19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABer EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 98 EYLÜL 2019 PAZAR Akrabasıyla birlikte gözaltına alınan yurttaş, karakolda sabaha kadar işkence gördü Öldüresiye işkence Otomobiline aldığı bir akrabasıyla beraber gözaltına alınan Naci Çelik isimli yurttaş, götürül düğü Sultangazi Şehit Bülent Özkan Karakolu’nda sabaha kadar işkence ye uğradı. Tüm vücudu morluklar içe risinde olan Çelik, sivil gi yimli 810 polis tarafından darp edildiğini belirtti. Ga ziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından ser SEYHAN AVŞAR best bırakılan Çelik, Gaziosmanpaşa Cumhuri yet Başsavcılığı’na giderek kendisine işkence yapan polislerden şikâyetçi oldu. Naci Çelik, iddiaya göre 26 Ağustos günü otomobiliyle eve giderken yol da gördüğü akrabası Mehmet Emin Tunğ’u dur işareti yapması üzerine arabasına aldı. Kısa bir süre sonra hareket halindeki araç, sivil bir polis aracı tarafından durduruldu. Naci Çe lik ve Mehmet Emin Tunğ gözaltına alındı. Mehmet Emin Tunğ’a ait oldu ğu belirtilen poşette uyuşturucu mad Eve giderken yolda gördüğü akrabasının üzerinde uyuşturucu madde çıktığı iddiasıyla gözaltına alınan Naci Çelik isimli yurttaş, karakolda 810 kişi tarafından darp edildiğini söyledi. Çelik, polislerden şikâyetçi oldu. de ele geçirildi. İddiaya göre Çelik ve Tunğ, götürüldükleri Sultangazi Şehit Bülent Özkan Karakolu’nda ayrı odalara konularak sabaha kadar coplarla öldüresiye işkenceye maruz kaldı. Naci Çelik, çıkarıldığı Gaziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nde ak rabasının uyuşturucu madde kullandığını duyduğunu, ancak poşetindeki uyuşturucu maddeden haberinin olmadığını belirtti. Mehmet Emin Tunğ ise beyanında poşette bulunan maddenin uyuşturucu değil, kafein olduğunu öne sürerek “Naci Çelik’in bu madde ile alakası yoktur” dedi. Mahkeme hâkimi, Çelik’i mevcut delil durumu, şüphelilerin savunmaları ve kolluk tarafından düzenlenen tutanaklar gerekçe göstererek, yurtdışına çıkış yasağı koyarak serbest bıraktı. Mahkeme, Mehmet Emin Tunğ hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığını ve adli kontrolün bu aşamada yetersiz kalacağını belirterek tutuklanmasına karar verdi. ‘Coplarla darp ettiler’ Çelik, daha sonra Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek kendisine karakolda işkence yapan polislerden şikâyetçi oldu. İfadesinde, “Beni bir odaya soktular. Akrabamı başka bir odaya. İçeride sivil giyimli 810 kişi vardı. Görsem eşkâllerini hatırlayabilirim. 5 kişinin elinde cop vardı. Sırayla hepsi beni darp etmeye başladı. Diğer odada bulunan akrabamın da bağırma sesleri geliyordu. Polislerden şikâyetçiyim” dedi. l İSTANBUL TAKSİM’DE DEHŞET Çorlu davasına 3 avukat sınırı getirildi, müşteki avukatları itiraz edecek Katliamı örtme çabası Para vermedi diye öğrenciyi öldürdüler İstanbul İstiklal Caddesi’nde gaspçıların saldırısına uğrayan iki genç bıçaklandı. Hastaneye kaldırılan gençlerden birisi hayatını kaybetti, diğeri ise yaralandı. Saldırganlar olay yerinde kaçarak kayıplara karıştılar. Ağabeyinin öldürülmesine isyan eden Pelin Ayar, Twitter hesabından Emniyet’i etiketleyerek, “Bulun ağabeyimin katillerini” ifadelerini kullandı. Tünel’de önceki gece saatlerinde, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) elektrik mühendisliği bölümünden bu yıl mezun olan 23 yaşındaki Halit Ayar, iki arkadaşıyla birlikte tramvay durağında oturuyordu. İddiaya göre bu sırada yanlarına gelen 2 kişi para istedi. Gençler olumsuz yanıt verince saldırıya uğradı. Halit Ayar ve yanındaki arkadaşı bıçaklandı. Hastaneye kaldırılan gençlerden Halit Ayar hayatını kaybetti. Saldırganlar olay yerinden kaçarak kayıplara karıştı. Yaralanan diğer gencin ise tedavisi sürüyor. Olaya şahit olan bir kişi, Halit Ayar’ın sırtından bıçaklandığı belirtirken saldırganların ellerinde bıçak ve kırdıkları şişeyle kaçtığını ifade etti. l Haber Merkezi HAK İHLALLERİ RAPORU 80 kişinin yaşam hakkı elinden alındı CHP İstanbul Milletvekili ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Sezgin Tanrıkulu, “Ağustos 2019 Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”nu açıkladı. Rapora göre toplam 259 kişi işkence görürken, 80 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. Kayyımlara dikkat çekilen raporda, görevden alınan muhtar, belediye başkanı ve belediye yöneticisi sayısının 17 olduğu belirtildi. Tanrıkulu’nun raporuna göre ağustosta yaşam hakkı ihlal edilen 80 kişinin 29’u silahlı çatışmalarda öldü. 2 kişi ise cezaevinde ölüm ve rastgele ateş açma sonucu yaşamını yitirdi. Diğer 49’u ise kadın cinayeti. Toplantı ve gösterilerde dövülerek, gaz sıkılarak, ters kelepçe takılarak işkence görenlerin sayısı 209 iken, cezaevlerinde işkence ve kötü muameleme gören kişi sayısı 50. 700 habere engel Düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında, ağustos ayında toplamda 15 gazeteci gözaltına alınırken, 700 habere erişim engeli koyuldu. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan, tutuklanan 26 kişi var, hâlâ mahkum olan kişi sayısı 2. Yine ağustos ayında 1 gazeteci saldırıya uğradı, 5 gazeteci hakkında da dava açıldı. Düşünceyi ifade nedeniyle 1 kişi tutuklanırken, mahkum olan gazeteci, yazar, yayıncı sayısı 1. Ağustos ayında 109 basın açıklamasına müdahale edilirken, 15 etkinliğe, gösteriye ve tiyatroya yasak getirildi. Düzenlenen basın açıklaması ve eylemlerde ise 541 kişi gözaltına alındı. l Haber Merkezi Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin öldüğü, 328 kişinin yaralandığı tren faciasının 10 Eylül’de yapılacak ikinci duruşmasında her bir müştekiyi en fazla 3 avukat temsil edecek. Duruşma öncesi konuşan ve karara itiraz edeceklerini açıklayan avukat Mürsel Ünder, “Polisin yapması gereken araştırmalar, delil toplamalar, bizzat TCDD tarafından, hatta sanıklar tarafından yerine getirildi. Bunu teşhir etmeye yönelik bir tutum sergileyeceğiz” dedi. İlk duruşma 3 Temmuz’da Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüş, mahkeme heyeti, tarafsızlığından şüphe duyulduğu gerekçesiyle çekilmişti. Bir üst mahkeme olan Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, inceleme sonucunda dosyadan çekilmeyi gerektirecek herhangi bir sebep olmadığına kanaat getirmiş ve davayı 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade etmişti. Çorlu davasının ikinci duruşması, 10 Eylül 2019 Salı günü saat 09.00’da yine Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecekken, dosyayı yeniden değerlendiren Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği ara kararla, avukat sayısının çokluğunu gerekçe göstererek, her bir müşteki için üç avukat sınırı getirdi. Üç avukat sınırına tepki Gazete Duvar’ın haberine göre davanın avukatlarından Mürsel Ünder, 10 Eylül’de görülecek duruşmada mahkemenin bu ara kararına itiraz edeceklerini söyledi. Üç avukat sınırlamasının soruşturma aşamasında istisnai hallerde getirilebileceğini belirten Ünder, “Bunu aynı şekilde yargılamada yapmaya çalışmışlar. Bunun usulsüz bir işlem olduğunu düşünüyoruz ve itiraz edeceğiz. Özellikle toplumsal muhalefet alanında hukukçuluk yapan avukatların yargılama dışına çıkarılması amacıyla bu kararın alındığını düşünüyoruz” diye konuştu. Ünder, ikinci duruşmada iddialarını ortaya koyacaklarını belirterek şöyle konuştu: “Çorlu tren katliamı dosyasında baş şüpheliler Devlet Demir Yolları Genel Müdürü’nden en alt düzeye 25 kişinin öldüğü, 328 kişinin yaralandığı tren faciasının 10 Eylül’de yapılacak ikinci duruşması öncesinde dosya, ilk duruşmada çekilen Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade edildi. Mahkeme, ilk iş olarak davanın avukat sayısını üç ile sınırladı. kadar silsile şeklinde ilerliyor. Ulaştırma Bakanı da dahil TCDD’nin her aşamasındaki kişinin çok ciddi ihmali ve kasıtlı eksikliklerinin olduğunu düşünüyoruz. Bugüne kadar bunların hiçbiri dikkate alınmadı, gerçek bir soruşturma yapılmadı. Deliller karartıldı. Bugüne kadar tüm aşamalar TCDD ile işbirliği ile yapıldı. Kollu ğun, polisin yapması gereken araştırmalar, delil toplamalar, bizzat TCDD tarafından, hatta sanıklar tarafından yerine getirildi. Biz bunu teşhir etmeye yönelik bir tutum sergileyeceğiz. Gerçek sorumluların tespit edilip yargılanmasını talep edeceğiz. Mücadelemiz ve çabamız sürecek.” l Haber Merkezi ‘Bu köy benden sorulur’ diyerek yol kesti, ateş açtı, hastanelik etti, serbest bırakıldı teksas kanunları MEHMET KIZMAZ Afyonkarahisar’ın Sabıkbey köyüne giden Hayrettin Kösem (64) ile çocukları Ahmet (31) ve İbrahim’in (40) içinde bulunduğu aracın önü, 31 Ağustos’ta başka bir araç tarafından kesildi. “Bu köy benden sorulur. Yavaş geçeceksin” diyerek aileyi tehdit eden aracın sürücüsü H. H. Ç. (20), kardeşlerden Ahmet Kösem’i pompalı silahla yaraladı. Kösem, hastanede tedavi gördüğü sırada H. H. Ç., çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldı. Kösem, savcılığın kararına itirazda bulundu. H. H. Ç. ise ifadesinde, kendisinin hırsızlık suçundan dolayı denetimli serbestlik tedbirinin halen devam ettiğini, arabasının ön koltuğunda ise pompalı tüfekle dolaştığını söyledi. Saldırıya uğrayan Ahmet Kösem ifadesinde, “Aracı geçmek için her sağa ya da sola yönümüzü çevirdiğimizde, kendisi de manevra yaparak buna engel oldu. Geçmeye devam ettiğimizde araçtaki şahıs, aracının camından pompalı tüfekle havaya ateş açtı. Ardından aracını sağa dönen bir yola çevirdi ve aracından inerek Olayda ortalığı savaş alanına çeviren H. H.Ç., savcılık tarafından serbest bırakıldı. dur işareti yaptı. Biz de araçtan indik. ‘Ne yapmaya çalışıyorsun, eşkıya mısın’ dedikten sonra şahıs, ‘Bu köy benden sorulur buradan geçerken yavaş geçeceksin’ dedi. Bu sırada yoldan geçen bir başka araçtaki yurttaşın araya girmesiyle aracımıza bindik. Şahıs ise aracına binerek tüfeğini kurdu. 10 metre ilerledikten sonra aracımıza arkadan ateş açtı” dedi. Bunun üzerine 155’i aradığını ve telefona çı kan polisin, saldırganın aracının plakasını istediğini söyleyen Kösem, “Aracın plakasını okumak için aracımdan tekrar indim. Şahsın, aracının arkasına geçip plakayı polise vermek için ilerledim. Şahıs, polisle konuştuğumu anladı ve bana, ‘plakayı okuma’ diyerek, göğüs hizasına doğru hedef alarak ateş etti. Vurulduğumu telefondaki polise bile söyledim” dedi. ‘Kayıplara karışmasın’ H. H. Ç. ise savcılıkta verdiği ifadede, Ahmet Kösem’in kendisine karşı hakarette bulunduğunu ve darp ettiğini iddia etti. Savcılığın kararına itirazda bulunan ve H. H. Ç.’nin tutuklanmasını isteyen Ahmet Kösem ise “Kayıt alınan polis görüşme içerikleri, çekilen görüntüler ya da sanığın üzerinde herhangi bir darp olup olmadığına dair adli tıp raporu incelendiğinde, şüpheliye karşı hiçbir haksız eylem, hakaret, darp olmadığı görülecektir. Terör estiren bu şahsın kayıplara karışmaması için plakasını Emniyet’e vermek istedim. Bugün bana, yarın başkasına. Bu ülkede adalet ölmüş” diye konuştu. Ölümsüzler! Fransa’da Hachette Yayınevi’nin “Dünyayı Değiştirdiler” serisi içinde yayımladığı Atatürk konulu dergi yok sattı. Birkaç gün içinde tükenince yeni basımı yapıldı. Bugüne dek Mandela’dan Kennedy’ye kadar 28 sayı yayımlanmıştı, 29. Atatürk oldu, ilk kez tükendi. Hiç şaşırtıcı değil.  Ülkemizde ve dünyada, ana konusu Atatürk ve yaptıkları olan yılda ortalama 20 yeni kitap yayımlanıyor. Atatürk, hakkında en çok yayın yapılan lider. Dünyanın 5 kıtasında heykeli olan tek lider. Gezip yazdığım 80 ülkede karşıma en çok iki Türk çıktı: Atatürk ve Nâzım Hikmet... Bu karşılamaları ayrı bir kitapta toplama fikri, biraz daha derin araştırmaları gerektirdi. Atatürk, aynı zamana tanıdıkça büyüyen bir dünya lideri. 30 Ağustos zaferinden sonraki başarılarını hep barışı önceleyerek gerçekleştirdi. Her yıl çıkan 20 kitap arasına “Savaşın ve Barışın Kahramanı, Dünya Lideri Atatürk” başlığıyla ben de katıldım.  Atatürk, varlığını 21’inci yüzyılda da sürdüren, hâlâ yaşamakta olan devlet ve halk adamı. Ülkemizde de Mustafa Kemal Atatürk’ü yok sayarak iktidara gelenler, ona sarılarak ayakta kalabiliyor! O, makam kadrosunda kütüphaneci bulunduran bir lider. 3 bin 397, oturduğu sarayın oda sayısı değil, okuduğu saptanan kitap sayısı. Balkanlar, o önce bizimdir, diyor... Asya, Doğu’nun baş kahramanıdır, diyor... Afrika, bağımsızlık savaşlarının örnek lideridir, diyor... Avrupa, hem Batı’yı hem cehaleti yendi, diyor... Amerika, savaşlardan barış çıkaran eşsiz bir lider, diyor... Avustralya, bize ulus olma bilinci veren asker, lider, devlet adamı, diyor. HHH Atatürk’ten sonra, son bir buçuk yılımı Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Âşık Veysel ve Deniz Gezmiş’e ayırdım. Onları bir başka dille ve gözle yazmayı denedim. Öncelikle öğrenmek için, devamında paylaşmak için. Aziz Nesin, “Hepimiz Nâzım Hikmet’in soluğundan çıktık” diyor. Dünyanın değişik coğrafyalarında karşılaştığım Nâzım, Türkçenin ses bayrağını tüm kıtalarda dalgalandırıyor. Şili’de Neruda’nın evinde rehberin, Amerikalı, Fransız turistleri bir kenarda bekletip “Nâzım’ın yazdığı dil nasıldır, okur musunuz?” deyişini unutamam. Nâzım’ı, “Hava Kurşun Gibi Ağır” başlığıyla yazan Hıfzı Topuz, yaptığımız uzun sohbette şöyle demişti: “Atatürk, 10 yıl daha yaşasaydı, Nâzım hapiste değil, onun sofrasında olurdu...” Sabahattin Ali’yi yazmadan önce kızı Filiz Ali’yle uzunca sohbet ettik. Filiz Hanım, “Babamın her şeyi yazıldı” dedi. Farklı bir pencereden yazacağımı söyledim.  Sabahattin Ali, Balkan Savaşı’nın bebeği, Çanakkale Savaşı’nın çocuğu, Kurtuluş Savaşı’nın öğrencisi, Cumhuriyet devrimlerinin öğretmeni, bütün bunların devamında 1940’larda tam bağımsız Türkiye mücadelesinin ölümü göze alan yılmaz savaşçısı. Marko Paşa yazıları bugün bile güncel. Hele Marko Paşa’yı çıkarma mücadelesi; yazarı, yazıişleri sorumlusu, matbaacısı, dağıtıcısı... İnsan okurken kendinden utanıyor, “Bizimki de mücadele mi?” diyor. Mehmet Saydur, Sabahattin Ali’nin Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte verdiği mücadeleyi ayrıca kitaplaştırdı. Âşık Veysel’i yazmak için geçen yaz doğduğu köye Sivrialan’a gittim, torunlarının sofrasına oturdum. Köy Enstitüleri defterini gün ışığına çıkarmak ayrı bir heyecandı. En güzel şiirlerini Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yaparken yazmış olması, Cumhuriyetin halka ulaşmadaki başarısının fotoğrafı.  HHH Deniz Gezmiş’in avukatlarından Halit Çelenk’le iyi diyaloğumuz vardı. Sağlığında son uzun röportajı birlikte yapmıştık. Cumhuriyet’te dizi olarak yayımlanmıştı. Bunu kitap haline getirelim derken, Silivri yılları başladı. Halit Çelenk’in ailesi, arşivlerinin de önemli bölümünü paylaştı.  Silivri üretim ve dolum tesislerinde “Denizlerin Davası” başlığıyla kitaplaştırdığım söyleşiyi, yukarıda sözünü ettiğim seriye taşırken Deniz’lerden sonrasını da buna eklemek gerekti.  Halit Çelenk’le söyleşi ve arşivin yanı sıra Turhan Feyizoğlu, Erdal Öz, Nihat Behram’ın kitapları bana rehberlik etti. Feyizoğlu’nun, “Deniz, Bir İsyancının İzleri” kitabı anı ve söyleşi zenginliği kadar istatistiki veriler bakımından da eşsiz bir çalışma. Deniz’lerde acı gerçeklerden biri, siyasilerin gençlere karşı acımasızlığı.  1960’larda tüm dünyada gençlik hareketleri vardı. Fransa’dan İngiltere’ye, onlar gençleri anlamaya çalıştı, Türkiye asmaya!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle