28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 23 EYLÜL 2019 PAZARTESİ Ayrıntılar Neslican Tay’ın ardından… Genç kadın kanserle mücadele ediyordu. Umuda, iyiliğe gereksinim duyan milyonların gözünde simge oldu Neslican Tay. Yazık ki sonuç umulan yönde olmadı, öldü. Sosyal medya dost mu, düşman mı, siz karar verin: Neslican’ı bize tanıtan bu mecra, aynı zamanda ardından yazılanları da okuma olanağı sağladı. Genç kadının kansere yenilmemek için verdiği çaba her birimizi farklı duygulara taşıdı, düşündürdü. Yaşamın ne denli değerli armağan olduğunu gördük. Şan, şöhret, para, iktidar türü kavramların içinin nasıl da bomboş olduğunu anladık. En azından bazılarımız anladı! Öte yandan salgın kötülük ne boyuta gelmiş ibretle tanıklık ettik. Neslican Tay, mücadelesini toplumla paylaşarak, hem kendi payına direniş kaynağı buldu, hem de kalabalıkları irkilterek önemli görev üstlendi. Bela hastalık sürecinde bir bacağı kesildi. O, kadın olmaktan vazgeçmedi. Mini etek giymeye devam etti. Gizlenmedi. Saçları döküldü. Fotoğraf paylaşmaya devam etti. Makyaj yaptı. Güldü. Duygularını ayrıntısıyla ifade etti. Sevilmesinin nedeni buydu. Maskeli balo çağına boyun eğmedi. Geleneksel ahlak kurallarına eyvallah etmedi. Toplumsal meselelere duyarlı davrandı. Acımadı kendine. Son nefesine dek sorumlulukla yaşadı. Yaşı yirmi birdi. Unutmayalım. Neslican, öte dünya mitleriyle avunmadı. Bilime inandığını ısrarla dile getirdi. Hamasete karnı toktu. Hacı, hoca tayfasının hoşuna gitmedi bu tutumu. Kadınları eve tıkmak isteyenlere direndi. Yaşamı daraltıp cehenneme çevirenlere inat, dimdik durdu. Ölmek istemediğini haykırdı. Dua etmedi göz önünde. Eğer buna gereksinim duyup yaptıysa da, gösteriş haline sokmadı. Bedenine sahip çıktı, aklıyla örnek oldu. Yaygın sahte ahlaka hiç yüz vermedi! Gönüllere böyle girdi. Hepimiz, garip ama öykündük Neslican’ın direncine, tutumuna! Elbet yobazlar rahatsız oldu, lağım ağızlarıyla saldırdılar ardından. Diyeceksiniz ki: “O alçakları ciddiye alan var mı?” Yazık ki geniş bir güruh tam da onlar gibi düşünüyor, davranıyor. Çok ilginç günlerdeyiz. Genç kadının güzelliğini görüp, kalbi birlikte atanlar bir yanda; amansız hastalıkla mücadele veren kadına “gebersin” diyecek kadar tiksindirici olanlar öte yanda! İktidar üniversitelerinden birinin rektörü, üstelik psikiyatrist ve de profesör şöyle dedi: “Dinlerin hayata anlam katma ve teselli gücünden faydalanabilseydi hastalığı düşman gibi görmezdi diye düşündüm.” “Cehennem” nedir diye tarif ediyor ya yobazlar. Yanıtı vereyim: Cehennem şu yaşadığımız gündür. İçinden geçtiğimiz zamandır. Bu pis heriflerle aynı havayı solumaktır. Yaşama, sevmeye, sanata, insana, hayvana, doğaya, güzel olan ne varsa hepsine düşman bu cahil, yobaz, karanlık güruhla bir arada olmaktan öte cehennem olabilir mi? Çok üzgünüm. Doğrusu ağız dolusu sövmek istiyorum. Kederliyim. İki olasılık var: Ya sinecek, bu alçaklığa teslim olacağız ya da boyun eğmeden dirençle, bu öfkeyi diri tutarak mücadele edeceğiz. Yaşamın anlamı olmalı!  Haydi çocuklar TEGV’e Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV), yeni etkinlik yılı, 71 eğitim noktasında başladı. Bugüne kadar ilköğretim çağındaki 3 milyona yakın çocuğa destek veren vakfın 20192020 etkinlik dönemindeki en önemli yeniliklerinden biri, İngilizce Dil Öğrenim Programı’nın TEGV çocukları ile buluşması. Çocuklar, programın dijital içeriklerine evlerinden de ulaşabilecek. TEGV’in tüm etkinliklerine katılım ücretsiz. EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ EĞİTİM Doğu Akdeniz Dijital dönüşümÜniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam: Ayrıntılar Ayrıntılar korkutuyor FİGEN ATALAY Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam, tüm dünyada dijital dönüşüm yaşandığını belirterek, “Bu beni çok korkutuyor. Bu dönüşüm üniversiteler üzerinde büyük etki yapmaya başladı. Ne KKTC’de, ne de Türkiye’de uzaktan eğitim ya da sanal eğitim belli bir noktaya geldi. Bu konuda bütün üniversiteler çalışmak mecburiyetinde. Bu dönüşümü çok yumuşak bir geçiş içersinde tamamlamız gerekir” dedi. Üniversitenin 40. yıl kutlama programı için buluştuğumuz Rektör Prof. Necdet Osam, sorularımızı yanıtladı: n Üniversite ne zaman ve nasıl kuruldu? 1979 yılnda ilk kez Yüksek Teknoloji Ensitüsü olarak kuruldu. 1974 Barış Harekâtından sonra öğrencilerin kendi ülkelerine sahip çıkabilmeleri, ara eleman yetiştirmek ve daha da önemlisi Kıbrıs Türklerinin, dünyayla entegrasyonu sağlamak için temelleri atıldı. Üniversitenin kurulmasında kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın etkisi çoktur. Ben yedinci rektörüm. Okul ilk kurulduğunda devletin atamasıyla üçlü kararname ile yapılırdı rektör ataması. 2001’den itibaren daha demokratik bir yapı oluşması için senato tarafından seçilmesi yönüne gidildi. Benim seçimimde senato değil üniversitenin tüm çalışanları oy kullandı. Demokrasi varsa bir üniversitede oy tasnifinin bire bir olması lazım. n Devlet üniversitesi nasıl ücretli oluyor? Doğu Akdeniz Üniversitesi devlet tarafından kurulmuş ilk ve tek üniversitedir. Hükümeti oluşturan partilerin yetkilileri bu üniversitenin üst yönetim kurulunu oluşturur. Buna “Vakıf Yöneticiler Kurulu” deniyor. Onların altında rektör bulunuyor. Yapısı, Prof. Osam, 2426 Ekim’de Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde yapılacak Akdeniz Üniversiteleri Birliği genel kuruluna, Türkiye’den üye 115 üniversitenin katılımının çok önemli olduğunu söyledi. Türkiye’deki vakıflardan farklı. Devletin bu üniversiteyi kurarken aldığı bir kararla ücrete tabi bir devlet üniversitesidir. Bu vakfın tüm kaynakları öğrenciden gelen gelirdir. Dolayısıyla kâr amaçlı bir üniversite değildir. Türkiye’den gelen öğrencilere çok geniş burslar veriliyor. Bunun sebebi öğrenci çekmekten çok, ihtiyaçlı, gerçekten okumak isteyen öğrencilere ciddi bir katkı yapabilmekti. n 40. yıl hedefleriniz neler? Üniversitemiz 40. yılına çok iyi bir akademik başarı zinciriyle giriyor. Times Higher Education (THE) 2020 yılı Dünya’nın En İyi Üniversiteleri sıralamasında 8011000 bandında yer aldık. Genç üniversiteler sıralamasında ilk 150’de bulunuyoruz. 10 sene içinde ilk 8090’da olmayı hedefliyoruz. Bundan sonraki hedefimiz üniversitemizin farklı yerlerde küçük kampuslarda da olsa eğitim vermesidir. Türkiye’de küçük bir kampus haya lim var. Ortadoğu bölgesinde bize büyük bir ilgi var. Bologna Üniversitesi ile eğitim işbirliği anlaşmamız var. New York State ile 2+2 programlarımız, İran’la ortak doktora programları, İngiltere Warwick Üniversitesi ile ortak master programımız var. Roma Sapienza Üniversitesi ile iletişim bağlamında ortak çalışmalarımız bulunuyor. Avrupa’daki uluslararası ilişkilerimizi sürdürmeyi planlıyoruz. KKTC’deki üniversitelerin, Türkiye’deki Farabi ve Mevlana programlarına dahil olmalarının sağlanması için uğraşıyoruz. Akademik özgürlük Magna Carta’daki varlığımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Magna Carta üniversitelerin bir anayasası anlamındadır. Bu anayasaya uymak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Akademik özgürlük, düşünce özgürlüğü ve barış bağlamında üniversite miz yol almaya devam edecektir. n Yükseköğrenimde kalite sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz? Kaliteye önem verdiğimiz için akre ditasyonlara sahibiz, üniversitemizde yapılan araştırmalar dünyada ses getirebiliyor. Türkiye’de ise öğretim üyesi sıkıntısı var, büyük bir üniversiteleşme var. Her yerde üniversite var ama bu üniversitelerde ders verecek akademik personel sıkıntısı mevcut. Özellikle hukuk, tıp ve eğitim fakültelerinde bunu görüyoruz. Türkiye’de de bu iki konu dışında akreditasyon sorunu var. Yeni kurulan üniversitelerde beyin gücüne ihtiyaç var. Üniversiteyi devam ettirecek yeni nesil bilim adamları yetişmesi lazım. n Türkiye’deki ailelerin Kıbrıs’la ilgi önyargıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Kıbrıs üniversiteleri tanımlaması coğrafik olarak doğru ama psikolojik ve sosyolojik olarak doğru bir tanımlama değil. Burada çeşitli eğlence merkezleri bulunuyor ama aynı tür sosyal sıkıntı yaratabilecek davranış biçimi Türkiye’de de, İngiltere’de, Avusturya’da da var. Yetiştirdiğiniz bireyin değerlere sahip çıkmasını sağladığınız takdirde, onun kendini hayat içinde doğru ve düzgün bir şekilde tanımlaması kolaydır. Yasakçı zihniyetle hiçbir yere varamazsınıız. Kıbrıs’ta casinolar var, bu bir realitedir ama siz öğrenciyi casinoya değil üniversiteye gönderiyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkili kurumu Kıbrıs’ta hangi üniversiteleri tanıyorsa siz de çocuğunuzu o üniversiteye göndereceksiniz ve genel tanımlamadan kaçacaksınız. Kıbrıs’ta suç oranı sıfıra yakındır. Eğitim ailede başlar. Siz çocuğunuza temel değerleri ne kadar iyi aşılayabilirseniz, o temel değerler gittikleri yükseköğretim kurumlarında o kadar zenginleşir. ” ‘HüToanüldwirvkukeiyirnesgi’tn’ieinli Mersin’in Tarsus ilçesinde “Türkiye’nin Hawking”i olarak anılan SMA Tip2 ve skolyoz hastası, yüzde 96 bedensel engelli Neptün Yılmaz (20), İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Fen Fakültesi Fizik Bölümü İngilizce programına kaydını yaptırdı. Yılmaz, okul kaydını yaptırdıktan sonra annesi Nilcan Yılmaz ile Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’i ziyaret etti. Başkan Seçer de Neptün’e eğitim hayatı boyunca destek sözü vererek, fizik alanında da çok başarılı olacağına inandığını söyledi. Seçer, İzmir Büyükşehir Belediye Baş kanı Tunç Soyer’e de çağrıda bulunarak, “Sevgili başkanımızdan Neptün ile ilgilenmesini rica edeceğim. Artık Neptün sevgili başkanımız Tunç Soyer’e emanet olacak” dedi. 2 yıl önce Erciyes Üniversitesi ve Kozmik Anafor Derneği tarafından düzenlenen yarışmada, “Evrenin oluşumu” adlı sunumuyla Türkiye üçüncüsü olan Yılmaz da, “Çocukluğumdan beri astronomi ve fiziğe karşı ilgim vardı. İleride başarılı bir bilim kadını olmak istiyorum. Hawking benzetmesinden dolayı çok mutlu oldum, gururlandım” diye konuştu. l DHA Kurasız sınav yok Yazgülü Aldoğan Eğitimin her konuda gençlere haksızlık ettiği ülkemizde yeni bir uygulama da denklik sınavına girecek olanlara yapıldı. Lisans eğitimini yurtdışında yapan öğrencilerin diplomalarının geçerli olabilmesi için YÖK’ün denklik vermesi, bunun için bazen ek ders alınması şart koşuluyor. Bu dersleri Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi’nden alan öğrenciler daha önce sınava da burada giriyordu. Ancak Türkiye’de çalışmak isteyen çoğu Suriyeli yabancı göçü, bunların diplomalarının denklik sorunu üniversiteye yük olmaya başlayınca her gün yönetmelik ve karar değiştirilir oldu. En son uygulama ise sınav için kontenjan belirlenmesi. Derslerinin başarıyla bitirmiş olsa da öğrencilerin tümü sınava giremiyor. 26 Eylül’de Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde yapılacak “İlmi Hüviyet Tespit Sınavı” için 40 kişilik kontenjan ayrılınca sınava girmek için bekleyen 50 kişi için den kura çekildi. Böylece iki dersten ortalama 95 tutturmuş aday kurada çıkmadığı için sınava girme şansını kaybederken daha az puan alan öğrenci kurada çıktığı için sınava girecek. Çıkmayanlar yedekte Kurada çıkmayan adaylar ise yedek listeye alınmış. Onlar da sınav günü Ankara’da hazır bulunacak ve kurada çıkmış aday gelmezse onun yerine sınava girecek. Üstelik bunun için önceden 600 tl sınav harcı yatırmaları da gerekiyor! İki dersinden ortalama 95 tutturan adaylardan Y. Bahat, “Öğrencinin sınava girebilmesi için kura mı çekilir? Zaten 50 kişi girecek, ya hepimizi sınava alsınlar, ya da not ortalaması en yüksek olandan aşağı doğru sıralama yapsınlar. Benim işim hazır, sınava girip denklik alamadığım için başlayamıyorum. Sınava girip giremeyeceğim belli olmadan harç yatırıp gidip Ankara’da hazır beklemem isteniyor. Üniversite 10 kişiye daha sınav yapamıyor mu?” diye soruyor. YÖK: Ders notunun sınavla ilgisi yok YÖK yetkililerinin bu konudaki açıklaması da şöyle: “Eczacılık alanında İlmi Hüviyet Tespiti sınavına eksik derslerini ve stajını tamamlayanlar girebilmekte ve çeşitli üniversiteler bu sınavı yapmaktadır. Ders notunun sınav ile bir bağlantısı yoktur. Adaylar sınav notu ile değerlendirilmektedir. Adaylar eczacılık alanındaki sınavlara senede en fazla 2 kez girebilmektedir. Kontenjandan fazla başvuru olursa üniversite noter huzurunda kura çekerek sınava katılacakları belirlemektedir.” YERLEŞTİRME KAOSU İTİRAFI Açıkta kalan öğrenciler için bir hafta süre OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı imam hatip ve meslek lisesi istemediği için açıkta kalan binlerce öğrencinin liselere yerleştirilmesi için taşra teşkilatına talimat verdi. MEB ayrıca, yaşanan kaosun ardından 2020 için yerleştirme planlamasına şimdiden başladı. Bakanlık, bütün il ve ilçe il milli eğitim müdürlüklerini resmi yazı ile uyararak, boş kontenjan planlaması istedi, açıkta kalan öğrencilerin 27 Eylül’e kadar okullara yerleştirilmesi talimatı verdi. ‘Değişik sebepler’ Bakan Ziya Selçuk imzalı talimatta imam hatiplere yerleştirilmek istemeyen öğrenciler “değişik sebepler” olarak tanımlandı. Resmi yazıda, “Bu süreçte, bir örgün ortaöğretim kurumunda öğrenim görmek üzere tercih hakkını kullanmayan veya tercihte bulunmalarına rağmen herhangi bir ortaöğretim kurumuna yerleşemeyen öğrencilerden örgün ortaöğretime devam etmek isteyenlerin başvuruları 1923 Ağustos 2019 tarihlerinde alınmış ve 6 Eylül 2019 tarihine kadar da İl/İlçe Öğrenci Yerleştirme ve Nakil Komisyonu ekranında görünen boş kontenjanı bulunan ortaöğretim kurumlarına yerleştirilmiştir. Buna rağmen değişik sebeplere bağlı olarak hâlâ bir ortaöğretim kurumuna yerleşemeyen öğrenciler bulunmaktadır” denildi. Bazı okullarda ikili öğretime geçen, bazılarında sınıf mevcudunu artıran ve bazılarında da depoları bile sınıfa döndürerek kontenjan artıran MEB, “yerleştirme taleplerinin karşılanabilmesi” için merkezi sınav puanı ile öğrenci almayan okulların boş kalan kontenjanlarına “kayıt alanı”, “komşu kayıt alanı”, “diğer kayıt alanı” sıralaması ile yerleştirme yapılmasını istedi. Yerleştirmelerde yaşanan plansızlığın ardından MEB, LGS 2020 için çalışmalara şimdiden başladı. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer’in başkanlığında “LGS 2020 Yerleştirme Çalışmaları” başlıklı toplantı düzenlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle