. Anayasadaki cumhurbaşkanının tarafsız olma ilkesi nasıl bir engele takılmadan kolayca çiğnendiyse... Çok yakında belli ki “Çağdaş hukuk devleti” tanımı da ezilip geçilecek. İnsanlık tarihinden çok daha kısa bir tarihi olan çeşitli dini inançların ortaya çıkışı ve ortadan kalkışı üzerine gerçekliği ve bilimselliği tartışılmaz onca araştırma ve bu araştırmalardan yola çıkılarak kanıtlanmış tez, yazılmış kitap varken... 1500 yaşındaki bir inancı “çağlar öncesine ait” diye tanımlayan hukukçularını topa tutan bir devletin niyeti bellidir. Ve tehlikelidir. Velhasıl; Herkesin iki gündür üstüne basa basa tekrarladığı gibi, eşcinsellik bir hastalık değildir, tedavi edilmez ama homofobi psikolojik bir hastalıktır ve tedavi edilebilir. Ve devlet de hastalanabilir. Ve o da tedavi edilebilir. CHP’Lİ KAYA’DAN, BAKAN KOCA’YA MEKTUP Ekip biçenler dönebilsin CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya yazdığı mektup ile 65 yaş üstü yurttaşlar ile kış aylarında büyükşehirlere çalışmaya gelip yaz aylarında tarla, bağ, bahçe ekimi yapan yurttaşların gerekli önlemler alınarak memleketlerine dönme koşullarının sağlanmasını istedi. CHP’den yapılan açıklamaya göre Kaya, Koca’ya açık mektup yazdı. Sağlık Bakanlığı’nın yeni tip koronavirüs salgını ile mücadelede yürüttüğü çalışmaları “genel olarak başarılı bulduğunu” kaydeden Kaya, Covid19 önlemleri kapsa mındaki kısıtlamalar nedeniyle yüz binlerce yurttaşın memleketlerine gidemediğini belirtti. Kaya, “Yurttaşlar, köylerinde tarla, bağ, bahçe ekimi, dikimi, biçimi için memleketlerine gitmek istemektedirler. Bu vatandaşlarımızın memleketlerine güven içinde gönderilmeye ihtiyaçları vardır. Bildiğiniz gibi vatandaşlarımızın büyük bir bölümü, kışlık erzaklarını köylerinde yaptıkları üretimden karşılamaktadır. Bu nedenle vatandaşın köylerine dönerek tarla, bağ ve bahçelerini ekmesi, Karadeniz’de çay ve fındık hasadını yapması gerekir” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet AYM’DEN GÜVENLİK SORUŞTURMA KARARI: Keyfiliğe karşı güvence şart Anayasa Mahkemesi (AYM), kamuda sözleşmeli olarak işe alınacak personelin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapmakla görevli birimlerin, kurumların arşivlerindeki bilgileri alabilmesine izin veren düzenlemeyi iptal etmesinin gerekçesini açıkladı. AYM, 19 Şubat’ta yaptığı toplantıda, söz konusu düzenlemenin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermişti. Mahkeme, dün gerekçeli kararını açıkladı. Anayasada, kişisel verilerin korunması nın, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında güvenceye alındığına işaret edilen kararda, “Hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur.” l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle