28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 28 TEMMUZ 2019 PAZAR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Kültür mirasınınPera Müzesi Genel Müdürü Özalp Birol anlatıyor: emrah emanetçisiyiz kolukısa Pera Müzesi Genel Müdürü Özalp Birol ile sanattan, kültür politikalarına, müzecilikten futbola uzanan keyifli bir sohbet yaptık. “Emanetçisi olduğumuz kültür mirasını korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak en önemli misyonumuz” diyen Birol, özellikle de şeffaflığın ve hesap verebilirliğini altını çiziyor n Pera Müzesi’nin 15. yılı olacak gelecek yıl. Böylesi yıldönümlerinde özel etkinlikler, kutlamalar yapılır genelde. Var mı sizin de böyle planlarınız gelecek yıl için? İstanbul Bienali’nin ana mekânlarından biri olarak, bir paydaş olarak kapılarımızı yine bienale açacağız. Bienal bitince arkasından fotoğrafın 180 yıllık serüvenine ışık tutan, Engin Özendes’in küratörlüğünde ve kendi sanatçılarımızın yapıtlarından oluşan çok hoş bir fotoğraf sergisi hazırladık. Yaklaşık 2 yıldır üstünde çalışıyoruz. Lepke gibi bir ustanın Marsilya’dan Fransa’dan yola çıkıp ta Ortadoğu’ya kadar uzanan bir yolculuk esnasında değişik duraklarda çekmiş oldukları fotoğraflar var. Bunlar fotoğraf tarihinin başlangıç evresinin önemli etkinliklerinden sayılıyor. Bu sefer aynı noktalara biz kendi sanatçılarımızı göndererek onlara 21. yüzyıl gözüyle o coğrafyaları yorumlatmaya çalıştık, onların gözünden. Fotoğraf sanatçısı dostlarla ve Engin Hanım’la el ele verip ince ayar yapıyoruz şu anda. n Türkiye’den sanatçılar, değil mi? Tabii, Lale Perim’den tut Murat Germen’e kadar, hepsi zımba gibi, A Takımı. Ayrıca TürkiyeRusya Federasyonu ilişkileri bağlamında Tretyakov Galerisi’yle bir işbirliği geliştirmeye çalışıyoruz. Biraz kısa dönemli bir proje oldu, biz genelde bu tür sergi projelerimizi 2 yıl öncesinden en az ele alıp net bir buçuk yılbir yıl en az çalışarak yaparız. Ama burada daha sıkıştırılmış bir durum söz konusu oldu. Burada daha çabuk hazırlanmak durumunda kaldık, TürkiyeRusya Federasyonu kültürel ilişkilerine bizim de bir katkımız olsun, çorbada tuzumuz olsun diye. Tabii bunlar biraz göreceliydi aynı zamanda çünkü bir taraftan da şunu düşünüyorum; Bir Parajanov sergisi yaptık, her ne kadar Eri ‘İnşaata değil kültüre yatırım’ Vedat ArIK van’daki Parajanov Müzesi’nden getirdiğimiz yapıtlarla bu sergiyi kurmuş olsak da aslında Parajanov, SSCB döneminde Rusya’dan yetişmiş GürcüErmeni kökenli bir sanatçıydı. Dolayısıyla biz aslında Rusya meselesine daha önceden eğilmiş olduk bir anlamda Parajanov sergisiyle, ama şimdi 2019’dan çıkarken de eğer koşullarda bir değişiklik olmaz ise Tretyakov Galerisi’nden 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı, klasikten modern döneme geçiş Rusya’sı sanatçılarının seçilmiş yapıtlarından oluşan çok hoş bir sergi üzerinde çalışıyoruz. Bu söylediğim fotoğraf sergisiyle Tretyakov sergisini eşzamanlı olarak aralık ayından itibaren sanatseverlere sunup 15. yılımıza da bu sergilerle gireceğiz. Ondan sonra da yürüyeceğiz tabii. ‘Şeffaflık ve hesap verebilirlik’ n Geçenlerde bir haber çıktı; Topkapı Sarayı’ndaki bazı eserlerin Çamlıca’daki yeni caminin altındaki bir müzede sergileneceği haberi... Bu haberi okuyunca ne düşündünüz? Öncelikle şeffaflık ve hesap verebilirlik çok önemlidir diye düşünüyorum. Şimdi Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun hafızasının çok önemli bir bölümü, büyük bir kültür varlığı; binaları ayrı değer, o binalarda teşhir edilen, oradaki depolarda yer alan materyel ayrı bir değer. İkisi birlikte müthiş bir şey! Şimdi oradan birtakım materyelin Çamlıca Camisi’nin altında inşa edilecek olan bir müzeye taşınması çok ciddi bir sorumluluk. Olayın detayını bilmiyorum ama çok iyi kontrol edilmesi lazım. Çünkü spekülasyona neden olabilecek kayıplar, eksilmeler, ya da ilgili materyelin zarar görmesi gibi hususlar söz konusu olabilir. Kurulan yeni müzenin konservasyon koşulları nedir, bilmiyoruz. Belki çok iyidir, bilmiyorum. Hasan Bülent Kahraman kıymetli bir insandır, çok yönlü, donanımlı bir insandır. Bunları mutlaka dikkate alacağını ve değerlendireceğini düşünüyorum açıkçası. Siyasi birtakım sıkıntılar ya da zorlamalar olur mu, bilmiyorum; olmamasını diliyorum. Ben kültüre ve sanata değer veren, insanımızı bunlarla buluşturabilecek iyi niyetli ve nitelikli etkinliklerin her zaman yanındayım. Ama bakın altını çiziyorum, iyi niyetli ve nitelikli... Yani yalnızca bir bienale alternatif getirebilmek adına bienal yapmak gibi değil. Bu doğru bir yaklaşım değil, bunun doğal olması lazım. Ve bunu yapan insanların da, kurumların da şeffaf ve hesap verebilir olmaları gerekiyor. ‘Yeditepe Bienali’ni beğenmedim’ n Yeditepe Bienali’ni görme fırsatınız oldu mu? Oldu. Beğenmedim. Bunu da İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapıyoruz ve İKSV ile ilişkilerimiz çok iyi olduğu için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. İKSV’yi her zaman aziz tutarım ama el n Sizin konumuzdaki kişilere ‘culture maker’ (kültür yapıcı diye çevirebiliriz dilimize) deniyor. Bu bağlamda sizce ülkemizde kültür açısından nelerin eksik ya da yanlış olduğunu düşünüyorsunuz? Ya da siz, Özalp Birol, kendi misyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz? Bir defa devlet politikaları, ya da hükümetin hayata geçirmekle yükümlü olduğu kültür politikaları bağlamında ülkemizin çok kuvvetli olmadığı muhakkak. Çünkü siyasete bağlı olduğu zaman bu meseleler, iktidarın bu konudaki yaklaşımı bu konudaki belirleyici unsur oluyor. Ama bir başka açıdan baktığımızda da şu tür sıkıntılarımız var: Nitelikli insan yetiştirmek ya da yetişen nitelikli insanları doğru alanlarda istihdam etmek ve bu alana dünya ölçeğinde bütçe ayırmak. Bizim bu konularda ciddi sıkıntılarımız olduğu muhakkaktır. Örneğin ülkenin kültüre ayrılan bütçesine bakıldığında binde yarım olarak gördüğünüz bütçe diyelim ki hiç olmazsa binde bire, ikiye çıkarılsa çok ciddi bir fark olacak... Biz inanılmaz bir zenginliğin üstünde oturuyoruz. Fakat bunları iyi kullanmak, konservasyona, doğru restorasyona sadık kalarak kullanmak, ama bunları yaptıktan sonra da gereğince turizme açarak buradan bir gelir temin etmek, gerçekten ülke ekonomisine çok ciddi katkılar sağlayacakken biz daha bilinen sanayi dallarına odaklanarak ya da inşaat sektörüne odaklanarak oradan para kazanmaya çalışıyoruz. Bekçisi, emanetçisi olduğumuz bu kültür mirasına olabildiğince iyi bakmamız ve hem gelecek kuşaklara hem de belki bizden sonra gelecek medeniyetlere olabildiğince iyi teslim etmemiz lazım. Bu bir görev, bir misyondur. bette bir başka kurum da yeşerebilir, onların da etkinlik yapma hakkı vardır. Ama bunu, siyasi bir meydan okumayla, “Onlar yapıyor, biz de yapalım” şeklinde değil, gerçekten yapılması gerektiğini düşünüyorsanız, ülkemiz kültür ve sanatına yeni ışıklar tutacağına inandığınız işleri çıkarabiliyorsanız ve bunları dünya ölçeğinde gerçekleştirebiliyorsanız yapmalısınız. Devamı yarın... Seda Erciyes’in ilk teklisi Şarkıcı ve söz yazarı Seda Erciyes’in ilk teklisi “10:50”, Epic Istanbul etiketiyle yayımlandı. R&B ve trap müziğinin harmanlandığı şarkıda, dizginleri eline almış bir insanın isyanı, tavrı, gücü ve aydınlanışı ele alınırken günümüz ilişkileri eleştiriliyor. 1993 Kadıköy doğumlu Erciyes, lise yıllarında sahne ile tanıştı, ardından bir yandan İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mühendislik okurken bir yandan da sahneye çıkmaya devam etti. Elif Çağlar, Güç Başar Gülle, Randy Esen gibi değerli müzisyenlerle caz vokal ve armoni çalışma fırsatı buldu. l Kültür Servisi James Dean, 1955 yılında 24 yaşındayken araba kazasında hayatını kaybetmişti. kaza fotoğrafları açık artırmada 24 yaşında Porsche marka otomobiyle kaza geçirerek hayatını kaybeden ABD’li ünlü oyuncu James Dean’in kaza fotoğrafları açık artırmada satılacak. 1955’te yaşanan o kazadan sonra otomobilin enkazı kaybolmuştu. Halen bulunamayan hurda otomobilin orijinal görüntüleri Dean’ın çarptığı sürücünün avukatına verilmişti. Daha önce hiç görülmeyen fotoğraflar 20 bin dolara (Yaklaşık 115 bin TL) açık artırmaya sunulacak. Dean, genç yaşta kültürel bir ikon haline gelirken, yalnızca üç filmde rol alabilmişti. l Kültür Servisi Kıraç, Devrek’te konser verdi Zonguldak’ın Devrek ilçesinde düzenlenen “30. Uluslararası Devrek Baston ve Kültür Festivali” kapsamında şarkıcı Kıraç sahne aldı. Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen konserde hayranları Kıraç’ın şarkılarına eşlik etti. Yaklaşık 1.5 saat sahnede kalan Kıraç, izleyenleri coşturdu. Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt, Kıraç’a Devrek bastonu hediye etti. l AA kültür Latin müziğinin divası Omara Portuondo veda konseriyle Türkiye’de ‘Hayalim, bir Türk ile şarkı söylemek’ Sanatçı, 3 Ağustos’ta İstanbul Lifepark’ta sahneye çıkacak ve şarkılarını son kez söyleyecek. ORHUN ATMIŞ Latin müziğinin efsane ismi Omara Portuondo, 3 Ağustos akşamı İstanbul Lifepark’ta sevenleriyle buluşacak. “Omara Es Cuba The Last Kiss” isimli veda turnesi kapsamında konser verecek olan 89 yaşındaki sanatçı, “Guitarra en Son Mayor”, “Lágrimas Negras”, “Siboney”, “Veinte Años”, “Llanto de Luna”, “Noche Cubana”, “La Tierra del Son” gibi sevilen şarkılarını seslendirecek. Konser öncesinde ise Latin müziği sanatçıları sahne alacak. Sorularımızı yönelttiğimiz Türkiye’deki hayranlarıyla son kez buluşacak olan Buena Vista Social Club’ın divası, daha önce Türkiye’de aynı sahneyi paylaştığı oyuncu Halit Ergenç’le tekrar buluşma isteğini dile getirdi. Uzun soluklu kariyerini özetleyen sanatçı, çok şanslı biri olduğunu dile getirerek, “Çünkü hâlâ en çok sevdiğim şeyi yapıyorum; şarkı söylemek! Ama itiraf etmeliyim, kariyerim boyunca çok çalıştım” dedi. Türkiye’yi çok sevdiğini anlatan efsane isim, “Birkaç kez orada oldum ve Türk seyircisi çok hoş! Son defa Adios Turnesi kapsamında Buena Vista Social Club ile sahne almıştık” diye konuşurken, 3 Ağustos’taki konseri dört gözle beklediğini ifade etti. ‘Gurur duyuyorum’ Klişe bir soru olarak, bu zamana kadar birkaç kez Türkiye’yi ziyaret etme şansı bulan Portuondo’ya “En çok nelerini seviyorsunuz” diye sorduğumuzda ise “Türk kültürünü seviyorum, müziğini seviyorum, güzel ve derin. Ayrıca Türk yemekleri de çok lezzetli” yanıtını aldık. Ancak sanatçı dipnot düşerek, “Aslında Türkiye’yi daha fazla ziyaret etmeyi çok isterdim, ama imkânım olmuyor, biliyorsunuz konser amacıyla sürekli yollardayım, çok fazla seyahat ediyorum” dedi. Portuondo’nun Türkiye’de birçok kişiye latin müziğini sevdirdiğini söylersek yalan olmaz, acaba bu kadar ilgi görmesini neye bağlıyor? Sanatçı gülümseyerek “Latin müziğini sevmelerinde benim de bir katkım olmasından dolayı gurur duyuyorum” diyor ve Latin müziğinde pek çok farklı kültürün etkisi olduğunu ve popüler olmasında bunun önemli bir etken olabileceğini belirtiyor. Türk müziğini çok sevdiğini ve beğendiğini söyleyen sanatçı, hayallerinden birinin bir gün bir Türk sanatçısı ile şarkı söylemek olduğunu dile getiriyor. Diva, bu noktada 2015 yılında Buena Vista Social Club ile birlikte Türkiye’de verdikleri konserde Halit Ergenç ile şarkı söylemiş olduklarını hatırlatıyor. Omara Portuondo hayranlarına şu mesajı ileterek, “Öncelikle bilmelerini isterim ki, onları çok seviyorum ve 3 Ağustos’ta onlarla buluşmayı ve büyük bir Küba partisi yaşamayı dört gözle bekliyorum” diyor ve sözlerini “Hasta Pronto!” (Yakında Görüşmek üzere) diyerek noktalıyor. Tepebaşılı çocuklar tiyatroyla buluştu Tepebaşı Belediyesi Gençlik Tiyatrosu tarafından “İbiş Misafirlikte” ortaoyunu, Keskin, Gündüzler ve Yukarı Söğütönü mahallelerinde sahnelendi. Çocukların yoğun ilgi gösterdiği oyunda keyifli anlar yaşandı. Her yıl yeni bir oyunla turne düzenleyen gençlik tiyatrosu, “İbiş Misafirlikte” adlı oyunu bu yıl ilk kez oynuyor. Metni anonim olan eserde Murat Can Vural, Mehmet Güzel, Süleyman Çobanoğlu ve Mete Özkan rol alırken; oyunun danışmanlığını Fatih Pazvantoğlu, dekor tasarımını ise Mustafa Özmen üstleniyor. “İbiş Misafirlikte”, 4 gün boyunca çocuklar için ücretsiz olarak sahnelendi. l İHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle