28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 30 EYLÜL 2019 PAZARTESİ HABER/YORUM Mahkemede Kürtçe slogana verilen ceza kararı bozuldu Önce ceza, sonra beraat Dincimezhepçi bataklık Emperyalizm cahil ülkeleri kolayca sömürür. Eğitim seviyesi yüksek, bilim, felsefe, sanat, demokrasi ve laiklik alanlarında gelişmiş, çağdaş uygarlık seviyesini yakalamış olan bir ülkeyi, emperyalizm sömürge haline getiremez.  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, emperyalizme karşı mücadeleyi, sadece cephede verilecek bir mücadele gibi görmemiştir. Bir ülkenin emperyalizme karşı direnebilmesi için, çağdaş uygarlık seviyesini yakalayıp cehaletten kurtulmasının zorunlu bir önkoşul olduğunu kavramıştır. Bu nedenle, Türkiye’yi ortaçağ karanlığına ve cehalete geri sürükleyen AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi üyelerini hedef alarak, bir kere daha, “dünya beşten büyüktür” demesinin hiçbir anlamı yoktur. “Dünya beşten büyüktür” demekle emperyalizme karşı bir mücadelenin verilemeyeceğini tarih kanıtlamıştır.  Erdoğan’ın yaptığı konuşmada İsrail’i hedef alarak Filistin sorununa odaklanmasının da hiçbir değeri yoktur. Dünyadaki tek uluslararası sorun Filistin sorunu olmadığı gibi, yeryüzünde adalete aykırı bir dış politika izleyen tek yönetim de İsrail yönetimi değildir. Dünyada, Asya, Afrika, Amerika kıtalarında onlarca ülkede, hem ulusal hem de uluslararası bağlamda, birçok zulüm uygulanmaktadır. Bunları görmezlikten gelerek, dünyadaki adalet sorununu tek başına İsrailFilistin sorununa odaklanarak anlatmak, samimi olarak adalete inanan bir kişinin yapacağı bir iş değildir. Ayrıca, kendi ülkesinde adaleti sağlayamayan birisinin, uluslararası bir arenada küresel adaletten söz etmesinin, hiçbir inandırıcılığı yoktur. Erdoğan’ı iç politikada ve dış politikada yönlendiren bakış açısı neyse, Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada yönlendiren de o olmuştur. Bu bakış açısı da dincimezhepçi, İslamcıSünnici bakış açısından başka bir şey değildir.  Türkiye’yi iç politikada ortaçağ karanlığına sürükleyen bakış açısı bu dincimezhepçi bakış açısı olmuştur. Eğitimin dinselleşmesi, bilimsel ve laik eğitim sisteminin çökmesi, siyasetin ve devlet işlerinin dinselleşmesi, laiklik ilkesinin büyük bir darbe yemesi, bilim, felsefe ve sanat alanlarında Türkiye’nin dünyadaki en geri ülkeler arasında yer alması, demokrasi konusunda Türkiye’nin dikta rejimiyle yönetilen ülkelerle aynı kategoriye girmesi, bu dincimezhepçi bakış açısının bir sonucudur. Dış politikada, Avrupa Birliği üyeliği umudunun tükenmesi, Türkiye’nin Ortadoğu’da yalnızlaşması, Suriye, İsrail ve Mısır gibi ülkelerle diplomatik ilişkilerin ortadan kalkması, büyük ölçüde, bu dincimezhepçi bakış açısının ve teokratik monarşik hayallerin bir sonucudur. Suudi Arabistan, Bahreyn, Sudan, Somali, Malezya gibi ülkelerde demokrasi mi var? Yok. O zaman Erdoğan neden bu ülkelerde var olan düzeni ve bu ülke devletlerinin kendi vatandaşlarına uyguladığı zulümleri Birleşmiş Milletler’de gündeme getirmiyor da, İsrail, Suriye ve Mısır yönetimlerini hedef alıyor? ABD’nin Irak’ta yaklaşık bir milyon insanı katletmesine ses çıkarmayan “Büyük Ortadoğu Projesi” eşbaşkanı Erdoğan, neden Suriye yönetiminin sorumlu olduğu katliamları bozuk plak gibi tekrarlayıp duruyor ve Esad yönetimiyle diyalog kurmayı reddediyor?  İsrail’i Musevilerin yerine Müslüman Araplar, Mısır’ı ve Suriye’yi “İhvan el Müslimin” olarak da anılan “Müslüman Kardeşler” adlı İslamcı köktendinci örgüt yönetseydi ve bu yönetimler de kendi halkına veya başka halklara zulüm uygulasaydı, Erdoğan bu yönetimleri de eleştirir miydi?  Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’deki konuşmasını “tarihi konuşma” diye pazarlayan medyadaki AKP işportacılarının ve amigolarının zavallı şuursuzlukları ve yalancılığa dayalı propagandaları da, yine AKP’nin Türkiye’de yarattığı cehaletin ürününden başka bir şey değildir. Bu cehaletle, Türkiye emperyalizme karşı mücadele vermek bir yana, dünyada alay konusu olmaktan öteye geçemez. ALİCAN ULUDAĞ Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi, Kırşehir’de yargılandıkları davada Kürtçe slogan atan 4 sanık hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen cezayı önce onadı. Ancak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, “eylemin gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi ve kitleyi harekete geçirme potansiyeli dikkate alındığında terör örgütü propaganda suçunun oluşmadığı” gerekçesiyle onamaya itiraz etti. İstinaf mahkemesi verdiği ilk kararını kaldırarak sanıkların beraatına karar verdi. Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılanan 4 sanık, duruşmanın ardından cezaevi aracına bindirildiği sırada Kürtçe “Direnmek yaşamaktır”, “Yaşasın Kürdistan” şeklinde slogan attı. Savcılık, bu nedenle 4 sa nık hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan dava açtı. Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi, atılan sloganlar nedeniyle sanıklara terör örgütü propagandası yapmak suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. İstinaf önce onadı Kararın istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi, önce yerel mahkemenin kararının hukuka uygun olduğu, verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, sanık avukatının istinaf taleplerinin yerinde görülmediği gerekçesiyle yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verdi. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, sürpriz bir şekilde istinafın kararına itiraz etti. Başsavcılık, tutukluların hepsinin araca bineceği zaman dışarıya doğru, slogan attıklarını belirterek “Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararları nazara alındığında, somut olayımızda eyle min gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi ve kitleyi harekete geçirme potansiyeli dikkate alındığında terör örgütü propaganda suçunun oluşmadığı” gerekçesiyle verilen kararının kaldırılmasına karar verilmesini istedi. İtirazı görüşen istinaf mahkemesi, 17 Temmuz tarihinde ilk kararının kaldırılmasına karar vererek sanıkların beraatına hükmetti. Geçen hafta taraflara tebliği edilen gerekçeli kararda, “İsnat edilen eylemin niteliği, gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi ve kitleyi harekete geçirme potansiyeli dikkate alındığında silahlı terör örgütü propagandası yapmak suçunun unsurları oluşmadığından sanıklar müdafinin isnat talepler yerinden görüldüğünden, müdafilerinin istinaf başvurularının kabulü ile Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı kaldırılmıştır” denildi. l ANKARA KHK mağduru mimar Alev Şahin’e bakanlıktan şifre yenileme mesajı ‘Bakanlık bile kabul etmemiş’ TİPİ VE MİLLİYETİ TESPİT EDİLEMEDİ Hava sahasını 6 kez ihlal eden İHA düşürüldü Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Türk hava sahasını ihlal eden insansız hava aracının (İHA) düşürüldüğünü açıkladı. MSB, Fırat Kalkanı Harekât Bölgesi ve Kilis’in batı bölgesinde Türk hava sahasını 6 kez ihlal eden İHA’nın düşürüldüğünü açıkladı. Milliye ti ve tipi tespit edilemeyen İHA’nın, iki F16 tarafından saat 13.24’te vurulduğu kaydedilen açıklamada, “İHA’nın enkazı Kilis İl Jandarma unsurlarınca Çıldıroba Üs BölgesiBeşiriye Geçici Barınma Merkezi arasında düşmüş olarak bulundu” ifadeleri kullanıldı. l ANKARA/Cumhuriyet Zehra Özdilek Kalitesiz beton ürettiğini tespit ettiği bir beton firmasının sahibinin, ismini KHK listelerine yazdırdığı mimar Alev Şahin’e, yalnızca bakan Alev Şahin lığa bağlı çalışan memurların kullandığı evrak ve bilgi sistemi hesabı oluşturularak şifresinin güncellenmesi gerektiğine dair mesaj gönderildi. Düzce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ndeki görevinden 6 Ocak 2017 tarihli 679 sayılı KHK ile atılmasının ardından oturma eylemine başlayan Şahin’in bakanlık sistemi nezdinde hâlâ çalışıyor göründüğü ortaya çıktı. Şahin, “Sistemde hâlâ aktif görünüyorum. ‘CSB’ sistemi sadece bakanlığa bağlı çalışan kamu emekçilerinin adına tanımlanan bir evrak ve bilgi sistemi. Bir süredir özel günlerde mesaj gelmeye başlamıştı. 5 Eylül’deki mesaj ise insan kaynakları şubesinden geliyor ve sistemde kullanılmak üzere hesabımın oluşturulduğu ve şifremi güncellemem gerektiği yazınca şaşırmamak elde değil. İhraç edilmemi belli ki bakanlık da benim gibi kabul edememiş” dedi. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1/ Abecenin bir ya da birkaç harfini hiç kullanmayarak yazılan yazı (Halk edebiyatındaki lebdeğmez denilen şiir türü bunun en güzel örneğidir). 2/ Yahudilerin ayırt edilmek için omuzlarına taktıkları sarı kumaş... Yüzeni içeriye çeken deniz akıntısı. 3/ Hamamböceği. 4/ Evin damında biriken karları atmak için kullanılan büyük tahta kürek. 5/ Orta Avrupa’da, Tuna’nın kolu olan bir ırmak... On iki hayvanlı eski Türk takviminde maymun yılına verilen ad. 6/ Molibden elementinin simgesi... “Arap yasemini” de denilen, güzel kokulu bir çiçek... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. 7/ Kişide ayın etkisiyle ortaya çıktığı düşünülen ruhsal bozukluk... Tanrıtanımaz. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 M İ ŞM İ Ş İ Y E 2 ER İ E İ PEK 3 TOP ÖREKE 1 2 4 AN TRAK 5 N İ S A Z AMK 6 E ŞME A R 7 KAL İ A ALE 3 4 5 8 OBEZ ARAP 9 K UMMU S İ Y E 6 7 8/ Ahşap zemin üzerine uygulanan bir tür vernik... 8 İstek, arzu. 9/ Afrika’da 9 bir ırmak... Akdeniz’de, Napolyon’un sürgüne gönde rildiği ada. yapımında kullanılan bir ağaççık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 6/ Hastalıklı, sakat... Kuzu sesi. 1/ Gözyaşıyla ilgili olan. 2/ Bir 7/ Dağ sırtlarında davarların peygamber... Serdar, başkomu yatırıldığı düz ve kuytu yer... tan. 3/ Kuzey Amerika kökenli Sarp bölgede kurulmuş Kafkas bir ceviz ağacı... Kayak. 4/ Önem dağ köylerine verilen ad. 8/ Bir li tarihsel olgu... Bir nota. 5/ nota... Kullanma süresi. 9/ Harita Kırmızı meyveleri turşu ve reçel çıkarmaya yarayan aygıt. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 30 eylül 2019 SAYI: 34326 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:27 05:13 05:38 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:52 12:59 16:18 06:36 12:44 16:03 06:59 13:07 16:27 Akşam 18:57 18:42 19:05 Yatsı 20:16 19:59 20:21 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Suriye’de barış, Türkiye’de barış CHP’nin düzenlediği “Suriye’de Barışa Açılan Kapı” temalı Uluslararası Suriye Konferansı’na dair gözlemlerimi dün Cumhuriyet’te kısaca yazmıştım. Bugün o gözlemlerimin üzerinden meselenin esasını tartışacağım. ‘Katil Esad’ yanlışı! Konferansın katılımcılarının çoğunlukla dile getirdiği görüş özetle şuydu: “Esad diktatördü, katildi, halkına zulüm yaptı. Suriyeliler o nedenle ülkelerini terk etmek ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmışlardı.” AKP’nin de savunduğu bu tez, CHP’nin konferansının öne çıkan görüşü oldu maalesef. Tespit bu olunca, yani sorunun kaynağı Esad olunca, örneğin AKP açısından teşhis şu oluyor haliyle: Esad rejimi devrilmeli! Gerçi AKP “katil Esad” lafını aslında Suriye’deki hedefine ulaşmanın propaganda malzemesi olarak kullandı en başından beri… Fakat CHP’nin konferansına katılanlar ise ciddi ciddi “katil Esad” söylemine inanıyorlar! ‘Suriyeliler Türkiye’de kalmalı’ yanlışı! Bir kez sorunun kaynağını Esad olarak koyduğunuzda da Türkiye’ye sığınmış Suriyeliler konusunda çözümünüz şu oluyor: AKP, örneğin son ABD’yle “güvenli bölge” anlaşmasında olduğu gibi, Suriyeli Arapları, Türkiye Kürtleri ile Suriye Kürtleri arasında tampon yapmaya kalkıyor; CHP konferansına katılan liberal sosyologlar ise Esad’ın devrilmeyeceğini de gördükleri için Türkiye’deki Suriyelilerle uyum içinde yaşamayı savunuyor! CHP konferansının konuşmacılarından bazıları, ciddi ciddi “Suriyelileri yeniden Suriye’ye göndermemeliyiz, çünkü orada izole olurlar; en iyi çözüm burada bizimle uyum içinde yaşamalarıdır” diyorlar! Bir kez sorunun kaynağını yanlış olarak Esad diye teşhis ettikleri için, o sosyologların kafasında Suriyelileri vatanlarına kavuşturma perspektifi de olamıyor! Suriyeliler Esad’dan değil, cihatçılardan kaçtı! Oysa o liberal sosyologlar yıl yıl gelenlerin sayılarına ve hangi olay üzerine geldiklerine baksalar, Türkiye’ye gelen 4 milyon Suriyelinin çok büyük çoğunluğunun Esad’dan değil, cihatçılardan kaçtığı gerçeğini görecekler! Görmek istemeyenler, bari ilk gelen Suriyelilerin arşivlerde kayıtlı olan şu sözlerini hatırlasalar: “Esad 6 ay sonra devrilecek, geri döneceksiniz diyerek gelmemizi teşvik ettiler.” Evet, Türkiye’ye ilk gelen Suriyeliler, Esad’ı 6 ayda devirme hedefi olanların teşvikiyle geldiler. Ardından gelenler ise sınırların açılmasıyla Suriye’ye Esad’ı devirmeye giden/gönderilen Bosnalı, Çeçen, Afgan, Uygur kökenli cihatçıların teröründen kaçarak geldiler. ABD’nin PYD’yi meşrulaştırmak için savaştırdığı “kullanışlı düşman” IŞİD’den kaçarak geldiler. Gerçek budur, “katil Esad” söylemi ise bu gerçeğin üzerini örten perdedir! Emperyalizmin derdi insan değil, para! Meselenin esasına gelecek olursak… 2011 yılında Suriye’nin başında Esad değil de, bizim liberal sosyologlarımızı tatmin edecek ölçüde “demokrat” olan bir devlet başkanı olsaydı; Suriye’de bu yaşananlar olmayacak mıydı? ABD Suriye’ye “demokrasi” için mi geldi? ABD Irak’ı “demokrasi” için mi işgal etmişti? ABD Libya’ya “demokrasi” için mi saldırmıştı? ABD, Irak’taki, Libya’daki, Suriye’deki halkların daha demokratik bir düzende yaşamasını sağlamak için mi milyonları öldürdü? Geçiniz! ABD Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanan bir enerji koridoru inşa etmek için bölgemizde; Kürtlerin kara kaşı kara gözü için değil! ABD enerji hatlarını Çin ve Rusya’ya karşı denetiminde tutmak için bölgemizde; Arap sevgisinden değil! ABD, etnik ve mezhep üzerinden bölgedeki etkili ulus devletleri bölerek kontrolünde tutmak için bölgemizde; Türklere, Kürtlere, Araplara, İranlılara demokrasi getirmek için değil! Sorunun kaynağı Esad değil, ABD! Milyonların kanını döken ABD’yi değil de, sorunun kaynağı olarak vatanını savunan Esad’ı görenler, haliyle yanlış öneriler sunuyor. Sorunun kaynağı ABD emperyalizmi ve onun işbirlikçileridir. Sorun bu olunca, çözüm de bellidir: ABD emperyalizmine karşı bölgesel işbirliği! Bunun da pratikteki ilk ifadesi, Ankara’nın Şam’la işbirliğine geçmesidir! İşte her şeye rağmen CHP’nin konferansı bu ana mesajı vermesi bakımından Türkiye ve Suriye için yararlı olmuştur. Zira Suriye’de barış, Türkiye’de barıştır!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle