19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY 928 TEMMUZ 2019 PAZAR Şehir hastanesi kaosuErdoğan’ın ‘zirve’ diyerek övündüğü Bilkent Şehir Hastanesi’nde eksiklikler tamamlanamıyor 4 İnşaat çalışmalarının devam ettiği devasa büyüklükteki hastanede, hastalar binlerce adım atmak zorunda. 4 Doktorlar bölümler arası koşuşturmadan hayli yorgun, bir günde 5 buçuk kilometre yürüyen bile var. 4 Çalışma koşullarının göz önüne alınmadığı hastanede, bazı çalışanlar mesaisini güneş görmeden bitiriyor. 4 Hastanenin yönetiminde ise liyakata uygun olmadan atanan “uçan profesörler” söz sahibi. Kamu özel ortaklığı ile devletin kendi arazisinde kiracı olduğu Bilkent Şehir Hastanesi’nde, eksiklikler tamam lanamıyor. “Avrupa’nın en büyük hastanesi” sloganı ile övülen has taneye gelenler, yön tabelası yeter sizliğinden dolayı otopark alanın dan başlayarak yolunu bulmakta güçlük çe kiyor. “Uzaklık nede niyle bir gün de işlerini hal ŞEYMA letmeye çalışPAŞAYİĞİT tıklarını” söy leyen hastalar, hastaneye ulaştıktan son CUMHURİYET, BİLKENT ŞEHİR HASTANESİ’Nİ ra adeta binalar arası yarışa başlıyor. Hastane içinde başka bölüme geçmek isteyen hastalar, devasa GEZDİ... Hastanenin açılışını Erdoğan yerel seçimlerden önce yapmıştı. büyüklükteki binaların içinde bin lerce adım atmak zorunda kalıyor. 13 DEVLET HASTANESI FEDA EDILDIDoktorlaraçöpasansörü Hastanenin içindeki mesafenin uzunluğundan şikâyetçi olan sadece hastalar değil. Sağlık çalışanları da hem bina geçişlerinde hem de bina içi koşuşturmadan hayli yorgun. Doktorlar, hastalar için ringlerin olduğunu ama sağlık ça Bilkent Şehir Hastanesi için şehir merkezindeki 13 köklü devlet hastanesi feda edildi. Ankara’nın mimarisi ve tarihiyle kent belleğine işlemiş hastaneler tek tek yok olmaya başladı. Otel konforunda ve 3 bin 810 yataklı olduğu sık sık dil lendirilen hastane ile 3 bin 566 yataklı Etlik Şehir Hastanesi için şehrin hastane ihtiyacı olan noktalarındaki hastaneler unutturulmaya çalışılıyor. İki şehir hastanesinin toplam yatak kapasitesi ise 7 bin 326. Hükümetin, “şehir hastaneleri nin kazandırdığı yatak kapasitesini, ihtiyaç noktalarına hastane açarak kazandırmayı tercih etmek yerine, şirketlerin yaptığı büyük hasteneleri, kent onayına sunmadan hayata geçirmesi” en çok eleştirilen konuların başında. l ANKARA lışanlarının her yere yürüdüğünü söylüyor. Doktorların arasın ANKARA’DAKI ŞEHIR HASTANESI SORUN YUMAĞI HALINDE da “20 bin adım atmadan eve gittiğim yoktur” diyen bile var. Konuştuğumuz bir başka doktor, kendini havaalanında gibi hissetiğini, genel yönetim ve enfeksiyon yö İŞLEYIŞ TIKANMIŞ netiminin zor olduğunu anlatıyor. Bir başka doktor ise “Bir ameliyat için kendi bölümünden ameliyathaneye gidiş geliş sırasında beş buçuk kilometre yürümüşüm” diyor. Doktorlar, bölümlerin ve katların olması gereken yerlere göre düzenlenmediğini söylüyor. Asansörlerin bozuk olduğunu, çalışan asansörlerin de her katta durduğunu belirten doktorlar, çöp ya da yemek asansörünü kullandıklarını ekliyor. Doktorlar, şehir hastanesine geldikten sonra bilimsel çalışma sayılarının da yarı yarıya düştüğünü ifade ediyor. Güneş ışığı görmüyorlar Sağlık personellerinin çalışma koşullarının göz önüne alınmadığı hastanede, morg bölümü güneş alırken bir alt katındaki pataoloji bölümü çalışanları, mesaisini güneş görmeden bitiriyor. “Morg’un yanında mescit olduğu için morg ve pataloji bölümünün yer değiştiremediği” konuşuluyor. Personel odalarının çoğu güneş ışığından mahrum. Özellikle idrar tahlilinin yapıldığı yer elverişsiz koşullara sahip. Sağlık personelinin oturduğu küçük odanın solunda erkek tuvaleti, sağında kadın tuvaleti var. Küçük odaya yapılan sağlı sollu pencereler ise bu iki tuvalete açılıyor. Buradaki sağlık çalışanları, gördüğü uygunsuz görüntülerden şikâyetçi. Hastane kampusu içinde hizmete açılmayan binalar mevcut. Hastaların yürüdüğü yol Yerel seçimlerden önce hızla açılması sağlanmıştı. Kentin merkezindeki Nu mune, Yüksek İhtisas ve Bilkent bölgesin deki Atatürk Hastanesi kapatılarak Şehir Hastanesi’ne taşındı. Kentin en doğusundaki Mamak’ta has talanan ve ambulans isteyenden tutun, bütün acil vakalar Şehir Hastanesi’ne yön lendiriliyor. Mamak’tan alınan hasta, An kara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Hastanesi, Hacettepe Tıp Fa kültesi, İbni Sina hastanele rini atlayarak kentin en ba tısındaki Şehir Hastanesi’ne getiriliyor. Tamam, buraya SERTAÇ EŞ kadar normal kabul edebilirsiniz. Ancak, bu hastanın ya kınları var. Eğer hasta yoğun bakıma veya servise yatırıldıysa yandılar. Çünkü hastalarını gör mek ve işlemlerini yaptırmak için her gün üç vasıta değiştire rek gelmek, üç vasıta değiştire rek geri dönmek zorundalar. Diyelim ki özel taşıtınız var. Bindiniz arabanıza ve geldiniz Şehir Hastanesi’ne. Otoparklar yetersiz. Ne ya parsınız? Alışkın olduğumuz en kolay işi: Yer bulursanız, yol kenarına park edersi niz. Önce trafik polisleri anons eder, “Ara cınızı yol kenarından çekiniz” diye, son ra çekici gelir. Arabayı kaptırmamak için hastane çevresinde, tek yön olan yolda, çekici önde siz arkada ağır ağır tur atarsı nız. Kısa aralıklarla bulunan setler hız yap maya izin vermediği için çekicinin arkasın da mini bir konvoyun yürüdüğünü gözleri mizle gördük. Peki, ya hastanız yatarak tedavi olacak sa? Hoş geldiniz ikinci aşama maceraya. İnşaat çalışmaları sürüyor. Bir yakınınızın hastalanması üzüntü veren bir durumdur. Ancak sizin hastalanmanızdan fahiş fiyatlarla para kazananları düşününce aynı şey olmaz. Diyelim ki hastanıza içmesi için su alacaksınız, gittiniz kafeteryaya. 1.5 litrelik su 3 TL. İşletmeciye takılırsınız, “Niye bu kadar ucuz” diye. Yakınmalardan bunalmış işletmeci dayar cevabı, “Sen benim buraya kaç para kira verdiğimi biliyor musun?” Kaç para diye üstelersiniz, “50 bin TL. Hem de devlete değil, özel şahsa veriyorum” yanıtını alırsınız. Bu arada 1.5 litrelik su, Türkiye’nin o en yaygın marketlerinde 6 tanesi 6 TL’ye satılıyor. Yani ikisi de su... Ama düşeni soyuyorlar. Burnundan soluyan adam Denildiği gibi hastane “en büyük”. Tamam ama sorunlar da ondan aşağı kalmıyor. Örneğin nöroloji servisindesiniz, sizi kardiyoloji bölümüne sevk ettiler. Adımsayarla ölçtük, ikisinin arası 1.5 kilometre. Hastanızı yatırdınız sedyeyle götürüyorsunuz, yolun yarısında kadıncağız kaldırıyor kafasını ve “Beni nereye götürüyorsunuz” diye soruyor. Sedye demişken, “sedye asansörlerini” de unutmayalım. Karşılıklı 4 tane asansör. Hasta yatağında ve yürüyen sandalyede 7 hasta bekliyor. Dar mekân, sinirler geriliyor. Gelen tek asansörün içinden yemek arabaları çıkıyor. Sedyeye yer açmak için yemek arabalarını asansörden çıkaran kadın görevli yakınıyor: Üçüncü kez arabaları indiriyoruz, yemek servisi yapamayacağız... Hastanede bölümler arasındaki ulaşımı golf arabaları sağlıyor. Sayı yetersiz, kimse sıraya girmiyor. Tartışmalar uzuyor. Sağlık personelinin binmesi zaten yasak. Güvenlik görevlileri cincır denen araçla, teknik personel elektrikli bisikletlerle ulaşım sağlıyor. Hasta yakınlarından aradığı yeri bulamayan bir yurttaş, adeta burnundan alev soluyarak, “Her şeyleri gösteriş” diye yakınıyor. Çevresindekiler gerginliğin farkında, nereyi aradığını bile sormuyorlar. Merdiven yürümeyince... Giriş katlarıyla bodrum katların arasında yürüyen merdivenler var. Ancak bölümler arasındaki mesafe uzayınca tüp geçitlere de yürüyen merdiven yapılmış. Ancak duruyor. Bir ana oğula rastladık. Oğulun ayağı alçıda, koltuk değnekleriyle gideceği yere ulaşmaya çalışıyor. Hemen yürüyen merdiveni görünce kendini oraya attı. Ancak merdiven yürümedi. Değnekleri annesine verdi, merdivenin yan tarafına tutunup zıplayarak yürümeyen merdivenin sonuna kadar geldi. Sonra koltuk değneklerini aldı. Fotoğrafını çekerken annesi, “Çek abi çek. Rezil olduk” diye söylendi. Bir günde tanık olduklarımızın bazıları bunlar. Ancak görünen şu ki, Şehir Hastanesi denildiği gibi çok büyük olmuş. Ama biraz yığma olmuş... l ANKARA lar arasında inşaat çalışmaları de vam ediyor. Tasarruf tedbiri Bilkent Şehir Hastanesi de tasarruf tedbirleri kapsamına alınmış görünüyor. Sağlık çalışanları, gazlı bezin bittiği durumları gördüklerini anlatıyor. Hastalar, ameliyat öncesi giymek zorunda oldukları varis çorabını kendilerinin aldığını söylüyor. Kalp kapakçığı ameliyatı olmak zorunda olan hastalar ise iki aydır beklemede. ‘Uçan profesörler’ Hastane içindeki çalışanların konuştuğu diğer bir konu ise liyakat. Doçentlikte beş yılını doldurduktan sonra yeni kurulan üniversitelere atanıp bir günde profesör olan ve “uçan profösörler” olarak bilenen hekimler, hastane yönetiminde. Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden gelen doktorlar ise dört kişilik hekim odalarında tek bilgiyasar ile çalışıyor. Şehir merkezindeki kapatılan hastanelerde çalışan ve kadrosu kapsam dışı bırakılan işçilerin bazıları ise işinden oldu. İşlerine devam edenlerden Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden gelen personelle OP. DR. FIKRET ŞAHİN * 17Temmuz 2019 tarihinde TBMM Genel Sağlığa zararlı sistem Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun belirttiği üzere devlet yönetiminde mutlaka liyakatli kişi Kurulu’nda görüşmeleri ta hizmeti üzerinden dövizle yandaş şir lere yetki verilmesi ülkemi mamlanarak kabul edilen 102 sayılı Ge ketlere kaynak aktarıyor. zin menfaatine ve gelecek nesillerin ya lir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda 2.İTİRAF: ŞEHİR HASTANELE rarınadır. Değişiklik yapılması hakkındaki kanun RİNİN İŞLETME SÖZLEŞMELERİ Genel olarak sağlık sistemini değer teklifinin 28, 29 ve 30. maddeleri adeta NİN NEDEN TİCARİ SIR OLDUĞU VE lendirdiğimizde, Kamu Özel İşbirliği “sağlık alanında da aldatılmışlığın bir iti AÇIKLANAMADIĞI İTİRAF EDİLİYOR. modelinin sağlık alanında yapılacak ya rafı netiliğinde”. Şehir hastanelerinin sözleşmeleri tırımlar için uygun olmadığını görüyo Yasa teklifiyle deniliyor ki; KamuÖzel açıklanamıyor çünkü; şehir hastanele ruz. Bu modelle sağlık hizmetleri kamu İşbirliği ile yaptırdığımız ve kira bedelle ri üzerinden bağlanılan hortumla kamu sal hizmet alanı olmaktan çıkmış, adeta rini dövizle ödediğimiz şehir hastanele kaynakları döviz bazında yandaş şirket para kazanılacak ticari bir hizmet alanı rinde kamuoyunu olağanüstü zarara uğ lere aktarılıyor ve kamu muazzam dere na dönüştürülmüştür. YapKiralaİşlet rattık. Şimdi bu yasayla; biraz olsun bu ce zarar ettiriliyor. Kamu bu yatırım mo şeklinde yapılmış olan şehir hastane zararı azaltabilmek için “sözleşme be deliyle o kadar zarar ettirilmiştir ki; bir lerinde hizmetin odak noktası, hastane deli” diye bir maddeyle ödemelere üst şehir hastanesi için ödenen miktarla 8 şirketlerinin ka^r etmesidir. Geçiş garan limit getiriyoruz. Hatta yasanın 30. mad adet benzer büyüklükte hastane yapıla tili otoyolköprü, yolcu garantili havaa desi, yasanın yürürlüğünün geriye doğ bileceği hesaplanmıştır. lanı benzeri hasta garantili şehir hasta ru işletilmesine imkân sağlayarak da Diğer bir husus ise; şehir hastanele neleri yapılması ne kamunun yararına ha önceki tarihlerde yapılmış şehir has rinin işletme sözleşmelerinin “ticari sır” dır ne de insanidir. Şehir hastanelerine taneleri sözleşmeleri için de yasanın ge olduğu söylenerek Meclis’e ve millet hasta bulmak amacıyla halkın hastane çerli olmasını sağlıyor. Bu yasa teklifinin vekillerine bilgi verilmemesidir. Bu as leri olan kolay erişilebilir lokasyondaki içeriğinde birden çok itiraf var. len TBMM’nin denetim yetkisini engel pek çok devlet hastanesi kapatılmış ya 1.İTİRAF: ŞEHİR HASTANELERİ lemeye dönük anayasal suçtur. da atıl hale getirilmiştir. NİN KİRALARI ÖZEL ŞİRKETLERE 3.İTİRAF: SAĞLIK YÖNETİMİNİN Ayrıca bu hastanelerin mimari olarak DÖVİZLE ÖDENİYOR. ÖNGÖRÜSÜ ZAYIF, LİYAKATSİZ Kİ devasa büyüklükte olması sağlık ça Oysa AKP iktidarı milletimize, “Ülke ŞİLERİN ELİNDE OLDUĞUDUR. lışmasının esasını oluşturan ekip çalış mizin dövize ihtiyacı var, yastık altın Bu kanun teklifinin düzenlenmiş ol masını bozmuştur. Bu sistem insanımı daki dövizlerinizi bozdurun, enflasyon ması, yanlış ve yetersiz yapılan sözleş zın sağlığına zararlıdır ve bir an önce bu la topyekun mücadele ediyoruz” diyor. melerin revize edilmeye çalışılması ve sistemden vazgeçilmesinde kamunun Sonra da dövize endeksli hastane söz kanun uygulamalarının geriye dönük iş büyük yararı vardır. leşmeleri yapıyor, halkın aldığı sağlık letilmek istenmesi bunun ispatıdır. * CHP Balıkesir Milletvekili rin de hâlâ bir iş tanımı yok. Japonya dizisinin  ardından... Yazı aramızda, geziinceleme dizilerinden sonra okurdan ileti almayı özlemişim... Beş günlük Japonya dizisinin daha duyurusu sırasında pek çok beklenti almıştım, “Şu şu alanlardaki son durumu da öğreneceğiz, değil mi” türünden... Dizinin bitimi ile birlikte özellikle eğitim, 2020 Tokyo Olimpiyatları, “onur intiharları”, Türkiye ile Japonya arasında karşılaştırmalar, kadının durumu üzerine okurun yorumları kayda değerdi. Prof. Dr. Selçuk Apaç, Osman Gazi Köprüsü inşasındaki iş kazasında kendisini sorumlu tutup intihar eden Japon mühendis Kişi’nin anısının köprüde yaşatılması gerektiğini vurguluyor, Recep Tepe de bu davranışın altında yatan gerçeklere gönderme yapıyordu. Bora Kürekçi, gazetenin çizgisine duyduğu saygı ve ilgiyle birlikte yorumunu göndermişti. Lale Sönmez, kısa bir süre kaldığı Japonya’dan örnek alınacak çok şey olduğunu anlatıyordu. Mesut İzgili’nin dizinin neredeyse her gününden esinlenerek yazdığı yorumlar, ayrı bir bölüm olabilirdi. “İşte tam bir Cumhuriyet Okuru” demekten kendimi alamadım. Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima ile Ankara’da TBMM Başkanlığı konutunun hemen yanındaki rezidansında Japon çayı içimi bir saat sohbet ettik. Ülkesinin Türkiye’deki yatırımlarına gönderme yapıp şöyle diyor: “Türkiye ile önce güven köprüsü kurduk, sonra bildiğiniz köprüleri, fabrikaları inşa ettik...” Kadın üniversitesi için de şunu söylemekle yetindi: “Beklemediğimiz yerden gündeme geldik!” HHH İnsan kendi bütçesiyle gezi planı yapınca hem tam özgür oluyor hem de gezideki her dakikanın kıymetini biliyor. Aile üyelerini de gezisever yapmak, ayrı bir zenginlik oldu. Eskimeyen Cumhuriyet okurları anımsayacaktır; 1980’li, 1990’lı yıllar boyunca her yıl dünyanın bir bölgesini seçip sırt çantasıyla dolaşıyordum. Üç yıllık planlar yapıp bir sonraki, ardından bir sonraki yılın hazırlıkları ayrı bir çalışma sahasıydı.  1989, Brezilya, Arjantin, Şili... 1990, Japonya, Güney Kore, Filipinler, Hong Kong... 1991, SSCB, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya... 1992, Yunanistan, Mısır, Ürdün, Irak... 1993, İspanya, Fas... 1994, Çin... 1995, ABD, Meksika, Nikaragua, Guatemala... 1996, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zimbabwe... 1997, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Bosna Hersek, Arnavutluk... 1998, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan... 1999, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Yemen... 2007, Avustralya... Bu gezilerin tümü Cumhuriyet’te dizi olduktan sonra kitaplaştı... Sekiz kitapta topladığım bu geziler için, “Beni en çok eğiten süreç” desem abartmış olmam... Görerek öğrenmek başka bir şey... Moğol steplerinin kokusunu ne kadar anlatırsanız anlatın, içinize çektiğiniz an başkadır... Yemen’deki Türkler mezarlığı tarif değil, dokunmak ister... Bu kitaplar, “Bizi ihmal etme” deyip duruyor! HHH Japonya’ya 29 yıl sonra yeniden gidişin notları da, “Balbay kardeşim bu iki geziyi birleştir, ayrı bir kitapta topla” diyor... Japonya üzerine beni en çok etkileyen kitap, yıllar önce okuduğum Prof. Bozkurt Güvenç’in Japon Kültürü (İş Bankası Yay.) idi. Prof. Dr. Cafer Tayyar Sadıklar’ın Kalkınma Yolunda Japonya Örneği, Erdal Güven’in kitapları da yerinden gözlemdi. Son gidiş öncesinde Petek Kitamura’nın Kiraz Çiçeklerinin Ülkesi (Epsilon Yay.), Serdar Nazım Kölürbaşı’nın Modern Bir İmparatorluğun Anatomisi (Küsurat Yay.), Onur Ataoğlu’nun Japon Yapmış Türk Gezmiş (Çınar Yay.), Janet Hunter’in Modern Japonya’nın Doğuşu (İmge Yay.) benimleydi. Gezekalın... CHP’den şehir hastanesi için soru önergesi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, Ankara Şehir Hastanesi’nde birçok bölümünün tam kapasite ile çalışmadığını, binanın iç koşullarının uygun olmadığını, personelin yetersiz olduğunu, ameliyatların dahi yapılamadığını belirterek konuyu TBMM gündemine taşıdı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Kaya, hastanenin maliyetini, teslim koşullarına uyulup uyulmadığını, ameliyat sarf malzemelerinin yeterli olup olmadığını, kapı, kilitlerinin Almanya’dan mı alındığını sordu. Kaya, ayrıca “Hastabakıcılar, hastaları ameliyathaneye götürmek ya da bir yerden bir yere taşımak için (binanın iç koşullarından kaynaklı) yarım saat ya da 2 saatte gelebilmektedir. Doktorlar bu süreci beklemeden hastalarını kendileri götürmek zorunda kalmaktadır. Bu durumda da doktorlara soruşturma açıldığı iddia edilmektedir. Sorunun çözümü için ne yapılmaktadır” diye sordu. l İSTANBUL/ Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle