18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 2 ŞUBAT 2020 PAZAR EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM Grup Yorum’la (on bin kişiyle) şarkı söylemek! Sevgili okurlarım, “Deprem vergileri nerede?” sloganı her kesimde sorulurken, içimi ısıtan bir haberle karşılaştım: Günlerdir CHP İl Örgütü binasının önünde ölüm orucuna yatan Mahir Kılıç görevine iade edildi. Şu anda ondan daha mutlu bir yurttaş yok! Ama yetmedi, Grup Yorum üyelerinin ölüm orucu devam ediyor, ölüm orucuna başlayan bir kişiye vazgeç demenin çok anlamsız olduğunu deneyimlerimden biliyorum. Ben de onlara şarkılarıyla herkesi kucakladıkları o güzel günleri anımsatmak istedim. Bu nedenle 24 Temmuz 2012’de yazdığım bir yazımla onlara ve bize sesleniyorum: Bir etkinlik için yollardayım. Grup Yorum açık havada şarkılarını, türkülerini söyleyecek. Etkinlik, AKP iktidarının özellikle son aylarda uygulamaya başladığı baskıcı kültür politikalarını eleştirmek, bu konuda uykudan uyanmak istemeyenlerin kulağına kar suyu akıtmak ve sanatçıların, aydınların bu ülkenin muhalif insanları olduğunu bir kez daha haykırmak amaçlıydı. Etkinlik, açıkhava tiyatrosundaydı. Etkinliğe hazırlanmaya evde başladım; malumunuz Grup Yorum, iktidarların sevmediği bir müzik grubudur, daha doğrusu sanatı ilgilendiren her konuda muhalif bir odaktır. Polis, onların mekânlarını sık sık basar. Gruptan sürekli gözaltına alınanlar olur, kantarın dozu son günlerde iyice kaçmıştır, okullarında Grup Yorum’un konser biletlerini satan ve afişlerini kantinlerine asan öğrencilerin gözaltına alınmaları hatta tutuklu oluvermeleri vakai umumiyeden olmaya başlamıştır. Bu durumda benim gibi kocamış bir solcunun ilk yapacağı iş, topuzsuz bir ayakkabı ve spor bir kıyafet giymek olmalıdır, eski tecrübeler konuşuyor, elbette ben de öyle yaptım. Nereye gittiğimi soran dostlara da “iman tazelemeye” gittiğimi söyleyip yola koyuldum. Yolum uzun, kendimi her zaman yaptığım gibi gideceğim yere hazırlamak istiyorum. Ve hemen anıların hücumu başlıyor. Deniz’li Mahir’li günler, idamlar, işkenceler, art arda gelen faili meçhul cinayetler, insan belleği ne garip, birdenbire Uğur Mumcu geliyor aklıma. Dikili’de Barış Festivali’ndeyiz, artık rahmetli olan değerli spiker Jülide Gülizar, oyuncu ve her zaman muhalif Gülsen Tuncer ve ben, festivale davetli kadınlar ve erkekler arasında bir güzellik yarışması düzenlemeye karar veriyoruz, tabii jüri üyeleri de biz üçümüz. Allah, özellikle erkekler bizi inanılmaz bir rüşvet yağmuruna tutuyor. Dondurma, patates kızartması, bir şişe rakı. Neyse karar açıklanacak, Uğur Mumcu başında kasketi yanıma yaklaşıyor, “Ben biliyorum” diyor, “Kadınlardan birinci Gürdal” ve kıs kıs gülerek uzaklaşıyor. Gürdal’a hiç anlatmadım bunu, hay Allah nereden aklıma geldi, bu konser beni fena yapacak, daha yoldayım ve şimdiden durum kötü. Göz pınarlarım doldu, ağlamamaya çalışıyorum, olmuyor. Hayata Dönüş Operasyonu’nda cayır cayır yananlar, F tipi tecritini protesto etmek için ölüm orucuna yatanlar, ölenler, sakat kalanlar... Madımak, Hrant Dink, binlerce faili meçhul... Birden fark ediyorum, vapurda kendi kendime bir türkü mırıldanıyorum, sözlerini unutmamışım: “Şarkışla’ya düşürmesin oy,/Allah sevdiği kulunu oy/Gemerek’te çevirmişler/Deniz Gezmiş’in yolunu/Gece Elmalı’da kalmış oy/Hamamcı Ali’yi sormuş oy/Uzatmalı itin biri/Yusuf’u gaflette vurmuş/n’olayıdım n’olayıdım oy/okuryazar olayıdım/Deniz (Yusuf) mahkemeye düşmüş/avukatı ben olayıdım...” Vapurdan iniyorum ve artık açıkhava tiyatrosu yolundayım, birden içimi bir sevinç kaplıyor, uzun yolun ve anıların beni içine çektiği hüzün duygusu yok oluveriyor. Yanımdan, sağımdan, solumdan kızlı erkekli özellikle gencecik insanlar hızlı adımlarla geçip giriyor, o kadar çoklar ki, içimden “Bütün yenilmişlikler, bütün ihanetler, bütün acılar beni bırakın!” diye bağırmak geliyor. “Ey iktidarlar, ey yeryüzünün tüm satılmışları, ey eli kanlı emperyalizm! Ne kadar uğraşsanız da yenemeyeceksiniz! Bu böyle biline!” “Işıl kendine gel, yirmisinde değilsin!” Hadi be oradan, bal gibi yirmisindeyim! Binlerce kişiyle aynı yerdeyim, aynı şarkıları söylüyorum, arkamda saçı çatkılı bir kadın, Nâzım’ın muhteşem şiirinin (*) girişindeki “İznik Çarşısı’ndaki çıplak ayaklı” o kadın gibi ağlıyor ama elleri gencecik iki kızın ellerini kavramış, gencecik kızlar, sol yumrukları havada “Faşizm geçit yok!” diyerek haykırıyorlar! Bu gece halaylar, horanlar bizim! Gökyüzü, yıldızlar, ay, güneş bizim! Rüzgârlar bizim! Sevdalar bizim! Beş bin kişi, bütün ölülerimizi kucaklayıp haykırıyoruz, “Hayat Bizim!” (*) Nâzım Hikmet, Şeyh Bedrettin Destanı. 2 ŞUBAT 2020 SAYI: 34451 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:40 06:24 06:46 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:08 13:23 16:03 07:50 13:07 15:50 08:10 13:30 16:16 Akşam 18:28 18:14 18:40 Yatsı 19:50 19:35 19:59 Dünya düzenini belirleyen güç, 1980’li yıllarda devletlerin elinden çıkıp yavaş yavaş uluslararası finans çevrelerinin, başka bir deyişle “para nebulası”nın egemenliğine geçmeye başladı. Ekonomiye zaten yön veren bu para sağıcıların; yeni bir dünya düşünmek üzere besledikleri ideologları, uluslararası kurum yöneticileri, akademisyenleri ve her alanda teknisyenleri vardı. Bugün “Üst Akıl” dediğimiz olgu, tıpkı yıldız tozlarının oluşturduğu bulutsu bir nebula gibi paranın peşinde dönen; henüz olgunlaşmamış fikirlerin çarpıştığı, hatta rakip ya da hasım blokların ortaya çıktığı ve sonuçta nereye varacağını içindeki yönderlerin bile bilmediği bir yapıdır. Kuşkusuz hepsi çok zeki, çok donanımlı, ama hiçbiri ne iyi niyetli, ne de idealist olan kişilerin yarattığı bu “Üst Akıl”, elbette ki sosyolojik devinimlerin emir komuta zinciri içinde yönetilmediğini bilecek kadar da akıllıdır. Dolayısıyla denemeyanılma yöntemiyle ilerlemekte, aldığı tepki ya da verdiği yan hasarların büyüklüğüne göre hedef ve mevzi değiştirmektedir. Para nebulasının iktidarı zaten kendi DNA’sını taşıyan kapitalist devletlerden devralması, 1990’lı yıllarda tamamlandı. Beslediği “Üst Akıl”, zafer sarhoşuydu: SSCB’nin yıkılmasıyla önlerinde rakip kalmayacağını, Çin’i serbest ticarete açarak yemleyeceğini ve gemleyeceğini sanıyor, kapitalizmin dünya egemenliğine “ithal vergisiz” yeni bir format düşünüyordu.  Devletler, önce küresel çapta borçlandırılarak nebulanın pençe bii ki. Ama “Üst Akıl”lıların hem sabrı hem de za manı vardı; çünkü paranın sahibi on lardı. Kolları sıva dılar. Kafaları aynı tor nadan geçirmek için yeni bir jar Küresel faşizm, gon yarattılar: Politically Correct. “Siyaseten düzgün” anla kitlesel vasatlık  mına gelen bu jargonda ırk, soy, sine düşürüldü. Sonra küresel pazar havucuyla sanayi transferine razı edildi. En çok borçlanan ülkeler, haliyle yoz politikacıların yemlendiği devletlerdi ve en kolay, en hızlı onlar ikna edildiler. ulus, ulusal kimlik, yurtseverlik, liyakat, entelektüel üstünlük, hatta zekâ, gurur vb. gibi özellikler tu kaka; çünkü ayrımcı, ötekileştirici, küçümseyici, dolayısıyla popülistti. Peki, popülizm neydi? Faşizmin yeni adı. Sınırsız vasatlık ‘politically correct’ İnsanları üstün vasıflarla donatmaya çalışmaktansa vasatlıkta eşitleyip benzeştirmek, daha az mas Para nebulasının üst aklı, iletişim rafla daha çok randıman almak gi teknolojisinin hızla ilerleyişinden biydi. Vasat insan toplulukları “küreselleşme” dedikleri ekono nı kandırmak ve yönetmek, elbette mik çıkarsamayı yaparak, bu çıkar daha kolaydı. samanın sosyal izdüşümünde dev “Politically correct” konseptin letlerin ve sınırların ortadan kalktığı, de her şey yanlış mıydı? Hayır. Bü dünyanın kocaman bir köye dönüş yük yanlışların kabul görmesi için tüğü bir düzen öngörüyordu. Her aralarına küçük doğrular serpiştir kesin hiçbir yere ait olmadan yaşa mek gerekir. yacağı bu yeni dünyada değişik et Kölelik vurgusunu taşıyan “zenci” niler, kültürler aynı potada eriyip; tanımının kullanımdan kaldırılma insanlar mantık, davranış ve hat sı, LGBTİ’lere ayrımcılık yapılması ta giyim kuşamda giderek birbiri nın yasaklanması vb.; yeni küresel ne benzeyeceği için tasarlanan “kü söylemin sözde etik, ama özde ilk resel toplum” elbette üniformal ola ifade özgürlüğü sansürünün küçük caktı.  doğrularıydı. Çünkü aynı tornadan çıkan kafalara yön vermek, farklı düşünenle Vasatlıkta eşitlik, ri yola getirmekten daima daha kolaydı!   Yeni dünya bugünden yarına kurulacak bir düzen değildi, ta yenilgide zafer aramak “Siyaseten düzgün” söylemin büyük yalanı, “vasatlıkta eşitlik” il lüzyonu ise en kapsamlı zararı, Türkiye gibi vasatlığın zaten zirvede olduğu ülkelere verdi. Sayısı zaten çok az seçkinlere, aydınlara sanki vebalıymış muamelesi yapıldı. Seçkinlik bir küfür, bilgi suç oldu. Liyakat ortadan kalktı. Rüküşlük ve görgüsüzlük tavan, kabalık prim yaptı. Zekâ kurnazlığa indirgendi, cehalet eğitimle yaygınlaştırılıyor artık. Kültür, eğitim ve ahlaki değerler, tüm dünyada değişik viteslerde vasatlaştı, bunu hepimiz görüyoruz. Ama Türkiye gibi yoz politikacıların küresel patronların emirlerini tak şak yerine getirdiği ülkeler, gerçekten dibe vurdular. Orduları dağıtıldı, kimlikleri yok edildi, tüm ulusal varlıkları satıp savılıp dışarıya bağımlı hale getirildiler ve “göçertme” aşamasında tepeden tırnağa kullanıldılar. “Üst Akıl”, 21. yüzyılı “Büyük göçler çağı” ilan etmişti. Sınırların ortadan kalkması için halkların birbirine karışması, ulusal kimliklerin yok edilmesi, yani kitlesel göçler gerekiyordu. İnsanları göçe zorlamak için belli bölgelerde iler tutar gerekçesi olmayan savaşlar çıkardılar. Ve Türkiye, A’dan Z’ye esiri olduğu para nebulasının üst aklı ne derse yaparak en kitlesel göçlerin transit ve kalıcı menzili oldu.  Oysa Türkiye’nin başındaki vasat akıl, yok edilmesine coşkuyla katkıda bulunduğu üst kimlik Türklüğün yerine Sünniliği koyarak, yaşanan kâbusu Osmanlı rüyası sanıyor; işgal edilmekte olan topraklarına ise Diriliş dizisi seyreder gibi bakıyor. Tedavisi de yok.        Devir sakal devri. Suratları kıl ile dekore etme devri. vam ederse daha uzun yıllar başımızda. HHH İktidarla birlikte, devlet ve mil Kızılay, “Kızılhaç’ın Müslüman let katında moda oldu. olanı” diye tanımlanıyor. Bu süreçte “sakal atma”nın ar Acaba yandaş şirketlerin pa goda “rüşvet” ve “avanta” an ralarını iktidara yağcılık yapmak lamına gelmesi rastlantı olabi için, yurtdışına transfer tetikçili Bir sonraki seviyelir mi? HHH Çok şükür ve Emine Hanım’a ği yapan dünyada bir tek Kızılhaç örneği var mıdır? Ve bunu da çıkıp TV’lerde savu teşekkür; sakal bırakmadığı için nacak kadar yüzsüz bir yönetici! sakala rahatça dil uzatabiliriz. Ama o kadar hesapçılar ki, Kızılay’a HHH HHH yüzde 1 bile bağışı çok görüyor: Aslında Reyiz’in otoriterliği çok abar Aksakal Kızılay Başkanı Kerem Kınık 8 milyon dolara karşılık 75 bin dolar! tılıyor. belli ki hidayete ermiş. Tam hamam parası! Para babası bazı yakınları onu pek Başkent’in doğalgaz şirketine “vergi Sıhhatler olsun. sallamıyor. den kaçınma tetikçiliği” yapıyor. Allah boy aptesinizi kabul etsin! İstanbul’un siluet bozan gökdelenleri Kendisi de özel şirket sahibi olduğu HHH için “Baktıkça kahroluyorum!” demişti. için (UG MEDICAL SERVICES Sağlık İslamiyet, boy aptesini “cünüplükten” Sahibinden kaçak katların yıkılmasını Hizmetleri Limited Şirketi) halden an kurtulmak için şart koşuyor. istemişti. Ama sallayan olmadı. lıyor belli ki. Kamusal avantacılar gırtlaklarınasa Bir yakını da Ankara’da AVM açmıştı. Döviz transfer tetikçiliği elbette ha kallarına kadar cünüpler. Adı İngilizce idi. yırlara vesile ve Bilal’in vakfının New Ama bu hiç konuşulmuyor. Çünkü Reyiz, “yerli ve millici” bir ruh ile kur York’taki gökdelen inşası için. şeylerine uygun fetvacı imamları var: deleyi keserken talimatı verdi: İstikbal göklerdedir.. Mahdum bey “Yolsuzluk hırsızlık değildir!” “Olmaz. Bu adı değiştirin!” olmak hüner değildir, yüksel ki yerin bu Benzer fetvalarla, maaşını dibine ka Aradan yedi yıl geçti. yer değildir! dar hak eden başkanıyla DİB’miz var. AVM’nin adı değişmedi. Sakallar, bağışlar, hibeler, satışlar Siz hiç Diyanet İşleri Başkanı’nın ağ Üstelik, nanik yapar gibi, ülkenin tüm hep rastlantı. zından “kul hakkı” en ağır, en affedilmez yandaş müteahhitleri, işadamları gidip Katar’ın 500 milyon dolarlık hedi dediğini hiç duydunuz mu? orada işyeri açtılar. ye makam tayyaresi de rastlantı, Tank Ama binlerce din âliminin gelip geçti Belli ki AVM’nin İngilizce “sonraki se Palet Fabrikası’nın 50 milyon dolara ği ülkemizde, devlet desteği ile üretilen, viye” anlamından çok etkilendiler. Ora Katar’a “kiralanması” da.. Bu işi kotaran alınan, satılan sigaranın, tıpkı domuz eti ya üşüşmüşler. medyacı ve BMC’ci Ethem Sancak’ın yemek gibi “haram” olduğunu ilan eden Haklılar. sakallı olması da.. tarihin ilk DİB Başkanı oldu. Son on sekiz yılda hepsi de “sonraki Hayat zaten rastlantı. Doktora tezi “İlahi Dinlerde Melekler” seviye”ye ulaşmış durumda. Hele, Güven Dinçer Ağabeyimin, üzerine imiş. Keşke Kızılay da oraya taşınsa! Haymana’yı överken, TRT’de çalınma “TOKİ’ye Faiz, Son Taksite Kadar Ca Bağış maskesi altında “vergiden ka yan o türküyü hatırlatması ise tam te iz” fetvasının nedeni, acaba rüyasına çınma” tetikçiliğini yaptığı tüm yan sadüf: Cebrail yerine Musevi inancındaki bir daş şirketler ya oradalar ya da komşu “Sakallım gel yanıma, başka melek girdiği için mi? AVM’lerde. Cüzdanın cüzdanıma! HHH Işık Kansu geçenlerde bu şirketlerin Soyun da gir koynuma, İleride, anayasa hukuku tarihçilerine şeceresiyle birlikte listesini yayımladı. Hamam paran boynuma!” ayıp olmasın diye, Tayyip Bey çok şü Reyiz, Meclis’e giderken buranın hep HHH kür önlemini aldı. önünden geçiyor. Geleneğimizde, “hamam parası” çok Anayasaya “Cumhurbaşkanlığı Hükü Orada çocuklarına ABD bursu sağla önemli. met Sistemi” deyimini yazdırmadı. yan elbise tüccarı da var, gerçek yüzle Apak ve pirüpak olmak bedava değil. Son düzenlemede, Diyanet İşleri, rini yazdığı için Cumhuriyet’e 2 milyon Kazık gaz tarifesi neyse de enerji şir doğrudan Cumhurbaşkanına bağlandı. TL tazminat davası açanlar da.. ketleri sayaç depozitosu açgözlülüğü İyi oldu. Reyiz, “Bu adı değiştirin!” dediğini ise ile milyonlar kazanıyor. Tencere kapağını, Başkomutan da unutmuş görünüyor. Yine de vergi vermekten kurtulmak Erbaş’ı buldu. Ya Cumhuriyet’e vurulacak 2 milyon için Kızılay’a bağış yaparmış gibi ya Erbaş, tezkere bırakırsa “TOKİ için luk darbeyi bekliyor, pıyor. ise faiz sonuna kadar caiz” türünden si Ya da kendisi de “bir sonraki seviye”ye Hem de yukarıların gözüne giriyor! yasete ve sadra şifa fetvalarına de ulaştığı için bu ismi benimsedi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 775. OTURUM Tanış ve Deniz’in akıbeti soruldu Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini arayan Cumartesi Anneleri, dün 775’inci kez bir araya geldi. Galatasaray Meydanı yasaklandığı için İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi önünde dün düzenlenen eylemde 2000 yılında Şırnak Silopi Jandarma Komutanlığı’na çağrılan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan eski HADEP yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in akıbeti soruldu. Bu haftaki basın açıklamasını ise kayıp yakınlarından Sebla Arcan okudu. İnsan hakları örgütlerinin, aydınların, BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Komisyonu’nun Tanış ve Deniz’in akıbetinin araştırılması için devreye girdiğini anımsatan Arcan, “Tüm girişimler sonuçsuz bırakıldı. Yetkili makamlar, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in gözaltında kaybedilmesini soruşturmak için gerekli mekanizmaları harekete geçirmedi. AİHM’de görülen davada alınan kararda ise ‘yerel mahkemeler tarafından ayrıntılı bir adli inceleme veya bağımsız bir soruşturma gerçekleştirilmemiş olmasını üzüntü ile karşılamaktayız’ denilerek Tanış ve Deniz’in kaybedilmesinde devletin sorumlu olduğu sonucuna varıldı ve Türkiye oybirliği ile mahkum edildi” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Özgür Mumcu’dan Alinur Aktaş’a tepki Nâzım Hikmet, Uğur Mumcu, Türkan Saylan ve Bahriye Üçok için “devlete ve bayrağa savaş açmış kişiler” ifadelerini kullanan AKP’li Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a akademisyen Özgür Mumcu tepki gösterdi. Özgür Mumcu, Twitter hesabından, “AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin hediye olarak dağıtmak amacıyla 24 ayar altın işlemeli tabak ve ibrik aldığı ortaya çıktı başlıklı haberi alıntılayarak; Benim babam devlet ve bayrak düşmanı, bu adam ‘yerli ve milli’ devlet âşığı öyle mi? İbriklerin bol olsun” diye yazdı. Paylaşımının ardından Alinur Aktaş’ın kendisini sosyal medyadan engellediğini duyuran Özgür Mumcu, “Bursa’nın ibrikperesti Ali Nur Aktaş, adlı şahıs beni engellemiş. Karşıma çıkıp 3 dakika konuşacak cesareti olmayan bir zavallı. Uğur Mumcu’ya hain diyen bu ibrik fetişistini dostlara emanet ediyorum” dedi. l İç Politika Erzurum ve Bingöl’de çığ düştü: 1 ölü, 1 kayıp Erzurum’un İspir ilçesinde dün akşam su arızasını gidermeye çalışan 5 işçi çığ altında kaldı. Kar kalınlığının 2.5 metreye yaklaştığı bölgede 4 kişi kendi imkânlarıyla kurtulurken, Nevzat Bozdoğan adlı kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Bingöl’ün Solhan ilçesine bağlı Gençtavus köyünün Kuştepe mezrasında telefonla konuşmak için evden yüksek yere çıkan güvenlik korucusu Yüksel Arlı çığ altında kaldı. Bölgede jandarma, AFAD, UMKE ve AKUT Arlı’yı arama çalışması başlattı. l DHA Bayazıt hayatını kaybetti Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Vural Bayazıt hayatını kaybetti. İstanbul’da hayatını kaybeden Bayazıt, 19921995 yılları arasında Deniz Kuvvetleri’nde komutanlık yapmıştı. 86 yaşında yaşamını yitiren Bayazıt’ın bugün İstanbul’da toprağa verileceği öğrenildi. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle