18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABer EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 9 23 ŞUBAT 2020 PAZAR CHP’li Özel, OHAL döneminde Silvan Belediyesi’nde 26 personelin KHK’li gibi gösterildiğini söyledi: Sahte belgeyle işten attılar MAHMUT LICALI CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, OHAL döneminde kayyım atanan Silvan Belediyesi’nde 26 personelin KHK’li gibi gösterilerek işten atıldığının ortaya çıktığını belirterek “Bu hukuksuzluğun ortaya çıkmasına karşın sorumlular yargı önüne çıkarılmadı” dedi. Özel, belediyeye kayyım olarak atanan Silvan Kaymakamı Adem Çelik tarafından hizmet alınan şirkete 27 Ekim 2017 tarihinde gönderilen resmi yazıda, 26 per sonelin 667 sayılı KHK kapsamında milli güvenliği, karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ya da gruplara üyeliğinin bulunduğu gerekçesiyle işten çıkarıldığının tebliğ edildiğini ifade etti. İşten çıkarılan 26 personelin itirazı üzerine ilgili resmi yazı hakkında 31 Mart’tan sonra belediye tarafından inceleme yapıldığını kaydeden Özel, “Silvan Belediye Başkanlığı’nın talebi üzerine Diyarbakır Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yaptığı ince lemeler sonucunda kadrolu, sözleşmeli ya da hizmet alımı yöntemiyle belediyede çalışan 165 personelden sadece 1’i hakkında ‘kamu hizmetlerinden men’ kararı olduğu, diğer 164 personel hakkında arşiv kayıtlarında bir bilgiye rastlanılmadığı belirtilmiştir” diye konuştu. ‘İşe iade edilmediler’ Özel, söz konusu durumun kayyım belediye başkanları tarafından haksız gerekçelerle işten çıkarılmalar yapıldığı hatta sahte belge ya da sahte gerekçe üretildi ği iddialarını güçlendirdiğini ifade etti. Konuyu TBMM gündemine bir soru önergesiyle de taşıdığını belirten Özel, “OHAL rejiminden yararlanılarak hukuk dışına çıkılan örneklerden biri Silvan Belediyesi’nde yaşanmıştır. Hukuksuz olan tek uygulama sadece bu belediyelere millet iradesine aykırı biçimde kayyım atanması olmamıştır. Bu olaya ilişkin sorumlular yargılanmamış, yapılan hukuk dışı muamele nedeniyle işinden edilen vatandaşlarımız işine iade edilmemiştir” değerlendirmesinde bulundu. l ANKARA 99 yaşında yaşama gözlerini yuman Denizler’in Şekibe Ablası son yolculuğuna uğurlandı Güle güle Şekibe Abla Mücadele dolu bir yaşam: Devrimcilerin Şekibe Ablası... MUSTAFA BALBAY Şekibe Çelenk’le ilk kez 1980’li yılların sonunda Halit Çelenk’le birlikte, bir anma gününde tanıştım... Başka birinin yanında tanışmam çok zordu; zira 65 yıllık eşi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının avukatlığıyla adı ayrıca öne çıkan Halit Çelenk’le her şeyde, her yerde birlikteydiler. Başka bir yerde görmem de çok zordu; zira hep mücadelenin içindeydi. Ne 1970’lerin kanlı günleri... Ne 1980’lerin faşist zulümleri... Ne 1990’ların aydın kıyımları... Ne 2011’de Halit Çelenk’in ölümü onu mücadeleden koparabildi... 2009’da Silivri Mapushanesi’ne kapatılmadan önce Çelenklerle ayrı bir mesaimiz olmuştu. Halit Ağabey, yaşamla ölümün iç içeliğini güler yüzle paylaşıp şöyle demişti: “Balbay, son uzun söyleşiyi seninle yapalım!” 20082009’da evinde başta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesi, idamı olmak üzere her şeyi konuştuk. Şekibe Abla da hemen yanı başımızdaydı. Yeri geldikçe sohbete girdi, olayları anlattı. Küçük ekler yaptı. Deniz Gezmişlere, idamdan sonra onların babalarına çorba sofralarını konuştuk. Evleri Anıtkabir’in hemen karşısında. Bir akşam vakti, ay doğumunda oturduğumuzu anımsıyorum. Ay ve karşımızdaki her şey o kadar canlıydı ki... Kendisi de Halit Çelenk gibi avukat olan Şekibe Abla, bu meslekten çok daha ötesiydi. Avukatlığı, öğretmenliği bir yaşam ve mücadele biçimi olarak sürdürdü. O anıt kadın, konu idamlara gelince gözyaşlarını tutamazdı; süzülüverirdi yanaklarından... Bir kadındı; insani duyarlılıklarını gizlemezdi... Bir dosttu; evlilik, doğum, özel günleri de unutmazdı... Cesur bir mücadele insanıydı; en karanlık günlerde bile durduğu yeri değiştirmedi... O, mücadelenin yaşı olmadığını yaşamıyla gösterdi... Güle güle Şekibe Abla... Bize miras olarak hiç yaşlanmayan, hiç pes etmeyen kocaman bir yürek bıraktın... Denizlerin avukatı Halit Çelenk’in eşi avukat ve siyasetçi Şekibe Çelenk, 99 yaşında yaşama gözlerini yumdu. Çelenk, dün düzenlenen törenin ardından eşi Denizlerin avukatı Halit Çelenk’in yanında toprağa verildi. 68kuşağının devrimci öğrenci liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idama giden sürecine tanıklık eden “Denizlerin Şekibe Ablası” olarak anılan avukat ve siyasetçi Şekibe Çelenk, yaşamını yitirdi. Deniz Gezmiş’in idamından hemen önce “Bize çok emeği geçti” diyerek selam gönderdiği Şekibe Çelenk, eşi Denizlerin avukatı Halit Çelenk’in yanında toprağa verildi. Şekibe Çelenk, dün sabaha karşı, 99 yaşında yaşama gözlerini yumdu. Çelenk için Karşıyaka Mezarlığı’nda ikindi namazının ardından cenaze namazı kılındı. Cenaze törenine, Çelenk’in kızları Serpil Güvenç ve Ferda Özyurda, damatları Kaya Güvenç ve Ümit Özyurda, eski CHP milletvekili avukat Şenal Sarıhan, yazar ve yayıncı Muzaffer İlhan Erdost, Gül Erdost, yazar Remzi İnanç, Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı, eski Türk Tabipleri Birliği Başkanı Beyazıt İlhan, heykeltıraş Metin Yurdanur, eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Ali Rıza Aydın, gazetemiz yazarları Işık Kansu, Mustafa Balbay ve gazetemiz Ankara Temsilcisi Sertaç Eş, Ye Şekibe Çelenk’i son yolculuğuna ailesi, dostları ve sevenleri uğurladı. nimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar ile Çelenk’in de aralarında bulunduğu yakınları, dostları ve sevenleri katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile TKP, Sol Parti, TMMOB ve Mimarlar Odası da törene çelenk gönderdi. DENİZ’DEN SELAM 1921’de Selanik’te doğan Şekibe Çelenk, 1962’den itibaren Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) siyaset yapmış, 1963 yerel seçimlerinde TİP’e ayrılan radyo konuşmalarından birini yapan tek kadın konuşmacı olmuştu. Şekibe Çelenk, bir dönem TİP Merkez Haysiyet Divanı üyeliği görevini de yürütmüştü. Deniz Gezmiş, 6 Mayıs 1972’de idama giderken avukatı Halit Çelenk’in eşi Şekibe Çelenk’i anmış ve “Şekibe Abla’ya selam söyle, bize çok emeği geçti” demişti. Kılınan cenaze namazının ardından Şekibe Çelenk’in naaşı, 2011’de yaşamını yitiren ve birlikte 60 yıl mücadele arkadaşlığı ettiği “Denizlerin avukatı” eşi Halit Çelenk’in yanına defnedildi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Menderesler’i denizler mi astırdı?’ Şekibe Çelenk, Deniz Gezmiş’in parkasını yıllarca sakladı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını hiç unutmadı Şekibe Çelenk. O karanlık günleri, eşi Halit Çelenk’i yitirdiği 2011 yılında Cumhuriyet’e şöyle anlatmıştı: “Çocuklar idam edileceği gün haber gönderdiler, Halit Abi yanımızda olsun.. diye. ‘Ben nasıl dayanırım’ dedi, çocukların da arzusunu kıramadığı için gitti. O geceden sonra 3 ay ne uyudu, ne yemek yedi, ne eve girdi... Deniz asılırken Halit’e diyor ki; Şekibe Ablama çok selam söyle, bize çok emeği geçti helal etsin, diye. Emeğim geçti de neye yaradı, hiçbir şeye yaramadı... Duruşmalar devam ediyor, çocukların üçünün de babası sağ. Her duruşmaya birlikte giderdik, yanımda otururlardı. Bir seferinde mahkeme başkanı duruşmaya 10 dakika ara veriyorum dediğinde dışarı çıktı. Birkaç nefes aldık, içeriye giriyoruz. Çocuklar yerlerinde oturuyor. Deniz çok canlı, hareketli bir çocuktu. Yerinden ayağa fırladı, bana ‘Ablam’ diye bağırdı. Ben de şöyle döndüm, çocuğa gülümsedim. Arkamdan gelen asker elindeki silahın dipçiğiyle ‘Yürü...’ diye sırtıma bir vurdu, 3.5 ay bütün sırtım çürük içinde kaldı. Çocuğa sadece gülümsedim. O alçak Demirel’in sözünü unutmam. ‘O günün şartları’ diyor. Meclis’te oylamalar sırasında da 3’e 3 diye bağırıyorlardı. Zannedersiniz ki, Menderesler’i Denizler astırdı.” Çevrecilerden ‘terörist’ CEREN DAMAR DAVASINDA suçlamasına tepki avukata soruşturma Ege Kültür ve Çevre Platformu (EGEÇEP), İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlediği seminerde hayvan, insan ve çevre konularına aşırı duyarlı olanları “terörist olmaya yatkın” kişiler olarak değerlendirmesini şiddetle kınadıklarını açıkladı. EGEÇEP’den yapılan yazılı açıklamada, çevreye duyarlı olmanın bir yurttaşlık görevi olduğu anımsatılarak, “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün çevreye/çevreyi oluşturan unsurlara, kısacası yaşama karşı duyarlı ve sorumlu olan yurttaşlarımızı ‘terörist olmaya yatkın’ kişiler olarak görmesi bir anayasa suçu değil midir?” denildi. İzmir Emniyet Müdürlüğü ise iddiaları yalanlayarak sözlerin çarpıtıldığını belirtti. l İZMİR /Cumhuriyet Ankara Barosu, akademisyen Ceren Damar Şenel’in öldürülmesine ilişkin davada sanık Ha san İsmail Hikmet’in avukatı Vahit Bıçak hakkında “savunma sınırını aşan beyanlarda bu lunduğu” gerekçesiyle disiplin soruş turması başlattı. Avukat Bıçak’ın da va boyunca yaptığı “savunma”da, “Ce ren Damar’ın telefonu açılırsa ne olacak merak ediyoruz”, “Damar 15 Temmuz lehine tweet attı”, Sanık, Nâzım Hikmet ile aynı soyadını taşıyor” , “Sanık Hik Ceren Damar met, Ceren Damar’ın cinsel taleplerine boyun eğmek zorunda kaldı, cinsel sal dırı suçu oluştu, sanık Hikmet’i tehdit etti, Hikmet tecavüze boyun eğmek zorunda kaldı” sözleri kamu oyunda büyük tepki çekti. l ANKARA/Cumhuriyet Mazlum davasında hapis cezası kararı bozuldu Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi, 16 yaşındaki Mazlum Turan’ın öldürülmesine ilişkin sanık polise verilen10 yıl hapis cezasını bozdu. Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, Mardin 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Ağustos 2015’te Kızıltepe’de “dur” ihtarına uymadığı iddiasıyla açılan ateşle öldürülen Turan’ın cinayet sanığı polis memuru S.E’ye “silahlı kasten yaralama sonucu öldürme” suçundan 10 yıl hapis cezası vermişti. Sanık avukatının başvurusu üzerine 1. Ceza Dairesi’nde, önceki gün istinaf başvurusu görüldü. Mahkeme, olayda aracın arka camından girerek Turan’ın ensesine isabet eden kurşunun “sert bir cisme çarparak sektiğini” ve “bombalı araç” ihtimaliyle sanık S.E’nin olay sırasında “kaçınılmaz bir hataya düştüğü”nü belirterek ceza verilmesine yer olmadığı yönünde karar verdi. l Haber Merkezi Ankara’da cami sayısı: 3 bin 200, Cemevi sayısı: 14! Geçen perşembe akşamı Keçiören’de Çağdaş Demokratik Ehlibeyt Eğitim ve Kültür Derneği’nin (Çağdep) toplantısına katıldık. Alevi inancının gereği olarak yılın Muharrem ayı dışındaki 48 haftasında perşembeyi cumaya başlayan gece yapılan buluşma, kent ortamının getirdiği kültürel erozyonu da azaltıyor. Kapıdan içeri girdik; “Merhaba canlar” dedikten bir dakika sonra emekli edebiyat öğretmeni Haydar Teberoğlu, Hatayi’nin birbirinden güzel şiirleriyle bizi selamladı. Kültürle örülü bir buluşmanın içindeydik. Dernek Başkanı Nihat Yalçındere bizi o günün konuşmacısı Şahin Kamber Dede’nin yanına oturttu. Konuşma sonrası sohbet bölümünde karşılıklı düşüncelerimizi paylaştık. HHH Başkan Yalçındere kendisinden sonra konuşacak olanların düşüncelerine tercümanlık yaptı. Dedi ki: “Ankara’da 3 bin 200 cami var. Cemevi sayısı ise 14. Bunlar da Çankaya ve Yenimahalle’de, belediye başkanlarının inisiyatif alarak açtıkları cemevleri. Çubuk’un 84 köyünden 14’ü Alevi. Bu köylere giderken bir Alevi yerleşim yerine gelmekte olduğunuzu yolda anlıyorsunuz. Ankara’ya bir saat mesafedeki bu köylerde yol yok. Çit köyündenim. Bir cemevi yapmak için başvurduk. Görevli, cemevi yazısını görür görmez kâğıdı önüme attı; böyle bir statü yok, diye tersledi. Şimdi köy konağı diye inşa ediyoruz...” Yalçındere’den sonraki konuşmacılar da bu konuya değişik açılardan değindi. İstemleri üç S’de özetlenebilir: “Cemevlerine saygınlık, statü ve sayısal artış hakkımızdır!” İktidarın, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla İslamın inanç kollarından sadece birine her türlü olanağı sağladığı bir ortamda cemevlerine statü vermemesinin anlatılabilir bir yanı yok. 2013 yılında AKP’nin açılım üstüne açılım yaptığı dönemde “Alevi açılımı” da yapılmış ama boş çıkmıştı. O dönem Diyanet’in bir raporu “Cemevleri ibadethane statüsünde” şeklinde yorumlanmıştı. Diyanet anında “düzeltti”: “Kesinlikle öyle bir şey demedik!” O tarihten sonra “cemevlerinin statüsü tanınsın” istemlerinin karşısına bu rapor konuyor. Diyanet’e göre Anadolu’da tarihsel olarak cemevi statüsünde bir bina yok. Halbuki Malatya Arapkir’den Eskişehir Seyitgazi’deki Battalgazi’ye kadar 800 yıl öncesine giden tarihsel yapılar var. Gür sesli bir yurttaş sordu: “Bu ülkenin kurucularındanız... Her türlü vatandaşlık görevimizi yerine getiriyoruz... Kardeşlikten, birlikten, berberlikten başka bir isteğimiz yok... İnancımız hep sevgiden söz ediyor... Bütün bunlara karşın neden hâlâ görünmeziz?” HHH Sohbetin sonuna doğru “memleket nasıl yönetiliyor” sorusuna erkek katılımcılardan biri şu yanıtı verdi: “Bir ev hanımı ülkeyi bundan daha iyi yönetir!” En çok alkışı bu saptama aldı. Ana konu ise işsizlik... Her evde işsiz var. Bir katılımcı “biz işsizlik acısını katmerli çekiyoruz” deyip ekledi: “Genel işsizlik ayrı... Bir de önyargılardan kaynaklanan işsizlik var...” Bütün sorunlar masaya yatırıldı... Her biri hayli yüklüydü... Ama sorunlardan daha büyük bir şey vardı: Umut... Toplantıya katılan herkes olumsuzlukların aşılacağına olan inancı paylaştı. Yeter ki mücadele örgütlü olsun, hedefe dönük olsun, toplumla omuz omuza olsun... CUMARTESİ ANNELERİ Murat Yıldız için adalet istediler İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri, 778’inci hafta buluşmasında İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, 19 yaşındayken İzmir’de gözaltında kaybedilen Murat Yıldız için adalet istendi. Grup adına açıklamayı okuyan İHD üyesi Sebla Arcan, “Geçmişteki travmatik etkiye sahip yaşanmışlıklar yalnız bireysel bellekte değil, toplumsal bellekte de derin izler bırakır. Bizim hakikate ve adalete ulaşma hakkımızı engelleyen bir iktidar var. 79 haftadır ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkımızı kullanmamız bile engelleniyor” dedi. Kendi elleriyle oğlu Murat Yıldız’ı karakola götürdükten sonra bir daha kendisinden haber alamayan Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız da “Oğlumu en son arabayla işyerime getirdiklerinde gördüm. O kadar dövüşmüşlerdi ki gözleri kan çanağıydı. Düşünün ki bir anne, adaletinize güveniyor ve başka kötü bir olay daha yaşanmasın diye oğlunu size getiriyor ve 25 yıldır da kendisinden haber alamıyor. Buradaki insanların hepsi tertemiz ama sizin yüzünüz kara, elleriniz kanlı. Şimdi bunlar bu ülkeyi birbirleriyle paylaşıyorlar; bize ise Galatasaray Meydanı’nı yasaklıyorlar. Bize bir mezar yerini layık görmüyorlar” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle