24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1315 AĞUSTOS 2019 PERŞEMBE Hüzündür yakışan bize...Gazeteci, yazar ve sinema eleştirmeni Münir Göker: TİYATRO DÜNYASINDA İKİ KAYIP Sevgi Sanlı’ya veda Oyun yazarı, eleştirmen ve çevirmen Sevgi Sanlı, önceki gün 94 yaşında hayatını kaybetti. Sanlı, bir dönem gazetemiz için de eleştiri yazıları kaleme almış, “Bilimsel İnsancılık” isimli deneme yazısıyla da Cumhuriyet Gazetesi Deneme Yarışması Ödülü’nü kazanmıştı. Sevgi Sanlı, 2 Temmuz 1925’te İzmir’de dünyaya geldi. Sevgi Batur imzasını da kullandı. Sadayı Hak ve Halkın Sesi gazetelerinin sahibi ve başyazarı Mehmet Sırrı (Sanlı) Bey’in kızıdır. İzmir Amerikan Kız Koleji (1945) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi (1950) mezunu Sanlı, Ankara’da Devlet Tiyatroları’nda başdramaturg (195676) ve Ankara Radyosu’nda İngilizce spikeri olarak çalıştı. 1976’dan itibaren İstanbul’da çevirmenlik ve tiyatro eleştirmenliği yapmaya başlayan Sevgi Sanlı, TDK, TYS, PEN Yazarlar Derneği, Tiyatro Yazarları Derneği ve Uluslararasi Tiyatro Eleştirmenleri Birliği üyesiydi. Eleştiri yazıları Cumhuriyet Gazetesi ve Gösteri dergisinde yayımlandı. İlk oyunu “Dilsizlerin Dili”, 1950’de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda; diğer oyunları Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları ve özel tiyatrolarda sahnelendi. “Bilimsel İnsancılık” adlı denemesiyle 1963 Cumhuriyet Gazetesi Deneme Yarışması Ödülü’nü; “Küçük Tilkiler” adlı çevirisiyle 197273 ve “Bu Hesapta Yoktu” adlı çevirisiyle 197374 Ankara Sanat Sevenler Derneği ödüllerini; “Rita” adllı çevirisiyle 1981 Avni Dilligil Ödülü’nü, 1981 Ankara Sanat Evi Odülü ve 1993 Kültür Bakanlığı En İyi Eleştiri Ödülünü; Sinekli Bakkal uyarlamasıyla 1997 Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi Uyarlama Oyun Yarışması Büyük Ödülü’nü aldı. Ferruh Yanardağ yaşamını yitirdi Tiyatro oyuncusu mğladSdbeçMamznıbSşdieümeei,uymzakeeaüenmskarir.ırnkYnıedailnyFdcibeNânaajydhlbeaaıybışantinranuıearğ,ateçna,kıraırpib“nşhınkarudırnpBgiaaezezındhyçucıpaöıamcmensanaieyyAnrbYıtapgğğeuıünelötdaarnbait,ıimrşndzltmğemnıışıüdstğluneiieeaytiğmoumy.ı.ntdınirr.Yi.s.atAo.m.idaoianythAhtrlHBcnalaaaldsaugrıeoğeunmkluiyün.,nzlhnldzilucataa.beülarrteSulıbşıinrhrggçekülllaeöüianaüyny,zyni,nüdnalkakldüeblüleceiiümtümğanyamgyü”apleüen.tr.BkBzn1eıaaa6lınkkFtn.çl0ııeaerrı0krklcnarö’öaeudrykychaDeMYiYBekkeeraiA.nnnznYSdieaamaAiğrrnlDndaiı)ağaha’ıörımağn’dnnlalai(aüeçBğznidaınCdndekaeıabfnımrnhutkeaaögiösdrrüsydiei’nollnıneünndscddSraeeaaüaaknt. Göker, dördüncü son kitabı “Yeni Hikâyeler”de 1968 ku şağını anlatıyor. Göker, terk edemediği 60’lı yılları, günde lik hayatın içinden geçerken rastladığı insanların yani gö rünenin tasvirini çiziyor. “Ne var ki hüzündür yakışan bize / Belki de en çok anladığımız” kendi sini Paul Verlaine’nin sözüyle tanımlıyor Münir Göker... ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Gazeteci, yazar ve sinema eleş tirmeni Göker dördüncü son kita bı “Yeni Hikâyeler”de 1968 kuşağı nı anlatıyor. Göker, terk edemediği 60’lı yılları nı, gündelik hayatın içinden geçer ken rastladığı insanların yani görü nenin tasvirini çiziyor. Mekânlardan çok hayatlara dokunarak, kendili ğinden sığlaşan bir toplumun coğraf yasını irdeliyor bir nevi... Kısacası insanı anlattığı kitabının önsözünde Doğan Hızlan’ın da dediği gibi, “Gö ker hikâyelerinde ironiyi, trajediyi birbiri içinde kullanıyor. İnsanın bi lindik bilinmedik yanlarını anlatır ken, edebiyata, müziğe göndermeler yapıyor. İstiyor ki okuru da bunla rı bilsin, hikâyelerin içinde bunların da kattığı lezzeti fark etsin...” Göker’in mutlulukla pek ilgisi yok, daha çok hüznü kaleme alıyor. Gö ker, “Ben az kurgu yaparım, hep ken di yaşadığım acılar, hüzünler; bir sa vaşın nasıl kaybedildiği... Onları yaz dım. Ve burada tabii asıl bir romans var, hüzün var, bizim kuşağın ente lektüel tavrını da oraya koymaya ça Gazeteci, yazar ve sinema eleştirmeni Münir Göker ile gazetemizin müzesinde buluştuk. lıştım. Yapabildiğimiz, hüznün bize yakışması oldu, bu konuda yazmaya hâlâ devam ediyorum” diyor. Hikâyelerinin Yavuz Özkan tarafından sinemaya aktarılacağını ancak Özkan’ın kısa süre önce yaşanını yitirmesiyle bu projenin şimdilik durduğunu da ekliyor sözlerine Göker. Kitabında 68 kuşağını yazdığını ama politikadan uzak durduğunu söyleyen Göker, “Yaşadığımız aşkları, hüzünleri, bize uzak mesafede duran romans ve aşklarımız oldu, onları anlatıyorum” diyor. Sinemayla geçen bir hayat... Giresun’da doğan Göker, 1960’larda İstanbul’a yerleşti. Lise ve Üniversiteyi (hukuk fakültesi) İstanbul’da bitirdi. Hukuk fakültesinde Sinema Kulübü’nü kurdu. Sinemaya gönül vermiş arkadaşlarıyla birlikte daha sonra Sinematek’in kuruluşuna katıldı. Şakir Eczacıbaşı ve Onat Kutlar’la birlikte Sinematek’in yönetim kurulunda görev aldı. 1973 yılında İstanbul Ticaret Odası’nda çalışmaya başladı. Uzun yıllar hukuk müşavirliği yaptığı kurumdan 2008 yılında emekliye ayrıldı. 19972000 yılları arasında Fenerbahçe yönetim kurulunda hukuk kurulu başkanı olarak görev aldı. İTO’nun yayın organı olan Ekonomik Durum’da köşe yazarlığı yapmaya devam ediyor. Münir Göker ayrıca Büyük Kulüp’te kültür komisyonu başkanlığını da yürütüyor. Yazarın dört kitabı bulunuyor. Berkay ve Cepkin sahnede gözyaşlarına boğuldu Edirne’nin Enez sahilinde düzenlenen “Trakya Müzik Festivali”nde sahne alan Hayko Cepkin ve Moğollar grubunun kurucularından Cahit Berkay, sahnede duygu dolu anlar yaşadı. Festivalin ikinci gününde rock müziğin sıradışı isimlerinden Hayko Cepkin, aynı gün sahne alan efsane müzik grubu Moğollar’ın kurucularından Cahit Berkay’ı sahnesine davet etti. Moğollar’ın, Madımak Katliamı için bestelediği “Issızlığın Ortasında” şarkısını birlikte seslendiren iki isim, şarkının bitiminde gözyaşlarına hakim olamadılar. Uzun süre duygusal anların yaşandığı konseri izleyen binlerce kişi, Berkay ve Cepkin’i dakikalarca alkışladı. Bodrum’da Mabel Matiz coşkusu Kerki Solfej’in Bodrum Antik Tiyatro’da düzenlediği açık hava konserlerinin önceki akşamki konuğu Mabel Matiz oldu. Matiz, Antik Tiyatro’yu dolduran ve her şarkısında kendisine eşlik eden seyircilerine, “Sizlerle birlikte söyleyince şarkılarımız dualaşıyor” diyerek teşekkür etti. Çömlek ustasının 1800 yıllık izi Manisa’nın Yunusemre ilçesi sınırlarında yer alan Aigai Antik Kenti’ndeki kazı çalışmalarında yaklaşık 1800 yıllık parmak izi bulundu. Bir ustaya ait olduğu tahmin edilen parmak izinin incelemelerin ardından müzede sergilenmesi bekleniyor. Batı Anadolu’da kurulan 12 Aiol kentinden biri olan ve tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanan Manisa’nın Yunusemre ilçesi Yuntdağ Köseler Mahallesi yakınında bulunan Aigai Antik Kenti’nde 2019 yılı kazı çalışmaları devam ediyor. Bu yıl Aigai Antik Kenti Nekropolis alanında yoğunlaşan çalışmalarda ilginç buluntulara da rastlandı. Aigai Antik Kenti Kazı Başkanı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Yusuf Sezgin tarafından Yunusemre Belediyesi sponsorluğunda yürütülen çalışmalarda 1800 yıllık olduğu tahmin edilen bir insana ait parmak izlerine rastlandı. Evlerin yer yüzeylerinde kullanılan pişmiş toprak plakaları üzerinde bulunan 3 parmak izinin, pişmiş toprak plakasını üreten bir ustaya ait olduğu düşünülüyor. l İHA Fidel Castro Fotoğraf Sergisi açıldı Tepebaşı Belediyesi tarafından Atila Özer Karikatürlü Ev’de Fidel Castro’nun doğum günü etkinlikleri kapsamında Fidel Castro Fotoğraf Sergisi açıldı. Küba Büyükelçiliği’nden gelen Fidel Castro temalı toplam 39 fotoğrafın sergilendiği sergi nin açılışına, Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç, Küba Cumhuriyeti Maslahatgüzarı Mayvet Gonzlez Fernandez, Küba Büyükelçiliği Sekreteri Abel Martinez Grandio ve sanatseverler katıldı. Sergi 19 Ağustos’a kadar açık kalacak. l ESKİŞEHİR T E L E V İ Z Y O N Hazırlayan: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 07.00 Gün Başlıyor 09.30 18 Dakika 11.00 Haber 10 13.00 Kulis 14.00 Haber 13 16.20 Tele Ekonomi 17.00 Sağlık Masası 18.00 Ana Haber 20.00 18 Dakika 21.00 Türkiye’nin Geleceği 23.00 Gün Bitiyor 00.30 18 Dakika 08.00 Çalar Saat 10.45 Yasak Elma 13.00 Zuhal Topal’la Sofrada 15.45 Yaparsın Aşkım 19.00 Gülbin Tosun İle Fox Ana Haber 20.00 Hayati Tehlike 22.00 Romantik Komedi 2. Bekarlığa Veda 08.00 Günaydın Türkiye 11.00 Oktay Sinanoğlu’nun Kum Saati 12.30 Gün Ortası 15.00 Ege Gündemi 16.00 Nasıl Yani 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Yeni Dünya 21.00 Haber Merkezi 23.00 Gece Görüşü 06.00 Güne Merhaba 09.00 Haber 10.00 10’Dan Sonrası 13.00 Bugün 15.00 Günlük 17.00 Günlük 18.00 Haber 19.00 Ana Haber 21.00 Gündem Özel (Semiha Şahin Özel) 23.00 Günün Sonu 10.00 Yabancı Sinema: Boyu Boyuma 12.20 Fotoğraflar 12.30 Resim Sevinci: Bob Ross 13.00 Hayat Sanat 13.30 Bir Resim Bir Hikaye 14.00 Aykut Köksal İle Mimarlık Söyleşileri 15.00 Opera Dünyası 15.30 Karalama Defteri: Doğan Hızlan 16.00 Tarihin Ruhu 16.30 Bizim Resmimiz 17.00 Eskici 17.30 Konsere Davet 18.00 Hayat Sanat 18.30 Resim Sevinci: Bob Ross 19.30 Bir Zamanlar 20.00 Belgesel: Gizli Şehirler: Amsterdam 21.00 Yabancı Sinema: Kuzu 22.30 Felsefe Söyleşileri 23.30 Evliya Çelebi YAYI N A K I Ş I cumtv@cumhuriyet.com.tr 10.35 İşte Sürat İşte Ses 11.25 Avustralya Kamyoncuları 12.15 Alaska’yı Mesken Tuttuk 13.05 Nasıl Yapılmış? 13.55 Bering Boğazı’nda Altın 14.45 Avustralya Kamyoncuları 15.35 Dizel Kardeşler 16.30 Tamirat Tadilat 17.25 İşte Sürat İşte Ses 18.15 Nasıl Yapılmış? 19.10 Avustralya Kamyoncuları 20.05 Altın Peşinde 21.00 Nasıl Yapılır? 21.55 Ormanın Koruyucuları 22.50 İşte Sürat İşte Ses 23.45 Dizel Kardeşler 24.30 Nasıl Yapılır? 01.15 Ormanın Koruyucuları 02.00 Avustralya Kamyoncuları 02.55 İşte Sürat İşte Ses 10.00 Ne Kadar Gerçek? 10.55 Sınır 11.50 Normandiya Tanıkları 12.40 Challenger Felaketi. Kayıp Dosyalar 13.35 Zihin Oyunları 13.57 Zihin Oyunları 14.25 Ne Kadar Gerçek? 15.20 Ahmak Bilimi 15.42 Ahmak Bilimi 16.10 Sınır 17.05 Zihin Oyunları 17.27 Zihin Oyunları 18.00 X Jenerasyonu 19.00 Ahmak Bilimi 19.22 Ahmak Bilimi 20.00 Otoyol Cehennemi Derlemeler 21.00 Uçak Kazası Raporu Özel 22.00 Araba S.O.S 23.00 Uçak Kazası Raporu 23.55 Uçak Kazası Raporu 00.45 Zihin Oyunları 01.30 Ahmak Bilimi Can Yücel... Dün gibi... 12Ağustos 1999... Tam yirmi yıl olmuş Can Yücel aramızdan ayrılalı... Bana sanki dün gibi geliyor... İçimden şöyle seslenmek geliyor: Sevgili Can Yücel, bakma “aramızdan ayrıldı” falan diyorum ama, internette her gün senin adına yeni şiirler üretiliyor. Millet benimsediği ve sevdiği sözlerin altına senin imzanı atıyor; işte bir Can Yücel şiiri diye ortaya sürüveriyor... Kimilerini okusan çok öfkelenirsin ya da çok gülersin... Bir, üç, beş, düzelt düzelt başa çıkamaz olduk. Yani öylesine seviliyorsun hâlâ... Bayram ve barış Bu hafta boyunca yine herkes seni andı durdu... Bu yıl Kurban Bayramı’na rastladı bu anmalar... Kurban Bayramı deyince anımsadım senin şu dizelerini: “Koyunlar keçiler ve koçlar için Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı Bu barış var ya, bu barış Cephedekiler için o kadar barış” Sen gittiğinden beri barıştan söz etmek, “barış istiyoruz” demek daha da tehlikeli oldu bizim buralarda... Barış için akademisyenler, barış isteyen avukatlar, gazeteciler, yazarlar vb. İçeri tıkıveriyorlar... Sonra sen masumiyetini anlat artık... İçeri düşmek Sen varken içeri solculuktan düşülürdü. Şimdi ne sağ kaldı, ne sol. Sadece “bizden olanlar, yani biat edenler” ya da “vatan hainleri yani onun gibi düşünmeyenler var...” Sen Che Guevara’nın “İnsan ve Sosyalizm” ile Mao ve Amerikalı bir generalin günlüğünden oluşan “Gerilla Harbi” kitaplarını Türkçeye çevirdiğin için içeri düşmüştün. Amerikalı generalin yazdığı bölümlerden mahkum olmayı da “CIA’nın bana attığı kazık” diye nitelemiştin! Hapisteyken yazdıkların dilimizden düşmez olmuştu. “Yaşamak istiyorum / Yaşamaya bu soğumuş cehennemde / Ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil / Yaşamayı yaşamak istiyorum” demiştin. Elbet dersin: “Yaşamım benim en güzel şiirim” diyen de sendin. İroni ve humor Yaşamında ve şiirinde hep ironi vardı: “Humor, bir sığınma, savunma mekanizmasıdır. Savunma ama, bir başkaldırıya, bir saldırıya dönüşür... Çok ağır geçen hayatımızın içinde, ironi, bütünselliği bozmayacak ana çaredir. Bir direnç kahkahasıdır” diyordun. “Dönülmez Faşizmin ufkundayız / Vakit çok geç” derken haklıydın! “Tencere dibin kara / Seninki benden kara” diye sesleniyordun “Şili’deki Tencereye”. “Kurtarıcılar kurtara kurtara / Kurtardılar Memleketi memleket olmaktan” derken o günleri arar duruma geleceğimizi elbet bilemezdin. “Shakespeare Üzre” şiirinde “Türkiye’nin Manimarkası’nda bir şeyler kokuyor / Kimine göre tuz, kimine göre et, / Hamlet! Hamleeet!” derken 12 Eylül faşist darbesini yaşıyorduk. “...Garson dedim, bana biraz sabır ver / Allah’tan isteyeceğinizi benden istiyorsunuz paşam, dedi. / Öyleyse bir Allah ver dedim / Gitti, bir daha da gelmedi” derken direnç kahkahalarını yeşertiyordun. Kim bilir bu günleri görsen neler üretirdin neler... Her daim afacan Can Yücel, şiirimizin hiç yaşlanmayan çocuğu... Şiirleriyle kahkaha çiçekleri üreten, sözcüklere takla attıran, dizeleri rengârenk çemberlerde fır döndüren afacan bir çocuk... Sokağın diliyle konuşan bir dil cambazı... İmgelere pabucunu ters giydiren, onları altüst eden sihirbaz... Kahkahayı dirence, direnci kahkahaya dönüştüren... Eleştiriyi hiç ıskalamayan, hedefi hep on ikiden vuran... Amansız bir silahşor! İçi gibi şiiri de iyilik ve şefkat dolu... Aramızdan ayrıldığında benim yaşımdaydı. O gün bugün benim için hep o “afacan çocuk” kaldı. Artık hiç yaşlanmayacak! CI’nın sponsoru Vodafone Red Vodafone Red, Contemporary Istanbul’un “Dijital İletişim Sponsoru” oldu. Buna göre Vodafone Red’liler, 1215 Eylül tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi ve Lütfi Kırdar Rumeli Salonu’nda düzenlenecek 14. Contemporary Istanbul fuarına giriş biletlerinde yüzde 10 indirim hakkına sahip olacak. Vodafone Red’liler ayrıca, CIF Dialogues kapsamında yapılacak sanat sohbetlerini ve fuar içinden alınacak üç boyutlu görüntüleri Vodafone TV ile cep telefonlarından izleyebilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle