16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 13 KASIM 2020 CUMA ÇEVRE eposta: [email protected] Çevreciler Alamos Gold’u Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyet etti ‘Acı reçete’ Başlıktaki ifadeyi her duyduğunda, başına (ya da başka bir tarafına) neler geleceğini gayet iyi bilen “bir ırkın ahfadı” olarak, Sayın Cumhurbaşkanı’nın çarşamba günkü konuşmasını dinlerken “mesaj alındı” diye geçirdim içimden. Rahmetli besteci Kayahan’ın (Açar) ünlü bestesi geldi aklıma: “Eyvah!. Bana yine esmer günler düştü...” Bunu mırıldanıp bitirirken, yine aynı minvalde rahmetli Erdoğan Berker’in hicaz şarkısına geçtim: “Sana bahar gül bülbül, bana hep hasret düştü…” Kimse kimseyi kandırmasın. Bu filmi daha önce o kadar çok izledik ki. Milletin vergileri başta olmak üzere, ülkenin zaten kısıtlı olan kaynaklarını har vurup harman savurmanın, hovarda tüccar gibi harcamanın, kısacası gemiyi kayalara vurup enkaza dönüştürmenin ardından, “birileri” sınırlı sayıda can yeleğini giyip yine sınırlı sayıda filikalara binip “selamete” çıkarken, bize yine “dalgalarla boğuşmak” düşecek. Pazar günü “Instaistifa” ile adeta sofradaki yığınla kirli tabakçanağı bırakıp masadan tüyen ve geride kalanlara ağır bir fatura bırakan, yıllardır “Fevkalade Korumaya Mazhar Milli Damat” statüsü ile ekonomideki ağır felaketin sorumlusu Berat Albayrak ile hamisi ve “Asıl sorumlusu benim” diye açık açık suçu üstlenen Sayın Kayınpederi, ziyadesiyle sefil bir enkaz bırakmıştır. Bunun giderilmesi ne kadar mümkündür? Ekonomist olmadığım için bilemem. Ama işin ehline sorup öğrendiğim kadarı ile hem Hazine’nin “tamtakır” haline çare bulmanın hem de piyasalara yeniden “can” verebilmenin belirli şartları var. O da, faiz kur enflasyon üçgeninde acil ve bugüne kadar görülmemiş ölçüde radikal adımlar atmak. Damat’ın gidişi ardından, (hatta mektubunu Instagram’a fırlatmasını beklemeden) yeni Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın, sıcağı sıcağına bulunduğu bazı temaslar bunun ilk işaretleri gibi görünüyor. Önce, pazar günü bankacılarla bir araya gelip “SWAP sınırlarının bir miktar gevşetilmesi de dahil” bir dizi önlem üzerinde mutabık kalınıyor. Ardından çarşamba günü yabancı yatırımcıların şemsiye meslek örgütü YASED ile bir toplantı yapılarak adeta “imdat” çağrısı tekrarlanıyor Bütün bunlar, dış piyasalara bir tür güven tazeleme imasında bulunmak ve vahim duruma düşmüş rezervleri “doğrultmak adına” borçlanmanın yollarını aramak. Bunun “Türkçesi”ni, yine konuyu bilen ekonomist arkadaşlarıma sorduğumda açık ve net biçimde telaffuz ediyorlar: “IMF’siz bir IMF programı.” Hatta, daha da ötesi. Yıllardır “paçamızı (aklımdan geçenin daha edepli halini yazdım tabii) kurtarmakla” övündükleri IMF’den daha ağır koşullarla borçlanacağımız bir süreçten söz ediyorlar. Bu da Cumhurbaşkanı’nın çarşamba günü açıkça telaffuz ettiği “Acı Reçete”yi beraberinde getirecek. Yine “dümdüz ve kıvırmadan” tercüme edelim: “Reçete” onlara, “Acı” bize düşecek. “Biz”den kastım, bunca yılın ekonomik beceriksizliklerinin ve vardığımız noktadaki felaketin gerçek mağduru yoksul kitleler. Temel gereksinimlerimize daha az ödenek, eğitimde, sağlıkta, altyapıda yine gıdım gıdım harcama, yine devlet hastanelerinde korona karşısında yenilgi, yine okullarda öğrenciye, veliye avuç açan müdürlerin içine sokulacağı acıklı durum. Ama öte yandan, yine müflis tüccar ve sanayicinin her zaman yaptığı gibi, müsriflik kapılarının hiç kapanmaması. Eşi dostu kayırdıkları rant projelerine, üstelik yabancı para birimi üzerinden kaydırma, kayırma ve cömert ödemeler. Kimin cebinden? Ahmet Bey Amca’nın, Ayşe Hanım Teyze’nin, basın emekçisi Arapkirli Zafer’in. Ülkenin gerçek reçetesi olan “Demokratik standartların çıtasının yükseltilmesi, hukukun üstünlüğü ve adaletin tesis edilmesi, ülkenin yatırımlara uygun bir ekonomik ve siyasi iklime kavuşturulması” gibi konularda yine “çıt” çıkmayacak. Yine sesini çıkarana cop, yumruk, zindan. Yine kumpaslarla, gazeteciyeaydınaakademisyenevatansevere demir yumruk. Pansuman tedbirlerle, doların kurunda biraz kıpırdanış yaratılarak, uygun iklim sağlanarak olası bir erken seçim hazırlıkları. Çünkü, bütün bu kara ve acı tablonun müsebbipleri kendileri de gayet iyi biliyorlar. Enkaz, öyle birkaç ay içinde, hatta birkaç yıl içinde kolay kolay kaldırılamayacak kadar ağır. Övünülecek değil, karşısında dövünülecek bir eser(!) ENERJI VE TABII KAYNAKLAR BAKANI DÖNMEZ Çernobil faciasıyla uçak kazasını bir tuttu MUSTAFA ÇAKIR Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, nükleer santralları savundu. Paris’in 50 kilometre yanında üzüm bağları olduğunu belirten Dönmez, “Bir sıkıntı yok. Bugün Fransa elektriğinin yüzde 70’ini oradan üretiyor” dedi. Bunun üzerine HDP’li Garo Paylan, “Çernobil” anımsatması yaptı. Dönmez, “Tarihte geçmiş bir iki kazadan dolayı bunu yapacaksak uçağa binmemeniz lazım Garo Bey” yanıtını verdi. Paylan’ın “Yapmayın...” demesi üzerine Dönmez, şöyle devam etti: “Yani Çernobil var ama dünyada 2 veya 3 tane böyle ciddi kaza var ama eskilerin deyimiyle hani ‘demirden korkan trene binmez’. Burada ilgili kurallara uyduktan sonra... Tabii ki kaza, bela olsun istemiyoruz. Çernobil zaten birinci nesil santral, şu anda üzerinde çalıştığımız santrallar 3, 4 ‘plus’. 3 ‘plus’ santrallardan bahsediyoruz...” ‘İnsanlığı etkiler’ Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, uçak kazası ile Çernobil faciasının bir tutulamayacağını vurguladı. Türkyılmaz, şöyle devam etti: “Bir nükleer santral kazası tüm insanlığı etkiler. Çernobil’de nükleer emisyon içeren bulutlar Türkiye dahil birçok ülkede çok sayıda insanın kanser olmasına neden oldu. Nükleer santral kazası bir tüpgaz kazası, tren kazası, uçak kazası değildir. Bütün toplumları, milyonlarca insanı etkileyecek bir risk” dedi. ‘Riski küçümsüyor’ Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Dursun Kahraman da dünyada açıklanmış ilk nükleer kazanın 1979’da Three Miles Island’da gerçekleştiğini, ikinci kazanın Çernobil, üçüncüsünün ise 2011’de Fukuşima olduğunu söyledi. Uzmanların bu üç kazanın da “öngörülebilir olmadığı” konusunda anlaştıklarına işaret eden Kahraman, “Bakan yaşanmış deneyimler ve uzmanların uyarılarına rağmen riski küçümsemektedir. Bu büyük riskin sonuçları ise bir hayli uzun süreli ve ağırdır.” 1986’daki Çernobil faciası yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne neden oldu. Facianın etkileri nedeniyle yüz binlerce çocuk engelli olarak dünyaya geldi. l ANKARA Insanlığa karşı suç Çevreciler ve bölge sakinleri Türkiye’nin doğa harikası Kaz Dağları’nda büyük tahribata neden olan Alamos Gold şirket yetkilileri hakkında savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve saldırı suçları gibi suçlara bakan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulundu. Şirketin madencilik faaliyetiyle kasten iklim krizine neden olduğu belirtilen dilekçede şirketin madencilik faaliyetlerinin koronavirüs salgınına neden olan ekosistem değişikliğine ve kirliliğine yol açtığı anlatıldı. Dilekçede, “Kasten iklim değişikliğine yol açarak gezegende yaşayan 7 milyar insanın toplu yok olmasına neden olacak sürece katkı koyan failler aleyhinde ‘insanlığa karşı suç’ işlemeleri nedeniyle soruşturma ve dava açılmasına, neticeten cezalandırılmalarına karar verilmesini taÇEVRE lep ederiz” denildi. Şirket yönetim kurulu üyelerinin faaliyetlerine yer verilen dilekçede “yerel ekosistemleri bozdukları gibi, büyük ekosistem olan gezegenin ekolojik dengesini bozucu faaliyetleriyle insanlık tarihinin karşılaştığı en bulaşıcı ve tehlikeli salgın hastalık olan Covid19 salgınının oluşmasına ve salgının artmasına katkıda bulunarak insanlığa karşı suç işlemişlerdir” denildi. Dilekçede iklim krizinin ve madencilik faaliyetlerinin koronavirüs mutasyonlarına ve koronavirüs salgınına neden olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar olduğu anlatılarak “ticari kazanç sağlamak uğruna madencilik faaliyetlerini sürdürmenin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmayı gerektiren insanlığa karşı suç oluşturduğu” vurgulandı. Geleceği baltalıyor Bilimsel makalelere de yer verilen dilekçede önümüzdeki 20 yılda iklim krizinin, yeni bölgelerde yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan en önemli sorun olacağına değinildi ve madencilik faaliyetlerinin gelecekteki yeni salgınların önünü açacağı ifade edildi. “Madencilik gibi yıkıcı, yok edici tesisler için ormanların katledilmesi ülkemizin, çocuklarımızın ve insanlığın geleceğini baltalamakla eşdeğerdir” denilen dilekçede özetle şu sözler kaydedildi: “Alamos Gold, ÇED raporunda 45 bin 650 ağaç kesileceği taahhüt edilmesine rağmen 347 bin 815 ağaç keserek ekokırım gerçekleştirmiştir. Her ağacın yılda ortalama 150 kilo karbondioksit yok ettiği bilimsel gerçeğinden yola çıkarak, Alamos Gold, yılda 52 milyon 172 bin 250 kilo fazladan karbondioksit salımına neden olmuş, iklim değişikliğini hızlandırmış ve insanlığa karşı suç işlemiştir.” Alamos Gold’un madencilik faaliyetleri bölgede büyük tahribata neden oldu. Fatsa’da Altıntepe Madencilik Şirketi’nin çalışma süresi doldu ‘Çalıştığını biliyoruz’ Altın madenine karşı yaşam alanlarını savunan bölge sakinleri defalarca eylem yaparak projeye olan tepkilerini gösterdi. CEMİL CİĞERİM Ordu Fatsa’da siyanürle altın ayrıştırma işletmeciliği yapan Altıntepe Maden şirketinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED İzin ve Denetleme Genel Müdürlüğü’nden aldığı Geçici Faaliyet Belgesi izni 9 Ekim’de sona erdi. Ordu Çevre Derneği (ORÇEV), şirketin çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) dosyasından elde ettiği belge hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na süre dolmasına rağmen denetleme yapılıp yapılmadığını, yasal yaptırım uygulayıp uygulanmadığını sordu. Dernek Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül, “Şu an şirketin hiçbir çalışma yapmaması gerekir. Şirketin çalıştığını biliyoruz. Çalışmasına izin verenler de denetim yapmayanlar da suç işlemeye devam etmekteler. Her zaman dediğimiz gibi, fiili mücadele şart. Yasal yollardan hesap soracağız” dedi. Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Coşkun Özbucak da “Şirketler kâğıt üzerindeki yükümlülüklerini bile yerine getirmiyorlar. Keyfiyet devam ediyor. Bunları Kazdağı’ndan Artvin’e kadar her tarafta görüyoruz. Bugün Fatsa’daki siyanürle altın ayrıştırması yapan şirketin keyfiyetine karşı da hukuksal ve fiili mücadeleyi büyütmek zorundayız” diye konuştu. Yaylaların ölüm fermanı MEHMET MENEKŞE Tokat’ın Erbaa ve Amasya’nın Taşova ilçelerinin bir bölümünü kapsayan bölgede siyanürle altın aramasına izin verilmesinin yaylaların ve bölgenin ölüm fermanı olduğu belirtildi. Kelkit Havzası, Boğalı ve Sakarat yaylaları Tokat ve Amasya illerinin, Erbaa ve Taşova ilçelerinin ve çevresindeki onlarca köyün can damarında siyanürle altın arama izninin verilmesine tepkiler çığ gibi büyüyor. Yeşil Erbaa Çevre Platformu’nda bir araya gelen bölge halkı, siyanür ile altın çıkarılmasıyla Kelkit Havzası, Boğalı ve Sakarat yaylalarının ölüm fermanının verildiğine, bölgede çevresel bir felaketin yaşanacağına dikkat çekti. Yeşil Erbaa Çevre Platformu Başkanı ve sözcüsü Dr. Saffet Akkaya, Fındıcak Ahbaz Derneği’nde bilgilendirme toplantısı yaptı. CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz konuyu TBMM gündemine taşıyarak verdiği soru önergesinde yaşanacak çevre felaketi ile ilgili soruların yanıtlanmasını istedi. Sondajla altın araması yapılan Boğalı ve Sakarat yaylaları tescilli mera alanlarına sahip ve bölgedeki içme suyu kaynaklarının doğuş noktası. Erbaa Ovası ise 21 Temmuz 2017 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla “Büyük Ova” ilan edildi. Beyşehir Gölü kuruyor Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü kıyılarında su seviyesinin düşmesi sonucu suların çekildiği alanlarda, sazlık ve balçık sahalar oluştuğu belirtildi. Beyşehir Göl, Çevre ve Doğa Koruma Derneği Başkanı Bekir Sami Tan, “Beyşehir Gölü’nde çocukluğumuzda, çok uzun yıllar önce her yer kumsaldı, plajdı, Antalya sahillerini aratmayan ince kum vardı. Suların çekildiği bu alanlarda yüzülebiliyordu” dedi. Türkiye’de kuruyan göllerden örnekler veren Tan, bu göl için gerekli önlemlerin alınmasını istediklerini aktardı. l AA İkizdere’yi yok etmeyin Rize’nin İkizdere ilçesi İşkencedere (Eskenci) Vadisi’nde AKP’ye yakınlığı ile bilinen Cengiz İnşaat’ın taşocağı açmak istediğinin belirtilmesi üzerine projeye karşı tepkiler sürüyor. Karadeniz İsyandandır Platformu bugün saat 14.00’te Kadıköy İskelesi yakınındaki Atatürk anıtı önünde basın açıklaması yapılacağını duyurdu. Sosyal medya üzerinden paylaşılan duyuruda “İkizdere Vadisi taşocaklarına kurban edilemez. Cengiz İnşaat tarafından açılmak istenen taşocağına karşı İstanbul Rize Masası basın açıklaması yapacak” denildi. 935 şirket kara listede 30 sivil toplum kuruluşu dün elektrik üretimi amaçlı kömürün değer zinciri kapsamında faaliyet gösteren şirketlerin veri tabanı olarak bilinen Küresel Kömürden Çıkış Listesi’ni yayımladı. Urgewald direktörü Heffa Schuecking, “İklim acil durumundayız ve kömürün sonlandırılması her zamankinden daha acil ele alınması gereken bir konu. Finans sektörü, Paris hedeflerini gerçekleştirme konusunda ciddiyse, veri tabanımız bu kurumların kara listeye almasını gerektiren 935 şirketi belirliyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle