19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 11 TEMMUZ 2019 PERŞEMBE 3 270/2 1 0 340/2 3 0 320/1 6 0 290/1 9 0 270/2 0 0 320/1 4 0 300/1 1 0 270/2 0 0 370/2 4 0 380/2 4 0 330/2 2 0 330/2 3 0 230/1 3 0 330/2 5 0 250/1 7 0 200/1 2 0 260/1 4 0 380/2 1 0 210/1 1 0 290/1 9 0 290/2 2 0 250/1 8 0 Boyundaki kırıkŞule Çet davasının üçüncü duruşması görüldü elle boğmadan Üniversite öğrencisi Şule Çet’in şüpheli ölümüyle ilgili Çağatay Aksoy ve Berk Akand’ın tutuklu yargılandığı da vanın üçüncü duruşmasında, bilir kişi Hakan Kar, “Vaji nal bölgede bir erkeğe ait DNA olduğunu tes pit ettim. Şule’nin bo yun kemiğindeki kırık ŞEYMA PAŞAYİĞİT biçimi daha çok elle boğmada görülen bir kırıktır” dedi. Bir sa nık yakınının, duruşmaya katılan AKP Ankara Milletvekili Arife Po lat Düzgün’e “Davanın özetini içe riyor vekilim” diyerek bir dosya vermesi de dikkat çekti. Düzgün dosyayı alarak inceledi. Vajinada DNA Uzman mütaalası hazırlayan Mersin Üniversitesi’nde görevli Profesör Doktor Hakan Kar, otopsi bulgularını ve ölü muayene belgelerini incelediğini belirtti. Kar, “Tespit ettiğim sonuçlara göre maktulün anal bölgesinde ekimoz, sıyrık tespit ettim. Anal bölgesinde erkek prostat sıvısı ve tükürük tespit ettim. Vajinal bölgede bir erkeğe ait DNA olduğunu tespit ettim” dedi. Kar, “Erkek DNA’sı ne kadar canlı kalır” sorusunu “DNA’sı kısa sürede geçmez. Anal bölgede tespit edi len prostat sıvısı yeni ilişki göstergesidir” yanıtını verdi. ‘Sert boğuşma var’ Kar’ın tırnak altı sert doku geçişinin olduğunu ve bunun sert boğuşma ile olabileceğini söylemesinin ardından sanık Akand’ın avukatı Paşa Büyükkayaer, “Tırnak altı sert doku geçişinin sert boğuşma halinde olduğunu söyledi. Hastane raporlarında müvekkilimde darp unsuru yok. Maktulle boğuşma oluyorsa böyle bir şey mümkün mü? Çünkü müvekkilimde en ufak bir kızarıklık bile yok” dedi. Kar ise “Tırnak altına doku geçmesi için iki tarafın da darp edilmesi gerekmiyor” yanıtını verdi. Şule Çet’in arkadaşı Zehra, tanık olarak ifade verdi. Çağatay Aksu ifade veren Çet’in arkadaşına, “Kaba tarif etmek istemiyorum. Tanıklar nasıl getiriliyor. Şule’nin Twitter paylaşımları vardı annesiyle, gitmekle ilgili. Annesinin yanına gitmek istemiş olabilir mi” diye sordu. Tanık Zehra, “Buna benzer şeyleri ben de paylaştım ama intihar etmedim. İnsanlar bunları paylaşınca intihar etmiş olmuyor. Bunun ruhsal sağlığıyla alakası yok” dedi. Aksu’nun “Hiç mutlu şiir okumamış mı?” demesi üzerine salondan tepki yükseldi. ‘Mezun olacaktı’ Müdahil avukatlardan Onur Tatar “Karşı taraf avukatı, Şule’nin ders notlarından dolayı moralinin bozuk olduğunu söyledi. Biz Şule’nin transkriptini istedik. Şule Çet yaşasaydı mezun olacaktı” dedi. Olay yeri fotoğraflarını mahkeme salonunda gösteren avukat Ferhat Gebeş olay yeri bulgularına göre hazırlanan rapordan şu bilgileri verdi: “Sanık avukatı Levent Ekmen delillerin polis tarafından karartıldığını iddia etmişti. Keşif esnasında olay yerinde inceleme yapan polise bunu söylediğimizde, olay yerini olduğu gibi muhafaza ettiğini belirtti. Sanıklara soruyorum, delilleri kim kararttı, ikiniz birlikte mi kararttınız? Şule’nin 4 metre açığa düşmesinin imkânı yok. En kuvvetli ihtimal de atıldığı. Şule’nin sol ayakkabısının önceden atıldığı açıktır. Sağ ayakkabısı da ya sonradan atıldı ya da düşme esnasında çıktı. Olay yeri görüntüsünde görüyoruz ki Şule’nin kazağı uzun fakat düşme görüntüsünde kazağı katlanmış halde. Atılmadan önce kazağı giydirilmeye çalışılmış.” Sanıkların tutukluk haline devam kararı veren mahkeme heyeti, duruşma tarihini 16 Ekim 2019 olarak belirledi. l ANKARA BURSA’DA NİŞANLI CİNAYETİ Düğünden bir gün önce öldürdü Bursa’da, düğünlerinden bir gün önce gelinlik teslim almak için buluştuğu nişanlısı tarafından takı meselesi yüzünden darp edilerek ağır yaralanan kadın, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Songül Yalçın (25), düğünlerinden bir gün önce 3 yıllık nişanlısı olan Y.E.A.’nın (32) merkez Osmangazi ilçesindeki evine gitti. İkili arasında ta kı meselesi ve düğünden sonra yaşayacakları şehirle ilgili tartışma çıktı. Nişanlısını evin banyosunda uzun süre darp eden Y.E.A., Yalçın’ın baygınlık geçirmesi üzerine evden ayrıldı. 20 daSongül Yalçın kika sonra eve döndüğünde nişanlısının baygın yattığını gören şüpheli, 112 Acil Servis’i arayıp Yalçın’ın banyoda kayarak düşüp yaralandığını söyledi. Yalçın, hastanede müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Sorguya alınan Y.E.A., polisin boynundaki tırnak izlerinden şüphelenmesi üzerine olayı kendisinin gerçekleştirdiğini itiraf etti. Zanlı tutuklandı. l AA ALEYNA CAN CİNAYETİ DAVASI Savcı: Dövüyordu ama öldürmemiştir Kartal’da günlük kiralık evde öldürülen Aleyna Can davasına ilişkin açıklanan esas hakkındaki mütalaada tutuklu sanık Mesut Vural için, “bilinçli taksirle ölüme neden olmak” suçundan 9 yıla kadar hapis cezası istenirken, Aleyna Can’ın sevgilisi olan tutuksuz sanık Bayram Ekici ve kardeşi Ercan Ekici’nin beraatine karar ve rilmesini istendi. Üç sanık “kasten öldürme” suçundan müebbet istemiyle yargılanıyordu. İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada savAleyna Can cı, üç sanığın da Aleyna Can’ı öldürmeleri için bir nedeni bulunmadığını belirtti. Sanık Ekici’nin zaman zaman maktulü darp etmesinin onu öldürmesine delalet teşkil etmeyeceğini ifade edilen savcı, bilirkişi raporunun sanıkların tabancanın bozuk olduğu yönündeki görüşünü desteklediğini kaydetti. Aleyna’nın annesi Fatma Yirmibeşoğlu, “Kızım ‘Bayram beni öldürecek’ demişti” dedi. l DHA Salihçik6 yaşında çukurda öldü Ankara’da, Suriye uyruklu 6 yaşındaki Salih Alşeyhhüseyin, ailesiyle birlikte gittiği pazar yerinde, üstü açık olan kanalizasyon çukuruna düştü. Çocuğun cansız bedeni, düştüğü noktaya yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta, kanalizasyon suyunun döküldüğü çayda bulundu. Ankara’nın Mamak ilçesinde, ailesiyle birlikte pazara giden 6 yaşındaki Suriyeli çocuk, pazar yerinde kayboldu. Anne Hayat ve baba Hasan Alşeyhhüseyin’in aramaları sonucu bulunamayan çocuk, üstü açık kanalizasyona düşmüş olabileceği ihtimali ile itfaiye, sağlık, polis ve ASKİ ekipleri tarafından aranmaya başladı. Aramalardan sonuç alınamayınca, Ankara Emniyeti Su Altı Baba Hasan Alşeyhhüseyin acıya boğuldu. Arama ekiplerinden yardım istendi. Dalgıç polisler, kanalizasyon suyunun döküldüğü Hatip Çayı’nda yaptıkları yaklaşık 3 saatlik arama sonucu Suriyeli çocuğun cansız bedenine, düştüğü noktadan yaklaşık 2 kilometre uzakta ulaşabildiler. Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı bildirildi. l ANKARA / Cumhuriyet 70 yaşında sokağa atıldı Darülaceze’de skandal: İleri geri konuştun Eski CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, 70 yaşında engelli bir yurttaşın Vali Yardımcısı hakkında ileri geri konuştuğu gerekçesiyle Darülaceze’den kovulduğunu duyurdu. Twitter hesabından açıklamalar yapan Yarkadaş, “Engelli yurttaşımız S.A., beş arkadaşıyla birlikte Darülaceze’den gerekçe gösterilmeden çıkarıldı. Yaşlıların bazıları değişik illerdeki bakım evlerine yerleşti. S.A. ise bir haftadır sokakta kalıyor. S.A., savcılığa verdiği di lekçede, bakımevinden ‘siyasi sebeplerden dolayı kovulduğu’nu ifade ediyor. Konuyu öğrenen bir avukatın Darülaceze başhekimiyle görüştüğünü aktaran Yarkadaş, “‘S.A., Vali Yardımcısı hakkında ileri geri konuşuyordu. Kendisini uyarmıştık’ diyor. Avukat ise bunun suç olmadığını belirtiyor” dedi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na çağrıda bulunan Yarkadaş, “Bu hukuksuzluğa ve rezalete el koyun; bu ayıba son verin” paylaşımında bulundu. l Haber Merkez İşimiz sandığınızdan daha zor Pazartesiyi salıya bağlayan gece. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı saat birde 176 FETÖ’cü askeri yakalamak için düğmeye bastı. Savcılığın açıklamasında, dün gazetemizin manşetinde gördüğünüz ilginç bir ifade var: “FETÖ’nün TSK içerisine sızmış ve halen deşifre edilemeyen mensuplarının, sayıca darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla olduğu...” Yani savcılık şunu söylüyor: Bunca operasyona, yakalamaya, tutuklamaya rağmen TSK’nin içerisinde halen darbe girişimine katılanlardan daha fazla FETÖ’cü var. 15 Temmuz’un birkaç gün sonra 3. senesi dolacak. Durumumuz bu. TSK içerisindeki operasyonlarda en kritik delil şimdilik ankesörlü telefonlar. Örgüt, 2 ya da 3 askerin bağlı olduğu imamlar aracılığıyla çalışıyor. Bu imamlar gizlilik gereği mensuplarını kamuya açık telefonlardan arıyor. İşte askerleri düzenli olarak arayan ankesörlü telefon arşivi bu sayede delil haline geliyor. Sonuç? Savcılıktan öğrendiğimize göre, ankesör operasyonlarının başladığı 29 Kasım 2017’den geçen salı sabahına kadar 2 bin 287 asker için yakalama kararı verildi. Bunlardan 515’i savcının karşısında FETÖ’cü olduğunu kabul etti. Örgüt hakkında verdikleri kritik bilgilerin ardından serbest kaldı. 222 örgüt üyesi ise, mahkeme aşamasında itirafçı olarak bırakıldı. 1233 asker ise hakkındaki delillerle tutuklandı. Ya sonrası? Her itirafçı dalgası yeni operasyonları başlatıyor. Her seferinde yeni FETÖ imamları, yeni örgüt hücreleri açığa çıkarılıyor. Balyoz sanığı FETÖ’cü çıktı “Nereye kadar” diyebilirsiniz? Şöyle anlatayım: Ankesörlü telefon soruşturmasında aylar önce tespit edilen kişiye, soruşturanlar bile inanamadı. Zira Balyoz davası sanıklarından Jandarma Albay Mustafa Aydın, ankesörlü telefonla defalarca aranmıştı. “Bir hata olabilir mi?” diye bununla yetinilmedi. Aydın, Balyoz’da tutuksuz yargılanmış, çoğunluk ceza alırken beraat etmişti. Ardından rütbesi de yükseltilmişti. Son olarak Isparta İl Jandarma Alay Komutan Yardımcısı’ydı. Eşi FETÖ kurumlarında çalışıyordu. Kızını da FETÖ’nün okullarına göndermişti. Kardeşi ve amcası gibi ailesinin pek çok üyesi örgütle bağlantılıydı. Tüm deliller bir araya gelince yakalama kararı verildi. Albay Aydın’ın FETÖ ilişkileri eskiydi. 1983 yılında FETÖ’nün Bursa’daki kolejine gittiğini, oradaki ağabeylerinin eliyle askeri okula girdiğini kabul etti. Askeri okulda da kendisiyle ilgilenmek üzere görevlendirilmiş Recep isimli bir “abi” vardı. Balyoz davası sırasında kızının öğrenci, eşinin öğretmen olarak FETÖ okuluna başlamasını tesadüflerle açıkladı. Ancak bundan ibaret değil... FETÖ’nün askerden sorumlu imamları sivil mesleklerden seçiliyor. Albay Aydın’dan da sorumlu bir imam vardı. Aydın’ın anlattığına göre imam, ortaokul öğretmeniydi. Kimi zaman dikkat çekmeyecek yerlerde (pastane hatta bir AVM’de çocuklarını götürdükleri buz hokeyi salonu) ya da örgütün hücre evinde bulu şuyorlardı. Albay Aydın, düzenli görüştüğü kişinin FETÖ imamı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Ama hikâyeyi bakın nasıl açıkladı: “2012 yılında amcam Muzaffer Aydın’ın damadı olan Musa Hub isimli şahsın çocuğu doğması sebebiyle İstanbul ilinde Ümraniye semtindeki evine hayırlı olsun ziyaretine gittik. Musa Hub ilahiyat mezunu, doktora yapmış, kendi çevresinde tanınan bir şahıstır. Benim biraz dini bilgimin zayıf olması ve dindar bir yaşantımın olmamasından dolayı bana bazı telkinlerde bulundu. Beni Kuran öğrenebilmem için arkadaşıyla tanıştırabileceğini söyledi.” Savcılığın önüne koydukları derinleştikçe ifadesi de tuhaflaştı. Meğer koskoca Albay, Kuran öğrenmek için FETÖ imamına tabi olmuştu! Peki, neden ankesörlü telefon? Albay Aydın devam etti: “İlk 45 kere Kemal’in evine gittiğimde bana Kuran öğretmeye çalıştı. Namaz kılmaya yönlendirdi. Bu görüşmeler esnasında Kemal beni ankesörlü telefonlardan arıyordu. Ben de bu duruma birkaç aramadan sonra tepki gösterdim. Yüz yüze konuşurken ‘normal telefonun varken neden ankesörlüden arıyorsun’ diye sordum. O da benimle görüşmesinin gizli kalması gerektiğini, kendisinin Fethullah Gülen cemaatinde üst rütbeli askerlerin sorumlularından olduğunu, bu nedenle gizlilik içerisinde görüşebileceğini, tedbirli olmamız gerektiğini söyledi.” Albay Aydın hiç de samimi olmayan ifadelerini sürdürdü: “Bu durum beni rahatsız etti. Belli bir süre Kemal ile görüşmeyi bıraktım. Fakat beni devamlı aramaya devam etti. Ben de bir süre sonra tekrar görüşmeye başladım.” Aydın, ayda 12 kez evde “Kemal” adını verdiği FETÖ imamıyla buluşmaya devam ettiğini, bu sırada Gülen’in kitap ve konuşmaları üzerine çalıştıklarını söyledi. İfadesinde hiçbir örgüt arkadaşını deşifre etmedi. “Benim TSK veya diğer kamu kurumlarında aktif olarak çalışan bildiğim FETÖ/PDY üyesi yoktur” diye bitirdi. FETÖ bağlantılarını kabul ettiği halde hiç işe yarar bilgi vermedi, tutuklandı. TSK’de cemaat brifingi veriyordu Albay Mustafa Aydın, Atatürkçü olduğunu söylüyordu. Ailesi, modern bir aile görünümündeydi. Zaman zaman içki içiyordu. Sonunda beraat ettirilse de FETÖ’nün kumpaslarından Balyoz davasında sanıktı. FETÖ’cü görünmek bir yana durumun vahametini kendi ifadesinden aktarayım: “20022004 yılları arasında rütbeli personel ve aileleri ile erbaş ve erlere Türkiye’deki cemaat yapılanmaları ile ilgili brifing ve bilgilendirmeler yapmakla görevlendirildim.” Daha da beterini okuyalım: “2004 yılında Üsteğmen Olcay Çetin ile ilgili olarak eşinin başörtülü olması ve irticai faaliyetlerden dolayı yapılan tahkikat heyetinde görev aldım.” İfadesinde anlattığına göre Albay Aydın, Ergenekon kumpasında hedef alınan teğmenlerin TSK içerisindeki tahkikatında görevlendirilmişti. Olayın Akit gazetesine sızması bile kimseyi uyandırmamıştı. Albay Mustafa Aydın, kendisinin de doğruladığı gibi sonunda FETÖ’cü çıktı. Belli ki yakalanacağını gören Aydın, gözaltına alınmadan 2 hafta önce de emeklilik dilekçesi vermişti. Kendisini bu kadar gizlemiş bir örgütten söz ediyoruz. İtirafçı halkalarıyla açılan fermuarla ortaya çıkarılabilen bir yapılanmadan bahsediyoruz. Belli ki yıllar alacak bir sürecin daha başındayız. Asıl konuşmamız gereken ise FETÖ ile (hatta devlet içindeki tüm örgütlenmelerle) mücadelenin bir partinin tasarrufundan kurtarılıp ülke politikası haline nasıl getirileceği. Buna çözüm bulmak ise belki de örgütü çözmekten daha zor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle