19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 28 TEMMUZ 2019 PAZAR Hem Çoktandır bekliyordum, sonunda geçenlerde gerçekleşti. İki ev ötedeki komşum, yıllardır her cumartesi lüks otomobilini garajından çıkarıp kaldırıma park ediyor ve bir saate yakın suyla, sabunla bir güzel yıkıyordu. Geçen hafta eve döndüğümde villasının önünde bir polis otomobilinin durduğunu gördüm. Yaşlı ve zengin adam polislerle tartışıyordu. Kapıyı açıp bahçeye girdim, durdum ve kulak kabarttım. Genç memurlar komşuma yaptığının yasadışı olduğunu söylüyordu. Çünkü hem yayalara engel oluyordu, hem de şampuanlı pis suları kanalizasyona akıtıyordu. Polisler para cezasından söz edince yaşlı adam sesini yükseltti. Daha fazla dinlemeyip içeri girdim. Kendini haklı görmekte inat ediyordu! Bakalım zengin komşum haftaya cumartesi lüks otomobilini nerede yıkayacak? Alman dilinde bir özdeyiş vardır: “Parası olan güçlüdür, güçlü olan haklıdır!” Bir süre önce benzer başka bir olaya tanık olmuştum. Karşıdan karşıya geçmek üzere çizgili yaya geçidine doğru yürüyordum. Aynı anda spor giysili genç bir kız koşarak geçide gel Danimarka’nın tropik geceleri Başlıktaki tamlama sizi gülümsetti, değil mi? Evet, Danimarka’da hava sıcaklığı nın 20 derecenin altına düşmediği bir tam günün gecesine “tropik gece” adı veriliyor. Beni bu yazıyı yazmama iten neden de ak şam haberlerinde hava durumunu sunan spikerin gözlerinde bayram sabahı ışıltısıyla kamera karşısında “bu gece tropik gece ya şayacağız” demesiydi. Dünyada hava hakkında en çok konuşan ulus hangisi, diye sorsalar cevabım tered dütsüz “Danimarkalılar” olur. Dünyanın bir çok ülkesinde insanlar genellikle bir sohbe te başlamak için birbirlerine havanın nasıl olduğunu söylerler. “Bugün hava ne kadar güzel değil mi” sorusundan sonra başlama yacak sohbet var mıdır? Ya da “Bu sene kış gelmeyecek galiba” öngörüsü de uzun bir sohbet başlatabilir. Uzun bir sohbet demiş ken burada hemen şunu belirtmem gereki yor. Danimarkalılar havadan bahsederken alışkanlık gereği bunu yapmıyorlar. Gerçek ten yarım saat süren hava sohbetleri yapa biliyor Danimarkalılar. Bu ülkeye ilk geldiğim yıllarda Danimar kalıların hava ile bu kadar ilgilenmeleri dik katimi çekmişti, ama üzerinde durmamış tım, ta ki Danimarka Prensi Joachim’in 1995 yılında evlenip 2005 yılında ayrıldı ğı eşi Alexandra bu konuyu bir röportaj da dile getirinceye kadar. Hong Kong’da doğup büyümüş olan ve prenses olarak Danimarka’ya gelin giden Alexandra da, “Danimarkalılar sohbet başlatmak için ha vadan bahsediyorlar sanmıştım, ama ger çekten havadan bahsetmek için sohbet başlatıyorlar” demiş, ben de şüphelerimde yanılmadığımı anlamıştım. Belki Akdeniz kıyısında doğup büyümüş, 45 derecelik sıcak hava dalgalarında hayatta kalmayı başlamış biri olan bu satırların yaza rı için 20 derecelik gece sıcaklığı pek bir şey ifade etmeyebilir, ama İskandinavya’nın acı masız iklim koşullarında hayatta kalabilmek için, doğa ile çetin bir mücadele veren bir halk için hava ile bu kadar içlidış lı olmak, devam lı gözleri gök SADİ TEKELİOĞLU yüzüne dikmek normal olmalı. Danimarka’da düzenlenecek festival, açık hava düğünleri, doğum günleri, fuarlar, kermesler vb. için yapılan çağrılar da hep “hava yağmurlu olursa” uygulanacak B planı da çağrılara eklenir. O yüzden top rakları Ankara ve Konya vilayetleri kadar yer kaplayan bu küçük, şirin ülkede TV haberleri ardından başlayan hava durumu programları 20 dakika sürer. Hatta bazı hava durumu su nucuları da neredeyse kült halinde bir tanı nırlığa ulaşmışlardır. “Herkes havayı konuşu yor, ama kimse icabına bakmıyor!” Her Dani markalının bildiği bu söz Danimarkalı yazar, ressam, karikatürist ve aktör Storm P’ye ait. Tarım ülkesi Danimarka’da havaya olan ilginin nedeni bu ülkenin bir tarım ülkesi olması. Tarımın ilkel metodlarla yapıldığı zamanlarda hava durumu ile ilgilenmek bir şartken günümüzdeki teknolojik gelişmeler sayesinde uydu haritaları sayesinde 510 günlük hatta bir aylık öngörüleri görmek olası olduğundan Danimarkalıların havaya olan ilgisi hiç azalmamış, öyle ki Danimarka Meteoroloji Enstitüsü’nün web sayfasına aylık ortalama 2.5 milyon ziyaretçi giriyor. Danimarka’nın nüfusunun 5.5 milyon civarında olduğunu unutmadan söyleyeyim. Danimarka halkı çetin kış koşulları ile yaşamaya öylesine alışmış ve eksi 20’leri bulan hava koşullarında hiçbir şeyini aksatmadan yaşamanın bir yolunu öyle bulmuş ki, kar fırtınası, aşırı soğuk hava dalgası geldiğinde ne yollar kapanıyor, ne okullar tatil ediliyor. Belki de bu yüzden 20 derecenin üzerinde olan bir gece geçireceklerinde şaşırıyorlar... Ben ise hava sıcaklığının gece 29 gündüz 34 derece olacağı öngörülen bir coğrafyadan gelen ve bunları mevsim normalleri olarak karşılayan biri olarak Danimarkalıların hava ile olan muhabbetlerini görünce gülümsemeden edemiyorum. [email protected] PAZAR YAZILARI su lu hem ü lüç g ç Rotterdam cazı sever di ve hiç durmadan caddeye atladı. Onu nat müzesi. En üst katında masaları hep son anda fark eden küçük otomobil dolu bir lokanta var. Gazetede yazdı frene bastı. Hemen arkasındaki ğına göre eyaletin ünlü bir bakanı gösterişli araba zar zor durdu, bir akşam yanında misafirleriyle tamponlar neredeyse birbirine içeri giriyor. Rezervasyonu yok. değdi. Zengin aracının (!) kapısı En önde manzaralı masa isti açıldı, iri yarı bir adam aşağı indi, hızla öndeki otomobile gitti AHMET ARPAD yor. Lokanta dolu. Şef garson arkalarda masa vermek zorun ve el kol hareketleriyle bağırıp da kalıyor. Bakan bağırıp çağı çağırdı. Söylediğine göre küçük aracın sahi rarak lokantadan ayrılıyor. bi haksızdı! Bence haksız olan koşarak çizgi Alman toplumunda son yıllarda dikka li yaya geçidine atlayan kızla, dev aracını ön ti çeken bir gelişme yaşanıyor: Dünyanın dekine çok yakın süren gösterişli aracın şö en güçlü ülkelerinden biri olan Almanya’da förüydü. Küçük otomobilin penceresi açıldı, devletin kasasına giren vergiler rekor dü ufak tefek bir adam bir şeyler mırıldandı, iri zeydeyken fakirle zengin arasındaki ma yarı, şık giyimli gösterişli arabanın sahibi ise kas gittikçe açılıyor. Orta sınıf kayboluyor, avukat olduğunu söyleyip, “Siz görürsünüz” kendini seçkin sanan yeni zenginler artıyor. diye bağırdı ve dev aracına bindiği gibi hızla Toplumsal sorunların sürekli arttığı, günlük olay yerinden uzaklaştı... yaşamın zorlaştığı ülkede gittikçe daha çok Orta sınıf kayboluyor insan artık yalnız, fakir, ümitsiz. Almanlar kendilerinin ve ülkenin geleceğinden korku Güçlünün kendini hep haklı sanmasını, ay yor. Milli gelirin yüzde 50’sine nüfusun yüz lar önce gazetelere yansıyan bir başka olay de 10’unun sahip olduğu bilinen bir acı ger da kanıtlamıştı. Stuttgart’ın güzel Schloss çek. Resmi verilere göre Almanya’da 6 mil alanındaki her yanı camdan kübik bina sa yon çocuk ve genç fakir ailelerde yaşıyor. Bu sayı son on yılda ikiye katlanmış! Ekonomisi güçlü Almanya “aile ve eğitim fakiri” listesinde birinci sırada. Darmstadt Üniversitesi’nden sosyoloji profesörü Michael Hartmann “Burnu Büyükler” adlı en son kitabında günümüz Almanyası’nda ekonomide, politikada ve üst düzey yönetimde yanlarına kimseyi sokturmayan yaklaşık 4 bin “seçkin” olduğundan söz ediyor! “Bu kişiler bir yandan ülke toplum yaşamında etkili olurken, diğer yandan da insanlardan uzaklaşıyor, içlerine kapanıyor” diyor Hartmann. “Kendileri gibi olmayanlarla kesinlikle görüşmüyorlar. Aldıkları kararların ve gerçekleştirdiklerinin kuruluşları, şirketleri ve partileri için doğru olduğuna yüzde yüz inanıyorlar. Kökenleri, yetişmeleri ve eğitimleri ‘elit’ olan bu insanlar toplumsal gerçekleri her zaman kavrayamıyor, çoğunluğun yaşamından gittikçe uzaklaşıyor! Kendi evrenlerinde yaşayan bu seçkinlere (!) günümüz Avrupası’nda sayıları hızla artan sağcı popülist partilerde de rastlanıyor...” [email protected] AMUDA KALKARAK DİPLOMASİ Kuzey Makedonya’da geçen mayıs ayında göreve gelen Cumhurbaşkanı Pendarovski, Facebook hesabından İsrail Büyükelçisi Dan Oryan’ın “akrobatik yeteneklerini” paylaştı. Oryan, Pendarovski’ye diplomasinin çok alışık olmadığı bir ziyaret ger çekleştirdi. Geçmişte cimnastik sporu ile uğraşan Oryan, Pendarovski’yi ziyaretinde tek elinin üzerinde amuda kalktı. Fotoğrafı Facebook hesabından paylaşan Stevo Pendarovski, “İsrail Büyükelçisi’nin amuda kalktığı bu fotoğraf, hem bir ilham kaynağı hem de spor yapmanın ne kadar önemli ve bazen komik olacağı hakkında bir kanıt olabilir” ifadelerini kullandı. Pendarovski’yle iki ülke arasındaki muhtemel işbirliklerini de görüşen Oryan, aynı zamanda İsrail Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Balkan Ülkeleri Direktörü. Oryan, 20072012 arasında Danimarka’da Büyükelçi Yardımcılığı görevini yürütmüştü. Sahneden bağımsızlığa Sabahın körü. Üstelik pazar günü. Brüksel’de, Brabant gotik mimarisiyle dikkat çeken görkemli Saint Michiel & Sa int Goedele Katedrali’nin önünde mevzilen dik. Saat 10.00 gibi başlayacak Te Deum ayinine gelecek olan kral ve ailesini gör mek, çıkışta da elini sıkmak için iki saat önceden insanlar toplanmaya başlıyor. Orada bulunan banklardan birini kapıyor, oturuyorum. Orta yaş ve üzeri Belçikalı lar damlıyor yavaş yavaş. Gençler ve ço cuklar yok denecek kadar az. Çinli turistler dikkatimi çekiyor. “Pro Belgica” adlı krali Brüksel Kraliyet Operası yet yanlısı dernek üyeleri kocaman Belçika Belçika bağımsızlığını 1830 yılında Hol bayraklarıyla kutlamaya milli ruh katmaya landa Birleşik Krallığı’ndan ayrılarak kazandı çalışsa da nafile. Orada bekleyenlere dağıt ancak ulusal gün kutlamalarının birçok insa tıkları küçük kâğıt Belçika bayraklarının üze nın düşündüğü gibi 1830 ile hiçbir ilgisi yok. rinde yayın organlarının logosu dikkatimi çe Daha önce, kutlamalar 1830 Eylül ayın kiyor. Türkiye’de Cumhuriyet Bayramı kutla daki direnişten sonra Hollanda ordusunun malarında kâğıt bayraklar üzerinde Cumhuri Brüksel’den geri çekildiği 27 Eylül’de yapılı yet gazetesi logosu görseniz ne düşünürsü yordu. (Bu gün hâlâ Frankofonlar tarafından nüz? Fena da olmaz hani! bağımsızlık günü olarak kutlanıyor). 1890 yı Bir önceki akşam Place du Jeu de lında, ulusal günün tarihi, Belçika’nın ilk kra Balle’de balo ile başlayan 21 Temmuz Belçi lı I. Leopold’un anayasal düzenlemelere göre ka ulusal bayramı kutlamalarının ilk ayağın yemin ederek krallık tacını taktığı 21 Tem da Kral Phillippe ile ailesi (eşi Kraliçe Mat muz olarak değiştirildi. hilde ve dört çocuğu) tören sonrası kated 2. Fransız İhtilali yani 1830 Temmuz Dev ral civarında toplanan yaklaşık bin kişiyi se rimi sonrası, 25 Ağustos 1830 tarihinde lamladı.18 yaşına giren Prenses Elizabeth’i Brüksel Kraliyet Operası’nda (The bir ara annesi Mathilde ile karıştırdım. Za atre Royal de la Monnaie) oyna man ne çabuk geçiyor... nan Daniel Auber’in Öğleden sonra 100 bin kişinin izledi yazdığı romantik mil ği geleneksel askeri geçit töreni yapıldı. liyetçi oyun “La Mu Bu yılın teması Belçika’nın Nazi işgalin ette de Portici” (Por den kurtuluşunun 75. yılıydı. Bu nedenle o zamandan kalma 20 askeri araç da ge ERDİNÇ UTKU ticili Dilsiz Kız), 17. yüzyıl ortasında İs çit töreninde yerini aldı. Kutlamalar gün panya işgali altında sonunda havai fişek gösterisi ile sona erdi. ki Napoli’de yaşayan balıkçı kız Fenella’nın Belçika ulusal gününde tarihte yolculuğa çı öyküsüne odaklanıyor. İspanyol bir soylu kıp, opera sahnesinden Belçika’nın bağım nun önce baştan çıkarıp sonra terk ettiği sızlığına giden direnişin izini sürmek istiyo Fenella’nın kardeşi, İspanyol işgalcilere kar rum. Bağımsızlık günü yanlış seçilmiş çün şı bir ayaklanmanın fitilini ateşler. Opera kü. Operada bağımsızlık ateşinin alevlendi daki “Anavatanın kutsal aşkı /Ver bize gu ği 25 Ağustos gününü bizim 19 Mayıs’a ben ruru ve cesareti / Ülkeme borçluyum haya zetsek yeridir. tımı /O da bana borçlanacak özgürlüğünü” Belçika’nın önemli politikacılarının da ara sözleri bağımsızlık ateşini körükleyerek Bel larında bulunduğu birçok kişi 21 Temmuz’un çikalıların ayaklanmasına yol açtı. Benze niçin Belçika’nın ulusal günü olduğunu tam ri ayaklanmalar 27 Ağustos’tan itibaren Lie olarak hatırlayamaz. 2007 yılında o zaman ge, Verviers, Namur, Mons ve Leuven’de de ki başbakan Guy Verhofstadt (Flaman Libe gerçekleşti. ralleri) birkaç dakikalık duraksamadan sonra Zaten opera Fransız Devrimi’nin körük bu soruya doğru yanıt verebilmişti. Bir son leyicisi olarak da nam yapmış ve insanla raki başbakan Yves Leterme (Flaman Hıris rı özgürlüğe teşvik ettiği için çoğu yerde ya tiyan Demokratları) ve Valon Bölgesi başba saklanmış. Özgürlük duygusu kabaran se kanı Rudy Demotte (Frankofon sosyalistleri) yirciler, opera gösterisi biter bitmez, “vive bu sorunun yanıtını verememişti. la liberté/yaşasın özgürlük” sloganları ata rak Brüksel sokaklarına döküldüler. Hükümet binalarını işgal ettiler, fabrikalara girdiler. Daha sonraki günlerde Belçika’nın bağımsızlığı için bir bayrak tasarladılar ve 1. William’ın Hollanda Birleşik Krallığı ordusuna karşı direnişe destek toplamak için kullandılar. Eylül ayında Brüksel’de askerler ve direnişçiler arasında kanlı sokak çatışmaları yaşandı. Direnişçiler 4 Ekim’de bir Bağımsızlık Bildirgesi hazırladılar ve 20 Aralık’ta Londra Konferansı, Hollanda Birleşik Krallığı’nın dağıldığını ilan etti. Kısa bir süre sonra ise Belçika’nın bağımsız bir ülke olduğu herkes tarafından kabul edildi. Kafaya koyduğum gibi katedraldeki törenden neoklasik mimarisi ile dikkat çeken opera binası La Monnaie’nin yolunu tutuyorum. Birkaç yangın geçiren bina Brüksel’in ortasında opera, bale ve klasik müziğin abidesi olarak varlığını hissettiriyor. Belçika bağımsızlık ateşi burada yakılmış. Neoklasik Place des Martyrs meydanına (Şehitler Meydanı) gitmeden önce Özdemir İnce hocamdan “Brüksel’in acayip kafeleri” yazısına almadığım için fırça yediğim opera binasının hemen arka tarafında bulunan asırlık La Mort Subite kafede bir bira molası veriyorum. Belçika devriminin izini sürmeye devam ettiğim Place des Martyrs, isimsiz 1830 isyancılarının ulusal şehitliği aslında.1838 yılında alanda açılan Pro Patria anıtında kimliği belirlenebilen 467 kişinin adı var. 1830 direnişinde aldığı yaralar nedeniyle yaşamını yitiren Kont Frédéric de Merode’nin heykeli dikilmiş 24 Eylül 1898 tarihinde. Belçika ulusal marşını (Brabançonne) yazan Jenneval mahlasıyla bilinen Alexandre Dechet’in 1897’de dikilen heykelini de görmeniz mümkün alanda. Belçikalılık diye bir kavramın oturtulamadığı Belçika’da ulusal(!) bayram çok. Federal Belçika’nın ulusal günü 21 Temmuz. 11 Temmuz Flaman Bayramı, 27 Eylül Fransız Topluluğu Bayramı, Eylül’ün 3. pazarı Valon Bayramı ve 15 Kasım ise Alman Topluluğu Bayramı olarak kutlanıyor. Brüksel Bölgesi ise kutlamalarını 2. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 8 Mayıs’ta yapıyor. Bu tarih civarında Brüksel’de Iris Festivali gerçekleştiriliyor. Tüm bu karmaşaya ne gerek var! Belçika’da bağımsızlık ateşinin operada yakıldığı ve sokağa taştığı gün olan 25 Ağustos, federal, bölgesel ve topluluk düzeyinde tüm Belçika’da bağımsızlık günü ilan edilsin! [email protected] İstasyonda indim. Tramvayla Aksekili Mustafa’ya gidiyorum.Yol boyunca kanal ve tarihi evler. Su kanalında sanatçı eliyle yapılmış heykeller ve modern sanatın baş ka görüntüleri, Rotterdam’ın eş siz mimarisini şenlendiriyor. Mi marinin sınırlarını zorlayan yapı lar, kenti dünya mimarisinin bir kazanımı haline getiriyor. Emeğe saygılı Rotterdamlılar, işten kaç maz Rotterdamlılar. Çalışkan ve yaşama sevinci olan mutlu insan lar. Emeğin ve alın terinin kenti. Aksekilim Rotterdam’ın en es ki caz cafelerinden Dizzy’i satın aldı. Akşamları belediyeden aldı ğı sübvansiyonlarla caz konser leri organize ediyor. Biz cazdan anlamayız demeyin. Öğreniyo ruz. Dünyanın en ünlü caz grupla rı konser için buraya geliyor. Ko nuklar usulüne uygun Akdeniz mutfağı ve Türk şarapları, Belçi ka biralarının sunumuyla ve caz la doyuyor. Aksekilim oturmuş üç arkada şıyla kahve pasta eşliğinde soh bet ediyor. Duvarda Rotterdam’ın en iyi kahve sunumu beratı var. Ödülü sunumla aldı Mustafa. Fransız usulü kahve ısıtılmış fin canlarda, yanında küçük metal fincanımsı bir bardakta sıcak süt le ev yapımı kurabiye birlikte su nuluyor. Kahvenin lezzeti kavrul masından ve ma kinanın ayarların dan geli yor. Türk kahvesiyle Fransız orhan selim bayraktar kahvesi arasında farklı bir lezzet. Bizimkilerin de damak tadına hitap ediyor. Sohbeti bölmeden sandalyeye ilişmeye çalışmam “hoş geldin” ve tanışma ile bozuluyor. Ali ye ni dönmüş izinden. Anılar ve ma ceralar yeniden başlıyor anlatıl maya; “Kapıkule’de girerken 20 saat, çıkarken 24 saat bekledik. Çocuklar perişan oldu. Kuyrukta günü geçiriyorsun ama park yer leri, yeterli tuvalet, çöp kutusu yok. Yolcular protesto ile yollara döküyorlar çöplerini. Her yıl aynı sorunlar. Tüm Avrupa’yı geçiyor sun gelip bizimkilerde takılıyor sun. Üzülüyor insan”. Ahmet Bey daha dertliydi. “Biz insan yerine konulduğumuzu dü şünüyorduk. Devlet emekliliği kaldırıyor. Askerlik bin Avro’dan 6 bin Avroya çıktı. Biz işsiziz. Ödenekle geçinmeye çalışıyoruz. Nerden bulacağız o kadar parayı. Pasaport harçları arttı. Verilerin uluslarası anlaşma çerçevesinde değişiminin onaylanması, bizim ata yadigârı bağı bahçeyi satma mıza neden oldu. Üstümüzdeki tüm mülkiyeti sattırdılar” 65 yaşlarında birinin bunları fark etmiş olması benim için il ginçti. Kahveler tazelendi. Ko nuya ben de seçme ve seçil me haklarımızla katıldım. As lında sandığın yurtdışına çıka rılmasını iki Yunan vatanda şa borçluyduk. Artık uçak kal dırıp, havaalanı gümrüklerin de oy kullanmamız gerekmiyor du. O iki kişi, Avrupa İnsan Hak ları Mahkemesi’ne başvurarak, Almanya’da oy kullanamadıkla rı için dava açtı. Mahkeme 2010 yılında Yunanistan’a 5 bin Av ro ceza verdi. Emsalden yurtdı şında yaşayan 2.8 milyon seç menimize devlet tazminat öder se, ülkemizin ekonomik duru mu zorlaşır. Bugün bizim Yük sek Seçim Kurulu yurtdışını bir seçim bölgesi görmediği için, nüfusumuza uygun, Avrupa de mokrasisini özümsemiş, birikim li insanlarımızı hem kendi hak larımızı korumak, hem de Tür kiye demokrasisine diğer Avru pa ülkelerinde olduğu gibi kat kı sunabilmek için gönderebil me şansından yoksunuz. Numu nelikler olsa bile, bir çiçek açın ca yaz gelmiyor. Partilerimiz de bu konuda demokratik ve ciddi bir yaklaşım göstermiyor. Avru pa Birliği de fasılları açıyor ama “Siyasal Partiler Yasasına” iliş miyor. Sefa arkadaş da Avrupa Türk lerinin Türkiye’ye maddi katkıla rının ne kadar olabileceği konu sunda bir fikir yürüttü. O, bu ko nuda araştırmalara bakıp sonuç ları paylaşacak bizimle. Kahve ler bitti masaya başka çerezler ve içecekler geldi. Konu derinleş ti ama İngiltere’den gelen bir caz grubu içeri girdi. Onlar katılınca İngilizceye döndük. Bizi birbirimi ze yakınlaştıran Türkçemizin sihri dağıldı. Konuları bitiremedik. Ak şam hazırlıkları başlamalıydı. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle