16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 13 KASIM 2020 CUMA HABER Hiçbir sancı bugünkü ABD ile ilişkiler ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Ortadoğu gezisi sırasında, ülkemizde hiçbir resmi yetkiliyle görüşmeyip, yalnızca Fener Rum Patriği ile görüşecek olmasının garipsenmesi hiç de garip değil. Her şeyden önce ocak ayına kadar Beyaz Saray’da görevine devam eden Trump ve de dolayısıyla yönetimi ABD’deki deyimiyle artık “topal ördek” konumundadır. Bu durumda topal ördek Trump’ın dışişleri bakanının ziyaretinin garipsenmesi doğaldır. Pompeo’nun, hiçbir devlet yetkilisiyle konuşmayıp, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile görüşmesi de garipsendi. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasından anlaşıldığına göre, Ankara Pompeo’nun patrik ile görüşmesiyle ilgili olarak “Türkiye ve bölgedeki dini meseleler ile ABD’nin inanç özgürlüğü konusunda dünya genelindeki güçlü duruşunu ve desteğinin görüşüleceği” ifadesinden rahatsız olmuştur. HHH Neyse, “Bu tavır esasen ilişkilerin ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu davranış ziyaret edilen ülkeye ‘sizinle konuşacak bir şeyimiz yok’ anlamına geliyor” diyen Em. Büyükelçi Onur Öymen’in de vurguladığı gibi “gidici bir hükümetin dışişleri bakanının nereye gittiği, kiminle görüştüğü bir anlam taşımıyor, yeni gelen Biden yönetimi böyle bir tavır koyarsa, o zaman başka türlü değerlendirilir”. Şimdi esas merak edilen konu, Biden yönetiminin Tayyip Erdoğan ile ilişkilerinin nasıl olacağıdır. Son zamanlarda bu konuda Türkiye’de çok yanlış bir kanının oluştuğunu söylemek gerek. Kişisel ilişkileri dolayısıyla Tayyip Bey’in Trump ile daha kolay anlaştığı, daha önceki söylemlerinde ileri sürdüğü görüşlerinden dolayı da Biden ile aynı uyumu sağlayamayacağı yolundaki görüşlere katılmak mümkün değildir. Tabii ki burada Tayyip Erdoğan’ın Biden ile aralarında sürtüşmeler olmayacağını söylemek değil amaç. BidenErdoğan ilişkilerinde ciddi anlaşmazlık noktalarının olması kaçınılmazdır. Ama bu sürtüşmelerin nedeni, Beyaz Saray’ın yeni ev sahibinin kişiliğinden çok, Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak Washington’da oluşan algı olacaktır. Başlangıçta ılımlı İslamın dünya çapında yükselen örneği olarak siyasi yaşama hazırlanan Tayyip Erdoğan, daha herhangi bir resmi sıfatı olmadan Beyaz Saray’da kırmızı halıyla karşılanmış bir kişiydi. Zaman içinde Biden karşısına Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak çıkacak olan Tayyip Erdoğan’ın ABD’deki görüntüsü çok zedelenmiştir. Ilımlı İslam projesiyle ile onun en parlak temsilcisi olarak siyaset sahnesine sürülen Erdoğan’ın imajının yıpranması eşzamanlı olmuş, neticede ikisi de rafa kaldırılmıştır. HHH Erdoğan’ın Washington’ın gözünden düşmesi demokrasi ve insan hakları konusundaki notları yüzünden olmamıştır. ABD’nin bu konuları hiç umursamadığı artık herkesin malumudur. Tayyip Bey’in, kimi çıkışlarına karşın, özde 1 Mart 2003 tezkeresi dışında ABD’nin çıkarlarının son irdelemede karşı olan temel bir çıkışı yoktur. Sonradan ABD tarafından faturası, TSK’ye çıkarılan 1 Mart tezkeresinin çıkması için ise Tayyip Erdoğan’ın da büyük çaba gösterdiği bilinmektedir. Kuşkusuz, 1 Mart tezkeresi Tayyip Erdoğan’ın pasifine yazılmıştır, ama “beceriksizlik” olarak. Ortadoğu’da emperyalist projelerin eşgüdümüne ve ortak başkanlığına talip olan Tayyip Bey oradaki taşeronluk işlevini yerine getirirken, Osmanlıcı etiketli İhvancı politikasını bir alt emperyalizm olarak uygulamaya kalkınca bütün Arap dünyasının tepkisini çekmiştir. İsrail’e karşı gösterişli çıkışları da sıkıntı yaratan Tayyip Erdoğan, sonunda, temel noktalarda karşı tavrı olmasa bile ne zaman ne çıkış yapacağı belli olmayan beceriksiz, spektaküler çıkışları denetim dışında kalan, fanatik dinci bir lider imajına sahip olmuştur. Bu imajı Tayyip Erdoğan’ın siyasal yaşamının başında sahip olduğu desteklerden mahrum kılmaktadır artık. ABD ile ilişkiler artık bu yeni imajın etkisiyle belirlenecektir. İMAMOĞLU SU TÜNELİNİ İNCELEDİ ‘Çalışmalarda öncelik deprem’ İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, altyapı ve üstyapı çalışmalarını “depremi önceleyen bir anlayışla” yönettiklerini söyledi. Üsküdar Meydanı ve sahilindeki su baskınlarını sona erdirecek, “Bülbüldere Yağmur Suyu Tüneli”nin son delme işleminin gerçekleştirildiği törene katılan İmaİmamoğlu moğlu, “Ne yapılmak istendiğini halkıyla paylaşan, bütçesini anlatan ve bireysel ya da bir grubun ya da bir ferdin, bir ailenin çıkarı üzerinden değil, bu şehirdeki bütün ailelerin çıkarlarını düşünüyoruz” dedi. İmamoğlu, İBB’nin, “Bölgesel İstihdam Ofisleri”nin 8’incisini de Tuzla’da açtı. İETT 300 metrobüs alacak İBB Meclisi’nde dün kurumunun 7 milyar 250 milyon liralık 2021 bütçesini sunan İETT Genel Müdürü Alper Bilgili, metrobüs filosunu yenilemek ve kapasitesini artırmak için gelecek yıl 300 tane yüksek kapasiteli ve güvenlikli otobüs satın alacaklarını açıkladı. l İç Politika acıdan büyük değil Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, 2014’teki Kobani eylemleri gerekçe gösterilerek 25 Eylül’de tutuklandı ve görevinden uzaklaştırıldı. Bilgen, parti içi demokrasi konusunda yakın zaman önce sosyal medya üzerinden partisi HDP’ye yönelik eleştirilerde bulundu ve çok tartışıldı.. Halen Sincan Cezaevi’nde bulunan Ayhan Bilgen ile eleştirileri üzerinden söyleşi yapmak istedim. Avukatı aracılığıyla cezaevinden sorularımı cevaplayan Bilgen’e göre, HDP aydınların metin imzalayıp çağrı yapmasının ötesinde bir muhatap olma imkânına sahip. Hâlâ bölünmeyi isteyen bir parti muamelesi görmek ise kendi derdini anlatamama sorunu... Muhalefet içinde bazı isimler partilerinin işleyişine karşı ciddi eleştiriler getiriyor. Bu isimlerden biri Ayhan Bilgen... HDP ile ilgili eleştirilerinin zamanlaması üzerinde çok konuşuldu. Bilgen bu konuda şöyle diyor: “Zamanlama benim tercihim değil. Daha önce de bu tür tartışmaları hem parti kurullarında ilgililere ilettim hem de kamuoyu önünde yapmaya İPEK ÖZBEY çalıştım. Şüphesiz bunların farklı niyet ve beklentilerle araçsallaştırılması benim irademin dışında ve tutukluluk koşullarından kaynaklı sağlıksız iletişim ortamından kaynaklıdır. Siyaset, netice üzerinden tartışılır. Sonuç olarak ortada bir tıkanma var. Bu düğümü çözmek ve işi akışına bırakan pozisyondan bir an önce çıkmak gerekiyor. HDP, inatçı ve kararlı bir duruş sergiliyor ama bu sorunu çözmeye yetmiyor. Elbette bu durumun tek sorumlusu HDP değil. HDP’den beklentinin yüksek olması yadırganmamalı, aksine fırsata çevirmenin yolları aranmalıdır. HDP üzerinden tüm muhalefeti dizayn etme kozu elde olduğu müddetçe hassas günler hiç bitmeyecektir. Zamanlama hatasını geç kalma olarak beyan ediyorsanız bunu anlar ve üzerime düşen sorumluluğu kabul ederim.” “Kendimi daha doğrudan ve sağlıklı ifade edebileceğim koşullarda tartışmak isterdim” diyen Bilgen’in cezaevinden yaptığı açıklamalar arasında iki bölüm öne çıkıyor. Bunlardan biri “HDP tersine Türkiyelileşme yaşıyor” sözleri... Bu konuyu biraz daha detaylı anlatmasını istiyorum: “Türkiyelileşmeyle ilgili beklenti Kürtler dışında toplumun farklı kesimleriyle de DERDINI ANLATAMAMA SORUNU Bilgen’e göre, Türkiye metropollerinde yaşayan Kürt nüfus, Diyarbakır, Van, Mardin gibi şehirlerde her şart altında HDP’ye oy veren sayının çok üzerinde. Önerisi ise şu: “Siyasi partiler genişleme stratejisi ile değişim ve büyüme yol haritalarını birlikte ele alabilmeli. Elbette her değişim süreci sancılı olur. Ama hiçbir sancı bugünkü acıdan daha büyük değildir. Genişlemenin önündeki engel diğer partilerden farklı olarak HDP’de geleneksel taban değildir. Bu önemli bir imkândır. Annelerin acısını bitirecek adımlardan anaların rahatsız olması düşünülebilir mi? Hâlâ bölünmeyi isteyen bir parti muamelesi görmek bence kendi derdini anlatamama sorunudur. Siyasette algı ile olgunun farklı olması durumunda bunu ‘düzeltmeyi’ başarmak tam da özne olmayı başarmaktır.” buluşarak siyasi talepleri ortaklaştıracak bir siyaset yapma formülünün geliştirilmesiydi. Bu konuda sembolik düzeyde de olsa alınan mesafe önemli. HDP temsili demokrasiyi değil, radikal demokrasiyi referans alan bir parti olduğu için farklı kesimleri siyasi süreçlere taşıma konusunu sadece temsil sorunu olarak ele alamaz. Dindar siyasetçiler ya da Alevi siyasetçilerin temsil edilmesinden öte muhafazakâr kesimler ya da Alevi toplumunun en az Kürt toplumu kadar aktif özne olarak sürecin parçası olması hedeflenmeli. Siyasette ‘marifet iltifata tabidir’.” Tersine Türkiyelileşme “Toplumsal sahiplenme genişledikçe Türkiyelileşme konusunda mesafe alınacağını, bu konuda ilerleme oldukça toplumsal katılım için cesaretin büyüyeceğini” ifade eden Bilgen, “Tersine Türkiyelileşme dediğim ‘temsili demokrasinin krizlerini’ kendi bünyesine taşımaktır. Toplumun siyasete katılımının önündeki engelleri, alışkanlıkları HDP’ye de taşıyacak yaklaşımlara kapı aralamak. Bu elbette bilinçli bir tercih değil ama bir virüsün bulaşması gibidir. Genç kuşak muhafazakâr aile çocuklarının psikolojisini nasıl eski sağcı siyasetçi profili tatmin etmiyorsa, Alevi gençler de Aleviler adına siyaset yapılmasının ötesinde bir katılım iradesini yansıtıyorlar. Özetle toplumsal dinamikler adına eski yöntemlerle siyaset yapılması, farklı kimlik ve geçmişe sahip kişilerin vitrinde yan yana gözükmesinin ötesinde bir yatay demokrasi hareketinin inşa edilmesi gerekiyor. Bunu sağlayacak cesur adımlar toplumcu siyaset ahlakıyla atılmazsa, durağanlaşma içe kapanmayı ve ardından da kolay kriminalleşmeyi beraberinde getirir” diyor. Kandil ve İmralı Bilgen’in eleştirilerinde önce çıkan bir diğer cümle; “Hem müdahaleden şikâyet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereğini yapamamakla ilgili bir handikaptır.” Bilgen’e, “HDP’nin, Kandil ve İmralı için pozisyon belirlediğini mi düşünüyorsunuz” diye sordum. İşte Bilgen’in cevabı: “Çağrı yapan bir siyaset tarzıyla hamle yapan bir siyaset tarzı farklıdır. Dili, muhatabı, araçları, yoğunlaşması farklı olur. Çatışma yaşayan ülkelerde sorunun parçası gibi görülen bir adres olmaktan çıkıp çözümü bezen taraflara rağmen yönetmek daha fazlasını göze almayı gerektirir. Barışı ve demokrasiyi isteyen değil, inşa eden bir sürecin yönetimi başka bir çaba ve iradeyi gerektirir. HDP, aydınların metin imzalayıp çağrı yapmasının ötesinde bir muhatap olma imkânına sahiptir.” Özel gündemli toplanan CHP MYK’de, partinin güçlüzayıf yanları, risk ve fırsatlar tartışıldı CHP, analiz masasına yatırıldı CHP HEYETİ FARKLI KESİMLERLE GÖRÜŞTÜ Rejim değişti, kriz geldi ABİDİN YAĞMUR CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası’ndaki isim değişikliklerini, “Yardımcı kaptanlar yeni, pilot eski, uçak metal yorgunu” sözleriyle yorumladı. CHP’nin Ekonomi Masası, Doğu Akdeniz mesaisine dün Mersin’den başladı. Öztrak’ın başkanlık yaptığı heyet, odalar, borsalar ve dernek temsilcileriyle bir araya geldi. Burada değerlendirmelerde bulunan Öztrak, Türkiye’de devlet krizi ve ekonomik krizin iç içe geçtiğini belirterek 2017 yılında olağanüstü şartlarda yapılan bir referandumla rejimin değiştiğini anlattı. Öztrak, “Hukukun üstünlüğü kalktı. En çarpıcı örneğini dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin yargılanmasında gördük. Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi’ne ben seni tanımıyorum, dedi. İşte devlet krizi bu” dedi. CHP’nin, krizden çıkış yolunu dört sacayağı üzerine oturttuğunu ifade eden Öztrak bunları hukuk devleti ve demokrasi, üreten ülke, güçlü sosyal devlet ve sürdürülebilirlik olarak özetledi. CHP’Lİ ÖZKOÇ’TAN TUTUKLAMALARA TEPKİ Eleştirenleri serbest bırakın CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, iktidarı eleştiren vatandaşların tutuklanmasına tepki göstererek “Tutuklanan vatandaşlar derhal serbest bırakılmalı” dedi. Basın toplantısı düzenleyen Özkoç, Antalya’da sokak söyleşisinde konuşan İsmail Demirbaş adlı vatandaşın ekonominin gidaşatını ve iktidarı eleştirdiği için tutuklandığını belirterek hukuki ve sosyal olarak yanında olacaklarını söyledi. Muharrem İnce’nin katıldığı bir programda CHP’nin yalanın merkezi olduğu yönündeki eleştirisinin anımsatılması üzerine Özkoç, “85’e yakın siyasi parti vardır. 86 olur, 87 olur. Bizim birbirimizi yıpratmaya, kırmaya hakkımız yok” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet MAHMUT LICALI CHP’de, önümüzdeki döneme ilişkin olarak atacağı siyasi adımları belirlemek üzere yapılan analizle partinin güçlü ve zayıf yönleri tartışıldı. CHP’nin herkesle konuşabilen ittifak kapasitesi, partinin güçlü yönü olarak değerlendirilirken, seçmenle iletişim eksikliği partinin zayıf bir yönü, ittifakı dağıtmaya yönelik hamleler ise partinin önündeki risk olarak ele alındı. CHP’nin 18 Ekim ve 7 Kasım 2020 tarihlerinde düzenlenen özel gündemli Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantılarında partinin analizi yapıldı. SWOT analizi (GZFT analizi) yöntemiyle CHP’nin zayıfgüçlü yanları, önündeki riskler ve fırsatlara ilişkin değerlendirmeler masaya yatırılarak maddeler halinde tartışıldı. Partinin gelecek dönemde yapacağı siyasi söylem ve faaliyetlere yön vermek üzere çalışma başlattı. İttifakın dağılma riski Yapılan analizde CHP’nin herkesle konuşabilen ittifak kapasitesine sahip olması partinin güçlü yanları arasında değerlendirildi. Genel Başkanın; dürüst, sakin, kararlı, farklı fikirlere açık, herkesle konuşabilen ve mantığı hırsının önünde olan birisi olması da güçler yanlar arasında yer aldı. Güçlü yanlar arasında CHP’nin yerel seçim başarısıyla iktidarın değişebilir algısının oluşması, yerel iktidardaki örnek uygulamalar ile etkin, tanınır yerel aktörlerin bulunması güçlü yanı olarak öne çıktı. Analizde; partinin önündeki fırsatlar ise yerel iktidar alanı, 100. yıl motivasyonu, toplumdaki erken seçim ve artan eşitlik talebi olarak sıralandı. Fırsatlar arasında muhtemel Cumhurbaşkanı adayının CHP’den çıkacağı algısı da yer aldı. Kriz yönetiminde ani refleks gösterecek kurumsal kapasite eksikliği, profesyonel siyasi iletişim eksikliği, dil belirleme, öne çıkarılması gereken unsurların anlatılamaması ve sorunları dile getirilen kesimlere doğru iletişim ile erişimde sıkıntılarda zayıf yönler olarak belirlendi. Ayrıca karar organlarının çalışmadığı, çok ürün ve metin üretilmesi de zayıf yanlar olarak işaretlendi. Dış politikada iktidarın milliyetçilik tarifine karşın CHP’nin alternatif bakışının kurulamadığı da kaydedildi. Partinin önündeki riskler arasında; Millet İttifakı’nı dağıtmaya yönelik hamleler, İYİ Parti’nin dağılması ya da ittifaklar arası hareketi ile HDP’nin dağılması ya da iktidarın HDP’yi kriminalize etme siyasetini derinleştirmesi olarak dile getirildi. CHP’den olası siyasi kopmaların da risk oluşturacağı ifade edildi. l ANKARA KADINLAR ADALETSİZLİĞE KARŞI ÇIKMALI CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kadınların her türlü haksızlık ve adaletsizliğe karşı çıkması gerektiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, parlamentoda yüzde 50 kadın kotası olması yönünde bulunacakları teklife destek verilmesi gerektiğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka ve yeni kurulan il, ilçe kadın kolları başkanları ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, “Kadınlar tarihte ve günümüzde toplum içerisinde en güçlü olan kesimdir. Bireysel olarak dertlerimizi dile getirdiğimiz zaman kadın gücünün farkında olamıyor. Çok güçlüsünüz, gücünüzün önündeki en büyük engel örgütlenmemek” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle