24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
kültür EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET 1330 EYLÜL 2019 PAZARTESİ 7’den 70’e TarkanMegastar’ın Harbiye Açıkhava’daki konser maratonu sona erdi Yoğun istek üzerine bir gün daha uzatılan konserleri on binlerce coşkusuTarkan hayranı izledi, son günde de ORHUN ATMIŞ coşku bir an olsun düşmedi. Tarkan’ın 20 Eylül’de başladığı Harbiye Açıkhava konserleri, önceki gün 7. konserle birlikte son buldu. Geçen yıl çocuğunun doğumu nedeniyle konserlerine ara vermişti “megastar”. Dönüşü de her yıl olduğu gibi yine muhteşem oldu. Tümü merdiven boşluklarına kadar dolu 7 gün boyunca Tarkan, on binlerce hayranını evlerine tatmin olmuş bir şekilde gönderdi. “Tarkan Zamanı” başlıklı konser maratonunda megastarı dinlemeye gelenler arasında onlarca ünlü ismin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve aileleri de vardı. Atlantis Yapım’ın organize ettiği Tarkan konserleri ilk olarak 6 gün olarak açıklandı, yoğun ilgi üzerine bir gün daha eklendi. Son günkü manzaraya bakıldığında ne kadar konser eklense o kadar kapalı gişe geçecek izlenimi vardı. Ne Tarkan enerjisinden bir şey kaybetti, ne de hayranları ona doydu. İklim krizi mesajı Heyecan içinde yerlerini alan izleyiciler Tarkan’ın geçmişten günümüze kliplerinden görüntülerinin yer aldığı kısa bir açılış videosuyla konsere ısındı. Sonra perde açıldı ve Tarkan özel pozuyla dumanların arasından belirdi. “Yolla” şarkısıyla başlayan coşku hiç azalmadı. Aralara sıkıştırılan bazı “slow” parçalar adeta seyirci biraz soluklansın diyeydi. Verilen aranın ardından seyirciler yine bir video gösterimiyle ikinci bölüme hazırlandı. Ancak bu kez video, doğaya verdiği destek artık herkes tarafından bilinen Tarkan’ın sesindendi ve iklim krizine yönelikti. İzleyiciler videoda plastik atıklarıyla kirletilen denizleri, fabrikaların o yoğun dumanını gördü. Tarkan da “Uyan” şarkısının şu sözlerini okuyordu bir yandan: “Yerimiz yurdumuz toprağımız yok oluyor ebediyen. Evimiz, yuva mız, biricik ocağımız gidiyor elden. Uyan! Uyan! Uyan! Uyan! Koy elini kalbine geç olmadan. Bu yolun sonu yokuştur deme, dağları aşarız eğer inanırsan.” İkinci bölüm bir hayli hareketli başladı. Öyle ki, “Kuzu Kuzu”yu ayakta dans ederek dinledikten sonra yerlerine oturmaya kalkanları “Hiç oturmaya niyetlenmeyin” diyerek uyardı ve “Şımarık”, “Hüp” gibi hareketli şarkılarını söylemeye ve klasikleşen dans figürlerini sergilemeye devam etti. Bu bölümün yarısına ulaşıldığında ise yine bir soluklanma zamanı geldi. Bu kez Tarkan da oturarak, akustik gitar eşliğinde “Yandım”, “Unutmamalı”, “Ay” gibi birkaç şarkı seslendirdi. Bu süre zarfında toplanan enerji, konser bitene kadar insanların yerlerine bir daha oturmamasını sağladı. “Megastar” konserini başladığı gibi “Yolla” şarkısıyla ve seyircilere yolladığı öpücükleriyle sonlandırdı. Tarkan’ın gitaristleri Can Şengün ve Alp Ersönmez ile diğer müzisyen ekibin coşku dolu konser maratonundaki emeklerinin hakkını verelim. Son günkü konseri izlemeye gelenler arasında efsane sanatçı Emel Sayın da vardı. Velhasıl, Tarkan’ın bu coşkulu konserleri insanı düşünmeye sevk ediyor... Tarkan’ın 90’lardaki zamanın ötesinden gelen şarkıları ve cüretkâr klipleri hâlâ hafızalarda. İnsanın aklına 21. yüzyılda özgürlükleri gün geçtikçe kısıtlayan muhafazakâr bir siyasal iklimde yaşamasaydık, acaba Tarkan o vizyonuyla neler ortaya koymuştu sorusu geliyor. Acaba, sırf istendiği gibi davranmadığı için ona mesafeli olmayan, onu baştacı eden bir siyasi iklimde Tarkan neler başarıyor olurdu? Bunu maalesef bilemeyecek olsak da, her yıl “Tarkan Zamanları”nın 7’den 70’e iple çekileceğini, konserlerde insanların “Tarkaaan” diye bağıracağını öngörebiliyoruz. 1934’te Gründgens Prusya Devlet Tiyatrosu’nun sanat yönetmenliğine getirilmiş, daha sonra da Gestapo’nun kurucusu Göring tarafından Prusya Devlet Konseyi’ne Mefisto’laşmak de atanmıştı. Sayısız sanatçı, aydın, düşünür Nazi döneminde çeşit Ünlü Alman yazar Thomas Mann’ın oğlu Klaus Mann’ın 1936’da kaleme aldığı müt li baskılarla karşılaşır, pek çoğu yurtdışına kaçmak zorunda kalır, bazıları da hayatlarını kaybederken, Gustaf Gründgens’in kariyeri hiç sek hiş bir roman var: “Mephisto. Bir Ka teye uğramamıştı. Pek çok kişi bunu riyerin Romanı” (Türkçeye çeviren: bir dönem Nazi ideolojisini benimse Sami Türk). Roman ünlü Fransız yö mesiyle açıkladı. Klaus Mann ise, es netmen Ariane Mnouchkine tarafın ki kayınbiraderinden esinlenerek çiz dan 1979’da oyunlaştırılmış (“Mefis diği “Hendrik Höfgen” karakterinde, to”, Türkçeye çeviren: Özdemir İnce) çok daha evrensel bir gerçeği vurgu ve sahneye konmuştu. Oyunun sa lar: Baskı dönemleri, ana iktidar hal dece videosunu seyredebilmiş ama kasının altında bir sürü küçük iktidar çarpılmıştım. Çünkü anlatılan bizim ve fırsatçılık odağı yaratır. Aşağıya de hikâyemizdi. 12 Eylül sonrasında, doğru kademe kademe inen bu fırsat yurtdışında sürgündeydik. çılık çamuru içinde, “ideoloji” gerek Gründgens ve Mann tiğinde sırta geçiriliveren bir kostüm gibidir, ikincildir; asıl önemlisi, ken Klaus Mann’ın “Mefisto”da bir za disinden daha güçlü birçok rakibi saf manlar kayınbiraderi olan ünlü oyun dışı bırakan koşullardan istifade ede cu Gustaf Gründgens’den yola çıka rek, hayatında aklından bile geçire rak bir dönemi ve bir karakteri an meyeceği işlere el atma cüretini gös lattığı bilinir. Hatta roman ilk kez teren “Höfgen”lerin o arsız ve yılışık 1936’da yayımlanmasına karşın, hırsıdır. “Höfgen”ler böyle dönemler 1960’ların başında yapılan yeni bası de öyle kendilerinden geçerler ki, hiç mı Gründgens’in kişilik haklarını ihlal düşünmeden şeytanla pazarlığa otu ettiği gerekçesiyle toplatılmış, ancak rurlar, giderek Mephisto’laşırlar. 1981’de yeniden yayımlanabilmiş, bu arada yine 1981’de Macar yönetmen Yerli “Höfgen”ler Istvan Szabo tarafından çekilen aynı Everest Yayınları’ndan çıkan adlı film büyük başarı kazanmıştı. “Mephisto” romanının arka kapa Almanya’da 20. yüzyılın en önem ğındaki tanıtım yazısında, Marcel li oyuncu ve yönetmenlerinden bi ReichRanicki’nin şu cümlesine yer ri olarak kabul edilen Gründgens verilmiş: “İki dünya savaşı arasın (18991963) Hamburg Kammerspie daki Almanya’yı, hatta Avrupa’yı le Tiyatrosu’nda ilk yönetmenlik de anlamak için bu romanı okumalı.” neyimini yaşarken, Klaus Mann ve Bence günümüz Türkiyesi’ni, kız kardeşi Erika ile birlikte çalışmış özellikle de medya, sanat ve tiyat tı. 1926’da Erika ile evlenen Gründ ro ortamını daha iyi anlamak için gens 3 yıl boyunca Klaus Mann’ın ka de bu romanı okumakta yarar var. yınbiraderi olmuş, sonra yollar ay İşin acıklı tarafı, bizdekiler Gustaf rılmıştı. Kasım 1932’de Nazi Parti Gründgens gibi yetenekli de değil si meclisteki en kalabalık grubu oluş ler; Gründgens, Nazi rejimi yıkıldık turmuştu, aynı yıl Prusya Devlet tan sonra da Batı Almanya’da sa Tiyatrosu’na giren Gründgens’in oy natsal kimliğiyle var oldu, önemli ti nadığı ilk rol Mephistopheles’ti. Ocak yatrolarda sanat yönetmenliği yap 1933’te Cumhurbaşkanı Hindenburg, tı, hatta 1960’ta çekilen “Faust” fil tek başına çoğunluğu sağlayamayan minde yine Mephistopheles’i oy Hitler’e diğer sağ parti liderlerinin de nadı. Adı günümüzde bile yukarı telkinleriyle hükümeti kurma görevi da belirttiğim gibi anılıyor. Peki, ni vermiş ve Weimar Cumhuriyeti’ni bu dönem geçtikten, koltuklar git Nazi Almanyası’na dönüştürecek sü tikten sonra, bizim “Höfgen”lerin reç başlamıştı. 1933’te Klaus ve Eri oturdukları makamların gerektirdi ka Mann katıldıkları politik bir kabare ği mesaiyi bile boş verip, “bunu da nedeniyle Nazi rejimi tarafından ko yapacağım”, “şunu da yapacağım” vuşturmaya uğrayınca yurtdışına çık diye tepine tepine yaptıkları oyun mak zorunda kalmışlar, 1934’te de lardan ne kalacak geriye? Değer Klaus vatandaşlıktan atılmıştı. Aynı mi Mephisto’laşmaya? 24 saat açık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle