28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY 1115 AĞUSTOS 2019 PERŞEMBE Emekçi yüzde 4’e talimKamu işçisine ilk 6 ay için yüzde 15 zam talep edilmesine rağmen Türkİş yüzde 8+4 zamma imza attı 4 İki yıllık döneme bakıldığında zam oranı 2017 sözleşmesinin gerisinde. 2017 sözleşmesinde her yıl için 750 lira brüt ek ödeme vardı. Taşerondan kadroya geçirilen 1 milyona yakın işçi ise sözleşmeden yararlanamayacak. 4 İşçileri memnun etmeyen zammın ardından Türkİş Başkanı Atalay’ın söylediği, “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” sözleri tepki çekti. Atalay, “İşçileri utandıracak bir şey yapmadım” diyerek kendini savundu. Türkİş Başkanı Ergün Atalay’a tepkiler devam ederken, 2017 sözleşmelerinin yürürlük sürelerinin bitiş tarihleri şubat sonu olarak düzen yılında imzalanan sözleş lenmişti. Bu sözleşmede me ile 2019 sözleşmesini karşılaştırdık. İki yıllık döneme bakıldığında mustafa böyle bir madde yok. çakır İzin maddesi yok zam oranı 2017 sözleşmesinin 4 Eski sözleşmede zamların gerisinde. 2017 sözleşmesinde ardından aylık net gelirin 2 bin her yıl için 750 lira brüt ek öde 600 TL’nin altında kalması ha me vardı. Ancak bu sözleşmede linde aradaki farkın tazminat yok. Taşerondan kadroya geçiri olarak işçilere ödeneceği hükmü len 1 milyona yakın işçi ise söz yer almıştı. Bu sözleşmede böy leşmeden yararlanamayacak. Bu le bir madde yok. işçiler 6 ayda bir yapılacak yüz 4 Eski sözleşmede işçilerin Zehra Zümrüt Selçuk de 4’lük zamlara mahkum olma anne, baba, eş ve çocukları ile ya devam edecek. Kadro verilen kardeşlerinden birinin ağır kaza ancak ücret zamları düşük tutu geçirmesi veya önemli bir hasta larak adeta cezalandırılan bu iş lığa yakalanması halinde 6 aya çiler, aylıkları yüksek enflasyon kadar ücretsiz izin verilmesi ön karşısında savunmasız kaldığı görülmüştü. Bu süre bir katına için de fiyatlar karşısında daha kadar da uzatılabiliyordu. Yeni da ezilecek. sözleşmede bu da yok. Türkİş ile hükümet arasında 4 Yeni sözleşmede eskisin imzalanan 2017 ve 2019 sözleş den farklı olarak kıdem zammı Ergün Atalay melerinin karşılaştırmasından çıkan sonuçlar şöyle: 4 2017 sözleşmesinde 3 bin TL’nin altındaki aylık brüt çıp Atalay’a istifa çağrısılakücretlere3binTL’yigeçme mek üzere aylık 90 TL iyileştirme yapılmıştı. Bu sözleşmede 3 bin 500 TL’nin altındaki aylık nın 1 Ocak 2020’den itibaren “2 kuruş x 225 saat” olarak uygulanması öngörüldü. Ayrıca ilave tediye + ikramiye gün sayısı 112’den az olan işyerlerinde 112 günü geçmeyecek şekilde 5 gün ilave ikramiye ödemesi de yapılacak. Kbrüt çıplak ücretlere 3 bin 500 TL’yi geçmeyecek şekilde aylık Taşeronun işi zor150 lira iyileştirme öngörüldü. 4 2017 sözleşmesinde birin ci yıl için yüzde 7.5 + 5, ikinci yıl için yüzde 3.5+3.5 zam verildi. Enflasyon farkı da vardı. Bu sözleşmede ise birinci yıl yüzde 8+4, ikinci yıl yüzde 3+3 zam öngörüldü. Enflasyon farkı bu sözleşmede de yer aldı. 2017 sözleşmesinde taşeron işçilerin kadroya alınması çalışmalarına devam edileceği belirtilmişti. İki yıllık süre içerisinde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamudaki taşeron işçiler kadroya, belediyelerdeki taşeron işçiler ise belediye şirketlerine ge 4 Eski sözleşmede ye çirildi. Ancak ücret zamları yine KHK ile mek yardımının birinci 2020 sonuna kadar 6 ayda bir yapılacak yıl günlük 1.5 TL artırıla yüzde 4’lük zamlara sabitlendi. 1 milyo rak uygulanması, ikinci na yakın işçi 6 ayda bir yapılacak yüzde yıl ücret zammı oranında 4’lük zamlara mahkum edildi. Son söz yükseltilmesi karara bağ leşmede de bu işçilerle ilgili çalışmaların lanmıştı. Ancak bu sözleş 2020’den itibaren yapılacağı belirtidi. mede yemek için ayrı bir Zam konusunda herhangi bir ifade yer düzenleme yapılmadı. Yemek yardımı da ücret zammı oranında artırılacak. 4 2017 sözleşmesinde işçilere yılda bir defa mayıs ayında brüt 750 TL ek ödeme verilmişti. Bu sözleşmede böyle bir madde yok. 4 Önceki sözleşmede toplu iş almadı. Taşeron işçilerle ilgili gelecek yıl konunun çalıştaylarda tartışılacağı da öğrenildi. Önceki söz leşmede geçici işçilere gördürülen işçilerin taşeron işçilerine yaptırılamayacağı açık hükmü yer alıyordu. Son sözleşmede bu yer almadı. amu işçileriyle toplusözleşme imza töreninde mikrofonların açık olduğunu unutarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” diyen Türkİş Başkanı Ergün Atalay’a tepkiler sürüyor. Atalay ise Fox TV’de katıldığı programda tepki çeken açıklamalarıyla ilgili kendini şöyle savundu: “Ben işçileri utandıracak bir şey yapmadım. Beni tanıyan, bizim geçmişimizi bilenler tanır. Biz her zaman işçilerden yana olduk, olmaya da devam edeceğiz. Şimdi bir fabrikaya gidiyoruz. Sağıma geçici işçi, soluma ise kadroya geçen taşeron işçi var. Geçici işçiler, biz sana ne zamandır aidat ödüyoruz bizim kadroyu halledin diyor. Solumdaki işçi de maaşlarımızı düzenle yin diyor. Ben tüm işçilerin haklarını savunmakla mükellefim. Taşeron, geçici işçi, maaş zamları çözülene kadar ben bu sorunları dile getireceğim.” Ergün Atalay o sözleri taşeron işçilerle ilgili kullandığını söyledi. Atalay, binlerce taşeron işçiye kötü haber verdiklerine işaret ederek, bakanın orada taşeron işçilerle ilgili olarak “bir şey söyleyecek misiniz” diye sorduğunu belirtti. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Twitter hesabından Atalay’a tepki gösterdi. Özel, “Türkİş Başkanı yüzde 15 zam talebiyle oturduğu masada yüzde 8’e imza atmayı ‘uzasa işi karıştıracağız’ sözleriyle açıklıyor. Uzatmadığınız şey; kamu işçisinin alın terinin, emeğinin karşılığına erişme hakkı, daha insani koşullarda çalışma ve yaşama ihtimali!” dedi. CHP’li Muharrem İnce de, “İşçinin alın terini, emeğini, çocuklarının gele ceğini Saray’a satan Türkİş Başkanı koltukta bir gün dahi oturmamalı ve gitmeden işçiyi enflasyona ezdiren o sözleşmeyi yırtıp atmalıdır” diyerek tepkisini dile getirdi. ‘Yarın Ali de satar’ Birleşik Kamuİş Genel Başkanı Mehmet Balık da, Türkİş’in hükümet ile imzaladığı sözleşmeyi eleştirirken, MemurSen Genel Başkanı Ali Yalçın’a da gönderme yaptı. Balık, “Dün Ergün sattı, yarın da satar Ali. Size huzur vermez, emekçinin vebali” dedi. Balık, Türkİş ve MemurSen’in tavırlarının emekçilerden yana olmayacağını belirtti. Balık, “Türkİş Başkanı Atalay’ın sözleri kamu işçilerinin ve emek hareketinin nasıl satıldığını gösterdi. Emek mücadelesi tarihine kara bir leke olarak geçecek bu sarı sendika anlayışı unutulmayacaktır” ifadesini kullandı. l ANKARA Artık yardım değil iş zamanı Yerli şirketler kapanıyor CHP milletvekili Ömer Fethi Gürer’in yazılı soru önergesine cevap veren Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Türkiye’nin şirket iflaslarını ortaya koydu. Bakan Pekcan, 2019 yılının ilk 7 ayında 7 bin 837 adet yerli şirketin kapandığını, Türkiye’de tamamının yabancı uyruklulara ait olan 8 bin 661 adet şirketin kurulduğunu açıkladı. Pekcan, bu yılın ilk 7 ayında kapanan, devredilen ve birleşen yerli ve yabancı firma sayılarını açıkladı ancak isimler ve kapanma sebepleri sır olarak kaldı. Pekcan’ın Merkezi Sicil Kayıt Sistemi verilerine göre Türkiye 01.01.201929.07.2019 tarihleri arasındaki durum şöyle: Toplam 47 bin 78 adet şirket kuruldu. Birleşme işlemi ile başka şirkete devir olan şirket sayısı 853’ü buldu. Birleşme işlemi ile başka şirketi devir alan şirket sayısı 763’e çıktı. 871 adet yabancı ortaklı şirket kapandı. Yabancı ortaklı 41 şirket başka şirkete devir oldu. Ömer Fethi Gürer, “Binlerce işçinin işsiz kalıp, önemli şirketlerin kapanma ve el değiştirme süreci yaşadığı süreçte bile sadece pembe tablo çizmekle meşgul bir ekonomi anlayışı ile sorunlar çözüm bulmaz. Yapısal sorunlardan öte yaşanan krizin etkilerini aşacak desteklerin işletmelere verilmesi gerekir” dedi. l Ekonomi Servisi ‘Tarım Bakanlığı da şirketlere ortak olabilir’ Tüm Üretici Köylüler Sendikası (Tüm Köy Sen) Genel Başkanı Sadık Turan, borç batağındaki şirketleri kurtarmak için Maliye Bakanlığı’na verilen şirketlere ortak olma yetkisinin Tarım Bakanlığı ve diğer bakanlıklara da verileceğini iddia etti. “İktidar işçi ve üretici köylüyü yoksullaştırırken zora düşen şirketleri kurtarma operasyonuna hazırlanıyor” diyen Turan, eski Tarım Bakanı Mehdi Eker’in “Ya şirketler tarım yapacak ya da köylüler şirketleşecek” sözün hatırlattı. Turan, “Devlet üretim alanında olmaz, dediler. İşçi ve üretici köylüyü, emekliyi yerli ve yabancı sermayeye tes lim ettiler. Bu da yetmiyor, zarar eden yerli ve yabancı şirketlere hizmet etmek için bakanlığı şirketlere ortak yapıyorlar. Yani halkın fabrikalarını, mülklerini şirketlere sattıkları yetmiyormuş gibi şimdi de paraları aktarmak istiyorlar. Önceden söylediği gibi köylüler şirketleşemeyeceklerine göre tarım arazileri, şirketlere teslim edilerek tarım işini yerli ve yabancı şirketlere teslim edecekler. Fındık, tütün, zeytin, buğday, kayısı ilk uygulama alanları olacak. Yabancı ve yerli tarım ve gıda şirketleri ülkenin tüm tarım bölgelerini örümcek ağı gibi kaplıyor” diye konuştu. l Ekonomi Servisi BETAM’a göre Türkiye’nin Suriye krizine karşı aldığı önlemler, acil yardımlara odaklandı. Artık işgücü piyasası uyumu öncelikli olmalı. Türkiye 3 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 21 Şubat 2019 itibarıyla Türkiye’de 3 milyon 639 bin Suriyeli geçici koruma statüsü altında yer alıyor. Suriyeliler Türkiye’nin toplam nüfusunun neredeyse yüzde 4.5’ine denk gelirken Türkiye’de ikamet eden geçici koruma altındaki Suriyelilerin 2 milyon 259 bini yani yüzde 62’si çalışma çağında. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) araştırmasına göre, 2011 yılından bu yana geçen 8 yılda Türkiye’nin Suriye krizine karşı aldığı önlemler acil yardımlara odaklandı. Bu kapsamda yardımlar Kızılay kart, eğitim ve sağlık alanlarına yönlendirilirken, ara dan geçen zaman göz önünde bulundurulduğunda artık işgücü piyasası uyumunun öncelikli olması gerekiyor. Sınavlara teşvik BETAM’ın “Suriyelilerin İşgücü Piyasasına Uyumu: Şanlıurfa, Hatay ve Gaziantep’te İstihdam Olanakları” araştırmasına göre, işsizliğin hızla arttığı bu dönemde gerekli belgeler edinildiği takdirde, bu alanlardaki açık işler istihdam olanaklarına dönüşebilir. Türkiyeli işsizler gerekli sınavlar için İşsizlik Sigortası Fonu’ndan faydalanabilirken, Suriyeli işsizler için bu sınavlara teşvik verilmesi değerlendirilebilir. BETAM’a göre, böylelikle diploma ve sertifika gibi mesleki yetkinlik gösteren belgelerin Türkiye’de denklinklerini almakta zorlanan Suriyeliler için mesleki becerilerinin belgelenmesi de teşvik edilmiş olacak, işgücü piyasası uyumları da kolaylaştırılacak. l Ekonomi Servisi Küresel ısınma, doğa katliamı, ‘Yeni faşizm’ Dünya medyası, yine iklim krizinin hızla geri dönülemez noktaya yaklaştığına ilişkin, kimi analizlere göre bu noktanın geçildiğini savunan haber ve yorumlarla dolu. Hidrokarbon kullanımının bir türlü denetim altına alınamamasının yanı sıra ormanların, gıda üretimi ve madencilik için yok edilmesi iklim krizini hızlandıran etkenlerin başında geliyor. Bence bir önemli etken de “Yeni faşizm”. Durum çok daha kötü... İklim krizi küresel ısınmadan kaynaklanıyor. Küresel ısınma da öncelikle atmosferdeki CO2 gazlarındaki artıştan. Sanayi kapitalizmi öncesinde, atmosferdeki CO2 oranı milyonda 280 idi. Bugün bu oran 410’a ulaştı. 1970’lerde yapılan öngörüler, küresel ısınmada sanayi öncesi düzeye göre 2 derecelik artışa insanlığın uyum sağlayabileceğini düşünüyorlardı. Belki Asya ile Amerika arasındaki kuzey geçidi buz kırıcılara gerek kalmadan geçilebilecekti. Bugünlerde 1 derece artışı geçtik ve uygarlık daha şimdiden büyük bir basınç hissediyor. Kuzey geçidi ise artık her yıl düzenli olarak açılıyor. Dünyadaki suları buz halinde tutan kutuplardaki buzlar da eriyor. En son araştırmalar Grönland’ın buz tabakasının erimesinin hızlandığını, bu erimenin kuzey yarım küredeki hava akımlarının düzenini bozmaya başladığını gösteriyor. Birleşmiş Milletler İklim Paneli’nin araştırmalarının bulgularına göre, önümüzdeki birkaç on yıl içinde atmosferdeki, CO2 oranı milyonda 450’ye ulaşacak. O zaman küresel ısınmada 2 derece artışa ulaşmış olacağız. Küresel ısınmadaki ve etkilerindeki artışta bir hızlanma olduğunu düşünen kimi araştırmalar, CO2 oranının milyona 500 oranına doğru gittiğini düşünüyorlar. Yaklaşık 3 milyon yıl önce, atmosferdeki CO2 oranı o düzeye ulaştığında deniz seviyesi bugüne kıyasla yaklaşık 45 metre daha yüksekti. Bu öngörüler, şu iki etkeni esas olarak alıyor. Birincisi donuk topraklar çözünerek metan gazı atmosfere salınıyor. İkincisi yoğun kentleşmenin getirdiği et talebiyle artan hayvancılık da metan gazının atmosfere salınımını artırıyor. Metan gazı, küresel ısınmaya CO2’den 20 kat daha fazla etki yapıyor. Kısacası bu kapitalist uygarlık koşullarında insanlık, genel olarak canlı türlerinin geleceği, büyük ve gittikçe hızlanan bir tehlike ile yüz yüze. Gezegenin yenilenebilir kaynaklarına bakınca da, bu hızlanma saptamasını destekleyen bir resim ortaya çıkıyor. Bu kaynakların gereksinimleri karşılama kapasitesi bu yıl 29 Haziran’da tükenmiş. Bu tükenme tarihi 2018’de 1 Ağustos iken, 1979 yılında 29 Eylül olarak hesaplanıyormuş. Ağaç katliamı ve ‘Yeni faşizm’ Yukarıda aktardığım verilerin açıklandığı günlerde, Kaz Dağları’ndaki ağaç katliamını önlemeye çalışan bir direnişe ilişkin haberleri okurken, artık bir fiyaskoya dönüşen İstanbul Havalimanı’na yer açmak için kesilen 13 milyon ağacı, AKP iktidara geldiğinden bu yana yaşanan doğa katliamını, betonlaşmayı düşünürken gözüme Brezilya ile ilgili bir haber takıldı. Brezilya’da faşist Bolsonaro devlet başkanı olduğundan bu yana, yaklaşık 8 ayda dünyanın akciğeri olarak kabul edilen Amazonlarda orman kırımı (deforestation) yüzde 278 artmış. Yalnızca bir ayda 2 bin 250 kilometrekare orman alanı tarıma, madenciliğe açılmış. Küresel ısınmanın “Çinlilerin komplosu” olduğunu iddia eden Trump’ı da bu resme ekleyince, “Yeni faşizm” ile küresel ısınma arasında bir ilişki kurmamak olanaksız. Hangi versiyonuna bakarsak bakalım, “Yeni faşizmin”, küresel ısınmayı, iklim krizini inkâr ettiği, ormanları yok ederek doğal yaşam alanlarını tarıma ve madenciliğe açtığını, hidrokarbon madenciliğini ve kullanımını artırdığını, gıda ve su krizlerini yok sayarak nüfus artışını, yeni yollarla ve dev inşaatlarla kentlerde yoğunlaşmayı teşvik ettiğini görüyoruz. Diğer bir deyişle “Yeni faşizm”, kapitalist “kâr makinesinin” sanayileşme başladığından bu yana yarattığı doğa yıkımını, atmosfere sera gazları salınımını, toprakları, suları zehirleme sürecini hızlandırıyor. “Yeni faşizmin”, bağnaz dinci (Hıristiyan, Hindu, Müslüman) bir hareket olarak şekillendiğine bakarak, kafayı “öbür dünyaya” taktığı için mi bu dünyada, kaynakları bu kadar acımasızca sömürmekten çekinmiyor, bu dünyanın yok olmasına aldırmıyor diye sormadan edemiyorum. 61 bin marka başvurusu Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yılın 6 ayında Türk Patent ve Marka Kurumuna (TÜRKPATENT) 2 bin 734 yerli patent ve bin 322 yerli faydalı model, 53 bin 645’i yerli olmak üzere toplam 61 bin 278 marka başvurusu gerçekleştirildiğini söyledi. Varank, “İlk 6 aylık veriler, 2019’u sınai mülkiyet başvuruları açısından iyi bir noktada tamamlayacağımıza işaret ediyor” dedi. Benzer bir tablonun tescil sayılarında da görüldüğüne dikkati çeken Varank, ocakhaziran döneminde 1 152 patent, 307 faydalı model tescilinin gerçekleştirildiğini aktardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle