16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1223 NİSAN 2020 PERŞEMBE EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER AKP, eğitim sistemini 16 kez değiştirdi ancak çocuk istismarı önlenemedi CHP’li Açıkel’in başkanlığındaki Bilim Platformu tarafından hazırlanan politika notunda, çocukların içinde bulunduğu olumsuz tablo ortaya konuldu. Evliliklerin yüzde 5’i çocuk CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel’in başkanlığındaki Bilim Platformu tarafından hazırlanan po litika notunda, AKP döneminde eğitim sisteminin 16 kez değişmeMAHMUT sine karşın LICALI çocukların nitelikli eğitim alamadığı belirtildi. Zorunlu eğitimin mevzuata göre 4+4+4 sistemiyle 12 yıl olmasına karşın fiilen ortalama 7,5 yıla düştüğü vurgulanan çalışmada; resmi evliliklerin yüzde 5’inin çocuk gelin olduğu da vurgulandı. Politika notunda, şunlar yer aldı: n Eğitim sistemi 16 kez değişti: Türkiye’de eğitim sistemi AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 16 kez değiştirildi. Yapılan tüm bu değişikler sonucunda AKP, ne okullardaki eğitimin nitelik ve kalitesini artırdı ne de çocuklara değişen küresel koşul lara uyumlu bilimsel ve teknolojik bilgi ve donanımı artırabilecek eğitim olanakları sundu. n Eğitim süresi fiilen 7,5 yıl: 4+4+4 sistemiyle birlikte zorunlu eğitimin 12 yıl olmasına karşın 2018 yılı verilerine göre eğitim süresi ortalama fiilen 7,5 yıla geriledi. 417 yaş grubunda eğitime devam etme oranı yüzde 84,2’yle sınırlı kaldı. Türkiye’de öğrenci başına ilkokuldan yükseköğretime kadar 5 bin 275 dolar harcama yapılırken, OECD ülkeleri ortalaması yaklaşık 10 bin doları buluyor. n Yüzde 5’i çocuk: Türk Medeni Yasası’na göre olağanüstü durumlar hariç evlenme yaşı 17 yaşını doldurmuş olmakla belirlenmesine karşın, TÜİK verilerine bakıldığında 2017’de ülkede gerçekleşen resmi evliliklerin yaklaşık yüzde 5’i 1617 yaş grubundaki kız çocuklarından oluşuyor. Çocuklar suçun hede Açıkel fi: 2018 yılında açıklanan resmi verilere göre, güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen 137 bin 482 çocuğun yüzde 59,1’i yaralama, yüzde 13,5’i cinsel suçlar, yüzde 6,8’i aile düzenine karşı suçlardan mağdur oldu. Ayrıca mağdur çocukların yüzde 3,8’i tehdit, yüzde 3,7’si hırsızlık, yüzde 3,1’i ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mağduriyet yaşadı. n Okullar güvensiz: Türkiye’de her 5 öğrenciden birinin akran zorbalığına maruz kaldığı be lirtiyor. Uzmanların tespitlerine göre öğrencilerin dörtte biri kendisini okulda güvende hissetmiyor. Her yıl okullarda yaşanan kazalarda 20’ye yakın çocuğun öldüğü, yaklaşık 600 çocuğun ise yaralandığı belirtiliyor. 2018’de ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarında ve yurtlarda 2 bine yakın öğrencinin zehirlendiği belirtiliyor. n Çocuklar suça sürükleniyor: Türkiye’de güvenlik birimlerine suça sürüklenme nedeni ile getirilen 107 bin 984 çocuğun 35 bin 986’sının bağımlılık yapan madde kullandığı belirlendi. Bağımlılık yapan madde kullanan çocukların yüzde 85,6’sını 1517 yaş grubu, yüzde 14’ünü ise 1214 yaş grubundaki çocuklar oluşturmaktadır. Bu çocukların yüzde 84’ünün sigara, yüzde 6,3’ünün alkol, yüzde 5,4’ünün esrar, yüzde 1,2’sinin ise hap kullandığı tespit edildi. l ANKARA ‘ÇOCUKLAR BORCA ORTAK DOĞUYOR’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Türkiye’de çocuklarımız, çocuk işçiliğine mahkumiyetle merdiven altı işlerde ciğerleri sönerek, sömürülerek doğuyor. Türkiye’de şu anda bazı babalar yedi sülalesine yetecek kadar miras bırakırken, bazı çocuklar, babalarının borcuna ortak olarak doğuyorlar” diye konuştu. TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre, dünyada her 10 çocuktan birinin işçi olarak çalıştığını kaydeden Ağbaba, “Dünyada çocuk işçiliği 517 yaş grubunda 152 milyon çocuk yani dünyadaki çocuk nüfusunun yüzde 11’i çocuk işçi olarak çalışmaktadır. Bu çocukların 75 milyonu fiziksel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkileyen işlerde çalışmaktadır” dedi. Dünyada her yıl ortalama 12 bin çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini belirten Ağbaba, “Türkiye’de çocuklarımız, çocuk işçiliğine mahkumiyetle, merdiven altı işlerde ciğerleri sönerek, sömürülerek doğuyor. Türkiye’de şu anda bazı babalar yedi sülalesine yetecek kadar miras bırakırken, bazı çocuklar, babalarının borcuna ortak olarak doğuyorlar” dedi. İnfaz yasasını da eleştiren Ağbaba, “Eşini yaralamaktan cezaevinde olan biri, infaz yasasıyla serbest bırakıldı ve bu cani, 9 yaşındaki kız çocuğunu döverek öldürdü. Aslında o tokadı, yumruğu atan sadece baba değildir, Meclis’te kalkan ellerdir. O eller sayesinde o çocuk öldürüldü” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet Ayrıntılar Olmayan Meclis’in kutlaması yapılır mı? Mustafa Kemal’i içi boş cümlelerle övecekler yine bugün. Yüz yüze tanımadığınız birini sevmek için onun eserini, düşün dünyasını, tarihsel önemini bilmek gerekir; ötesi ucuz, hamasi söylemdir. Mustafa Kemal şu yaşadığımız yıllarda Ortadoğu için ne denli önemli siyasal bir aktör daha iyi anlaşıldı. Kısaca söylersek Mustafa Kemal’i kaldırırsanız geride sadece yobazlık kalır! Cumhuriyet, laiklik içi boş kavramlar değildir. İnsanlığın ortak savaşımı sonunda edinilmiş, önemli değerlerdir. Tabii en önemlisi yetkiyi Tanrı adına kullandığını iddia eden tek adamlardan alıp halka, millete vermektir. HHH Mustafa Kemal, öngörüsü yüksek bir kişiydi. Attığı her adımı düşündü. Kurtuluş Savaşı’nı önce kongreler, sonra Meclis kanalıyla yürütmesi “meşruiyet” sorununu baştan çözmek içindi. Nitekim genç Cumhuriyet dünyaya kendini benimsetmek için yola çıktığında, gücünü buradan aldı. Savaş koşullarında bile Meclis’i açık tutmak, her an danışmak, halkın iradesine dayanarak yol almak, bunda ısrar etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Gericiler, İstanbul hükümeti yanlısı kimseler ayak bağıydı, işi yokuşa sürüyordu; Mustafa Kemal birçok noktada yalnız kalacağını bildiği halde ikna etti vekilleri, kavga verdi, öyle ilerledi. HHH Bugün Mustafa Kemal’i bir çeşit diktatör olarak tanımlayanlar, içinde bulunduğumuz süreçle karşılaştırma yapabilirler. Yüz sene önce, Meclis meşruiyeti arayan birinden, tüm yetkileri tek elde toplayan bir başkasına geldi ülke. Mustafa Kemal’i demokrasiye geçmemekle suçlayanlar, sonrasında topal da olsa, çok partili yaşamı kurmayı başaran ülkeyi görmezden gelerek ağır eleştiriler yaptı. Oysa şimdi, Meclis askıya alındı, yetki saraya verildi, tek adam düzeni kuruldu. Sandık var görünürde, Meclis de var ama demokraside yaşadığımızı söyleyebilir miyiz? HHH Cumhuriyetin yıkımı Köy Enstitüleri’nin kapanmasıyla oldu. Devrimler acılıdır, çok açıdan eleştirilebilir. Lakin sonuçlarıyla değerlendirmek gerekir. Harf devrimi, planlı ekonomi uygulaması, takvimin dünyaya uyumlu hale gelmesi büyük işlerdir. Gericilikle mücadele, laiklik arayışı, yarım da olsa başarılmış olması büyük iştir. Kuldan yurttaşa geçmek, kadın erkek eşit bir dünya düşü kurmak, çabalamak önemlidir. Eğer Köy Enstitüleri kapanmasaydı devrim taçlanacak, belki sosyalist zemine oturacaktı. Yazık ki liberaller, gericiler eliyle engellendi. HHH AKP neden değil, sonuçtur. Tarihsel köküne bakmadan sığ eleştiriler anlamsızdır. Genç Cumhuriyet yazık ki iki sorunu bir türlü aşamadı: Kürt meselesi ve mezhepsel, resmi din uygulamasını. Bunu ancak sosyalistler çözebilirdi. Nitekim ne zaman işçi hareketi güçlendi, örgütlü toplum ayağa kalktı, bu sorunlar çözüme yaklaştı. Son büyük darbe 12 Eylül 1980 milliyetçiliğin, piyasacılığın, dinciliğin önünü açtı. AKP’ye dek gelen süreçte askerlerin, sermayenin payı büyüktür. SHP gibi kapsayıcı siyasal muhalefetin ortadan kaldırılıp, Baykal eliyle milliyetçilaik güçsüz CHP yaratılması gericilerin ekmeğine yağ sürdü. Neoliberal siyaset dünyayı ve elbette Türkiye’yi esir aldı. Her yanda sermayeye teslim gerici, popülist iktidarlar yaratıldı. Bir de ona uygun muhalefet! HHH Bugün marşlar söyleyecek olanlar, balkonlarından bayrak sallayıp “Yaşasın Cumhuriyet” diye haykıranlar, iyi niyetli olsa da esasen ortada kutlanacak bir şey kalmadığını anlamalıdır. 23 Nisan 1920 Meclis’in açılış tarihidir. Oysa halkoylamasıyla o Meclis’in tüm yetkileri alınmış, tek adama, Saray’a devredilmiştir. Olsa olsa geçmişe duyulan özleme dair bir kutlama yapılabilir. Hiçbir denetim yetkisi olmayan, içinden hükümet çıkaramayan, saygınlığı kalmamış bir Meclis’in nesini kutlayacaksınız ki?     HHH İnsan haklarının, ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir dönemdeyiz. Kutlamalar göstermeliktir. Artık “Yeni Türkiye” denen, Saray’la yönetilen, Diyanet eliyle biçim alan bir memlekette yaşıyoruz. Kimse kendini kandırmasın. Üstelik Abdülhamit fotoğrafı altında görüntü veren ve bunu siyasetin gereği sayan bir muhalefet var. Oysa devrim tam da o anlayışa karşı yapılmıştır. Kavramların içi boşaldıkça, geride sadece biçim kalır. Eğer sadece hamasi söylemle, hakikatten uzak bir Mustafa Kemal yaratırsanız, o büyük tarihi kişiye en çok siz ihanet etmiş olursunuz. HHH Koronadan eve kapandığımız için kutlama yapamadığımız doğru değildir. Ortada bir Meclis, Cumhuriyet, laiklik olmadığı için kutlama yapamıyoruz. Yüzümüz yok da ondan!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle