18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 2 ŞUBAT 2020 PAZAR EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ OLAYLAR VE GÖRÜŞ[email protected] Vergiden kaçınmak yasal mı? Yapılan bu işlem gerçekten de görüldüğü gibi sadece bir kaçınma işleminden mi ibaret yoksa başka bir şey mi? Bunu anlatmaya çalışayım. Doç.Dr. Murat BATI Ondokuz Mayıs Üniversitesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Torunlar’a ait olan Başkentgaz’ın 27.12.2017 tarihinde 8 milyon Amerikan Doları’nı Kızılay’a, Kızılay’ın da 75 bin doları hariç kalan parayı Ensar Vakfı’na bağış olarak aktardığını hepimiz biliyoruz. Ancak sorun; yapılan bu işlem gerçekten de görüldüğü gibi sadece bir kaçınma işleminden mi ibaret yoksa başka bir şey mi? Bunu anlatmaya çalışayım. Bağışın nedeni Kurumlar yaptıkları bağışın bazen tamamını bazen de belli bir kısmını gider olarak yazabilmektedirler. Anayasanın 73’üncü maddesi uyarınca Cumhurbaşkanınca muafiyet hakkı tanınan vakıflara bağış yapılırsa bağışın tamamı gider yazılamaz. Ensar Vakfı’na, 16.08.2012 tarih ve 2012/3582 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi muafiyeti tanınmıştır. Gider yazılacak tutar, şirketin o dönem beyan edeceği kazancın (giderleri düştükten sonra kalan tutar) yüzde 5’inden fazla olamayacak. KVK’nin 10/1c maddesi uyarınca; kurum kazancından yani giderleri düştükten sonra kalan tutarın yüzde 5’inden fazlası gider yazılamayacaktır. Ancak bağış Kızılay Derneği’ne yapılırsa yapılan bağışın tamamı gider yazılabilecektir. Bu yüzden önce Kızılay’a bağış yaparak bağışın tamamını gider olarak yazma yolunu tercih etmişlerdir. Vergiden kaçınmak yasal mı? Vergiden kaçınma, kanunlara aykırı hareket etmeksizin vergiyi doğuran olaya neden olunmaması suretiyle vergi yükünün dışında kalma çabalarını ifade ederken aynı zamanda bilinçli bir eyleme dayanır. Vergiden kaçınma hukuk sözlüğünde; vergi yasalarının, vergi borcunun doğumunu bağladıkla Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na yapılan 7 milyon 925 bin dolarlık bağış hakkında,”Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır” demiş ve büyük tepki çekmişti. rı olaylarla bağlılık kurulmaması ve bu olayların bireyler bakımından ortaya çıkmaması şeklinde tanımlanmıştır. Vergiden kaçınma, devletin vergi alma hakkının oluşmadığı işlemleri ifade eder. Bu suç değildir, cezası da yoktur. Vergi yasalarındaki istisna ve muafiyet hükümlerinden yararlanmak bir kaçınma işlemidir. Bu durum herhangi bir suç teşkil etmemektedir. Vergi kaçırma ise vergi doğduktan sonra vergilerin ödenmemesi işlemidir. Vergi kaçırma işlemi esasında bir kabahattir. Yani cezası sadece idari para cezasıdır. Alışveriş yapılırken fiş almama/vermeme durumu bir vergi kaçırma işlemidir ve cezası belli bir tutarda para cezasıdır. Ayrı işlemler, ama... Vergi kaçakçılığı ise bunlardan ayrı bir işlemdir. Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde sayılan naylon fatura düzenleme, kullanma, kanunen sayılan defter ve belgeleri yırtmak, yok etmek gibi eylemlerin düzenlendiği ve cezasının ise hem para cezası hem de hapis cezası olduğu suçları ifade etmektedir. Kaçırma ve kaçakçılık birbirinden farklı şeylerdir. Vergi kaçırma vergi ödememe anlamında yasal olmayan bir fiil iken vergi kaçakçılığı ise VUK’un 359’uncu maddesinde belirtilen fiillerin yapılması durumunu ifade eder. Kaçırma bir verginin ödenmemesi sonucunu doğururken, kaçakçılıkta ise her zaman verginin ödenmemesi sonucu çıkmaz. Konuyu şöyle özetleyeyim; vergi kaçakçılığının cezası hem idari para cezası (çoğu zaman) hem de hapis cezası, kaçırmanın cezası sadece idari para cezası, kaçınmanın ise herhangi bir cezası yoktur. Görüldüğü gibi kaçınma başka, kaçırma başka kaçakçılık ise bambaşka bir şeydir. Ancak konunun esas boyutuna gelirsek: ‘Peçeleme’ nedir? Vergi hukuku yazınında “peçeleme” diye bir tabir vardır. Vergi mükellefleri ya da sorumlularının daha çok kendi çıkarlarını gözeterek özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kötüye kullanarak vergi kaçırma gayesiyle düzenlenen sözleşmelere “peçeleme sözleşmeleri” ya da “peçeleme işlemleri” adı verilir. Peçeleme sözleşmesinin tarafları yasanın sözüne uygun davranıyor görünmekle birlikte, onun özünü ihlal etmektedirler. Yasanın amacı tamamen bertaraf edilmektedir. Peçeleme yapılma sının altında yatan esas unsur aslında başka bir hukuksal işlemin altında vergi dışı bırakılmak ve yasa bu yoldan dolanılmak istenmektedir. Peçelemeden bahsedebilmek için, mükellef ya da vergi sorumlusu, önce vergiye tabi bir işlemde özel hukukun öngördüğü bir biçim ya da kurumu yasaya uygun biçimde kullanacak, bu kullanış, iyi niyetle değil, vergiyi dolanma ya da vergiyi kaçırma amacına yönelik olacaktır. Peçeli denilen sözleşmenin, sırf vergiyi azaltmaya yönelik olduğu ispat edilmelidir. Hazine ve Maliye Bakanlığı işlemin peçeleme gayesiyle yapıldığını iddia etmesi durumunda bunun aksini ispatlamak görevi mükellefe düşmektedir. Buna göre Kızılay’a yapılan bağış sarmalında yer alan tüm aktörler işlemlerin tamamının hangi amaçla yapılacağı konusunda fikir sahibi oldukları belli. Bu nedenle kendi aralarında yaptıkları bu silsileli bağış aktarımı kanuna karşı hilenin bir türü olan peçeleme işlemidir. Bu işlemi ortaya çıkaracak olan da savcılık birimi değil Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu’dur. Konu Maliye’ye sevk edilmediği sürece bu bağış işlemi “yasal yolla yapılmış olarak kalacak” ve bu işleme ilişkin dosyalar da tarihin tozlu sayfalarına bir daha çıkarılmamak üzere kaldırılacaktır. Bunun bir peçeleme işlemi olduğu saptanırsa ne olacak? Ne ceza verilecek? İşlem 2017’de yapıldığı için 2017 yılı beyanına bu bağış (75 bin dolar hariç) geri eklenecek ve o tarihte yüzde 20 oranında Kurumlar Vergisi hesaplanacak. Ortaya çıkacak bu ek verginin bir katı kadar da vergi ziyaı cezası hesaplanacak. Ve o tarihten bugüne kadar da hesaplanan bu ek vergi üzerinden şu anda aylık yüzde 1.6 olan (ilgili dönemdeki gecikme faizi oranı kadar ) gecikme faizi alınacak. O kadar... Bitmeyen senfoni SÜha Umar Emekli Büyükelçi Yunan dostlarımız âlem adamlardır. İki yüz yıldır, iki de bir kabaran iştahlarının ve onları kışkırtan Batılı ağabeylerinin etkisinde kalıp Türk topraklarına göz dikerler. Sonra da dımdızlak ortada bırakılıp bir güzel sopa yerler. Bu bitmeyen bir senfonidir. Hal böyle iken bir de dayılanırlar ki sormayın! Bir şeyler yapmalıydık 1990’lı yılların ilk yarısı idi. Yunanistan, uluslararası antlaşmalara göre askerden ve silahtan arındırılmış olan Ege Adaları’na (12 Adalar) yıllardır silah ve asker yığmaya devam ediyordu. Nedense pek sesimiz çıkmıyordu. O tarihlerde Dışişleri Bakanlığı, Milletlerarası Güvenlik ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcısı idim ve Yunanistan’ın bu densizliğine fena halde içerliyordum. Benim gibi duruma canı sıkılan, Denizcilik, Havacılık Genel Müdür Yardımcısı arkadaşım Ahmet Banguoğlu ile kafa kafaya vermiş ve Yunanistan’ın antlaşmaları açıkça ihlal eden bu tutumunu NATO’ya taşımaya karar vermiştik. Zamanın Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in, “Tamam Süha, ama basına sızmasın” koşullu onayı ile konuyu, üye ülkelerin başkentlerinden gelen özel temsilcilerden oluşan, NATO Üst Düzey Çalışma Grubu’na1 götürmüştüm. ‘Erkekseniz gelin alın’ İlk toplantıda hazırlıksız yakalanan Yunan temsilci belli ki ikinci toplantıya, toplantı sonunda Atina’ya çekeceği şifre li telgrafını bile önceden hazırlayıp gelmişti. Görüşmelerin bir aşamasında söz alıp “şimdi söyleyeceklerim Türk meslektaşım için Yunancadır2 dedikten sonra, “Molon lave”3 dedi ve afili bir tavırla mikrofonunu kapatıp arkasına yaslandı. Bu sözcükler belli ki onun Atina’ya göndereceği telgrafın şu son paragrafını oluşturuyordu: “Türk şunu, şunu dedi. Ben, ‘erkekseniz gelin alın’ dedim. Yanıt veremedi.” Paragraf değiştiren yanıt Diğer temsilciler, “Ne oluyor? Ne dedi?” dercesine birbirlerine bakarlarken söz aldım ve “Yunan meslektaşımın söyledikleri benim anlayamayacağım sözler değildir. Biz bu sözleri en son 1974 yılında Girne Dağları’nın üzerinde görmüştük” dedim ve mikrofonu kapattım. Kimse yine bir şey anlamamıştı ama herhalde Yunan meslektaşım telgrafının son paragrafını değiştirmek zorunda kalacaktı. Bunlar nereden mi aklıma geldi? İnanmayacaksınız ama Kanal İstanbul’dan. Ne ilgisi var? demeyin. Birkaç gün önce Yunan basınında üstteki resim yayımlandı. Tam da Yunan dostlarımızın anlayacağı dilden, “Molon lave” diyeceğim ama son 17 yılda Türkiye Cumhuriyeti’nin, ekonomi, uluslararası politika ve askeri açıdan düşürüldüğü duruma bakarak, doğrusu, geliverirlerse diye endişelenmediğimi de söyleyemeyeceğim. 1 HLTF: High Level Task Foce. NATO’nun Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ile yürüttüğü silahsızlanma görüşmelerinde, NATO tutumlarını belirlemekle görevli idi. 2 It is Greek to him. Bu ifade, İngilizcede, “söylediğimi anlamaz” anlamına gelir. 3 Molon lave. Yunanca, “erkekseniz gelin alın” anlamındadır. Liderliğin ve diktatörlüğün on altın kuralı Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı’ndan ayrıldıktan sonra, yaşa ri, yani iyi bir psikopat veya iyi bir sosyopat olmaktır. İkinci kural, eğitimsiz ve dığım ilginç ve gülünç olay cahil olmaktır. ları “Ben Müsteşarken” adlı Üçüncü kural, her şeyi bil kitabımda anlatmış, kitabın diğini iddia etmek ve gerçek sonuna da “Liderliğin On ten her şeyi herkesten iyi bil Altın Kuralı” başlığı altında diğine inanmaktır. siyasal liderlikle ilgili mizahi Dördüncü kural, çok iyi bir metin eklemiştim. yalancı olmak, tarihsel ve O günden bugüne çok za güncel gerçeklere ne kadar man geçti... aykırı olursa olsun, en inanıl Ben de “liderlik” konu maz yalanları bile pervasızca sundaki araştırmalarımı ta söylemek ve sık sık tekrarla rih ile sanat ve edebiyat maktır.. alanlarında derinleştirdim... Beşinci kural, hırsız, rüş Özellikle tarihteki diktatör vetçi, yağmacı olmak, normal örneklerinden, Eflatun’un insanların akıllarının alamaya “Devlet” adlı kitabından, cağı kadar büyük miktarlarda Asturias’ın “Sayın Başkan” ve sıklıkta hırsızlık yapmak, adlı romanından ve Yıldız çaldığı ve çırptığıyla asla ama Savaşları filmlerindeki Pal asla doymamaktır. patine karakterinden esin Altıncı kural, bütün karşıt lenerek kendimi, “mizahi” larını, acımasızlıkla, zalimlikle, yaklaşımdan “karanlık ta yalancılıkla, hırsızlıkla, hainlik raf” yaklaşımına doğru ge le suçlamak, susturmak, hap liştirdim: se atmaktır. Sonuçta “Diktatörlüğün Yedinci kural, sürekli ola On Altın Kuralı” başlıklı yeni rak zulmü, yalanları ve soygu bir reçete daha yazdım. nu artırmak, ama bunları ya HHH parken halka refahın ve mut ÖNCE LİDERLİĞİN ON luluğun yükseldiğini gösteren ALTIN KURALINI ANIMSA sahte istatistikler ve uydurul YALIM: muş kamuoyu araştırmaları Birinci kural, liderliğinizi sunmaktır. ilelebet müdafaa ve muhafa Sekizinci kural, bütün za etmektir. medyayı denetim altına al İkinci kural, lider olduktan mak, denetim altına alama sonra kesinlikle okumamak dıklarını yok etmektir. ve danışmamaktır. Dokuzuncu kural, kolluk Üçüncü kural, çevrenizde kuvvetlerine ek olarak bütün kileri seçerken liyakat yerine adalet mekanizmasını da tam sadakate, güçlülük yerine ta denetim altına almak ve on bansızlığa, ilkelilik yerine fır ları sadece muhalifleri değil, satçılığa önem vermektir. bütün toplumu baskı altına al Dördüncü kural, olanak mak için kullanmaktır. lı olduğu ölçüde geniş kaynak Onuncu kural, belli grup denetlemek ve denetlediğiniz ları hain ilan etmek ve toplu kaynakları kendinize, ailenize mu sürekli olarak bu gruplara ve çevrenize aktarmaktır. ve işbirlikçilerine karşı uyarıp Beşinci kural, korkuyu ve yaygın baskı yöntemleri uygu umudu, cezayı ve ödülü aynı layarak, herkesin, her an, her anda kullanmaktır. yerde, canından, malından, Altıncı kural, fırsatları anın özgürlüğünden kuşku duyma da değerlendirmektir. sını sağlamaktır. Yedinci kural, farklı durum HHH larda farklı “yüzler” takınmak, Bu yazıyı bir diktatörlük yani “ikiyüzlü” olmak ve çok fıkrası ile bitirelim: iyi “rol yapabilmek”tir. Çok sık darbe olan Gü Sekizinci kural, liderliğini ney Amerika devletlerin zi pekiştirmek için düşmanla den birinde, bir hapishane rınızı kullanmak, düşmanınız de üç mahkum birbirlerine ni yoksa yaratmaktır. çin hapse düştüklerini anlatı Dokuzuncu kural, gerçeğe yorlarmış. uygun olmayan iddialarda bu Birinci mahkum, “Yaşasın lunmaktan çekinmemektir. Gonzales dedim diye hapse Onuncu kural, başta ken atıldım” demiş. diniz olmak kaydıyla, kimseye İkinci mahkum, “Kahrolsun güvenmemektir. Gonzales dedim diye hapse HHH atıldım” demiş. ŞİMDİ DE DİKTATÖRLÜ Üçüncü mahkum ise “Ben ĞÜN ON ALTIN KURALINI Gonzales olduğum için hapse GÖRELİM! atıldım” demiş. Elbette yukardaki “Liderliğin İçerideki ve dışarıdaki bü On Altın Kuralını” akılda tutarak: tün okurlarıma saygı ve Birinci kural, acımasız bi sevgilerimle! 3 Adalet ve Demokrasi Haftası’nda, katledilen aydınlarımızın kitaplarından oluşan, “Demokrasi Kitaplığı” seti onları herkes okusun, tanısın ve “gerçekten” anlasın diye 63 31indirimle, .89 TL yerine .95 TL ... “Kitap okuduğunuzu biliyoruz.” http://www.cumhuriyetkitap.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle