17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 8 MART 2020 PAZAR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN kültür Venedik’te en iyi yönetmen ödülü alan Roy Andersson: İnsanlıktan ümidimi kesmedim Roy Andersson ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR İsveçli yönetmen Roy Andersson bugünlerde insanlara temkinle yaklaşıyormuş ama “Düştüm, omzumu ve elimi incittim ondan” diyor gülümseyerek. Zaten hep gülümsüyor. Bastonuna dayanarak hemen yanı başımıza oturuyor, “Karamsar olsam da insanlıktan hâlâ ümitliyim” sözleriyle sohbetimize başlıyor. Şahane “Yaşayanlar” üçlemesine eklediği “Sonsuzluk Üzerine” (About Endlessness) filmiyle 76. Venedik Film Festivali’den en iyi yönetmen ödülünü aldı. Beş yıl öncesinde ise “Güvercinlere Bakan Adam”la Altın Aslan kazanmışlığı var zaten. Özgün, absürt mizahıyla yine sıradan insanın gündelik halleri üzerinden büyük çaresizliğimize dair benzersiz anlar tespit eden 76 yaşındaki üstat, filmin beğenilmesinden hoşnut, “Böyle devam edersek beşleme de olur” diyor. Film, cuma günü Türkiye’de vizyona girdi. ‘Hayat zor’ n Reklam sektöründen kazandığınızı sinemaya yatırdığınızı biliyoruz ve filmleriniz arasındaki uzun sürenin nedenini merak ediyoruz. Sizin gibi bir yönetmen için de hayat zor mu? Hayat herkese zor ama sinemacıya belki biraz daha zor; çünkü dışarıdan çok kolay görünüyor, aldatıcı bir meslek. Onca şıklık, kırmızı halı, para, şan şöhret yanıltabiliyor. Elbette bir tuğla ustasından daha önemli değiliz ama herkesin bizim işimiz konusunda fikri bol, dolayısıyla kendi yaratıcılığınıza para yatıracak birilerini bulmak da zorlaşıyor. Reklamdan kazandığımı sinemaya yatırınca filmlerin arası uzuyor. Olsun, yeter ki yapmaya devam edelim. n İnsanlığın en sıradan hallerine dair yaptığınız tespitler bu filminizde olduğu gibi gittikçe karamsarlaşıyor mu? Evet, bunu dörtleme olarak düşünürsek diğerlerinden daha karamsar olduğunu söyleyebilirim çünkü dünya öyle bir yere doğru gidiyor. Romantik çıkarımların manası yok çünkü boşuna oyalanmış oluruz. Daha fazla informasyona rağmen daha da tepkisiz, diğerine karşı iyice yabancılaşmış, iletişemeyen insanlar olduk. Derdim bu, halimizi görmek, paylaşmak. Onları olduğu gibi, çıplak ve süslemesiz gösteriyorum. Çünkü sistem zaten her şeyi aşırı değiştirip süsleyip, saptırarak algımızı bozuyor. Samimi olduğumu düşünüyorum. Aslında karamsar degilim, insanlıktan umudumu kesmedim. ‘Karikatür gibi’ n Karakterleriniz gerçekten de olanca çıplaklığıyla karşımızda. Sahnelerde de özellikle herhangi bir gölge, saklanacak karanlık olmamasına dikkat ediyorsunuz degil mi? Evet, seyirciden bir şey saklamalarını istemiyorum. Oldukları gibi, savunmasız ve süssüz. O yüzden ışığı net kullanırım, sahnede o anın dışına çıkaracak fazlalıkları arındırmak gerekir. Tıpkı karikatür gibi. Ana hatları tespit ederek kocaman bir dünya yaratabilmeye ve derdimi anlatmaya çalışıyorum. Filmde farklı karakterler farklı insanlık halleri yaşarken, inancını yitiren din adamı dön dolaş karşımıza çıkıyor. Psikiyatristin bile dinlemediği acınası bir yalnızlık hali. ‘Bilime inanıyorum’ n İnanç veya bilimin bizi yapayalnız bıraktığını mı düşünüyorsunuz? Dinle alakam yok ama bilime inanıyorum. İnsan ufkunu ve ruhunu açıcı çıkar yol olarak bilimi görüyorum. En önemlisi sevgiye inanmak bence. Biz birbirimizi yalnız bırakıyoruz. Bahanemiz maalesef çok, kendimizden feci uzaklaşmışız. Sonuçta farklı bakmamızı sağlayan şefkat ve mizah. Ünlü mankenlerin rol aldığı ‘Hanım Hanımcık Ol Dediler’ videosu kadınların sesi oldu! Örgütlüysen güçlüsün “Hanım hanımcık ol, dediler. Eteğin çok kısa. İç çamaşırların çok dar. Dekolteni o kadar gös terme. Gösterişsiz görünüyor sun. Biraz gevşe. Seksi görün. Siyah giyin. Topuk lu giyin. Çok faz la giyinmişsin. Çok az giyinmişsin. Şiş man olma. Çok faz deniz ülkütekin la ince olma. Çok fazla yemeyi bırak. Çok hızlı yeme. Sa lata sipariş et. Diyete başla. Sa kız çiğne. Bol su iç. Aman tan rım iskelet gibi görünüyorsun. Erkekler etine dolgun kadınlar dan hoşlanır. Kadınsı ol. Sıfır be den ol. Kıllarını aldır. Makyaj yap. Dudaklarını kalınlaştır. Gö ğüslerini dikleştir. Doğal görün. Kendin ol. Seks hakkında konuş ma. Çok fazla erkekle yatma. Bu kadar namuslu geçinme. Gergin olma. Birazcık eğlen. Tecrübeli ol. Kötü kız ol. Diğer kızlara ben zeme. Çok fazla konuşma. Er kekler elde edemediklerini ister. Çok fazla içki içme. Gece tek ba şına dolaşma. Göz korkutucu ol ma. Patronluk taslama. Ağlama. Şikâyet etme. Kimseye güvenme. Evet deme. Hayır deme. Sadece hanım hanımcık ol. Dediler.” Politikaların sonucu Blog yazarı Camille Rainville tarafından 2017’de kaleme alınan ve bir kısmını bu yazıya taşıdığım sözler, kısa süre önce Girls Girls Girls Dergisi’nin çalışması ve “Sex and The City” dizisinin yıldızı Cynthia Nixon’ın seslendirmesiyle video haline geldi ve 8 Mart’a yaklaşırken, Orijinal ismiyle “Be a Lady, They Said” videosu milyonlarca kez paylaşıldı. Feminist Judy Chicago Dior ile işbirliği yaptı. ‘Me too’ dayanışması Elbette bu örgütlü mücadele perspektifinin kökenleri mo mış aktivist, kuramcı kadınların farklı sektörlerde güçlenmesi ve sosyal medyada dünya çapında da dünyasının içinde filizlenmedi. kendini göstermesi de etkili ol bir ilgi yarattı. Kadınların, 2 bin 2017’de başlayan “Me Too” ha du. Bunun son örneklerinden biri yılda, yavaş yavaş inşa edilen reketi gösterdi ki, kamuoyuna ve si de ABD’li feminist sanatçı Judy sistem içinde ikinci plana atıl kadınlara moda ve müzik dünya Chicago’nun dünyaca ünlü moda masının yarattığı sonuçları ve sında sunulan özgür, güçlü, başı markası Dior ile yaptığı işbirliğiy özellikle de 20. yüzyılda gelişen kitle iletişim araçlarıyla oluşturulan beden politikaları sonucu kadınların tek tipleştirilip baskılanmasını konu edinen bu çalışma, kadınlar arasında kutsal bir metine dönüştü. Bugün moda, sinema, müzik ve kültürsanat alanlarında kadınların seslerinin daha çok çıkmasında ve kendilerine dayatılan beden politikalarına karşı seslerini çıkarmalarında da en önemli etken örgütlülük. Georgia May Jagger, nın çaresine bakabilen kadın prototipleri büyük bir yalandan ibaretmiş! MTV yıldızlarından en ışıltılı moda ikonlarına kadar pek çok kadının eğlence endüstrisinde hor görülme, aşağılanma, sistematik taciz ve hatta tecavüzle karşılaştığını gördük. Bu durumun en çarpıcı örneği “Weinstein vakası”ydı. Ünlü yapımcı Harvey Weinstein’ın onlarca kadına cinsel istismarda bulunduğunun ortaya çıkmasıyla, ünlü kadınlar kendilerini istismar eden erkekleri ifşa etmek için kendile di. 1970’lerden beri üretimleriyle kadının batı dünyasındaki yerini sorgulayan işlerin altına imza atan Chicago, feminist hareketler içinde bir öncü olarak görülüyor. Günümüzde ise sanat, moda, sinema ve müzik sektörlerinde öncü kadınların izinden giden isimlerin sayısı giderek artıyor. Nitekim, artık kadın güçlenmesine yönelik işler sanatta daha çok yer buluyor, moda markaları, standart güzellik ölçülerinin dışında isimlerle çalışıyor ve alışıldık kadın tasarımlarının dışı Erin Wasson, Rose McGowan ve rinde güç buldu. Böylece kendi na çıkıyor. Sinema ve müzikte de Vanessa Hudgens gibi ünlü isim leriyle aynı kaderi paylaşan on artık daha güçlü kadınlar, sami lerin “Hanım Hanımcık Ol Dedi larca meslektaşı olduğunu gör mi bir çabayla hemcinsleriyle ör ler” çalışmasında birlikte rol al dü. Öte yandan söz konusu ör gütlü bir mücadele içindeler. Ya ması örgütlülüğün ses getirme gütlenme vizyonunun oluşmasın ni kültürsanat sektöründe kadın deki önemini gösterdi. da kadın mücadelesinde yer al lar tekrar daha güçlü! Yazarlarımız okurlarla buluştu Ankara 14. Kitap Fuarı kapsamında Cumhuriyet Kitapları’na yoğun ilgi dün de sürdü. Yazarlarımız Işık Kansu ve Zeynep Oral ile Uluç Gürkan okurlarıyla buluştu. Cumhuriyet Kitapları’na yoğun ilgi gösterilirken yazarlarımız okur sorularını da yanıtladı. Fuar bugün sona erecek. Son günde Cumhuriyet Kitaplarında yazarlarımız Mustafa Balbay ve şair Ataol Behramoğlu kitaplarını imzalayacak. l ANKARA/Cumhuriyet Moda’da ‘İyi Bir Güneş’ “İyi Bir Güneş” oyunu 11 Mart Çarşamba gü nü saat 20.30’da Moda Sahnesi’nde seyircisiyle bu luşacak. 22. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömi yerini “Misafirİyi Bir Güneş” adıyla yapmış olan oyun, ay nı zamanda göçmenlik / mültecilik sorunu üzerin Oyun, 22. İstanbul Tiyatro Festivali’nde beğeni toplamıştı. den başkalarının acılarının, onları kendine mal etme sömü Uğurlu’nun yazdığı, Ata Ünal’ın rüsüne kaçmadan nasıl sahne yönettiği oyunda Korhan Kara ye taşınabileceği üzerine sami bel, Güneş Sayın ve Gülce Uğur mi bir arayışı da yansıtıyor. Gülce lu yer alıyor. ‘Türkiye’de Kadın Olmak’ Zeynep Oral Gazetemiz yazarı Zeynep Oral, yarın Sarıyer’de “Türkiye’de Kadın Olmak” başlıklı bir söyleşiye katılacak. Yaşar Kemal Kültür Merkezi’ndeki söyleşi saat 14.00’te başlayacak. SAHA’nın konuğu Evren SAHA Derneği’nin bağımsız sanat yazarlarına destek vermek için başlattığı SAHA Yazı Dizisi, Kültigin Kağan Akbulut’un davetiyle Süreyyya Evren’in yazısıyla devam ediyor. Evren’in yazısı “Türkiye Sanatında ‘Güncel Dönemeç’ İçin İki Tez: Sahnesizlik ve İkame Kanon” üzerine. Bursa’da fuar başladı Tüyap tarafından düzenlenen Bursa 18. Kitap Fuarı, dün kapılarını açtı. Fuara bu yıl 365 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katıldı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü de fuarda düzenlenecek etkinliklerle kutlanacak. “Edebiyatımızda Kadın Yazarlar” başlığı altında Türk edebiyatındaki önemli kadın yazarlar üzerine söyleşiler yapılacak. [email protected] Hardal ‘Nasıl? Ne Zaman?’ (Kod Müzik) Rashit ‘Telaşa Mahal Yok’ İlk kurşunu yurt dışından yeni ekipmanlarla dönen, grup müziği yapma hevesiyle yanıp tutuşan gitarcı Şükrü Yüksel sıkmıştı. Hardal’ın diğer üç üyesi ise (Cahit Kukul, Aydın Buyar Sencan ve Avcı soyadıyla da bilinen Sedat Avdıkoğlu) Erkin Koray’ın Yeraltı Dörtlüsü’nün üyesiydi. 1976 yılında kurulmuştu Hardal. “Nasıl? Ne Zaman?” da ilk albümleriydi. Progresif rock, soft rock, poprock; keskin elektrik gitarlar ve aradan süzülen delişmen klavyeler... Hayatın anlamını sorgulayan Türkçe sözler ya da Hayyam’dan alınan satırlarla ortaya çıkan parçalarda enstrümanlar çok iyi çalınmıştı. Çünkü yetmişli yılların baba rock topluluklarının mirası, topluluğun üyelerinde kuvvetli bir kulak ve birikim yaratmıştı. Medusa kapaklı albümün en büyük talihsizliklerinden biri, 12 Eylül askeri darbesiydi. İki yıl sonra ikinci albüm “Nereden Nereye” çıkacak, ardından topluluk dağı lacaktı. Dönemin kısıt lı stüdyo şartlarında doldurulan ama ilk baskısını binlerce liraya alamayacağınız “Nasıl? Ne Zaman?”, orijinal makara bantlardan aktarılarak 40 yıl sonra yeniden basıldı. Şimdiye değin yapılanlar arasında en iyi baskı bu. Yanı sıra yeni kuşaklara biz zamanların hakiki rock müzisyenlerini tanımaları için bulunmaz fırsat. Yetmişli yılların ikinci yarısında doğmuş, “yaramaz çocuklar” kuşağının Üsküdar çıkışlı topluluğu Rashit. 1993 yılında kurulduktan sonra sayısız vukuatlı, vurdulukırdılı konser vermiş, ama öte yandan da beste yapmayı ihmal etmemişlerdi. Bu istikrarlı topluluk aynı zamanda kayıtlara geçen ilk yasal, bandrollü punk albümümüz olan “Telaşa Mahal Yok”a da imza atmıştı. Sayısız teklife rağmen bu albümü, popüler kavırlar istemeyen sadece istediğiniz şeyi kaydedin diyen Kod Müzik ile yapmışlardı. Topluluğun o dönemdeki kadrosunda gitarlarda Tolga Özbey ile Atilla Kırçelli, vokalde Oğuz Taktak, davulda Gökhan Tunçişler, basta Tolga Koçak vardı. Paralı asker likten Tansu Çiller’in liberal politikalarına kadar pek çok konuda radikal sözler içeren albümün kaydını Zuğaşi Berepe topluluğundan Metin Kalaç üstlenmişti. Albüm çıktıktan sonra beklenmedik bir ilgiye mazhar olmuş, 17 Ağustos depremi sonrasının zor günlerine rağmen 90 bin satmış, topluluk Sezen Aksu çalan sabah programlarına varana kadar televizyonlara konuk olmuştu. Zamanında kaset ve CD olarak basılan “Telaşa Mahal Yok”, 20. yıldönümünde ilk kez plak formatında çıktı. Kartonetindeki daha önce su yüzüne çıkmamış fotoğraflar da hediyesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle